Darbelerin Gölgesinde Bir Siyaset: CHP ve Vesayet Ruhu Türkiye siyasi tarihi, sadece seçim sandıklarıyla değil, tank izleriyle de yazılmıştır. Her darbe, bir milletin iradesine indirilen hançer; her muhtıra, demokrasinin bağrına saplanan zehirli bir ok olmuştur. Bu karanlık sayfalarda ise hep benzer gölgeler dolaşır: Vesayetçi zihniyet, halktan kopuk elitler ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) tarihsel […]
Zulüm İle Âbâd Olanın Âkıbeti: Zalim Zulmünde Boğulur Bir Hakikat Makalesi Tarih, zulmün izlerini taşıyan sayfalarla doludur. Firavun’dan Nemrut’a, Ebu Cehil’den modern çağın despotlarına kadar birçok zalim, güç ve iktidar sarhoşluğuyla mazluma el uzatmış, hakkı ayaklar altına almıştır. Lakin hiçbir zulüm ebedî olmamıştır. Çünkü “Zalim zulmünde boğulur” hakikati, bir kader kanunu gibi işler. Zalim için […]
Esas Olan İslam’ın İzzetidir Tarihin her safhasında müminler için en büyük şeref, en büyük gaye, İslam’ın izzetini korumak ve yüceltmek olmuştur. Zira Müslüman, kendi şanını ve çıkarını değil, Allah’ın dini uğruna izzetli bir duruş sergilemeyi gaye edinir. Bu izzet, bir milletin değil, bir ümmetin haysiyetidir; bir ideolojinin değil, Allah’ın dininin vakar ve üstünlüğüdür. İzzet, Kur’an’da […]
Taş Yağmuruna Tutulan Kavim: Lut Kavminden Zamanımızdaki Sapmalara Mesajlar “Ve biz onların üstüne taş yağdırdık. Uyarılanların sonu ne kötü oldu!” (A’râf, 84) Tarihin karanlık sayfalarında, helak ile damgalanmış bir kavim vardır: Lut Kavmi. Onlar sadece bir ahlâksızlığı değil, yaratılış fıtratına meydan okumayı tercih ettiler. Kadını bırakıp, erkeğe yönelerek sadece şehveti değil, insanlığın en temel değerlerini […]
Bir Günlük Dünya: Kabirden Dönüş Hakkı Olsaydı… “Kabirde yatanlara bir günlüğüne, bir ay ya da bir yıl dünyaya dönme izni verilseydi ne yaparlardı? Neyi isterlerdi? Ne için koşarlardı?” Kabir, pişmanlıkların sessizce yankılandığı bir duraktır. Hayatın bittiği, hesap gününe kadar bekleyişin başladığı yerdir. Ama ya bir istisna olsaydı? Eğer kabirde yatanlara, Rabbimiz tarafından dünyaya bir süreliğine […]
Bir Mevtanın Günlüğü: Sessizlikte Başlayan Sonsuzluk “Bugün, hayatımın ilk günü değil; ölümümün ilk günü…” Toprak üzerindeki son adımımı attıktan sonra artık gözlerim kapanmış, nefesim susmuştu. İnsanlar, bedenimi kefene sarmış, beni sevip sevmediklerini fısıldayarak uğurlamıştı. Gözyaşları, dualar, omuzlarda taşınan bir tabut… Ve sonra: Sessizlik. Kabirdeki İlk Gün Toprağın serinliğiyle karşılaştığımda, dünya artık arkamda kalmıştı. Gözlerim görmese […]
Bir Mezarcının Günlüğü: Sessiz Misafirlerin Dili Ben bir mezarcıyım. Toprağın altına indirilen her insanın ardından son toprağı atan elim, zamanla hayata başka bir gözle bakmayı öğrendi. Benim mesleğim, ölümü taşıyan değil; hayatı hatırlatan bir meslek oldu. Çünkü bir mezarcının günlüğü, toprak altında kalan bedenlerle değil; onların geride bıraktığı sessiz haykırışlarla doludur. Her Mezarda Bir Ayna […]
Bir Gassalın Günlüğü: Sessiz Bedenlere Son Hizmet Ben bir gassalım. Gasilhanede geçen her an, ömrümden bir yaprak koparır gibi olur. Çünkü her yıkanan beden, bana hayatın ne kadar kırılgan ve geçici olduğunu bir kez daha fısıldar. Ben, ölülerin sessizliğini yıkayan, son yolculuğuna onları hazırlayan kişiyim. İnsanlar hayatta kalmak için uğraşırken, ben vefat edenlerin bedenleriyle meşgulüm. […]
Ölümün Hatırlatıcı Hikmeti “اَكْثِرُوا ذِكْرَ هَادِمِ اللَّذَّاتِ” — “Lezzetleri tahrip eden ölümü çokça anınız.” (Tirmizî, Zühd: 4, Kıyâmet: 26; Nesâî, Cenâiz: 3; İbni Mâce, Zühd: 31; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:321) İnsan, dünyada geçici bir misafirdir. Bu misafirliğin en çarpıcı hakikati ise ölümdür. Ölüm, bütün lezzetleri acılaştıran; sarhoş eden gafletleri ayıltan; nefsin hırslarını, arzularını susturan bir hakikattir. […]
Nûh’un Feryadı: Hakkın Sabırla İmtihanı ve Son Çığlığı > “Nûh ‘Rabbim’ dedi, ‘Yeryüzünde inkârcılardan hiç kimseyi sağ bırakma! Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar ve sadece günahkâr, nankör nesiller yetiştirirler.’” (Nûh Suresi, 26-27) Bu ayet, sadece bir peygamberin duası değil; hakkın sabırla imtihanının ve sonunda ilahi bir hüküm talebinin çığlığıdır. Nûh Aleyhisselâm’ın bu sözü, yüzlerce yıllık […]
Kudüs’ten Ümmete, Ümmetten İnsanlığa: Kurtuluşun Anahtarı İttihad-ı İslam’dır Kudüs’ün kurtuluşu, ümmetin kurtuluşu hatta insanlığın kurtuluşu Farz-ı Ayn olan İttihad-ı İslam iledir. Kudüs; sadece bir şehir değil, ümmetin kalbidir. O kalp kan ağlarken, ümmetin huzur bulması, insanlığın selamete ermesi mümkün değildir. Kudüs, tarihte defalarca kurtarılmıştır ama her seferinde birlik ruhu ile, iman heyecanı ile, ittihad sırrı […]
Ümitsizlik Yok: Üç Asırlık Kilitler Açılıyor > “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân, 139) Bu ayet, sadece geçmişin karanlık sayfalarına değil, bugünün yorgun yüreklerine ve geleceğin umut arayan nesillerine bir ilahi hitaptır. Ümitsizlik, Kur’an’a göre en büyük engellerdendir. Çünkü iman, umutla yeşerir; mücadele, inançla yürür. Ayet bize diyor ki: […]
Bin Bir Birler: Vahdetin Kudreti ve Ümmetin Dirilişi > “Evet, bu kâinat bin birlikler perdeleri içinde sarılı bir gül goncası gibidir.” (Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar) Birlik, tevhid, ittihad… Bunlar sadece toplumsal kavramlar değil, varlığın mayasıdır. Kâinatın özünde bile dağılma değil, derlenme; ayrılık değil, birleşme vardır. Atomdan galaksiye, zerreden kürreye kadar her şey “bir” olan Allah’ın […]
Tesadüfün Perdesi: Kudretin Nakşını Görmezden Gelen Aklın İflası. “Pek çok mucizatlı bir usta, bir tırnak kadar bir odun parçasından yüz okka muhtelif taamları, yüz arşın muhtelif kumaşları yapsa; bir adam o odun parçasını gösterip dese: “Bu işler tabii ve tesadüfî olarak bundan olmuş.” O ustanın harika sanatlarını, hünerlerini hiçe indirse; ne derece bir hamakat (ahmaklık) […]
İki Yolun Hikâyesi: Peygamberlerin Yolu ve Muhaliflerinin Akıbeti Tarih, yalnızca olayların değil, hakikatin ve batılın da kaydını tutar. Her çağ, iki zıt yolun çatışmasına şahitlik eder: Biri, peygamberlerin aydınlık yolu; diğeri, onlara muhalefet edenlerin karanlık rotası… Bu iki yolun seyri sadece geçmişi değil, bugünü ve yarını da belirler. Zira bu iki yol, insanlığın varoluşundan beri […]