Lem’alar
Lem’alar
Bu kıymetli eser, “Lem’a” olarak adlandırılan müstakil bölümlerden (risalelerden) müteşekkildir. Her bir Lem’a, muhtelif İmanî ve Kur’anî hakikatleri, hikmetleri ve tesellileri izah eden derin tefekkürlerdir.
Kitabın genel muhtevası, her bir Lem’anın büyüklüğüne ve ihtiva ettiği bahse göre şu şekilde tasvir edilebilir:
📜 Lem’aların Muhtevasına Dair İzahlar
Bu eserde yer alan başlıca Lem’alar ve ele aldıkları temel mevzular şunlardır:
Birinci Lem’a: Hazret-i Yunus (A.S.) Münacatı
Bu bölümde, Hazret-i Yunus Aleyhisselâm’ın münacatı لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّٖى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمٖينَ
tefsir edilir. Onun içinde bulunduğu; balık (hut), deniz ve karanlık gecenin İnsanın vaziyetine (nefis, dünya ve istikbal) nasıl bir misal olduğu izah edilir. Bütün sebeblerin (esbab) sükût ettiği bir anda, yalnız Tevhid sırrının (Sırr-ı Ehadiyet) nasıl süratli bir vasıta-i necat (kurtuluş vasıtası) olduğu ders verilir.
İkinci Lem’a: Hazret-i Eyyüb (A.S.) Münacatı
Bu Lem’a, “Sabır Kahramanı” Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm’ın {أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ}münacatının sırlarını “Beş Nükte” ile açıklar. Maddî hastalıklara mukabil, günahlar ve şübheler gibi manevî hastalıklarımızın daha dehşetli olduğu ; musibetlerin ve hastalıkların şekva (şikayet) için değil, sabır ve şükürle karşılanması gereken manevî bir ibadet (ibadet-i menfiye) ve günahlara keffaret olduğu izah edilir.
Üçüncü Lem’a: Bâki-i Hakikî
Bu bölümde {يَا بَاقِي أَنْتَ الْبَاقِي} (“Ey Bâki Olan, Bâki Olan Sadece Sensin!”) kelamının hikmeti izah edilir. İnsanın fıtratındaki hadsiz muhabbet kabiliyetinin , fâni (geçici) mevcudata sarf edilmesiyle nasıl manevî azaba (elem-i fırak) dönüştüğü; bu hadsiz muhabbetin ancak Bâki-i Hakikî’ye (Mahbub-u Bâki) tevcih edilmesiyle kalbin hakikî tatmini bulacağı ders verilir.
Dördüncü Lem’a: Minhac-üs Sünne
Bu Lem’a, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Âl-i Beytine (Ehl-i Beyt) olan muhabbetinin hikmetlerini izah eder. Bilhassa Hazret-i Hasan (R.A.) ve Hazret-i Hüseyin’e (R.A.) gösterdiği fevkalâde şefkatin , onların mübarek nesillerinden gelecek olan Şah-ı Geylanî, Zeynelâbidîn, Cafer-i Sadık gibi pek çok mühim zâta işaret ettiğini beyan eder. Ayrıca, Ehl-i Sünnet ile Şîa arasındaki “İmamet” ve “Hilafet” meselesini tenkit ederek; Hulefa-i Raşidîn’in (ilk dört halife) sıralamasının ve efdaliyetinin (üstünlüğünün) hak olduğunu isbat eder.
Yedinci Lem’a: Sure-i Feth’in Âhirinin Sırları
Fetih Suresi’nin âhirindeki üç ayetin ihtiva ettiği “İhbar-ı Gaybî” (gaybdan haber verme) vechinin yedi-sekiz vechini tefsir eder. Mekke’nin Fethi , Hudeybiye Sulhu’nun manevî bir fetih oluşu ve İslâmiyetin bütün dinlere galebe edeceği gibi haberleri izah eder. Ayrıca {مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ…} ayetinin Hulefa-i Raşidîn’e hilafet tertibi ile nasıl işaret ettiğini açıklar.
Onuncu Lem’a: Şefkat Tokatları
Bu Risale , Kur’an ve İman hizmetinde (Hizmet-i Kur’aniye) bulunanların, beşeriyet muktezası olarak fütura (gevşekliğe) düştüklerinde veya hata ettiklerinde , onları ikaz etmek ve ihlasa sevk etmek için yedikleri “şefkatli tokatları” on dört misal ile anlatır. Müellifin kendi başından geçen hâdiselerle başlayarak, talebelerinin (Abdülmecid, Hulusi, Hakkı Efendi vb.) yaşadığı ikazkâr hâdiseleri nakleder.
Onbirinci Lem’a: Mirkat-üs Sünnet
“Sünnetin Yükselişi ve Bid’at Hastalığının İlacı” namındaki bu mühim Lem’a, Sünnet-i Seniyye’ye ittiba etmenin (uymanın) ehemmiyetini “Onbir Nükte” ile izah eder. Sünnete uymanın, âdetleri ibadete çevireceğini ve Allah sevgisinin (Muhabbetullah) zarurî bir neticesi olduğunu {قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ…} ayetiyle isbat eder.
Onüçüncü Lem’a: Hikmet-ül İstiaze
Şeytandan istiaze etmenin (Allah’a sığınmanın) hikmetini “Onüç İşaret” ile beyan eder. Şeytanın ve hizbinin (hizb-üş şeytan) vazifesinin “tahrib” (yıkım) olduğunu , Ehl-i Hakkın vazifesinin ise “tamir” ve “imar” olduğunu belirtir. Tahribin kolay, tamirin zor olması sebebiyle Ehl-i Hakkın bazen mağlup görünmesinin sırrını açıklar. Şeytanın varlığının hikmetini (insanın terakkisi için mücahede) , vesvesenin mahiyetini ve Mu’tezile’nin “şerrin halkı şerdir” şeklindeki yanlış görüşünü çürüten mühim hakikatleri ihtiva eder.
Ondokuzuncu Lem’a: İktisad Risalesi
${كُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا}$ (“Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz”) ayetini “Yedi Nükte” ile tefsir eder. İktisadın (tutumluluk) ve kanaatin; berekete vesile , manevî bir şükür ve izzet sebebi olduğunu izah eder. İsrafın ise; hırsı , hırsın da hasareti (zararı) ve zilleti netice verdiğini, kat’î delillerle isbat eder.
Yirminci ve Yirmibirinci Lem’alar: İhlas Risaleleri
Bu iki Lem’a , dinî hizmetlerin temelinin “İhlas” yani amellerde yalnız Allah rızasını (Rıza-yı İlahî) esas maksat yapmak olduğunu ders verir. İhlası kıran ve riyaya sevk eden en mühim manilerin; rekabet , maddî menfaat beklentisi ve makam sevgisi (hubb-u câh) olduğunu belirtir. İhlası kazanmanın düsturlarını (mesela kardeşleri nefsine tercih etmek ve ölümü düşünmek ) açıklar.
Yirmiüçüncü Lem’a: Tabiat Risalesi
Bu Lem’a, materyalist ve tabiatperest felsefenin (tabiiyyun) temelini teşkil eden üç fikri kat’î delillerle çürütür:
• “Esbab icad ediyor” (Evcedethü-l esbab): Sebeblerin bir araya gelerek neticeyi yarattığı fikri.
• “Kendi kendine oluyor” (Teşekkele binefsihi): Varlıkların tesadüfen, kendi kendine oluştuğu fikri.
• “Tabiat yapıyor” (İktezathü-t tabiat): Varlıkları “tabiat” denilen kör, sağır ve şuursuz bir gücün yaptığı fikri.
Bu üç yolun da aklen “muhal” (imkânsız) olduğunu ispatlayarak, dördüncü yol olan Tevhid yolunun (her şeyin bir Vâhid-i Ehad tarafından yaratıldığının) zarurî olduğunu gösterir.
Yirmidördüncü Lem’a: Tesettür Risalesi
Hanımlara bir rehber olan bu Lem’a ,{يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ…}ayetinin emrettiği tesettürün “Dört Hikmet”ini izah eder. Tesettürün kadın fıtratına (yaratılışına) en uygun giyim tarzı olduğunu , aile saadetini (emniyet ve sadakat) muhafaza ettiğini ve neslin devamı için zarurî olan meşru izdivacı teşvik ettiğini delilleriyle beyan eder.
Yirmibeşinci Lem’a: Hastalar Risalesi
Hastalara manevî bir reçete ve teselli olan bu Lem’a , hastalığın hakikî mahiyetini “Yirmibeş Deva” ile açıklar. Hastalığın bir dert değil, bir “derman” olduğunu; ömrü bereketlendirdiğini ; gafleti dağıtan bir “nasihatçi” olduğunu; günahlara “keffaret” (Keffaret-üz Zünub) olduğunu ve sabredenler için her bir dakikasının bir saat “ibadet” hükmüne geçebileceğini müjdeler.
Yirmialtıncı Lem’a: İhtiyarlar Risalesi
“Yirmialtı Rica” (Ümit) başlığı altında, ihtiyarlığın getirdiği gurbet, hastalık, yalnızlık ve geçmişe teessüf gibi hallere karşı Kur’an ve İman nurundan gelen tesellileri beyan eder. İhtiyarlığın, gençliğin gitmesine ağlamak olmadığını; bilakis İman ile nurlandığında, ebedî bir gençliği kazanmak için bir “terhis” (vazifeden bırakılma) ve acz ile za’fın, Rahmet-i İlahiyeyi celbetmek için en kuvvetli bir “şefaatçı” olduğunu ders verir.
Otuzuncu Lem’a: İsm-i A’zam Nükteleri
Bu Lem’a, İsm-i A’zam olarak telakki edilen “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimlerinin Kâinattaki en büyük tecellilerini (Cilve-i A’zam) “Altı Nükte” ile izah eder.
• Kuddûs: Kâinattaki kusursuz ve umumî temizliği (Tanzif).
• Adl: Zerrattan seyyarata kadar her şeydeki hassas dengeyi (Mizan) ve adaleti.
• Hakem: Bütün mevcudattaki nizamı (İntizam) ve hikmeti.
• Ferd: Her mahluktaki benzersizliği ve Vahdet mührünü (Sikke-i Tevhid).
• Hayy: Kâinatın en mühim neticesi olan “Hayat”ı.
• Kayyûm: Bütün mevcudatın ayakta duruşunun (Kıyam) ve devamının ancak O’nunla (Sırr-ı Kayyûmiyet) mümkün olduğunu isbat eder.