Kesretten Vahdete Uzanan İlâhî Yolculuk: Mi’racın Hikmeti “Şu kâinatın Hâlık’ı, şu kesret tabakatında nur-u vahdetini ve tecelli-i ehadiyetini göstermek için kesret tabakatının müntehasından tâ mebde-i vahdete bir hayt-ı ittisal suretinde bir mi’rac ile bir ferd-i mümtazı, bütün mahlukat hesabına, kendine muhatap ittihaz ederek, bütün zîşuur namına, makasıd-ı İlahiyesini ona anlatmak ve onunla bildirmek ve onun […]
Çekirdekteki Kudret, Nurda Tecelli Eden Kâinat “Ey müstemi! Şu acib kâinat-ı azîme, bir insanın cüz’î mahiyetinden halk olunmasını istib’ad etme. Bir nevi âlem gibi olan muazzam çam ağacını, buğday tanesi kadar bir çekirdekten halk eden Kadîr-i Zülcelal, şu kâinatı “Nur-u Muhammedî”den aleyhissalâtü vesselâm nasıl halk etmesin veya edemesin?” Sözler.639 “Ey müstemi!” diye seslenir Bediüzzaman… Dinleyene […]
Mi’rac: Yetmiş Bin Perdenin Ardındaki Hakikat “Madem her insan cüz’iyetten ve süfliyetten tecerrüd edip en yüksek bir makam-ı küllîye çıkamıyor. O Hâkim’in küllî hitabına bizzat muhatap olamıyor. Elbette o insanlar içinde bazı efrad-ı mahsusa, o vazife ile muvazzaf olacaklar; tâ iki cihetle münasebeti bulunsun. Hem insan olmalı, tâ insanlara muallim olsun. Hem ruhen gayet ulvi […]
Mi’racın Katmanları: Esma-i Hüsna’nın Semavî Haritası “Mesela, ism-i Kadîr’e mazhar Hazret-i İsa aleyhisselâm, hangi semada Peygamber aleyhissalâtü vesselâm ile görüştü ise işte o sema dairesinde Cenab-ı Hak, Kadîr unvanıyla bizzat orada mütecellidir. Mesela, Hazret-i Musa aleyhisselâmın makamı olan sema dairesinde en ziyade hüküm-ferma, Hazret-i Musa aleyhisselâmın mazhar olduğu “Mütekellim” unvanıdır ve hâkeza… İşte Zat-ı […]
İman ve Asayiş: Kalplerde Kurulan Emniyet Devleti > “Acaba idarece ve asayişi muhafazaca, bin imanlı adam mı yoksa on dinsiz serseri mi daha kolaydır? Evet iman, güzel seciyeler vermekle hem merhamet hissini hem zarar vermekten sakınmak meylini verir.” (Tarihçe-i Hayat, s.223) Asayişin Temeli: Kalplerde Kurulu Vicdan Ordusu Devletin en büyük vazifesi nedir? Şehirleri korumak mı? […]
Fânî Hayatın Sırrı: Bâki Hayata Açılan Kapı “Biliniz ki mevcudat içinde en kıymettar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir. Ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettar, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılab etmesi için sa’y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe cihetindedir. Yoksa hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek […]
Hayatın Şartı: Vahdet ve İttihad > “Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârane ittihat gittiği vakit, manevî hayat da gider.” (Tarihçe-i Hayat, s.199) Birlik Olmadan Hayat Olmaz Hayat dediğimiz şey; sadece nefes almak, yemek yemek, yaşamak değildir. Gerçek hayat; bir anlamın, bir ruhun, bir ahengin içinde yaşamaktır. Bu ise ancak vahdet ve ittihad, yani birlik ve […]
Samimiyetin Kerameti: Şahs-ı Manevînin Gücü > “Evet, velayetin kerameti olduğu gibi niyet-i hâlisenin dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Bâhusus lillah için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde ciddi, samimi tesanüdün çok kerametleri olabilir. Hattâ şöyle bir cemaatin şahs-ı manevîsi bir veliyy-i kâmil hükmüne geçebilir, inayata mazhar olur.” (Tarihçe-i Hayat, 188) Gizli Bir Kuvvet: […]
Ene: Rububiyet Sıfatlarını Tanıtan Farazî Bir Ayna “Sâni’-i Hakîm, insanın eline emanet olarak rububiyetinin sıfât ve şuunatının hakikatlerini gösterecek, tanıttıracak, işarat ve numuneleri câmi’ bir ene vermiştir. Tâ ki o ene, bir vâhid-i kıyasî olup evsaf-ı rububiyet ve şuunat-ı uluhiyet bilinsin. Fakat vâhid-i kıyasî, bir mevcud-u hakiki olmak lâzım değil. Belki hendesedeki farazî hatlar gibi […]
Asrın Vebası: Fikrî Salgınlardan Ruhî Sefalete Tarihin her çağında insanlığı tehdit eden salgınlar olmuştur. Kimileri bedenleri, kimileri ruhları çürütmüştür. Ne var ki, bedenî vebalardan kurtulmak kolaydır; tedavi, izolasyon ve sabırla geçer. Asıl tehlikeli olan, zihinlere ve kalplere bulaşan fikir virüsleridir. Çünkü bunlar, milletlerin istikametini bozar, nesilleri ifsat eder, toplumları çökertebilir. Yüzyıl: Komünizm ve Sosyalizmin Sahte […]
Baş Aşağı Dünya: Aracın Amaç, Teknolojinin yüceltildiği Asır İnsanoğlu yeryüzüne halife olarak indirildiğinde, eline iki büyük emanet verilmişti: Aklı ve iradesi. Aklıyla keşfedecek, iradesiyle tercih edecek; araçları akılla bulacak, amaçları vicdanla belirleyecekti. Ancak zaman geçti, işler tersine döndü. Aklı yönlendirmesi gereken irade köreldi; araçlar yüceltildi, amaçlar unutuldu. Ve teknoloji, insanın hizmetinde bir araçken, insanın boynuna […]
Zihniyet Değişmedi: Asrımızın Lut Kavmi ve Bozgunculuğun Yeni Maskeleri “Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah’ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez.” Bakara. 204-205. ********** Tarih yalnızca bir geçmiş değil; insan karakterinin, niyetlerin ve zihniyetlerin bir […]
Gizli Darbeler, Sessiz İşgaller: Yeni Savaşın Adı Aklı ve Ahlâkı Ele Geçirmek Darbelerle istenildiği gibi ele geçirilmeyen devlet ancak on yıllık hakimiyetle kontrol edilmeye çalışılan darbelerle sürdürülen bozuk darbe zihniyeti, yerini 50 yıllık pkk terör örgütüne ve iç kavga ve karışıklıklara bıraktı. Yirmi küsur yıl içerisinde başarısızlığa ugrayan son darbelerle, millet maddi manevi nisbeten kendine […]
Çabanın Hakkını Ver, Sonuç Allah’a Ait: Küheylan Ruhlu İnsan Olmak “Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın! Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!” N. Fazıl. “Tohum saç, bitmezse toprak utansın!” Necip Fazıl, bu dizeleriyle bize bir hakikati haykırır: Sen sadece tohum saçmaktan sorumlusun. Sonuç seni değil, zemini ilgilendirir. Yani […]
Mi’racın Sırrı: Bir Abdin Omzundaki Emanet “İşte çendan o bir abddir ve o seyahat, bir mi’rac-ı cüz’îdir. Fakat bu abdin, bütün kâinata taalluk eden bir emanet beraberindedir. Hem şu kâinatın rengini değiştirecek bir nur beraberdir. Hem saadet-i ebediyenin kapısını açacak bir anahtar beraber olduğu için Cenab-ı Hak kendini “Bütün eşyayı işitir ve görür.” sıfatıyla tavsif […]