LİYAKAT AYNASINDA İNSAN: Verilene Şükür, Verilmeyene Hikmetle Bakış
LİYAKAT AYNASINDA İNSAN: Verilene Şükür, Verilmeyene Hikmetle Bakış
İnsan kendisine verilmeyen şeylerden dolayı şikayet etmemelidir.
Belki liyakat kesbettim mi diye kendisini sorgulamalıdır.
Hatta taş, bitki ve hayvan olmayıp insan olmamı sağlayan hangi liyakat ve sahip olduğum özelliktir diye kendisine sormalıdır.
Hatta bu verilen insanlığa da sahip olmakla layık olup olmadığının sorgulandığını da unutmamalıdır.
Sonuç olarak bundan sonra göreceklerinin ve elde edeceklerinin liyakat derecesine de bakmalıdır.
Sahip olduklarımıza ve olacaklarımıza ne kadar layıkız?
Zira sahiplik liyakat gerektirir.
*******
İnsan fıtratı itibarıyla ister, bekler, arzular. Fakat çoğu zaman neyi, ne kadar ve niçin istediğini değil; neden verilmediğini sorgular. Oysa Kur’ânî hikmet, hayatı sadece verilenler üzerinden değil, verilmeyenler üzerinden de okumayı öğretir. Çünkü her “verilmeyen” şey bir yokluk değil, çoğu zaman bir hikmetin örtüsüdür. Ve belki de en önemlisi: Bir şeyi istemek başkadır, ona liyakat kesbetmek bambaşkadır.
- Şikâyet Yerine Sual: “Layık mıyım?”
İnsan çoğu zaman “Neden bana bu verilmedi?” diye sorar. Oysa sorması gereken asıl soru şudur:
> “Ben buna gerçekten layık mıydım?”
Bir makam, bir rızık, bir ilim, bir dostluk, bir yöneticilik… İnsan, her arzusunun gerçekleşmesini bir hak olarak görürse, sonuçta ya nankör olur ya da isyan eder. Oysa ilâhî düzenin temelinde adalet ve hikmet vardır. Allah neyi verirse bir hikmetle verir, neyi vermezse de bir hikmetle vermez. Şikâyet değil, tefekkür gereklidir.
- İnsan Olmak: En Büyük Lütuf ve En Büyük Sorumluluk
Taş olmadık, ağaç olmadık, hayvan olarak da yaratılmadık. İnsan kılındık. Bu başlı başına bir nimet olduğu kadar, aynı zamanda büyük bir imtihandır. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
> “Doğrusu, Biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik. Ancak iman edip salih amel işleyenler müstesna.” (Tin, 4-6)
Yani insan, yaratılışta en yüce iken, yaşayışıyla en aşağıya da düşebilir. Bu da bize şunu gösterir: İnsan olmak, sadece yaratılışla değil, yaşayışla da kazanılan bir değerdir.
- Verilen Her Şey Bir Liyakat Sınavıdır
Elimizdekilere de bakmalıyız: Sağlık, akıl, iman, aile, rızık, ilim, çevre… Bunlara gerçekten ne kadar liyakatimiz var? Sahip olduğumuz her nimetin bir vebali ve sorumluluğu olduğunu unutmamak gerekir. Zira Kur’ân,
> “Sonra o gün, size verilen nimetlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (Tekâsür, 8)
buyurarak, nimetlerin sadece lütuf değil, aynı zamanda birer imtihan vesilesi olduğunu bildirir.
Belki de bize verilmeyen bazı şeyler, henüz onu taşıyamayışımızdan, hikmetle korunmamızdandır. Zira her istemek hak, her istememek de hüsran değildir. Allah, kulunu hem verirken hem verir gibi yapmayıp korurken terbiye eder.
- Liyakatin Aynasında Geleceğe Bakmak
İnsan, geçmişte eline geçenlere değil; gelecekte nelere layık olabileceğine de dikkat kesilmelidir. Çünkü insanın kaderi, sadece yazılı bir senaryo değil, aynı zamanda liyakatle şekillenen bir yolculuktur. Allah kimseye zulmetmez; kişi kendi liyakatinin sonuçlarını yaşar:
> “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendi nefislerine zulmederler.” (Yunus, 44)
İnsan, neye layıksa onunla karşılaşır; sabrederse sabrın meyvesini, nankörlük ederse kaybın acısını tadar. Asıl mesele, nimet verildiğinde “hamd etmeyi”, verilmediğinde ise “hikmeti aramayı” öğrenebilmektir.
Sonuç: Sahiplik Liyakat Gerektirir
İnsan, her şeyin verilmesini değil, layık olduğu şeylerin verilmesini istemelidir. Sahip olmadıklarına üzülmek yerine, sahip olduklarını hakkıyla yaşayıp yaşamadığını sorgulamalıdır. Çünkü insan oluşu bile bir lütuf ve sorumlulukken, daha fazlası ancak liyakatle elde edilir. Şikâyet değil, şükür ve sorgulama ahlâkı bizi yüceltir. Zira gerçek sahiplik, hak edilmiş olandır.
Makale Özeti:
İnsan, sahip olduklarına sevinmeli, olmadıklarına ise “liyakat kesbettim mi?” sorusuyla yaklaşmalıdır. Her nimet bir imtihan, her verilmemişlik bir hikmettir. İnsan olmak bile büyük bir lütufken, daha fazlasını istemek liyakat ister. Şikâyet yerine, kendini sorgulamak; “neye layığım?” sorusuyla hayatı değerlendirmek gerekir. Çünkü hakiki sahiplik, sadece verilmiş değil, hak edilmiş olandır.