Hakkın Hatırı ve Hüsn-ü Zan Sınavı “Evet hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hâtırı âlîdir. Hiçbir hâtıra feda edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira, bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkibete bakınız.” Münâzarât İnsanlık tarihi boyunca hak ile batılın mücadelesi, sadece meydanlarda değil, kalplerin ve […]
Muhali Talep Etmek: Kusursuz Devlet Arayışı mı, Aklın Felci mi? “Muhali talep etmek, kendine fenalık etmektir…. Zerrâtı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir.” Münâzarât Tarih boyunca insanlar, adaletli, dürüst, erdemli bir yönetim arayışı içinde olmuşlardır. Bu arayış tabii ve değerlidir. Ancak […]
Yanlışı Düzelt, Hakikati Yıkma: Din, Hürriyet ve Kardeşlik Üzerine Düşünceler “Türkler ve Kürdler! İnsaf ediniz. Bir râfızî bir hadîse yanlış mana verse veya yanlış amel etse; acaba hadîsi inkâr etmek mi lâzımdır, yoksa o râfızîyi tahtie edip namus-u hadîsi muhafaza etmek mi lâzımdır? Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te’dibden başka, hiç kimse kimseye […]
Büyüklüğün Hakikati: Mahviyettir, Gösteriş Değil “Velayetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazû ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir. Demek tekebbür eden, sabiyy-i müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.” Münâzarât Tarihin her devrinde, toplumlar önder aramıştır. İnsanlar, kalabalıkların önünde yürüyenlere, rehberlik edenlere “büyük” demiştir. Fakat gerçek büyüklük nedir? Büyüklük sadece makam, şöhret, kalabalık peşine takmak mıdır? Yoksa bambaşka bir […]
İstibdat Yıkıldıkça, Hürriyet Tecelli Eder: İslâm Âleminin Zihinsel Uyanışı ve İstikbal Umudu “Bizde olan istibdad, Asya’nın hürriyetine zulmanî bir sed çekmişti. Ziya-yı hürriyet o muzlim perdeden geçemez idi ki, gözleri açsın, kemâlâtı göstersin. İşte bu seddin tahribiyle, fikr-i hürriyet Çin’e kadar yayıldı ve yayılacaktır. Fakat Çin ifrat edip komünist oldu. Âlemdeki terazinin hürriyet gözü ağır […]
Geçim Yolunda Haysiyet ve Hamiyet: Rızkın Şerefi Nerede Gizli? “Maişet için tarîk-i tabiî ve meşrû ve zîhayat; sanattır, ziraattır, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imarettir. Bence imareti, ne nam ile olursa olsun, medar-ı maişet edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir. Fakat hilebaz kısmında… Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet […]
Hakikat Karşısında Başka Dinin Direnci Yoktur: Yeter ki Biz Doğru İslam’ı Yaşayalım “Hem zaman-ı saadetten şimdiye kadar hiç bir tarih bize bildirmiyor ki; bir müslüman muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini, İslâmiyet’e tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dâhil olmuş olsun. Dinden çıkanlar var, o başka mes’ele.. taklid ise, ehemmiyetsizdir. Halbuki edyân-ı saire […]
Hakikat Karşısında Başka Dinin Direnci Yoktur: Yeter ki Biz Doğru İslam’ı Yaşayalım “Hem zaman-ı saadetten şimdiye kadar hiç bir tarih bize bildirmiyor ki; bir müslüman muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini, İslâmiyet’e tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dâhil olmuş olsun. Dinden çıkanlar var, o başka mes’ele.. taklid ise, ehemmiyetsizdir. Halbuki edyân-ı saire […]
Din, Medeniyet ve Gelecek: İnsanın İstikbali İslam’dadır “Hem de tarih bize bildiriyor ki: Ehl-i İslâm’ın temeddünü, hakikat-ı İslâmiyet’e ittibâları nisbetindedir. Başkaların temeddünü ise, dinleriyle makûsen mütenasibdir. Hem de hakikat bize bildiriyor ki: Mütenebbih olan beşer, dinsiz olamaz. Lâsiyyemâ uyanmış, insaniyeti tanımış, müstakbele ve ebede namzed olmuş adam dinsiz yaşayamaz. Zira uyanmış bir beşer, kâinatın tehacümüne […]
İki Asrın Arasında Sıkışan Nesil: Mirası Harcayanlar mı, Geleceği Kuracaklar mı? “Ey Türkler ve Kürdler, acaba şimdi bir miting yapsam; sizin bin sene evvelki ecdadınızı ve iki asır sonraki evlâdlarınızı şu gürültühane olan asr-ı hazır meclisine davet etsem… Acaba sağ tarafta saf tutan eski ecdadınız demiyecekler mi: “Hey mirasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatımız siz […]
Vicdanın Ziyası ile Aklın Nuru: İki Kanatla Yükselen İnsan “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassub, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” Münâzarât İnsan hem akıl hem kalp taşıyan bir varlıktır. Yani sadece düşünen bir mahlûk değil, […]
Hikmetli Bakışlarla Kainat Kitabı ve İnsan: Musibetlerden Rahmete Uzanan Bir Yolculuk Kainat, Yaratıcısının sonsuz kudretini, ilmini ve hikmetini sergileyen devasa bir kitaptır. Her bir zerresi, her bir canlısı, üzerinde tecelli eden ilahi isimlerin birer delili, birer şahididir. Günlük hayatımızda karşılaştığımız olaylar, tabiatın işleyişi, hatta kimi zaman bize musibet gibi görünen hadiseler bile, bu büyük kitabın […]
İstişare, İstidad ve İnsaf: Her Kamete Uygun Elbise “Ekrad’ın istidatları ile istişare etmek, onların sabâvet ve besâtetlerini nazara almaktır. Zira çok libas var; bir kamete güzel, başkasına çirkin gelir. Çocukların talimi; ya cebr ile, ya hevesatlarını okşamak ile olur.” Münâzarât Toplumu inşa eden temel taşlardan biri, farklılıkları tanımak, kabiliyetleri gözetmek ve insanları yerli yerince değerlendirmektir. […]
İslâmiyet’in Saflığı ve Taassubun Gölgesi “İslâmiyet’i, onu paslandıran hikâyat ve İsrailiyat ve taassubât-ı bârideden kurtarmak. Evet İslâmiyet’in şe’ni metanet, sebat, iltizam-ı hak olan salâbet-i diniyedir. Yoksa cehilden, adem-i muhakemeden neş’et eden taassub değildir. Bence taassubun en dehşetlisi, bazı Avrupa mukallidlerinde ve dinsizlerinde bulunur ki; sathî şüphelerinde muannidane ısrar gösteriyorlar. Bürhan ile temessük eden ülemanın şanı […]
Parlak İsimli Cehalet: Zulmet-i Münevvere ve Akıl Aldatmacası “Zulmet-i münevvere Efkâr-ı hâzırada cehl-i basiti cehl-i mürekkebe kalbeden en mühim sebep; meçhul bir şeye parlak bir isim takmakla anladım zannetmek ve meçhul şeyleri ona irca, ile, izah ettim zannetmektir. Halbuki tarif, ya hadd ya resim ile olur. Yoksa vâzıı cahil ve müsemmaya mümas olan vechi […]