SON MAKALELER-YOUTUBE’LERİM ve SON YAZILARIM

  1.  SON MAKALELER

  2. SON MAKALELER – 2 –

  3. CHATGPT’ DE ARA:  ChatGPT – Türkiye | OpenAI 

  4. Tesbitler – islam bilgi arşivi » Blog Archive » CHATGPT VE YAPAY ZEKA SOHBETLERİ VE

  5. MAKALELER

  6. CHATGPT VE YAPAY ZEKA SOHBETLERİ-2-

  7. SESLİ-VİDEO-ZENGİN İSLAM BİLGİ ARŞİVİ Uygulama indir 

   https://drive.google.com/file/d/1CTPZ5oSy006aSfsCh5-9BUVcUKRjbi12/view?usp=drivesdk

  6- 6 ŞUBAT DEPREMİ: *DEPREMLE İMTİHANIMIZ DEVAM EDİYOR

   7- YOUTUBE’LER VE TELEGRAMLAR

  8- GAZZE VE İSRAİL VAHŞETİ-YAHUDİLİK

 

   9- İSLAM BİLGİ ARŞİVİ LİNKLERİ-TÜM DOSYALAR TEK BİR LİNKTE

10-Ahiret ahvali- Mehmet Özçelik’in kitabını özetler misin?

11-Risale-i Nur Külliyatı’ndan Konularına Göre VECİZ SÖZLER- Mehmet Özçelik’in kitabını özetler misin?

WHATSAPP’TA TAKİP ET
İSLAM BİLGİ ARŞİVİ
https://whatsapp.com/channel/0029VaekzTeIyPtKQ2dbGh20

Radyo Mehmet Özçelik

www.mehmetözçelik.com.tr

 

       

Loading

No ResponsesOcak 24th, 2021

ARŞİVİM ve NURLU HAKİKATLER APK-SI-

https://archive.org/details/@mozcelik02

*NURLU HAKİKATLER APK-SI-İNDİR-İZİN VER

https://cloud.degoo.com/share/5W5sX7_c8r8V7ip72skheQ 

 

 

 
 

Loading

No ResponsesOcak 1st, 2021

TÜM YOUBE VİDEOLARI TEK BİR LİNKTE

MEHMET ÖZÇELİK- Tüm Eserleri

KUR’AN DENİZİNDEN DAMLALAR-TEFEKKÜR DÜNYASI-SESLİ ESERLER

KURAN DENİZİNDEN DAMLALAR-624 video

TEFEKKÜR –484 video

TEFEKKÜR-TEFSİR-KURAN-ALLAH-AHİRET-MUHTELİF KONULAR

NURLU HAKİKATLAR- 424 video

Loading

No ResponsesMayıs 23rd, 2020

YOTUBEDEKİ KONULARINA GÖRE VİDEOLARIM-2-

TESBİTLER

KUR’AN-I KERİM VE TEFSİR

TEFSİR DERSLERİ

TEFEKKÜR DÜNYASI

KUR’AN-I KERİM VE TEFSİR- ARAPÇA CELALEYN ÜZERİNE

HAYATA DAİR-TEFEKKÜR DÜNYAMIZDAN

Loading

No ResponsesMayıs 20th, 2020

YOTUBEDEKİ KONULARINA GÖRE VİDEOLARIM

YOTUBEDEKİ KONULARINA GÖRE VİDEOLARIM

 

TEFEKKÜR DÜNYASI

https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVXVX9aw4IdwiusGEaSynljy

SESLİ İBRETLİ- DÜŞÜNDÜREN ESERLER

https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVX1WF4TPZhoDEhXYnYJgwiU

ARAPÇA CELALEYN TEFSİRİ

https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVWSE4Wv7SC36FbTsfeJYQLL

 

Loading

No ResponsesMayıs 19th, 2020

TELEGRAM ARŞİVİ

ARŞİV-SESLİ ESERLER-MAKALELER
https://t.me/Tesbitler

https://t.me/tesbitler02

https://t.me/tesbitlerpdf

https://t.me/kddtefsir 

https://t.me/kurandenizindendamlalar   

https://t.me/radyosohbetlerimp3

https://t.me/tefekkurdunyasi 

Loading

No ResponsesMart 4th, 2020

MASAÜSTÜ RADYO PLAYER-İNDİR-BİLGİSAYARINDA DİNLE

Loading

No ResponsesKasım 12th, 2019

TEFSİR VE SOHBET VİDEOLARI

KUR’AN DENİZİNDEN DAMLALAR-TEFEKKÜR DÜNYASI-SESLİ ESERLER

https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVUaKOcG2_ckoYyETBkd6M_P

KURAN DENİZİNDEN DAMLALAR-624 video

https://www.youtube.com/playlist?list=PLQgK90GAEjg4Zl5B4qjz4kRWbolcb9Md

TEFSİR DERSLERİ

https://www.youtube.com/playlist?list=PLQgK90GAEjjViGYF5mLMKNNOmA07Nlkg

CELALEYN ÜZERİNE

https://www.youtube.com/playlist?list=PLQx5BUZ40juu5a3z8NPhFsv9e96x6oGgU

KURAN DENİZİNDEN DAMLALAR

https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVWxzl9g1JrFTZbeoYJe_GVr

ARAPÇA CELALEYN TEFSİRİ

https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVWSE4Wv7SC36FbTsfeJYQLL

SESLİ ÇANTAY MEALİ https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVU1guCMJYzeMrZKc2fxpcjj

TEFSİR DERSLERİ

https://www.youtube.com/playlist?list=PLQgK90GAEjjViGYF5mLMKNNOmA07Nlkg

 

Loading

No ResponsesEkim 2nd, 2019

DEV ARŞİV-1-

Loading

No ResponsesAğustos 11th, 2019

PLAY STORE- DAKİ UYGULAMAM

https://goo.gl/tbJDWm

Loading

No ResponsesAğustos 5th, 2019

TÜM UYGULAMALARIM

TÜM UYGULAMALARIM

Play store uygulaması- NURLU HAKİKATLAR-indir-izin ver ve Yükle

https://cloud.degoo.com/share/5W5sX7_c8r8V7ip72skheQ

 

Loading

No ResponsesTemmuz 28th, 2019

Bediüzzaman’a göre Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusu ile ilgili ne gibi tarif ve ölçü verilmektedir?

Bediüzzaman’a göre Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusu ile ilgili ne gibi tarif ve ölçü verilmektedir?


Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusuna büyük önem atfetmiş ve bu konuda İslam’ın safiyetini koruma açısından önemli ölçüler sunmuştur. Bidat, dinde olmayan bir şeyin sonradan eklenmesi ve dinin aslındanmış gibi sunulması anlamına gelir. Bediüzzaman, bidatları İslam’ın ruhuna zarar veren bir hastalık olarak görmüş ve bunlardan sakınılmasını öğütlemiştir. Risale-i Nur Külliyatı’nda bidatla ilgili şu temel ölçü ve tariflere yer verilir:

1. Bidatın Tanımı ve Tehlikesi

Bediüzzaman, bidatı dinin aslında bulunmayan yenilikler olarak tanımlar. Bidatlar, ibadet ve itikatta dinin temel kaynaklarına (Kur’an ve sünnet) uygun olmayan yeniliklerdir.

Bidatların dinin özüne zarar verdiğini, safiyetini bozduğunu ve toplumda dini yozlaşmaya yol açtığını ifade eder.

Bidatların özellikle İslam’ın ihya ve tecdid hareketlerine zarar verdiğini belirtir.

Örnek: “Bidalar, sünnet-i seniyyenin zıddı olan sapmalardır ve İslam’ın ruhani hayatını karartan perdeler gibidir.”

2. Sünnet-i Seniyyenin Önemi

Risale-i Nur’da sünnet-i seniyye, bidatlara karşı en güçlü kalkan olarak tarif edilir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayat tarzı, ahlakı ve uygulamaları, dinin değişmez temelini oluşturur.

Müslümanlar, ibadet ve muamelatlarını sünnete uygun şekilde sürdürdüklerinde bidatlardan korunurlar.

Alıntı: “Ehl-i bid’aya karşı en kuvvetli silah, sünnet-i seniyyeye ittibadır.”

3. Bidatın Türleri

Hakiki Bidat: Dinin temel esaslarına aykırı olan, açık şekilde yanlış ve batıl olan bidatlardır.

Adat-ı Hasene (Güzel Adetler): Dine aykırı olmayan, dünya işleriyle ilgili yeniliklerdir. Bu tür yeniliklerin dini boyutu olmadığından bidat kapsamına girmez. Örneğin, teknolojik yenilikler gibi.

Not: Bediüzzaman, dini hassasiyetle ibadette bidata yaklaşılmaması gerektiğini vurgularken, teknolojik ve dünyevi yeniliklerin makul olduğunu belirtir.

4. Bidat ve Tecdid Arasındaki Fark

Tecdid, İslam’ın özünü koruyarak, onu çağın şartlarına uygun bir şekilde yeniden ihya etmeyi ifade eder. Tecdid hareketleri, İslam’ın safiyetini korur ve mücedditler tarafından gerçekleştirilir.

Bidat ise dinin aslını değiştirme ve özüne zarar verme amacını taşır. Bu nedenle Bediüzzaman, bidatla tecdidi net bir şekilde ayırır.

Örnek: “Tecdid, İslam’ın aslına dönmeyi ifade ederken, bidat İslam’ın aslını bozan bir tehlikedir.”

5. Bidatlara Karşı Mücadele

Bidatlarla mücadele için yapılması gereken en önemli şey, İslam’ın asli kaynaklarına sarılmak, Kur’an ve sünneti merkeze almaktır.

Bediüzzaman, bidatlara karşı mücadelenin bir nevi iman hizmeti olduğunu ifade eder ve Risale-i Nur’un bu mücadelede önemli bir vazife gördüğünü belirtir.

Alıntı: “Risale-i Nur, asrın ihtiyaçlarına uygun şekilde sünnet-i seniyyeyi ihya ederek bidatların karşısında set çeker.”

6. Zararlı Bidatların Sonuçları

Bidatlar, ümmetin birlik ve beraberliğini zedeler.

Dini yozlaşmaya neden olur ve bidatların yaygınlaşması Allah’ın rızasını kaybetmeye yol açabilir.

Peygamber Efendimizin hadislerinde bidatların cehenneme götüren yollar olarak nitelendirildiği vurgulanır.

Sonuç

Bediüzzaman Said Nursi’ye göre bidatlardan uzak durmak, sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılmakla mümkündür. Risale-i Nur Külliyatı, bu konuda Müslümanlara rehberlik ederek, iman ve ibadette bidatlardan sakınma noktasında ölçüler sunar. Bediüzzaman, İslam’ın safiyetini bozan bu tür yanlışlara karşı iman hakikatlerinin tecdidi ve sünnetin ihyası ile mücadele edilmesi gere

Loading

No ResponsesOcak 20th, 2025

ABD derin devleti ve faaliyetleri.

ABD derin devleti ve faaliyetleri.


ABD derin devleti, genellikle hükümetin resmi yapılarının dışında ve halka açık olmayan gizli bir güç ağı olarak tanımlanır. Bu terim, özellikle ABD’nin iç ve dış politikalarını etkileyen gizli, örgütsel ya da kurumsal bir yapıya işaret eder. Ancak bu kavram, zaman zaman devlet içinde güçlü bürokratik ve kurumsal aktörlerin, demokratik süreçlerin ötesinde politika üzerinde etkili olduğu iddialarıyla gündeme gelmiştir.

ABD Derin Devleti: Tanım ve Anlam

1. Tanım:

Derin devlet, genellikle demokratik yollarla seçilen hükümetten bağımsız veya ona paralel çalışan, gizli, güçlü ve etkili gruplar veya kurumlardan oluştuğu iddia edilen bir yapıdır.

ABD bağlamında, bu kavram genellikle istihbarat teşkilatları (CIA, NSA, FBI), ordu, büyük iş dünyası, medya ve lobi grupları gibi güç odaklarıyla ilişkilendirilir.

2. Hedefler:

Devletin uzun vadeli çıkarlarını korumak.

Küresel düzeni şekillendirmek ve ABD’nin hegemonyasını sürdürmek.

Resmi hükümet politikalarının ötesinde stratejik çıkarları gözetmek.

Derin Devlet Faaliyetleri İddiaları

ABD derin devletinin varlığına ilişkin teoriler, aşağıdaki alanlarda etkili olduğu iddialarını içerir:

1. Dış Politika ve Müdahaleler

ABD’nin dış politikasında gizli operasyonlar, rejim değişiklikleri ve askeri müdahaleler sıklıkla derin devletle ilişkilendirilir.

CIA’nın Soğuk Savaş dönemindeki faaliyetleri, örneğin 1953 İran darbesi (Operasyon Ajax), Şili’de Salvador Allende’nin devrilmesi ve Nikaragua’daki Contra operasyonları, derin devletin etkisine örnek olarak gösterilir.

Küresel enerji ve stratejik kaynaklar üzerindeki kontrol çabaları da bu kapsamda değerlendirilir.

2. İç Politika ve Baskılar

İç siyasette, kritik olayların (ör. John F. Kennedy suikastı, 9/11 saldırıları) derin devlet unsurları tarafından etkilenmiş olabileceği öne sürülür.

Bazı teoriler, ulusal güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanması, gözetim politikaları ve medya manipülasyonu gibi faaliyetleri de derin devletin etkisine bağlar.

3. Ekonomik ve Finansal Güç

ABD ekonomisini kontrol eden büyük bankalar, finansal kuruluşlar ve şirketler de derin devletin bir parçası olarak görülür.

Federal Rezerv Sistemi gibi yapılar ve büyük ekonomik krizlerin yönetimi, bu kapsamda analiz edilir.

4. İstihbarat ve Gözetim Faaliyetleri

NSA’nın geniş çaplı gözetim programları ve Amerikan vatandaşlarının izlenmesi, derin devletin bireysel hak ve özgürlükleri tehdit ettiği iddialarına örnek olarak gösterilir.

Edward Snowden’ın 2013’te ifşa ettiği PRISM programı gibi projeler, derin devletin gözetim gücüne işaret eden örneklerdir.

Derin Devletin Temel Unsurları

ABD derin devletiyle ilişkilendirilen kurumlar ve aktörler şunlardır:

1. İstihbarat Teşkilatları: CIA, FBI, NSA gibi kurumların, özellikle Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında küresel operasyonları şekillendirdiği iddia edilir.

2. Askeri-Endüstriyel Kompleks: Savunma sanayisi şirketleri (ör. Lockheed Martin, Raytheon) ve Pentagon, ABD’nin savaş ekonomisinde belirleyici bir rol oynar.

3. Lobicilik Grupları: Özellikle İsrail lobisi (AIPAC), enerji şirketleri ve büyük ilaç şirketleri, politikaların şekillenmesinde etkili görülür.

4. Finansal Kurumlar ve Medya: Büyük bankalar, Wall Street ve medya organlarının, kamuoyu algısını yönlendirmede ve politika oluşturulmasında kritik bir rol oynadığı düşünülür.

Derin Devletin Eleştirileri

1. Demokratik Süreçlere Müdahale: Demokratik yollarla seçilen hükümetlerin iradesini hiçe saydığı iddia edilir.

2. Küresel Güç Mücadelesi: ABD’nin diğer ülkelerdeki karışıklıkları artırarak kendi çıkarlarını koruma politikası eleştirilir.

3. Şeffaflık Eksikliği: Derin devlet, faaliyetlerini halka ve yöneticilere açıklamaktan kaçınmakla suçlanır.

Komplo Teorileri ve Gerçeklik

Tarihsel olaylar ve belgeler, devlet kurumlarının zaman zaman hükümetin kontrolü dışında hareket edebildiğine dair örnekler sunmaktadır.

Sonuç:
ABD derin devleti, resmi devletin ötesinde bir güç ağı olarak algılanır. Bu yapı, iç ve dış politikaları etkilediği iddia edilen istihbarat teşkilatları, askeri-endüstriyel kompleks ve finansal aktörler gibi unsurlardan oluşur. Ancak bu kavramın doğruluğu ve kapsamı, somut kanıtların eksikliği nedeniyle tartışmalı kalmaya devam etmektedir.

@@@@@@

ABD de derin devleti temsil edip faaliyet gösteren Biden gibi Şahsiyetler ve bilinen kimler ve temsilcileri hangileridir?
ABD’de derin devleti temsil ettiği iddia edilen şahsiyetler, genellikle kamuoyunda büyük siyasi, ekonomik veya askeri güce sahip olan kişilerle ilişkilendirilir. Bu şahıslar arasında başkanlar, istihbarat teşkilatlarının yöneticileri, büyük şirketlerin CEO’ları ve finans dünyasının önde gelen isimleri yer alabilir. Ancak bu tür iddialar genellikle komplo teorisi düzeyindedir ve somut kanıtlara dayandırılması zordur. Aşağıda, derin devletle ilişkilendirilen bazı kişiler ve gruplar açıklanmıştır.

1. Başkanlar ve Siyasi Liderler

Bazı ABD başkanlarının veya yüksek düzeyli politikacıların derin devletin etkisi altında olduğu veya doğrudan onun temsilcisi olarak hareket ettiği iddia edilmiştir:

Joe Biden: Biden’ın uzun siyasi kariyeri, özellikle ABD’nin dış politikadaki müdahaleci tutumunu desteklemesi ve büyük finansal kurumlarla ilişkileri nedeniyle bazı çevrelerce derin devletle bağlantılı olarak değerlendirilmiştir.

George H. W. Bush: Eski CIA Direktörü olması ve ABD’nin küresel müdahaleci politikalarını desteklemesi, Bush’un derin devletle bağlantılı olduğu iddialarını güçlendirmiştir.

Barack Obama: Obama’nın küreselci politikaları ve ulusal güvenlik politikalarındaki uzlaşmacı yaklaşımı, derin devletin çıkarlarına hizmet ettiği şeklinde yorumlanmıştır.

Donald Trump: Trump, seçim kampanyasında derin devletle mücadele edeceğini iddia etmiştir. Ancak başkanlığı sırasında özellikle istihbarat teşkilatlarıyla yaşadığı çekişmeler, onun da derin devletin etkisi altında olduğu veya onunla mücadele ettiği tartışmalarına yol açmıştır.

2. İstihbarat ve Askeri Figürler

ABD derin devletiyle en sık ilişkilendirilen kurumlar arasında CIA, FBI, NSA ve Pentagon gelir. Bu kurumların liderleri, gizli operasyonlar ve müdahaleler nedeniyle eleştirilmiştir:

John Brennan: Eski CIA Direktörü olan Brennan, özellikle Obama döneminde Orta Doğu’daki drone saldırıları ve rejim değişikliği operasyonları nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.

James Clapper: Eski Ulusal İstihbarat Direktörü, NSA’nın gözetim programlarını savunması ve küresel istihbarat faaliyetleriyle dikkat çekmiştir.

Dick Cheney: Eski Başkan Yardımcısı ve savunma sanayiyle yakın bağları nedeniyle derin devletin çıkarlarını temsil ettiği iddia edilmiştir.

Donald Rumsfeld: Savunma Bakanı olarak Irak Savaşı’nı yöneten Rumsfeld, askeri-endüstriyel kompleksi temsil eden figürlerden biri olarak değerlendirilir.

3. Ekonomik ve Finansal Temsilciler

Büyük finansal kurumların ve şirketlerin liderleri, ABD derin devletinin ekonomik çıkarlarını temsil eden figürler olarak görülür:

Alan Greenspan ve Jerome Powell: Federal Rezerv Başkanları, ABD ekonomisini kontrol eden finansal politikaları nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.

Jeff Bezos: Amazon’un kurucusu ve Washington Post’un sahibi olan Bezos, hem teknoloji hem de medya alanında büyük bir güce sahiptir ve derin devletin medya üzerindeki etkisini temsil ettiği iddia edilmiştir.

Elon Musk: Teknoloji ve savunma sanayiindeki (ör. SpaceX, Tesla) yatırımları nedeniyle ABD’nin küresel stratejik çıkarlarına hizmet ettiği ileri sürülmüştür.

George Soros: Küresel düzeydeki fonları ve siyasi aktivizmi nedeniyle derin devletin “küreselci kanadını” temsil ettiği iddiaları sıkça dile getirilmiştir.

4. Medya ve Düşünce Kuruluşları

Medya ve düşünce kuruluşları, kamuoyu algısını yönlendirmek ve ABD politikalarını şekillendirmekle suçlanır:

CNN, Fox News ve New York Times: Bu medya kuruluşları, ABD’nin dış politika müdahalelerini destekleyen yayınları nedeniyle eleştirilmiştir.

Council on Foreign Relations (CFR): Bu düşünce kuruluşu, ABD dış politikalarını şekillendiren elitlerin buluşma noktası olarak görülmektedir.

Trilateral Commission ve Bilderberg Grubu: Bu gruplar, küresel düzeyde derin devletin politikalarını belirleyen elit toplantılar olarak anılır.

5. ABD Derin Devletini Temsil Ettiği İddia Edilen Diğer Şahsiyetler

Henry Kissinger: ABD’nin eski Dışişleri Bakanı ve uluslararası stratejist, uzun yıllardır ABD dış politikasında etkili bir figür olarak görülür.

Bill Gates: Teknoloji dünyasındaki gücü ve küresel sağlık projeleri nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.

Zbigniew Brzezinski: Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı, ABD’nin küresel stratejik çıkarlarını savunan teorileri nedeniyle eleştirilmiştir.

Eleştiriler ve Gerçeklik Payı

Derin devletle ilişkilendirilen bu şahıslar ve kurumlar hakkındaki iddialar genellikle kesin kanıtlardan ziyade varsayımlara dayanır.

Bu kişiler ve gruplar, ABD’nin kurumsal yapısının bir parçasıdır ve politikaları doğrudan kamuoyuna yansır. Ancak bu politikaların derin devlet adına mı, yoksa ulusal çıkarlar için mi olduğu konusunda görüş birliği yoktur.

Sonuç

ABD’de derin devleti temsil ettiği iddia edilen şahıslar arasında başkanlar, istihbarat liderleri, askeri figürler, büyük finans kuruluşlarının yöneticileri ve medya sahipleri sayılabilir.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 20th, 2025

ALLAH HAYATI YARATTI İMTİHAN İÇİN

ALLAH HAYATI YARATTI İMTİHAN İÇİN[1]

 

Kuran-ı Kerim’de Hayat hakikati ile ilgili gerçekler.


Kur’an-ı Kerim, hayatın hakikatiyle ilgili derin mesajlar ve prensipler ihtiva etmektedir. Bu mesajlar, hayatın anlamını, amacını ve insanın dünyadaki rolünü ortaya koyar. Hayat, Kur’an’a göre geçici bir imtihan süreci ve ahirete hazırlık için bir fırsattır. İşte Kur’an-ı Kerim’de hayatın hakikatiyle ilgili temel gerçekler:

1. Hayatın Kaynağı Allah’tır

Hayatın kaynağı, her şeyi yaratan ve insana can veren Allah’tır. Hayatın varlığı ve devamı O’nun iradesine bağlıdır.

“O, her şeyi en güzel şekilde yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.” (Secde, 32/7)

“Sizi O yarattı ve size işitme, görme ve akıl verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Mülk, 67/23)

2. Hayat Geçici Bir İmtihan Alanıdır

Dünya hayatı, insanların davranışlarının sınandığı geçici bir imtihan yeridir. Asıl hedef ahiret hayatına hazırlanmaktır.

“O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2)

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise asıl hayattır. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64)

3. Hayatın Amacı Allah’a Kulluktur

İnsanın yaratılış amacı, Allah’a kulluk etmek ve O’nun rızasını kazanmaktır.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56)

“De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 6/162)

4. Hayat Bir Süre ile Sınırlıdır

Her insan için belirli bir ecel vardır. Bu süre dolduğunda dünya hayatı sona erer ve ahiret başlar.

“Hiçbir nefis, yarın ne kazanacağını bilemez. Hiçbir nefis, hangi yerde öleceğini de bilemez.” (Lokman, 31/34)

“Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçebilirler.” (A’râf, 7/34)

5. Hayat Ahiretin Tohumudur

Dünya hayatı, ahiretteki durumumuzu belirleyen bir hazırlık dönemidir. İnsan, bu hayatta yaptıklarıyla ahiretteki yerini şekillendirir.

“Kim ahiret kazancını isterse, biz ona kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da ondan veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şûrâ, 42/20)

“O gün, herkes yaptığı her iyiliği ve işlediği her kötülüğü karşısında bulur.” (Âl-i İmrân, 3/30)

6. Hayatın Geçici Süslerine Aldanılmamalıdır

Dünya hayatı, aldatıcı bir süs ve oyun olarak tanımlanır. Bu nedenle insanlar dünya nimetlerine aldanmamalı, ahiret için çalışmalıdır.

“Bilin ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, aranızda övünme ve mal ile evlat çoğaltma yarışından ibarettir.” (Hadîd, 57/20)

“Dünya hayatı, aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân, 3/185)

7. Hayatta Adalet ve İyilik Esastır

Kur’an, hayatın adalet ve iyilik üzerine inşa edilmesini emreder. İnsan, hem kendisine hem de çevresine karşı sorumludur.

“Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl, 16/90)

“Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim de zerre kadar kötülük işlerse onu görür.” (Zilzâl, 99/7-8)

8. Hayatın Değeri ve Şükrü

Hayat, Allah’ın bir nimeti olarak değerli görülmeli ve şükürle yaşanmalıdır. İnsan, bu nimeti Allah’ın rızasına uygun kullanmalıdır.

“Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.” (İbrahim, 14/7)

“De ki: O sizi yarattı ve size işitme, görme ve gönüller verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Mülk, 67/23)

9. Hayatın Sorumsuzca Yaşanması Yasaktır

İnsan, hayatını bilinçli bir şekilde yaşamalı, heva ve hevese uyarak sorumsuzca hareket etmemelidir.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın.” (Haşr, 59/18)

“O halde, boş kaldığında hemen (başka bir işe) koyul ve yalnızca Rabbine yönel.” (İnşirâh, 94/7-8)

10. Hayatın İhyası ve Korunması

Kur’an, hayatı ihya etmeyi (yaşatmayı) büyük bir değer olarak görür ve insanlara hayatı korumayı emreder.

“Kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Mâide, 5/32)

Kur’an-ı Kerim’de hayat, Allah’ın bir lütfu ve emaneti olarak tanımlanır. İnsanın görevi, bu hayatı bilinçli bir şekilde yaşamak, adaleti ve iyiliği yaymak, ahirete hazırlık yapmak ve yaratılış amacına uygun bir yaşam sürmektir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=_sCXijjRWG8

Loading

No ResponsesOcak 20th, 2025

ALLAH ÖLÜMÜ YARATTI İMTİHAN İÇİN.

ALLAH ÖLÜMÜ YARATTI İMTİHAN İÇİN.[1]

 

Kuran-ı Kerim’de Ölüm hakikati ile ilgili gerçekler.


Kur’an-ı Kerim, ölümün hakikati hakkında derin mesajlar ihtiva eder. Ölüm, insanın dünya hayatından ahiret hayatına geçişi olarak ifade edilir ve hayatın ayrılmaz bir gerçeği olarak kabul edilir. Bu konu, hem ölümün kaçınılmazlığı hem de ahiretle olan ilişkisi çerçevesinde açıklanır. İşte Kur’an-ı Kerim’de ölüm hakikati ile ilgili bazı temel gerçekler:

1. Ölüm Kaçınılmazdır

Her canlının ölümü tadacağı ifade edilir. İnsanların, ölümden kaçmasının mümkün olmadığı vurgulanır.

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût, 29/57)

“De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, mutlaka sizi bulacaktır. Sonra gaybı ve görüleni bilen Allah’a döndürüleceksiniz.” (Cuma, 62/8)

2. Ölüm Bir Sınavdır

Dünya hayatı bir imtihan yeridir ve ölümle bu sınav sona erer. İnsanlar ölümden sonra yaptıklarından hesaba çekilecektir.

“O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2)

3. Ölümün Zamanı ve Şekli Allah’a Aittir

İnsan ne zaman ve nasıl öleceğini bilemez. Bu bilgi sadece Allah’a mahsustur.

“Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.” (Lokman, 31/34)

“Eceli geldiğinde, Allah bir kimseyi asla ertelemez.” (Munâfikûn, 63/11)

4. Ölüm Ahiretin Kapısıdır

Ölüm, dünya hayatının sonu ve ahiret hayatının başlangıcıdır. İnsanlar ölümle birlikte dünya hayatındaki davranışlarının sonuçlarını görmeye başlar.

“Her nefis, kazandıklarıyla rehin alınmıştır.” (Müddessir, 74/38)

5. Meleklerin Ölümdeki Rolü

Ölüm anında ruhu almakla görevli melekler (Azrail ve onun yardımcıları) görevlidir. Bu meleklerin kâfirlere ve müminlere yaklaşımları farklıdır.

“De ki: Sizin üzerinize görevli olan ölüm meleği canınızı alacak. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Secde, 32/11)

“İnkar edenlere canları alınırken melekler şöyle der: ‘Hani nerede Allah’tan başka taptıklarınız?'” (En’am, 6/93)

“Melekler, ‘Korkmayın, üzülmeyin! Size vaad edilen cennetle sevinin.’ diyerek onları selamlayarak gelirler.” (Fussilet, 41/30)

6. Ölüm Sonrası Hayat (Ahiret)

Ölümden sonra diriliş (ba’s) ve hesap verme (kıyâmet) gerçekleşecektir. İnsanlar dünya hayatındaki davranışlarına göre cennet veya cehennemle karşılaşacaktır.

“Sonra siz, bunun ardından şüphesiz öleceksiniz. Sonra da kıyamet günü diriltileceksiniz.” (Mü’minûn, 23/15-16)

“Kabirlerde olanlar diriltilip dışarı çıkarıldığı zaman; insan o gün, ne yaptığını ve neyi ihmal ettiğini anlar.” (Zilzal, 99/6-7)

7. Ölüm Bir Hatırlatıcıdır

Ölüm, insanlara dünya hayatının geçiciliğini ve ahiretin sonsuzluğunu hatırlatır. Dünya, ebedi bir yer değil, bir imtihan alanıdır.

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64)

“Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan salih ameller ise, Rabbinin katında hem sevap bakımından daha hayırlıdır hem de ümit edilmeye daha layıktır.” (Kehf, 18/46)

8. Ölüm ve Takva

Takva (Allah’a karşı bilinçli saygı), insanı ölüm sonrası kurtuluşa götüren en önemli özelliktir.

“Allah’tan sakının ve bilin ki O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Bakara, 2/203)

9. Ölümün Güzel Karşılanması (Husn-i Hatime)

Allah’a iman edenler ve salih amel işleyenler için ölüm bir korku kaynağı değil, cennet kapısının başlangıcıdır.

“İyiler, kesinlikle nimet içindedir.” (İnfitâr, 82/13)

10. Ölüm ve Teselli

Ölüm, bir son değil, Allah’a kavuşma vesilesidir. İnananlar için ölüm, Allah’ın rahmetine ulaşmanın bir yolu olarak görülür.

“Allah’a döneceğinizi umarak başınıza gelen musibetlere sabredin.” (Bakara, 2/156)

“Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz.” (Bakara, 2/156)

Kur’an-ı Kerim’de ölüm, hem dünya hayatının geçiciliğini hatırlatma hem de ahiret hayatına hazırlık için bir fırsat olarak görülür. İnsanlar, ölümün farkında olarak yaşamalı, ahiret hayatı için salih ameller işlemelidir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=el4Rd1GluGg

Loading

No ResponsesOcak 20th, 2025

İLAHİ NUSRET VE YARDIM

İLAHİ NUSRET VE YARDIM[1]

 

Kuran-ı Kerim’de, in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdameküm ayetini benzer ayet ve müfessirlerin görüşleri.


“İn tensurullâhe yensurküm ve yüsebbît akdâmeküm” ifadesi, Muhammed Suresi 7. ayette geçmektedir. Ayetin meali şu şekildedir:
“Eğer siz Allah’a (dinine ve davasına) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”

Ayetin Genel Anlamı ve Bağlamı

Bu ayet, müminlere bir uyarı ve müjde niteliğindedir. Allah’ın yardımını kazanmak için, müminlerin O’nun davasına samimi bir şekilde hizmet etmeleri ve İslam’ın hüküm ve değerlerini yaşatmaya gayret göstermeleri gerektiği anlatılır. Burada iki önemli husus ön plana çıkar:

1. Allah’ın Yardımı: Allah’ın yardımını hak edenler, O’nun dinine destek veren ve bu uğurda sabır gösteren kimselerdir.

2. Sebat ve Kararlılık: Allah, davasına yardım edenlere zorluklar karşısında kararlılık ve direnç bahşeder.

Benzer Ayetler

Bu ayetin anlamını destekleyen ve açıklayan başka ayetler de Kur’an’da yer alır:

1. Ali İmran Suresi 160. Ayet:
“Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek yoktur. Ama eğer sizi yardımsız bırakırsa, O’ndan başka size kim yardım edebilir? Müminler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.”
Bu ayet de Allah’ın yardımının önemini ve müminlerin tevekkül anlayışını vurgular.

2. Hac Suresi 40. Ayet:
“Allah, kendisine yardım edenlere mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, güçlüdür, mutlak galiptir.”
Bu ayette, Allah’ın yardımının ilahi bir vaat olduğu belirtilir.

3. Ankebut Suresi 69. Ayet:
“Bizim uğrumuzda çaba harcayanları, elbette yollarımıza ulaştırırız. Şüphesiz Allah, iyilik yapanlarla beraberdir.”
Bu ayet, çaba göstermenin Allah’ın yardımını celbedeceğini ifade eder.

Müfessirlerin Görüşleri

1. İmam Taberî:
Taberî’ye göre bu ayet, müminlere Allah’ın yardımının bir şartla gerçekleşeceğini açıkça bildirir: Allah’ın dinine yardım etmek. Bu yardım, Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak ve dinin yayılması için gayret sarf etmektir.

2. İbn Kesîr:
İbn Kesîr, Allah’ın yardımının sadece maddi destekle sınırlı olmadığını, aynı zamanda müminlerin kalplerine sebat, güç ve cesaret verdiğini belirtir. Bu, özellikle savaş meydanlarında müminlerin moral ve direnç kazanmaları için önemlidir.

3. Elmalılı Hamdi Yazır:
Elmalılı, Allah’ın yardımının sebep-sonuç ilişkisiyle bağlantılı olduğunu vurgular. İnsanların Allah’ın davasına yardım etmeleri bir sebeptir ve bu sebeple Allah da onlara manevi ve maddi yardımda bulunur.

4. Seyyid Kutub:
Seyyid Kutub, ayeti tefsir ederken İslam’ın bir dava olduğunu ve bu davanın başarısının sadece Allah’a güvenmekle değil, aynı zamanda ciddi bir çaba ve fedakârlıkla mümkün olduğunu ifade eder. Allah’ın yardımının, samimi gayret gösteren müminler için bir vaat olduğunu söyler.

Ayetin Mesajı ve Günümüze Yansıması

Bu ayet, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde müminlerin sorumluluklarını hatırlatır. Günümüzde de bu ilke geçerlidir: Müminler, Allah’ın dinini yaşamak ve yaymak için gayret gösterdiklerinde, karşılaştıkları zorluklara rağmen Allah’ın yardımını ve desteğini göreceklerdir. Bu, zorluklara sabırla göğüs germek ve sebat etmekle mümkün olur.

Bu ayet, iman edenlere Allah’ın yardımıyla zafer ve istikrarın mümkün olduğunu hatırlatan güçlü bir mesajdır.

@@@@@@@

Kuran-ı Kerim’de Sekinet ve izahı.

Kur’an-ı Kerim’de geçen sekinet (sükûnet) kavramı, Allah’ın müminlere zor ve sıkıntılı zamanlarda bahşettiği bir huzur, güven ve manevi dinçlik ve güçlük hâlini ifade eder. Sekinet, kalbin ferahlığı, korku ve endişelerin giderilmesi, Allah’a tam bir teslimiyet ve tevekkül ile yakından ilişkilidir.

Sekinet Kavramının Geçtiği Ayetler

Sekinet, Kur’an’da doğrudan birkaç ayette zikredilir. Bu ayetlerde genellikle, müminlerin zorlu durumlarda Allah’ın yardımıyla nasıl sükûnet buldukları ve sebat ettikleri anlatılır. İşte bazı örnekler:

1. Tevbe Suresi 26. Ayet:
“Sonra Allah, Resulü ile müminlerin üzerine sekînetini indirdi, sizin görmediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenleri azaba uğrattı. İşte kâfirlerin cezası budur.”
Bu ayette sekinet, Allah’ın yardımı olarak tanımlanır ve müminlere moral veren bir unsur olarak sunulur.

2. Tevbe Suresi 40. Ayet:
“Eğer siz ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu (Mekke’den) çıkardıklarında iki kişiden biri olarak mağarada iken arkadaşına ‘Üzülme, Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Allah, onun üzerine sekînetini indirdi, sizin görmediğiniz ordularla onu destekledi…”
Bu ayet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile Hz. Ebubekir’in Sevr Mağarası’ndaki zorlu anlarını anlatır. Sekinet, Allah’ın yardımı olarak kalplerine huzur verir.

3. Fetih Suresi 4. Ayet:
“Müminlerin imanlarına iman katsınlar diye onların kalplerine sekînet indiren O’dur…”
Burada sekinet, müminlerin imanını pekiştiren ve kalplerini güçlendiren bir ilahi rahmet olarak tanımlanır.

4. Fetih Suresi 18. Ayet:
“Andolsun, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bildi ve onlara sekînet indirdi…”
Hudeybiye Antlaşması sırasında müminlerin manevi huzura kavuşmaları için Allah’ın sekinet indirdiği anlatılmaktadır.

Sekinetin Anlamı ve Özellikleri

Huzur ve Dinçlik güçlülük: Sekinet, Allah’ın özel bir lütfu olarak müminlere kalp huzuru verir ve zorluklar karşısında onları rahatlatır.

Güç ve Sebat: Zor zamanlarda sekinet, müminlere dayanma gücü verir ve korkularını giderir.

Tevekkül ve Teslimiyet: Sekinet, Allah’a tam bir güvenin ve teslimiyetin sonucudur. Allah’a güvenen kişi, en zor anlarda bile kalbinde huzur bulur.

Manevi Yardım: Sekinet, Allah’ın görünmeyen bir desteği ve yardımını temsil eder.

Müfessirlerin Sekinet Yorumu

1. İbn Kesir: Sekineti, Allah’ın müminlere indirdiği manevi bir kuvvet, kalplerine bahşettiği huzur ve sükûnet olarak açıklar.

2. Fahreddin Razi: Sekinetin, müminlerin zorluklar karşısında gösterdiği dayanıklılığın ve Allah’a duyduğu güvenin bir tezahürü olduğunu söyler. Bu durum, özellikle savaş ve fitne dönemlerinde daha belirgindir.

3. Taberî: Sekinet, korku ve endişelerin yok olması; yerine tam bir huzur ve teslimiyetin gelmesi olarak yorumlanır. Müminlerin zorlu dönemlerde bu sayede ayakta kalabildiğini ifade eder.

Sekinetin Günümüzdeki Önemi

Sekinet, modern dünyada da maneviyatın ve iç huzurun anahtar bir kavramıdır. İnsanlar, stres, korku ve kaygıyla baş etmekte zorlanabilir. Allah’a tevekkül eden ve O’na yönelen müminler, sekineti kalplerinde hissederek zor durumların üstesinden daha kolay gelebilirler.
Sekinet, sadece bireysel huzur değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı da güçlendirir. İslam’ın değerleri doğrultusunda bir araya gelen toplumlar, Allah’ın yardımıyla sekineti bir manevi güç olarak hissederler.

Sonuç

Sekinet, Allah’ın müminlere bahşettiği çok değerli bir manevi destek ve lütuftur. Kur’an’da geçen ayetler, Allah’a yönelenlerin ve O’na tevekkül edenlerin, sekinetle korkularından arınacağını ve kalplerinin huzur bulacağını göstermektedir. Bu, hem bireysel hem de toplumsal hayat için önemli bir ders ve rehberlik kaynağıdır.

İşte o sekinettir ki,
“Talut, askerleriyle yola çıkınca onlara: “Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Bir avuç kadar tatmakla yetinirse o bendendir.” dedi. Çok azı hariç, ondan doyasıya içtiler. O ve yanında yer alan inananlar, nehri geçince: “Bugün Calut’a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz kalmadı.” dediler. Allah’a kavuşacaklarına inananlar ise: “Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” dediler.” Bakara. 249.
Kem min fietin galiletin ğalebet

nkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” Ebu leheb gibi.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=mKL9R6brSaU

Loading

No ResponsesOcak 20th, 2025

Soykırıma uğrayan Gazzede yıkım ve ölüm bilançosu.

Soykırıma uğrayan Gazzede yıkım ve ölüm bilançosu.


Gazze’de 15 aydır süren çatışmalar sonucunda, bölge büyük bir yıkım ve insani krizle karşı karşıya kalmıştır. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, hayatını kaybedenlerin sayısı 47.500’ü aşmış durumdadır. Ancak, The Lancet dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, gerçek ölüm sayısının 64.000’in üzerinde olabileceği tahmin edilmektedir.

Birleşmiş Milletler Uydu Merkezi (UNITAR) tarafından yapılan analizlere göre, Gazze’deki binaların %66’sı hasar görmüş veya tamamen yıkılmıştır. Özellikle Gazze ve Han Yunus şehirlerinde altyapının büyük bir kısmı enkaza dönmüş, Rafah ise yerinden edilmiş kişiler için çadır kentlere ev sahipliği yapmaktadır.

Yıkımın boyutu, Gazze’nin yeniden inşasını büyük bir meydan okuma haline getirmektedir. Tahminlere göre, yeniden inşa maliyetleri 80 milyar dolara ulaşabilir ve sadece enkazın kaldırılması yaklaşık 1 milyar dolar tutarında olup 14 yıl sürebilir. Nüfusun üçte ikisinin evleri ya tamamen yıkılmış ya da ciddi hasar görmüş durumdadır. Ayrıca, hastaneler ve su sistemleri gibi kritik altyapılar da büyük ölçüde zarar görmüştür.

Son olarak, 60 günlük bir ateşkes anlaşması yürürlüğe girmiş ve bu süre zarfında insani yardımın bölgeye ulaşması planlanmaktadır. Ancak, anlaşmanın kırılgan olduğu ve kalıcı bir çözüm için daha kapsamlı müzakerelere ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.

@@@@@@@

Soykırıma uğrayan Suriyede yıkım ve ölüm bilançosu.

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, ülke genelinde büyük bir yıkıma ve insani krize yol açmıştır. Çeşitli kaynaklara göre, savaşın başlangıcından bu yana ölü sayısı farklılık göstermektedir. 2021 yılında Euronews, Birleşmiş Milletler verilerine dayanarak yaklaşık 387 bin kişinin hayatını kaybettiğini bildirmiştir. Ancak, 2019 yılına kadar doğrudan çatışma sebepli ölümlerin 570 bin civarında olduğu, dolaylı olarak çatışma sebepli ölümlerin ise 102 bin olduğu tahmin edilmektedir.

Savaş nedeniyle milyonlarca insan yerinden edilmiş, 5,6 milyon kişi yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştır. Ülke içinde ise altyapı büyük ölçüde tahrip olmuş, şehirler harabeye dönmüş ve ekonomik çöküş yaşanmıştır. Birleşmiş Milletler yetkilileri, savaşın yaklaşık 400 milyar dolarlık bir yıkıma neden olduğunu tahmin etmektedir.

Savaşın etkileri arasında sağlık hizmetlerinin çökmesi, eğitim sisteminin zarar görmesi ve temel ihtiyaçlara erişimde ciddi sıkıntılar yer almaktadır. UNICEF’in 2021 yılında yayımladığı bir rapora göre, son 10 yılda 12 bin çocuk hayatını kaybetmiş ve 3,5 milyon öğrenci okula gidememektedir.

Sonuç olarak, Suriye’deki iç savaşın bilançosu, yüz binlerce ölü, milyonlarca yerinden edilmiş insan ve büyük bir ekonomik yıkım olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkenin yeniden inşası ve toplumsal yaraların sarılması için uluslararası toplumun desteği ve uzun vadeli bir barış süreci gerekmektedir.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 20th, 2025

KURAN-I KERİM’DE HANGİ PEYGAMBER HANGİ ÖZELLİKLERİ İLE TAVSİF EDİLMEKTEDİR

KURAN-I KERİM’DE HANGİ PEYGAMBER HANGİ ÖZELLİKLERİ İLE TAVSİF EDİLMEKTEDİR[1]

 

Kuranı Kerimde hangi peygamber hangi sıfat ve özelliğiyle öne çıkmakta ve tasvir edilmektedir?


Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamber, çeşitli sıfat ve özellikleriyle öne çıkarılmakta ve tasvir edilmektedir. Her peygamber, kendine has nitelikleri ve misyonları ile insanlara mesajlar taşımıştır. İşte bazı peygamberler ve öne çıkan özellikleri:

1. Hz. Adem

Sıfatları: İlk peygamber ve insan. Allah tarafından yaratılan ilk insan.

Özellikleri: Yaratanın Elçisidir. Yaratılışında ona ruh üflenen ilk insan olduğu için tüm insanlığın atasıdır. Tevbe eden bir kul olarak da bilinir. “Rabbimiz! Kendimize zulmettik; eğer bizi bağışlamazsan, elbette kayıplara uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 23).

2. Hz. Nuh

Sıfatları: Sabırlı ve azimli peygamber.

Özellikleri: Tevhid davetçisi. Kavmiyle uzun süre sabırla mücadele etmiş, fakat çoğu onu reddetmiştir. Nuh’un gemisi, azapla kurtuluşun sembolüdür. “Rabbim! Beni ve ailemi kurtar.” (Nuh, 28).

3. Hz. İbrahim

Sıfatları: Hanif, dost ve peygamber.

Özellikleri: Tevhid mücadelesi. Putperestliğe karşı çıkan, Allah’ın birliğini savunan ilk peygamberlerden biri. “İbrahim, Allah’ı bilenlerden ve doğru yolda gidenlerdendir.” (Enam, 75).

4. Hz. Musa

Sıfatları: Kurtarıcı ve lider.

Özellikleri: Tebliğ ve kurtuluş. Firavun’a karşı çıkmış, İsrailoğulları’nı Mısır’dan kurtarmıştır. Tevrat’ın indirilişiyle de tanınır. “Rabbim! Göğsümü aç.” (Taha, 25) ifadesi, onun acizliğini ve Allah’a olan ihtiyacını gösterir.

5. Hz. İsa

Sıfatları: Mucizeler gösteren ve ruhul kudüs (Cebrail) tarafından desteklenen peygamber.

Özellikleri: Şifa ve nur kaynağı. Çocukken konuşmuş, mucizelerle insanları irşat etmiştir. “Ben Allah’ın elçisiyim.” (Maide, 75) ayeti onun Allah’ın kelimesi olduğuna vurgu yapar.

6. Hz. Muhammed

Sıfatları: Son peygamber, “el-Emîn” (güvenilir) ve “Habib” (sevgili) olarak bilinir.

Özellikleri: Rahmet ve hidayet. İnsanlığa son mesajı getiren peygamberdir. “Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107) ayeti, onun rahmet ve hidayet göreviyle gönderildiğini belirtir.

7. Hz. Yunus

Sıfatları: Sabırlı ve tevekkül sahibi.

Özellikleri: Tevbe ve bağışlanma. Balığın karnında Allah’a dua etmiş ve tevbe etmiştir. “Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim; ben zalimlerden oldum.” (Enbiya, 87).

8. Hz. Davud

Sıfatları: Adil yönetici ve mümin.

Özellikleri: Zuhur ve hikmet. Süleyman’ın babası olarak bilinir. Kur’an’da müzik ve ilahi hikmet sahibi olarak da anılır. “Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık.” (Sad, 26).

9. Hz. Süleyman

Sıfatları: Zengin, hikmet sahibi ve güçlü lider.

Özellikleri: Mucizelerle dolu bir hayat. Hayvanlarla konuşabilme yeteneğine sahip, Allah’a karşı derin bir bağlılığı vardır. “Süleyman, ona (bilgiye) erişti.” (Neml, 40).

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’deki peygamberler, farklı özellikleri ve görevleri ile insanlığa rehberlik etmişlerdir. Her biri, kendi dönemlerinde insanlara Allah’ın mesajını iletmiş ve iman, adalet, sabır gibi değerleri temsil etmiştir. Bu peygamberlerin hayatları, inananlar için ibret ve örnek alınacak derslerle doludur. Kur’an, peygamberlerin bu özelliklerini ve görevlerini vurgulayarak, insanlığa doğru yolu göstermeyi amaçlar.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamberin hikayesi detaylı bir şekilde anlatılır ve her birinin kendine özgü sıfatları ve özellikleri vurgulanır. Bu sayede müminlere, farklı dönemlerde yaşayan peygamberlerin hayatlarından örnekler sunulur ve onların imanları, sabırları, cesaretleri gibi güzel ahlakları taklit edilmeye teşvik edilir.
Bazı peygamberlerin öne çıkan sıfat ve özellikleri:
* Hz. İbrahim: Sabır, teslimiyet, Allah’a olan derin inancı, tevhid inancını yayma çabasıyla öne çıkar.
* Hz. Musa: Liderlik, sabır, mucizeleriyle tanınır. Allah ile doğrudan konuşma özelliği ve İsrail oğullarını esaretten kurtarma mücadelesi dikkat çeker.
* Hz. Yusuf: Güzelliği, iffeti, sabrı ve rüyasıyla tanınır. Mısır’da önemli bir makama gelmesine rağmen tevazuunu koruması örnek gösterilir.
* Hz. Davud: Adaletli yönetimi, zikir ve ibadetiyle bilinir. Zikir aletleri yapma yeteneği de Kur’an’da zikredilir.
* Hz. Süleyman: Hükümranlığı, bilgeliği ve hayvanlarla konuşabilme özelliğiyle öne çıkar.
* Hz. İsa: Mucizeleri, şifa vermesi, ölüleri diriltmesi ve Allah’ın kelamını tebliğ etmesiyle bilinir.
* Hz. Muhammed (sav): Bütün insanlığa gönderilen son peygamberdir. Emanete riayet, dürüstlük, merhamet, sabır gibi tüm güzel ahlakların en güzel örneği olarak gösterilir.
Peygamberlerin ortak özellikleri:
* Allah’a inanmak ve O’na ibadet etmek: Tüm peygamberler, Allah’ın birliğine ve peygamberliğe inanmış, O’na ibadet etmişlerdir.
* Allah’ın emirlerini tebliğ etmek: İnsanlara Allah’ın emir ve yasaklarını tebliğ etmekle görevlendirilmişlerdir.
* Sabır ve metanet: Zorluklara karşı sabırlı olmak ve metanet göstermek peygamberlerin ortak özelliklerindendir.
* Doğruluk ve dürüstlük: Her zaman doğru söylemek ve dürüst davranmak peygamberlerin temel özelliklerindendir.
* Merhamet: İnsanlara karşı merhametli olmak ve onların iyiliğini istemek peygamberlerin vazgeçilmez özelliklerindendir.
Kur’an’da peygamberlerin anlatılmasının amacı:
* İnancı güçlendirmek: Peygamberlerin hayatları, insanların imanlarını güçlendirmek ve Allah’a olan inançlarını artırmak için anlatılır.
* Örnek teşkil etmek: Peygamberler, müminler için güzel birer örnek teşkil eder.
* Sabır ve metaneti öğretmek: Peygamberlerin yaşadığı zorluklara rağmen sabır ve metanet göstermeleri, müminlere bu konuda örnek olur.
* Ahlakı güzelleştirmek: Peygamberlerin güzel ahlakları, insanların ahlakını güzelleştirmeye vesile olur.
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim’de anlatılan peygamberlerin hayatları, müminler için önemli bir rehberdir. Her bir peygamberin kendine özgü özellikleri, insanların farklı yönlerini geliştirmesine katkı sağlar. Peygamberlerin hayatlarını inceleyerek, insanlar hem Allah’a daha çok yaklaşabilir hem de daha iyi bir insan olabilirler.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=z4xYV_B0Je8

Loading

No ResponsesOcak 19th, 2025

KURAN-I KERİM’DE HELAK EDİLEN KAVİMLER VE ÖZELLİKLERİ

KURAN-I KERİM’DE HELAK EDİLEN KAVİMLER VE ÖZELLİKLERİ[1]

 

Kuranı Kerimde helak olan Kavimler.


Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın gönderdiği peygamberlerin uyarılarını dinlemeyen ve kötülükte ısrar eden bazı kavimlerin helak edildiği anlatılır. Bu kavimlerin helakı, Allah’ın adaletini ve uyarıları dikkate almayan toplumların karşılaşabileceği sonu gösterir. İşte Kur’an’da bahsedilen helak olmuş bazı kavimler:

1. Nuh Kavmi

Peygamber Nuh, kavmini uzun yıllar boyunca tevhid inancına çağırmış ancak kavmi kendisine karşı gelmiştir. Allah, Nuh Peygamber’e bir gemi yapmasını emretmiş ve büyük bir tufanla kavmini helak etmiştir:

“Onları tufan ile helak ettik. Çünkü onlar zalim bir toplumdu.” (Ankebut, 29:14).

2. Ad Kavmi

Ad kavmi, Peygamber Hud’un uyarılarını dinlememiş, kibirlenip putlara tapmaya devam etmiştir. Allah, bu kavmi şiddetli bir fırtınayla helak etmiştir:

“Ad kavmi ise, Rablerinin ayetlerini inkâr etmişlerdi. Bu yüzden onlara şiddetli bir rüzgâr gönderdik.” (Fussilet, 41:15-16).

3. Semud Kavmi

Semud kavmi, Peygamber Salih’in uyarılarına rağmen haddi aşmış ve mucize olarak verilen deveyi öldürmüştür. Bu kavim korkunç bir sesle helak edilmiştir:

“Onlara o korkunç ses gelince, oldukları yerde çöküp kaldılar.” (Hud, 11:67).

4. Lut Kavmi

Lut kavmi, cinsel sapkınlık ve ahlaksızlık içinde bir yaşam sürüyordu. Peygamber Lut’un uyarılarına kulak asmayan bu kavim, Allah tarafından alt üst edilen bir felaketle helak edilmiştir:

“Onların üzerine bir taş yağmuru yağdırdık.” (Hud, 11:82-83).

5. Medyen Halkı (Şuayb Kavmi)

Medyen halkı, Peygamber Şuayb’ın nasihatlerine karşı çıkmış, ticarette hile yaparak ve toplumsal bozulmaya yol açarak Allah’ın emirlerine uymamıştır. Bu yüzden şiddetli bir sarsıntı ile helak edilmiştir:

“Onları bir sarsıntı yakaladı ve oldukları yerde diz üstü çöktüler.” (Araf, 7:91).

6. Firavun ve Kavmi (Mısır Halkı)

Firavun, Peygamber Musa ve Harun’un uyarılarına karşı çıkmış, İsrailoğullarına zulmetmiştir. Allah, Firavun ve ordusunu denizde boğarak helak etmiştir:

“Onları denizde boğduk; çünkü onlar zulmeden bir topluluktu.” (Araf, 7:136).

7. Seba Kavmi

Seba halkı, Allah’ın kendilerine verdiği nimetlere nankörlük edince Allah, barajlarını yıkıp sellerle helak etti. Tarım arazileri mahvoldu ve refah içindeki toplum yoksul bir hale geldi:

“Seba kavmine, Arim selini gönderdik ve onların bahçelerini acı meyveli ve ıssız arazilere çevirdik.” (Sebe, 34:16-17).

8. Ashab-ı Fil (Fil Sahipleri)

Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ve ordusu, Allah tarafından gönderilen kuşlar aracılığıyla helak edilmiştir. Kuşlar, taşlarla Ebrehe’nin ordusunu yok etmiştir:

“Rabbin, fil sahiplerine ne yaptı görmedin mi?” (Fil, 105:1-5).

9. Ashab-ı Uhdud (Hendek Halkı)

Bu halk, iman edenlere işkence ederek onları hendeklerde yakmıştır. Allah, bu zalimleri helak etmiştir:

“Uhdud halkı öldürüldü.” (Buruc, 85:4-8).

10. Ashab-ı Sebt (Cumartesi Halkı)

Cumartesi günü avlanma yasağını çiğneyen Yahudi topluluğu Allah’ın gazabına uğrayarak aşağılanmış bir topluluk haline getirilmiştir:

“Cumartesi yasağını ihlal edenlere ‘Aşağılık maymunlar olun’ dedik.” (Bakara, 2:65).

Bu kavimlerin helak edilmesi, Allah’ın rahmetinin yanı sıra adaletinin ve gazabının da olduğunu, uyarılara karşı kayıtsız kalmanın ağır sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Kur’an’da bu kıssalar, ibret alınması için anlatılmıştır.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Helak Olan Kavimler
Kur’an-ı Kerim’de, geçmişte yaşamış ve çeşitli sebeplerle Allah tarafından helak edilen birçok kavimden bahsedilir. Bu hikayeler, insanlığa önemli dersler vererek, Allah’ın emirlerine uymanın ve günahlardan sakınmanın önemini vurgular.
Helak Edilen Kavimlerin Genel Sebepleri:
* Peygamberlere inanmama ve onları yalanlama: Allah’ın gönderdiği peygamberleri yalanlamak ve onlara karşı gelmek, en büyük günahlardan biri olarak kabul edilir.
* Şirk koşma: Allah’a ortak koşmak ve putlara tapmak, tevhid inancına aykırı bir durumdur ve cezayı gerektirir.
* Zulüm ve haksızlık: Zayıfların hakkını gasp etmek, mazlumları ezmek gibi davranışlar, Allah katında büyük günahlardandır.
* İsyan ve aşırılıklar: Allah’ın sınırlarını aşmak, yasaklarını çiğnemek ve aşırılıklara kaçmak, helak olmaya sebep olan önemli faktörlerdendir.
Kur’an’da Zikredilen Bazı Kavimler:
* Ad kavmi: Güçlü ve uzun boylu bir kavim olan Ad, Hûd peygamberin davetine kulak asmayarak helak oldu.
* Semûd kavmi: Taştan evler oyma yeteneğine sahip olan Semûd kavmi, Salih peygamberi yalanlayıp inat ettikleri için helak oldular.
* Lut kavmi: Homoseksüellik ve konuklara eziyet etme gibi büyük günahlar işleyen Lut kavmi, Allah’ın azabı ile yok edildi.
* Firavun ve kavmi: Mısır’ı yöneten Firavun ve kavmi, Musa peygamberin davetine karşı çıkarak Kızıldeniz’de boğuldular.
* Ehl-i Medyen: Şuayb peygamberin kavmi olan Medyenliler, ölçü ve tartıda hile yaptıkları ve zulüm ettikleri için helak oldular.
Helak Olan Kavimlerin Bize Verdiği Dersler:
* Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak: Allah’ın her şeyi gören ve bilen olduğunu unutmamak.
* Peygamberlere itaat etmek: Peygamberlerin getirdiği mesajlara kulak vermek ve onlara uymak.
* Günahlardan sakınmak: Allah’ın yasaklarından kaçınmak ve iyi ameller işlemek.
* Zulümden kaçınmak: Zayıfların hakkına riayet etmek ve adaleti gözetmek.
* Sabırlı olmak: Zorluklar karşısında sabırlı olmak ve Allah’a güvenmek.
Bu hikayeler, insanlara doğru yolda kalmanın önemini ve Allah’ın emirlerine uymanın ne kadar önemli olduğunu gösterir. Aynı zamanda, günah işleyenlerin mutlaka bir gün hesabını verecekleri gerçeğini hatırlatır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=0udV8Q64MqQ

Loading

No ResponsesOcak 19th, 2025

KURAN-I KERİM’DE HANGİ COĞRAFİ MEKANLARDAN BAHSEDİLMEKTEDİR

KURAN-I KERİM’DE HANGİ COĞRAFİ MEKANLARDAN BAHSEDİLMEKTEDİR[1]

 

Kuranı Kerimde hangi coğrafi mekanlardan bahsedilmektedir?


Kur’an-ı Kerim’de çeşitli coğrafi yerler, mekanlar ve şehirler sıkça anılmaktadır. Bu yerler, tarihi olaylar, peygamberler ve topluluklarla ilişkilendirilen mekânlardır. İşte Kur’an’da bahsedilen bazı önemli coğrafi yerler:

1. Mekke

Kabe: Mekke, İslam’ın ilk ibadet yeri olan Kabe’nin bulunduğu yerdir. “İlk kurulan ibadet yeri, elbette ki, Mekke’deki Kabe’dir.” (Ali İmran, 96)

Hac: Mekke, her yıl milyonlarca müslümanın hac ibadetini yerine getirdiği yerdir. “Hac, bilinen aylardadır.” (Bakara, 197)

2. Medine

İkinci Kutsal Şehir: Medine, Hz. Muhammed’in hicret ettiği ve İslam toplumunun kurulduğu yerdir. “Eğer yurdunuzdan çıkarılmadıysanız, onların dostları olmayın.” (Mücadele, 22) ayeti, Medine’yi anmaktadır.

3. Mısır

Hz. Musa’nın Hikayesi: Mısır, Hz. Musa’nın Firavun’la mücadelesinin geçtiği yerdir. “Musa, halkına dedi ki: ‘Rabbimiz, sizlere bir toprak verdi.'” (Maide, 20)

4. Şam

Mekânı: Şam, birçok peygamberin yaşadığı ve çeşitli olayların geçtiği bir yerdir. “Bize Yüce bir vatan, daha sonra vatanımız olan Şam’da bir ikamet ver.” (İsra, 1) ayeti dolaylı olarak bu bölgeyi ifade eder.

5. Filistin

Kudüs ve Mescid-i Aksa: Kudüs, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yerdir ve bu yerin önemi Kur’an’da vurgulanır. “Mescid-i Aksa’nın çevresini mübarek kıldık.” (İsra, 1)

6. Hicaz

Ticaret Yolu: Hicaz bölgesi, Mekke ve Medine’yi kapsayan bir alandır. Bu bölge, İslam’ın yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.

7. Tarsus

Peygamberler Şehri: Tarsus, Kur’an’da geçmese de, tarihsel bağlamda birçok peygamberin (örneğin, Hz. İsa’nın havarilerinin) burada bulunduğu bilinir.

8. Babil

Zalimlik ve Helak: Babil, geçmişteki zülmü ve helak olmuş toplulukları temsil eden bir yer olarak anılmaktadır. “Babil’e gönderdik.” (Bakara, 102) ayeti, sihir ve zülmü anlatır.

9. Sodom ve Gomora (Lut Kavmi)

Yıkılan Şehirler: Hz. Lut’un kavmi olan Sodom ve Gomora, ahlaki çöküşleri ve azapları ile anılır. “Görmedin mi? Rabbin Lut’un kavmini nasıl helak etti.” (Hud, 82)

10. Medyen

Hz. Şuayb’ın Hikayesi: Medyen, Hz. Şuayb’ın kavminin yaşadığı yerdir. “Medyen halkı, Şuayb’ı yalanladı.” (Hud, 84) ayeti bu durumu ifade eder.

11. Kıyamet Yerleri

Arafat: Hac sırasında Kabe’ye yakın bir yer olarak anılır. “Arafat’ta durun.” (Bakara, 198) ayeti, hac ibadeti ile ilgili bu bölgeyi ifade eder.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen coğrafi yerler, tarihi ve dini olayların bağlamında önemli bir yer tutmaktadır. Bu yerler, çeşitli peygamberlerin hikayeleri ve ibret alınması gereken olaylarla ilişkilendirilmiştir. Kur’an, bu coğrafi mekanlar üzerinden insanlara tarihsel ve manevi dersler vermektedir.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim, sadece dini konuları değil, aynı zamanda tarihsel olayları, coğrafi bölgeleri ve şehirleri de zikrederek evrensel bir bakış açısı sunar. Kuran’da geçen coğrafi yerler, genellikle o dönemde yaşanan olaylarla, peygamberlerin yaşadığı yerlerle veya kıssaların geçtiği mekanlarla ilgilidir.
Kur’an’da sıkça geçen bazı coğrafi yerler:
* Mekke ve çevresi: İslam peygamberi Hz. Muhammed’in doğduğu ve ilk vahiyleri aldığı yer olan Mekke, Kur’an’da sıkça zikredilir. Mekke’nin çevresindeki yerler olan Taif, Hira Mağarası gibi mekanlar da Kuran’da yer alır.
* Medine: Hz. Muhammed’in hicret ettiği ve İslam devletini kurduğu Medine şehri, Kur’an’da önemli bir yere sahiptir.
* Kudüs: İslam’ın ilk kıblesi olan Kudüs, Kuran’da sıkça zikredilen önemli bir şehirdir.
* Mısır: Hz. Yusuf kıssasıyla anılan Mısır, Kur’an’da coğrafi bir referans olarak kullanılır.
* Bağdat: Kur’an’da doğrudan zikredilmese de, İslam medeniyetinin merkezi olarak kabul edilen Bağdat, Kuran’daki bazı olaylarla dolaylı olarak ilişkilendirilir.
* Semud ve Ad kavimlerinin yaşadığı yerler: Kur’an’da kıssaları anlatılan Semud ve Ad kavimlerinin yaşadığı yerler, coğrafi olarak Arap yarımadasının farklı bölgelerine işaret eder.
* Cennet ve Cehennem: Bu yerler fiziksel bir coğrafya yerine, ahiret hayatındaki ödüllerin ve cezaların yaşandığı yerler olarak metafizik bir anlam taşır.
Kur’an’da coğrafi yerlerin zikredilmesinin nedenleri:
* Tarihsel olaylara işaret etmek: Kuran’da anlatılan kıssaların geçtiği yerler, o dönemin tarihsel ve coğrafi gerçekliğini yansıtır.
* Peygamberlerin hayatlarını anlatmak: Peygamberlerin yaşadığı yerler, onların hayatları hakkında bilgi verir ve Müslümanlar için önemli bir referans noktası oluşturur.
* Kutsal mekanları belirtmek: Kabe, Mescid-i Haram gibi kutsal mekanlar, Kur’an’da sıkça zikredilerek önemleri vurgulanır.
* Evrensel mesajlar vermek: Kur’an’da geçen coğrafi yerler, aslında evrensel mesajların daha iyi anlaşılması için kullanılan sembollerdir.
Kur’an’da coğrafi yerlerin incelenmesinin önemi:
* Kuran’ın tarihsel ve coğrafi bağlamını anlama: Kuran’daki olayları daha iyi kavramak için coğrafi bilgilerin önemi büyüktür.
* İslam coğrafyasının oluşumunu takip etmek: İslam’ın yayılmasıyla birlikte coğrafi bilginin de nasıl geliştiğini görmek mümkündür.
* Kuran’ın evrensel mesajlarını daha iyi anlamak: Coğrafi yerler, Kuran’ın evrensel mesajlarını somutlaştırmaya yardımcı olur.
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim’de geçen coğrafi yerler, sadece fiziksel mekanlar değil, aynı zamanda tarihsel, kültürel ve dini anlamlar taşıyan önemli sembollerdir. Bu yerlerin incelenmesi, Kuran’ın daha iyi anlaşılmasına ve İslam coğrafyasının oluşumunun takip edilmesine katkı sağlar.
Not: Kur’an’da geçen coğrafi yerlerin tam olarak nereleri ifade ettiği konusunda farklı görüşler olabilir. Bu durum, tarihsel süreçte coğrafi isimlerin değişmesi, bazı yerlerin kaybolması veya farklı yorumlara açık olması gibi nedenlerden kaynaklanabilir.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=_w1BT_qpnOU

Loading

No ResponsesOcak 19th, 2025

ORTADOGĞUDA ABD VE İSRAİL TARAFINDAN YUZ YILLIK PLAN MI UYGULANIYOR?

ORTADOGĞUDA ABD VE İSRAİL TARAFINDAN YUZ YILLIK PLAN MI UYGULANIYOR?


Ortadoğu’da ABD ve İsrail Tarafından Yüzyıllık Bir Plan mı Uygulanıyor?

Ortadoğu, jeopolitik önemi ve enerji kaynakları nedeniyle tarih boyunca küresel güçlerin mücadele sahası olmuştur. Son yıllarda bölgede yaşanan gelişmeler, özellikle ABD ve İsrail’in stratejik adımları, “yüzyıllık bir plan” iddialarını gündeme getirmiştir. Bu iddia, Ortadoğu’da uzun vadeli bir hegemonya ve İsrail’in güvenliğini garanti altına alma amacıyla geliştirilen bir stratejiye dayandığına işaret eder. Peki, bu iddialar ne kadar gerçekçi ve bölgede yaşanan olaylar bu teoriyi destekler nitelikte mi?

ABD ve İsrail’in Tarihi Stratejileri

ABD’nin Ortadoğu politikaları, genellikle enerji kaynaklarını kontrol etmek, İsrail’in güvenliğini sağlamak ve İran gibi Batı karşıtı aktörleri dengelemek üzerine kurulmuştur. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD, bölgedeki etkinliğini artırarak Arap-İsrail çatışmalarında açıkça İsrail tarafında yer almıştır. 20. yüzyılın son çeyreğinde ABD’nin bölgede kurduğu askeri üsler ve yaptığı müdahaleler, bu stratejik hedeflerin bir parçası olarak görülmüştür.

İsrail açısından ise 1948’deki kuruluşundan bu yana temel hedef, çevresindeki tehditleri bertaraf ederek bölgede varlığını sürdürebilecek bir güvenlik çemberi inşa etmek olmuştur. Bu bağlamda, Arap Baharı’ndan itibaren bölgedeki rejim değişiklikleri, İsrail’in güvenlik kaygılarına göre şekillenen bir planın parçası olarak yorumlanabilir.

“Yüzyıllık Plan” İddiası

“Yüzyıllık Plan” ifadesi, bazı çevrelerde ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da uzun vadeli bir düzen kurma amacı taşıdığına dair plana göre, bölgede sınırların yeniden çizilmesi, etnik ve mezhepsel çatışmaların körüklenmesi ve zayıf devlet yapılarının oluşturulması hedeflenmektedir. Bu stratejinin nihai amacı, İsrail’in bölgedeki hâkimiyetini pekiştirmek ve ABD’nin enerji güvenliğini garanti altına almaktır.

Planın Somut Adımları

Arap Baharı ve Rejim Değişiklikleri: Arap Baharı’nın ardından bölgedeki birçok ülke siyasi istikrarsızlık içine sürüklenmiştir. Bu durum, İsrail ve ABD için yeni fırsatlar oluşturmuş, bölgedeki güç boşlukları, ABD’nin müdahalelerine zemin hazırlamıştır.

İsrail-Filistin Sorunu: ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Abraham Anlaşmaları ile İsrail’in Arap ülkeleriyle normalleşme sürecine girmesi, bu planın bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

Bölgeyi Bölme Politikaları: Irak, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde yaşanan iç savaşlar ve etnik-mezhepsel ayrışmalar, bölgeyi daha küçük, zayıf devletlere bölme stratejisi olarak görülmektedir.

İran’a Karşı İzolasyon: ABD’nin İran’a karşı uyguladığı yaptırımlar ve İsrail’in İran’ın nükleer programına karşı aldığı sert önlemler, bu planın önemli bir ayağıdır.

Eleştiriler ve Gerçeklik Payı

Bu iddialar ve bölgedeki gelişmeler, bu teoriyi ciddiye almayı gerektiriyor. Özellikle enerji kaynaklarının kontrolü, bölgesel istikrarsızlığın artırılması ve İsrail’in güvenliğinin sağlanması, ABD ve İsrail’in temel hedefleriyle örtüşüyor. Ancak bu tür bir planın varlığı, daha çok bölge halklarının birleşik bir direniş sergileyememesine ve küresel güçlerin müdahalelerine zemin hazırlayan yerel aktörlerin politikalarına bağlanabilir.

Sonuç

Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, ABD ve İsrail’in uzun vadeli bir strateji izlediğine dair güçlü işaretler sunmaktadır.
Bölgedeki çatışmaların çözümü, sadece dış müdahalelerin son bulmasıyla değil, aynı zamanda yerel halkların ortak bir irade geliştirmesiyle mümkün olacaktır. Önemli olan, bu tür teorilerin gerçeklik payını analiz ederken, bölgedeki tüm aktörlerin çıkarlarını ve hedeflerini doğru bir şekilde değerlendirmektir.

 

 

Loading

No ResponsesOcak 19th, 2025

KURAN-I KERİM’DE GENEL OLARAK NELERDEN BAHSEDİLMEKTEDİR

KURAN-I KERİM’DE GENEL OLARAK NELERDEN BAHSEDİLMEKTEDİR[1]

Kuran-ı Kerim’de genel olarak nelerden bahsedilir?


Kuran-ı Kerim, insanlara doğru yolu göstermek, onları Allah’a yakınlaştırmak ve ahlaki değerler üzerine kurulu bir yaşamı teşvik etmek için gönderilmiş ilahi bir kitaptır. Kuran, İslam’ın ana kaynağıdır ve insanların hayatlarını anlamlandırmaları, manevi yönden zenginleşmeleri, dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmaları için yol gösterici rehberdir.

Kuran’da Ele Alınan Ana Konular

1. Tevhid (Allah’ın Birliği)

Kuran, Allah’ın birliğini (tevhid) vurgular ve Allah’ın eşsiz, sonsuz güç sahibi, her şeyi bilen ve gören bir varlık olduğunu belirtir. İnsanları Allah’a iman etmeye, yalnızca O’na ibadet etmeye davet eder. Tevhid inancı, Kuran’ın en temel mesajıdır.

“De ki: O Allah birdir.” (İhlas Suresi, 112:1)

2. Peygamberler ve Vahiy

Kuran’da, Allah’ın insanlara doğru yolu göstermek için peygamberler gönderdiğinden bahsedilir. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar birçok peygamberin kıssaları anlatılır. Bu kıssalar, insanlara ders vermek, ibret alınacak olayları aktarmak ve peygamberlerin insanlara rehberlik ettiğini göstermek amacıyla yer alır.

“Biz peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik ki, insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın.” (Nisa Suresi, 4:165)

3. Ahiret ve Hesap Günü

Kuran, insanların bu dünyada yaptıkları her şeyden sorumlu olduklarını ve ölümden sonra tekrar dirileceklerini belirtir. Ahiret inancı, Kuran’ın ana temalarından biridir. İnsanların kıyamet günü hesap verecekleri, yaptıklarının karşılığını görecekleri vurgulanır. Cennet ve cehennem, bu karşılığın son durağı olarak anlatılır.

“Her canlı ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut Suresi, 29:57)

4. İbadetler ve Kulluk Görevleri

Kuran, Allah’a kulluk etmek için gerekli olan ibadetleri ve ahlaki sorumlulukları anlatır. Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetler, Müslümanların Allah’a bağlılıklarını ve O’na teslimiyetlerini ifade etmeleri için önemlidir.

“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara Suresi, 2:183)

5. Ahlaki Değerler

Kuran, doğruyu söylemek, adaletli olmak, başkalarına iyi davranmak, sabretmek, merhamet etmek, yardımlaşmak gibi birçok ahlaki değeri teşvik eder. Müminlere, kötü davranışlardan sakınmaları, güzel ahlak sahibi olmaları gerektiği bildirilir.

“Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl Suresi, 16:90)

6. Toplumsal İlişkiler ve Adalet

Kuran’da aile içi ilişkiler, ticaret, miras, borçlar, sözleşmeler gibi toplumsal ilişkilerle ilgili detaylı hükümler bulunur. Toplumun huzur ve düzen içinde yaşaması için adaletin ve hakkaniyetin önemi vurgulanır.

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun.” (Maide Suresi, 5:8)

7. İlim ve Akıl

Kuran, insanları düşünmeye, evreni gözlemlemeye, akıllarını kullanmaya ve ilim öğrenmeye teşvik eder. Allah’ın yarattığı evren üzerinde düşünmek, imanı güçlendiren bir yol olarak gösterilir.

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suresi, 39:9)

8. Şirk ve Günahlar

Kuran, Allah’a ortak koşma anlamına gelen “şirk”ten ve diğer büyük günahlardan sakınılması gerektiğini vurgular. Şirk, Allah’a inanmayan veya O’na eş koşanların en büyük günahı olarak kabul edilir.

“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bunun dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlar.” (Nisa Suresi, 4:48)

9. Sabır ve Şükür

Müslümanların karşılaştıkları zorluklar karşısında sabırlı olmaları, Allah’ın verdiği nimetler için ise şükretmeleri gerektiği sıkça belirtilir. Sabır ve şükür, müminin imanını güçlendiren erdemler olarak gösterilir.

“Eğer şükrederseniz, elbette size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim Suresi, 14:7)

10. İnsanın Yaratılışı ve Evrenin Düzeni

Kuran, insanın yaratılışı, evrendeki düzen ve Allah’ın bu düzende yarattığı işaretler hakkında düşünmeye davet eder. Evrenin, Allah’ın varlığının ve kudretinin delilleriyle dolu olduğuna dikkat çeker.

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde akıl sahipleri için gerçekten deliller vardır.” (Ali İmran Suresi, 3:190)

Sonuç

Kuran-ı Kerim, insanların manevi gelişimini, toplumsal huzuru, ahlaki ve adaletli bir yaşamı esas alır. Kuran’ın ana mesajları, Allah’ın birliğine inanmak, ahirete hazırlıklı olmak, ibadetleri yerine getirmek, güzel ahlaka sahip olmak ve toplumsal sorumlulukları gözetmektir. Kuran, her bir konu üzerinde insanları düşünmeye, Allah’a yaklaşmaya ve O’nun rızasını kazanmaya yönlendirir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=L6-Klesz7l4

Loading

No ResponsesOcak 18th, 2025

KURAN-I KERİM HANGİ AHLAKİ ÖZELLİKLERDEN BAHSETMEKTEDİR

KURAN-I KERİM HANGİ AHLAKİ ÖZELLİKLERDEN BAHSETMEKTEDİR[1]

 

Kuranı Kerimde hangi ahlaki özelliklerden bahsetmektedir?


Kur’an-ı Kerim, Müslümanlara hayatlarının her alanında yol gösteren bir rehberdir ve ahlaki değerler konusunda da önemli ilkeler sunar. Bu ahlaki özellikler, hem bireysel hem de toplumsal hayatta barışı, huzuru ve adaleti sağlamayı amaçlar. İşte Kur’an’da bahsedilen başlıca ahlaki özellikler:

1. Doğruluk (Sıdk)

Kur’an, doğruluğun önemine vurgu yapar. Müslümanlar her işlerinde doğru olmalı, dürüst davranmalı ve yalandan kaçınmalıdır:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 33:70).

2. Sabır (Sabr)

Sabır, sıkıntılara ve zorluklara karşı dayanıklılık göstermeyi, acele etmemeyi ve her işte olgun davranmayı ifade eder. Kur’an, sabrın insanı güçlü kıldığını belirtir:

“Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın.” (Al-i İmran, 3:200).

3. Merhamet ve Şefkat (Rahmet)

Merhamet, insanlara karşı yumuşak ve anlayışlı davranmayı içerir. Kur’an, merhametli olmayı teşvik eder ve bu özelliği tüm insanlığa yönelik bir sorumluluk olarak görür:

“Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 21:107).

4. Adalet (Adl)

Adalet, hakkı gözetmek ve kimseye haksızlık etmemektir. Kur’an, adil davranmayı emreder ve adaletin imanın bir parçası olduğunu belirtir:

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun ve Allah için şahitlik edenler olun.” (Nisa, 4:135).

5. Alçakgönüllülük (Tevazu)

Mütevazı olmak, kibirden uzak durmak, kendini üstün görmemek anlamına gelir. Kur’an, kibiri kınar ve alçakgönüllülüğü över:

“Rahman’ın kulları yeryüzünde alçakgönüllü olarak yürürler.” (Furkan, 25:63).

6. Affedicilik (Af)

Kur’an, insanlara karşı bağışlayıcı ve affedici olmayı teşvik eder. Affetmek, insanın kendisini kin ve nefretten arındırmasını sağlar:

“Affetsinler ve hoşgörsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?” (Nur, 24:22).

7. Güvenilirlik (Emanet)

Emanete sadık kalmak, verilen sözleri yerine getirmek ve güvenilir bir insan olmak, Kur’an’da önemli bir ahlaki özellik olarak sunulur:

“Müminler, emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir.” (Müminun, 23:8).

8. Cömertlik (İnfak)

Kur’an, malını Allah yolunda harcayanları över. Cömertlik, başkalarının ihtiyaçlarını gözetmek ve mal ile imtihanın bilincinde olmaktır:

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe eremezsiniz.” (Al-i İmran, 3:92).

9. Hayâ (Utanma Duygusu)

Kur’an, Müslümanların hayâ sahibi olmasını öğütler. Hayâ, kişiyi kötülüklerden uzak tutan bir özelliktir:

“Mümin erkeklere ve mümin kadınlara gözlerini sakınmalarını söyle.” (Nur, 24:30-31).

10. İffet ve Namusluluk (İffet)

Kur’an, insanların iffetli olmalarını ve ahlaki sınırları gözetmelerini emreder. İffet, kendini kötülükten korumak ve namusuna sahip çıkmak anlamındadır:

“İffetli kadınlara iftira atanlara lanet etmiştir.” (Nur, 24:23).

11. Zulümden Kaçınma (Zulm)

Kur’an, insanlara zulmetmemeyi ve haksızlık yapmamayı emreder. Zulüm, adaletten sapmak ve haklara riayet etmemektir:

“Allah zalimleri sevmez.” (Al-i İmran, 3:57).

12. Bağışlayıcılık ve Hoşgörü

Kur’an, insanları bağışlayıcı ve hoşgörülü olmaya teşvik eder. Hoşgörü, kişiyi hem bireysel hem toplumsal açıdan olgunlaştırır:

“Kötülüğü en güzel bir şekilde sav.” (Fussilet, 41:34).

13. Sözünde Durmak (Sadakat)

Kur’an, verilen sözlerin tutulması gerektiğini vurgular. Verilen sözde durmak, güvenilirliği sağlar ve toplumda huzuru artırır:

“Verdiğiniz sözü yerine getirin, çünkü söz verilen bir sorumluluktur.” (İsra, 17:34).

14. Zikir ve Şükür

Allah’ı anmak ve O’na şükretmek, bir Müslümanın ahlakını yücelten özelliklerdendir. Şükür, insanın nimetlerin kıymetini bilmesini sağlar:

“Eğer şükrederseniz, elbette size daha fazlasını veririm.” (İbrahim, 14:7).

15. Gıybet ve İftira Etmekten Kaçınma

Kur’an, başkalarının arkasından konuşmayı (gıybeti) ve iftira atmayı yasaklar. Bu tür davranışlar, insanların haklarını ihlal eder ve toplumda huzursuzluk yaratır:

“Birbirinizin arkasından kötü söz söylemeyin.” (Hucurat, 49:12).

Kur’an’da bu ahlaki özellikler, Müslümanların hem kendi ruhsal gelişimlerini sağlamak hem de toplum içinde huzuru ve güveni tesis etmek için önemlidir. Bu değerler, insanları kötülüklerden korur ve onları güzel bir ahlak sahibi olmaya yönlendirir.

@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim, sadece bir din kitabı değil, aynı zamanda insanlığa rehberlik eden kapsamlı bir ahlak kitabı olarak da kabul edilir. İçerisinde bireysel ve toplumsal hayatın her alanına dair detaylı ahlaki kurallar ve ilkeler yer alır.
Kur’an-ı Kerim’de vurgulanan başlıca ahlaki özellikler şunlardır:
* İman ve Allah’a olan bağlılık: Müminlerin en temel özelliği Allah’a inanmak ve O’na ibadet etmektir.
* Sabır ve şükür: Zorluklar karşısında sabırlı olmak ve nimetler için şükretmek, müminin temel vasıfları arasındadır.
* Adalet ve eşitlik: Herkesin haklarına saygı göstermek, zayıfları korumak ve adaleti tesis etmek müminlerin görevidir.
* Merhamet ve şefkat: Tüm canlılara karşı merhametli olmak, mazlumlara yardım etmek müminlerin önemli bir özelliğidir.
* Dürüstlük ve güvenilirlik: Sözlerinde durmak, emanete ihanet etmemek müminlerin temel prensiplerindendir.
* Hoşgörü ve tolerans: Farklı inanç ve kültürlere sahip insanlara karşı hoşgörülü olmak, müminlerin karakteristik özelliklerindendir.
* Yardımlaşma ve dayanışma: İhtiyaç sahiplerine yardım etmek, toplumsal birlik ve beraberliği sağlamak müminlerin görevidir.
* Tevazu ve alçakgönüllülük: Kibirlenmekten kaçınmak, başkalarını küçümsememek, müminin önemli vasıfları arasındadır.
* İlim öğrenme ve düşünme: Bilgi edinmeye önem vermek, olayları analiz etmek ve düşünmek müminin sürekli gelişimi için gereklidir.
* Helal kazanç ve harcama: Haramdan uzak durmak, helal yollarla kazanç elde etmek ve harcamak müminlerin ekonomik hayatındaki temel prensiptir.
Bu özelliklerin yanı sıra Kur’an-ı Kerim’de aşağıdaki gibi daha birçok ahlaki değerden bahsedilir:
* Anne babaya saygı: Anne babaya karşı gelmemek, onlara iyi davranmak.
* Komşuluk haklarına riayet: Komşulara iyi davranmak, onların haklarına saygı göstermek.
* Yetim ve yoksullara yardım: Yetimlerin ve yoksulların haklarını korumak, onlara destek olmak.
* Sözlü ve fiziki şiddetten kaçınmak: İnsanlara zarar vermemek, hakaret etmemek.
* Gıybet ve dedikodu yapmamak: İnsanların arkasından konuşmamak, onların hakkında kötü düşüncelere kapılmamak.
Kur’an-ı Kerim’deki bu ahlaki değerler, sadece bireysel hayatımızı değil, aynı zamanda toplum hayatımızı da şekillendirir. Bu değerlere uygun yaşamak, insanlarla olan ilişkilerimizi güçlendirir, toplumda huzur ve barışı sağlar.
Daha detaylı bilgi için şu surelere bakabilirsiniz:
* Bakara suresi: İman, ibadet, sabır, şükür gibi konularda detaylı bilgiler bulunur.
* Al-i İmran suresi: Müminlerin özellikleri ve birbirlerine karşı görevleri anlatılır.
* Hucurat suresi: Müminlerin kardeşliği ve birbirlerine karşı davranışları vurgulanır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=EKTPvXFbIqg

Loading

No ResponsesOcak 18th, 2025

KURAN-I KERİM’DE GEÇMİŞ ÜMMETLERİN YAŞAYIŞLARI VE İBADETLERİ

KURAN-I KERİM’DE GEÇMİŞ ÜMMETLERİN YAŞAYIŞLARI VE İBADETLERİ[1]

 

Kuranı Kerimde geçmiş ümmetlerin yaşayışları ve ibadetleri.


Kur’an-ı Kerim, geçmiş ümmetlerin yaşayışları ve ibadetleri hakkında birçok kıssa ve ders verici bilgiler sunar. Bu kıssalar, önceki peygamberlerin tebliğleri, toplumların tepkileri, ibadet şekilleri ve başlarına gelen olaylar aracılığıyla hem o toplumlara yönelik uyarılar hem de Müslümanlara ders niteliğindedir.

1. Geçmiş Ümmetlerin İbadetleri ve Dini Yaşayışları

Geçmiş kavimlere Allah tarafından gönderilen peygamberler, her kavme Allah’a ibadet etme çağrısı yapmışlardır. Her peygamberin ümmeti, Allah’ın birliğine inanmayı ve O’na ibadet etmeyi öğrenmiştir. Bu çağrıya uyan topluluklar kurtuluşa ermiş, yüz çevirenler ise cezalandırılmıştır.

Örneğin, İbrahim (a.s.), Nuh (a.s.), Musa (a.s.), İsa (a.s.) gibi peygamberler, Allah’a ibadeti ve şirkten uzak durmayı öğretmiştir. “Biz, her ümmete (yalnız) Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının diye bir peygamber gönderdik.” (Nahl Suresi, 36. Ayet)

2. Geçmiş Kavimlerin Yanlış İbadet ve İnançları

Kur’an, bazı toplumların şirk koştuklarını, putlara taptıklarını ve peygamberleri yalanladıklarını anlatır. Örneğin, “Dediler ki: ‘Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı terk edecek değiliz.” (Hud Suresi, 53. Ayet) ifadesi, Hud peygamberin kavminin putperest inancına bağlılığını gösterir.

Semud Kavmi, Lut Kavmi gibi birçok kavim, peygamberleri yalanlayarak günah işlemeye devam etmiş ve sonuçta Allah’ın azabına uğramıştır.

3. Geçmiş Ümmetlerin İsyan ve Azgınlıkları

Kur’an’da Firavun, Karun gibi sembol isimlerle anlatılan karakterler, dünyevi güçlerini kullanarak Allah’a başkaldırmış, zulüm ve azgınlıkla toplumlarına zarar vermişlerdir. Özellikle Musa (a.s.) ve Firavun kıssasında, Firavun’un Allah’a karşı gelmesi ve ardından boğularak helak edilmesi, inanmayanlara yönelik bir uyarı niteliğindedir. “Firavun dedi ki: ‘Ben size izin vermedikçe başka bir ilah edinmenize izin vermem.” (Kasas Suresi, 38. Ayet)

4. İbadette İstikrar ve Sabır Gösteren Ümmetler

Geçmiş ümmetlerden bazıları, peygamberlerinin davetine uyarak Allah’a teslimiyetle ibadet etmişlerdir. Örneğin, İbrahim (a.s.) ve ona inananlar, sabır ve teslimiyetin örnekleri olarak gösterilir. İbrahim (a.s.)’ın ateşe atılmasına rağmen imanında sebat etmesi, Allah’a olan bağlılığıyla ders niteliğindedir.

Hz. Nuh (a.s.) da uzun yıllar kavmini Allah’a çağırmış, çok az sayıda inanan olsa bile davetinden vazgeçmemiştir. “Andolsun ki, Nuh’u da kavmine gönderdik. Dedi ki: ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur.” (Araf Suresi, 59. Ayet)

5. Kur’an’ın Öğütleri ve İbret Verici Mesajlar

Kur’an, geçmiş ümmetlerin yaşadığı olayları birer ibret tablosu olarak sunar. Geçmiş kavimlerin, Allah’ın emirlerine uymamaları sonucu helak edilmesi, Müslümanları aynı hatalara düşmemeye davet eder. “Andolsun ki onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır.” (Yusuf Suresi, 111. Ayet) ifadesi, bu kıssaların ders verici yönünü özetler.

Kur’an, geçmiş ümmetlerin kıssalarıyla Müslümanları hem inanç ve ibadetlerine bağlı kalmaları konusunda teşvik eder, hem de Allah’a karşı gelmenin sonuçları hakkında uyarılarda bulunur. Bu kıssalar, Allah’a teslimiyetin ve O’nun emirlerine uygun yaşamanın önemini vurgular.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=g8_s-kz6XVQ

Loading

No ResponsesOcak 18th, 2025

Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir.

Memnu heykel, ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir.


İslam’da heykel ve tasvir yasağına dair yaklaşımlardan biri olan Bediüzzaman Said Nursi’nin İslami bakış açısını yansıtır. Söylem, heykel yapma eylemini üç temel eleştiri üzerinden değerlendiriyor ve heykelleri şu şekilde tanımlıyor:

1. Zulm-ü Mütehaccir (taşlaşmış zulüm):
Heykellerin, geçmişteki zorbalık ve despotlukları sembolize ettiği düşüncesidir. Özellikle tarih boyunca diktatörlerin veya otoriter figürlerin, kendi iktidarlarını ölümsüzleştirmek ve halkı baskı altına almak amacıyla heykeller yaptırması bu eleştirinin temelini oluşturur.

2. Heves-i Mütecessim (cisimleşmiş arzu):
İnsanların geçici dünya heveslerini veya kişisel tutkularını fiziksel bir formda ölümsüzleştirme çabasıdır. Bu, insanın kendi nefsine olan düşkünlüğünü ve yaratıcıya bağlılık eksikliğini ifade eder. Heykeller bu bağlamda, dünyevî arzuların ve insanın kendini yüceltme çabasının bir sembolü olarak görülür.

3. Riyâ-yı Mütecessid (cisimleşmiş gösteriş):
Heykellerin bir tür gösteriş, sahte şan ve şöhretin yansıması olduğu vurgulanır. Bu, insana ait kusurların ve dünyevî iddiaların yüceltilmesini eleştirir. Bu bağlamda, heykellerin gerçek bir değer yerine, bir riyâkârlık ürünü olduğu ifade edilir.

Arka Plan ve Değerlendirme

Bu ifadeler, heykel ve tasvir yasağı ile ilgili İslam düşüncesindeki hassasiyetleri anlamak açısından önemli bir perspektif sunar. İslam’da tasvir yasağı, genelde putperestlik ve insanın Allah’a olan teslimiyetini zedeleyen tutumlarla ilişkilendirilmiştir. Özellikle, heykellerin birer ibadet objesi hâline gelebileceği endişesi, bu yaklaşımın temel nedenlerinden biridir.

Bediüzzaman’ın bu görüşü, İslamî bir hayat felsefesi ve sanata dair eleştirel bir bakış açısı sunarken, ahiret merkezli bir hayat anlayışını vurgular. Ona göre, insanın dünyadaki her faaliyeti, Allah’ın rızasını kazanma ve hakikate yönelme amacı taşımalıdır. Dünyevî hevesleri yansıtan unsurlar, insanın manevi yükselişine engel olabilir.

@@@@@@

“Rivayette vardır ki, “âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar ulûhiyet dâva edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.”2
Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasıl ki padişahı inkâr eden bir bedevî kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de, tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârâne serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.”
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sualar/eddai/503

Loading

No ResponsesOcak 18th, 2025

KURAN-I KERİM’DE FARKLI DİN VE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ

KURAN-I KERİM’DE FARKLI DİN VE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ[1]

 

Kuranı Kerimde farklı din ve yaşayış örnekleri.


Kur’an-ı Kerim, farklı dinlere, yaşam biçimlerine ve bu yaşamların insanları nasıl etkilediğine dair çeşitli örnekler sunar. Kur’an’ın amacı, farklı inanç ve yaşayış biçimlerini tanıtarak insanları hak dine davet etmek, Allah’ın birliğini ve ahiret inancını öğütlemektir. Farklı dinlerin ve yaşam biçimlerinin hem olumlu hem de olumsuz yönlerini içeren kıssalar, Kur’an’ın kapsayıcı bir rehber olarak tüm insanlığa yönelik öğütlerini ortaya koyar.

1. Putperestlik ve Şirk (Allah’a Ortak Koşma)

Kur’an, şirk koşan kavimleri çokça eleştirir. Özellikle putperestliğin geçici dünya hayatında kişiyi tatmin edebileceğini ama sonsuz ahiret için bir tehlike olduğunu belirtir.

Hz. İbrahim’in, kavminin putlara tapmasını sorgulaması buna örnektir: “Hani babasına ve kavmine demişti ki: ‘Sizin taptıklarınız nedir?'” (Enbiya Suresi, 52. Ayet).

Putperestliği kınarken, insanlara Allah’ın birliğini öğütleyerek onlara ibret sunar. Örneğin, “Gerçek şu ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz.” (Nisa Suresi, 48. Ayet).

2. Kitap Ehli (Yahudiler ve Hristiyanlar)

Kur’an, Yahudiler ve Hristiyanlar gibi kendilerine kutsal kitap gönderilmiş toplumlara “Ehl-i Kitap” olarak hitap eder. Ehl-i Kitap ile Müslümanlar arasında ortak inançlara dikkat çeker; Allah’a iman, peygamberler, ahiret inancı gibi temel konularda benzerlikler vurgulanır.

Aynı zamanda, kitaplarını tahrif ettikleri (değiştirdikleri) ve Allah’ın emirlerini ihlal ettikleri için uyarılmışlardır. Yahudilerin dünya malına düşkünlükleri ve Hristiyanların İsa’yı ilahlaştırmaları, Kur’an’da eleştirilmiştir: “Andolsun ki, ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir.’ diyenler kesinlikle kafir oldular.” (Maide Suresi, 72. Ayet).

3. Hz. Musa ve İsrailoğulları

Hz. Musa’nın kıssasında İsrailoğulları’nın, Allah’ın sayısız nimetlerine rağmen isyan etmeleri, yanlış yaşam tercihleri ve inanç eksiklikleri detaylı olarak anlatılır. İsrailoğulları, Hz. Musa’ya itaatte sıkıntı çekmiş, bu yüzden farklı musibetlerle sınanmışlardır.

“Musa: ‘Ey kavmim! Gerçekten siz, buzağıyı (tanrı edinmekle) kendinize zulmettiniz.'” (Bakara Suresi, 54. Ayet) ifadesi, onların ilahi uyarılara rağmen buzağıya tapmalarını eleştirir.

4. Sabii

Sabii ve Mecusiler, Kur’an’da adı geçen diğer din mensuplarıdır. “Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafat vardır.” (Bakara Suresi, 62. Ayet) ayeti, bu toplumlara da adaletle muamele edilmesini önerir.

-Seyyid Kutup, Bakara süresinin 62. âyetini tefsir ederken şöyle demektedir: “Sabiîlere gelince onlar, en tercih edilen rivayete göre, bi’setten önce kavimlerinin puta tapmasından hoşlanmayarak, gönüllerine hitap eden ve samimiyetle bağlanabilecekleri bir itikat arayan Araplardır.


Kur’ân-ı Kerim’de, yahudi ve hristiyanlarla birlikte zikredilen bir topluluk. “Şüphesiz iman edenler, yahudiler, hristiyanlar ve sabiîler’den Allah’a, ahiret gününe iman edenler ve salih amel işleyenlerin Rableri katında mükafatları vardır…” (el-Bakara. 2/62; Ayrıca bk. el-Maide, 5/69; el-Hac, 22/17). Âyetlerde, sabiûn, şeklinde çoğul kalıbındadır. Müfredi, “sabiî”dir. Âyetlerde zikredilen sabiîlerin kimler olduğu hakkında müfessirler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir: Sabiîler; hristiyanlar, yahudiler ve mecusîler arasında bir topluluk olup hiç bir dine sahip değillerdir; Ehl-i kitap olup Zebur’u okumaktadırlar; Yahudiler ile mecusîler arasında bir topluluktur. Onların dini yoktur; Sabiîlik diğer dinler gibi bir din olup mensupları sadece “Lailahe illallah” derler ve hiç bir şekilde ibadet etmedikleri gibi bir kitapları ve tanıdıkları bir peygamberleri yoktur. Ceziretul-Mevsil bölgesinde yaşarlar; Meleklere tapınan bir topluluk olup, bir kıbleye yönelerek namaz kılarlar ve Zebur’u okurlar; Irak taraflarında yaşayan bir topluluk olup, peygamberlerin tamamına iman ederler, her sene otuz gün oruç tutup, Yemen’e doğru yönelerek günde beş defa namaz kılarlar (Taberî, Camiul-Beyan an Te’vil-i Âyâtil Kur’ân, Mısır 1969, I, 318-320; İbn Kesir, Tefsirul-Kur’ânil-Azim, İstanbul 1984, I, 148-149). Fahruddin er-Razî diğer görüşleri zikrettikten sonra sabiîlerin, yıldızlara tapan bir topluluk olduğu görüşünü doğruya en yakın olarak kabul etmektedir (Tefsir-i Kebir, II, 105).

https://www.google.com/amp/s/sorularlaislamiyet.com/kaynak/sabiiler%3famp

@@@@@@

Tefsirlerdeki yorumu.

Bakara Suresi 2/62. ayeti, birçok tefsirci tarafından farklı yaklaşımlarla yorumlanmıştır. Ayet, farklı dinlere mensup grupların Allah’a ve ahiret gününe iman edip salih amel işledikleri takdirde Allah katında mükafat göreceklerini ifade eder. İşte bu ayetin tefsirlerde ele alınışına dair bazı detaylar:

1. Genel Anlam ve Öncelikli Mesaj

Ayet, imanın ve salih amellerin önemini vurgular. Ayette, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiîler gibi diğer dinlere mensup kişilerin de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlemesi durumunda mükafat görecekleri belirtilir. Bu, dinler arası bir kapsayıcılığı ifade eder gibi görünmekle birlikte, İslam bağlamında bu imanın ne şekilde olması gerektiği konusunda farklı yorumlar geliştirilmiştir.

2. Tefsirlerdeki Yorumlar

a. İslam Öncesi Döneme İşaret

Bazı müfessirler, bu ayetin İslam’dan önceki dönemde yaşayan Yahudi, Hristiyan ve Sabiîleri kapsadığını belirtmiştir. Onlara göre, İslam’ın gelmesinden önce kendi peygamberlerine ve vahiylerine uygun olarak Allah’a ve ahiret gününe iman edenler mükafat görecektir. Ancak İslam geldikten sonra hak dinin İslam olduğunu kabul etmeyenler bu kapsama girmez.

b. İnanç ve Amel Bütünlüğü

Müfessirlerin çoğu, bu ayette bahsedilen imanın ve salih amellerin, Kur’an’da tanımlandığı şekilde Allah’a iman ve ibadetler olduğunu vurgular. Onlara göre, burada Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerden kasıt, İslam’ı ve Hz. Muhammed’i tasdik edenlerdir.

c. Sabiîler Kimdir?

“Sabiîler” hakkında farklı görüşler vardır. Bazı müfessirler, Sabiîleri yıldızlara veya meleklere tapan bir grup olarak tanımlar. Diğerleri ise bu grubun Hanifler gibi tevhid inancına yakın bir grup olduğunu ileri sürer.

3. Önemli Tefsirlerde Yorumlar

a. Taberî Tefsiri

Taberî, bu ayetin genel olarak Allah’ın adaletini ve her topluluğa peygamber gönderildiği gerçeğini hatırlattığını belirtir. Ancak İslam geldikten sonra, hak dine uymayanların bu kapsam dışında kalacağını söyler.

b. İbn Kesir Tefsiri

İbn Kesir, bu ayetin İslam öncesi dönemi kapsadığını, İslam geldikten sonra ise yalnızca İslam’a inanmanın yeterli olduğunu ifade eder. İslam’dan önceki Yahudi ve Hristiyanların da kendi şeriatlarına göre Allah’a iman edip salih amel işlemeleri gerektiğini vurgular.

c. Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Elmalılı, bu ayeti geniş bir bağlamda değerlendirir. Allah’a iman ve ahiret inancı gibi temel esasların evrensel olduğunu, ancak salih amelin ne olduğu konusundaki kriterlerin İslam’la birlikte daha açık şekilde ortaya konduğunu ifade eder.

4. Çağdaş Yorumlar

Bazı modern tefsirciler, bu ayeti farklı dinlere mensup bireylerin inanç ve amellerine bir çağrı olarak değerlendirir. Allah’ın adaletinin ve rahmetinin genişliğini vurguladıklarını belirtirler. Ancak yine de İslam’ın nihai hak din olduğu fikri korunur.

Sonuç

Bu ayet, hem farklı dinlerin mensuplarına bir mesaj hem de İslam’ın temel ilkelerini hatırlatmaktadır. Tefsirlerde genellikle, İslam geldikten sonra hak dine tabi olmanın gerekliliği vurgulanmış, ayetin İslam öncesi dönemde yaşayanlara yönelik olduğu belirtilmiştir. Ayetin nihai anlamını doğru şekilde kavrayabilmek için bütün Kur’an bağlamını ve diğer ayetleri dikkate almak önemlidir.

 

-“Fes’elû ehle’z-zikri in küntüm lâ ta‘lemûn” ayeti, Nahl Suresi 43. ayet ve Enbiya Suresi 7. ayette yer alır. Ayetin meali şöyledir:

“Eğer bilmiyorsanız, zikr ehline sorun.”

Bu ayetle ilgili müfessirlerin genel yorumları şu şekildedir:

1. Ayetin bağlamı ve anlamı

Ayetin indiği bağlamda, Mekke müşrikleri Hz. Peygamber’in peygamberliğini inkâr ediyor ve “Allah insanlardan birini peygamber yapar mı?” diye itiraz ediyorlardı. Ayette bu itirazlara cevap verilerek, müşriklere, önceki peygamberlerin de insanlar arasından seçildiğini belirtmek üzere bilgi sahibi kişilere başvurmaları öğütlenmiştir. “Zikr ehli” ifadesi burada, Tevrat ve İncil gibi kutsal kitaplara sahip olan Yahudi ve Hristiyan âlimlerini ifade eder.

2. Zikr Ehli Kimdir?

İbn Abbas: “Zikr ehli” ile kastedilenler, Tevrat ve İncil bilgisine sahip olan Yahudi ve Hristiyan bilginleridir. Çünkü o dönemde bu kutsal kitaplarda önceki peygamberlerin insanlardan seçildiği bilgisi yer alıyordu.

Taberî: Ayetin muhataplarının bilgi eksikliği varsa, uzmanlardan öğrenmeleri gerektiğini vurgular. “Zikr ehli” ifadesinin, kitap ehline ya da genel anlamda bilgili kişilere işaret ettiğini söyler.

Kurtubî: Ayette geçen “zikr” ifadesini, Kur’an, Tevrat, İncil veya genel olarak Allah’tan gelen bilgi olarak yorumlar. Bu nedenle “zikr ehli”, kutsal metinleri bilen uzmanlardır.

Elmalılı Hamdi Yazır: “Zikr ehli”, ehil ve uzman kişilerdir. Elmalılı, bilginin önemine vurgu yapar ve ayeti, her alanda bilgi sahibi insanlara danışmanın gerekliliğine işaret olarak yorumlar.

3. Genel mesaj

Ayetin doğrudan bağlamı önceki peygamberlerin durumuna işaret etse de, müfessirler ayetin daha genel bir ilkeyi öğrettiğini belirtir: Bilmeyen kişilerin, bilenlere danışması gerekir.
Bu, dini meselelerle sınırlı olmayıp tüm alanlar için geçerli bir ilkedir.

4. Güncel tefsir yaklaşımları

Günümüz müfessirleri, ayeti uzmanlık ve bilgiye başvurma gerekliliği açısından yorumlamışlardır. Örneğin:

Mevdudi: Ayet, her alanda ehil kişilere danışmanın önemine işaret eder. Cehalet, doğru bilgiye ulaşarak aşılabilir.

Seyyid Kutub: Ayet, İslam’ın akıl ve bilginin rehberliğine verdiği önemi vurgular. Müslümanların, bilmediklerini öğrenmek için uzmanlara yönelmesi gerektiğini ifade eder.

Sonuç

Bu ayet, hem dini hem de dünyevi konularda uzman kişilere danışmanın önemini vurgular. Müfessirler, ayeti müşriklerin itirazına bir cevap olduğu kadar, insanlara bilgiye dayalı bir yaşam tarzı benimsemeleri gerektiği mesajını da verdiğini belirtmişlerdir.

@@@@@@

Bak.
https://www.google.com/amp/s/sorularlaislamiyet.com/nahl-suresi-43-ayette-gecen-bilmiyorsaniz-alimlere-sorun-ifadesini-aciklar-misiniz-zikir-ehlinden%3famp

 

  1. Hristiyan Rahipler ve Din Adamları

    Kur’an, bazı Hristiyan rahiplerin dinlerine içtenlikle bağlı olduklarını, hoşgörülü ve yumuşak huylu olduklarını belirtir. “Onların içinde Allah’a karşı saygıyla eğilen rahipler ve keşişler vardır.” (Maide Suresi, 82. Ayet)

    Ancak, Hristiyan din adamlarının bazılarının dini ticarete dönüştürdüğü, halkı sömürdüğü ve kendi menfaatleri doğrultusunda dini değiştirdiği yönünde eleştiriler de yer alır.

    6. İnkarcı ve Ateist Yaşam Biçimleri

    Kur’an’da bazı toplumlar tamamen inançsız bir yaşam biçimi benimsemiş, Allah’ı ve ahiret inancını inkâr etmişlerdir. Örneğin, Ad ve Semud kavimleri gibi kavimler, Allah’a inanmadan dünya hayatını amaç edinmişler ve sonunda helak olmuşlardır. “Ad kavmi Rablerinin emrine baş kaldırdılar. Bunun üzerine onları şiddetli ve sürekli bir fırtınayla helak ettik.” (Hakka Suresi, 6. Ayet)

    İnançsız toplumların haz ve menfaat odaklı yaşayışları, geçici dünya hayatını tercih ederek ahireti unutmaları nedeniyle eleştirilir.

    7. Sabırlı ve Allah’a Teslimiyetle Yaşayan Toplumlar

    Kur’an’da bazı toplumlar örnek gösterilerek iman ve teslimiyetin güzelliği vurgulanır. Örneğin, Hz. İbrahim ve ona tabi olanlar, zor şartlar altında Allah’a olan inançlarından taviz vermemiştir.

    Aynı şekilde, Hz. Yusuf’un kıssasında sabırlı ve iffetli yaşamak, ahlaki değerlerden sapmamak ve Allah’a güvenmek örnek bir yaşam biçimi olarak anlatılır. “O, Allah’ın nimetlerine karşılık olarak bizden bir ihsan görmemizi beklerdi. Biz ise, ancak Allah’a ibadet ederiz.” (Yusuf Suresi, 52. Ayet)

    8. Dünya ve Ahireti Dengede Tutan Yaşam Biçimi

    Kur’an, Müslümanlara dünya ve ahiret dengesini gözetmeyi öğütler. Sadece dünya hayatına bağlanmayı ya da ahiret için dünyayı tamamen terk etmeyi önermez. “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas Suresi, 77. Ayet)

    Bu öğüt, Kur’an’da denge, ölçülülük ve orta yolu benimseyen bir yaşam biçimini teşvik eder.

    Kur’an-ı Kerim, farklı dinleri ve yaşam biçimlerini anlatarak, insanları tek bir Allah’a inanıp O’na teslim olmaya davet eder. Allah’ın birliğine iman, ahiret inancı, salih amel gibi temel ilkeler bu örnekler üzerinden vurgulanır ve insanlara rehberlik eder. Bu kıssalar, insanların doğru yolu bulmalarına, hakikate yönelmelerine yardımcı olur.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=KFMM-ZsucG4

Loading

No ResponsesOcak 17th, 2025