Bediüzzaman Said Nursi’nin Asarı Bediiyye adlı eseri ve Külliyatında KÜRTLER -2-
Bediüzzaman Said Nursi’nin Asarı Bediiyye adlı eseri ve Külliyatında KÜRTLER -2-
Bediüzzaman’ın bu konudaki yaklaşımı, ırkî bir tahlilden ziyade, temelini Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’den alan “Uhuvvet-i İslamiye” (İslam Kardeşliği) ve “içtimaî adalet” prensipleri üzerine kurar. Onun nazarında Kürtler, İslam ümmetinin ayrılmaz, mühim ve kahraman bir cüz’üdür.
İşte bu bakış açısını tasvir eden ana başlıklar ve dayandığı esaslar:
1. Uhuvvet-i İslamiye (İslam Kardeşliği) ve Menfi Milliyetçiliğin Tenkidi
Bediüzzaman Said Nursi, ırkçılığı ve ayrılıkçı (menfi) milliyetçiliği “Asabiyet-i Cahiliye”nin bir tezahürü olarak görür ve şiddetle tenkit eder. Ona göre milliyet fikri iki kısımdır: “Müsbet Milliyet” ve “Menfi Milliyet”.
• Müsbet Milliyet: Hayat-ı içtimaiyenin (toplumsal hayatın) derûnî bir ihtiyacından kaynaklanır. Bu, tearüf (tanışma) ve teavün (yardımlaşma) esasına dayanır.
• Menfi Milliyet: Başka ırklara karşı adavet (düşmanlık) ve tenâkür (birbirini inkâr etme) üzerine kuruludur. Başkalarını yutmakla beslenir ve İslam kardeşliğine zıttır.
Bediüzzaman, Kürtler ve Türkler arasındaki bağı, ırk bağından çok daha kuvvetli olan İslamiyet bağıyla izah eder.
Dayandığı Ayet (Tearüf Prensibi):
Kur’an-ı Kerim, kavimlere ayrılmanın hikmetini şöyle beyan eder ( Meali):
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât Suresi, 13. Ayet)
Müradifler ve İlgili Kavramlar:
• Tearüf: Birbirini tanıma, bilme. (Ayetin hedefi)
• Teavün: Yardımlaşma. (Tearüf’ün neticesi)
• Tenâkür: Birbirini inkâr etme, yok sayma. (Menfi milliyetçiliğin esası)
• Tahâsum: Düşmanlık etme. (Menfi milliyetçiliğin neticesi)
• Uhuvvet: Kardeşlik.
• Asabiyet: Kavmiyetçilik, ırkçılık.
Risale-i Nur’dan İktibas:
Bediüzzaman, bu ayeti Mektubat’ta tefsir ederken şöyle der:
“Fikr-i milliyet iki kısımdır. Bir kısmı menfîdir, şeâmetlidir, zararlıdır; başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise, muhâsamet ve keşmekeşe sebeptir. Onun içindir ki, Hadîs-i Şerifte ferman etmiş: ‘İslâmiyette asabiyet-i cahiliye yoktur.’ … Diğer kısmı müspet milliyettir ki; hayat-ı içtimaiyenin ihtiyac-ı derûnîsinden ileri geliyor; teâvüne, tesânüde sebeptir; uhuvvet-i İslâmiyeyi kuvvetlendirir… Zîrâ o müspet fikr-i milliyet, İslâmiyete hâdim (hizmetkâr) olur, kal’a olur…”
(İktibas: Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Üçüncü Mebhas)
2. Teşhis ve Tedavi: Cehalet, Zaruret, İhtilaf ve “Medresetüz-Zehra” Projesi
Bediüzzaman, Eski Said döneminde, özellikle Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu vilayetlerinin içtimaî dertlerine bir teşhis koyar. Bu teşhis üç kelimeden ibarettir: “Cehalet, Zaruret (fakirlik), İhtilaf (ayrılık).”
Tedavi olarak da bu üç hastalığa karşı üç ilaç sunar: “Marifet (eğitim), Sanat (teknoloji/üretim), İttifak (birlik).”
Bu tedavinin merkezi ise onun en büyük hayali olan “Medresetüz-Zehra”dır. Bu, Doğu’da (Van’da) kurulmasını teklif ettiği, din ilimleri (ulum-u diniye) ile fen ilimlerinin (fünun-u medeniye) birlikte okutulacağı bir İslam Darü’l-Fünunu (Üniversitesi) projesidir.
Dayandığı Ayet (İlim ve Cehalet Farkı):
Eğitimin (marifetin) cehalete üstünlüğü, Kur’an’ın temel mesajlarındandır ( Meali):
…قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ…
“…(Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer Suresi, 9. Ayet’ten bir bölüm)
Müradifler ve İlgili Kavramlar:
• Marifet: İlim, eğitim, bilgi.
• Fünun-u Medeniye/Cedide: Fen bilimleri, modern bilimler.
• Ulum-u Diniye: Din ilimleri.
• Mezc: İki şeyi birbiriyle karıştırmak, kaynaştırmak.
• İhtilaf: Anlaşmazlık, ayrılık.
• İttifak: Birlik, uyuşma.
Risale-i Nur’dan İktibas (Üç Lisan Meselesi):
Bediüzzaman, Münazarat adlı eserinde bu üniversitenin eğitim diline dair meşhur tesbitini yapar. Bu tesbit, bölgenin gerçeklerine ve İslami kimliğe ne kadar ehemmiyet verdiğini gösterir:
“Sual: …Maksadını müphem bırakma, ne istersin?
Cevap: … Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc; ve lisân-ı Arabî vâcip, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak.”
(İktibas: Münazarat)
Bu formülün izahı şöyledir:
• Arapça Vacip: Çünkü Kur’an’ın ve din ilimlerinin temel dilidir.
• Türkçe Lâzım: Çünkü devletin resmi dilidir, idari ve medeni ilimler için gereklidir.
• Kürtçe Caiz: “Caiz” kelimesi burada fıkhî manada “yapılabilir, meşrudur” anlamındadır. Yani, bölge halkının (Kürtlerin) ana dilde eğitim görmesinin (lisan-ı mahallî) doğal ve İslami bir hak olduğunu, bunun yasaklanamayacağını ifade eder.
3. İttihad-ı İslam (İslam Birliği) ve Tefrika Uyarısı
Bediüzzaman, Kürtlerin ve Türklerin bin yıldır İslam’ın bayraktarlığını yapmış iki kardeş unsur olduğunu ısrarla vurgular. Dış güçlerin (ecnebilerin) bu iki unsuru birbirine düşürmek için “menfi milliyetçilik” fikrini aşıladığını belirtir. Çözümün, ırkî bağlara değil, “Hablullah” (Allah’ın ipi) olan Kur’an’a sarılmak olduğunu söyler.
Dayandığı Ayet (Birliktelik Emri):
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناًۚ…
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasını6z.” (Âl-i İmrân Suresi, 103. Ayet)
Müradifler ve İlgili Kavramlar:
• İ’tisam: Sımsıkı sarılmak.
• Hablullah: Allah’ın ipi (Kur’an, İslam).
• Tefrika: Bölünme, parçalanma.
• İttihad-ı İslam: İslam Birliği.
4. İçtimaî Adalet ve Hukukun Üstünlüğü
Bediüzzaman, Kürtlerin veya başka herhangi bir unsurun maruz kaldığı haksızlıklara karşı “adalet-i mahza”yı (mutlak adalet) savunur. Ona göre, bir mü’minin hakkı, kavmiyetine veya statüsüne bakılmaksızın korunmalıdır. Adaletin, ırkî veya siyasi mülahazalara feda edilmesine şiddetle karşı çıkar.
Dayandığı Ayet (Mutlak Adalet Emri):
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَٓاءَ لِلّٰهِ وَلَوْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ اَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالْاَقْرَب۪ينَۚ اِنْ يَكُنْ غَنِياًّ اَوْ فَق۪يراً فَاللّٰهُ اَوْلٰى بِهِمَا فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوٰٓى اَنْ تَعْدِلُواۚ وَاِنْ تَلْـوُٓ۫ا اَوْ تُعْرِضُوا فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِما تَعْمَلُونَ خَب۪يراً
“Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdard8ır.” (Nisâ Suresi, 135. Ayet)
Müradifler ve İlgili Kavramlar:
• Adalet-i Mahza: Mutlak adalet (Suçun şahsiliği prensibi, masumların zarar görmemesi).
• Kıst: Adalet, hakkaniyet.
• Zulüm: Haksızlık, adaletsizlik.
Netice
Bediüzzaman Said Nursi’nin tesbitleri, Kürtleri ırki bir azınlık olarak değil, İslam ümmetinin temel ve asil bir unsuru olarak ele alır. Onların dinî, içtimaî ve maarif seviyelerinin yükselmesini, ümmetin genel selametinin bir parçası olarak görür. Çözümü ırkçılıkta (menfi milliyetçilikte) veya tefrikada değil, Kur’an’ın “uhuvvet” (kardeşlik), “tearüf” (tanışma), “adalet” ve “ilim” (marifet) prensiplerine sarılmakta bulur.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
10/11/2025