İlimde Sınır, Hikmette Ölçü: Tefsirin ve Şeriatın Sahası Nasıl Belirlenir? “Bir gayr-ı müslim yalnız mescide girmekle Müslüman olmasına kâfi olmadığı gibi; tefsirin veya şeriatın kitaplarına, hikmet veya coğrafya veya tarih gibi bir fennin meselesi girmesiyle tefsir veya şeriat olamaz. Hem de bir müfessir veya fakîh mütehassıs olmak şartıyla, hükmü yalnız nefs-i şeriat ve tefsirde hüccettir. […]
Muvazene ve Hikmet: Vaazın Kıymeti, Gerçeğe Ne Kadar Yakınsa Oradadır “Nasıl ki bir ilacı istihsan edip izdiyad etmek, devayı dâ’e inkılab etmektir. Öyle de hiçbir vakit hak ona muhtaç olmayan mübalağalı tergib ve terhib ile gıybeti, katle müsavi veya ayakta bevletmek, zina derecesinde göstermek veya bir dirhemi tasadduk etmek, hacca mukabil tutmak gibi muvazenesiz sözler, […]
Gölgenin Ardındaki Nur: İslam’a Satıhta Bakmanın Yanılgısı “Ey hariçten ve uzaktan İslâmiyet’i tenkit etmeye çalışan insafsızlar! Aldanmayın, muhakeme edin, nazar-ı sathî ile iktifa etmeyiniz. Zira şu sizin bahanelerinize sebep olanlar, lisan-ı şeriatta ulema-i sû ile müsemmadırlar. Onların muvazenesizlik, zâhir-perestliklerinden neş’et eden hicabın maverasına bakınız. Göreceksiniz ki her bir hakikat-i İslâmiye, necm-i münir gibi bürhan-ı neyyirdir. […]
Sedd-i Zülkarneyn ve Şeriatın Kalesi: Medeniyetin Çöküşüne Karşı İlahi Siper “Evet, şu diyanetsizlik, Avrupa medeniyetinin içyüzünü öyle karıştırmış ki o kadar fırak-ı fesadiyeyi ve ihtilaliyeyi tevlid etmiş. Faraza hablü’l-metin-i İslâmiye ve sedd-i Zülkarneyn gibi şeriat-ı garranın hakikatine iltica ve tahassun edilmezse bu fırak-ı fesadiye, onların âlem-i medeniyetlerini zîr ü zeber edeceklerdir. Nasıl ki şimdiden tehdit […]
Kur’ân’da Edebiyatın Tecelligâhı: İlâhî Kelamın Sanatla Buluşması Kur’ân-ı Kerîm, sadece bir hukuk, ahlak ve inanç kitabı değildir; aynı zamanda yüksek edebî kıymetiyle insanın ruhuna hitap eden bir kelam mucizesidir. Onun kelimelerinde ahenk, ayetlerinde derinlik, cümlelerinde hikmet saklıdır. Arap diliyle nazil olmuş bu ilâhî kitap, Arap edebiyatının zirvesinde bir yerde durur. Kur’ân, edebî sanatları en ileri […]
İnsanın Derinliği: Kâinat Kadar Geniş Bir Nefes “Evet, insanın her ferdi, birer nevi gibidir. Zira nur-u fikir onun âmâline öyle bir vüs’at vermiş ki bütün ezmanı yutsa tok olmaz. Sair envaın efradlarının mahiyeti, kıymeti, nazarı, kemali, lezzeti, elemi ise cüz’î ve şahsî ve mahdud ve mahsur ve ânidir. Beşerin ise ulvi, küllî, sermedîdir. Yevm ve […]
Kâinatın Kalbi: İnsanın Hakikati > “İnsan; şu kâinat ağacının en son ve en cem’iyetli meyvesi, ve hakikat-i Muhammediye cihetiyle çekirdek-i aslîsi, ve kâinat Kur’ân’ının âyet-i kübrası, ve ism-i a’zamı taşıyan âyetü’l-kürsîsi, ve kâinat sarayının en mükerrem misafiri, ve o saraydaki sair sekenelerde tasarrufa mezun en faal memuru…” — Tarihçe-i Hayat, s. 435 İnsan kimdir? Nereden […]
Fânilikte Saklı Beka: Dünya Bir Mezraadır “Dünya fânidir, binler sene yaşamak olsa bâki olan hayat-ı uhreviyenin yanında, hiç-ender hiç mesabesindedir. Fakat fâni olmakla beraber, bâki hayatın bâki meyvelerini verecek bir mezraasıdır.” Tarihçe-i Hayat.483. İnsan, doğduğu günden beri bir yönüyle faniliğin gölgesinde yaşar. Her gün biraz daha yaşlanır, biraz daha yaklaşır son durağa. Fakat ne gariptir […]
Ebediyet Arzusu: İnsan Ruhunun Sonsuzluğa Uzanan Eli İnsanoğlu, yaratılışındaki sırlar bakımından eşsiz bir varlıktır. Taşta olmayan duygu, ağaçta bulunmayan düşünce, hayvanda sezilmeyen endişe ve umut, insanın cevherinde derc edilmiştir. Çünkü insan, yalnızca maddî bir kalıptan ibaret değil; içinde gayr-ı mahdut (sınırsız) kabiliyetler, istidatlar, emeller ve düşünceler barındıran bir âlemdir. Bediüzzaman Said Nursî, Muhâkemât adlı eserinde […]
Zulüm Değil, Tenzil-i Rahmettir: Musibetlerin Gizli Hikmeti “Senin başına gelen zulümler ve musibetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, senin yapmadığın bir işle sana zulüm ediyorlar. Fakat kader senin gizli hatalarına binaen, o musibet eliyle seni hem terbiye hem hatana keffaret ediyor. Hem yüzer tecrübenle, ey sabırsız nefsim! Kat’î kanaatin gelmiş ki zâhirî musibetler altında […]
Gazzeden Yükselen Feryat: Bir Milletin Vekâletle Kuşatılması Tarih boyunca hak ile bâtılın mücadelesi, coğrafya ve zaman değiştirse de aynı özde devam etmiştir. Firavun’un karşısında Musa, Nemrut’un karşısında İbrahim, Ebu Cehil’in karşısında Muhammed Mustafa (s.a.v.) olduğu gibi, bugün de aynı hak-bâtıl savaşı Gazze sokaklarında, Kudüs ufkunda, ümmetin yüreğinde cereyan etmektedir. Zulüm cephesi her daim örgütlüdür. Dünkü […]
Unutulan Hakikat: Asıl Hayatın Gölgesinde Kaybolmak İnsan bu dünyaya ebedî hayatı kazanmak için gönderilmiştir. Varlığının hakikî gayesi; fânî olanı değil, bâkî olanı kazanmaktır. Ancak ne gariptir ki, insanın yolculuğu çoğu zaman bu hakikatin aksine bir istikamette ilerler. Ebedî saadeti kazandıracak imtihanlarla dolu dünya hayatı, insanı kendine meftun eder. Hakikatin üzeri günlük meşgalelerle örtülür. Dünya, bir […]
Gözyaşıyla Değil, Gayretle Kurtuluş: Ümmetin Derdi ve Vazifemiz “Heyhat! Geliniz ey ehl-i İslâm! Hep beraber ağlaşalım. Hayır, hayır! Gözyaşlarıyla, feryat ile tedavisi mümkün değil bu derdin. Allah için uğraşalım.” Tarihçe-i Hayat.621 Tarih, zamanın aynasıdır. Bu aynaya baktığımızda ümmet-i Muhammed’in parlak zaferleriyle birlikte hüzünle yoğrulmuş acı zamanlarını da görürüz. Nice çağlar boyunca İslâm, insanlığın ufkuna nur […]
Ahlâk Cephelerinde Açılan En Sinsi Savaş: İffet Üzerine Bir Muharebe “…Bu zamanda, zındıka dalaleti İslâmiyet’e karşı muharebesinde nefs-i emmarenin planıyla şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi yarım çıplak hanımlardır ki açık bacağıyla, dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamaya, fuhuş yolunu genişlettirmeye çalışarak çokların nefislerini birden esir edip kalp ve ruhlarını kebair […]