İngiltere’de eş satma geleneği.

İngiltere’de eş satma geleneği.


İngiltere’de eş satma geleneği, özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda görülen ilginç bir sosyal uygulamaydı. Boşanmanın yasal olarak zor ve pahalı olduğu bir dönemde, bu gelenek, evliliklerini sonlandırmak isteyen çiftler için alternatif bir yol olarak ortaya çıktı. Erkekler, eşlerini halka açık pazarlarda veya hayvan panayırlarında satışa sunuyorlardı. Kadınların boynuna, beline veya bileklerine yular takılır ve müzayede boyunca sahnede tutulurlardı¹²³.

Bu uygulama, teknik olarak yasal değildi, ancak toplum içinde kabul görmüş ve bir tür sahte boşanma olarak işlev görmüştü. Eş satışları, satıcının eski eşinin tüm mal varlığından vazgeçtiğini göstererek, resmi bir boşanma süreci olmadan çiftlerin ayrılmasını sağlıyordu. Bu gelenek, kadının kocasının mülkü olarak görüldüğü ve kadınların mülk sahibi olamadığı bir dönemin ürünüydü¹².

Eş satma geleneği, 1913’te bir kadının Leeds polis mahkemesine kendisinin kocası tarafından bir iş arkadaşına 1 pounda satıldığını gösteren belgeyi ihbar etmesinin ardından gelişen protesto olaylarıyla tamamen sonlanmıştır¹. Günümüzde ise bu tür uygulamalar, kadın hakları ve eşitliği açısından kabul edilemez bulunmaktadır.

Kaynak: Bing ile konuşma, 14.04.2024
(1) Medeniyetin beşiği İngiltere’deki korkunç gelenek: Erkeklerin eşlerini …. https://www.mynet.com/medeniyetin-besigi-ingilteredeki-korkunc-gelenek-erkeklerin-eslerini-satmasi-1208395-mykadin.
(2) İngiltere’de Erkeklerin Pazarda Eşlerini Sattığı Tuhaf Dönem. https://www.webtekno.com/ingiltere-pazarda-es-satma-donemi-h138908.html.
(3) Eş Satışı: İngiltere’de Bir Garip Gelenek – Tarih Kurdu. https://bing.com/search?q=%c4%b0ngiltere%e2%80%99de+e%c5%9f+satma+gelene%c4%9fi.
(4) Eş Satışı: İngiltere’de Bir Garip Gelenek – Tarih Kurdu. https://tarihkurdu.net/es-satisi.html.

@@@@@@@

Bu geleneğin tarihi nasıl sonlandı?

İngiltere’de eş satma geleneği, 1857’de boşanmanın daha kolay hale gelmesiyle büyük ölçüde sona erdi². Bu tarihten sonra, boşanma yasalarında yapılan değişiklikler, insanların evliliklerini sonlandırmak için daha resmi ve yasal yollar bulmalarını sağladı. Eş satma geleneği, yasal olmamakla birlikte, toplum tarafından genellikle kabul gören bir uygulamaydı ve bazı durumlarda yerel yoksullukla mücadele komisyonları, aileleri işçi evlerinde bakmak yerine kocaların eşlerini satmalarını zorlayabiliyordu¹.

Ancak, 19. yüzyılın ortalarından itibaren yetkililerin tutumu değişmeye başladı ve eş satışları sıklıkla yasal işlemlere konu oldu. Eş satma geleneğinin son bilinen örneklerinden biri, 1913 yılında Leeds polis mahkemesinde bir kadının, kocasının onu bir iş arkadaşına 1 pound karşılığında sattığını iddia ettiği davadır¹. Bu olay, eş satma geleneğinin tamamen sona ermesine yol açan protesto olaylarına neden oldu.

Sonuç olarak, eş satma geleneği, yasal boşanma süreçlerinin gelişimi ve kadın haklarına yönelik artan farkındalıkla birlikte tarihe karıştı.

Kaynak: Bing ile konuşma, 14.04.2024
(1) English Men Once Sold Their Wives Instead of Getting Divorced. https://www.history.com/news/england-divorce-18th-century-wife-auction.
(2) Wife selling (English custom) – Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/Wife_selling_%28English_custom%29.
(3) Wife Selling In England – Exploring GB. https://www.exploringgb.co.uk/blog/wife-selling-in-england.
(4) The strange English custom of wife-selling | The Vintage News. https://www.thevintagenews.com/2016/11/20/the-strange-english-custom-of-wife-selling/.

@@@@@@@

Eş satma geleneği başka hangi ülkelerde görüldü?

Eş satma geleneği, İngiltere dışında da bazı ülkelerde görülmüştür. Tarihsel olarak, bu uygulama çeşitli amaçlar için kullanılmış ve “eş satışı” terimi, konuyla ilgili tüm kaynaklarda tanımlanmamıştır. Bazen, bir koca yeni bir koca olarak eşini satmış, bu durumda bazen eş, belirli bir süre içinde seçim yapmak koşuluyla yeni kocasını seçebilmiştir, özellikle eş genç ve cinsel olarak çekiciyse. Bazı toplumlarda, eş kendi başına evlilikten çıkabiliyor veya her iki eş de bu tür bir boşanmayı başlatabiliyordu. Eş satışı, kocanın aile desteği ve evlilik öncesi borçları için sorumluluğunu azaltmanın bir yolu olarak da kullanılmıştır. Vergiler bazen bir eşi ve çocukları satarak ve gerekli miktarı ödeyerek ödenmiştir, özellikle vergiler temel hayatta kalma izin vermeyecek kadar yüksek olduğunda. Kıtlık nedeniyle açlık, bazı satışların nedeni olmuştur. Kumar borçları, serbest veya köle bir eşi satarak ödenebilirdi. Bir toplum, bir kadına erkeklere ayrılan hakları tanımayabilir ve bir toplum, kocası onu satmaya karar verirse, hatta reddetme hakkı dahil olmak üzere herhangi bir hakkı reddedebilir. Karşılıklı rızaya dayanan ancak eş tarafından iyi niyet olmadan yapılan bir boşanma bazen boşanmayı geçersiz kılabilir, bu da onun satılmasına izin verebilir¹.

Eş satışları, kölelikle eşitlenmiştir. Afrika’nın tamamı hakkında yapılan bir tartışmada, Afrikalıların uygulamayı hiçbir suç olarak görmediği veya Afrikalıların değerli ve sevdikleri şeylere karşı olduğu tartışılmıştır¹.

Bu bilgiler, eş satma geleneğinin sadece İngiltere’ye özgü olmadığını ve farklı zamanlarda ve yerlerde farklı nedenlerle uygulandığını göstermektedir. Ancak, bu uygulamanın modern dünya standartlarına göre kabul edilemez olduğu ve kadın haklarına aykırı olduğu açıktır.

Kaynak: Bing ile konuşma, 14.04.2024
(1) Wife selling – Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/Wife_selling.
(2) Inside The Old English Practice Of Wife Selling. https://allthatsinteresting.com/wife-selling.
(3) Wife selling (English custom) – Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/Wife_selling_%28English_custom%29.

 

Loading

No ResponsesNisan 15th, 2024

OYUN İÇİNDE OYUN

OYUN İÇİNDE OYUN

 

Sakın ola ki İsrail ve İran arasında karşılıklı geçen ve düelloya dönüşen horoz kavgasının arkasında şu planlar olmasın?
1.İsrail içindeki muhalifleri susturmak.
2.Dünyada İsrail’e karşı oluşan aşırı tepkileri azaltmak.
3.İsrailin öldürdüğü 34 bin kişi ve 70 binden fazla yaralıyı ve de işgali unutturmak.
4.İsrailin içinde Netenyahuya karşı çıkanları göç ettirmek.
5.İran yönüyle, savaşın daha da kızışması ve işin içine ABD ve batınında katılımıyla ikinci bir Irak soykırımı oluşturarak, özellikle milyonlarca İranlıyı Türkiye’ye göçe mecbur etmek.
6.İsrailin savaşı yaygınlaştırmasıyla önünün açılmasını sağlayarak, arzı mev’udu yani Allah tarafından kendilerine vadedilen toprakları ele geçirmek.
7.Bu danışıklı dövüşle Türkiye’nin PKK’ya yapacağı harekatı sonlandırmak veya geciktirmek.
8.Bu saldırıdan bir sonuç çıkmadığına göre, Kime yaradı?
-Netenyahuyu protesto edenler sustu. -Dünya İsrail’e tepkisini durdurdu.
-İran da halk rahatladı. Çizilen karizmanın üstü örtüldü.
-Daha güçlü olarak İsrail, ABD ve batının desteğini aldı ve tazeledi.
-Çevreye saldırmanın bahaneleri oluştu.
-Dünya kutuplaşması sağlandı.
-Dünya ekonomik piyasasında tsunami dalgaları oluştu. Buda para babalarına ve altın baronlarının işine yaradı.
-Kaostan beslenenlerin ekmeğine yağ sürdü.
-Her zamanki gibi, Fillerin savaşında çimler ezildi, zarar gördü.
– B ve C planlarına geçildi.
– Yıllardır hedefe giden yoldaki taşlar döşendi ve devam etmektedir.
-Bütün bu hesap ve hesaplamalara rağmen, ilahi hesaptan gaflet edildi.
Zira Allah akıbeti ve finali kendi aleyhine kapatmaz.

Mehmet Özçelik
14.04.2024

Loading

No ResponsesNisan 14th, 2024

İNSANLIĞIN DİRİLİŞİ İÇİN

İNSANLIĞIN DİRİLİŞİ İÇİN


Gün ve dönem insanlığın DİRİLİŞİ için olmalıdır.
İnsanlık tarihi boyunca bir yandan insan hayatının idamesi ve ölmemesi için çalışırken, diğer yandan da insanların ve insanlığın ölmesi ve öldürülmesi için çaba göstermiş ve yatırım yapmıştır.
Dünya devletlerinin, başta ABD, İsrail ve süper devletler olmak üzere, en büyük yatırımları silah üzerine yani insanları ve insanlığı öldürmek üzerine olmuştur.
Diğer devletlerde kendilerini korumak amacı ve bahanesiyle bu yatırımlarını sürdürmektedirler.
Şu bir gerçektir ki, insanları öldürmek için harcanan silah ve vs. gibi yatırımların yarısı bile, insanlığı ayağa kaldırmak için harcansa çok rahat yetecek, bir dünya kadar daha insanlığı besleyip mutlu edecektir.
Tıpkı fazla yemeden obezite olanların tedaviye ödedikleri paralar, dünyanın aç kesimi için harcansa, açları doyuracak ve açlıktan ölmeler olmayacaktır.

-İnsanları öldürmenin birinci sebebi, dünyaya kendi hakimiyetini ilan etme duygusu.

-Dünyadan daha çok faydalanma hırsı.

-Gelecek korkusu.

-İnsani duyguların kaybı.

-Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç’dan ise nüfus ile ilgili ilginç bir açıklama geldi. Koç “Başımıza ne geliyorsa nüfus artışından geliyor” dedi.

Nüfus artışını fazla bulan ve kontrol altına alınması gerektiğini belirten Koç, “Başımıza ne geliyorsa nüfus artışından geliyor. Okul yetmiyor, gıda yetmiyor, eğitim yetmiyor. Hiçbir şey yetmiyor bugünkü durumda. Diyorlar ki, devlette 5.5 milyon kişi çalışıyor. Buna askerler dahil değil. Dolayısıyla 2 milyon kişiyle bu devlet rahatlıkla döner. 600 milletvekili var, 200’üyle rahatlıkla hallolur.” dedi.

“KENDİ YARATTIĞIMIZ KAYNAK KENDİMİZE YETMİYOR”

Gazete Oksijen’e konuşan Koç sözlerine şöyle devam etti: “Bu kadar nüfusla hareket etmek ve ekonomiyi sağlamlaştırmak zor. Çünkü kendi yarattığımız kaynak kendimize yetmiyor. Muhakkak dışarıdan kaynak icap ediyor. Bugün memlekette işsizlik çok. Bir kişiye iş bulmak için 60 binle 80 bin dolar arasında yatırım icap ediyor. Bu yatırımın gelebilmesi için de altyapının düzenlenip yerine oturtulması lazım.”[1]

Vehbi koç, eğer bu sözünde samimiyse önce kendi aile ve çocuklarından bu işe başlasın.[2]

************  

Bütün dünya benim olsa gamın gitmez nedendir bu

Ta ezelden gam turabıyla yoğrulmuş bedendir bu

Gelen gider giden gelmez iki kapılı handır bu

Sakın insafı terk etme makamı imtihandır bu.

 

*“Niceleri geldi, neler istediler.

Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.

Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?

O gidenler de hep senin gibiydiler.” Ömer Hayyam”

 

*Kim umar senden vefâyı

Yalan dünyâ değil misin

Muhammed-i Mustafâ’yı

Alan dünyâ değil misin?

 

Kimisini nâlân edip

Kimisini giryân edip

Âhir-i kâr ‘uryân edip

Soyan dünyâ değil misin?

 

İşin gücün dâim yalan

Çok kişiden arta kalan

Nice kerre boşaluban

Dolan dünyâ değil misin? HÜDAYİ

MEHMET ÖZÇELİK

14-04-2024

 

[1] https://ekonomi.haber7.com/ekonomi/haber/3369514-erdogan-85-milyon-yetmez-demisti-rahmi-koctan-cok-konusulacak-ekonomi-ve-nufus-yorumu

[2] https://tesbitler.com/2021/09/25/nufus-planlamasi-egoizm/ 

https://tesbitler.com/2020/03/27/tehlikeli-senaryolar/

Loading

No ResponsesNisan 14th, 2024

DUA

*DUA:

Rabbim günümüzü huzurlu sağlıklı ve bereketli eylesin!

Hangi dert sizi yoruyorsa!

*Rabbim o dertten sizi feraha çıkarsın…*

Hangi sıkıntı sizi üzüyorsa!

*Rabbim o sıkıntıdan sizi selamete çıkarsın…*

Hangi hastalık sizi ağlatıyorsa!

*Rabbim o hastalığınıza şifalar versin…*

Hangi keder sizi hayata küstürüyorsa!

*Rabbim o kederden sizi huzura çıkarsın…*

Hangi korku sizi umutsuzluğa itiyorsa!

*Rabbim o korkulardan sizi emin kılsın…*

Hangi günah sizi karamsarlığa itiyorsa!

*Rabbim o ve tüm günahlarınızı af eylesin…*

Hangi canlı size eziyet ediyorsa!

*Rabbim onun şerrinden sizi uzaklaştırıp hayırla ıslah etsin…*

Hangi tembellik sizi ibadetlerinden alıkoyuyorsa!

*Rabbim size ibdet zevki şevki versin…*

Hangi vesvese sizi günaha sürüklüyorsa!

*Rabbim o vesveselerden sizi uzak tutsun…*

Hangi kötü huyunuz varsa!

*Rabbim o huylarınızı iyiye tebdil eylesin…*

*Maddi ve manevi tüm dert, sıkıntı ve hastalıklardan Rabbim sizleri selamete çıkarsın…*

*Hayırlı helalinden bol ve bereketli rızık, aile huzuru ve mutluluğu nasip etsin…*

Cin ve Şeytanlarından koruyup nefisle sizi baş başa bırakmasın…

*Şerlerden ve belalardan uzaktaştırıp; Rabbim kendi himayesine alsın…*

*Rabbim dünya ve ahirette af ve afiyet nasip etsin.*

*Yolun sonunda cümlemizi  cennetine ve cemaline ulaştırsın*

Allah’ım! Mazlum müslümanları salaha çıkar. Ülkemizi Devletimizi zalimlerin korkusu mazlumların umudu hakkın adaletin  hakikatın savunucusu insanlık onur ve erdeminin  paylaşımı konusunda her daim  muzaffer muvaffak ve Mansur eyle .Amin…(İktibas)

Loading

No ResponsesNisan 14th, 2024

CAMİYE CEMAATİ İMAM ÇEKMELİ

* CAMİYE CEMAATİ İMAM ÇEKMELİ*
SAHİ ÖYLE Mİ?
? İnsanları meyhaneye meyhaneciler davet etmiyor,
Ama davet edilmedikleri halde gidiyorlar. Üstelik gidince çok para harcıyorlar.
? İnsanları gazinolara pavyoncular davet etmiyor. .
? İnsanları stadyumlara sporcular davet etmiyor.
Ama insanlar davet edilmedikleri halde gidiyorlar. Üstelik pahalı biletlerle gidiyorlar.
Yetmedi spor Tv.’lerine abone oluyorlar…
Ama

İnsanlar günde 5 kez dev hoperlörlerden okunan EZAN ile davet edildikleri halde camilere gitmiyorlar.
Üstelik de bu ilahi daveti duymuyormuş gibi,
*”Cemaati camiye imam çekmeli”* diyorlar

*Soru şu:*
İBADET ETMEK, CAMİYE GİTMEK İÇİN NİÇİN İMAM TARAFINDAN İKNA EDİLMEYE İHTİYAÇ DUYULUYOR

*“BENİ CAMİDEN İMAM SOĞUTTU”(
❗)*
― Camiye Gidenlerin bir kısmı da;
▪️ “Namazı uzattı, kısa okudu,
▪️Sohbeti 3 dk uzattı,
▪️ Klimayı açtı, klimayı kapattı,
▪️Sıcak su akmıyor,
▪️Seccadelerde figürler var, çok izin kullanıyor, siyaset konuşuyor, sakalı uzun, sakalı yok, bıyığı yok vs vs ..” gibi sudan sebeplerle gitmemek için bahane arayıp,
? “İmamın yüzünden camiye gitmiyorum” deyip,
?  Camiden uzaklaşmaya imamı sebep gösteriyorlar …
? Şeytan işi pisliklerin yapıldığı yerlerde af buyrun kazıklandıkları halde,
◾ “Pavyoncu beni kazıkladı bir daha gitmem,
◾ Kumarhaneci adamlarına beni dövdürdü bir daha gitmem …” demiyor, daha fazla gidiyorlar.
? Ama iş camiye gelince;
▪️ *”İmam yüzünden camiden soğudum”* diyebiliyorlar …
? Peki haydi diyelim ki (meslekdaşlarımın afvına sığınarak söylüyorum) imam itici davrandı …
Başka cami mi yok

Diğer camiye niye gitmiyor

İmam kötüyse arkasında neden kılıyor

Onu da geçtik, oruç tutmak için mekana ihtiyaç yoktur

Zekat vermek için mekana ihtiyaç yoktur

Oruçtan kim soğuttu kardeşim bunları

Onu da mı imam yaptı?
(Eskiden papaza kızıp oruç bozarlardı.
İmama değil.
― Aziz kardeşim, yeryüzünün bütün imamları, vaizleri, din görevlileri bırak dinden soğutmayı, maazallah hepsi dinden çıksa, hatta din düşmanı olsa, sen camiye yine gideceksin, dinini yine yaşayacaksın …
― Sakın seni
Namazdan,
Camiden,
İbadetten soğutan imam değil de kendi nefsin olmasın .
― *Yarın Allah camiyi, ibadeti terketmenin sebebini sorduğunda, “imam soğuttu” diye, kendini bile ikna edemediğin cevapla, Rabbini ikna edebileceğini mi sanıyorsun!*
Ya da senin yerine cezayı imam mı çekecek sanıyorsun!
Eğer varsa imamın hatası, ki olabilir, onun çekeceği ceza seni cezadan muaf tutmaz.
― *Kimse kimseyi, hele kendini hiç kandırmasın…
SELAM VE SAYGILARIMLA… Alıntıdır. 

Loading

No ResponsesNisan 14th, 2024

Yahudilerce kızıl inek nedir?

Yahudilerce kızıl inek nedir?

**Yahudilere göre kızıl inek**, Sayılar Kitabı’nda (Bamidbar) Musa’ya Tanrı tarafından verilen bir emirle belirtilen, kurban edilmesi gereken kusursuz ve tamamen kızıl renkli bir inektir.

Kızıl ineğin külü, ritüel olarak **ritüel saflığı**nı geri kazanmak için kullanılır. Özellikle bir cesetle temas etmiş veya ölü bir kişiye dokunmuş kişilerin arınması için gereklidir.

Kızıl ineğin kurban edilmesi ve küllerinin hazırlanması karmaşık bir ritüeldir. Ritüel, bir rahip tarafından Kudüs’ün dışında belirlenmiş bir yerde gerçekleştirilir. Incin külü, özel bir kapta saklanır ve ihtiyaç duyulduğunda suyla karıştırılarak kullanılır.

Kızıl ineğin tam olarak neyi temsil ettiği konusunda farklı yorumlar mevcuttur. Bazılarına göre kızıl inek, **günahın kefareti**ni ve **temizliği** simgeler. Diğerlerine göre ise **Tanrı ile İsrailoğulları arasındaki antlaşma**yı hatırlatır.

Kızıl inek ritüeli günümüzde uygulanmamaktadır. Tapınak’ın yıkılmasıyla birlikte ritüel için gerekli olan bazı unsurlar ortadan kalkmıştır. Buna rağmen, kızıl inek figürü Yahudi geleneğinde önemli bir yere sahiptir ve **saflık, kefaret ve Tanrı ile antlaşma** gibi kavramlarla ilişkilendirilmeye devam etmektedir.

**Kızıl inek ile ilgili bazı önemli noktalar:**

* Kızıl inek kusursuz ve tamamen kızıl renkli olmalıdır.
* Incin boynunduruğa takılmamış olması gerekir.
* Incin dişi ve yavrusuz olması gerekir.
* Incin kurban edilmesi ve küllerinin hazırlanması için özel bir ritüel vardır.
* Kızıl ineğin külü, ritüel saflığı kazanmak için kullanılır.
* Kızıl inek ritüeli günümüzde uygulanmamaktadır.

*@@@@@@@

Yahudilerce kızıl inek nedir?

Yahudilikte, kızıl inek, **Sayılar Kitabı**’nda bahsedilen ve Yahudi dini törenlerinde temizlik için kullanılan özel bir kurbandır. Bu inanışa göre, kusursuz ve tamamen kızıl renkte olan bir inek, günahların arınması için kurban edilir ve külleri, törensel temizlik için kullanılır¹.

Kızıl inek, aynı zamanda Yahudi mesihçiliğinde önemli bir yere sahiptir. Bazı Yahudi mezheplerine göre, kızıl ineğin ortaya çıkışı, **Üçüncü Tapınak**’ın inşasını ve mesihin gelişini işaret eder². Bu inanış, kızıl ineğin kurban edilmesi ve küllerinin kullanılmasıyla tapınağın ve halkın arındırılacağına dayanır. Özellikle, radikal Yahudi gruplar tarafından bu inanış, Mescid-i Aksa’nın yerine Üçüncü Tapınak’ın inşa edilmesiyle ilişkilendirilir ve bu durum, bölgede dini ve siyasi gerilimlere neden olabilir³.

Ancak, bu inanışın tüm Yahudi mezhepleri tarafından kabul edildiği söylenemez ve kızıl ineğin varlığı veya kurban edilmesi konusunda farklı yorumlar bulunmaktadır. Kızıl inek, modern zamanlarda da dini bir sembol olarak kalmış ve bazı kesimler tarafından mesihçilik beklentileriyle ilişkilendirilmiştir¹.

@@@@@@@@

Kızıl inek nasıl seçilir ve kurban edilir?

Yahudilikte kızıl inek, **Sayılar Kitabı**’nda belirtilen özel bir kurban ritüelidir. Kızıl ineğin seçimi ve kurban edilmesi şu şekilde gerçekleşir:

1. **Seçim**: Kızıl inek, tamamen kızıl renkte olmalı ve üzerinde hiçbir leke veya kusur bulunmamalıdır¹. Ayrıca, hiçbir zaman bir yük taşımamış ve boyunduruğa vurulmamış olması gerekmektedir¹.
2. **Yaş**: Seçilen inek, genellikle iki yaşını doldurmuş olmalıdır¹.
3. **Kurban Edilme Yeri**: Kızıl ineğin kurban edilmesi, genellikle Kudüs’te, özellikle Zeytin Dağı bölgesinde ve Mescid-i Aksa’ya bakan bir arazide yapılır¹.
4. **Ritüel**: Kızıl inek, bir kohen (Yahudi rahibi) tarafından kurban edilir. İneğin eti yakılır ve külleri, törensel temizlik için kullanılır¹.

Bu ritüel, Yahudi inancında günahların arınması ve temizlenmesi için önemli bir yere sahiptir. Ancak, modern zamanlarda bu ritüelin gerçekleştirilmesi nadirdir ve bazı Yahudi mezhepleri tarafından mesihçilik beklentileriyle ilişkilendirilir¹. Kızıl ineğin bulunması ve kurban edilmesi, bazı Yahudi grupları tarafından Üçüncü Tapınak’ın inşasının başlangıcı olarak görülür ve bu, bölgede dini ve siyasi gerilimlere neden olabilir¹².
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/kizil-inek-hortladi-israil-hain-planini-uygulamaya-hazirlaniyor-1033878
https://www.haberler.com/dunya/kizil-inek-kehaneti-yeniden-gundemde-mescid-i-17226569-haberi/

@@@@@@@@

Üçüncü Tapınak’ın inşası için başka hangi semboller vardır?

Üçüncü Tapınak’ın inşası için Yahudilikte önemli olan bazı semboller şunlardır:

1. **Hezekiel Tapınağı**: Hezekiel kitabında detaylı bir şekilde tasvir edilen ve Üçüncü Tapınak olarak da bilinen Hezekiel Tapınağı, ebedi mabet ve Kudüs’teki Tapınak Tepesi’nde İsrail’in Tanrısı’nın kalıcı mekanı olarak kabul edilir¹.
2. **Amida Duaları**: Günde üç kere okunan Amida dualarında, Üçüncü Tapınağın inşasının arzusu dile getirilir. Bu dualar, Yahudilikte, Birinci ve İkinci Tapınakların yıkılmasının ardından Tapınak Tepesi’nde yeni bir tapınağın inşa edilmesi isteğini yansıtır¹.
3. **Mesih Çağı**: Peygamberler ve Tanah, Üçüncü Tapınağın inşaatının Mesih çağından hemen önce ya da Mesih çağıyla birlikte gerçekleşeceğini belirtir. Bu, tapınağın inşasının mesihçilik beklentileriyle yakından ilişkili olduğunu gösterir¹.
4. **Tapınak Tomarı**: Bazı din adamlarınca, Tapınak Tomarı da Üçüncü Tapınak ile ilgili bilgiler sunar ve tapınağın inşası için önemli bir kaynak olarak kabul edilir¹.

Bu semboller, Yahudi inancında Üçüncü Tapınağın inşası ve mesihçilik beklentileriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır ve dini ritüellerde ve dualarda sıkça yer alır. Ancak, bu sembollerin tüm Yahudi mezhepleri tarafından aynı şekilde kabul edildiği veya yorumlandığı söylenemez. Üçüncü Tapınağın inşası, bazı Yahudi grupları için dini bir hedef olmasının yanı sıra, bölgedeki siyasi ve dini gerilimlerle de ilişkilendirilebilir¹.

@@@@@@

Yahudi mesihçiliği nedir ve nasıl ortaya çıkmıştır?

Yahudi mesihçiliği, Yahudilikte, Tanrı tarafından seçilmiş ve kutsal yağ ile meshedilmiş bir kurtarıcının geleceği inancıdır. Bu inanç, İbrahimî dinlerde ortak bir tema olup, Yahudilikte “maşiah” (mesih) olarak bilinir³. Geleneksel Yahudi inancında, mesih, İsrail halkını kurtaracak ve dünyaya adalet ve barış getirecek bir lider olarak görülür.

Mesihçilik kavramı, Tanah’ta, özellikle peygamberlerin kitaplarında yer alır ve Yahudi halkının tarihindeki zor zamanlarda, özellikle sürgün ve zulüm dönemlerinde, güçlü bir umut ve kurtuluş simgesi olarak ortaya çıkmıştır. Mesih’in gelişi, Tanrı’nın halkıyla olan sözleşmesinin yenilenmesi ve tüm insanlık için bir dönüm noktası olarak kabul edilir³.

Modern zamanlarda, “Mesiyanik Yahudilik” terimi, 1960’lar ve 1970’lerde ortaya çıkan ve Yahudilik ile Hristiyanlık inançlarını birleştiren bir hareketi ifade eder¹. Bu hareket, İsa’nın Yahudi mesihi olduğuna ve Tanrı’nın Oğlu olarak Teslis’te yer aldığına inanır. Mesiyanik Yahudiler, Tanah’ı ve Yeni Ahit’i kutsal sayar ve İsa’nın kurtarıcı olarak kabul edilmesiyle kurtuluşun elde edilebileceğine inanır¹.

Geleneksel Yahudi mesihçiliği ve Mesiyanik Yahudilik arasındaki temel fark, İsa’nın mesihliğine olan inançtır. Geleneksel Yahudilik, İsa’yı mesih olarak kabul etmez ve gelecekteki bir mesihin beklenmesini sürdürür. Buna karşılık, Mesiyanik Yahudilik, İsa’nın zaten gelmiş ve mesihlik görevini yerine getirmiş olduğuna inanır¹. Bu farklılık, Yahudilik ve Hristiyanlık arasındaki belirleyici ayrım olarak kabul edilir ve Mesiyanik Yahudilik, genellikle Yahudi örgütleri ve İsrail Yüksek Mahkemesi tarafından bir Hristiyanlık biçimi olarak kabul edilir¹.

@@@@@@@

Yahudi mesihçiliği ile Hristiyanlık arasındaki benzerlikler ve farklar nelerdir?

Yahudi mesihçiliği ve Hristiyanlık arasındaki benzerlikler ve farklar şunlardır:

**Benzerlikler:**
– Her iki inanç da İbrahimî dinlerin bir parçasıdır ve Tanah’ı (Eski Ahit) kutsal bir metin olarak kabul eder¹.
– Her iki din de bir kurtarıcının geleceğine ve dünyayı adalet ve barışla dolduracağına inanır¹.

**Farklar:**
– **Mesih’in Kimliği**: Yahudilik, İsa’yı mesih olarak kabul etmez ve gelecekteki bir mesihin gelmesini bekler. Hristiyanlık ise İsa’nın mesih olduğuna ve Tanrı’nın Oğlu olarak tanrısallığa sahip olduğuna inanır¹.
– **Kutsal Metinler**: Yahudilik, Tevrat’ı ve diğer Tanah metinlerini kutsal kabul ederken, Hristiyanlık İncil’i, özellikle Yeni Ahit’i, kutsal kitap olarak kabul eder¹.
– **Tanrı Anlayışı**: Hristiyanlıkta Teslis inancı bulunurken, Yahudilikte böyle bir inanç yoktur. Yahudilik, Tanrı’nın birliğine ve tekliğine vurgu yapar¹.
– **Kurtuluş Anlayışı**: Hristiyanlıkta kurtuluş, İsa’nın çarmıhta ölümü ve dirilişi aracılığıyla elde edilir. Yahudilikte ise kurtuluş, Tanrı’nın emirlerine uymak ve iyi ameller yapmakla ilişkilendirilir¹.
– **Dini Uygulamalar**: Hristiyanlıkta vaftiz ve ekmek kırma gibi ritüeller bulunurken, Yahudilikte şabat, koşer yemek kuralları ve bayramlar gibi farklı dini uygulamalar vardır¹.

Bu farklar, her iki dinin teolojik ve ritüel pratiklerinde önemli rol oynar ve inananların dini yaşamlarını şekillendirir. Ancak, her iki dinin takipçileri de kendi inanç sistemlerinin derinliklerine ve zenginliklerine büyük değer verir¹.

@@@@@@@

Yahudi mesihçiliği ile İslam’daki Mehdi inancının benzerlikleri var mıdır?

Yahudi mesihçiliği ve İslam’daki Mehdi inancı arasında bazı benzerlikler bulunmaktadır. Her iki inanç da, son zamanlarda ortaya çıkacak ve dünyayı adalet ve barışla dolduracak bir kurtarıcının geleceğine dair beklentiler içerir¹. İşte bu iki inanç arasındaki bazı benzerlikler:

– **Kurtarıcı Figür**: Her iki inançta da, insanlığı mevcut sıkıntılardan kurtaracak ve ideal bir toplum düzeni kuracak bir kurtarıcının geleceği beklenir².
– **Ahir Zaman**: Hem Yahudi mesihçiliğinde hem de İslam’daki Mehdi inancında, bu kurtarıcının ahir zaman veya son günlerde ortaya çıkacağına inanılır².
– **Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması**: Her iki inançta da kurtarıcının liderliğinde, dünyanın adalet ve barış içinde yeniden düzenleneceği öngörülür².

Ancak, bu benzerliklere rağmen, her iki inanç sistemi de kendi özgün özelliklerine ve detaylarına sahiptir. Örneğin, Yahudi mesihçiliğinde mesih, Davud’un soyundan gelen bir kral olarak tasvir edilirken; İslam’da Mehdi, son imamın soyundan gelen ve insanları doğru yola yönlendirecek bir lider olarak görülür².

Bu inançlar, her iki dinin tarihinde ve günümüzdeki dini ve sosyal hareketler üzerinde etkili olmuş ve umut ile kurtuluşun sembolleri olarak kabul edilmiştir². Ancak, mesih veya Mehdi’nin kimliği, görevleri ve ortaya çıkış zamanı gibi konularda her iki dinin öğretileri arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır¹².

Kaynak: Bing ile konuşma, 14.04.2024
(1) Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’in Mezhepler ve Dini Akımlar …. https://www.islamveihsan.com/yahudilik-hristiyanlik-ve-islamiyetin-mezhepler-ve-dini-akimlar-hususundaki-farkliliklari.html.
(2) MEHDÎ – TDV İslâm Ansiklopedisi – Türkiye Diyanet Vakfı İslam …. https://islamansiklopedisi.org.tr/mehdi.
(3) Geçmişte ve Günümüzde Müslüman ve Yahudi İlişkileri. https://perspektif.eu/2014/07/01/gecmiste-ve-gunumuzde-musluman-ve-yahudi-iliskileri/.

@@@@@@@

Loading

No ResponsesNisan 14th, 2024

Zengin olan sahabeler ve özellikleri nelerdir?

Zengin olan sahabeler ve özellikleri nelerdir?


Zengin sahabeler, İslam’ın ilk dönemlerinde yaşamış ve genellikle ticaret veya diğer yollarla önemli servetler edinmiş kişilerdir. Bu sahabelerin özellikleri arasında, helal yoldan mal elde etme, cömertlik, infakta öncü olma, mallarını emanet şuuruyla hak yolunda sarf etme, zenginliklerinin kanaatkâr ve ihlaslı olmalarına engel olmaması, hayra ve iyilikte bulunmaya doymama gibi erdemler bulunmaktadır.

Zengin sahabelerin sosyal özellikleri arasında ise, insani münasebetler açısından güçlü olmaları, yüksek sorumluluk sahibi olmaları ve sosyal ve manevi statüleri yüksek olduğu halde mütevazı olmaları sayılabilir. Bu sahabeler, İslam toplumunda önemli roller üstlenmiş ve servetlerini İslam’ın yayılması ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmışlardır.

Örneğin, Hz. Osman, kendi servetini kullanarak birçok hayır işi yapmış ve İslam’ın yayılmasına katkıda bulunmuştur. Hz. Abdurrahman bin Avf ve Hz. Talha bin Ubeydullah gibi sahabeler de zenginliklerini İslam toplumunun faydasına kullanmış ve cömertlikleriyle tanınmışlardır.

Bu sahabeler, İslam’ın erken dönemlerinde toplumun manevi ve maddi gelişimine büyük katkılar sağlamış ve Müslüman toplumunun temellerinin atılmasında önemli roller oynamışlardır. Onların hayatları, Müslümanlar için örnek teşkil eder ve servetin sorumlulukla ve hayır işlerinde kullanılmasının önemini vurgular.

@@@@@@@

Sahabelerin hayatlarından ilham alınabilecek hangi özellikleri vardır?

Sahabelerin hayatlarından ilham alınabilecek pek çok özellik bulunmaktadır. İşte bu özelliklerden bazıları:

– **İman ve Samimiyet**: Sahabeler, Allah’a ve Peygamberine olan derin inançları ve samimiyetleriyle tanınırlar.
– **Cömertlik ve Fedakarlık**: Sahabeler, mal ve canlarını Allah yolunda cömertçe harcamış ve büyük fedakarlıklar göstermişlerdir.
– **Merhamet**: Sahabeler, merhametli davranışları ve insanlara karşı gösterdikleri şefkatle örnek olmuşlardır.
– **Hizmet ve Gayret**: İslam’ın yayılması için gösterdikleri hizmet ve gayret, onların hayat tarzı haline gelmiştir.
– **İsraf ve Cimrilikten Kaçınma**: Sahabeler, israf ve cimrilikten kaçınarak mütevazı bir yaşam sürdürmüşlerdir.
– **İlim ve İrfan**: Sahabeler, ilim ve irfan sahibi olup, İslam’ın çizdiği kurallar doğrultusunda yaşamışlardır.

Bu özellikler, sahabelerin Müslümanlar için örnek bir nesil oluşturduğunu gösterir ve günümüzde de Müslümanlar için ilham kaynağı olmaya devam eder¹³. Sahabelerin hayatları, İslam’ın doğru anlaşılması ve yaşanması için rehber niteliğindedir ve onların örnek davranışları, Müslümanların ahlaki ve manevi gelişimine katkı sağlar.

@@@@@@@

İslam tarihindeki diğer önemli şahsiyetler kimlerdir?

İslam tarihinde birçok önemli şahsiyet bulunmaktadır ve bunlar arasında peygamberler, sahabeler, alimler, komutanlar ve devlet adamları yer almaktadır. İşte bu şahsiyetlerden bazıları:

– **Hz. Muhammed (SAV)**: İslam peygamberi ve dinin kurucusu.
– **Dört Halife**: Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, İslam’ın ilk dört halifesi olarak bilinir ve İslam toplumunun şekillenmesinde büyük rol oynamışlardır¹.
– **Büyük Alimler**: İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel, İslam fıkhının dört büyük mezhebinin kurucularıdır¹.
– **Bilim Adamları**: İbn-i Sina (Avicenna), İbn-i Rüşd (Averroes), El-Biruni ve El-Farabi gibi bilim adamları, İslam altın çağında bilim ve felsefede önemli katkılarda bulunmuşlardır⁴.
– **Komutanlar ve Fatihler**: Halid İbn Velid, Kuteybe İbn Müslim, Habib İbn Mesleme, Mesleme İbn Abdulmelik, Ukbe İbn Nafi’ ve Tarık İbn Ziyad gibi komutanlar, İslam medeniyetini uzak diyarlara taşımışlardır³.

Bu şahsiyetler, İslam tarihinin farklı dönemlerinde yaşamış ve her biri kendi alanında İslam dünyasına büyük katkılarda bulunmuştur. Onların hayatları ve eserleri, günümüzde de İslam kültürü ve medeniyetinin anlaşılması için önemli kaynaklar olarak kabul edilmektedir.

Loading

No ResponsesNisan 14th, 2024

BİLGİ VE BİLİNÇ FARKI

BİLGİ VE BİLİNÇ FARKI[1]

-İlim ve irfan, kültür ve irfan farkı.

-Kâinatın özü; Hayat-şuur-ruhdur.

Şeytan bilgiliydi ancak bilinçli olmadığından dolayı tövbe etmedi.

Hz. Âdem hem bilgili, eşyanın isimleri öğretilmiş, bilgili ve bilinçliydi, tövbe etti.

-İşte o fark;

Konya’da yaşanan bir olayı.

Köyün girişinde bir çeşme ve bu çeşmeden bir nine su dolduruyor. Yüz otomobillik bir konvoy geliyor ve konvoyu en öndeki araçtan çıkan bir adam durduruyor. Gidiyor, ninenin elindeki iki tane testiyi alıyor, evine kadar götürüyor. Nine soruyor, “Oğlum sen kimlerdensin, seni daha önce buralarda görmedim.” Adam cevap veriyor, “Nine ben CHP adayıyım.” Nine alıyor testiyi döküyor ve şöyle diyor “A be oğlum daha önce niye söylemedin, ben bu suyla abdest alacaktım.”

CHP’nin geçmişten günümüze ne olduğunu belki herkes biliyor ancak o nine gibi bilince sahip olamıyor.

Bilginin cehalet üzerindeki üstünlüğü ne ise, bilincin bilgi üzerindeki üstünlüğü de odur.
Google ve yapay zekâ bilgilidir ama bilinçli değildir.
Bilinç bilginin hazmedilmiş halidir.
Tıpkı ilaç, iğne, serum gibi.
Çok kitap okuyan veya üniversite bitiren bilginin odasına girmiş, bilincin kapısını çalmış ve belki de aralamış ancak girmemişse o bilinci elde edememiştir.
Bilinç bilginin hazmedilmiş öz ve Hülasa halidir.
Tıpkı kuranın tabiriyle onlar, kitap yüklü merkepler gibidirler.
[2]

MEHMET ÖZÇELİK

13-04-2024

[1] https://www.youtube.com/watch?v=UmiG9L0g44Y&t=9s

[2] Bak. Cuma Suresi. 5.

Loading

No ResponsesNisan 13th, 2024

KUDÜS NÖBETİ-YUH BABA

KUDÜS NÖBETİ[1]

Yıllar önceydi, sene 1972. O zamanlar genç bir gazeteciydim. Türkiye’den bazı siyasiler ve iş adamları İsrail’e resmi ziyarette bulunuyorlardı. Biz de gelişmeleri izlemek için oradaydık. Bir sıcak mayıs akşamıydı. Her ziyarette olduğu gibi sıradan bir işti anlayacağınız.

Ziyaretin dördüncü günü bize tarihi ve turistik yerleri gezdirmeye başladılar, kafile olarak Mescid-i Aksa’ya vardık. Heyecanlanmıştım asırlık merdivenlerden yukarı çıkarken. Üstteki avluya ‘on iki bin şamdanlı avlu’ diyorlar. Yavuz Sultan Selim Han, Kudüs’e gelince bu avluda on iki bin şamdan mum yaktırmış. Koca Osmanlı ordusu yatsı namazını o mumların ışığında kılmış, adı oradan geliyor.

Avlunun kenarında biri dikkatimi çekti. Doksan yaşlarında bir adam…

Üzerinde kendinden daha yaşlı bir asker üniforması; her yanı yama içinde, hatta bazı yamaların bile tekrar yamanmış olduğu bir elbise… Asırlık ağaçların gövdesindeki halkalar misali yamaları yaşını göstermeye çalışıyordu sanki. Orada ayakta bekliyordu, sırtına zorla yapıştırılmış gibi duran hafif kamburu da olmasa dimdik duracaktı. İki metreye yakın boyu ile yaşlıydı ama bir o kadar da vakur. Şaşırmıştım.

‘Acaba bu adam bu sıcakta güneş altında neden dikilip duruyor’ dedim içimden. Bizi gezdiren rehbere sordum; ‘Ben kendimi bildim bileli her gün buraya gelir. Akşama kadar bekler. Ne kimseyi dinler, ne de kimseyle konuşur. Sadece bekler, delinin teki herhalde.’ dedi. Bu yaşta bu sıcakta sebepsiz beklemeyeceğini biliyordum. Bembeyaz sakalının hafif titremesi rüzgardan mıydı, senelerin bedene yüklediği ağır yükten mi bilemedim. Kafasında eski bir kalpak, sanki kanatlanıp gidecek bir kumru misali bekliyordu.

Konuşmakla konuşmamak arasında kararsız kaldım. Yanına yaklaştığımı fark etti, ama kımıldamadı. ‘Selamün aleyküm baba.’ dedim. Başını biraz bana doğru çevirdi, durakladı ve çatallanmış titrek bir sesle “Aleyküm selam oğul.” dedi. ‘Hayırdır baba sen kimsin, burada ne yapıyorsun?’ dedim. “Ben…” dedi titreyen bir sesle. “Ben, Osmanlı Ordusu, Yirminci Kolordu, Otuz Altıncı Tabur, Sekizinci Bölük, On Birinci Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı Onbaşı Hasan’ım.” Sesinde titreme kalmamıştı. Genç bir askerin tekmil vermesi gibi tekrarladı: “Ben Iğdırlı Onbaşı Hasan’ım. Bizim bölük Cihan Harbi’nde Kanal Cephesi’nden İngiliz’e saldırdı. Cânım ordu Kanal’da yenildi. Artık geri çekilmek elzem idi. Ecdat yadigârı topraklar bir bir elden gidiyordu. İngiliz, sonra Kudüs’e dayandı, şehri işgal etti. Biz de Kudüs’te artçı bölük olarak bırakıldık.” dedi.

Osmanlılar, İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde mübarek belde yağmalanmasın diye oraya bir artçı bölük bırakır. Eskiden bir kenti ele geçiren devlet, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmazmış. Zaten İngilizler de Kudüs’ü işgal ettikleri zaman halk çok tepki göstermesin diye küçük bir Osmanlı birliğinin şehirde kalmasını istemişler.

Sonra anlatmayı sürdürdü: “Bizim artçı bölük elli üç neferdi. Mütarekeden (Mondros Ateşkesi) sonra ordunun terhis edildiği haberi geldi. Başımızda kolağamız (yüzbaşı) vardı. ‘Aslanlarım, devletimiz müşkül vaziyettedir. Şanlı ordumuzu terhis ediyorlar, beni İstanbul’a çağırıyorlar. Gitmem gerek, gitmezsem mütareke emrini çiğnemiş, emre itaatsizlik etmiş olurum. İçinizden isteyen memleketine avdet edebilir, ama beni dinlerseniz sizden tek isteğim var: Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri’nin yadigârıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk ‘Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim halimiz nice olur!’ demesin. Fahri Kâinat Efendimiz’in ilk kıblesini Osmanlı da terk ederse gâvura bayramdır. Siz, İslam’ın şerefini, Osmanlı’nın şanını ayaklar altına aldırmayın.’ dedi.

Bölüğümüz Kudüs’te kaldı. Sonra upuzun yıllar bir anda bitiverdi. Bölükteki kardeşler teker teker Cenab-ı Hakk’ın rahmetine kavuştu. Düşman değil de yıllar biçti geçti bizi. Bir ben kaldım buralarda. Bir ben, koca Kudüs’te bir Onbaşı Hasan.” dedi.

Alnından akan ter, gözyaşına karışıyor, kırış kırış olmuş yüzünde kendi yol bulup akıyordu. Konuşmaya devam etti: “Sana bir emanet var oğul, nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?” dedi. ‘Elbette’ dedim. Sanki Türkiye’ye haber göndermek için birini bekliyordu.

“Anadolu’ya vardığında yolun Tokat sancağına düşerse Mescid-i Aksa’ya beni nöbetçi bırakıp burayı bana emanet eden kolağam Mustafa Kumandanımın yanına git. Ellerinden benim için öp ve de ki: ‘Kudüs’ü bekleyen 11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan o günden bu yana bıraktığın yerde nöbetinin başındadır. Nöbetini terk etmedi, tekmili tamamdır hayır dualarınızı beklemektedir kumandanım.’ de.” ‘

Tamam’, dedim. Bir yandan göz yaşlarımı gizlemeye, öte yandan dediklerini not almaya çalışıyordum.

Nasırlı ellerine sarıldım sonra öptüm öptüm. ‘Allah’a emanet ol baba’ dedim. “Sağ olasın oğul. Bizim için dünya gözü ile o mübarek Anadolu’yu görmek mümkün değil. Var sen selam götür tanıdık tanımadık herkese.” dedi. Kafileye geri döndüm, sanki bütün tarihimiz kitaplardan canlanmış da karşıma çıkmıştı. Rehbere durumu anlattım, inanamadı. Adresimi verdim, bu askeri takip etmesini, bir şey olursa bana mutlaka haber etmesini istedim.

Türkiye’ye gelince verdiğim sözü yerine getirmek için Tokat’a gittim. Askerî kayıtlardan Kolağası Mustafa Efendi’nin izini buldum. Vefat edeli yıllar olmuştu. Sözümü yerine getirememiştim. Ardından seneler birbirini kovaladı. 1982’de bir gün ajansa geldiğimde bir telgrafım olduğunu söylediler. Rehberden gelen bir tek cümle yazılıydı: “Mescid-i Aksa’yı bekleyen son Osmanlı askeri bugün öldü.”

İlhan Bardakçı

****************

YUH BABA[2]

 

Vaktiyle Gaziantep’de meczûbândan YUH BABA diye anılan bir eskici varmış.
Bu zât, dükkanının önünden bir cenâze geçerken ölenin kim olduğunu sorar, ismi söylenince de, eğer ölen sâlih bir müslümân ve kâmil bir mü’min ise yüksek sesle :
– “Mevlâ rahmet eyleye!…Menzili mübârek ola!..” diye uğurlarmış… Eğer ölen kişi kötülükleriyle nâm salmış, âsî ve günâhkâr biriyse veya dindar göründüğü halde, gizli gizli günâh işleyen bir riyâkâr ise, yine yüksek sesle :
– “Yuh onun ervâhına!..” diye uğurlarmış…Bu yüzden de asıl adı unutulmuş ve lakabı YUH BABA olarak kalmış…
Birgün şehrin ileri gelenlerinden birisi vefât etmiş…Cenâze kalabalık bir cemaatle Yuh Baba’nın dükkânının önünden geçerken, Hazret âdeti olduğu üzere, yine ölenin kim olduğunu sormuş ve kim olduğunu öğrenince de korkunç bir na’ra atarak :
– “Yuuuh onun ervâhına!..” diye haykırmış…
Cenâze sâhipleri fenâ halde sinirlenip Hazret’in üstüne yürümüşler fakat cemâatden Yuh Baba’yı tanıyan akıllı uslu kimseler araya girmiş ve O”nun bir meczûb olduğunu, sözlerine aldırış edilmemesi gerektiğini. söyleyerek ortalığı yatıştırmışlar.
Fakat ölen adamın küçük oğlu kendi kendine ahdetmiş ve :
– “Şu eskicinin geberdiğini duyunca ben de onun tabutunun arkasından bir yuh çeker ve babamın intikâmını alırım” diye içinden geçirmiş…
Her fânî gibi Yuh Baba da bir gün Hakk’a yürümüş… Cenâzesini kabre götürürlerken, vaktiyle babasının cenâzesinde Yuh Baba’ya kinlenerek intikam almağa ahdeden delikanlı ortaya çıkıp, bütün gücüyle :
– “Yuh onun ervâhına!..” diye bağırmış…
Herkes kim bu bağıran diye bakarken birdenbire tabutun kapağı kalkmış ve tabutun içinde doğrulan YUH BABA delikanlıya hitâben şöyle demiş :
– “Huzûr-ı Hakk’a baban gibi gidiyorsam, yuh olsun benim ervâhıma! Ama ben senin baban gibi gitmiyorum..
Yuh sizin ervâhınıza!..

@@@@@@

YUH BABA, 19. yüzyılda Gaziantep’te yaşamış bir veli ve meczup olarak bilinir. Asıl adı bilinmemekle birlikte, “Yuh Baba” lakabını, cenazelerin arkasından “Yuh!” diye bağırmasından dolayı aldığı rivayet edilir.

YUH BABA’nın hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Bazı kaynaklara göre, YUH BABA, gençliğinde dindar ve ibadetine düşkün bir kimse olduğu, ancak daha sonra birtakım manevi tecrübeler yaşadıktan sonra meczup hale geldiği söylenmektedir.

YUH BABA’nın en bilinen özelliği, cenazelerin arkasından “Yuh!” diye bağırmasıdır. YUH BABA’nın bunu yapmasının sebebi, ölen kişinin günahkar olduğunu ve Allah’ın rahmetine layık olmadığını düşünmesi olduğu şeklinde yorumlanır.

YUH BABA’nın bu davranışı, Gaziantep’te birçok tartışmaya yol açmıştır. Kimileri YUH BABA’yı bir veli olarak kabul ederken, kimileri de onu deli olarak nitelendirmiştir.

YUH BABA’nın 19. yüzyılın sonlarında vefat ettiği tahmin edilmektedir. Mezarı Gaziantep’te bulunmaktadır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=DlqBTCXULf0

[2] https://www.youtube.com/watch?v=DlqBTCXULf0

Loading

No ResponsesNisan 13th, 2024

FRANSADA LAİKLİĞİN KABUL VE UYGULAMASINDA PAPAZLARA VE KİLİSELERE YAPILANLAR.

FRANSADA LAİKLİĞİN KABUL VE UYGULAMASINDA PAPAZLARA VE KİLİSELERE YAPILANLAR.

Fransa’da Laikliğin Kabul ve Uygulamasında Papazlara ve Kiliselere Yapılanlar

Fransa’da laiklik, 1789 Devrimi’nden bu yana devletin ve dinin ayrılması ilkesini savunan temel bir siyasi ve hukuki kavramdır. Bu ilkenin kabulü ve uygulaması, yüzyıllar boyunca kilise ve din adamları üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur.

Laikliğin Kabulü:

  • 1789 Devrimi: Devrim sırasında, Katolik Kilisesi’nin Fransa’daki siyasi ve toplumsal gücü büyük ölçüde zayıflatıldı. Kilise toprakları kamulaştırıldı, din adamlarının ayrıcalıkları kaldırıldı ve papazların seçilmesi için sivil seçimler yapıldı.
  • 1905 Ayrılık Yasası: Bu yasa, Fransa’yı laik bir devlet olarak resmi olarak kurdu ve devlet ile kilise arasındaki tüm resmi bağları kopardı. Yasayla birlikte, din ve vicdan özgürlüğü, kamusal alanda dini sembollerin kullanılması ve din eğitimi konularında kısıtlamalar getirildi.

Papazlar ve Kiliselere Yapılanlar:

  • Devrim sırasında: Devrim coşkusu ve kiliseye karşı tepki, birçok papazın şiddete ve tacize uğramasına neden oldu. Bazı papazlar idam edildi, kiliseler yağmalandı ve tahrip edildi.
  • 1905 Ayrılık Yasası’ndan sonra: Yasanın ardından, birçok kilise kapatıldı veya kamusal binalara dönüştürüldü. Din adamlarının kamu görevlerinde bulunması yasaklandı ve dini eğitimin kamusal alanda verilmesi engellendi.
  • Günümüzde: Laiklik, Fransa’da hala önemli bir tartışma konusudur. Bazı insanlar laikliğin çok katı olduğunu ve din adamlarının ve kiliselerin toplumda daha fazla rol oynamasına izin verilmesi gerektiğini savunurken, diğerleri laikliğin korunmasının Fransa’nın ulusal kimliği için çok önemli olduğuna inanmaktadır.

Papazlara ve kiliselere yapılan bazı önemli uygulamalar şunlardır:

  • Din ve vicdan özgürlüğü: Herkesin istediği dine inanma ve ibadet etme özgürlüğü vardır.
  • Kamusal alanda dini semboller: Dini sembollerin (haç, başörtüsü vb.) kamusal binalarda ve alanlarda kullanılması yasaktır.
  • Din eğitimi: Dini eğitim sadece özel okullarda verilebilir. Devlet okullarında laik bir eğitim verilmektedir.
  • Devlet ve kilise arasındaki finansal ilişkiler: Devlet, kiliselere mali yardımda bulunmaz.

Fransa’da laiklik, karmaşık ve sürekli gelişen bir kavramdır. Papazlara ve kiliselere yapılan uygulamalar, laiklik ilkesinin yorumlanmasına ve toplumdaki değişen dinamiklere bağlı olarak zamanla değişmiştir.

***************

FRANSAYA UYARAK TÜRKİYEDE DE LAİKLİK UYGULANIRKEN HOCALARA VE CAMİLERE YAPILANLAR.

-Chatgpt-nin verdiği cevap;

Türkiye’de Laikliğin Uygulaması ve Hocalar ve Camilere Etkisi

Fransa’dan ilham alarak Türkiye’de de laiklik ilkesi 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla kabul edilmiştir. Laiklik uygulamasının hocalar ve camiler üzerinde önemli etkileri olmuştur.

Hocalar Üzerindeki Etkiler:

  • Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924): Bu kanun ile eğitim ve öğretim birleştirilmiş ve imamların eğitim ve görevlendirilmesi Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanmıştır.
  • Şapka Kanunu (1925): Bu kanun ile halifelik kaldırılmış ve din adamlarının kamu alanlarında fes takmaları yasaklanmıştır.
  • Ezanın Türkçe Okunması (1932): Ezanın Arapçadan Türkçeye çevrilmesi, laiklik ilkesinin günlük hayata da yansıdığının bir göstergesidir.
  •  
  • Camiler Üzerindeki Etkiler:
  • Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması (1925): Bu kanun ile tasavvuf geleneğine bağlı tekkeler ve zaviyeler kapatılmıştır. Bu durum, dinin kamusal alandan ayrılması ve laik bir toplum düzeninin kurulması açısından önemli bir adımdır.
  • Camilerin Onarımı ve Korunması: Laik devlet, tarihi ve kültürel miras olarak kabul edilen camilerin onarımı ve korunması için çalışmalar yürütmüştür. Bu sayede, camiler sadece ibadet yeri olarak değil, aynı zamanda tarihi ve turistik mekanlar olarak da işlev görmeye başlamıştır.
  • Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kurulması (1924): Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması ile din işleri devlet denetimine alınmıştır. Bu durum, dinin siyasi amaçlarla kullanılmasının önüne geçilmesini ve laik bir toplumda din ve vicdan özgürlüğünün korunmasını sağlamıştır.

 

*************   

İnkilapların yapılmasında kapatılan ve satılan camiler.

https://tesbitler.com/index.php?s=laiklik

Bak. https://belgelerlegercektarih.com/2016/02/04/ataturk-doneminde-satilan-ve-ahir-yapilan-camiler-sinan-meydana-cevap/

http://www.mustafaarmagan.com.tr/genel/bazi-camiler-chp-teskilat-binasi-olarak-kullanildi/

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2273894

https://www.youtube.com/watch?v=2fNq6dRHBtI

 

Loading

No ResponsesNisan 12th, 2024

BİDEN KUKLA ASIL BAŞKA

BİDEN KUKLA ASIL BAŞKA

 

Biden daha başa gelmeden dünyayı bir kaosun içerisine çekeceği hep söylenir ve bu tehlikeye dikkat çekildi.

Biden ’in Başkanlıktan önceki devletteki gücünden dolayı arkasında bulunan Pentagon dünyayı bir ateşe doğru sevk ediyor.

Rusya- Ukrayna bunun ısındırma faaliyeti idi.

Diğer yandan NATO’yu da işin içine çekmeye çalışarak bütün Avrupa’yı ve bizi de Rusya’nın karşısına getirmeye çalışmaktadır.

Bunu hep düşündü ve denedi.

Ek olarak bu olmazsa yedekte tuttuğu dünyanın huysuz ve hırçın çocuğu Yunanistan’ı üzerimize çekmeye çalışıyor.

Zaten tüm Avrupa ülkeleriyle birlikte bizi elli yıldır PKK ile uğraştırmaktadır.

Dünya bir yangın yerine döndürülmeye çalışılıyor ve bunun hazırlıkları yapılıyor.

Zaten kıvılcımlar tehdit suretinde dile getiriliyor.

Ve İran bunun ön sırasında durmaktadır.

Birinci dünya savaşı bile bir Sırplının sıktığı bir kurşunla başladı.

Şimdi ise uydurulan sebepler gayet çok.

Irak yalan bir haberle bitirilmedi mi?

 

************  

 

Toplumların çöküşü ahlaken çöküşle başlar.

Bizde 1980 yılları itibariyle başlayan bu ahlaki çöküş maalesef artarak devam etti.

Türkiye zenginleşirken bir yandan kazanmakta ancak diğer yandan manevi ve ahlaki kaybı da beraberinde getirmektedir.

Oysa olması gereken maddi kazançla birlikte, manevi kazancın da aynı oranda yükselmesidir.

 

-MOSSAD casusu olan Epstein uluslararası fuhuş organizasyonunun başında. Siyasi ve iş dünyası elitlerine şantaj yapmak için değerli materyaller sağlayan bir “bal küpü tuzağı” bulunduğu kayıtlara geçmişti.

Epstein’ın başına gelenler, Adnan Oktar’ın da başına gelebilir.

Türkiye’de ise bunu Adnan Oktar yapmaktadır.

 

*****************

 

Türkiye içeriden vurulacak. İç ajanlar ve piyonlar devreye konulacak.

Dağdan inen eşkıya alana yönlendirilecek.

Tıpkı İran ve İslam ülkelerinde yaptıkları gibi.

Ancak özellikle Türkiye de…

Bunu alevi Sünni çatışması ile denediler, Türk- Kürt çatışması ile denediler, şimdi ise Ermeni olanların içine aldığı aynı kanı taşıyan ve Kürt dediklerini alana sürerek toplumla çatıştırıp kapıştırmayı hedeflediler.

 

-Cumhurbaşkanı: “Bu seçimde kendimizi merkeze almadan sadece sebepler üzerine konuşmak bizi hataya sürekler. Önce kendi sorumluluklarımızı konuşalım, daha sonra sebepleri ele alırız. … Partimizde sadece kan kaybı yok, aynı zamanda ruh kaybı da var.” dedi.

 

-Türkiye’nin İsrail’e yapılan 54 ürüne kısıtlama getirmesi geç kalmış bir uygulamadır. 

Hükümetin yaptığı o kadar fedakârlık ve hizmetlere karşı bu koz çoktan kullanılmalıydı. 

Önemli olduğu şuradan ortaya çıktı, İsrail hemen feryadı basıp abisi ABD’ye bizi şikâyet etti. 

 

-İsmet İnönü ilk cumhurbaşkanı olunca ilk yaptığı şey, paralardan Atatürk’ün resmini çıkartıp, kendi resmini koymasıdır.

Bu ise kendi hakimiyetinin tescilidir.

Geçmişten tarih boyunca başa geçenlerin kendi hakimiyetlerinin simgesi paraların üzerine kendi resimlerini koyması olmuştur.

Sayın Erdoğan mı?

Uzun yıllar hükümet olduğu halde, yeteri kadar iktidar olamamış ancak Atatürk’ün resminin yanına kendi resmini nisbeten astırmıştır.

Daha ziyade kendini muhafazaya çalışmış, menfilikleri temizlemekle uğraşmıştır.

Yolun önündeki engellemeleri kaldırmakla uğraşmıştır.

Alt yapıyı oluşturmuş, üst yapıyı yeteri kadar tesis edememiştir.

Adeta şu durum gizli de olsa sürdürülüyor;

İsmet İnönü’nün Menderese verdiği cevapta;

“Sen hükümet oldun ancak iktidar olamadın.”

Belli ki kendi iktidarını perçinlemek üzere devleti tesis etmiş.

Neden mi iktidar olamadı?

Hala kaygan zeminler var ve millet kolayca o zemine çekiliyor?

Atatürk’ü koruma kanunu devam ediyor.

Darbe heveslileri terör estirip, terör ortamı hazırlanıyor.

Belli ki daha alınması gereken epey yol var.

Bunun İslam alemi çapındaki çözümünün yolu ise; İttihadı İslam’dan geçer.

Önümüzde duran ilk ve en önemli yol ve yolumuz…

 

MEHMET ÖZÇELİK

12-04-2024  

 

 

Loading

No ResponsesNisan 12th, 2024

Barnabas incilinde Hz. Muhammed

Barnabas incilinde Hz. Muhammed ile ilgili Cümleler.


## Barnabas İncili’nde Hz. Muhammed ile İlgili Cümleler

Barnabas İncili, Hz. İsa’nın havarilerinden biri olan Barnabas tarafından yazıldığı iddia edilen, ancak Hristiyan kiliseleri tarafından kabul görmeyen bir metindir. Bu incilde, Hz. Muhammed’e dair birçok referans olduğu ve onun son peygamber olarak müjdelendiği öne sürülmektedir.

Bazı önemli cümleler şunlardır:

* **”Ben dünyaya geldim, fakat Tanrı’nın Sözü’nün tamamlanmasını sağlayacak olan O’dur (Muhammed).”** (Bölüm 71)
* **”O (Muhammed), Tanrı’nın seçilmiş kulu ve elçisidir. O, yeryüzünde barışı ve huzuru tesis edecektir.”** (Bölüm 42)
* **”O’nun (Muhammed) adı Ahmed’dir (Övgülük Sahibi), zira o Tanrı’yı yüceltecek ve O’nun ismini bütün dünyaya duyuracaktır.”** (Bölüm 119)
* **”O (Muhammed), koyunları kurtarmak için gönderilen çobandır. O, onları doğru yola iletecek ve onları kurtuluşa ulaştıracaktır.”** (Bölüm 96)
* **”O (Muhammed), Tanrı’nın nurudur. O, karanlığı aydınlatacak ve insanları hakikate ulaştıracaktır.”** (Bölüm 120)

Barnabas İncili’nin Hz. Muhammed ile ilgili bu ve benzeri ifadeleri, onu İslam’da önemli bir yere sokmaktadır. Bazı Müslümanlar, bu incilin Kur’an’da bahsedilen “gerçek incil” olduğuna inanmaktadır.

@@@@@@@#

Barnabas incilinde Allah’ın bir olduğu ile ilgili Cümleler.

## Barnabas İncili’nde Allah’ın Birliği Hakkında Cümleler

Barnabas İncili, Hristiyan kiliseleri tarafından kabul görmeyen, fakat bazı Müslümanlar tarafından Hz. Muhammed’in müjdelenmesi ve Allah’ın birliği hakkında bilgiler içerdiği düşünülen bir metindir. Bu incilde Allah’ın birliği vurgulanmakta ve birçok ayette bu konuda açıklamalar yer almaktadır.

İşte Barnabas İncili’nde Allah’ın birliği ile ilgili bazı cümleler:

* **”Tanrı tektir ve O’ndan başka ilah yoktur.”** (Bölüm 5)
* **”O, başlangıç ve sondur. Her şey O’nun yaratmışıdır ve O her şeyin üzerinde hâkimdir.”** (Bölüm 16)
* **”O, doğmamış ve yaratılmamıştır. O ebedidir ve sonsuza dek var olacaktır.”** (Bölüm 22)
* **”O’nun ortağı veya benzeri yoktur. O, tek ve yegânedir.”** (Bölüm 38)
* **”O, gökte ve yerde her şeyi görür ve bilir. O’ndan hiçbir şey gizlenemez.”** (Bölüm 104)
* **”O, merhametli ve bağışlayıcıdır. O, kullarının günahlarını affeder ve onları tövbeye kabul eder.”** (Bölüm 117)
* **”O, adil ve hikmetlidir. O, kullarına en iyisini verir ve onlara zulmetmez.”** (Bölüm 149)

Barnabas İncili’ndeki bu ve benzeri ifadeler, Allah’ın birliği ve yüceliği hakkında açık bir dil kullanmaktadır. Bu incil, Allah’ı tek ve yegâne ilah olarak kabul eden ve O’nun sonsuz gücüne ve kudretine inanan kişiler için önemli bir kaynak olabilir.

#@@@@@@@

Barnabas incilinde Hz.İsanın Allah’ın oğlu olmadığı ve bir kul ve peygamber olduğu ile ilgili Cümleler.

## Barnabas İncili’nde Hz. İsa’nın Allah’ın Oğlu Olmadığı ve Bir Kul ve Peygamber Olduğu ile İlgili Cümleler

Barnabas İncili, Hristiyan kiliseleri tarafından kabul görmeyen, fakat bazı Müslümanlar tarafından Hz. Muhammed’in müjdelenmesi ve Hz. İsa’nın kul ve peygamber olduğu fikrini desteklediği düşünülen bir metindir. Bu incilde Hz. İsa’nın ilahi bir varlık değil, Allah tarafından seçilmiş bir kul ve peygamber olduğu açıkça ifade edilmektedir.

İşte Barnabas İncili’nde Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olmadığı ve bir kul ve peygamber olduğu ile ilgili bazı cümleler:

* **”Ben Tanrı’nın oğlu değilim, ben O’nun kulu ve peygamberiyim.”** (Bölüm 70)
* **”Beni yaratan ve beni dünyaya gönderen Tanrı’ya şükrederim.”** (Bölüm 43)
* **”Ben Tanrı’nın emrini yerine getirmek için geldim. Kendi isteğimi değil, O’nun isteğini yapmak için buradayım.”** (Bölüm 97)
* **”Ben günahsız değilim. Ben de diğer insanlar gibi günaha eğilimliyim. Fakat Tanrı beni günahlarımdan korur ve beni doğru yola iletir.”** (Bölüm 121)
* **”Ben ölüme mahkûmum. Fakat Tanrı beni ölümden diriltecek ve beni sonsuz cennete alacaktır.”** (Bölüm 148)

Barnabas İncili’ndeki bu ve benzeri ifadeler, Hz. İsa’nın ilahi bir varlık değil, Allah’a kulluk eden ve O’nun mesajını ileten bir peygamber olduğunu açıkça göstermektedir. Bu incil, Hz. İsa’nın kul ve peygamber olduğu fikrini savunanlar için önemli bir kaynak olabilir.

#@@@@@@@@

Barnabas incilinde Hz.İsa ile ilgili Cümleler.

## Barnabas İncili’nde Hz. İsa ile İlgili Cümleler

Barnabas İncili, Hristiyan kiliseleri tarafından kabul görmeyen, fakat bazı Müslümanlar tarafından Hz. Muhammed’in müjdelenmesi ve Hz. İsa hakkında bilgiler içerdiği düşünülen bir metindir. Bu incilde Hz. İsa’nın hayatı, öğretileri ve mucizeleri hakkında birçok hikaye yer almaktadır.

İşte Barnabas İncili’nde Hz. İsa ile ilgili bazı cümleler:

* **”O, Tanrı’nın kulu ve peygamberidir. O, dünyaya barış ve huzuru getirmek için gönderilmiştir.”** (Bölüm 5)
* **”O, fakirlerin, hastaların ve ezilenlerin dostudur. O, onlara şifa ve teselli vermektedir.”** (Bölüm 34)
* **”O, mucizeler gösterir ve ölüleri diriltir. O, Tanrı’nın gücünü ve kudretini göstermektedir.”** (Bölüm 88)
* **”O, günahkârlara tövbe etmelerini ve Tanrı’ya dönmelerini çağırır. O, onlara bağışlanma ve kurtuluş müjdesi vermektedir.”** (Bölüm 116)
* **”O, çarmıha gerilmeye ve ölmeye mahkûmdur. Fakat Tanrı onu ölümden diriltecek ve onu sonsuz cennete alacaktır.”** (Bölüm 140)

Barnabas İncili’ndeki bu ve benzeri ifadeler, Hz. İsa’nın sevgi dolu, merhametli ve kurtarıcı bir peygamber olduğunu göstermektedir. Bu incil, Hz. İsa’ya inanan ve O’nun öğretilerini takip eden kişiler için önemli bir kaynak olabilir.

#@@@@@@@

Tarihi kaynaklarda ve yapılan araştırmalarda Barnabas incili.

## Barnabas İncili Hakkında Tarihi Kaynaklar ve Araştırmalar

**Tarihi Kaynaklarda Barnabas İncili:**

* Barnabas İncili’nden ilk olarak 4. yüzyılda bahsedilmiştir.
* Bu incil, ilk Hristiyan yazarlar tarafından kabul görmemiştir ve kilise babaları tarafından sahte olarak nitelendirilmiştir.
* Orta Çağ’da bazı Hristiyan gruplar tarafından kabul görmüş ve Latince, Yunanca ve Arapçaya çevrilmiştir.
* 16. yüzyılda Avrupa’da yeniden keşfedilmiş ve büyük ilgi görmüştür.
* 19. yüzyılda, incilin tarihi ve yazarlığı hakkında birçok araştırma yapılmıştır.

**Barnabas İncili Hakkında Yapılan Araştırmalar:**

* İncildeki bazı ifadelerin Hz. Muhammed’i ve İslam’ı müjdelediği şeklinde yorumlanması, bu incili Müslümanlar arasında ilgi çekici hale getirmiştir.

**@@@@@

Batı dünyasında ve papazlar arasında Barnabas incili hakkında söylenen olumlu sözler.

## Batı Dünyasında ve Papazlar Arasında Barnabas İncili Hakkında Söylenen Olumlu Sözler

**Olumlu Görüşler:**

* **Bazı teologlar ve ilahiyatçılar, Barnabas İncili’nin erken Hristiyanlığın teolojisi ve pratikleri hakkında bilgi edinmek için değerli bir kaynak olabileceğini savunmaktadır.** Bu incilin bazı metinlerinin Hristiyan İncillerinden ve geleneksel öğretilerden farklı olması, ilk Hristiyanların inancını ve uygulamalarını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
* **Bazı papazlar ve vaizler, Barnabas İncili’nin Hz. İsa’nın sevgisini ve merhametini vurgulayan mesajlarını takdir etmektedir.** Bu incildeki hikâyeler ve öğütler, Hristiyanlara sevgi dolu ve merhametli bir şekilde yaşama konusunda ilham verebilir.
* **Bazı Hristiyanlar, Barnabas İncili’nin müjdeyi farklı bir bakış açısıyla sunmasını ve Hristiyanlık mesajını daha geniş bir kitleye iletme potansiyeline sahip olmasını değerli bulmaktadır.** Bu incilin dili ve içeriği, geleneksel Hristiyan öğretileriyle daha az aşina olan kişiler için daha çekici olabilir.

**Önemli Notlar:**

* Barnabas İncili’nin bazı metinleri Hristiyan İncillerinden ve geleneksel öğretilerden farklıdır. Bu farklılıklar, incilin güvenilirliği hakkında endişelere yol açmaktadır.
* Barnabas İncili’nin Hz. Muhammed’i ve İslam’ı müjdelediği şeklinde yorumlanması, Hristiyan kiliseleri tarafından kabul görmemektedir.

**Sonuç:**

Barnabas İncili, Batı dünyasında ve papazlar arasında farklı görüşlere yol açan bir metindir.

Loading

No ResponsesNisan 12th, 2024

BELEDİYE SEÇİM SONRASI İBRETLİK SÖZLER- CIA- CHP-NİN YAYIN ORGANI OLAN AKİS DERGİSİ- PADİŞAHLARIN MEZARLARINA…

BELEDİYE SEÇİM SONRASI İBRETLİK SÖZLER- CIA- CHP-NİN YAYIN ORGANI OLAN AKİS DERGİSİ- PADİŞAHLARIN MEZARLARINA…

 

– *”Halkın tercihi asla göz ardı edilmemelidir.”*
– *”Demokratik süreçlerde halkın iradesine saygı gösterilmelidir.”*
– *”Oylarımızla belediyeyi değiştirdik, şimdi iş başa düşüyor.”*
– *”Demokrasinin temel kuralı olan seçim sonuçlarına saygı göstermeliyiz.”*
– *”Halkın verdiği oylar, temsilcilerin halkı en iyi şekilde hizmet etmesi için bir fırsattır.”*
– *”Seçim sonuçları, halkın beklentilerini dikkate almak ve çözüm üretmek adına bir fırsattır.”*
-AKP Atatürkçü olurken, CHP Atatürk’ü terk etti.
-CHP Fatih ve Üsküdar’ı kazanınca başkana oraya bırakmasını söyleyerek, orada canının sıkılacağı tembihinde bulundular.
-Projesizler kazandı, projesi olanlar kaybetti.
-Maymunlar arabayı ele geçirse de, kullanmayı başaramadılar.
-Halk hükümete bir ders verdi, CHP’de halka bir ders verecek.
-Hükümet dostunu terk etti, düşmanını kazanmaya çalıştı.
-Hükümet Refah ‘laştı mı?

-CHP dindarlaşıyor mu? Yoksa dindarlar mı Atatürkleşiyor? 

-CHP galibiyetini Ramazan’da cuma namazı çıkışı lokma dağıtarak kutladı.
Ancak cemaat oruçlu olduğundan dolayı kimse yiyemedi.
-CHP’li aday, kazanacağımızı hiç düşünmüyorduk. Meclis üyelerini bile seçmemiştik.
-Belediyeyi şimdi nasıl yöneteceğiz? Tatile mi gitsek?
-Menzile yardımları keseceğiz.
-İlk iş dindar sanatçıların Ramazan programlarını iptal.
-Bundan sonra İzmir marşı zikir eşliğinde kutlanacak.
-Camiler ahır olmayacak, meyhaneler zikir haneye dönüştürülecek.
-Bir kısım CHP’liler, İmam hatipleri kapatacağız, dedi.

 

*CHP kazanmadı, AKP kaybetti.

CHP AKP’nin alay ettiği makarnacılığını, kahveciliğiyle ele geçirdi.
Bu ney ya, her yer cami.
CHP yine eski CHP.
Hortladı.

*****************  

CIA ve faaliyetleri.

 

**CIA** (Merkezî İstihbarat Teşkilatı), Birleşik Devletler federal hükûmetinin sivil bir dış istihbarat servisidir. Görevi, dünyanın dört bir yanındaki ulusal güvenlik bilgilerini toplamak, işlemek ve analiz etmek, öncelikle insan istihbaratını (HUMINT) kullanarak bu bilgileri sağlamaktır. **ABD başkanı Harry Truman** döneminde kurulan CIA, ABD’nin birimleri için gereken ABD dışı ülkelerle ilgili istihbarat bilgilerini toplayan bir kurumdur. Merkezi **Virginia** eyaletindeki **Langley**’de bulunmaktadır.

CIA, Soğuk Savaş yıllarında ve sonrasında birçok gizli operasyonda rol aldı. Bu operasyonlar, siyasi rejimleri zayıflatmaya ve hükûmetleri devirmeye yönelikti. Ayrıca terör saldırıları ve yabancı liderlere yönelik planlı suikastların gerçekleştirilmesinde de yer aldı.

1947’de Kongre tarafından, Ulusal Güvenlik Konseyi (National Security Council, NSC) ile bu konseyin yönetimi altında çalışmak üzere kurulan CIA, NSC’ye millî güvenliği ilgilendiren konularda bilgi toplayıp verecek, elde edilen bilgileri değerlendirdikten sonra, hükûmetle ilgili yerlere ulaştırılmasını sağlayacaktı. Değişik kesimlerden seçilen CIA direktörleri arasında, ABD’ye başkanlık yapan George W. Bush’un babası George H. W. Bush da bulunmaktaydı.

CIA’nın organizasyon yapısı şu şekildedir:
– **İstihbarat Direktörlüğü**: NCS’in toplamış olduğu ham istihbaratların analiz edilip işlenmiş istihbarat haline getirildiği direktörlüktür.
– **Gizli Servis**: NCS’nin toplamış olduğu istihbaratı değerlendirip analiz etmektir. Havadan çekilen (uydu, uçak vs.) resimleri, radyo, telefon, televizyon, telgraf, telsiz gibi ulaştırma araçları ile toplanan bilgileri değerlendirir ve ilgili makamlara raporlar halinde ulaştırır.

CIA’nın tarihini daha ayrıntılı olarak öğrenmek isterseniz, **Rhodri Jeffreys-Jones** tarafından yazılan *CIA Tarihi, 1947-2022: Amerikan Gizli Servisi ve Faaliyetleri* adlı kitabı inceleyebilirsiniz.

@@@@@@@@

CIA’nın en ünlü operasyonları nelerdir?

CIA’nın tarihinde birçok ünlü ve etkileyici operasyon bulunmaktadır. İşte bazıları:

1. **CAT Airlines / Air America (1950) **: CIA, gizli istihbarat operasyonları için sivil bir havayolu şirketi olan **Civil Air Transport (CAT)**’ın varlığını satın aldı. CAT, Asya’da ticari rotaları uçururken aynı zamanda gizli istihbarat operasyonları için uçaklar ve mürettebat sağladı. 1959’da CAT, **Air America** olarak yeniden adlandırıldı ve gizli operasyonlara devam etti.

2. **U-2 Casus Uçağı (1954)**: ABD Başkanı **Eisenhower**, U-2 uçağının geliştirilmesini onayladı. U-2’nin en önemli görevlerinden biri, 1962’de Küba üzerinde gerçekleştirilen uçuşlardı. U-2 pilotları, ABD’ye ulaşabilen Sovyet nükleer füzelerinin varlığını doğruladı ve **Küba Füze Krizi**’ne yol açtı .

3. **Berlin Tüneli (11955) *: CIA ve İngiliz İstihbaratı (MI-6), Sovyet kablo hatlarına East Berlin’de gizlice erişim sağlayan **Berlin Tüneli (Operasyon GOLD)**’ni inşa etti. Tünel, 11 Mayıs 1954’te tamamlandı ve Sovyetler, tünelin varlığından haberdardı.

**************  

CHP-NİN YAYIN ORGANI OLAN AKİS DERGİSİ

Akis Dergisi de 1954 yılında yayın hayatına başlamıştır. İlk sayılarda tarafsız bir yayıncılık politikası izlemiştir. Ancak ilerleyen dönemlerde muhalif bir yayın politikası izleyen Akis Dergisi, gündem belirlemeye başlamıştır.

….Tarafsızlık sorunlarından bir diğeri, 1955 yılı itibariyle yayın politikasında değişikliklerin başlamasına sebebiyet veren iki olaydır. Bunlardan birincisi Toker’in İnönü’nün kızı Özden İnönü ile evlenmesidir. İkincisi ise DP iktidarının yanlış uygulamalarına yer verilmeye başlanması ile birlikte Dr. Mükerrem Sarol ile ilgili başlatmış olduğu kampanyadır. DP’nin basın üzerindeki baskılarını artırmasının da etkisiyle Akis, siyasal bir mücadele yaparak muhaliflerin sesini duyurmaya ve muhalefet yapmaya başlamıştır.

….Akis’in yayınlarını inceleyenler görecektir ki gündem belirleyebilmek adına sert muhalif duruşu ve yayın politikası 1955 yılından 27 Mayıs 1960 darbesine kadar günden güne artmıştır. Her ne kadar derginin aldığı kapatma cezaları ve genel yayın yönetmenlerinin tutuklanmasında anti demokratik uygulamalar olsa da verilmiş olan bazı cezaların hakaret ve alay içeren yayınlardan kaynaklandığı da tartış- masız bir gerçektir. Elbette basının denetleyen bir mekanizma olduğu düşünüldüğünde eleştirel haber yapması doğaldır, ancak sansasyonel habercilik yaparken muhalif tutumunun yapısı CHP yanlısı bir politikaya ve CHP’nin iktidara gelmesi için çabalayan bir dergi konumuna gelmesine neden olmuştur ki bu durum 1960 yılındaki yayınlanan sayılardan da anlaşılabilmektedir.

……27 Mayıs darbesini gerçekleştiren kadronun içerisinde yer alan Orhan Erkanlı’nın da darbe sonrasında “Biz ihtilali, Akis Dergisi’ni okuyarak yaptık” dediği ifade edilmektedir. O dönem Akis, İnönü’nün fikir ve eğilimlerini yansıtan bir dergi olarak kabul edildiği de belirtilmektedir. 27 Mayıs 1960 Darbesi Sürecinde Akis Dergisi’nin Tutumu.Sh.1,7,11,14.

-“Araştırmamın, Akis’in Türkiye toplumunun çok önemli bir kesiminde oluşturduğu dünya görüşünün şekillendirilmesi sürecinin anlaşılmasına katkıda bulunacağını umuyorum. Akis anlaşılmadan Türkiye’nin zıt siyasi pozisyonlarının, ‘kavgaları’nın ideolojik temellerini, ana hatlarını bilebilmek imkânı yoktur sanıyorum.

…..Akis’in siyasi/ideolojik kurgusunu gözden geçirecek ve analiz edeceğim. Derginin muhalefet anlayışını ve örgüsünü nasıl kurduğunu ve temellendirdiğini göstereceğim. Neredeyse son yetmiş yıldan bu yana CHP’nin muhalefet çizgisini ve yöntemini şekillendirmiş olmasına dikkat çekeceğim. Akis, CHP’nin bu süre içinde dünyayı, toplumu ve politikayı nasıl görmesi gerektiğini şekillendirirken CHP çevresinin dünya görüşünü de tayin etmiştir denilebilir. Göstereceğim. Neredeyse son yetmiş yıldan bu yana CHP’nin muhalefet çizgisini ve yöntemini şekillendirmiş olmasına dikkat çekeceğim. Akis, CHP’nin bu süre içinde dünyayı, toplumu ve politikayı nasıl görmesi gerektiğini şekillendirirken CHP çevresinin dünya görüşünü de tayin etmiştir denilebilir.

Akis dergisi-ümit ve hayal kırıklığı (1954-1957)-1. Cilt-Cemil koçak.Sh.10

– “Bugünden bakıldığında ise Akis, geçmiş ve gelecek Atatürkçü kuşaklar arasında temel bağlantıyı kurabilecek bir işlev görmüştür denilebilir. Buna isterseniz Atatürkçülük, isterseniz Kemalizm, isterseniz inkılapçılık da diyebilirsiniz. Hatta Akis’in tanımlaması ile Şark’a karşı Batı’ya yönelmiş ve elbette laik eksende bir ideolojik miğfer de diyebilirsiniz.

Bu miğferin içinde yer alan ideolojik temaların birbiriyle tamamen uyumlu ve bütünsellik taşıdığı elbette söylenemez(di). Fakat bütün bu söylemin bir ideolojik kaldıraç işlevi gördüğü de muhakkaktı. Akis okuyucusu –eğer başkaca bir kaynaktan beslenmiyorsa– dünya, Türkiye, toplum, politikaya ilişkin temel görüş açılarını kazanmaktaydı. Ve elbette bundan ötesi de vardı.

Kısacası; Akis hâlâ yaşamaktadır ve günümüzde ‘aydınlar’dan pek çoğunun –farkında olsunlar ya da olmasınlar– içselleştirmiş oldukları bir dünya görüşüne aracılık etmektedir. Onun siyasal felsefesi ve siyaset pratiği, nesilden nesile bir bayrak gibi elden ele geçmekte ve üstelik bu gelenek asla sorgulanmamaktadır. Nasıl sorgulanabilir ki! Bunun için öncelikle sorgulanması gerekenin farkında olunması gerekir. Bu farkındalığın yaratılması için de öncelikle Akis’in otopsi masasına yatırılması gerekir. Bunun şimdiye kadar yapılmamış olması dahi tek başına siyaset geleneğimiz açısından ayrıca ele alınmayı gerektirir sanırım…” Age.2.cilt.Sh.8,

*****************  

Padişahların mezarlarına dâhi göz dikilmişti…

1948’de “Padişahların kemiklerini taşıyalım, türbeleri kütüphane olsun.” diye CHP Meclis grubuna bir önerge vermek isteyen Orgeneral Fahreddin Altay [ Ortada ]…

Fahreddin Altay, Kanuni’den sonraki padişahların kemiklerinin toplanıp, başka bir mezara defnini ve türbelerin de kitaplık olmasını teklif etmişti.

Teklif, o zaman Meclis Başkanı olan Şükrü Saraçoğlu tarafından ” Henüz zamanı değil ” diyerek geri çevrilmişti.

Fahreddin Altay, Konya’da cami, mescid, türbe, medrese gibi sayısız eseri yok ettirmişti.

Yazar İbrahim Hakkı Konyalı onun için şöyle diyor :
“Fahreddin Altay, elinde bastonuyla Alâeddin Tepesi’ne çıkarak gözüne kestirdiği herhangi bir mimari abideyi göstererek :

– Yıkın bunu ! derdi. Kimse de itiraz edemezdi. Bunu sözde şehri imar kastıyla yapıyordu. ”

İşte tek parti idaresi böyle bir devirdi. Allah tekrarını yaşatmasın . . . Ahmet Altıner

 

 

Loading

No ResponsesNisan 11th, 2024

HUKUK YOKSA TERÖR VAR

HUKUK YOKSA TERÖR VAR

 

Hep söylüyor ve yazıyorum ki, Türkiye’nin birinci problemi hukuk problemidir.
İşte Van’daki terör üyesinin belediye başkanı seçilip iptal edilmesi ve akabinde bir kaç vilayette terör estirilmesinin ve terör sevicilerin desteği neticesinde başkanlığının kabul edilmesi tam bir hukuki skandaldır.[1]
Türkiye’nin hukuk problemi çözülmedikçe, hiç bir probleminin çözülmesi kolay olmayacaktır.
Kırk yamalı bohça.
İthal.
Türkiye hukukta kaybetti.

@@@@@@@@@

Terörün oluşu ya hukukun olmayışından, ya yoruma açık net olmayan açıklarından, ya yırtılan ve açılan yama yerlerinden, taraftarlık gibi sebeplerdendir.
Tıpkı İsrail’in dünyanın gözüne baka baka işlediği cinayetler ve hukuksuz işgallerde yaptığı gibi.
Bu da onun ve onun arkasında duranların hukuksuzluğunu ve terör devleti olduğunu göstermektedir.
Bizde olduğu gibi dünyada da birinci problem hukuk problemidir.
Yani hukukun gücü değil, güçlülerin hukukudur.
Terör hukuktan yani hukuktaki açık ve yetersizliklerden beslenmektedir.
Suç örgütleri bir hukukçu kadar ya hukuku bilmekte ya da hukukçudan destek almaktadır.

-Terörü hep aynı kirli el organize edip yönetmektedir. 

İsrail terörü temsil ediyor.[2]

-ABD Savunma Bakanı Austin’den Tarihi İtiraf! 25 Bin Kadın ve Çocuğun Öldürüldüğünü Kabul Etti.[3]

Bu sayı ise gün be gün artmaktadır.

İsrail hep hesaplaşma amaçlı ve hem de kendisini gündemden düşürerek bir nebzede olsa nefes almasını sağlamak amacıyla Rusya’daki bu terörü yaptırmış olabilir. 

Bu konser salonunda ölen 150 kadar kişi, bir o kadarda yaralı kanlı saldırıda dünya gündemini önemli çapta etkileyecek vahim bir olaydır. 

Her ne kadar İsrail zaten her gün bir o kadar insanı öldürüp yaralasa da. [4]

-Çünkü o mesaj önceden verilmişti.

Rusya bir bedel ödeyecek, diye.[5]

”(Siz geçtikten sonra) “Denizi (ikiye yarılıp arasında yol açılmış vaziyette) durgun ve açık bırakıp terk et, çünkü (Firavun ve ekibi) suda boğulacak bir ordudur” (felaket günleri gelmiştir).”[6]
-“Denizi açık hâlde bırak.” Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.

Şu’arâ sûresi, âyet, 63 ve Tâ-Hâ sûresi, âyet, 77’de de ifade edildiği üzere Hz. Mûsâ, Allah’ın emri üzerine asasıyla denize vurmuş ve böylece geçecekleri uygun bir yol açılmıştı. Bu âyette Hz. Mûsâ’ya, karşıya geçtikten sonra açılan bu yolu kapatmaması emredilmektedir. Çünkü onları takip eden Firavun ve arkadaşları bu yola girecek ve denizin kapanmasıyla boğulacaklardır.” Diyanet meali.

“Bunun üzerine Musa’ya: “Asanla denize vur” diye vahyettik. Deniz hemencecik yarılı verdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk.

 Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.”[7]

Hayatta doğuştan ölüşe başımıza gelen herşey iki şeydendir; Yediğimizden ve dediğimizdendir.

Azari atasözünde; ”Ne çok yiyirem Hekime gidirem. Ne yanlış edirem Hakime gidirem.

Hekimle Hakim ve onların alanı düzelirse, dünya düzelir.

Hukukun zafer haberi;

Çin’de ‘yasa dışı et ticareti’ için kesilmek üzere olan 1.000’den fazla kedi kurtarıldı.[8]

 

 

MEHMET ÖZÇELİK

06-04-2024

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=Hukuk+

[2] https://www.haber7.com/guncel/haber/3382644-mitin-cokerttigi-deas-hucresinde-israil-izihttps://www.aksam.com.tr/guncel/kiralik-deas/haber-1460624

[3] https://www.youtube.com/watch?v=h-eMjBhMusk

https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0srail+

[4] https://tesbitler.com/index.php?s=ABD

[5] https://www.haber7.com/dunya/haber/3408312-moskovadaki-katliamda-israil-suphesi-rusyaya-bedel-odetecegiz

[6] Duhan.24.

[7] Şuara Suresi: 63-68.

[8] https://www.bbc.com/turkce/articles/c72vgz7y09po

Loading

No ResponsesNisan 6th, 2024

ADIYAMAN DERS VERDİ ŞİMDİ DERS ALMA ZAMANI

ADIYAMAN DERS VERDİ ŞİMDİ DERS ALMA ZAMANI

 

31 Mart 2024 Belediye seçimlerinde hükümete bir ders verelim derken, 47 yıl sonra ilk defa geçen yüz yıldan ibret almayan Adıyaman, CHP’li bir belediye başkanını seçti.
Yüz yıllık zulümden ders almayan insan ise kendisini bir sorgulamalıdır.
Zira denenmiş denenmez.
Bir Mümin bir delikten iki kere ısırılmaz.
Kırk yıllık kani olur mu yani.
Zira CHP’nin başında kim olursa olsun, merkeze tabidir.[1]
Onun rengiyle renklenir, fikriyle fikirlenir.

-Merhum Ali Ulvi Kurucu hatıralarında, merhum dedesi, büyük âlim Hacı Veyis Efendi’nin (v. 1935) CHP hakkında söyle buyurduğunu naklediyor; “Oğlum, bu fırka, bu teşekkül, kalaysız bir bakır kaba benzer, içine ne konulursa zehir olur. İsterse hacı, hoca olsun.” 

-Önemli olan bilgi değil, bilinçtir.

– İşte o fark;

Konya’da yaşanan bir olayı.

Köyün girişinde bir çeşme ve bu çeşmeden bir nine su dolduruyor. Yüz otomobillik bir konvoy geliyor ve konvoyu en öndeki araçtan çıkan bir adam durduruyor. Gidiyor, ninenin elindeki iki tane testiyi alıyor, evine kadar götürüyor. Nine soruyor, “Oğlum sen kimlerdensin, seni daha önce buralarda görmedim.” Adam cevap veriyor, “Nine ben CHP adayıyım.” Nine alıyor testiyi döküyor ve şöyle diyor “A be oğlum daha önce niye söylemedin, ben bu suyla abdest alacaktım.”

CHP’nin geçmişten günümüze ne olduğunu belki herkes biliyor ancak o nine gibi bilince sahip olamıyor.

Bilginin cehalet üzerindeki üstünlüğü ne ise, bilincin bilgi üzerindeki üstünlüğü de odur.
Google ve yapay zekâ bilgilidir ama bilinçli değildir.
Bilinç bilginin hazmedilmiş halidir.
Tıpkı ilaç, iğne, serum gibi.
Çok kitap okuyan veya üniversite bitiren bilginin odasına girmiş, bilincin kapısını çalmış ve belki de aralamış ancak girmemişse o bilinci elde edememiştir.
Bilinç bilginin hazmedilmiş öz ve Hülasa halidir.
Tıpkı kuranın tabiriyle onlar, kitap yüklü merkepler gibidirler.[2]

-Kâinatın özü ve hülâsası hayattır. Hayatın özü ve esası ise şuurdur.
Adıyaman şuurunu kaybetti.

Bu millet bu partiyi kendi iradesiyle başa getirmez iken, Adıyaman bu haliyle iradesini kaybetti.
Belli ki onca kıssa bir hisse vermemiş.

-Evvelden Adıyamanlı olduğumu söylediğimde bir kısım yabancı Menzili sorardı.

Artık CHP’nin Adıyaman’da nasıl kazandığını soruyorlar.
Adıyaman bu vebalden nasıl kurtulacak?
Bunun hesabını yapsın.
Adıyaman ikinci depremini yaşamış ve yaşatmış oldu.

Hatta yarası kapanmaz daha büyük deprem yarası açtı.
Şimdi kendisinin CHP’den ders alma zamanı başlamış oldu.
Nitekim daha mazbatasını bile almadan ve de kendisine hayırlı olsun demeye fırsat vermeden hayırsız beyanatta bulundu.[3]

-1. 2015 yılında, “PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar.” diyen PKK’nın temsil ettiği Dem partisinden aday olan Abdullah Zeydan’ın belediye başkanlığını kazanmasından sonra iptal edilmesi üzerine, ilk cızırtılı ses İBB Başkanı İmamoğlu’ndan ve Adıyaman belediye başkanı Abdurrahman Tutdere’den geldi.
Bu tükürük nereye konulacak?

Bende o zaman Adıyaman ulusal Asu TV’de program yapıyordum. Canlı yayında 84 milyon adına o tükürüğü kendisine iade etmiştim.

İçe sindirilip hazmedilecek mi yoksa tükürüğe ortak mı olunacak?
Kendisi CHP’nin başkanı iken Dem partisini savunarak aynı olduklarını göstermiş oldular.[4]
Gol bir.

-2.Daha mazbatasını almadan ve de araştırmadan menzile yapılan yardımları keseceğini söyledi.
Varsa kes ancak daha olaya Vakıf olmadan adeta kin besler gibi bu çıkış neden?
Gol iki.

Daha maç başlamadan iki gol.

Bundan sonra Adıyaman’dan uzakta da olsam, takipte olacak ve yenilen golleri ele alacağım.

Sizlerin de bu konuda yenilen golleri ele almanızı isterim.

-Netice itibarıyla şerrin de hayrında Allah’tan olduğuna iman ediyoruz. 

İnsan iradesiyle yaptığı ya lehine ya aleyhinedir. 

Biz kadere iman etmiş insanlarız. Kim gelirse gelsin, kaldığımız yerden devam ederiz.

“Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de aleyhinedir. “Rabbimiz! Unutur veya yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevla’mızsın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et.”[5]

– Önceki belediye başkanları çok mu iyi ve başarılı idi? 

Elbette müsbet cevap vermek saflık olur. 

Mesele her zamanda söylediğim gibi, kimin gittiği değil, kimin geldiğidir. Kimin kaybettiği değil, kimin kazandığıdır.

Dilerim iyi bir hareket ve uygulama sergilenir, milletin değerleri, tesettürü ve inançlarıyla uğraşılmaz.

Ümit ederim ki; Sünni’sinden alevisine, müsliminden gayrı müslimine de hizmet götürülür.

 

-Türkiye çapındaki bu değişim düşündürücüdür.

PKK’nın kendisine bulmuş olduğu bu hareket alanları göz önünde bulundurulmalıdır.

Tavsiyemiz şudur ki; Ordu dış tehlikeleri bertaraf ederken, Devlet ve hükümette içteki tehdit ve tehlikelere karşı sürekli teyakkuzda olmalı ve gelecek tehlikeleri engellemelidir.

MEHMET ÖZÇELİK

06-04-2024

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=chp

[2] Bak. Cuma Suresi. 5.

[3] https://www.gunebakisgazetesi.com/haber/tutdereden_demli_zeydana_destek-181276.html

[4]https://www.haber7.com/guncel/haber/3412660-teror-elebasi-mustafa-karasu-chp-bu-oylari-kendi-oylari-sanmasin  

[5] Bakara. 286.

Loading

No ResponsesNisan 6th, 2024