Kılıç Adaleti Bekler: Osmanlı’da Askeriye ve Savaşın Hikmeti
Kılıç Adaleti Bekler: Osmanlı’da Askeriye ve Savaşın Hikmeti”
GİRİŞ
Osmanlı, bir kılıç devleti olarak doğdu; ama o kılıç sadece düşmana karşı çekildi, halka değil. Devletin askeriyesi bir adaletin kalkanıydı; zulmün değil. Savaş ise ganimet değil; vazife ve fedakârlıktı. Kadı sicillerine yansıyan hükümler, Osmanlı’nın yalnızca savaş kazanmaya değil, savaş ahlâkını yaşamaya da ne kadar önem verdiğini gösterir.
1. OSMANLI ASKERİYE SİSTEMİNİN TEMELLERİ
A. Askeri Teşkilat: Osmanlı’da askerlik üç temel unsura dayanırdı:
Kapıkulu ocakları (Yeniçeriler, Sipahiler vs.)
Tımarlı Sipahiler (taşrada dirlik karşılığı asker yetiştirenler)
Yardımcı Kuvvetler (Türkmen beyleri, akıncılar, gönüllüler)
B. Eğitim ve Terbiye: Yeniçeriler devşirme sistemiyle alınır, Enderun’da hem askeri hem de ahlâkî eğitim alırdı. “Harp edecek asker, önce nefsiyle savaşmalıdır.” anlayışı hakimdi.
C. Savaş Ahlâkı: Savaşlarda;
Sivillere, ibadethanelere, mahsule zarar verilmezdi.
Esir alınanlara iyi davranmak şarttı.
Teslim olan düşmana dokunulmaması fıkıh açısından emirdi.
2. SAVAŞ HALİNDE TOPLUMSAL VE HUKUKİ UYGULAMALAR
A. Seferberlik Düzeni: Savaş ilanı, cuma hutbesinde duyurulur, kadılar köylere bildiri gönderirdi. Her vilayet kendi askeri katkısını sağlamakla yükümlüydü.
B. Kadıların Rolü: Kadı, sefer esnasında orduya lojistik yardım sağlardı: zahire, binek, kervan, geçit izinleri, halkın haklarının korunması.
Kadı Defteri Örneği (Rumeli Kadılığı, 1578):
“Bir köylünün atına savaş için el konmuş, bedeli ödenmemiştir. Kadı, ‘cihad da olsa zulüm ile yapılamaz’ diyerek sipahiye tazmin yükümlülüğü koymuştur.”
C. Esir ve Ganimet Hukuku: Fıkıh çerçevesinde ganimet taksimi yapılır, esirler ya salınır ya fidye karşılığı serbest bırakılır ya da hizmete alınırdı. Ama hiçbir esir işkenceye maruz kalamazdı.
3. ASKERLERİN HALKLA MÜNASEBETİ VE DENETİMİ
A. Disiplin ve Ceza:
Asker, gittiği yerlerde yağma, sarkıntılık yapamazdı. Kadılar askerî şikâyetleri dinleyip cezalandırırdı. Hatta komutanlar dahi mahkemeye çıkarılırdı.
Kadı Defteri Örneği (Üsküdar Kadılığı, 1654):
“Bir yeniçeri, sefer dönüşü bir pazarcının malına zarar vermiş; kadı, ‘savaştan gelenin eli değil, kalbi ağır olmalı’ diyerek cezalandırmıştır.”
B. Askerin Maaşı ve Sosyal Güvencesi:
Kapıkulu askerleri ulufe (maaş) alırdı. Şehit olanın ailesine dirlik verilirdi. Tımarlı sipahinin yerine oğlu yetiştirilirdi. Asker, devlete değil millete hizmet ederdi.
4. SAVAŞ VE ADALET: ZAFERİN ASIL YÜZÜ
Osmanlı’nın askeri gücü kadar önemli olan şey, adaletle savaşmasıydı. Hz. Ömer’den alınan ilhamla, “Bir mazlumun ahı, bin askerle kazanılan zaferi siler” inancı hâkimdi.
5. ASKERİYENİN SÜKÛTU: AHLÂK ZAFİYETİ
Zamanla Yeniçeri Ocağı bozulmuş, savaş ahlâkı yerini çıkarcılığa bırakmıştır. Kadı sicillerinde artık asker şikayetleri artar. Bu da devletin içten çöküş sinyalleridir.
Kadı Defteri Örneği (İstanbul, 1793):
“Bir yeniçeri sefer vakti çarşıda tefecilik yaparken yakalanmış, kadı ‘Savaş cephede, değil çarşıda olur!’ diyerek mahkûm etmiştir.”
SONUÇ: KILICIN ADALETİ, MERHAMETİN YÜKÜ
Osmanlı’da askerlik yalnızca harp etmek değil, ahlâken diri kalmaktı. Kadı sicilleri göstermiştir ki, Osmanlı’nın en büyük zaferi, adaletli davranma cesaretidir. Savaşlar gelir geçer, ama bir yetimin duası ya da bir mazlumun ahı, tarihin yönünü değiştirir.
Son Söz:
> “Zor olan harp değil, harpte bile adil kalabilmektir.”