İÇTEKİ VE İÇİMİZDEKİ FİTNENİN ADI GELENEK

İÇTEKİ VE İÇİMİZDEKİ FİTNENİN ADI GELENEK

Bir söz vardır; şeytanı taşlamaktan, Rahmanı tesbih etmeye vakit kalmadı.

Şerri defetmekten hayrı celbe vakit kalmadı.
Kötü mü oldu?
Elbette tam da kötü oldu, denmez.
Zira mecelle kuralı, def’i şer, celb-i nef’a racihdir. Yani; Kötülüğü defedip kaldırmak faydalı işten önce gelir.
Hakikatlerin zuhuruna ve araştırıp öğrenmeye vesile oldu.
Maalesef adet oldu;
Aklım almıyor, bunlar gelenek, Kuran bana yeter, Muhammed’de bizim gibi insan, sahabe ne kadar güvenilir ve her önüne geleni inkâr ile reformist bir düşünce, kısır bir yol, 1400 senelik açık ve net, ittifak edilip gelinmiş ana yolu kapatarak, tali yollarla İslamiyet’i Hristiyanlığa benzetme cehaleti.

-Ve de en büyük ve de en dehşetli fitne gelenek yaftasıyla sürdürülmektedir.
İslam’a bilinçli bilinçsiz pervasızca menfi ve yanlış olan şeyleri gelenek kılıfına sararak tüm İslamiyet lekelemeye çalışılmaktadır.
Çok rahatlıkla gelenek bahane edilerek 1400 yıllık İslami birikim silinip devre dışı bırakılmaktadır.
İslam’ın Edille-i Şer’iyye denilen dört delili olan; kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas kabul edilmemektedir.
Zaten hadisleri reddeden bu hastalıklı zihniyet, kuranın içini boşaltarak, yerine kendileri kısır mana ve yorumlarla içini doldurmaya, daha doğrusu boşaltmaya çalışmaktadırlar.
Bir hüküm olarak, ümmetin 1400 yıldır dini yanlış anlayıp uyguladığını söylemektedirler.
Kendilerince bir reform yaparak, yeni bir anlayış getirmeye çalışmaktadırlar.
Hristiyanlıktaki Protestan’la başlayan reform faaliyetleri gibi.
Yani hak din batıl ve muharref olan Hristiyanlığa kıyas edilmektedir.[1]

***********

Dinin tahrip ve tahrifi yine içimizden, az ve azınlıklarda olsa ilahiyat ve diyanet camiasından gelmektedir. Sürekli ihtilaf noktalarının körüklenmesi, ecdat ile bağlantı koparılırken, geçmişten beri süre gelip yaşanan dine gelenek deyip, kesip atarak geçmiş ile olan köprü ve bağlar koparılmaya çalışılmaktadır.

-Bazen insan bir hakkı söylerken batılıda altında gizler ve adeta yutturmaya çalışır.

Şeytani bir değişebilirlik ile.
Mesela Allah ve meleklerinin Peygamberimize salat edip, sizlerde ona salat edin diye emrettiği halde,[2] salatın Allah’ın resulüne destek manasını alıp, adeta bir mahzuru varmış gibi Peygamberimize salavat getirilmesini reddeder.
Hakkın bir cihetini tutup, diğer cihetini iptal etmekle batıla hizmet etmiş olur.

***************  

Bu ihtilafları yapanların genelde ya yetersizliklerinden ya hazmedemeyişlerinden veya kendilerine bir konum kazandırma hayalinden kaynaklanmaktadır.

Özellikle aklıma yatmıyor, bu hadisten şüpheliyim savunmalarının savrulmuşluğuna gidiliyor.
Evvela o aklın akıl olması, yeterli olması, başka akıllara ihtiyaç duymaması lazım.
Veya hadisi reddetmeden önce, gerekirse tüm dünyayı gezip araştırdıktan sonra o hadisi bir nebze kabul etmeyebilirsin.
Haddi aşıp umumun kabulünü reddetmeden.
Yani haddini bilmek gerek.

Bir de Hadis-i Kutsi’de buyurulan; “Her kim, söylemediğim şeyleri bana isnâd ederse Cehennem ’deki yerine hazırlansın!”[3]

Aynen bunun gibi de; Kim ki Peygamberimiz bir sözü söylediği halde, söylememiştir derse, cehennemdeki yerine hazırlansın, diyebiliriz.
Dini ilimlerde bir yandan yetersiz kalırken, maalesef öbür taraftan dinde hüküm vermeye çalışılmaktadır.
Eskiden hadislerde görülen bir zafiyet sadece ona has kalır, umuma teşmil edilmezdi.

Şimdi ise bir hadisteki zafiyet ile bütün hadislere şaibeli bakılmaktadır.
Toptan reddiyecilik ve kolaycılığa gidilmektedir.
Oysa bir kaç hadisteki zafiyet, dinin tümüne teşmil edilip, şüpheyle bakılamaz.
Aslında bütün problem anlamamak, anlayamamak, anlamak istememek ve hikmetini düşünmemek gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.
Hadisler veya din kimsenin keyfine göre şekillenmez ve şekillendirilemez.
Aslında hadisleri inkar edenler bin dört yüz yıldır inşa edilen dinin binasını tahrip ve tahrif ederek, yerine kendi kafalarından dini ikame etmeye çalışmaktadırlar.
Bizi birleştirip bağlayan bağlar koparılmaya çalışılmaktadır.
Hele birde halkın bağlandığı ve incelen dini bağları koparmaktır.
Ne hazindir ki; kendisini hesaba çekemeyen, çocuğunu sorgulayamaz kimselerin çok rahat ve cesurane hadisleri ve dini sorgulamasıdır.

***************  

Yeni modernistlerin Müslümanları genel değerlendirmede reddettikleri gerekçe, onların gelecekten günümüze gelenekçi olmaları, geleneği takip etmeleri, geleneğin dışına çıkmaması olmuştur.

Oysa o gelenek denilen yol, icma’ ve ittifak edilen ana yoldur.
Neden çıkıp da tali olan yola girsin ki?
Adeta önce anayolda ve umumi caddeden çık ve öğle değerlendir, der gibi bir tavra girilmektedir.
Oysa herkesin büyük bir alim olup, Kuranı bütün yönleriyle öğrenip yaşama imkanı olmayacağından; bu noktada istikametini muhafaza etmiş, ehli sünnetin vasatını muhafaza edip yolundan gitmiş olması, diğeri ise kafasına göre yol açıp, istikameti muhafaza edemeyen, hem sapmış hem de sapıtmış, velev alimde olsa ondan daha üstün, değerli, dengeli ve istikametlidir.
Hak-perest insan hakkı arar.
Hak benim, sadece benim gittiğim yoldur, demez.
Sahabe belki de Kuranın bir veya bir kaç ayeti kendi hakkında inmişte olabilir, buna rağmen dini ve dini meseleleri Kurandan birebir değil, Resulullah’tan almış ve öğrenmiştir.
Kuran bana yeter dememiştir.
Bu bütün asırlar için geçerli olup, vahyin birinci muhatabının Peygamberimiz olması sebebiyle, dini ondan alır ve ondan öğrenir ve de uygularız.
Buna ek olarak sahabe sonraki dönemlerde onu ölçü alanları da referans alır ve delil olarak gösteririz.
“Şunu iyi biliniz ki, bana Kur’an-ı Ke­rim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltu­ğuna kurulan tok bir adamın ‘Size (Hz. Peygamberin sünneti / hadisleri değil) sadece şu Kur’an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diye­ceği (günler) yakındır…”
“Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaştığında -koltuğuna yaslanmış bir hâlde- ‘bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken)’ bulmayayım.”[4]
Bundandır ki, adam ben müfessir değilim diyor ancak bir çok müfessiri inkar edip reddediyor.
Onları kutsamayın diyor ancak kendisini ve kendi görüşlerini kutsuyor.
48 tane meal hiç biri doğru değil, benim ki doğru diyor.
Hepsi Kuranın yorumuna dayalı deyip kabul etmezken, kendisini Kuran yerine koyarak, kendi yorumunu ve anlayışını Kurandan sayıyor.
Gel sen buna ne diyeceksin?
Elbette bu sukuta karşı yapılacak olan en iyi cevap sükuttur.

***********   

Hakikate giden veya hakikate gittiğini iddia edenlerin diğerlerini reddetmelerindeki sebeplerden birkaçı sudur;

O benim gittiğim yoldan gitmiyor.
Ben kestirmeden yürüyerek gidiyorum, o gitmiyor, gibi söylemler ve düşüncelerle;
Başkasının arabayla, bisikletle hatta uçakla farklı yollardan gittiğini görmeyip, düşünmeyecek o yolları inkara gidiyor.
Oysa Allah’a giden yollar mahlukatın nefesleri sayısıncadır.
Her yol Ona çıkar.
Yeter ki gitmeyi bilsin, yoldan ve raydan çıkmasın.
Yalnız hak benim yolum ve mesleğim demesin.
Mesleğinin en güzel olma iddiasında da bulunabilir, yeter ki başkasının iptal ve butlanına gitmesin.

Hasta asrın, hastalıklı, yaralı, özürlü insanlarıyız.

Oda müzmin hastalıklar.

Allah şifa versin.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Bak. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dokuzuncu-mektub/419

[2] Ahzâb Suresi 56. Ayet.

[3] Buhârî, İlim, 38.

[4] Tirmizî, bu hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir. (bk. Tirmizi, İlim,10.




VARLIKLAR ELENİYOR

VARLIKLAR ELENİYOR

 

Önce toprakta ve topraktan.
Sonra gıdadan ve gıdalardan.
Sonra mideden ve vücuttan.
Sonra bel ve kaburga kemikleri arasından atılan sperm, meni ve bir damla sudan.
Sonra imtihanla insanların içinden.
Sonra mahşerdeki hesaptan.
En sonra da sırattan geçerek cennet ve cehennem olarak tezahür eden bir sona varıyor.
Bir yolcu olan insanın yolculuk serüveni böyle noktalanıyor.
Her şey aslına rücu ediyor.
Birçok elekten elendikten sonra.
Hamdım. Piştim. Yandım.


“Hayat, bu kâinatın tezgâh-ı âzamında öyle bir istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor. Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan her ceset, o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Adeta Zât-ı Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karanlıklı ve fâni ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışıklandırıyor, bir nevi beka veriyor, bâki bir âleme gitmeye hazırlattırıyor.”[1]

“Evet, şu muntazam kâinat ve şu azametli, gâyet büyük fabrika, bütün mevcudâtiyle hummâlı bir faâliyet içinde mütemâdiyen çalışmasıyla beraber, kâinatın her tarafını ter temiz tutan, kirli ve bulaşık maddelerden, lüzumsuz olarak hiçbir tarafta hiçbir şey bulundurmayan, şu azametli seyyârâttan tut, tâ zerrâta kadar her mevcud, Kuddûs-ü Âzamdan gelen emirlere müheyyâ ve münkâd olarak gâyet faal ve gâyet hârika bir istihâle makinesi haline getirilmekle, şu azametli kâinat ve bütün unsurları baştan başa Cennetnümûn güzellikleriyle, kendilerini enzâr-ı âleme arz ediyorlar.”[2]

“kâinata serpilmiş katarat ve lemeat-ı hayatın dahi muhassalı bir hayat-ı umumiye var olmak gerektir. Hayat varsa ruh da vardır. Öteki gibi müntehâ-i ruh bir mebde-i ruhun cilve-i feyzidir. O mebde-i ruh dahi, hayat-ı ezeliyenin tecellîsidir ki, lisan-ı tasavvufta “hayat-ı sâriye” tesmiye ederler.”[3]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Lemalar. Bediüzzaman. 323.

[2] Bediüzzaman. Lema. 1. Nükte.

[3] Sünuhat. Bediüzzaman. 25.




BOZUK YAPININ AKİBETİ

BOZUK YAPININ AKİBETİ

Bir telefon ki çalışmıyor ne arıyor ve ne de aranıyor.

İnternete bağlanmıyor.
Veya bir bilgisayar ki, harf karakterleri bozuk, programlar çalışmıyor.
Problemleri arttırabilirsiniz.
İnsafla davranmak ve konuşmak gerek.
Böyle bir aleti ne yaparsınız?
Hemen atıp kıracağınızı söylersiniz, değil mi?
Peki kendisine ebedi bir cennet verilecek olan bir insan aynen o görevini yapmayan bozuk alet gibi, yaratılışının gayesini yerine getirmeyen, kullukta bulunmayan ve bir çok temel özellikleri bulunmayan insan içinde; bir şey olmaz, önemli değil, Allah affeder, korunmasına devam edilsin, cehennem çöplüğüne atılmasın ve birde ebedi bir cennetle ödüllendirilsin?
Reva mı?
Mantıklı ve adaletli mi?
Vicdan kabul etmeyecek hatta feryat edecektir.

Kim tevfik isterse, âdetullah ve hilkat ve fıtrat ile âşinalık etmek ve dostluk etmek gerektir. Yoksa, fıtrat tevfiksizlikle bir cevab-ı red verecektir. Cereyan-ı umumî ise, muhalif harekette bulunanları adem-âbâd hiçahiçe atacaktır.”[1]

“Küfür, mânevi bir cehennemin çekirdeği olduğunu İkinci Sözde ve Sekizinci Sözde ve başka Sözlerde ispat edildiği gibi, maddî bir cehennem dahi onun meyvesidir. Cehenneme duhulüne sebep olduğu gibi, Cehennemin vücuduna dahi sebeptir. Zira küçük bir hâkim, küçük bir izzet, küçük bir gayret, küçük bir celâli bulunsa; bir edepsiz ona dese, “Beni tedip etmezsin ve edemezsin”; herhalde, o yerde hapishane yoksa da, onun için bir hapishane icad edecek, onu içine atacaktır. Halbuki, kâfir, Cehennemi inkârla, nihayetsiz gayret ve izzet ve celâl sahibi ve gayet büyük bir zatı tekzip ve tâciz ediyor, yalancılıkla ve aczle itham ediyor, izzetine şiddetle dokunuyor, celâline serkeşâne ilişiyor. Elbette, farz-ı muhal olarak, Cehennemin hiçbir sebeb-i vücudu bulunmazsa, o derece tekzip ve tâcizi tazammun eden küfür için Cehennemi halk edecek, o kâfiri içine atacaktır.”[2]

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 

[1] Muhakemat.Bediüzzaman.136.

[2] Barla Lahikası. Bediüzzaman.153.




NEDİR BU YA RABBİ

NEDİR BU YA RABBİ

Nedir bu ya rabbi.

Adamlar yakalanıyor.
Çok güzel.
Fakat trilyon ve katrilyonları dolandırdıktan sonra.
Bu nasıl rahatlık.
İlaç sektöründe trilyon, katrilyon.
Gıda, araç alım satım, ev alım, satım ve kirada çok rahat keyfi uygulamalar.
Sorumsuzca, ahlaksızca bu meydanlarda ve içimizde kolay hareket edilip, isteyen bu kadar kolay dolandırıp, haksız kazanç yapabiliyorsa, ya çivilerde ya da çiviyi çakanlarda, buna müsaade edenlerde ve de çivilerin gevşekliği ve çıkmışlığı var.
Cezalar caydırmayıp, teşvik edip önünü mu açıyor?
Bilinen bir çok uygulamadan biri olarak, kış girince adam kışı sıcak bir ortamda geçirmek için, kışlık suç işliyor.
Ben ta 1987 yılında hapishaneye ders vermeye gittiğimde, ilk hafta bir daha hırsızlık yapmayacaklarına dair söz veren 4 hırsız, bir hafta sonra çıkınca soyacakları marketin planını yapmakta oldukları ortaya çıktıydı.

Yıllar sonra haberlerde 40 yaşında birinin 37 dosyasının haberi verilmişti.

Aman Allahım! Bunlar doğar doğmaz mı hırsızlığa başlıyorlar?
Cezalar masumları ve mazlumları korumaya yönelik olmalıdır.
Olmuyorsa aksi takdirde o zulme ortak olunmuş olur.

-Bir kıssa:

Herkes çaldığını getirsin.

Rivayete göre Şam valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır. Büyük sıkıntıya düşer.
Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz? der

“Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler. Bunun üzerine Esat Paşa “Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar. “Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler.

Esat Paşa “Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur?” diye sorar. Danışmanları sessizliğe bürünür. Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşalım der. Müftü gece paşanın yanına gelir.

Paşa “Müftü Efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davranıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim” der.
Bunu duyan müftü efendi paşaya yalvarmaya başlar.

İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder. Paşa kabul etmez. Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez. Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder.

“Kadı Efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı” der.
Bu sefer Kadı Efendi paşaya yalvarmaya başlar. “Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar. Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonra sırasıyla defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder. Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.

Arkasından danışmanlarını çağırır “Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?” diye sorar. “Hayır paşam duymadık” derler. “Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der.
“Bunu nasıl yaptınız Paşam?”
diye sorduklarında “Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir” der.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 




TEHLİKE İÇTE

TEHLİKE İÇTE

 

Bu zamanda en büyük problem harici ve hariçten değil, dahili ve dahilden gelmektedir.

İster vatanın tehlikede olması olsun, isterse de dinin korunması ve anlaşılıp anlatılması olsun en büyük tehlike içten gelen tehlikedir.
Vatanın 15 Temmuz’da içten bombalama ile tehlikeye girmesi gibi…

Bu korkumu ve tedirginliğimi tehlikenin geçmediğini söyleyerek yazmıştım.[1]

“15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen terör örgütü FETÖ’nün hain darbe girişiminin 7. yılında, eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, tarihi geceyi ilk kez anlattı. Akar, “Biz tepki gösterince emir subayım silah doğrulttu. Büyük bir hiddetle ‘sık ulan şerefsiz’ diye bağırdım. Ellerine sert bir şeyle bayıltmaya çalıştılar, ona tepki gösterdik. Bizi alıp helikoptere bindirdiler, nereye götürdüklerini söylemediler. Daha sonra ben oranın Akıncı Üssü olduğunu öğrendim. Helikopterde sağa sola tekme attık. Orada gelip ‘Biz darbe yapıyoruz, ülkeyi kurtaracağız. İsterseniz sizi hocamızla görüştürebiliriz’ dediler, reddettik.” dedi.”[2]


-Hala mankurtlaşan, içindeki bulanıklık sebebiyle gelgit yaşayanlar var.
İster cehalet deyin ister ahmaklık.
İster menfaat deyin, ister ihanet.
Hala büyük çapta ders alınmamış ve bunu geleceğe taşıyacak tehlikeli bir güruh mevcut.

– “Toplanan kurban paralarının neden hepsiyle kurban kesilmediğini sorduğumda Bedirhan abi ‘Kurban vaciptir fakat cihat farzdır. Biz şu an cihattayız büyük bir zorluk içerisindeyiz.’ dedi.”

….Yurt dışında kesilmesi için verilen kurban paraları ise 2018’den beri yurtdışına gönderilmez kurban da kesilmez. Bedirhan Abi sohbette ‘Kardeşlerden toplanan kurbanlar Hoca efendinin inayetinde alınmış ve kabul edilmiştir. Kardeşlerin kurbanları kesilmiş hükmündedir. İbrahim peygamberin kurbanı gibi büyük sevap verilmiştir. Kardeşlerin niyetleri halis ve kabuldür.’ diyerek toplanan paraların hizmetin ihtiyaçları için kullanılmasına cevaz verilmiştir hükmünü uygulamaktadır.”[3]

-Haşhaşilerden pek farklı bir uygulama yok.
Sistem aynı.
Meşru hedefe varmak için her gayri meşru yol mübahtır.
Mankurtlaşanlar.
Mutlak itaat.
Körleşen duygular.
Sihir- meshur (sihirlenmiş).
Hasan Sabbahın vadedilen cennetleri.
Uyuşmuş duygular.
Devam eden uyuşturucu etkisi.
Kıtmirleşen hayatlar.
Kainat imamı ve kainatın imamının cemaatleri.
Para, makam, Madde, uyuşturucu, fuhuş ve terör girdabı.

– “Bunlar başka bir kişiliğe bürünüyorlar, mankurtlaşıyorlar. Genelkurmay karargahında bir amiral vardı. Onun daire başkanı ile konuşurken çok naif, bu nasıl asker olmuş, çok kibar, bundan asker olur mu diye şakalaştım. Darbe gecesi Genelkurmay karargahına giren halktan genç bir çocuğu kafasından vuruyor, kanlar akıyor, ayağıyla tekmeliyor bu aynı kişi, amiral. Bir ekibi Akıncı’ya, bir ekibi Genelkurmay’a yolladım. Çok uğraş verdik. Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı kaçtı. Genelkurmay’da kamera kayıtlarına el koydum. Çoğunu imha etmişler. Dış kameraları unutmuşlar. Onları aldım. Bir aylık zamanımız geçti. Kamera kayıtlarına baktığımızda 17 Temmuz’da darbede silahıyla etkin rol oynayan subayların pazartesi günü üniformalarını giymiş, traşlarını olmuş, hiçbir şey olmamış gibi mesaiye geldiğini gördüm.

Bazı kamera kayıtlarında aktif rol oynayanları, Genelkurmay karargahı ve Özel kuvvetlerde. Bunlarla mülakat yaptım. Yanıma da en az 2 personel alarak. Ondan sonra savcı, polis geldi. Kamera kayıtlarında çok aktif, saldırgan olanlar diyor ki, ‘Yine olsun yine yaparım’ diyordu. Zihin yapısı bu…”( Zekai Aksakal)[4]

 

************* 

“Kerameti Batı Cephesinde arayanların önde gelen ismi ve CIA iltisaklı FETÖ’cü Enver Altaylı’nın kadim dostu Taha Akyol ne diyordu:

“Üst Akıl, Dış Güçler ve Paralel Yapı gibi laflar komplo teorisidir!”[5]

-Bu milletin darbelerle, entrikalarla ağzı çok yandı.

Haklı olarak ayranı üfleyerek içmektedir.
Bu memlekette onca badireler anlatılmıştır olsa da tehlike hala geçmiş değil.
Oyun devam etmektedir.

– “ABD merkezli Chrest Vakfı tarafından fonlanan muhalif gazeteci Ruşen Çakır, CHP’den para aldığını itiraf etti:

CHP’nin reklam bütçesinden, 360 milyonda birini demeyeyim ama bayağı azını aldık.”[6]

-Bazı yazarlar günah çıkarıyor.

Bu iş bir basiret meselesidir.

Günaydın. 

Yüz yıllık bir partiyi, onun on defa yenilen başkanını hala tanımamış ve de tanıyamamışsan yazdığın yazılara maske tak. Gazeteciyim deme. Siyaset sahnesinden çekil, temiz alanlarda yaz.[7]

 

-Kaybeden nesiliz.
Daha açık ifadeyle, kaybettirilen nesilleriz

 

************

Türkiye’de 1970 yılından beri alevi-Sünni Savaşı’nın oluşturulmaya çalışılması için her türlü alt yapının ve üst yapının meydanda çalıştığına dikkat çekmiş, tehlikenin boyutlarının gittikçe büyütüldüğünü ifade etmiştim. Fitne ateşinin yakılmaya çalışıldığına dikkat çekmiştik.

Tıpkı Suriye’deki gibi. Hatta Suriye’dekinden daha da etkili olan bir durumun meydana getirilmeye çalışıldığını hatırlatmıştım.

Zira Suriye’de Eset %8 i oluştururken %92’e hâkim oldu. Ordu gibi devletin belli kademelerini eline geçirdi.

Bugün aynı durum bir partinin adı altında toplanmaktadır.

Devamlı bu tehlikeye dikkat çektim.[8]

-Aynı şekilde aynı zihniyet altında bu memlekete komünizm getirilmeye çalışıldı.

Buna bugün ikinci bir şah İsmail yönetimi gelirse yine aynı zihniyet eliyle gelecektir.[9]

 

-FETÖ firarisi Aytaç, Gülen’in, 2015’te Pensilvanya’daki örgüt kampına yerleşen Mehmet Değerli isimli örgüt üyesince “kandırıldığının ve darbeye ikna edildiğinin bizzat Osman Şimşek tarafından dile getirilmesinin” örgüte zarar vereceği değerlendirmesi yaptı.[10]

 

-Türkiye’nin yüz yıllık kavgalarının temelinde kimliklerdeki mensubiyet var.

Problemimizin büyüğü Fransızlarla değil, içimizdeki Fransızlarladır.

Problemimiz İngiltere ile değil, içimizdeki İngiliz muhipleriyledir.

Problemimiz İsrail’den önce, içimizdeki İsrail kan uyumu içerisinde olanlarladır.

 

-Evet tehlike dışta değil, içte ve içeridedir.

Buda karı koca güya öğretmen.

PKK’nın bitmeme nedenleri anlaşılıyor değil mi?

Bir yandan maddi destek, diğer yandan manevi şakşakçılar…[11]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Tesbitler – islam bilgi arşivi » Blog Archive » ÇOK SEVİNEMEDİM-DURUM VAHİM

[2] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/eski-genelkurmay-baskani-hulusi-akar-15-temmuz-gecesi-yasadiklarini-anlatti-uzerime-silah-dogrulttu-sik-ulan-serefsiz-dedim-4545580

[3] https://www.aydinlik.com.tr/haber/yetis-ahmetin-feto-itiraflari-2-emniyetle-ayri-askerle-ayri-milli-egitimle-ayri-hattan-gorusuyor-404118

[4] https://m.haber7.com/guncel/haber/3339387-zekai-aksakalli-ilk-kez-detaylariyla-anlatti-omer-halisdemire-dedim-ki

[5] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/derin-iliskiler-muthis-baglantilar-4548604#:~:text=Kerameti%20Bat%C4%B1%20Cephesinde,%C5%9Eubat%202015%2C%20H%C3%BCrriyet 9 Şubat 2015, Hürriyet.

[6] https://www.yenisafak.com/gundem/medyascopeun-kurucusu-rusen-cakirdan-chpden-para-aldik-itirafi-4548500

[7] https://www.yeniakit.com.tr/haber/en-buyuk-destekcisi-o-yazar-da-noktayi-koydu-kilicdaroglu-bitmistir-bu-kotu-bir-bitistir-1774439.html

https://www.yeniakit.com.tr/haber/ak-parti-kackini-ahmet-tasgetiren-de-sonunda-patladi-bu-is-bitmistir-deyip-tum-turkiyeye-duyurdu-1774502.html

[8] https://tesbitler.com/2023/04/07/ikinci-sah-ismail-olayi/
https://tesbitler.com/2022/08/17/meger-bitmemis/
https://tesbitler.com/2015/01/02/hedefteki-uc-devlet/
https://tesbitler.com/2023/04/15/ifsat-ekipleri-devrede/
https://tesbitler.com/index.php?s=ALEV%C4%B0
https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0RAN

[9]https://www.haber7.com/yazarlar/zekeriya-say/3338072-chp-din-dusmani-degildir

[10] https://www.yenisafak.com/dunya/abddeki-teror-orgutu-uyeleri-birbirlerine-dustu-elebasi-gulenin-iadesinden-endiseliler-4548495

[11] https://www.yenisafak.com/foto-galeri/gundem/pkknin-yurt-disi-kasasi-dagittigi-paralar-banka-hesabina-yatiyormus-4547173

https://www.haber7.com/guncel/haber/3337113-90larin-karanliginda-puslu-bir-katliam-30-yil-once-basbaglarda-ne-oldu

 




KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR

KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR

Bu dünyaya gelen her bir ruh, beden hapishanesinde terbiye görür, ceset okulunda eğitimini yaparak tekrar geldiği ulvi alemlere uruç edip, tekâmül etmiş olarak yükselir.

Dünya ruhun tüm duygularla beraber talim yeridir.

Ancak bazı ruhlar vardır ki; kilitlidir.

Kapsam alanı dışındadır.

Aradığınız numaraya ulaşılamamaktadır.

Kasası var ancak virüslü olduğundan ve güncellenmediğinden dolayı hakikatlere kapalıdır.

Işık almaz. Karanlıktadır.

“Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz!”[1]

**********  

İki asırdır ateist ve materyalist olan Marx tarafından ortaya atılan; Din afyondur, sözüyle din devreden çıkarılmış ve iki asırdır dünyaya ateizm ve materyalizm şırıngasıyla uyutucu ve uyuşturucu Afyon aşısı yapılmıştır.

Önce din devreden çıkarılmış, dinsizlik ve materyalizm din olarak toplumlara sunulmuştur.
Bugün dünyada ve İslam dünyasında sekülerizm yani dünyevileşme tüm değerleri alt üst ederek hücum etmektedir.
Bütün bunlar dinin yaftalanarak, toplumlara zehirli balın içirilmesiyle olmuştur.
Dünya hala bunun şokunda, üzerinden atamamış, dinle barışık bir hal almamıştır.
Dünya dinden kopmanın ve uzaklaşmanın buhranını yaşıyor.
1917 Rusya’daki aldığı komünizm yarasını da kapatmış değil.
Bu Asır yaralı ve hasta bir asırdır.
İnsanlık devamını ve ilacını başka yerlerde alıyor.
Çünkü dini ve inancı da yara aldı.
Bizde geçmişle bağlantılarımızı sağlayan köprüleri kaldırıp atan inkılap ve uygulamalar, batının materyalist yaklaşımlarıyla dinden uzaklaşması, insanlığı hem kendinden ve hem de değerlerinden uzaklaştırmış oldu.
İnsanlığın tekrar kurtuluşu ancak ve ancak dindedir ve din iledir.
Aslıyla bağını kurmaktan geçer.
Zira din hayatın hayatı, hem nuru hem esasıdır.

************  

En büyük kilitli ve kapalı ruhlar ise; Kuranın anlattığı ve Kuranda bahsedilen Nemrut, Buht-un Nasır, Fir’avn, Ebu Leheb ve zamanımıza kadar gelen hakikate kapalı nasipsizler gibi.

İşte onlardan Fir’avn;

Firavun, karısı Asiye’nin (r.a) Müslüman olduğunu duyunca, bir kasap çağırtıp emir verir:

-Haydi koyunu nasıl yüzüyorsan onun derisini de öyle yüz.
Kasap da firavunun emrini yerine getirir.
Melekler feryat edip sordular:
-Yâ Rabbi! Nasıl olur da sana îmân eden bu kadın, zalim Firavun’un o dayanılmaz işkencesine maruz kalıyor?
Allah Teâlâ buyurdu ki:
-O gerçekten bize kavuşmak istemiştir.
Nihayet Asiye (r.a) can vermeye başladı.
Tam o anda dudakları kımıldıyordu.
Allah her şeyi bildiği hâlde sırf Cebrâîl aleyhisselâmı da haberdar etmek için buyurdu ki:
-Onu dinle bakalım ne söylüyor?
Cebrâîl aleyhisselâm dinledi ve arzetti ki:
-Yâ Rabbi o senden sadece bir ev istiyor.
Melekler şaşırdılar ve aralarında şöyle konuştular:
“Zavallı pek ağır işkence gördü.Lâkin çok basit bir şey istedi.”
Allah Teâlâ Cebrâil aleyhisselâma tekrar emir verdi:
-Sor bakalım, bu evi nerede ve kimin yanında istiyor?
Cebrâîl aleyhisselâm sorup arzetti ki:
-Âsiye şu niyazda bulunuyor:
“Rabbim benim için Cennette seni sık sık görebileceğim bir ev yap!”
Melekler bunu duyunca şöyle konuştular:
-Bu gerçekten büyük bir dilektir. Çünkü o, Rabbinden muhabbet ülkesinin arsasında bir ev arzulamıştır.
Öte yandan Cenâb-ı Hak şöyle buyurdular:
-O istemeden önce ben ona evini hazırlamışım.Asiye can verirken de ona en ufak bir acı çektirmedim.
Çünkü o hâlde dahi “Allah! Allah!” diyordu.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 

[1] En’am.95.