HANGİ HELALLEŞME
HANGİ HELALLEŞME
“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde partisinin geçmişte toplumda açtığı yaralardan dolayı helalleşme yolculuğuna çıkacağını duyurmuştu. Bu karar parti içinde de rahatsızlığa neden oldu. Ancak akıllarda soru işareti bırakan başka bir konu daha var: Hatırlanacağı üzere CHP yönetimine geçtikten sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden tek bir mesajla 13 binden fazla işçi kovulmuş, mağdurlar günlerce eylem yapmıştı. Şimdi Kılıçdaroğlu’nun bu işçilerden de hallallik alıp almayacağı merak konusu oldu. Kılıçdaroğlu, 2019 yerel seçimleri sürecinde CHP tarafından alınan hiçbir belediyede işçilerin ekmeğiyle oynanmayacağını taahhüt ederek namus sözü vermişti.”[1]
Zahiren masum gibi görünüp, barışma girişimi gibi görünse de, geçmişten ve şimdiye kadarki ağız yanmasından dolayı bu zahiri temiz olan Helalleşmeyi üfleyerek içiyoruz.
Samimiyet güven vermiyor.
Toplumda partisinin derin yaralar açtığını söyleyen Kılıçdaroğlu, acaba sadece kendisinin ömrü değil, dünyanın ömrü o yaraları kapamaya yeter mi?
O lekeleri tüm sabun ve temizlik malzemesi fabrikaları hatta büyük okyanus üzerinden aksa temizleyebilir mi?
Bir asırdır, belki de en az üç nesil kaybetti ve mağduriyeti yaşadı. Dünya ve ahiret kaybı yaşadılar.
Onları kabrinden mi çıkartıp helallik dileyecek.
Cengiz ve Hülagu’nun 8 asır yani sekiz yüz yıl önceki zulümleri bile hala kapandı mı?
Bin yıllık birikimi bitirmek, arşivleri yok etmek, ezanı 18 yıl düşman işgalinde bile susmazken susturmak, kapatılan Ayasofya, kısaca bin yıl anlatılsa dahi bitmeyecek, kapanmayacak yarayı ne ile silecek ve kapatacak?
Yoksa buda ayrı bir senaryo ve tiyatromu?
Kendi içinde dahi netleşmeyi gösteremeyenlerin, dışarda ne kadar net olabilecekleri açık değil mi?
*****************
Helalleşme…???
Hangi helal?
Dünyasındaki helal farklı olan için nasıl bir helal?
Kiminle?
Gidenler ne olacak?
Onca yapılanlar?
Geçen yüz yıl geri mi getirilecek?
Dünyası ve ahireti ya kaybolanlar ne olacak?
İşte yaşanmış hayattan binlerce örneklerinden sadece biri;
Yıllar önce bir müdür arkadaşın odasına vardığımda bir ilk okul öğretmeni emekliye ayrılacağını söyleyerek helalleşmek için gelmişti.
Müdür muavini arkadaşa şunu diyordu; Ya hu 25 yıldır öğrencilere yanlış fikir ve düşünceleri anlatıyormuşuz.
Gittikten sonra müdür muavini arkadaş onun solcu düşünceye sahip olduğunu söyledi.
Kendisine şunu söyledim; İnsan hata yapabilir. Hatası kendisini bağlar.
Ancak bu öğretmen 25 yıldır birinci sınıftan alıp beşinci sınıfa kadar, beş kere devir yapıp, her sınıfta kırk kişi olduğunu düşündüğünüzde toplam 200 öğrenci eder.
Peki kandırdığı, aldattığı, inançsızlığına sebep olduğu bu öğrencilerin ailesi var, aile kuracaklar, devletin muhtelif kademelerinde görev alacaklar. Öğretmen olup kendileri gibi öğrenci yetişecekler.
Peki aldanmışız, yanlışı anlatmışız sözü bunca kirliliği ve sorumluluğu ortadan kaldırır mı?
Sen aldanmış olabilirsin ancak Ya aldattıkların ne olacak?
Onları teker teker arayıp bulacak, kısa zamanda telafimi edeceksin, 25 yıldır yaptığını?
***************
Kendi içinde bile makes bulmayan bir helalleşme, dışarıda ne kadar ciddiye alınabilir?
Hala PKK’yı temsil eden partiyle ittifak içinde olup, mağdur olan Diyarbakır anneleriyle hiç ilgilenmeyen, kulak vermeyen, 15 Temmuzu senaryo ve piyes deyip şehit ve gazileri görmeyen, hala geçmişte yapılanlara sahip çıkıp yılların kaybına vesile olmak, ne kadar samimi olduğu hala tartışılan bir helallik ancak mahşerde çözülebilir.
Bu düşmanlığın devam ettirilmesi anlamına değil, kaybın telafisinin imkânsızlığıdır.
Yani açılan onca derin kanserli yaralar, bir helalleşme ile kapanacağı mı zannediliyor?
Büyük Okyanus bile üzerinden aksa temizler mi, bütün ilaçlar kullanılsa deva olur mu?
Yapılan onca müsbet çalışmalarda mesela baş örtüsü gibi çalışmalarda ne gibi katkısı ve yapıcı tavırları olmuştur?
İstanbul belediye başkanı da seçilmeden önce camiye gidiyor ve Yasin okuyordu.
Şimdi ne okuyor?
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz./ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
Helalleşmeden önce en yapılacak temiz iş, hiç olmazsa helali ve helalleşmeyi kirletmemektir.
Kendisiyle barışık olmayanlar, toplumla barışmaya çalışıyor.
Bir fikri, bir düşünceyi, bir akımı, bir partiyi temsil edenlerin Rabbisiyle ne kadar barışık olduğu ortada olanın, O Yaratıcının adına helalleşmesi ne kadar helalleşme ve insanlarla ne kadar barışmış olabilir?
Harama götüren helal söz. Harama götüren helal araç…
Bunu örnekle açıklamak istedim ancak uzun gider diye kısa kesmiştim.
Fakat bir siyasetçinin belli ki bilinçli olmayan Lgbt- liler ile ilgili adeta onları masum göstermek amacıyla getirdiği temsili, onlarında bir insan ve Allahın kulu gibi ifadeler belli ki hak adına olmaktan çok, siyasi ve oy hesaplarıyla söylenmiş bir sözdür.
Belli ki Lut kavminin hangi günahtan dolayı helak ve yok edildiğini ve de onlara ses çıkarmayan içinde teheccüd namazı bile kılan kimselerinde olduğunu düşünmemiştir.[2]
-Hakikatli Bir Lâtife:
Sultan Süleyman Kanunî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ona demiş: “Hilâf-ı şeriat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse yüz senede temizleyemez.”[3]
-Kıssadan Hisse:
Vaktiyle bir derviş, nefs ile mücadelenin sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir. Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gerekmektedir. Saç, kala, bıyık v.s Derviş usule uygun hareket eder ve soluğu berberde alır.
– Vur ustayı berber efendi.. der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar.Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır ki daha sol tarafa geçmeden, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı içeri girer. Doğruca dervişin yanına gelir ve başının kazınmış olan kısmına okkalı bir tokat atarak;
– Kalk bakalım kabak, kalk da traşımızı olalım diye kükrer.
Dervişlik bu, “sövene dilsiz, vurana elsiz” olmak gerek… Kaideyi bozmaz derviş, ses çıkarmaz, usulca yerinden kalkar.
Berber mahcuptur ancak korkudan ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa başlar.
Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder “Kabak aşağı, kabak yukarı”…
Nihayet traş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır.
Derken iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.
Berber ise şaşkın bir kabadayıya bir dervişe bakar. Gayri ihtiyari;
– Biraz ağır olmadı mı derviş efendi? der.
Derviş, mahzun ve düşünceli…
– Vallahi gücenmedim ona, hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, _kabağın bir sahibi var_, O gücenmiş olmalı..
MEHMET ÖZÇELİK
16-11-2021
[1] https://www.yenisafak.com/gundem/helalleselim-diyen-kemal-kilicdaroglu-ibbden-kovulan-13-bin-isciyle-de-helallesecek-mi-3711691
[2] https://www.ensonhaber.com/gundem/mehmet-ozhasekiye-lgbt-bireylerle-ilgili-dusuncesi-soruldu
[3] Sikke-i Tasdik-i Gaybi. Bediüzzaman.143.