FAİZLE MÜCADELE TERÖRLE MÜCADELE GİBİDİR

FAİZLE MÜCADELE TERÖRLE MÜCADELE GİBİDİR

Herkes mutsuz ve umutsuz…

Bardağın boş tarafına bakanlar, siyah tablo çizenler böyle değerlendirir her şeyi.

Herkes kendi dünyasındakini görür.

Siyah gözlükle bakan siyah götürmüş alemi.

Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.

Muhalefet amacıyla her şeyi karanlık görenler, aslında temennilerini dillendirmektedirler.

Elbette her şey dört dörtlük değil.

Gül gülistan değil.

Dünyadan ve gündemden haberi olmayıp, geçmişten kopuk ve habersiz olanlar, nankörlüğün ve madde perestliğin etkisiyle şükürsüzlüğünü dile getirmektedir.

Bazı günlük gazetelerin genel başlığına baktığımda ya gündemden kopuk ya da kendi bakış açısını dar açıdan bakarak değerlendirmektedir.

Gelecek günler gelecek, bugünler de geçecek.

Geçmiş günler geçmedi mi?

Elbette bu günlerde, zor günler de, neşeli günlerde elbette geçecektir.

*************   

Faizle mücadele, terörle mücadele kadar önemlidir.

Faiz Allah ve Resulüne açılmış bir savaştır. Faiz İslam’a ve dolayısıyla topluma ve İslama mutlak bir zarardır. Hiçbir surette faydası söz konusu değildir. Sadece yüzde bir azınlığın memnuniyeti, %95’in ve 99’un ise mağduriyeti vardır.

Bizi yıllardır yani en az 50 yıldır terörle vuramayan batı ve birçok entrikalarla, gizli komiteler ile bizi yıkamayan batı, bugün en son kozu olan ve hakikaten oturduğu yerde bizi çökertmeye sebep olan ekonomi ile, ekonominin ana bozulma noktası olan faiz ile bizi vurmaya çalışmaktadır.

Dolar ve faiz ellerinde kullanmış oldukları en son silahları ve etkili silahlardır. Sürekli onunla bizi tehdit etmektedir.

Önceki Abd başkanı Trump gelir gelmez bizi dolar ve ekonomi ile tehdit etmişti.

Faiz Kur’an-ı Kerim ve Hadisçe yasaklanmıştır.[1]

Erdoğan belli ki birilerinin kuyruğuna bastı. Terörle mücadele ettiği gibi faizle mücadele edeceğini açık ve net olarak ortaya koydu. Çıkan ses, feryat, insanları sokağa dökme, gayet az ve azınlığın işi olup, terör destekçilerinin işidir.

Kesinlikle fakir fukaradan ses çıkmıyor, çıkan seste belli ki gıcırtılı ses, tamamen yüzde birin bankada parası olan, faize yatırılan, iş yapmayan, sülük gibi bu milletin kanını emen sülüklerin ve kemirgenlerin sesidir.

Yirmi küsur sene evvel memleketimin bankalarında ne kadar para olduğunu araştırdığımda 30 trilyon olduğu belirtildi.

Bir trilyon piyasaya aktarılsa ne olur dediğimde;

Piyasa çıldırır, denilmişti.

Şimdi ise en az 300 trilyon.

Para milli sermayedir. Milletin hakkıdır. Birileri bunu bankalar yoluyla gasbetmektedir.

Ancak faizle mücadelede terörle mücadele gibi uyanık, akıllı ve hesaplı yapılmalıdır.

Tehlikeyi önceden sezmeli, tedbirleri almalıdır.

Faiz bahanesiyle toplum ayaklandırılmakta, teröre bahane uydurulmaktadır.

“Komünistlerin gizli plânlarından birisi de, halkı hükûmet aleyhine teşviktir.” BEDİÜZZAMAN.

Kıssadan Hisse:

ZULME UĞRAYAN ASLA UNUTMAZ

Harun Reşid’in oğlu Me’mun henüz çocuk iken, hocası sebepsiz yere sopayla ona vurmuştu.

Me’mun:

-‘Neden bana vurdun?’ diye sordu.

Hocası ona sadece:

-‘Sus!’ dedi.

Biraz konuştular.

Me’mun tekrar sordu:

-‘Neden bana vurdun?’

Hocası yine:

-‘Sus!’ dedi.

20 yıl sonra Me’mun halife olunca, ilk iş olarak hocasını çağırttı ve:

-‘Bana neden sebepsiz yere vurmuştun?’ diye sordu.

Hocası tebessüm ederek:

-‘Onu hâlâ unutmadın mı?’ dedi.

Halife Me’mun:

-‘Vallahi asla unutmadım.’ dedi.

Hocası tarihe ibret olarak not düşülecek şu sözleri söyledi:

-‘Zulme uğrayanın asla unutmayacağını öğrenesin ve kimseye zulmetmeyesin diye yaptım.

Sakın ha kimseye zulmetme!

Çünkü zulüm, yıllar geçse de kalpte sönmeyen bir ateştir dedi…

MEHMET ÖZÇELİK

25-11-2021


[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/03/calisma-ve-faiz/  

https://islamansiklopedisi.org.tr/faiz




YÜZ YIL SONRA İKİNCİ UYARI ABD-YE

YÜZ YIL SONRA İKİNCİ UYARI ABD-YE

Bu bir işaret fişeğidir.

Abd’ye ve Abd’nin başındaki Başkan Bıden’a.

Bundan yüz yıl kadar öncesinde;” O karanlık günlerde, Yunan Başbakanı Venizelos ve İngiliz Başbakanı Lloyd George, yeni yeni silahları ve taarruz plânlarıyla İslâmiyet’in son ordusu ve son kalesine hücuma hazırlanıyorlardı.”[1]

Cenâb-ı Hak bir maymunuyla tarihi değiştirdi.

Tıpkı Allah Ebabilleriyle Ebrehe’yi ve ordularını devirdiği gibi.

Şimdi de ABD başkanı Biden Yunanistan adalarına her türlü askeri silah, tank, savaş uçaklarını yığıyor, tam bir savaş hazırlığı içerisine giriliyordu.

Kısacası Yunanistan’da her yer ABD üssü haline geldi.[2]

Tıpkı Pkk üssünün 30 bin tır silahla terörün desteklenmesi gibi.

Hırçın çocuk Yunanistan kavga yani tahrikle savaş çıkarmak istiyor.

Bacak kadar boyuyla.

“Yunanistan, Türkiye’ye karşı 12 mil çılgınlığı yapabilir.”[3]

ABD bu durumu normal görerek, “ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Karen Donfried, Yunanistan’ın ABD’nin silah deposu haline getirilmesinin Türkiye’de tepki çekmesine “üzüldüğünü” söyledi.”[4]

Tam böyle bir durumda ABD başkanı Biden haberi geldi.

“ABD Başkanı Joe Biden, kolonoskopi amacıyla hastaneye yatırıldı. Operasyon geçiren Biden, yetkilerini geçici olarak yardımcısı Kamala Harris’e devretti.”[5]

Belki bu bir uyarı idi.

PKK’ya binlerce tır göndererek terör hamiliyi yapan ABD,[6] bu seferde hırçın ve huysuz çocuk Yunanı beslemektedir.

Belki de Allah görünmez ordularıyla birlikte mikroplarını da gönderir, Ebabilde hazır ABD için…

İlk uyarı fişeği Biden’a gelmiş oldu.

Bekleryin…

Bizde bekliyoruz…

**************** 

İslam ülkeleri ve başta Türkiye hem dışta ve hem de içte bir kuşatma altındadır.

Tıpkı 1502 Safevi devleti, Şeyh iken Şahlığa soyunan Şah İsmail gibi.

Ogün Yavuz vardı, bugün ise yavuz gibi bir idare ve yönetime ve de kişiye ihtiyaç vardır.

İran Şahlığa soyunmaktadır.

İhanet içinde.. İhanete ortak olarak…

Suriye’de şu anda İslam ve Müslüman olanlar tamamen yok edilmek suretiyle, yerine tam bir Şia, İran destekli bir Şia Teşkilatı kuruldu.

Müftülükte tamamen kaldırılmak suretiyle onun yerine İran’da kurulmuş olan aynı şekilde bir Fıkıh Meclisi oluşturulmaya çalışılıyor. Tamamen Şia üzerine.

Bugün Türkiye’de Alevi Sünni kavgasını başlatamayan Amerika, bölge çapında böylece Alevi-Sünni çatışmasının İran’da tesis edeceği, İran’la beraber çevresinde de, Arabistan’da, Türkiye’de başta Suriye olmak suretiyle Afganistan’da kişileri bir araya getirerekten böylece bir yandan Kürt devleti, bir yandan da bu manada Şia devletini sayısını arttırmak suretiyle, bölgeyi böyle bir çatışma ortamı içerisinde oluşturmaya çalışmaktadır.

MEHMET ÖZÇELİK

21-11-2021


[1] https://www.zaferdergisi.com/makale/11600-bediuzzamanin-duasi-ve-maymuna-mersiyesi.html#:~:text=B%C3%BCt%C3%BCn%20d%C3%BCnyaya%20g%C3%BCld%C3%BCrd%C3%BCn.-,Cennetle,-m%C3%BCbe%C5%9F%C5%9Fer%20olan%20hayvanlar%C4%B1n

[2] https://www.google.com/amp/s/www.yenisafak.com/amphtml/dunya/yunanistanda-her-yer-abd-ussu-3711740

https://www.google.com/search?q=abd+yunanistan+%C3%BCss%C3%BC&oq=abd+yunanista&aqs=chrome.4.0i433i512j69i57j0i512l7.15061j0j4&client=ms-android-asus&sourceid=chrome-mobile&ie=UTF-8

[3] https://m.haber7.com/dunya/haber/3163925-mehmet-acet-yunanistan-turkiyeye-karsi-12-mil-cilginligi-yapabilir

[4] https://www.yenisafak.com/dunya/abd-disislerinden-turkiyenin-yunanistan-tepkisiyle-ilgili-aciklama-bunu-duyduguma-uzuldum-3722348

[5] https://www.google.com/amp/s/m.haber7.com/amphtml/dunya/haber/3164119-abd-baskani-biden-hastaneye-kaldirildi-yetkilerini-devretti

[6]https://www.google.com/search?q=abd+pkk%27ya+ka%C3%A7+t%C4%B1r+silah+g%C3%B6nderdi&oq=abd+pkkya+ka&aqs=chrome.1.69i57j0i13.7343j0j4&client=ms-android-asus&sourceid=chrome-mobile&ie=UTF-8




KORONA HABERLERİ

KORONA HABERLERİ

-Bilim adamlarının, doğduklarında alışılmadık derecede hızlı yaşlanmaları için mutasyona uğramış bir gene sahip maymun embriyoları yarattığı bir laboratuvara..

Bu tür deneyler, otizm, kanser, Alzheimer ve kas distrofisi gibi insan hastalıklarını incelemek için yapılıyor. Koronavirüs pandemisinin ortaya çıktığı, Çin’in başka bir şehri olan Wuhan’da da bilim adamları, maymunlar ve tavşanlar da dahil olmak üzere binden fazla genetiğiyle oynanmış hayvan yarattı..

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ VİRÜSLER.

Laboratuvar hayvanlarına ayrıca, bazıları Kovid-19’a neden olan organizmaya çok benzeyen, genetiği değiştirilmiş virüsler enjekte edilir. Gerçek şu ki Çin, dünyanın başka yerlerinde izin verilmeyen her türlü deneyi gerçekleştirmek veya en azından hoşgörü gösterme konusunda bir üne sahip.

Çalışmaların çoğu, iki alanı yakından izleyen Halk Kurtuluş Ordusu tarafından denetleniyor: Daha iyi askerler yaratabilecek herhangi bir gen modifikasyonu ve insanların hiçbir savunması olmayan yeni biyolojik silahlar yapmak için genetiği düzenlenebilen mikroorganizmalar..

“YARASA KADIN” YAZMIŞTI.

Kovid-19’un olası kökenleri hakkında sayısız hikayenin bir sonucu olarak, Çin’in en tanınmış yarasa uzmanı ve mağaraları sık sık ziyaret eden “Yarasa Kadın” lakaplı virolog Shi Zhengli, 2015 yılında Nature Medicine’de ‘insanlarda ortaya çıkma potansiyeli gösteren’ yarasa koronavirüsleri hakkında ortak bir makale yayınlamıştı.

Ekibinin, at nalı yarasasının, insan üst solunum yollarını hedef alan son derece bulaşıcı bir virüs yaratma çabalarını anlatmıştı. Daha sonra, insan yapımı bu virüsün bir farenin ciğerlerine girip onu enfekte edip edemeyeceğini görmek için canlı bir fare ile deney yapmaya çalıştılar. Ve enfekte etti de..[1]

-Hindistan’da koronavirüsten sonra yeni salgın… ‘Siyah Mantar’ salgınının rakamını açıkladılar!

Koronavirüs pandemisinin pençesindeki Hindistan‘da şimdi de ‘siyah mantar’ alarmı verildi. Hızla yaylan hastalığa çözüm olarak binlerce kişinin gözleri doktorlar tarafından ameliyatla çıkarıldı. Vaka sayısının 10 bine yaklaşması sonrası hastalığın ‘salgın ilan edilmesi’ çağrısı yapılıyor.[2]

-Çin’in koronavirüs belgeleri sızdı… ABD’nin en yetkili isminden çok konuşulacak sözler

ABD istihbaratının bir raporunda, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) yayılmasından hemen önce, Çin‘deki Vuhan Laboratuvarı’nda çalışan 3 araştırmacının virüs belirtileriyle hastaneye başvurduğunu iddia ettiği belirtildi. Koronavirüsün Çin laboratuvarından sızdığı iddiaları ile ilgili ABD’nin en yetkili isminden çok konuşulacak açıklamalar geldi.

Salgının başladığı günden beri yaklaşık yaklaşık 3.5 milyon kişinin hayatına mal olan virüs dünya genelinde 160 milyonun üzerinde kişiye bulaştı.[3]

 “Koronavirüste P1 şoku! Uyarı üstüne uyarı: Hamile kalmayın Brezilya’da P1 varyantının hamilelerde daha agresif olduğu açıklandı. Bu kapsamda çiftlerden hamilelik planlarını erteleme talep edildi.” Koronavirus artık yeni yeni devrede. Bir yıl alt yapısı yapılırken, yapılan alt yapıdan sonra uygulamaya geçildi. 1. Nüfus azaltma. 2. Kısırlaştırma. Nüfus kontrolü. 3. Alınan nefesleri bile kontrol. 4. Zihinleri kontrol. 5. Devletleri kontrol .[4]

-AİDS’in bulaşma sebebini araştıran İngiliz gazeteci Edward Hooper”The River”adlı kitabında:ABD’nin Şempanzelerden alınan dokularla üretilen aşıların,Afrikadaki çocuklara’Çocuk felci aşısı’nın yapılmasından sonra Aids-in yaygınlaşmış olduğunu söylemektedir.

-“Çin salgını kasten başlattı.

Eskiden Çin Komünist Partisi’nde yer alan Wei Jingsheng, İngiliz televizyonu Sky’a verdiği röportajda, Çin yönetiminin Kovid-19 salgınını kasten çıkardığını ve 2019’da Pekin’de yapılan Dünya Askeri Oyunlarını virüsü yaymak için kullandığını iddia etti.”[5]

-DOĞRUYSA YER YERİNDEN OYNAR.

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (DSÖ/WHO)’NE İTAAT ETMEYEN İTALYAN DOKTORLAR KORONAVİRÜS SIRLARINI KEŞFETTİ  

Dünya Sağlık Örgütünün Coronavirüsten ölenlere otopsi yapmayın talimatına İtalyan doktorlar itaat etmediler ve ölüme neden olan şeyin VİRÜS DEĞİL, BAKTERİ olduğunu buldular. Bu kan pıhtılarına neden oluyor ve hastanın ölümüne neden oluyor.  

İtalya “Yaygın damar içi pıhtılaşması”ndan (Thrombosis) başka bir şey olmayan Covid-19 denilen şeyi bertaraf ediyorlar.  

Ve onunla savaşmanın yolu, yani tedavisi “antibiyotikler, iltihap gidericiler ve antikoagülantlar” iledir. ASPİRİN bu hastalığın zayıf şekilde tedavi edildiğini gösteriyor.  

Dünya için bu  sansasyonel haber, Covid-19 tarafından üretilen cesetlere otopsi yapan İtalyan doktorlar tarafından üretildi.   

İtalyan patologlara göre başka bir şey daha var, “Solunum cihazları ve yoğun bakım birimleri hiç gerekli değildi” 

Bundan dolayı İtalya’da protokollerin değiştirilmesi başladı, İtalya’ya göre küresel salgın WHO tarafından meydana çıkarıldı ve yükseltildi, bu tedaviyi Çinliler biliyordu ve iş yapmak için bildirmediler.  

Bakteri, aynı zamanda iltihap ve oksijen yetmezliği üreten 5G elektromanyetik radyasyon ile çoğaltılıyor. Covid-19’a yakalananların tek yapmaları gereken 100 mg Aspirin ve Apronax veya Parasetamol almak. Bunun nedeni, koronavirüsün kan pıhtılaşmasına neden olduğunun gösterilmesidir, bu da bedenin damarda kan pıhtılaşması geliştirmesine mecbur bırakır ve kan akmaz ve kalbe ve akciğerlere oksijen taşımaz, bu da nefes alamaması nedeniyle insanın hızla ölmesi ile sonuçlanır. 

İtalya’da doktorlar ölü bedeni kestiler ve kol ve bacakları ve bedenin diğer kısımlarını açtılar ve damarların kan ile genişlediğini ve kanın pıhtılaştığını kavradılar ve tüm damarlar ve arterler pıhtılar ile doluydu, bu kanın normal şekilde akmasını ve tüm organlara, başlıca beyne, kalbe ve akciğerlere oksijen taşımasını engeller ve hastanın ölümü ile sonuçlanır.  

Bu teşhisi keşfedince, İtalyan Sağlık Bakanı hemen koronavirüs tedavi protokollerini değiştirdi… ve hastalara 100 mg Aspirin ve Apronax vermeye başladı.  

Ve bu hastalar iyileşmeye başladılar, bu yeni yöntemin sonucu olarak, Sağlık Bakanlığı tek bir günde 14,000 den fazla hastayı evlerine gönderdi. İtalya standardı bozdu, çünkü onlar zaten bunalmışlardı ve binlerce ölümün ciddi kaosu içindeydiler.  

Şimdi WHO bir çok ölümü örtbas ettiği ve dünyada birçok ülkede ekonomi çöktüğü için dava edilecek; bedenlerin otopsi yapılmadan hemen yakılmasını veya gömülmesini ve bunların son derece kirletici olarak etiketlenmesini neden emrettikleri şimdi anlaşılıyor. 

Sadece aspirin de yetiyormuş.[6]

-Şok etkisi yaratan belgeler ortaya çıktı.

Kovid-19 salgınının kökenine dair tartışmalar hala sıcakken Çinli bilim insanları ile ilgili gelen son iddia ortalığı karıştırdı. Drastic grubu, yayınladığı belgelerle Çinli araştırmacıların salgından bir yıl önce koronavirüsleri yarasalara salıvermek için hibe teklifinde bulunduklarını açıkladı.[7]

-Şok etkisi yaratan belgeler ortaya çıktı.

Kovid-19 salgınının kökenine dair tartışmalar hala sıcakken Çinli bilim insanları ile ilgili gelen son iddia ortalığı karıştırdı. Drastic grubu, yayınladığı belgelerle Çinli araştırmacıların salgından bir yıl önce koronavirüsleri yarasalara salıvermek için hibe teklifinde bulunduklarını açıkladı.[8]

– New York Times gazetesinde yer alan habere göre, bilim insanları, koronavirüse yakalanan ilk kişiyi saptamayı başardı. Söz konusu rapora göre, bilinen ilk Kovid-19 vakası 11 Aralık’ta ortaya çıktı ve virüsün ilk görüldüğü kişi Wuhan’daki Huanan Deniz Ürünleri Pazarı’nda çalışan bir kadındı.[9]


[1]https://www.ahaber.com.tr/galeri/dunya/koronavirus-hakkinda-soke-eden-haber-yarasa-maymun-fare-derken/44

[2] https://www.hurriyet.com.tr/galeri-son-dakika-koronavirusten-sonra-yeni-salgin-iste-en-savunmasiz-grup-41826270/1

[3] https://www.hurriyet.com.tr/galeri-cinin-koronavirus-belgeleri-sizdi-41807606

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/3089664-koronaviruste-p1-soku-uyari-ustune-uyari-hamile-kalmayin

[5]  https://video.haber7.com/video-galeri/194392-salgini-kasten-baslattilar-tarihi-acikladi-24-eylul-2021-gunun-onemli-gelismeleri

[6] https://www.facebook.com/100001030941148/posts/3559913030719693/

[7] https://video.haber7.com/video-galeri/194239-sok-etkisi-yaratti-salgindan-tam-1-yil-once-belgeler-ortaya-cikti-22-eylul-2021-gunun-onemli-gelismeleri

[8] https://video.haber7.com/video-galeri/194239-sok-etkisi-yaratti-salgindan-tam-1-yil-once-belgeler-ortaya-cikti-22-eylul-2021-gunun-onemli-gelismeleri

[9] https://www.haber7.com/foto-galeri/71374-koronaviruste-kayip-halka-bulundu-aylar-sonra-kimligi-ortaya-cikti




HANGİ HELALLEŞME

HANGİ HELALLEŞME

“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde partisinin geçmişte toplumda açtığı yaralardan dolayı helalleşme yolculuğuna çıkacağını duyurmuştu. Bu karar parti içinde de rahatsızlığa neden oldu. Ancak akıllarda soru işareti bırakan başka bir konu daha var: Hatırlanacağı üzere CHP yönetimine geçtikten sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden tek bir mesajla 13 binden fazla işçi kovulmuş, mağdurlar günlerce eylem yapmıştı. Şimdi Kılıçdaroğlu’nun bu işçilerden de hallallik alıp almayacağı merak konusu oldu. Kılıçdaroğlu, 2019 yerel seçimleri sürecinde CHP tarafından alınan hiçbir belediyede işçilerin ekmeğiyle oynanmayacağını taahhüt ederek namus sözü vermişti.”[1]

Zahiren masum gibi görünüp, barışma girişimi gibi görünse de, geçmişten ve şimdiye kadarki ağız yanmasından dolayı bu zahiri temiz olan Helalleşmeyi üfleyerek içiyoruz.

Samimiyet güven vermiyor.

Toplumda partisinin derin yaralar açtığını söyleyen Kılıçdaroğlu, acaba sadece kendisinin ömrü değil, dünyanın ömrü o yaraları kapamaya yeter mi?

O lekeleri tüm sabun ve temizlik malzemesi fabrikaları hatta büyük okyanus üzerinden aksa temizleyebilir mi?

Bir asırdır, belki de en az üç nesil kaybetti ve mağduriyeti yaşadı. Dünya ve ahiret kaybı yaşadılar.

Onları kabrinden mi çıkartıp helallik dileyecek.

Cengiz ve Hülagu’nun 8 asır yani sekiz yüz yıl önceki zulümleri bile hala kapandı mı?

Bin yıllık birikimi bitirmek, arşivleri yok etmek, ezanı 18 yıl düşman işgalinde bile susmazken susturmak, kapatılan Ayasofya, kısaca bin yıl anlatılsa dahi bitmeyecek, kapanmayacak yarayı ne ile silecek ve kapatacak?

Yoksa buda ayrı bir senaryo ve tiyatromu?

Kendi içinde dahi netleşmeyi gösteremeyenlerin, dışarda ne kadar net olabilecekleri açık değil mi?

*****************  

Helalleşme…???

Hangi helal?

Dünyasındaki helal farklı olan için nasıl bir helal?

Kiminle?

Gidenler ne olacak?

Onca yapılanlar?

Geçen yüz yıl geri mi getirilecek?

Dünyası ve ahireti ya kaybolanlar ne olacak?

İşte yaşanmış hayattan binlerce örneklerinden sadece biri;

Yıllar önce bir müdür arkadaşın odasına vardığımda bir ilk okul öğretmeni emekliye ayrılacağını söyleyerek helalleşmek için gelmişti.

Müdür muavini arkadaşa şunu diyordu; Ya hu 25 yıldır öğrencilere yanlış fikir ve düşünceleri anlatıyormuşuz.

Gittikten sonra müdür muavini arkadaş onun solcu düşünceye sahip olduğunu söyledi.

Kendisine şunu söyledim; İnsan hata yapabilir. Hatası kendisini bağlar.

Ancak bu öğretmen 25 yıldır birinci sınıftan alıp beşinci sınıfa kadar, beş kere devir yapıp, her sınıfta kırk kişi olduğunu düşündüğünüzde toplam 200 öğrenci eder.

Peki kandırdığı, aldattığı, inançsızlığına sebep olduğu bu öğrencilerin ailesi var, aile kuracaklar, devletin muhtelif kademelerinde görev alacaklar. Öğretmen olup kendileri gibi öğrenci yetişecekler.

Peki aldanmışız, yanlışı anlatmışız sözü bunca kirliliği ve sorumluluğu ortadan kaldırır mı?

Sen aldanmış olabilirsin ancak Ya aldattıkların ne olacak?

Onları teker teker arayıp bulacak, kısa zamanda telafimi edeceksin, 25 yıldır yaptığını?

***************

Kendi içinde bile makes bulmayan bir helalleşme, dışarıda ne kadar ciddiye alınabilir?

Hala PKK’yı temsil eden partiyle ittifak içinde olup, mağdur olan Diyarbakır anneleriyle hiç ilgilenmeyen, kulak vermeyen, 15 Temmuzu senaryo ve piyes deyip şehit ve gazileri görmeyen, hala geçmişte yapılanlara sahip çıkıp yılların kaybına vesile olmak, ne kadar samimi olduğu hala tartışılan bir helallik ancak mahşerde çözülebilir.

Bu düşmanlığın devam ettirilmesi anlamına değil, kaybın telafisinin imkânsızlığıdır.

Yani açılan onca derin kanserli yaralar, bir helalleşme ile kapanacağı mı zannediliyor?

Büyük Okyanus bile üzerinden aksa temizler mi, bütün ilaçlar kullanılsa deva olur mu?

Yapılan onca müsbet çalışmalarda mesela baş örtüsü gibi çalışmalarda ne gibi katkısı ve yapıcı tavırları olmuştur?

İstanbul belediye başkanı da seçilmeden önce camiye gidiyor ve Yasin okuyordu.

Şimdi ne okuyor?

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz./ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”

Helalleşmeden önce en yapılacak temiz iş, hiç olmazsa helali ve helalleşmeyi kirletmemektir.

Kendisiyle barışık olmayanlar, toplumla barışmaya çalışıyor.

Bir fikri, bir düşünceyi, bir akımı, bir partiyi temsil edenlerin Rabbisiyle ne kadar barışık olduğu ortada olanın, O Yaratıcının adına helalleşmesi ne kadar helalleşme ve insanlarla ne kadar barışmış olabilir?

Harama götüren helal söz. Harama götüren helal araç…

Bunu örnekle açıklamak istedim ancak uzun gider diye kısa kesmiştim.

Fakat bir siyasetçinin belli ki bilinçli olmayan Lgbt- liler ile ilgili adeta onları masum göstermek amacıyla getirdiği temsili, onlarında bir insan ve Allahın kulu gibi ifadeler belli ki hak adına olmaktan çok, siyasi ve oy hesaplarıyla söylenmiş bir sözdür.

Belli ki Lut kavminin hangi günahtan dolayı helak ve yok edildiğini ve de onlara ses çıkarmayan içinde teheccüd namazı bile kılan kimselerinde olduğunu düşünmemiştir.[2]

-Hakikatli Bir Lâtife:
Sultan Süleyman Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ona demiş: “Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.”[3]

-Kıssadan Hisse:

Vaktiyle bir derviş, nefs ile mücadelenin sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gerekmektedir. Saç, kala, bıyık v.s Derviş usule uygun hareket eder ve soluğu berberde alır.

– Vur ustayı berber efendi.. der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar.Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır ki daha sol tarafa geçmeden, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gelir ve başının kazınmış olan kısmına okkalı bir tokat atarak;

– Kalk bakalım kabak, kalk da traşımızı olalım diye kükrer.

Dervişlik bu, “sövene dilsiz, vurana elsiz” olmak gerek… Kaideyi bozmaz derviş, ses çıkarmaz, usulca yerinden kalkar.

Berber mahcuptur ancak korkudan ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa başlar.

Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder “Kabak aşağı, kabak yukarı”…

Nihayet traş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır.

Derken iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.

Berber ise şaşkın bir kabadayıya bir dervişe bakar. Gayri ihtiyari;

– Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? der.

Derviş, mahzun ve düşünceli…

– Vallahi gücenmedim ona, hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, _kabağın bir sahibi var_, O gücenmiş olmalı..

MEHMET ÖZÇELİK

16-11-2021


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/helalleselim-diyen-kemal-kilicdaroglu-ibbden-kovulan-13-bin-isciyle-de-helallesecek-mi-3711691

[2] https://www.ensonhaber.com/gundem/mehmet-ozhasekiye-lgbt-bireylerle-ilgili-dusuncesi-soruldu

[3] Sikke-i Tasdik-i Gaybi. Bediüzzaman.143.




İBRETLER VE DERSLER

KISSALAR

Adam evlendi …

— Eşinin yüzünü açtı rengi siyahtı..

Yüzünü ekşitti .

eşi adamın yanına gitti ve dedi ki ;

”HAYIR BELKİ ŞERRİN İÇİNDE SAKLIDIR”

adamı ikna etti,

Adamın kalbinden sıkıntı gitmiyordu…

Dayanamadı ve Bu kez şehri terketti gitti..

Aradan 20 yıl tam 20 yıl geçti..

Şehre döndü Namaz kılacaktı. Bir camiye girdi .

Camide genç biri vaaz ediyordu. Ama nasıl vaaz..

— insanlar pür dikkat dinliyorlardı.

Dehşete kapıldı , hoşuna gitti..

Sordu kim bu çocuk ?

Dediler ki “adı ENES”

Babası ?

Dediler ki :

 “20 yıl önce buralardan kaçtı gitti ..

Adı ?

 MALİK idi..

Adam şok oldu Eşinin söylediği söz aklına geldi yutkundu bir an utandı..

Sonra gencin yanına gitti ve dedi ki

“Seninle evinize kadar geleyim. Kapıda bekliyeyim

Sen annene deki ki:

HAYIR BELKİ ŞERRİN İÇİNDE SAKLIDIR..”

Genç kabul etti.

Gittiler Genç eve girdi

Annesine Anne ; Dışarda bir misafir var, diyorki ; Belki hayır şerrin içinde gizlidir …

Anne hemen irkildi oğluna ;

— “koş evladım, o senin babandır” “kapıda bekletme.”

Öyle sıcak karşılama oldu ki.

Çünkü anne ; babasının iyiliklerinden bahsetmiş hiç kotulememisti.

— Bizi terk etti yalnız bıraktı gitti” dememişti.

Baba sevgisi çocukta taptaze idi.

O genç alim çocuk kimdir biliyormusunuz ?

Annesinin babasının yokluğunda yetiştirdiği  ;

 ENES İBN-İ MALİK ‘ tir

Efendimiz’den (SAV) birçok hadis rivayet etmiştir..

Efendimizin hizmetkarı olmuştur.

**************  

İKİ LAHMACUNA SATILAN EV..

Yaşı 75’e dayanmıştı Muhammed baba’nın. İki katlı evinin üst katını oğlu ve gelinine vermiş, kendisi de kapıcı dairesi gibi olan alt kattaki evde hayatını eşiyle sürdürüyordu.

Hayatı boyunca çalışmış helal rızk peşinde koşturmuş, dişinden tırnağından arttırdığı bir miktar para ile de gecekondu karışımı bu yeri on sene önce alabilmişti. Şükür borcu da bitmişti. Ayda bir aldığı Bağkur emekliliği maaşı ile de namerde muhtaç değildi, kira da vermiyordu.Kıt kanaat geçiniyordu çok şükür. Oğlu da iyi bir meslek sahibi idi, zengin değildi! Lakin fakir de sayılmazdı, orta gelirli biriydi.Gelininin arada bir iğneleyici sızlanmaları vardı.“Cahildir, ileride anlar iyiyi kötüyü” diye bakardı. Bu konuşmaları duymazdan gelirdi hep..İhtiyarlar devamlı hoşgörü timsali idiler. Kıymetli oğlunun ve gelininin haftada bir ziyareti, somurtarak da olsa bir iki defalık verdikleri bir tas yemeğe memnun olur garipler.

Günlerden pazar, vakit de öğlen idi.Muhammed Baba fırına gidip iki ekmek almıştı.

-Fırıncı: “Muhammed emmi, akşam için lahmacun malzemesi verdi senin oğlan, ne zaman hazır olsun.?Bana demedi, var mı bir bilgin.? diyen soruyu “haberim yok oğlum” diye cevaplamıştı.

Eve geldiğinde de 50 yıllık hayat arkadaşına “Ayşe Hanım, oğlan fırına lahmacun malzemesi vermiş akşama nasip olur herhalde, akşama bir şey zahmet etme, iki tane verir ne de olsa” diyerek ümitle beklemeye başlar.Akşam namazı için hazırlık yaparken oğlunun, elinde lahmacun dolu tepsi ile binaya girdiğini görür tesadüfen… Şimdi gelir, şimdi gelir diyerek bekler lahmacunu. Ümit bu ya belki gelir diye. Vakit gece yarısına gelir artık ve ümidi biter. İki sıcak lahmacun hayali iki soğuk lahmacuna dönüşür. Gece yarısına kadar bekle babam bekle! Nafile…Gelmez! Açlık ve üzüntüyle bekler de bekler. Bir türlü gelmez o iki sıcak lahmacun..!

Muhammed baba, sabah erkenden kalkar! Mahalledeki eski arkadaşının oğlu emlakçıdır. Emlakçı tanıdığının dükkânının yolunu tutar. Üçüne beşine bakmaz ve evi hemen satar. Ve bir şart koşar: “Ben ölünceye kadar alt kattaki evde oturmam şartıyla” diyerek ekletir tapu kaydına.Oğlanı hemen çıkartabilirsiniz diye de tembihler.

Bir kaç gün sonra oğlunun heyecanlı, heyecanlı koşarak, büyük bir merakla kapıya geldiğini görür.! Oğlu içeri girmeden sorar. ’Baba bugün iki kişi geldi ve evi boşaltmamı senin evi sattığını söyledi. Böyle bir şey yok değil mi? Haydi, satmadım de, diye bağırır.Muhammed baba susar, seslenmez bile..!! ‘’Baba ne oldu, dilini mi yuttun? der ve devam eder “haydi yalan desene..!” Babası ‘’Diyemem oğlum sattım, tapuları da verdim “der Muhammed baba. Üzgün de olsa gerçeği söyler. Oğlan şokta nutku tutulur, olduğu yere çöker ve “niye baba niye.Kaça sattın bari onu söyle.” der.Muhammed Baba buğulu gözlerle burnunu çekerek,

‘’İki lahmacuna oğlum, iki lahmacuna sattım burayı” der ve girer içeriye….

*************  

RIZIK ENDİŞESİ ÇEKENLER!

Musa aleyhisselâmın eceli yaklaşmıştı. Ey Musa, çoluk çocuğuna vedâ et emri geldi. Musa aleyhisselâm, emre uyarak, çoluk çocuğuna vedâ eyledi.

Küçük bir çocuğu vardı. Onu kucağına alınca kalbine, benden sonra bu küçüğün hâli ne olacak düşüncesi geldi.

ALLAHü Teâlâ, Ey Musa, deniz kenarına git buyurdu. Musa aleyhisselâm deniz kenarına gitti. Ey Musa, asânı denize vur buyurdu.

Denize vurdu. Deniz açıldı. Dibi göründü. Musa aleyhisselâm baktı. Bir taş gördü. Kaygan, yarığı, çatlağı olmayan, yekpare bir taş idi. Ey Musa o taşa işaret eyle buyurdu Taşa işaret eyledi. Taş yarıldı. Musa aleyhisselâm baktı. İçinde zayıf, gözleri görmez, bacaksız bir böcek gördü. Ağzında yeşil, taze bir yaprak vardı.

Ey Musa, ben O ALLAH’ım ki Razzâkım; zayıf, görmez, elsiz ayaksız bir böceği denizde sert, yekpare bir taşın içerisinde yaşatıyorum ve ona taze yeşil bir yem veriyorum da, sen, seni seven dostunun senin çocuğunu zâyi edeceğinden korkuyorsun.

Benim rahmetim senin çocuğundan üstündür ve senin şefkatinden ziyadedir buyurdu…

************* 

KERTENKELE

Japon mimarlardan biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısımda, iki tahta arasında sıkışıp kalmış bir kertenkele gördü. Biraz daha dikkatle bakınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti

Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu gördü

“On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışardan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı” diye düşündü japon mimar.

Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda onca zamandır  canlı kalmayı başarmıştı?

Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izlemeye başladı Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine göre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu

Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu Japon mimar, nereden çıktığını fark etmediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü. Gelen kertenkele, yerinden kıpırdamayacak halde olana ağzından yiyecek taşıyordu. Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı.

Kim bilir?

Ama bilinen bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımasına neden olmuştu

Hayat şartlarının bir şekilde sevgiyi ve sevmeyi unutturduğu bu zamanda insanların arasında böylesi bir sevgiye rastlamak o kadar zorki….

*************  

?.. Yaşlı Hacı Süleyman amca CUMA GÜNÜ evde un kalmayınca eşeğine yüklemiş buğdayı, değirmene doğru koyulmuş yola… ?… Değirmene vardığında, çuvalı indirirken eşek kaçıyor.

️… Eşeği aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak. Kendi kendine “Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam, doğru Cuma namazına gidiyorum” diyor…

?… Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor…Cumadan sonra bakıyor, eşek hâlâ yok… Tarlaya gitse eşek lazımdır. Un için zaten yine eşek lazım.“Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra çaresine bakarız” diye düşünüyor… Eve yaklaşınca, ahırdan eşek sesi geliyor. “Hanım, bu eşeğin burada işi ne” diyor. O da, “Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum” diyor: “Bir İri köpek eşeği önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine,saklandım.Pencereden baktım, iri köpek geldiği gibi gitti.” Hacı Süleyman amca “Hanım, bu bizim eşek değil mi?” diye soruyor. Hanım da “Evet bizim eşek” diye cevap veriyor. Hacı Süleyman amca şaşırıp kalıyor… Hanımı bu arada “Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım” deyince Hacı Süleyman amca hayretle “Hanım, un nereden geldi”diyor. “Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi… Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış, Hacı Süleyman amca, eşinden bunları duyunca ellerini açmış ve ;“Allah’ım ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün. Sana ne kadar şükretsem azdır ya Rabbi…”Eşek her zaman eşekliğini yapsa bile biz şükür içinde rabbimize gidelim. Bire 10 veren rabbimize binlerce şükürler olsun…

************* 

Husrev Altınbaşak’ın İbretlik Hapishane Macerası

Afyon hapsi, şartları ve mahkeme safhaları itibariyle en ağır geçenidir. Hapishane, altı koğuştan ibrettir. O gün hizmetin önde gelen isimlerinden olan Bediüzzaman Said Nursihazretlerinin talebesi Hüsrev Altınbaşak’ı ,çıkacak bir kargaşa sonunda ölüp gitsin diye önce içinde altmış kadar cani ve katilin bulunduğu koğuşa koyarlar.

Hüsrev Altınbaşak,bu koğuşa girer girmez selam verir,fakat selamını kimse almaz. Koğuşun bir köşesine geçip oturur. Üçgün beton üzerinde soğukta, yataksız yorgansız yatar.

Bu zaman zarfında namazını hiç aksatmadan kıldığını gören iri yarı koğuş ağası, üçüncü günün sonunda yanına gelerek, üst perdeden , “Hoca, benim bir sorum var,cevaplayabilirmisin?”der.

Hüsrev Altınbaşak ,”bildiğim bir soruysa cevap veririm, sor bakalım” dedikten sonra aralarında şu konuşma geçer:

• Ben on beş cana kıydım, türlü türlü suç işledim bu durumda ben cennete girebilir miyim?

– Oturda sana cevap vereyim. Sen nerelisin?

• Karadenizliyim.

– Karadeniz’e bir damla su damlatsak artar mı?

• Artmaz.

– Peki, ondan bir damla alsak azalır mı?

• Azalmaz, bir damla sudan ne çıkar?

– İşte aynen bunun gibi Cenab-ı hakkın sonsuz rahmet denizleri yanında senin günahların bir damla su bile olmaz. Eğer sen pişman olur, sadakat ile tövbe eder, beş vakit namazını kılarsan, değil cennete, orta yerine bile girersin.

Bunun üzerine koğuş ağası kalkar ve mahkumlara dönerek ,”Heyyyyt ulan hergeleler, bana bile cennet olduğuna göre size hayda hayda vardır haydi toparlanın bakalım!“ Diye bağırır.

Koğuş ağası, koğuşun köşesinde kullandıkları bir musluğun etrafını battaniyeyle çevirdikten sonra herkesin orada gusledip abdest almasını emreder.Bütün mahkumlar gusledip abdest alırlar .

O sırada öğle namazının vakti girer. Ağa, Hüsrev Altınbaşak’a gelerek, ”Hocam buyur, bundan sonra sen imamsın, biz cemaat” der.O günden sonra beş vakit namazı birlikte kılarlar.Bu arada Hüsrev Altınbaşakın başında sarık gören mahkumlar, sarıksız olmaz diye düşünüp yatak çarşaflarını yırtarak başlarına sarık diye dolarlar.

Mahkumların başları sarılı bir şekilde Hüsrev Altınbaşak’ın ardında namaza durduklarını gören gardiyanlar şaşkına döner.

Akşam olduğunda koğuş ağası bütün mahkumları toplar ve onlara şöyle seslenir:

-”Heyyyy size söylüyorum ,herkes yatağını alıp koğuşun ortasına getirsin.”Yataklar gelince bunları üst üste koyduktan sonra Hüsrev Altınbaşak’a döner,”Hocam bize ceza olarak şimdide üç gün bu yatakların üstünde” yatacaksın ‘der.

Hüsrev Altın başak mahcup ve şaşkındır.”Hayır olmaz” der .

“Olur, çünkü sen geldiğinde üç gün biz seni yerde soğuk betonda yatırdık hatırını bile sormadık şimdi bizde ceza olarak üç gün ceza olarak yerde yatıcaz, sen bu yatakların üstünde yatacaksın” der.

Hüsrev Altınbaşak,”kardeşim, siz onu bilmeden yaptınız. Ben bile bile buna razı olamam. Vicdanım beni uyutmaz iyisi mi siz bana yatacak bir yatak verin yeter “der.

Artık koğuşta namazlar, arasındaki uzun tesbihatlarıyla kılınır.Bir gün koğuş ağası Hüsrev Altınbaşakın tahliyesine yaklaştığı sırada önünde el pençe divan durarak ,”Hocam eğer ben buradan sağ sağlam çıkarsam, sen dünyanın neresinde olursan ol, vallahi ilk işim seni ziyarete gelmek olucak”der.

Hüsrev Altınbaşak’ın mahkumlar üzerindeki bu tesirini gören hapishane yönetimi, kendisini bu koğuştan alıp altıncı koğuşa Mehmed Feyzi, Re’fet, Halıcı Sabri, Halil ve Ceylan Çalışkanın yanlarına nakleder. Mustafa Osman önce ikinci koğuşta iken, sonra oda Tahiri Mutlu ağabeyin bulunduğu dördüncü koğuşa yerleştirilir.

Çok geçmeden Hüsrev Altınbaşak tahliye olur. Mahkumlar onu gözyaşları ile Uğurlar. Aradan iki yıl geçer, 1950’de demokrat parti iktidara gelince genel af ilan edilir. Herkes hapisten tahliye olup sevinçle ailesinin yanına giderken, koğuş ağası verdiği sözü uyarak yaya olarak Isparta’nın yolunu tutar. Hüsrev Altınbaşak’ı evinde bulup ziyaret eder. Hasret ve hürmetle ellerine kapanır.

Hüsrev Altınbaşak ‘’Neden önce ailenin yanına gitmedin ?’’ diye sorduğunda gözyaşları içinde, ‘’Ailem değil mi sen şöylesin, sen böylesin diye beni tahrik edip bu belalara sürükleyen? Sen ise benim ebedi hayatımı kurtardın.Amerikada’da olsan yine önce seni ziyarete gelirim’’ der.

************** 

Hasan Basri Çantay, Bediüzzaman ile mecliste neler yaşadı ?                                                 

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin talebesi Mehmet Fırıncı Ağabey, Cumhuriyet döneminin önde gelen âlimlerinden Hasan Basri Çantay’ın Bediüzzaman Said Nursi ile ilgili bir pişmanlığını anlattı.

Birinci dönem milletvekillerinden olan Hasan Basri Çantay’ı 1960 yılının Nisan ayında hastanede tedavi görmekte olduğu bir sırada Bekir Berk, Mehmet Emin Birinci ve Hakkı Yavuztürk ile ziyaret ettiklerini belirten Fırıncı ağabey, ziyarette yaşanan diyalogları şöyle anlattı:

“Hasan Basri Hoca Bekir abiyi görünce hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ağlama sesini duyan doktor ve hemşireler geldi. “Ne oldu hastaya?” dediler. Bekir abi de “Bediüzzaman yeni vefat etmişti; biz de onun talebeleriyiz. Bizi görünce duygusallaştı” dedi.

Sonra sakinleşti ve bize “Bekir bey, Bediüzzaman Meclis’te M. Kemal’le mücadele ederken ben arkasından tuttum. ‘Hoca bizi bu adama mahvettirmeyesin, ne olur bu konuşmanı biraz tatil et, ertele.’ dedim. Halbuki, biz dört-beş kişi Hocadan (Said Nursi) tarafta olsaydık (M. Kemal) o icraatları yapamayacaktı. Ama biz taraftar olmadık, Hocayı sakinleştirme tarafını seçtik, büyük bir yanlışlık yaptık. Ben onun için bu kadar üzülüyorum’ dedi.

MEHMET ÖZÇELİK