ALLAH’IN HUZURUNDA VERİLEN HESAP VE BEKLENEN KARAR ANI

ALLAH’IN HUZURUNDA VERİLEN HESAP VE BEKLENEN KARAR ANI


Allah’ın Huzurunda Verilen Hesap ve Beklenen Karar Anı: İnsanlığın Sonsuz Yazgısı

Dünya hayatı sona erdi. Kabirden kalkış gerçekleşti, mahşer yerine varıldı. Artık bütün insanlık, Allah’ın huzurunda duruyor. Yaptıkları her şeyin, söyledikleri her sözün ve hatta düşündükleri her niyetin hesabını vermek için o büyük anı bekliyor. Bu, her ruh için kaderin belirlendiği, cennet ya da cehennemin kapılarının açıldığı karar anıdır.

Allah’ın Huzurunda: Hesap Günü

Kur’an-ı Kerim, hesap gününü şöyle tarif eder:
“O gün insan, dünyada yaptıklarını hatırlayacak. Ama bu hatırlamanın faydası olmayacak.” (Fecr, 23)

Allah’ın huzurunda durmak, insanın hayatı boyunca işlediklerinin bir muhasebesini yapacağı andır. O gün, ne mal ne mülk, ne makam ne de şöhret fayda sağlar. Sadece iman ve salih ameller kurtuluşun anahtarıdır.

1. Amel Defterleri Açılacak:
Her insanın amel defteri önüne serilir ve kendisine şöyle denir:
“Oku kitabını! Bugün hesap görücü olarak kendin yeter!” (İsra, 14)
O an, insan yaptığı her şeyin yazılı olduğunu görür. İyilikleri ve kötülükleri, büyük bir netlikle ortaya çıkar.

2. Şahitler Konuşacak:
Allah’ın huzurunda insanın kendi bedeni bile şahitlik yapar. Dil, el, ayak ve hatta deri, kişinin yaptıklarını dile getirir. Kur’an bu durumu şöyle anlatır:
“Derileri aleyhlerine şahitlik eder ve derilerine derler ki: ‘Bize niye şahitlik ettiniz?’ Onlar da derler ki: ‘Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu.'” (Fussilet, 20-21)

3. Mizan (Terazi) Kurulacak:
İyilikler ve kötülükler tartılmak üzere terazide dengelenir. Kimlerin tartıları ağır gelirse kurtuluşa erer, kimlerin tartıları hafif kalırsa hüsrana uğrar:
“O gün tartı haktır. Kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin tartıları hafif kalırsa, işte onlar kendilerini ziyana uğratanlardır.” (Araf, 8-9)

Karar Anı: Cennet mi, Cehennem mi?

Allah’ın huzurunda hesap verilmesinin ardından herkesin ebedî durağı belirlenir. Bu, insanlık için en kritik karardır:

1. Cennetle Müjdelenenler:
Dünya hayatını Allah’a imanla geçiren, O’nun emirlerine uyan ve salih ameller işleyenler, cennetle müjdelenir. Onlar için şu hitap yapılır:
“Ey huzura ermiş nefis! Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön! Kullarımın arasına gir, cennetime gir!” (Fecr, 27-30)

Bu kişiler için cennet, ebedî nimetlerle dolu bir yurt olur. Dünya hayatında sabrettikleri zorlukların, yaptıkları iyiliklerin karşılığını orada bulurlar.

2. Cehennemle Uyarılanlar:
Allah’a isyan eden, dünya hayatını ahireti düşünmeden geçiren ve insanlara haksızlık edenler ise cehennemle karşılaşır. Onlara şöyle denir:
“Bugün Biz sizi unuttuk; çünkü siz bu gününüzle karşılaşmayı unuttunuz.” (Casiye, 34)

Bu kişiler, yaptıkları her yanlışın, işledikleri her günahın cezasını çeker. O gün, pişmanlık ve bağışlanma dilekleri artık fayda sağlamaz.

Hesap ve Karar Anının İbretleri

1. Hiçbir Şey Gizli Kalmaz:
O gün, insanın yaptıkları, gizlediği ya da unuttuğu hiçbir şey gizli kalmaz. Her şeyin kaydedildiğini gören insan, hayret içinde kalır:
“Vay halimize! Bu kitap ne kadar da eksiksiz! Küçük büyük ne varsa hepsini sayıp dökmüş!” (Kehf, 49)

2. Dünya Hayatı Ahiretin Tohumudur:
Karar anında insan, dünya hayatının ne kadar önemli olduğunu anlar. Zira dünya, ahiretin ekim yeridir. Ne ekersek, hesap günü onu biçeriz.

3. Adalet ve Merhamet:
Allah’ın adaleti şaşmaz; herkes yaptığının karşılığını alır. Ancak O’nun rahmeti de sonsuzdur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Allah’ın rahmeti, gazabını geçmiştir.”
Bu nedenle, dünyada samimi bir tevbe eden kişi, Allah’ın rahmetine nail olabilir.

Bugünden Hazırlık: Hesap ve Karar Günü İçin Ne Yapmalıyız?

Allah’ın huzurunda yüz akıyla durabilmek için bugünden çaba göstermeliyiz:

1. İmanımızı Koruyalım: Allah’a olan bağlılığımızı artırmalı ve O’nun emirlerine uygun bir hayat yaşamalıyız.

2. Salih Amellere Yönelmeliyiz: Namaz, zekât, sadaka gibi ibadetlerle amel defterimizi güzelleştirelim.

3. Kul Haklarından Sakınmalıyız: Kimseye haksızlık yapmamalı, varsa hakkına girdiğimiz kişilerden helallik almalıyız.

4. Zamanı İyi Değerlendirmeliyiz: Hayat kısa ve zaman hızlıca geçiyor. Her anımızı Allah’ın rızasını kazanmaya adayalım.

Son Söz: Allah’ın Huzurunda Verilecek Karara Hazır mıyız?

Allah’ın huzurunda verilecek hesap ve beklenen karar, insanın ebedî hayatını belirleyecek en önemli andır. O gün geldiğinde, pişmanlık fayda sağlamaz. Bugün, o güne hazırlık yapma günüdür.

Unutmayalım, Allah adalet sahibidir, ancak aynı zamanda sonsuz merhamet sahibidir. O’nun huzuruna imanla ve güzel amellerle gitmek, o günün tek kurtuluş yoludur. Dünyada her anımızı bu bilince uygun yaşayarak, Allah’ın huzurunda yüz akıyla durmayı dileyelim. Çünkü gerçek başarı, Allah’ın rızasını kazanıp ebedî saadete erişmektir.

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

NİHAYET ALLAH’IN HUZURUNDAYIZ…

NİHAYET ALLAH’IN HUZURUNDAYIZ…


Nihayet Allah’ın Huzurundayız: Hesap Günü ve Sonsuz Gerçeklik

Dünya hayatı sona erdi. Kabirden kalkış gerçekleşti, mahşer meydanına ulaşıldı. İnsanlık, sayısız topluluklar halinde bir araya toplandı. Artık beklenen an geldi: İnsanlar, yaratıcıları olan Allah’ın huzurunda duruyor. Bu an, hem müminler hem de günahkârlar için hayatlarının en kritik noktasıdır. Çünkü artık insanın kendini savunma, pişmanlık dileme ya da hatalarını telafi etme imkânı kalmamıştır. Bu, her ruhun ebedî yazgısının belirleneceği andır.

Allah’ın Huzurunda: Büyük Buluşma

Kur’an-ı Kerim, bu büyük buluşmayı şöyle tasvir eder:
“O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük (mahşer yerine) çıkarlar. Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür, kim de zerre kadar şer işlerse onu görür.” (Zilzal, 6-8)

Allah’ın huzurunda duran insan, dünya hayatında işlediği her ameli açıkça görür. Artık hiçbir şey gizli değildir. Amel defterleri açılır, her söz, her davranış, hatta kalpten geçen düşünceler bile ortaya çıkar.

Hesap Anı: Amellerin Tartılması

Allah’ın huzurunda herkes eşittir. Ne zenginlik ne makam ne de dünya hayatındaki şöhret, insanın kurtuluşuna yardımcı olabilir. Hesap günü, yalnızca iman ve ameller önemlidir.

1. Amel Defterleri Açılacak:
Her insanın amel defteri kendisine sunulur. Müminler defterlerini sağ ellerine alarak kurtuluşa ererken, günahkârlar defterlerini sol ellerinden veya arkalarından alarak büyük bir korkuya kapılırlar. Kur’an-ı Kerim bu durumu şöyle anlatır:
“Defteri sağ eline verilen kişi, kolay bir hesapla hesaba çekilir ve sevinçle ailesine döner. Ama defteri arkasından verilen kişi, hemen helak olmayı ister.” (İnşikak, 7-11)

2. Mizan (Terazi) Kurulacak:
Ameller terazide tartılır. O gün, tartıları ağır gelenler kurtuluşa erer, hafif gelenler ise azaba mahkûm olur:
“Kimlerin tartıları ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimlerin tartıları hafif gelirse, işte onlar kendilerini zarara sokmuşlardır.” (Araf, 8-9)

3. Şahitler Konuşacak:
İnsanın dili, eli, ayağı ve hatta derisi bile o gün şahitlik eder. İnsan, işlediği her şeyin kaydedilmiş olduğunu görür ve hiçbir şeyi inkâr edemez. Kur’an şöyle buyurur:
“O gün dilleri, elleri ve ayakları yaptıkları hakkında onların aleyhinde şahitlik eder.” (Nur, 24)

Müminlerin Sevinci ve Günahkârların Pişmanlığı

Allah’ın huzurunda durmak, müminler için bir müjde, inkârcılar için ise büyük bir korkudur:

Müminler için huzur: Dünya hayatında Allah’a iman eden, O’nun emirlerine uygun bir yaşam süren kişiler, huzur içinde Rablerinin karşısına çıkarlar. Allah, onların günahlarını bağışlar ve cenneti müjdeler:
“İyiler ise, nimet dolu cennettedir. Tahtlar üzerinde oturur ve Rablerinin verdiği nimetlerin keyfini sürerler.” (İnfitar, 13-16)

Günahkârlar için azap: Allah’ı unutan, ahireti inkâr eden ve günahlarına tevbe etmeyenler, o gün büyük bir pişmanlık yaşarlar. Ancak artık dönüş yoktur. Onlar şöyle derler:
“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar, yapmış olduklarımızdan başka, güzel işler yapalım.” (Fatır, 37) Ancak onlara cevaben denir ki:
“Size düşünüp öğüt alacak kadar bir ömür vermedik mi?” (Fatır, 37)

Allah’ın Merhameti ve Adaleti

Allah’ın huzurunda herkes adaletle yargılanır. Ancak O’nun rahmeti de büyüktür. İnsan, dünyada samimi bir tevbe ile Allah’a yönelmişse, O’nun merhametiyle karşılanır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Allah’ın rahmeti yüz parçadır. Bir parçasını dünyaya indirdi. Kalan doksan dokuz parçasını ise kıyamet günü kullarına gösterecektir.”

Bu söz, müminler için umut, günahkârlar için ise bir ders niteliğindedir.

Allah’ın Huzuruna Hazırlık: Bugünden Başlamak

Allah’ın huzurunda o büyük buluşma için hazırlık yapmak, her insanın en büyük gayesi olmalıdır. Çünkü dünya hayatı geçici, ahiret ise sonsuzdur. Bu hazırlığı yapmak için:

1. İmanımızı Koruyalım: Allah’a olan inancımızı sağlamlaştırmalı, O’na itaatle dolu bir hayat sürmeliyiz.

2. Amellerimizi Güzelleştirelim: İyiliklerimizi artırmalı, günahlarımız için samimi bir şekilde tövbe etmeliyiz.

3. Kul Haklarından Sakınalım: İnsanlarla olan ilişkilerimize dikkat etmeli, kimseye haksızlık yapmamalıyız.

4. Zamanı İyi Değerlendirelim: Dünya hayatını Allah’ın rızasını kazanmak için bir fırsat olarak görmeli ve bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.

Son Söz: Allah’ın Huzurunda Son Karar

“Nihayet Allah’ın huzurundayız…” Bu cümle, her ruhun ahirette söyleyeceği bir gerçektir. O an geldiğinde, insan sadece dünya hayatındaki inancıyla ve amelleriyle karşılanacaktır. Dünyada geçen her an, o büyük buluşmaya bir hazırlıktır.

Unutmayalım, Allah’ın huzurunda yüzümüzün ak olması için bugün gayret edelim. Çünkü dünya bir yolculuktur ve bu yolculuğun nihai durağı, Rabbimizin huzurudur. O huzura yüz akıyla varabilmek, insanın en büyük bahtiyarlığıdır.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KABİRDEN ÇIKIP MAHŞER YERİNE GİDEN TOPLULUKLAR

KABİRDEN ÇIKIP MAHŞER YERİNE GİDEN TOPLULUKLAR


Kabirden Çıkıp Mahşer Yerine Giden Topluluklar: İbret Dolu Bir Yolculuk

Bir gün gelecek, yeryüzü sarsılacak ve tüm kabirler açılacak. İnsanlar, ölüm uykusundan uyandırılacak ve mahşer yerine doğru büyük bir topluluk halinde sevk edilecekler. Bu, hayatın sona erip sonsuz bir hayata adım atıldığı, her ruhun hesaba çekileceği büyük bir gündür. Kabirden mahşer yerine olan bu yolculuk, her insan için ibretlerle doludur.

Kabirden Diriliş: Büyük Uyanış

Allah, kıyamet günü İsrafil’in sura üflemesiyle bütün ölüleri diriltecektir. Kur’an-ı Kerim’de bu an şöyle tasvir edilir:
“Sur’a üflendiği gün, Allah’ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde kim varsa hepsi dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak huzuruna çıkar.” (Neml, 87)

Kabirden kalkış, insanın dünya hayatında yaptıklarıyla yüzleşeceği bir uyanış anıdır. O an, herkes ne yaptığını hatırlayacak ve içlerinde büyük bir pişmanlık ya da sevinç hissedecektir.

Mahşer Yolculuğu: Hesaba Doğru İlerleyiş

Kabirlerinden çıkan insanlar, bir araya toplandıktan sonra mahşer yerine sevk edilecektir. Bu yolculuk, insanın dünya hayatında nasıl yaşadığına göre farklılık gösterir:

1. Müminler için Mahşer Yolculuğu:
Takva sahibi müminler için bu yolculuk, bir huzur ve sevinç halidir. Onlar kabirlerinden kalktıklarında yüzleri nurludur. Dünya hayatında iman ettikleri Rablerine kavuşacak olmanın mutluluğu içindedirler. Kur’an’da bu durum şöyle anlatılır:
“O gün, bazı yüzler ağaracak ve Rablerine bakacaklardır.” (Kıyamet, 22-23)

2. Günahkârlar ve İnkârcılar için Mahşer Yolculuğu:
Dünya hayatında Allah’ı ve ahireti unutanlar için bu yolculuk zorlu ve korku doludur. Kabirlerinden yüzleri kararmış, korku içinde kalkarlar. Kalplerini bir pişmanlık kaplar ve ayakları geri geri gitmek ister. Onlar hakkında Kur’an şöyle buyurur:
“O gün, bazı yüzler kararır. Onlara, ‘İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz? Öyleyse inkârınıza karşılık azabı tadın!’ denir.” (Âl-i İmrân, 106)

Mahşer Yerinde Toplanma: Büyük Hesaplaşma

Mahşer, insanlığın topluca bir araya getirileceği büyük bir meydandır. Burada insanlar, peygamberler, ümmetler ve bütün varlıklar bir arada bulunur. Kur’an-ı Kerim, bu meydanı şöyle tarif eder:
“Gözler dehşetle bakar, kalpler korkuyla dolar.” (İbrahim, 42)

Amel Defterleri: Her insanın amel defteri kendisine sunulacaktır. Sağ eline defteri verilenler kurtuluşa erecek, sol eline verilenler ise azaba mahkûm olacaklardır.

Mizanın Kurulması: İnsanların amelleri tartılacak, iyilikleri ve kötülükleri terazide ölçülecektir. Kur’an bu durumu şöyle açıklar:
“O gün, tartı haktır. Kimlerin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (A’raf, 8)

Mahşer Yolculuğunun İbretleri

1. Her Şey Açığa Çıkacak:
O gün, dünyada gizli kalan hiçbir şey kalmayacaktır. İnsanlar işledikleri her ameli, söyledikleri her sözü açıkça görecektir. Kur’an’da bu durum şöyle ifade edilir:
“Kim zerre kadar hayır işlerse, onu görür. Kim zerre kadar şer işlerse, onu da görür.” (Zilzal, 7-8)

2. Dünya Hayatının Değeri:
Mahşer günü, dünya hayatının bir sınavdan ibaret olduğu açıkça görülecektir. İnsan, dünyada yaptığı her şeyin ahirette karşılık bulacağını anlayacak, ancak pişmanlık için artık çok geç olacaktır.

3. Kurtuluşun Şartı:
Mahşer yolculuğu, insanı Allah’ın huzuruna çıkarır. Orada kurtuluşun tek şartı, dünyada Allah’a iman etmiş ve O’nun emirlerine uygun bir hayat sürmüş olmaktır. İnsan ne kadar mal mülk sahibi olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun, yalnızca iman ve salih ameller insanı kurtaracaktır.

Bugünden Hazırlık: Mahşer Yolculuğuna Hazır mıyız?

Mahşer meydanında huzurla beklemek ve kurtuluşa ermek için bugünden hazırlık yapmamız gerekir. Bunun için:

İmanımızı Güçlendirmeliyiz: Allah’a olan bağlılığımızı artırmalı ve O’nun rızasını kazanacak bir hayat sürmeliyiz.

Amel Defterimizi Güzelleştirmeliyiz: Günahlarımız için tövbe edip, iyilik ve salih amellerle defterimizi doldurmalıyız.

Kul Hakkından Sakınmalıyız: İnsanlarla olan ilişkilerimize dikkat etmeli, kimseye haksızlık yapmamalıyız.

Son Söz: Mahşere Doğru Büyük Toplanma

Kabirden çıkıp mahşer yerine doğru yapılan yolculuk, insanlığın en büyük topluluğu olarak gerçekleşecektir. Bu yolculuk, dünya hayatındaki tercihlerimizin bir yansımasıdır. Bugün yaşadıklarımız, o günkü durumumuzu belirler.

Unutmayalım, o gün gelip çattığında pişmanlık fayda vermeyecek. Bu nedenle, kabirden mahşere olan yolculuğumuzun huzur dolu olmasını istiyorsak, bugün hayatımızı Allah’ın rızasına uygun bir şekilde şekillendirelim. Çünkü dünya bir gün sona erecek, ancak ahiret ebedi kalacaktır.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KIYAMET KOPANA KADAR KABİRDE GEÇECEK OLAN BİR HAYAT

KIYAMET KOPANA KADAR KABİRDE GEÇECEK OLAN BİR HAYAT


Kıyamet Kopana Kadar Kabirde Geçecek Olan Hayat: Sessiz Bekleyişin İbret Dolu Gerçekliği

Kabir hayatı… İnsan ruhunun dünya ile ahiret arasında bir bekleyiş sürecine girdiği o büyük gerçeklik. İnsan bu dönemde, kıyamet kopana kadar yaptığı amellerin sonucunu tatmaya başlar. Kabir, her ruh için farklı bir yer olur; kimisi için bir huzur bahçesi, kimisi için ise bir azap çukuru… Peki, kabirdeki bu bekleyişin anlamı nedir ve bizlere ne gibi ibretler sunar?

Kabir: Hayatın İlk Durağı

İnsan öldüğünde dünya hayatı sona erer, ancak ruh için yeni bir yolculuk başlar. Kabir hayatı, Berzah âlemi olarak adlandırılır. Bu âlem, dünya ile ahiret arasındaki bir perde gibidir. İnsan burada, kıyametin kopmasını ve yeniden dirilmeyi bekler.

Allah’ın Peygamberi (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Kabir, ahiret menzillerinden bir menzildir. Kişi orada kurtulursa, sonrası daha kolay olur. Kurtulamazsa sonrası daha zordur.”

Bu hadis, kabir hayatının ahiretin ilk durağı olduğunu ve insanın sonsuz hayatının kaderini belirlediğini açıkça ortaya koyar.

Kabir: Huzur Bahçesi mi, Azap Çukuru mu?

Kabir hayatı, kişinin dünya hayatındaki amellerine göre şekillenir:

Müminler için kabir: İman sahibi kişiler için kabir, bir cennet bahçesi gibi olur. Ruhları huzur bulur, kabir genişletilir ve aydınlanır. Müminler, Allah’ın vaat ettiği nimetlerin müjdesini burada almaya başlar. Onlar, kıyameti bir kavuşma günü olarak bekler.

Günahkârlar ve inkârcılar için kabir: Allah’a isyan eden, O’nu unutan ve günahları içinde kaybolan kişiler için kabir, cehennem çukurlarından bir çukur gibi olur. Karanlık, dar ve azap dolu bir bekleyiş başlar. Ruhları bu dar alanda sıkılır, dünya hayatında işledikleri amellerin pişmanlığını yaşarlar.

Kabir Hayatında Ruhun Durumu

Kabirde, bedeni toprağa karışmış olan insanın ruhu, Berzah âleminde farklı bir boyutta hayat sürer. Ruh, kabir azabını veya nimetlerini hisseder, ancak kıyamete kadar dünya ile ahiret arasındaki bu bekleyiş devam eder. Bu dönemde insan şunları tecrübe eder:

1. Dünya Amellerinin Yansıması: Kabirde, insanın dünyada yaptığı her şey gözler önüne serilir. Salih amel işleyen bir mümin için bu dönem huzurlu bir bekleyiştir. Ancak günahkârlar için kabir, vicdan azabının ve pişmanlığın mekânıdır.

2. Kabir Azabı ve Nimetleri: Kur’an-ı Kerim ve hadislerde, kabirde azap gören veya nimetler içinde bekleyen insanlardan bahsedilir. Bu dönemde insan, kıyamet günündeki durumuna dair bir ön bilgi alır.

3. Zaman Algısı: Kabir hayatında zaman, dünya hayatından farklıdır. İnsan, kıyamet kopana kadar geçen süreyi çok kısa bir an gibi algılayabilir. Nitekim Kur’an’da bu durum şöyle ifade edilir:
“Onlar diriltildikleri gün, sanki dünyada bir akşam vakti kadar ya da kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.” (Naziat, 46)

Kabir Hayatı Üzerine İbretler

1. Hayatımızı Şekillendiren Ameller:
Kabir hayatında insanı kurtaracak olan şeyler; iman, salih amel, ibadetler ve Allah için yapılan hayırlardır. Dünya hayatında ne ekersek, kabir hayatında onu biçeriz.

2. Zamanın Kıymeti:
Kabir hayatını düşünmek, insanı zamanın kıymetini bilmeye yönlendirir. Dünya hayatında ertelediğimiz ibadetler ve iyi ameller, kabirde büyük bir pişmanlık olarak karşımıza çıkar.

3. Tevbe ve İyilik:
Hayattayken Allah’tan af dilemek ve insanlara iyilik yapmak, kabir hayatında rahat bir bekleyişin anahtarıdır. Zira ölüm, her an gelebilir ve pişmanlık için fırsat kalmayabilir.

Kabir Hayatına Hazırlık: Bugünden Başlamak

Kabir hayatı, ölümle birlikte başlayacak ve kıyamet gününe kadar sürecektir. Ancak bu hayata hazırlanmak için hâlâ elimizde bir fırsat var. Bugün yaptığımız her amel, kabirdeki durumumuzu belirleyecek. İşte bu nedenle:

Allah’a olan imanımızı güçlendirelim.

Beş vakit namazımıza dikkat edelim.

Zekât ve sadaka gibi ibadetlerle Allah’ın rızasını kazanalım.

İnsanlarla helalleşip, gönüllerini kazanalım.

Kur’an-ı Kerim okuyup, hayatımızı onun rehberliğinde şekillendirelim.

Son Söz: Kabir Hayatı Bir Ayna Gibidir

Kabir hayatı, dünya hayatının bir yansımasıdır. İnsan, ne yaptıysa orada onun karşılığını görür. Bu gerçeği düşünmek, bizi dünyada daha bilinçli bir hayat yaşamaya teşvik eder. Unutmayalım, her nefes bir fırsattır ve bu fırsat bir gün sona erecek.

Dünya hayatını ahirete hazırlanmak için değerlendirelim ki, kabir bizim için huzur ve nimet yurdu olsun. Çünkü kabir, kıyamete kadar sürecek sessiz bir bekleyişin ilk durağıdır. Bu durağı rahmetle geçmek için bugünden çaba göstermeliyiz.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KABİRDE MÜNKER VE NEKİRLE GEÇEN AN VE ZAMAN.

KABİRDE MÜNKER VE NEKİRLE GEÇEN AN VE ZAMAN.


Kabirde Münker ve Nekir ile Geçen An: İbret ve Hesap Zamanı

Kabir hayatı, insanın dünya ile ahiret arasındaki ilk durak yeridir. İnsan burada dünyada yaptıklarının karşılığıyla yüzleşir. Kıyamet kopmadan önce başlayan bu süreç, her kul için büyük bir imtihandır. Kabirde insana yöneltilen ilk sorular ise, hayatının özeti gibidir. Münker ve Nekir adlı meleklerin sorgulaması, her insanın kaderini belirleyen önemli bir andır. Peki, bu an nasıl tasavvur edilir ve bizlere neler öğretebilir?

Kabirdeki İlk Karşılaşma: Münker ve Nekir

İnsan kabre konulduğunda, bedenini toprağın serinliği sararken ruhu başka bir boyuta adım atar. Ardından Münker ve Nekir adında iki büyük melek gelir. Onların görevleri, insanın dünya hayatında nasıl yaşadığını sorgulamaktır. Meleklerin heybeti, dünya hayatında Allah’a ne kadar yakın ya da uzak olduğumuza göre hissedilir.

Melekler şu soruları sorar:

1. Rabbin kimdir?

2. Dinin nedir?

3. Peygamberin kimdir?

Bu sorular, aslında kişinin hayatını nasıl geçirdiğinin bir özetidir. İnsan bu sorulara dünya hayatındaki inancı ve amelleri doğrultusunda cevap verir. Allah’a iman eden, O’nun yolunda yaşayan bir kul için bu sorular kolaydır. Ancak imanında zayıflık olan veya dünya hayatını gaflet içinde geçiren bir insan için bu sorular büyük bir zorluk haline gelir.

Sorgunun Mahiyeti: Amellerimiz Konuşur

Kabirdeki sorgu, yalnızca dil ile verilen cevaplardan ibaret değildir. İnsan, dünya hayatında neyi yaşadıysa, o ortaya çıkar. Müminler için bu an bir müjde gibidir. Çünkü onların Rabbi ile olan bağı sağlamdır ve sorulara rahatça cevap verirler:

“Rabbim Allah’tır.”

“Dinim İslam’dır.”

“Peygamberim Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir.”

Ancak dünya hayatında Allah’ı unutan, O’nun emirlerine uzak yaşayan biri için bu sorulara cevap vermek zorlaşır. Kimi insanlar “Bilmiyorum” der, kimi ise doğruyu hatırlasa bile dilinden dökemez. Çünkü kalpte olmayan bir şey, kabirde dile gelmez.

Kabir Hayatının Başlangıcı: Rahmet mi Azap mı?

Kabirdeki sorgudan sonra insanın hayatına göre kabri ya bir cennet bahçesi ya da cehennem çukurlarından bir çukur haline gelir. Müminler için kabir genişletilir, aydınlatılır ve bir huzur mekânına dönüşür. Dünya hayatında Allah’ı unutanlar için ise kabir daralır, korkunç bir azap başlar. Bu an, ahiret yolculuğunun en kritik dönüm noktalarından biridir.

İbretler ve Dersler

Kabirde Münker ve Nekir ile geçecek o anı düşünmek, bizlere dünya hayatında nasıl yaşamamız gerektiğine dair önemli dersler verir:

1. Allah ile Bağımızı Güçlendirelim.
Rabbin kimdir? Bu soru, dünya hayatında Allah’a olan imanımızı ve itaatimizi sorgulayan en temel sorudur. Rabbimizi yalnızca dilimizle değil, kalbimizle tanımalı ve O’nun rızasına uygun bir hayat sürmeliyiz.

2. İslam’ı Hayatımıza Yerleştirelim.
Dinim nedir? Bu soru, İslam’ı ne kadar yaşadığımızı ortaya koyar. Dinimizi sadece bir bilgi olarak değil, hayatımızın merkezine koyarak yaşamalıyız.

3. Hz. Muhammed’i Rehber Edinelim.
Peygamberim kimdir? Bu soru, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatını ne kadar örnek aldığımızı sorgular. Onun sünnetine uymak, ahiretteki kurtuluşumuzun anahtarıdır.

Son Söz: Sorguya Hazır mıyız?

Kabirde Münker ve Nekir ile geçecek olan o an, hepimiz için kaçınılmaz bir gerçekliktir. Dünya hayatında yaptıklarımız, o anki durumumuzu belirleyecek. Peki, bu sorulara nasıl cevap vereceğiz?

Bugün hâlâ nefes alıyorken, o günü düşünerek hayatımıza çeki düzen verebiliriz. Rabbimize daha fazla yönelmek, dinimizi yaşamak ve peygamberimizi rehber edinmek, bu büyük sınavı kolaylaştıracaktır. Çünkü kabirde geçen o an, sonsuz bir hayatın başlangıcıdır.

Unutmayalım, dünya bir gün sona erecek. Asıl hesap ise kabirden sonra başlayacak. O an geldiğinde, amellerimizin bize ışık olması için bugünden hazırlık yapalım. Çünkü kabir, hakikatin ilk perdesidir.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KABRİMDE GEÇEN İLK GECEM

KABRİMDE GEÇEN İLK GECEM


Kabrimde Geçen İlk Gecem: Sonsuzluğa Açılan Kapı

Bir gün herkes için o an gelecek… Dünya hayatının sona erdiği, bedenin toprağa emanet edildiği o an. Arkada kalanlar dualarla vedalaşırken, insan ruhu başka bir âleme adım atar. Kabirde geçirilen ilk gece, dünya ile ahiret arasındaki o kritik geçiştir. O an neler hissedilir? İşte bir insanın kabrindeki ilk gecesinden hayalî bir anlatım:

“Artık Yalnızım.”

“Her şey çok hızlı oldu. Sevdiklerim tabutumun etrafında ağlarken, artık onları duyamaz oldum. Musalla taşında son vedam yapıldı, ardından toprağa indirildim. Dualarla üzerim toprakla kapatıldı. Ve işte, yalnızım. Hayatta hep başkalarıyla vakit geçirmeye alışmıştım, ama şimdi sadece ben ve amellerim var. Hiç kimse yanımda değil, hiçbir mal varlığım beni takip etmedi.”

“Toprak beni kucaklarken…”

“İlk kez bu kadar çaresiz hissettim. Herkes gitti. Bu dar, karanlık mekân artık bana ait. Dünyevi bağlarım tamamen koptu. Şimdiye kadar hiç düşünmediğim bir gerçeklikle yüzleşiyorum: Bu kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe olacak ya da cehennem çukurlarından bir çukur.”

“Amellerimle Hesap Verme Zamanı.”

“Dünyada yaptığım her şey şimdi önümde sırayla belirmeye başladı. Küçük sandığım hatalarım büyüdü, ihmal ettiğim ibadetler gözlerimin önüne geldi. Sevaplarım birer ışık gibi etrafımı aydınlatırken, günahlarım kalbime ağırlık verdi. Keşke hayatımda daha dikkatli olsaydım! Keşke her adımımı Allah rızasını gözeterek atsaydım.”

“Herkes Beni Bıraktı, Ama Rabbim Yanımda.”

“Kabirde insanın yanında sadece Rabbi vardır. İnsan burada anlar ki, asıl sığınılacak olan sadece O’dur. Dünya nimetleri, dostlar, aile… Hiçbiri bu dar yerde fayda sağlamaz. Ancak Allah’ın rahmeti ve merhameti, burada en büyük kurtuluştur. Şimdi o rahmeti umuyor, Rabbime yalvarıyorum: ‘Allah’ım, beni bağışla! Küçük ya da büyük her hatam için af diliyorum.'”

“Keşke Hayatı Daha Farklı Yaşasaydım.”

“Hayatta hep dünyevi işler için koşuştururken, ölüm gerçeğini hep uzak sandım. Ama şimdi görüyorum ki, hayat kısa bir yolculukmuş. Keşke daha fazla ibadet etseydim, daha çok sadaka verseydim, insanlara daha çok iyilik yapsaydım. Çünkü şimdi ne malım, ne şöhretim, ne de dünya başarılarımın bir önemi var. Yalnızca Allah için yaptığım şeyler benimle.”

“Kabirde Geçen İlk Gece: Bir Başlangıç.”

“Bu gece benim için bir son değil, bir başlangıç. Ahiret yolculuğum buradan başlıyor. Kabirde nasıl bir gece geçireceğim, dünya hayatında yaptıklarımla şekillendi. Hayattayken unuttuğum bir hakikatle yüzleştim: Dünya bir oyun ve eğlenceden ibaret, asıl gerçeklik ise burada başlıyor.”

Son Söz: Ölmeden Önce Kendimize Gelmek

Kabirde geçen ilk geceyi tasavvur etmek, insanın hayatını gözden geçirmesi için büyük bir fırsattır. O geceye nasıl hazırlanıyoruz? Hayatımızı nasıl şekillendiriyoruz? Kabirde bizi yalnız bırakmayacak olan şey, Allah’a olan imanımız ve yaptığımız salih amellerdir.

Unutmayalım, bu dünya fani, ölüm ise bir kapıdır. O kapıdan geçtiğimizde yalnızca amellerimiz bizimle kalacak. Bugün, hâlâ nefes alabiliyorken, o gece için hazırlık yapalım. Çünkü kabirde geçen ilk gece, ahiretin nasıl olacağının ilk habercisidir. Hayatımızı bu bilinçle şekillendirelim ki, o gece bizim için bir huzur ve r

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

18 YAŞINDAKİ BIR GENCIN 80 YAŞINDAKİ HALINI TASAVVUR EDİŞİ.

18 YAŞINDAKİ BIR GENCIN 80 YAŞINDAKİ HALINI TASAVVUR EDİŞİ.


18 Yaşındaki Bir Gencin 80 Yaşındaki Halini Tasavvur Edişi: Hayatı Yeniden Düşünmek

18 yaş… Gençliğin baharı, hayallerin sınırsız, enerjinin dorukta olduğu bir dönem. İnsan bu yaşta geleceğe dair büyük planlar yapar. Zamanın bol olduğunu, her şeyi başarabileceğini zanneder. Peki, bir an durup 80 yaşındaki halini hayal edebilse, hayatını nasıl değerlendirirdi? İşte 18 yaşındaki bir gencin, 80 yaşındaki halini tasavvur edişinden doğan ibret dolu bir hikaye.

Gençlikten İhtiyarlığa Bir Yolculuk

“80 yaşındayım… Artık gençlik enerjim yok. Dizlerim titriyor, gözlerim eskisi kadar iyi görmüyor, ellerim titriyor. Hayatta yapmayı ertelediğim şeyler için pişmanlık hissediyorum. Zamanı ne kadar hoyratça harcadığımı fark ediyorum. Keşke o günlerde bugünkü halimi görebilseydim!”

Bu hayali tablo, 18 yaşındaki bir genci sarsar. Çünkü insan gençken yaşlılığın bir gün kendisine ulaşacağını aklına bile getirmez. Oysa her geçen gün, gençliği yavaşça eskiye götürür ve insanı ihtiyarlığın kucağına bırakır.

“Keşke Zamanımı Daha İyi Değerlendirseydim.”

Genç yaşlarda zaman çokmuş gibi gelir. Saatlerce telefonda oyalanmak, gereksiz alışkanlıklara kapılmak, asıl önemli şeyleri ertelemek olağandır. Fakat 80 yaşındaki bir insanın gözünden bakıldığında, her anın ne kadar kıymetli olduğu anlaşılır. Hayatı boyunca yaptığı hatalar ve boşa geçen zamanlar, vicdanında ağır bir yük oluşturur.

“Keşke daha fazla kitap okusaydım, daha fazla ibadet etseydim, aileme ve dostlarıma daha çok zaman ayırsaydım. Şimdi geriye dönmek istiyorum, ama artık mümkün değil.”

“Sağlığımın Değerini Bilemedim.”

Genç bir insan için sağlık, farkında olunmayan bir nimet gibidir. Ancak yaşlandıkça bu nimetin ne kadar kıymetli olduğu anlaşılır. 80 yaşındaki halini hayal eden bir genç, kendine şöyle diyebilir:
“Gençken bedenim güçlüydü, istediğim her şeyi yapabiliyordum. Ama bu gücü gereksiz şeyler için kullandım. Oysa sağlığım, bana verilmiş bir emanetti. Şimdi ihtiyarladım, keşke bedenimin kıymetini bilseydim.”

“İnsanlara Daha Çok Değer Vermeliydim.”

80 yaşındaki bir insan, geriye dönüp baktığında en çok hatırladığı şeyler, insanlarla olan ilişkileridir. Kalpleri kırmak, dostlukları ihmal etmek, sevgiyi ifade etmekte geç kalmak… Genç bir insan, 80 yaşındaki halini tasavvur ettiğinde şunu fark eder:
“Sevdiklerime daha fazla vakit ayırmalıydım. Onlara sevdiğimi söylemekten çekinmemeliydim. Çünkü bir gün onların yanında olamayacağımı anlayacak kadar büyüyeceğim.”

“Ahiret Hazırlığımı İhmal Etmemeliydim.”

80 yaşına gelmiş bir insan, dünya hayatının bir sonu olduğunu çok daha net bir şekilde hisseder. Artık ölüm ona daha yakın görünür. Genç bir insan, 80 yaşındaki halini düşünerek şöyle der:
“Keşke ibadetlerimi daha düzenli yapsaydım, ahiretimi düşünerek yaşasaydım. Çünkü gençlik geçici, ama ahiret sonsuz. Bugünlerimi sadece dünya için değil, ebedi hayat için de değerlendirmeliydim.”

Sonuç: Hayatı Şimdi Düzeltmek İçin Bir Fırsat

18 yaşındaki bir gencin 80 yaşındaki halini tasavvur edebilmesi, ona şu mesajı verir:
“Hayat çok kısa ve zaman hızla geçiyor. Gençliğin kıymetini bil, enerjini doğru yerlere harca, sevdiklerine vakit ayır, ahiret hazırlığını ihmal etme. Çünkü bir gün sen de yaşlanacak, şu anki gençliğini özlemle anacaksın.”

Hayat, gençken kontrolümüzdeymiş gibi görünse de, zaman hızla tükenir. Gençliğin getirdiği gaflet içinde kaybolmak yerine, gelecekteki pişmanlıkları önlemek için bugünden harekete geçmeliyiz. Çünkü 80 yaşına geldiğimizde, geriye dönüp baktığımızda, dolu dolu yaşamış bir hayat görmek isteriz. Şimdi düşünelim: Bugün yaptıklarımız, yarın hatırladıklarımız olacak mı?

 

 

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

MUSALLADA CEMAAT TARAFINDAN NAMAZI KILINAN BİR MEVTANIN KONUŞMASI.

MUSALLADA CEMAAT TARAFINDAN NAMAZI KILINAN BİR MEVTANIN KONUŞMASI.


Musallada Cemaat Tarafından Namazı Kılınan Bir Mevtanın Konuşması: Sonsuzluğa Açılan Kapı

Geniş bir avlu… Musalla taşının üzerinde beyaz bir kefene sarılmış bir beden. Üzerine konan tabutun ağırlığı hissedilmiyor artık; o beden, ruhuyla vedalaşmış, yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Cemaat saf tutmuş, ellerini açmış dua ediyor. O sırada, mevtanın dile geldiğini hayal edelim. Bizlere neler söylerdi? İşte, musallada yatan bir mevtanın dilinden dökülen ibret dolu sözler:

“Ey cemaati Müslimin, bu dünyada benimleydiniz!”

“Dünya hayatında sizlerle birlikteydim; kimimiz arkadaş, kimimiz komşu, kimimiz ise sadece tanıdık. O günlerde, bir gün musalla taşına yatacağımı düşünmezdim. Ama bakın, işte buradayım. Bu dünyadaki her şeyimi geride bıraktım. Şimdi ne malım, ne mevkilerim, ne de dost meclislerim benimle. Tek sermayem: Amellerim.”

“Helallik dilemek için çok geç kaldım.”

“Hayattayken belki farkında olmadan birinizi kırdım, birinizin kalbini incittim. Belki hakkınızı ödedim, belki ödeyemedim. Şimdi sizden helallik istemek için buradayım ama konuşamıyorum. Diller sustu, eller bağlandı. Sizden tek isteğim: Lütfen hakkınızı helal edin. Çünkü mahşer günü bu yükü taşımak istemiyorum.”

“Hayatı ne kadar boşa harcamışım.”

“Bir ömür boyu peşinden koştuğum dünya, şimdi bana tamamen uzak. Zamanımı nasıl harcadığımı, nelere değer verdiğimi burada daha net görüyorum. Oysa dünyanın süsleri ne kadar da aldatıcıymış. Keşke daha çok sevap kazansaydım, keşke daha çok ibadet etseydim. Hayattayken ölümü hep uzak bir ihtimal sandım. Ama şimdi anlıyorum ki, ölüm her an bizimleydi.”

“Cenaze namazımda safları doldurmanız çok değerli.”

“Ey cemaat! Şu an benim için saf tutuyor, Allah’a dua ediyorsunuz. Ama unutmayın, bir gün siz de musalla taşına yatırılacaksınız. Bugün beni uğurlayan sizler, yarın başka dostlarınız tarafından uğurlanacaksınız. Ölümü kendinizden uzak görmeyin. Çünkü dünya, ne kadar uzun sürerse sürsün, ahiretin yanında bir an kadar kısa.”

“Namazlarınızın kıymetini bilin.”

“Hayattayken bazen namazlarımı geciktirdim, bazen de huşuyla kılamadım. Ama şimdi, kılmadığım her namaz için derin bir pişmanlık duyuyorum. Allah’ı anmak, O’nun huzurunda durmak o kadar değerliymiş ki! Siz hayattayken bu fırsatı kaçırmayın. Çünkü musalla taşına yattığınızda, artık namaz kılma vakti sona ermiştir.”

“Ahiret hazırlığınıza odaklanın.”

“Bu dünya bir sınav salonu gibidir. Size verilen nefesler, sermayenizdir. Şimdi buradan sonsuzluğa doğru bir yolculuğa çıkıyorum. Artık geriye dönüş yok. Siz hâlâ hayattayken, ahiretiniz için hazırlık yapın. Sadece dünyaya değil, ebedi hayata da yatırım yapın. Çünkü musalla taşında hiçbir pişmanlık fayda etmez.”

“Sevdiklerinizle helalleşin ve onları kırmayın.”

“Belki arkamdan gözyaşı dökenler var. Keşke onlara hayattayken daha çok değer verseydim, onları daha çok sevdiğimi söyleseydim. Oysa şimdi geri dönüp bunu yapmam mümkün değil. Siz hâlâ hayattasınız; sevdiklerinize değer verin, onları kırmayın. Çünkü kaybettikten sonra, keşke demenin faydası yok.”

Son Söz: Dünya Bir Köprü, Amaçsa Ahiret

Musallada yatan bir mevtanın bu sözleri, hepimize önemli bir ders veriyor. Ölüm, insana hayatın gerçek anlamını hatırlatan bir aynadır. Hayat kısa, dünya geçici ve ahiret sonsuz. Önemli olan, bu dünyayı sadece bir durak olarak görüp asıl yolculuğumuza hazırlık yapmaktır.

Şimdi durup düşünelim: Bugün biz musalla taşında olsaydık, arkamızda bıraktıklarımız bizim için ne söylerdi? Helalleşmek, tevbe etmek ve Allah’a daha yakın bir hayat yaşamak için hâlâ bir fırsatımız varken bunu değerlendirelim. Çünkü hayat, sadece dünya ile sınırlı değildir; ölümle başlayan, sonsuz bir hayata açı

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

GASİLHANEDE YIKANAN BİR MEVTANIN KONUŞMASI

GASİLHANEDE YIKANAN BİR MEVTANIN KONUŞMASI


Gasilhanede Yıkanan Bir Mevtanın Konuşması: Hayatı Yeniden Düşünmek

Düşünün ki, bir gasilhanedesiniz. Yerde yatan bir beden, hayattan tamamen kopmuş, artık dünyadan elini eteğini çekmiş bir halde. Bir zamanlar soluk alıp veren, yürüyen, konuşan, seven, üzülen bir insan… Şimdi ise hareketsizce yıkanmayı bekliyor. İnsan burada bir an durup düşünmeden edemiyor: Bir gün ben de burada yatacak mıyım?

Eğer bu mevtanın konuşabileceğini hayal etsek, bize ne derdi? İşte size ibret dolu bir hayali konuşma:

“Ey dünyada kalanlar!”

“Ben bir zamanlar sizin gibi hayattaydım. Günlerimi koşuşturma içinde geçirdim. Dünya işlerini bitiremeyeceğim bir yarış gibi gördüm. Ama şimdi buradayım; ne kazandıklarım, ne kaybettiklerim benimle geldi. Tek bir şey yanımda: Amellerim.

Ey dostlar, siz hala hayattasınız! Gözlerinizi açın ve bu dünyaya ahiret için hazırlık yapacağınız bir durak olarak bakın. Zira ölüm, ansızın geliyor. Benim için vakit doldu; ama sizin hala bir şansınız var.”

“Boşa geçirdiğim zamanlarıma üzülüyorum.”

“Ne çok vakti gereksiz şeylerle harcamışım. Oysa bir kelime Kur’an okumak, bir yetimin başını okşamak, bir yoksula yardım etmek ne kadar değerliymiş. Şimdi, bu fırsatları sonsuz bir özlemle anıyorum. Sakın vakti boşa harcamayın. Her anın kıymetini bilin. Çünkü her nefesiniz size emanet.”

“Kibirden, gururdan kaçının.”

“Dünyadayken belki insanlar bana imrenirdi, belki malım, makamım vardı. Ama şimdi, üzerimde sadece kefen var. Oysa ne çok vakit kaybetmişim kendimi ispat etmek için. Şimdi buradayım ve anladım: İnsan, toprağa konulduğunda yalnızca takvasıyla anılır.”

“Sevdiklerinize değer verin.”

“Onlara sarılmak için bir daha fırsatım olmayacak. Onları kırdığım her an şimdi içimi yakıyor. Siz hâlâ yanınızdakilere ‘Seni seviyorum’ diyebilirsiniz. Barışın, helalleşin. Çünkü pişmanlık, gasilhanede hiçbir işe yaramaz.”

“Ölümü unutmayın.”

“Ben de ölümü uzak bir ihtimal zannediyordum. Oysa o kadar yakınmış ki! Dünya, insana oyun oynar; sanki hiç ölmeyecekmişsiniz gibi sizi oyalamaya çalışır. Ama unutmayın, ölüm gerçektir ve her an kapınızı çalabilir. Hazırlıklı olun, dünya sizi aldatmasın.”

“Ahiret için hazırlık yapın.”

“Şimdi yapmayı çok istediğim şeyler var: Daha çok ibadet etmek, daha çok hayır yapmak, daha çok Allah’ı anmak. Ama artık benim için her şey bitti. Siz hâlâ nefes alıyorken, ahiret için çalışın. Çünkü buraya geldiğinizde, bir daha dönüş yok.”

Son Söz: Hayatı Yeniden Düşünmek

Bu hayali konuşma, hepimiz için bir uyarı niteliğinde. Ölüm, hepimizin mutlak gerçeği. Fakat çoğu zaman bu gerçeği unutarak yaşıyoruz. Hayat kısa, dünya aldatıcı ve ölüm kesin. Önemli olan, bu dünyayı sadece bir durak olarak görüp ahiret yolculuğuna hazırlanabilmek.

Şimdi durun ve düşünün: Eğer bugün son gününüz olsaydı, hayatınıza nasıl bir anlam katardınız? Bugün, o mevtanın öğütlerini dinleyerek kendimize yeni bir yön verebiliriz. Unutmayalım, ölüm bir son değil; asıl hayatın başlangıcıdır.

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

HZ. ADEM VE HAVVA’YI CENNETTEN ÇIKARAN GÜNAH, ÇOCUKLARINI DA DÜNYADAN ÇIKARACAKTIR. NEY VE NASIL?

  1. ADEM VE HAVVA’YI CENNETTEN ÇIKARAN GÜNAH, ÇOCUKLARINI DA DÜNYADAN ÇIKARACAKTIR. NEY VE NASIL?


İslam’da, Hz. Adem ve Hz. Havva’nın yaratılışı, cennetten yeryüzüne indirilişleri ve insanlığın dünya hayatındaki sınavı önemli bir yer tutar. Kur’an-ı Kerim’de bu olaylar, insanlık için ibret alınması gereken dersler ve öğütlerle doludur.
Bu makalede, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı cennetten çıkaran günahın mahiyeti ve bu günahın onların çocukları olan bizlerin dünya hayatındaki konumuyla nasıl ilişkilendirilebileceği üzerinde duracağız.

Cennetten Çıkışın Sebebi: Yasak Ağaca Yaklaşmak

Kur’an’da (Bakara Suresi, 35-36; Araf Suresi, 19-24), Allah Teâlâ, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı cennete yerleştirmiş ve onlara nimetlerden dilediklerince faydalanmalarını söylemiştir. Ancak bir uyarıda bulunmuştur:
“Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın. Orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz.” (Bakara, 2/35)

Ancak şeytan, Allah’ın bu emrine karşılık Hz. Adem ve Hz. Havva’yı kandırmış ve onlara yasak ağacı cazip göstermiştir. Sonuç olarak, onlar Allah’ın emrini unutarak yasağa yaklaşmış ve bu sebeple cennetten çıkarılmışlardır. Bu olay, insanoğlunun zayıflığını ve şeytanın vesveselerine karşı nasıl savunmasız kalabileceğini açıkça gösterir.

Günahın Temelinde Yatan Unsurlar: Şehvet, Vesvese ve İsyan

Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılmasına neden olan yasak ağaca yaklaşma olayı, aslında bir semboldür. Burada, insanın nefsine yenilmesi, arzularına hâkim olamaması ve şeytana aldanması ön plana çıkar. Bu durum, bizlere şu gerçeği öğretir: Dünya hayatında da aynı zaaflar insanları felakete sürükleyebilir.

Şehvet ve Arzu: İnsan, yasaklanan şeye karşı bir çekim hissedebilir. Bu, insan doğasının bir parçasıdır. Ancak bu çekim, helal sınırları aşmamalıdır.

Şeytanın Vesvesesi: Şeytan, insanın zayıf noktalarını bilir ve bu noktalar üzerinden vesvese vererek kişiyi doğru yoldan saptırabilir.

Allah’ın Emrine Uymamak: Günahın temelinde, Allah’ın koyduğu sınırları ihlal etmek ve emirlerini çiğnemek yatar.

Cennetten Çıkışın Çocuklara Etkisi: Dünya Hayatının İmtihanı

Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılmaları, tüm insanlık için bir ibret vesilesidir. Kur’an’da, dünya hayatının bir imtihan olduğu birçok ayette belirtilir:
“Hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk, 67/2)

Cennetten çıkarılma olayı, insanoğlunun dünya hayatındaki varoluş amacını açıkça ortaya koyar: Allah’ın emir ve yasaklarına uymak, nefsin ve şeytanın aldatmacalarına karşı direnmek ve sonsuz ahiret hayatını kazanmaya çalışmak.

Dünya hayatındaki günahlar da insanı adım adım manevi bir “çıkış”a sürükler. Tıpkı Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetten çıkarılması gibi, Allah’ın emirlerine uymayan bir kul, ahirette cennete girememe riskiyle karşı karşıya kalır. Bu durum, insana hem bireysel hem toplumsal olarak büyük sorumluluk yükler.

Günahın Çocukları Dünyadan Çıkarması: Ahiret Perspektifi

Dünya hayatındaki her günah, insanın ahiret yurdundaki konumunu etkiler. Eğer insanlar, Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat etmez, sürekli günahlara dalarlarsa, tıpkı cennetten çıkarılan ilk insanlar gibi, kendilerini ahiret cennetinden mahrum bırakabilirler. Bu yüzden, Hz. Adem’in yaşadığı imtihanı anlamak ve ondan ders çıkarmak, insanın ebedi saadeti için hayati önem taşır.

Tevbe ve Bağışlanma Kapısı: Hz. Adem ve Hz. Havva, hatalarını fark edip hemen tevbe etmişlerdir. Bu, insana bir umut kapısı sunar. Dünya hayatında işlenen günahlar, samimi bir tevbe ile affedilebilir.

İmtihanı Kazanmanın Yolu: İnsan, şeytanın vesveselerine karşı sürekli uyanık olmalı, Allah’ın emirlerini yerine getirmeli ve yasaklarından kaçınmalıdır. Bu, kişinin dünyada huzurlu bir hayat yaşamasına ve ahirette cennete kavuşmasına vesile olur.

Sonuç: Günah ve İmtihanın Kaçınılmaz Gerçeği

Hz. Adem ve Hz. Havva’yı cennetten çıkaran günah, bizlere insanın zaaflarını ve bu zaaflarla nasıl mücadele etmesi gerektiğini öğretir. Aynı şekilde, günahlar bizim de dünya hayatındaki huzurumuzu ve ahiretteki kurtuluşumuzu etkiler. İnsan, Allah’a olan kulluğunu unuttuğu an, hem dünya hem de ahiret saadetinden uzaklaşır. Ancak Allah, kullarına her zaman tevbe kapısını açık bırakmış ve rahmetini bolca sunmuştur.

Bu nedenle, dünya hayatını bir imtihan yeri olarak görmeli, Hz. Adem ve Hz. Havva’nın hatasından ders almalı ve cenneti hedefleyen bir yaşam sürmeliyiz. Unutulmamalıdır ki, insanı dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak en büyük güç, Allah’a olan bağlılık ve takvadır.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KURAN-I KERİM’DE İNSAN İRADESİ

KURAN-I KERİM’DE İNSAN İRADESİ[1]

 

Kuranı Kerimde insan iradesi.


Kur’an-ı Kerim’de insan iradesi, özgür seçim yapabilme yeteneği, sorumluluk, özgürlük ve kader konularıyla sıkça ele alınır. Bu bağlamda insanın iradesi, hem pozitif hem de negatif anlamda değerlendirilen bir olgudur. İşte Kur’an’da insan iradesi ile ilgili bazı önemli noktalar:

1. İnsan İradesinin Varlığı

Özgür İrade: Kur’an, insanlara özgür irade verilmiş olduğunu belirtir. İnsan, iyi veya kötü eylemleri seçme hakkına sahiptir. “Doğrusu, Biz insanı yarattık ve ona, yoldaşlık ve imtihan için, kendi nefislerine doğru ilham ettik.” (Şems, 8) ayeti, insanın içindeki iyilik ve kötülük potansiyelini ifade eder.

2. Sorumluluk

Seçimlerin Sonuçları: İnsan iradesi ile yaptığı seçimlerden sorumludur. İyi ya da kötü davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşecektir. “Kim bir hayır işlerse, kendisi için; kim bir kötülük işlerse, yine kendisi içindir.” (Casiye, 15) ayeti, insanların eylemlerinin sonuçları üzerinde durur.

3. İman ve İnkâr

İman Seçimi: Kur’an, imanın insan iradesiyle kabul edilen bir durum olduğunu belirtir. “Kim doğru yolda yürürse, sadece kendisi için yürümüş olur.” (İsra, 15) ayeti, insanın inanç seçimindeki özgürlüğü vurgular.

4. İmtihan ve Deneme

Hayatın İmtihanı: İnsan iradesi, hayatın bir imtihanı olarak değerlendirilir. “İnsan, ‘Beni yarattı, ama ben başıboş bırakılacağım mı?’ der.” (Kıyamet, 36-37) ayetlerinde, insanların hayatları boyunca irade ve seçimleriyle sınandıkları ifade edilir.

5. Kader ve İrade İlişkisi

Kader ve İnsan İradesi: Kur’an, Allah’ın her şeyi bilmesi ve kaderi belirlemesi ile insan iradesi arasında bir denge kurar. “Her şey, O’nun ilminde olup, takdir edilmiştir.” (Kamer, 49) ayeti, Allah’ın takdirini belirtirken, insan iradesinin önemini de göz ardı etmez.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de insan iradesi, özgür seçim yapma yeteneği, sorumluluk ve hayatın imtihanı olarak önemli bir yere sahiptir. İnsanlar, bu irade ile doğru ya da yanlış seçimler yapabilirler ve bu seçimlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek durumundadırlar. Bu bağlamda, insan iradesi, hem manevi hem de sosyal boyutlarıyla insan yaşamında merkezi bir rol oynar. Kur’an, bu konularda insanları bilinçli seçimler yapmaya ve Allah’a yönelmeye teşvik eder.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de İnsan İradesi
Kur’an-ı Kerim, insanın hem Allah’ın yarattığı bir kul olduğu, hem de kendisine verilen akıl ve irade ile özgür seçimler yapabildiği gerçeğini vurgular. Bu iki gerçek, yani Allah’ın mutlak kudreti ve insanın özgür iradesi, İslam teolojisinde sıkça tartışılan bir konudur.
Kur’an’da İradeye Dair Ayetler
Kur’an’da, insanın iradesini gösteren birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerde, insanın kendi amellerinden sorumlu olduğu, iyi veya kötü işler yapma konusunda özgür olduğu vurgulanır. Örneğin:
* “Kim iyi bir iş yaparsa, kendi lehine yapmış olur. Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Sonra siz Rabbi’nize döndürüleceksiniz.” (Fussilet Suresi, 46)
* “Eğer doğru yola girerseniz, ancak kendi nefsinizin hayrına girmiş olursunuz. Şayet saparsanız, yine ancak kendi nefsinize zarar vermiş olursunuz.” (İsra Suresi, 7)
Bu ayetler, insanın kendi seçimlerinden sorumlu olduğunu ve bu seçimlerin sonuçlarını göreceğini açıkça ifade eder.
Allah’ın İradesi ve İnsan İradesi Arasındaki İlişki
Kur’an’a göre, Allah her şeye kadirdir ve her şey O’nun izniyle olur. Ancak bu, insanın iradesinin olmadığı anlamına gelmez. Allah, insanlara akıl ve irade vermiş ve onlara doğru yolu göstermiştir. İnsanlar, bu akıl ve irade sayesinde kendi kararlarını verebilirler.
* Allah’ın İradesi: Evrenin yaratılması, kanunların konulması gibi tüm evrensel işler Allah’ın iradesiyle olur.
* İnsan İradesi: İnsan, günlük hayattaki seçimlerinde özgürdür. Ne yiyeceği, ne giyeceği, kimlerle arkadaşlık edeceği gibi konularda kendi kararlarını verir.
Bu iki irade arasındaki ilişki, teolojik bir tartışma konusudur. Ancak genel olarak, insanın iradesi Allah’ın iradesi içinde değerlendirilir. İnsan, Allah’ın belirlediği sınırlar içinde özgürce hareket edebilir.
İrade ve Sorumluluk
İnsan iradesi, aynı zamanda sorumluluk bilinciyle de ilişkilidir. İnsanlar, yaptıklarından sorumlu oldukları için iyiyi seçmeye teşvik edilirler. Kötü işler yapanlar ise yaptıklarının sonuçlarıyla karşı karşıya kalırlar.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim, insanın hem Allah’ın kulu olduğu hem de özgür irade sahibi olduğu gerçeğini vurgular. İnsan, kendi seçimlerinden sorumlu olup, iyi veya kötü işler yapabilir. Bu nedenle, insanın hayatı boyunca doğruyu bulmaya çalışması ve Allah’ın emirlerine uyması gerekmektedir.
Özetle, Kur’an-ı Kerim’e göre insan, hem Allah’ın yaratığı bir varlık hem de özgür iradeye sahip bir kuldur. İnsan, bu irade sayesinde kendi hayatını şekillendirebilir ve seçimlerinden sorumludur.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=IcuZIWK6NUc

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KURAN-I KERİM’DE İNSANIN SAHİP OLDUĞU DUYGU VE KABİLİYETLER

KURAN-I KERİM’DE İNSANIN SAHİP OLDUĞU DUYGU VE KABİLİYETLER[1]

 

Kuran-ı Kerim’de insanın sahip olduğu duygu ve kabiliyetler nelerdir?


Kuran-ı Kerim, insanın sahip olduğu duyguları ve kabiliyetleri Allah’ın insana bir lütfu olarak tanımlar ve bu özelliklerin doğru kullanılması gerektiğini vurgular. İnsan, yaratılışı itibarıyla birçok duyguya ve kabiliyete sahiptir. Bu duygular ve yetenekler, insanı diğer varlıklardan ayıran özellikler olarak değerlendirilir ve insanın hayat yolculuğunda birer rehber görevi görür. Kuran, insanların bu özelliklerini iyi ve doğru amaçlar için kullanmalarını öğütler.

1. Akıl ve Düşünme Yeteneği

Kuran, aklı ve düşünme yeteneğini insanın en temel özelliklerinden biri olarak sunar. Allah, insanı akıl ve düşünce yeteneği ile donatmıştır ve sürekli olarak insanları düşünmeye, akletmeye teşvik eder.

“Hiç akletmez misiniz?” ifadesi Kuran’da sıkça geçer ve insanları çevresindeki olayları, varlıkları ve yaratılışı düşünmeye davet eder.

Örnek Ayet: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suresi, 39:9)

2. İrade ve Seçim Yapabilme Yeteneği

İnsanın sahip olduğu en önemli kabiliyetlerden biri de özgür irade ve seçim yapabilme yetisidir. Allah, insanlara doğru ile yanlışı ayırt etme yeteneği vermiştir ve bu seçimlerinden sorumlu tutulacaklarını belirtmiştir.

Örnek Ayet: “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; ister şükredici olsun ister nankör.” (İnsan Suresi, 76:3)

3. Sevgi ve Merhamet

İnsan, sevgi ve merhamet gibi olumlu duygulara sahiptir. Allah, insanların birbirleriyle iyi geçinmelerini, sevgi ve merhametle yaklaşmalarını ister. Sevgi, hem Allah’a karşı olan bir duygu olarak hem de insanlar arasında bir bağ olarak vurgulanır.

Örnek Ayet: “…O sizin için kendileriyle huzur bulacağınız eşler yarattı ve aranıza sevgi ve merhamet koydu.” (Rum Suresi, 30:21)

4. Sabır ve Şükür

Kuran, insanlara sabırlı ve şükredici olmalarını tavsiye eder. Sabır, zorluklar karşısında metanet göstermek, şükür ise Allah’ın nimetlerine karşı minnettarlık duygusudur. Sabır ve şükür, birer erdem olarak tanımlanır ve müminlerin bu özellikleri geliştirmeleri istenir.

Örnek Ayet: “Eğer şükrederseniz, elbette size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim Suresi, 14:7)

5. Korku ve Ümit

Kuran, insanın hem korku hem de ümit duygusuna sahip olduğunu kabul eder. Allah’a olan korku, ona saygı ve bağlılıkla birlikte gelirken; Allah’ın rahmetine olan ümit de insanı motive eder. Müminler, Allah’tan korkar ama aynı zamanda O’nun rahmetine ümit bağlar.

Örnek Ayet: “Onlar, Rablerine korku ve ümit içinde dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.” (Secde Suresi, 32:16)

6. Merak ve Bilme Arzusu

Kuran’da insanın öğrenme ve bilme arzusuna değinilir. İnsanın merak duyduğu şeyleri keşfetme çabası, Allah’ın ona bahşettiği bir özelliktir. İnsanın, yaratılışı ve evrendeki işaretler üzerine düşünmesi teşvik edilir.

Örnek Ayet: “Göklerde ve yerde olanlara bakmıyorlar mı?” (Yunus Suresi, 10:101)

7. Unutkanlık

Kuran, insanın unutkan olduğunu belirtir ve bu nedenle sürekli olarak hatırlatmalara ihtiyaç duyduğunu ifade eder. İnsanın unutkanlığı, onun eksikliklerinden biridir ve Kuran bu zayıflığı göz önünde bulundurarak insana hatırlatıcı bilgiler sunar.

Örnek Ayet: “Gerçekten insan Rabbine karşı çok nankördür.” (Adiyat Suresi, 100:6)

8. Vicdan ve Adalet Duygusu

İnsan, doğruyu ve yanlışı ayırt etme yeteneği ile donatılmıştır ve bu yeteneğe “vicdan” denir. Vicdan, insanı iyilik yapmaya ve kötülükten sakınmaya yönlendirir. Allah, insanlara adaletli olmalarını, hak gözetmelerini öğütler.

Örnek Ayet: “Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl Suresi, 16:90)

9. Hırs ve Sabırsızlık

Kuran, insanın hırs ve sabırsızlık gibi zayıf yönlerine de değinir. İnsan, çoğu zaman dünya nimetlerine karşı doyumsuz olabilir, ancak Kuran, bu tür duyguların kontrol edilmesini öğütler ve bunları olumlu şekilde yönlendirmeyi teşvik eder.

Örnek Ayet: “Gerçekten insan, pek hırslı yaratılmıştır.” (Mearic Suresi, 70:19)

10. Bağışlama ve Tevbe Yeteneği

Kuran, insanın hata yapabileceğini kabul eder ve tövbe etmenin, hatadan dönmenin bir erdem olduğunu belirtir. Allah, tövbe edenleri bağışlayacağını bildirir ve insanlara da affedici olmalarını tavsiye eder.

Örnek Ayet: “Kim kötülük yapar ya da kendine zulmeder sonra da Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulacaktır.” (Nisa Suresi, 4:110)

Sonuç

Kuran-ı Kerim, insanın sahip olduğu duygu ve kabiliyetlerin, onun Allah’a yaklaşması ve doğru bir hayat sürmesi için kullanılması gerektiğini vurgular. Akıl, sevgi, merhamet, vicdan, şükür gibi olumlu duygular desteklenirken; hırs, korku, sabırsızlık gibi duyguların da doğru bir dengeye oturtulması öğütlenir. Allah’ın insana bahşettiği bu duygular ve yetenekler, insanın hem dünya hem de ahiret hayatında başarılı olabilmesi için birer rehber görevi görür.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=-384VhdZgwo

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KURAN-I KERİM’DE İNSAN VE YARATILIŞ DEVRELERİ

KURAN-I KERİM’DE İNSAN VE YARATILIŞ DEVRELERİ[1]

 

Kuranı Kerimde insan ve insanın yaratılış devreleri ve özellikleri.


Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılışı ve özellikleri çeşitli ayetlerde detaylı bir şekilde açıklanmıştır. İnsanın yaratılış süreci, Allah’ın kudretinin ve ilminin bir göstergesi olarak ele alınmış, insanın bedensel yapısından ruhsal özelliklerine kadar pek çok yönü ortaya konmuştur. Kur’an’da, insanın yaratılış aşamalarıyla birlikte ahlaki ve manevi özellikleri de anlatılarak insanın yeryüzündeki konumu ve amacı açıklanır.

1. İnsanın Yaratılış Aşamaları

Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılış sürecini aşamalı olarak ele alır ve bu süreçlerin Allah’ın gücünü ve ilmini gösterdiğini vurgular.

Topraktan Yaratılış: Kur’an, ilk insan Hz. Adem’in topraktan yaratıldığını belirtir. Toprak, insan bedeninin temel yapı taşı olarak kabul edilir.

> “O, insanı (Âdem’i) topraktan yarattı…” (Rum, 30/20).

Nutfe (Sperm): Kur’an, insan neslinin yaratılışının nutfe adı verilen bir damla sudan başladığını belirtir. Nutfe, döllenme sürecini ve insanın ilk oluşum aşamasını temsil eder.

> “Sizi hakir bir sudan yaratmadık mı?” (Mürselat, 77/20).

Alaka (Kan Pıhtısı): Nutfe aşamasından sonra, insan embriyosu “alaka” (kan pıhtısı gibi yapışkan bir madde) haline gelir.

> “Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) hâline getirdik.” (Müminun, 23/14).

Mudga (Bir Çiğnem Et): Alaka safhasından sonra, embriyo “mudga” (bir çiğnem et parçası) halini alır. Bu, embriyonun bedensel olarak şekillenmeye başladığı aşamadır.

> “… alakayı mudgaya (bir parça et) dönüştürdük, sonra o mudgayı kemikler haline getirdik.” (Müminun, 23/14).

Kemik ve Et Oluşumu: Mudga aşamasında kemikler oluşur ve ardından kemiklere et giydirilir. Bu aşama, insan bedeninin detaylanmaya başladığı evredir.

> “Kemiklere et giydirdik, sonra onu başka bir yaratık olarak inşa ettik.” (Müminun, 23/14).

Ruhun Üflenmesi: Bedenin tamamlanmasının ardından Allah, insana ruh üfler. Bu aşama, insanın manevi yönünü ve Allah ile olan özel bağını temsil eder.

> “Ona (insana) kendi ruhumdan üfledim.” (Hicr, 15/29).

2. İnsanın Özellikleri

Kur’an, insanın yalnızca bedensel değil, aynı zamanda ruhsal, ahlaki ve sosyal özellikleriyle de bir varlık olduğunu belirtir.

Akıl ve İrade Sahibi Olmak: Kur’an’da insan, akıl ve irade sahibi bir varlık olarak tanımlanır. İnsanın aklı, iyiyi kötüden ayırmasını ve Allah’ın emirlerini anlamasını sağlar.

> “Andolsun ki, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 95/4).

Sorumluluk Sahibi Olmak: İnsan, Allah’ın kendisine verdiği akıl ve iradeyle sorumlu bir varlık olarak yaratılmıştır. Kur’an’da, insanın yeryüzünde halife olarak görevlendirildiği ve Allah’a karşı sorumluluk taşıdığı belirtilir.

> “Hani Rabbin meleklere demişti ki: ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’” (Bakara, 2/30).

Zayıflık ve Sabırsızlık: Kur’an, insanın zayıflık ve sabırsızlık gibi özellikleri olduğunu da belirtir. İnsan, zorluklar karşısında çabucak ümitsizliğe kapılabilen bir varlıktır.

> “Gerçekten insan, pek acelecidir.” (İsra, 17/11).

> “İnsan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa, 4/28).

Unutkanlık: İnsanın unutkanlık özelliği, Kur’an’da vurgulanır. İnsanın hem dünya hayatındaki geçici nimetleri unutması hem de Allah’a olan görevlerini unutması sıkça dile getirilir.

> “İnsan daha önce kendisini yarattığımızı unuttu da bize bir örnek getirdi.” (Yasin, 36/78).

İyiliğe ve Kötülüğe Yatkınlık: Kur’an, insanın hem iyiliğe hem de kötülüğe eğilimli bir varlık olduğunu belirtir. Bu özellik, insanın sürekli olarak doğru ile yanlış arasında seçim yapmak zorunda olduğunu ifade eder.

> “Ona (insana) iyilik ve kötülük kabiliyeti verildi.” (Şems, 91/8).

3. İnsanın Yeryüzündeki Konumu ve Görevi

Kur’an’a göre insan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak yaratılmıştır. Bu, insanın Allah’ın emirleri doğrultusunda yeryüzünde adaletle hareket etme sorumluluğuna sahip olduğu anlamına gelir. İnsan, Allah’ın verdiği nimetlerin şükrünü eda etmekle yükümlüdür ve dünya hayatında yaptığı her davranıştan sorumludur.

İbadet Etmek: İnsanın yaratılış amacı, Allah’a kulluk etmektir. Kur’an, insanın yeryüzünde Allah’ın emirlerine uygun bir hayat sürmesi gerektiğini ifade eder.

> “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56).

İmtihan Olmak: Kur’an, insanın dünya hayatında bir sınav içinde olduğunu belirtir. Bu imtihan, insanın iradesiyle Allah’ın emirlerine uyup uymayacağıdır.

> “Hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk, 67/2).

4. İnsanın Kendini Bilmesi ve Allah ile İlişkisi

Kur’an, insanın kendisini tanımasını, zaaflarını ve güçlü yönlerini bilmesini öğütler. Allah’ın verdiği akıl ve irade ile insan, doğruyu yanlıştan ayırabilecek durumdadır. Bu, insanın kendini bilip Allah’a yönelmesine yardımcı olur.

> “Kendini unutan kimseler gibi olmayın.” (Haşr, 59/19).

Sonuç

Kur’an’da insanın yaratılış süreci, bedensel ve ruhsal özellikleri, sorumlulukları, Allah ile olan ilişkisi detaylı bir şekilde ele alınır. İnsan, Allah’ın halifesi olarak hem ahlaki sorumluluklar taşıyan hem de sınavdan geçen bir varlıktır. Bu bağlamda, insanın yaratılışı, Allah’ın kudretinin bir delili olup, Kur’an’ın rehberliğinde insanın kendi varlığını anlaması ve bu dünyadaki görevini yerine getirmesi beklenir.

@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de İnsanın Yaratılışı ve Özellikleri
Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışını detaylı bir şekilde anlatmasa da, bu konuda bazı önemli bilgiler vermektedir. Bu bilgiler, insanın Allah katındaki değerini, sorumluluklarını ve evrendeki yerini anlamamız için büyük önem taşır.
İnsanın Topraktan Yaratılması
Kur’an’a göre insan, toprak (çamur)tan yaratılmıştır. Bu, insanın maddi bir varlık olduğunu ve evrendeki diğer varlıklarla bir bağlantısı olduğunu gösterir. Aynı zamanda, insanın alçakgönüllü olması ve kendisini büyük görmemesi gerektiğini de hatırlatır.
* Mü’minun suresi, 12. ayet: “Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir özden yarattık.”
İnsana Ruh Verilmesi
İnsanın bedeni topraktan yaratılmış olsa da, ona Allah tarafından ruh üflenmiştir. Ruh, insana hayat veren, onu diğer canlılardan ayıran ve ona şuur, irade ve duygular veren bir nefesten ibarettir.
* Hicr suresi, 29. ayet: “Hani Rabbin meleklere, ‘Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin’ demişti.”
İnsanın Yaratılış Aşamaları
Kur’an, insanın yaratılış aşamalarını detaylı bir şekilde anlatmasa da, bazı ayetlerde bu konuya dair ipuçları bulunur. Hadisler ve bazı tefsirler ise bu konuyu daha geniş bir şekilde ele alır. Genel olarak insanın yaratılış sürecinde şu aşamalar olduğu belirtilir:
* Nutfe (meni): İnsanın ilk hali, annenin rahminde bir damla su gibidir.
* Alaka (yapışan şey): Nutfe zamanla rahme yapışır ve bir alaka haline gelir.
* Mudğa (et parçası): Alaka daha sonra et parçası haline gelir.
* Kemikleşme: Et parçası kemikleşmeye başlar ve insanın organları oluşmaya başlar.
* Ruhun üflenmesi: Son aşamada Allah, insana ruhunu üfler ve böylece insan hayata gelir.
İnsanın Özellikleri
Kur’an’a göre insanın birçok özelliği vardır:
* Akıl: İnsan, akıl sahibi olduğu için doğruyu yanlıştan ayırabilir, kararlar alabilir ve sorumluluk alır.
* İrade: İnsan, kendi iradesiyle hareket edebilir ve seçimler yapabilir.
* Duygu: İnsan, sevgi, nefret, sevinç, üzüntü gibi duygular yaşar.
* Sorumluluk: İnsan, yaptığı işlerden sorumludur ve ahirette yaptıklarının karşılığını görecektir.
* İbadete meyillilik: İnsan, fıtratı gereği Allah’a ibadet etmeye meyillidir.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışını ve özelliklerini çok özel bir şekilde ele alır. İnsanın Allah’ın bir emaneti olduğu, dünyadaki görevinin Allah’a ibadet etmek ve hayırlı işler yapmak olduğu vurgulanır. Bu bilgiler, insanın kendisini ve evrendeki yerini daha iyi anlamasına yardımcı olur.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=J7UUgVjnrA0

Loading

No ResponsesOcak 22nd, 2025

KURAN-I KERİM’DE ÖVGÜYE MAZHAR SAHABELER

KURAN-I KERİM’DE ÖVGÜYE MAZHAR SAHABELER[1]

 

Kuranı kerimde Sena-i kuraniyeye mazhar olan sahabiler.


Kur’an-ı Kerim’de doğrudan veya dolaylı olarak övgüye mazhar olan sahabiler bulunmaktadır. Bu övgüler, onların iman, ihlas, sadakat ve fedakarlık gibi üstün vasıflarını dile getiren ayetler şeklinde gelir. İşte sena-i Kur’âniyeye mazhar olan sahabiler ve ilgili ayetlerden bazıları:

1. Hz. Ebu Bekir (r.a.)

Hz. Ebu Bekir, sadakati, fedakarlığı ve Hz. Peygamber’e olan yakınlığıyla öne çıkar. Kur’an’da ona işaret eden bazı ayetler şunlardır:

Tevbe Suresi 40. ayet: Hicret esnasında Sevr Mağarası’nda Hz. Peygamber’le birlikteyken:

> “Hani onlar iki kişiden biri mağaradayken, arkadaşına (Hz. Peygamber, Ebu Bekir’e), ‘Üzülme! Şüphesiz Allah bizimle beraberdir’ diyordu…”

Burada “arkadaş” ifadesiyle Hz. Ebu Bekir kastedilmektedir.

2. Hz. Osman (r.a.)

Hz. Osman’ın cömertliği ve İslam yolundaki fedakarlığı övgüye mazhar olmuştur. Dolaylı olarak ona işaret eden ayetlerden biri:

Tevbe Suresi 111. ayet:

> “Allah, müminlerden mallarını ve canlarını, karşılığında cenneti vermek üzere satın almıştır…”

Hz. Osman’ın Tebük Seferi’nde büyük mal harcaması bu ayetin uygulama alanına girmiştir.

3. Hz. Ali (r.a.)

Hz. Ali’nin ilmi, cesareti ve fedakarlığı birçok ayette işaret edilmiştir:

Bakara Suresi 274. ayet:

> “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık Allah yolunda infak edenler…”

Hz. Ali’nin bu ayete mazhar olanlardan olduğu belirtilir.

Maide Suresi 55. ayet:

> “Sizin asıl dostunuz Allah’tır, O’nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.”

Tefsirlerde bu ayetin, Hz. Ali’nin namaz kılarken yüzüğünü sadaka vermesi üzerine indiği rivayet edilir.

4. Ashab-ı Suffa

Ashab-ı Suffa, ilme adanmış bir grup sahabi olup birçok övgüye mazhar olmuşlardır:

Bakara Suresi 273. ayet:

> “Kendilerini Allah yoluna adamış fakirler, yeryüzünde dolaşıp ticaret yapamazlar…”

Bu ayetin Ashab-ı Suffa hakkında indiği ifade edilmiştir.

5. Ensar ve Muhacirler

Ensar ve Muhacirler, Kur’an-ı Kerim’de defalarca övülmüştür:

Tevbe Suresi 100. ayet:

> “İslam’a ilk önce giren Muhacirler, Ensar ve onlara güzellikle tâbi olanlardan Allah razı olmuştur ve onlar da Allah’tan razı olmuşlardır…”

Bu ayet, sahabenin en faziletli gruplarından olan Ensar ve Muhacirleri kapsamaktadır.

Haşr Suresi 9. ayet:

> “Kendilerinden önce o yurda (Medine’ye) yerleşen ve imanı benimseyenler…”

Bu ayet Ensar’ın misafirperverliğini ve fedakarlığını övgüyle anlatır.

6. Bedir Ashabı

Bedir Gazvesi’ne katılan sahabiler, Allah katında özel bir konuma sahiptir:

Enfal Suresi 74. ayet:

> “İman eden, hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler…”

Bedir Ashabı’nın bu ayetin kapsamına girdiği belirtilir.

7. Hz. Zeyd bin Harise (r.a.)

Hz. Zeyd, adı Kur’an’da açıkça geçen tek sahabidir:

Ahzab Suresi 37. ayet:

> “Hani Allah’ın nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye demiştin…”

Burada Hz. Zeyd’e işaret edilmektedir.

8. Hz. Hamza (r.a.) ve Uhud Şehitleri

Hz. Hamza ve Uhud’da şehit olan sahabiler Kur’an’da yüceltilmiştir:

Ali İmran Suresi 169. ayet:

> “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanma. Bilakis, onlar Rableri katında diridirler…”

9. Hz. Bilal (r.a.)

Hz. Bilal, sabrı ve imanındaki sebatı nedeniyle dolaylı olarak övülmüştür:

Nahl Suresi 41. ayet:

> “Zulme uğratıldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenlere dünyada güzel bir yer vereceğiz…”

Bu ayet, Habeşistan’a hicret eden ilk Müslümanları (Hz. Bilal dahil) kapsar.

Genel Değerlendirme

Kur’an-ı Kerim’de, doğrudan veya dolaylı olarak sahabilerin fedakarlıklarına, imanlarına ve üstün ahlaklarına sıkça atıf yapılır. Özellikle Muhacirler, Ensar, Bedir Ashabı, Uhud Şehitleri ve Ashab-ı Suffa övgüye mazhar olmuşlardır. Bu ayetler, sahabenin İslam’daki yerini ve Allah katındaki değerini göstermektedir.

@@@@@@@@@

Sahabelerin sena-i Kur’aniyeye mazhar olan “îsar” hasletini kendine rehber etmek. Yani: Hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek ve hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-ı maddiyeyi istemeden ve kalben taleb etmeden, sırf bir ihsan-ı İlahî bilerek, nâstan minnet almayarak ve hizmet-i diniyenin mukabilinde de almamaktır. Çünki hizmet-i diniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemeli ki, ihlas kaçmasın. Çendan hakları var ki, ümmet onların maişetlerini temin etsin. Hem zekata da müstehaktırlar. Fakat bu istenilmez, belki verilir. Verildiği vakitte, hizmetimin ücretidir denilmez. Mümkün olduğu kadar kanaatkârane başka ehil ve daha müstehak olanların nefsini kendi nefsine tercih etmek,

وَ يُؤْثِرُونَ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ

sırrına mazhariyetle, bu müdhiş tehlikeden kurtulup ihlası kazanabilir.}
İhlas Risalesi – 8

[1] https://www.youtube.com/watch?v=ZUG_N8-wQRs

 

Loading

No ResponsesOcak 21st, 2025

KURAN-I KERİM’DE HELAL VE HARAM KAVRAMI

KURAN-I KERİM’DE HELAL VE HARAM KAVRAMI[1]

 

Kuranı Kerimde helal ve haram kavramı.


Kur’an-ı Kerim’de helal ve haram kavramları, Müslümanların hayatlarını düzenleyen temel ilkelerdir. Bu kavramlar, Allah’ın koyduğu sınırlar ve yasaklarla insanlara dünya ve ahiret mutluluğu sağlamak için belirlenmiştir. Kur’an’da helal ve haram konuları detaylı bir şekilde açıklanarak insanlara doğru ve yanlışı ayırt etme rehberi sunulmuştur.

1. Helal ve Haramın Tanımı

Helal: İslami terminolojide “helal”, Allah’ın izin verdiği, yapılması ve tüketilmesi serbest olan şeyleri ifade eder. Allah, kullarına helal olan nimetleri ve yolları göstermiştir. “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan helal ve temiz şeylerden yiyin.” (Bakara, 168)

Haram: Haram ise Allah’ın yasakladığı, yapılması ve tüketilmesi yasak olan şeylerdir. Haram olan şeyler, bireye ve topluma zarar verdiği için yasaklanmıştır. “De ki: Bana vahyolunanlar arasında yiyen kimseye haram edilmiş bir şey bulamıyorum; ancak ölü hayvan, akıtılmış kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanlar hariç.” (En’am, 145)

2. Helal ve Haramın Kaynağı

Kur’an, helal ve haramın belirlenmesinin yalnızca Allah’a ait olduğunu vurgular. İnsanlar helal ve haram konusunda kendi başlarına hüküm koyamazlar. “Onlar için Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal sayanlar, Allah’a ortak koşmuş olurlar.” (Nahl, 116)

3. Helal Kılınan Şeyler

Yiyecek ve İçecekler: Kur’an’da, temiz olan yiyeceklerin ve içeceklerin helal olduğu belirtilir. “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin.” (Bakara, 172)

Çalışma ve Kazanç: Helal rızık elde etmek, Kur’an’da teşvik edilir. Kazancın dürüst ve emekle elde edilmesi gereklidir. “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm, 39)

4. Haram Kılınan Şeyler

Yiyecek ve İçeceklerde Haramlar: Kur’an, belli yiyeceklerin haram olduğunu açıkça belirtir. Bunlar; ölü hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanlardır. (Maide, 3)

Faiz (Riba): Kur’an, faizi (riba) haram kılar. Faiz, sosyal adaletsizliğe yol açtığı için yasaklanmıştır. “Allah, faizi haram, ticareti helal kılmıştır.” (Bakara, 275)

İçki ve Kumar: İçki ve kumar, birey ve toplum üzerinde zararlı etkiler bıraktığı için haram kılınmıştır. “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun.” (Maide, 90)

Haksız Kazanç: Hile, yalan ve haksız kazanç elde etme yasaklanmıştır. “Birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin.” (Bakara, 188)

5. Helal ve Haramda Kolaylık İlkesi

Kur’an, haram konusunda insanlara bir zorluk getirmek istemediğini ve zor durumda kalanlar için kolaylık sunduğunu ifade eder. “Kim zorda kalırsa, başkasına saldırmaksızın ve sınırı aşmaksızın yemesinde bir günah yoktur.” (Bakara, 173) Bu ayet, hayati durumlarda haramların zorunlu hallerde yenebileceğini ifade eder.

6. Helal ve Haramın Hikmetleri

Helal ve haram kılınan şeylerin birçok hikmeti bulunmaktadır:

Sağlık: Kur’an’da haram kılınan yiyecek ve içeceklerin çoğu insan sağlığına zararlıdır.

Toplumsal Düzen: Faiz, haksız kazanç, içki ve kumar gibi haramlar, toplumsal düzeni bozduğu için yasaklanmıştır.

Ahlaki Yükseliş: Haram kılınan davranışlar, insanın manevi temizliğini bozabileceği için yasaklanmıştır.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim, helal ve haram sınırlarını belirleyerek, insanların dünya ve ahiret hayatını düzenlemeyi amaçlar. Helal olanlar, insanın faydasına olan, sağlıklı, temiz ve ahlaki olarak uygun şeylerdir. Haramlar ise insanın sağlığına, ahlakına veya topluma zarar veren şeylerdir. Bu sınırlar, Müslümanların yaşamlarını kolaylaştırmayı ve onları doğru yolda tutmayı hedefler. Helal ve haram kavramları, insanın hem dünyevi hem de manevi gelişimi için belirlenmiş ilahi prensiplerdir.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Helal ve Haram Kavramı
Helal ve haram kavramları, İslam dininin temel taşlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de bu kavramlar, insanlara doğru yolu göstermek, onları kötülüklerden korumak ve mutluluk dolu bir hayat sürmelerini sağlamak amacıyla sıkça tekrarlanır.
Helal Nedir?
Helal, İslam dinine göre yapılması caiz olan, dinin yasaklamadığı her türlü davranış, söz veya düşünceye denir. Helal olan şeyler, insanın hem dünya hayatında hem de ahirette mutluluğunu sağlar. Kur’an-ı Kerim’de helal olarak belirtilen birçok konu bulunmaktadır. Bunlardan bazıları;
* Helal Gıdalar: Kur’an, helal ve haram gıdaları açıkça belirtir. Domuz eti, kan, ölü hayvanlar gibi bazı besinler haram kılınırken, temiz su, süt, bal gibi besinler ise helal olarak kabul edilir.
* Helal Kazanç Yolları: Kur’an, helal kazanç yollarına önem verir. Hırsızlık, rüşvet, dolandırıcılık gibi haram yollarla kazanılan malların haram olduğu belirtilir.
* Helal Evlilik: Evlilik, İslam’da kutsal bir kurumdur. Kur’an, evliliğin helal yollarını ve sınırlarını belirtir. Zina, evlilik dışı ilişkiler gibi davranışlar ise haram kılınır.
Haram Nedir?
Haram, İslam dinine göre yapılması kesinlikle yasaklanan her türlü davranış, söz veya düşünceye denir. Haram olan şeyler, insanın hem dünya hayatında hem de ahirette zararınadır. Kur’an-ı Kerim’de haram olarak belirtilen birçok konu bulunmaktadır. Bunlardan bazıları;
* Şirk: Allah’a ortak koşmak en büyük günahlardan biridir ve haramdır.
* Küfür: Allah’ı inkar etmek ve peygamberleri yalanlamak da haramdır.
* Zina: Evlilik dışı ilişkiler İslam’da kesinlikle yasaktır.
* Faiz: Faiz almak ve vermek haramdır.
* Alkol ve Uyuşturucu: Alkol ve uyuşturucu kullanmak haramdır.
Helal ve Haramın Önemi
Helal ve haram kavramları, Müslümanların hayatının her alanında önemli bir yer tutar. Bu kavramlar sayesinde Müslümanlar, doğru ve yanlış arasındaki farkı daha iyi anlar ve hayatlarını bu doğrultuda şekillendirirler. Helal ve haram kavramlarının önemi şu şekilde sıralanabilir:
* İmanın Güçlenmesi: Helal ve haram bilinci, insanın imanını güçlendirir ve Allah’a olan bağlılığını artırır.
* Toplumsal Barış: Helal ve haram kurallarına uyulması, toplumda huzur ve güvenliği sağlar.
* Bireysel Mutluluk: Helal olan şeylerle uğraşmak, insanın iç huzurunu ve mutluluğunu artırır.
* Ahiret Mutluluğu: Helal ameller işleyenler, ahirette büyük bir mükafatla karşılaşacaklardır.
Sonuç olarak, helal ve haram kavramları, İslam dininin temel taşlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de bu kavramlar, insanlara doğru yolu göstermek ve onları mutlu bir hayat sürmeye teşvik etmek amacıyla detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Müslümanlar, helal ve haram bilincine sahip olarak, hem dünya hayatında hem de ahirette başarılı bir yaşam sürebilirler.

***********   

Mankurta çevrilen insanlar.

Son günlerde sürekli gündeme gelen ve normal insanların kızmakla dahi yapmayacağı vahşetler, büyük bir bozulmanın ve bünyedeki bir değişimin neticesidir.
Bozuk ve bozulan gıdalar, insanları da bozuyor.
Gıdalardaki değişim, insanları da değiştirip, Mankurta dönüştürüyor.
Tıpkı evvelden ölünün arkasından 52.gün yapılırdı.
Zira o günde vücut dağılır, oynak yerler birbirinden ayrılırdı.
Şimdi ise raflarda, kimyasallardan dolayı bozulmayıp çürümeyen gıdalar gibi, cesedi bir kaç yıl çürümeden kalabiliyor.
İslamın helal ve temiz gıda üzerinde ısrarla durması boşuna değildir.
Bir çok hikmetleri vardır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=gE9WRhjbA-k

Loading

No ResponsesOcak 21st, 2025