Vatikan apokrif incilleri hangileridir ve neden yasaklanmıştır
Vatikan apokrif incilleri, resmi olarak kabul edilmemiş Hristiyan dini metinleridir. Bunlar arasında İsa’nın çocukluğunu anlatan Proto-Evangelium of James, İsa’nın gizemli öğretilerini anlatan İsa’nın Gizli Öğretileri (Secret Gospel of Mark) ve İsa’nın ölümünden sonra cennete yükselişi hakkında iddialar olduğu düşünülen İsa’nın Cennete Yükselişi (Ascension of Isaiah) gibi metinler bulunur.
Bu metinler, Hristiyan kilisesi tarafından kabul edilmeden önce yazılmışlardır ve çoğu zaman Hristiyanlıkla ilgili resmi inançlara uygun olmayan farklı fikirleri içerirler. Dolayısıyla kilisenin Hristiyanlık öğretisine uymayan bu metinleri yasaklaması yasal olarak kabul edilmiştir
****
Vatikan tarafından yasaklanan on incil hangileridir ve neden yasaklanmıştır
Vatikan tarafından yasaklanan on incil yoktur. Ancak tarih boyunca çeşitli dini gruplar ve liderler bazı İncilleri reddetmiş veya kabul etmemiştir. Örneğin, Martin Luther, Apokrif İncilleri kabul etmemiş ve bazı dini gruplar da mevcut Kitap dışı İncilleri reddetmiştir. Ancak Vatikan, mevcut Hristiyan inancına destekleyici kutsal yazılar olarak kabul ettiği dört İncil dışındaki herhangi bir İncil’i yasaklamamıştır.
****
Vatikan tarafından yasaklanan on İncil, bireysel olarak yasaklanmamıştır. Ancak, tarihsel olarak bazı İncillerin belli bir dönemde yasaklandığı bilinmektedir. Bunlar arasında gnostik İncillerden bazıları yer alır. Gnostik İnciller, Hristiyanlık öncesi çağlarda ortaya çıkan ve İsa’nın öğretilerini ele alan metinlerdir. Bunların diğer İncillerden farkı, gizli bilgilere ulaşma amacını taşımalarıdır. Gnostik İnciller, Roma İmparatorluğu’ndaki Hristiyan topluluğu tarafından tehdit olarak görülmüş ve bazıları yasaklanmıştır. Bunun nedeni, bu İncillerin Hristiyanlık dışındaki dinlerden etkilendiği düşüncesi ve Hristiyanlıkla çatışan öğretiler içermesi olabilir. Ancak, Vatikan tarafından yasaklama kararı verilmemiştir.
****
Vatikanın sır kitabı
Ben yapay zeka bir dil modeliyim ve Vatikan’ın sır kitabı gibi bir eserin varlığına dair bilgiye rastlamadım. Vatikan’a ait çeşitli kitaplar ve belgeler bulunmakta olsa da, muhtemelen ancak Vatikan arşivlerine erişim sağlandığında tüm detaylarıyla öğrenilebilirler.
Vatikanın sır kitabı hakkında bilgi verirmisiniz
Maalesef, “Vatikan’ın sır kitabı” adlı bir kitap yoktur. Ancak Vatikan’ın gizli tutulan belgeleri ve arşivi hakkında birçok bilinen ve bilinmeyen bilgi vardır. Vatikan Arşivi, dünyanın en büyük ve en eski arşivlerinden biridir ve binlerce yıllık tarihi belgeleri içermektedir. Bunlar papalık belgeleri, mektuplar, dini dokümanlar, sanat eserleri ve diğer önemli belgelerden oluşur. Ancak arşivlerinde “sır kitabı” veya benzeri bir şey yoktur. Bu tarz sırları korumak için Vatikan’da özel birimler vardır ve bu birimlerin işlevleri tam olarak bilinmemektedir.
****(
Vatikan’ın bir “sır kitabı” olarak adlandırılabilecek Vatikan Arşivleri adlı bir koleksiyonu vardır. Bu koleksiyon, Vatikan Devlet Arşivleri ile Vatikan Kütüphanesi’nin birleştiği Vatikan’daki ana arşivdir. Yaklaşık 85 kilometrelik bir raf alanı kaplayan bu koleksiyon, Vatikan’ın elde ettiği belgelerin binlerce yılını içerir.
Vatikan Arşivleri, Vatikan’ın tarihi ve dini mirasının önemli bir parçasıdır. Koleksiyon, Roma Katolik Kilisesi’nin tarihinden ve Papalık tarihinden birçok belge, yazı, mektup, günce, resim, harita ve hatta müzik notaları gibi materyaller içerir. Koleksiyon aynı zamanda, Vatikan’ın diplomatik ilişkileri hakkında dokümanlar, Angelo Roncalli’nin (Papa XXIII) yazıları, Leonardo da Vinci’nin notları ve Galileo Galilei’nin dokümanları gibi önemli belgeleri de barındırır.
Vatikan Arşivleri, özellikle Katolik Kilisesi’nin Papalık Güvenlik İddialarına ilişkin bilgilerin bulunduğu düşünülen bir dizi belge ile ilgili olarak “sır” olarak adlandırılsa da, bunların dini doktrinlerin özeline değil, genellikle Vatikan’ın günlük yönetimiyle ilgilidir. Bu yüzden bu belgeler genellikle halka açıkh değildir, ancak bazıları araştırmalar için kullanılabilmektedir.
Üç İlah inancı ile benzerlik gösteren akım ve düşünceler var mıdır
Üç İlah inancı, Hristiyanlıkta yer alan bir inanç sistemidir ve İslamiyet ile Alevilik ile hiçbir ilişkisi yoktur. Ancak, bazı diğer dinlerde de birden fazla ilaha inanma veya birden fazla ilahla ilişki kurma eğilimi bulunabilir. Örneğin:
1. Hinduizm: Hinduizm, çoktanrıcılık veya çoktanrılık olarak da bilinen bir dine sahiptir. Hinduizm’de, farklı tanrılar ve tanrıçalar kutsal olarak kabul edilir ve bu tanrılar insanların farklı ihtiyaçlarını karşılamak için tasvir edilir. Bazı Hindular, Trimurti adı verilen üç temel tanrıya inanır: Brahma, Vishnu ve Shiva.
2. Şintoizm: Şintoizm, Japon pagan inanç sistemidir ve doğanın farklı unsurlarına tapınmak üzerine kuruludur. Şintoizm’de, tanrı ve ruh olarak adlandırılan farklı ilahlar kutsal olarak kabul edilir.
3. Antik Roma dinleri: Antik Roma dini, birden fazla tanrıya ve tanrıçaya tapınmak üzerine kuruludur. Roma tanrılarının listesi uzundur ve her biri belirli bir alanla ilişkilendirilir.
Bu dinlerdeki birden fazla ilah inancı, Hristiyanlık ve Teslis doktrininden farklılıklar gösterir, ancak benzerlikler de bulunabilir. Örneğin, farklı ilahlar belirli alanlar için görevlendirilir ve insanların farklı ihtiyaçlarını karşılar. Ayrıca, bazı doktrinlerde birden fazla ilahın bir arada olduğu bir kozmolojik yaratım tasviri bulunabilir. Bununla birlikte, bu inanç sistemleri, Hristiyanlık ve Teslis doktrininden ayrılmaktadır ve farklıdır.
Chatgpt- ye bazı sorular sordum. İşte aldığım cevaplar:
Türk milli eğitiminde abd etkisi nedir?
Türk milli eğitim sistemi, birçok uluslararası örgüt ve ülkenin katkısı ile şekillenmiştir. Bunların başında ise ABD etkisi gelmektedir. ABD, Türkiye’ye eğitim alanında teknik ve mali yardım sağlamaktadır. Bunun yanı sıra, ABD’nin eğitim politikaları da Türk milli eğitimi üzerinde etkili olmaktadır. Örneğin, Türkiye’de 4+4+4 eğitim sistemi, ABD’nin 8 yıllık eğitim modelinden esinlenerek oluşturulmuştur. Ayrıca, ABD, Türkiye’deki öğretmenlerin eğitimi ve yetiştirilmesi konusunda da katkı sağlamaktadır. Bu çalışmaların yanı sıra, Türkiye’deki okullarda ABD kültürüne ait materyaller ve programlar da bulunmaktadır. Ancak Türk milli eğitimi, sadece ABD etkisi ile şekillenmemektedir. Tarihi, kültürel ve coğrafi farklılıklar da eğitim sistemini etkilemektedir.
*Abd.nin Türk siyasi hayatındaki etkisi nedir
Abd’nin Türkiye’nin siyasi hayatına etkisi çeşitli boyutlarıyla tartışma konusu olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş döneminde, ABD’nin Türkiye’yi NATO’ya üye yapması ve 1960’ların sonlarından itibaren ülkenin batılılaşma politikalarına destek vermesi önemli bir etki yaratmıştır. Bunun yanı sıra Türkiye’nin ABD ile olan askeri, ekonomik ve siyasi ilişkileri de zaman zaman sıkıntılı olmuştur. Ancak genel olarak, ABD’nin Türkiye üzerindeki etkisi Türkiye’nin batılılaşma sürecinde önemli bir faktör olmuştur.
*ABD’nin Türkiye’deki darbelerdeki rolü nedir?
ABD’nin Türkiye’deki darbelerdeki rolü tartışmalı bir konudur. Bazıları, ABD’nin Türkiye’de darbeleri desteklediğini ve hatta bazılarını planladığını iddia ederken, diğerleri bu iddiaları reddeder.
1950’lerden 1980’lere kadar Türkiye’de askeri darbeler meydana geldi ve bazıları ABD’nin bu darbelerde aktif bir rol oynadığını söyledi. Bu iddiaların temelinde, ABD’nin Türkiye’ye askeri yardım sağlaması ve Türk askeri liderleriyle yakın ilişkiler geliştirmesi yer alıyor.
Ancak, ABD’nin Türkiye’deki darbelerdeki rolü hakkında resmi belgeler ve kanıtlar çok sınırlıdır. Ayrıca, uzmanlar darbelere karışmanın ABD’nin uzun vadeli çıkarlarına zarar vereceğini ve dolayısıyla böyle bir müdahaleyi istemediğini söylüyor.
Son olarak, 2016 yılındaki darbe teşebbüsü sonrasında ABD, Türk hükümetinin demokratik seçimlere saygı duymasını ve insan haklarına saygı göstermesini savunmuştur. Ancak, bazıları ABD’nin darbecilere karşı yeterince kınama yapmadığını ve Türkiye’yle ilişkilerinin zayıflamasına neden olduğunu söylüyorlar.
*Türkiye’deki darbeler hakkında bilgi verirmisiniz?
Türkiye, ülke tarihinde birçok darbe girişimi ve darbe yaşamıştır.
1950 Darbesi: 27 Mayıs 1960 Darbesi’ne kadar Türkiye’deki ilk askeri darbedir. Demokrat Parti iktidarının ardından, ordunun ve sol muhaliflerin desteğiyle gerçekleştirilmiştir.
1960 Darbesi: 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleştirilen darbedir. Milli Birlik Komitesi adı altında askerler tarafından gerçekleştirilmiştir. Cemal Gürsel başkanlığında geçici bir hükümet kurulmuş ve yeni anayasa hazırlanmıştır.
1971 Muhtırası: 12 Mart Muhtırası olarak da bilinir. Türkiye’nin siyasi istikrarsızlığından kaynaklanan bir askeri tepkidir. Askeri yönetim, koalisyon hükümeti kurma konusunda anlaşmazlığa düşen iktidar partilerini görevden alarak, siyaseti dizginledi.
1980 Darbesi: 12 Eylül 1980’de Türkiye tarihinin en kanlı darbesi gerçekleşti. Ordu, Devlet Başkanı Kenan Evren liderliğinde ülke yönetimine el koydu. Siyasi parti liderleri, sivil toplum liderleri ve aydınlar hapse atıldı, işkence gördü.
1997 Postmodern Darbe: 28 Şubat süreci olarak da bilinen bu süreçte, askerler ülke genelinde çeşitli baskılar uygulamış, seçilmiş hükümeti istifaya zorlamıştır.
2016 Darbe Girişimi: 15 Temmuz 2016’da, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup asker, Türkiye Cumhuriyeti devletini devirmek için darbe girişiminde bulunmuştur. Darbe girişimi, halkın yoğun direnişiyle ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
*Türkiye’de dini yaşantı nasıldır?
Türkiye’de dini yaşantı genellikle Müslümanlık üzerine inşa edilir. Çoğu Türk Müslüman’dır ve İslam’ın beş şartını yerine getirme konusunda çaba gösterir: şahitlik etme, namaz kılma, oruç tutma, zekat ve hac ibadeti yapma. Bununla birlikte, ülkede Hristiyan, Yahudi ve diğer dinler de yer almaktadır ve din özgürlüğü korunmaktadır. Türkiye’nin seküler yapıda olması nedeniyle, dinin siyaset ve yönetim üzerindeki etkisi sınırlıdır. Ancak, dini bayramlar hükümet tarafından resmi tatil olarak ilan edilir ve camiler, kiliseler ve sinagoglar halka açıktır.
************
Kuranda gaybi haberler
Kur’an, bazı gaybi haberler içermektedir. Bunlar, insanların deneyimlerine dayanmayan, ancak Allah’ın ilhamı veya vahyi yoluyla insanlara iletilen haberlerdir. İşte bazı örnekler:
1. Ahiret hayatı ve cennet-cemal (güzellik) veya cehennem-ceza – “Kim sakınır, Allah’a karşı gelmekten çekinirse; kendisine bahar bahçeleri (cennet) verilir” (Rahman suresi, 46)
2. Hz. İsa’nın yükselişi – “Allah onu kendi katına yükseltti.” (Nisa suresi, 158)
3. Nuh Tufanı – “O tufandan kaçınanların gemisine ilham vermiştik, böylece o gemi gözümüzün önünde yüzüp gitmişti.” (Kamer suresi, 15-17)
4. Kıyamet saati – “Gerçek şu ki, onların bilgisi dışında saat kesinlikle gelir… Rabbının huzurunda duracakları andan korkarak onu açıklamamıştı.” (A’raf suresi, 187)
5. İslam öncesi peygamberlerin öğretileri – “Allah’ın, beldeleri adım adım dolaşan, onların sonunu bildiren ve öğüt alan peygamberleriyle birlikte biz daha önce birçok nesilleri helak ettik.” (Şuara suresi, 208-209)
6. Allah’ın melekleri – “Her biri altmış kanadı olan, her türlü görevi gören melekler yalnızca Allah’ın emri altındadırlar.” (Kaf suresi, 17).
Bu gibi gaybi haberler genellikle insanların bilgisi ve tecrübesi ile anlaşılamazlar. Ancak, Kur’an’ın kendisi doğruluğunu ispat etmektedir.
***********
Kuranın ihtiva ettiği konular
Kuran, insanlar için rehber niteliğinde olan bir kitaptır ve çeşitli konuları içermektedir. Bu konuların başlıcaları şunlardır:
1. İnanç konuları: Allah’ın varlığı, birliği, sıfatları, melekler, kitaplar, peygamberler, ahiret ve cennet-cehennem gibi konular.
3. Tarihî olaylar: Kuran’da çeşitli tarihi olaylar anlatılmaktadır. Bu olaylar arasında peygamberlerin hayatları, İbrahim, Musa, Yusuf, Davud ve İsa gibi peygamberlerin hikayeleri gibi olaylar bulunmaktadır.
4. Kurban, namaz, oruç, zekat gibi ibadetler: Kuran, İslam’ın temel ibadetlerini öğretir ve bu konulara da değinir.
5. Aile ve sosyal hayat: Kuran’da aile içindeki ilişkiler, evlilik, boşanma, miras, adalet konuları ele alınır.
6. Savaş ve barış: Kuran’da savaşın nedenleri, savaşta nasıl davranılması gerektiği ve barışın önemi gibi konular ele alınır.
7. İlim ve bilim: Kuran’da evrenin yaratılışı, yaratılışın amacı, yaratılışın nasıl gerçekleştiği gibi konulara da yer verilmektedir.
8. Ekonomi ve ticaret: Kuran’da ticaretin yapılması, alışverişin nasıl yapılması gerektiği gibi ekonomi konuları da ele alınır.
************
Kur’an, zengin bir dil ve üslup kullanarak pek çok deyim ve benzetme içermektedir. İşte bazı örnekler:
“Sırat-ı müstakim” (doğru yol) – “inna allatheena amanoo wa amiloo salihati sadaka hum rabbuhum bi-imaanahum” (Şüphesiz ki, inananlar ve iyi işler yapanlar, Rableri onlara imanlarını sadaka olarak kabul etti ve onları doğru yola iletti.)
3. “Altın harflerle yazılmış” – “Geceleyin gerçekten Rabbinize yakın olma) (Kadr suresi, 1)
4. “Zirve” – “Aralarından iri cüsseli zirveler gibi yükselen dağları görmez misin” (Neml Suresi, 88)
5. “Üflemek” – “De ki: (Bilakis) o benim Rabbim. O, bir tek Allah’tır. Hep birlikte O’na yönelmişizdir. O, gökleri ve yeri, hak yoldan çıkanı da doğru yola iletmek için yaratmıştır. (O gün) rüzgar üfleyince (kıyamet kopunca) size ne beyan edebilirim” (Hıcr Suresi, 85)
6. “Karanlıkta kalmak” – “İşte bu, Rablerinin yolundan sapanların durumudur. Onların üzerine (Allah’ın) lanet vardır. Er-Rahmânın misali üzere dürüstlüklerinden sapıp karanlıklıktan karanlığa düşerler.” (RA’d Suresi, 16)
“Yük taşımak” – “Şeytan insanlara her türlü yükü yükleyerek onları yolunun dışına çıkarmak ister” (Lokman Suresi, 6)
Dünya siyasi ve yönetim açısından tek devlete doğru giderken ve de onun sahip olduğu her şeyi ele geçirme planları yapılırken şimdi bir üst, daha açık ifadeyle her şeyi kontrol eden kontrol mekanizması akla doğru gidilip, onun kontrolüne çalışılmaktadır.
Tüm akılları kontrole doğru gidilmektedir.Yapay zekadan yapay akla doğru bir gidişin yolu açıldı.
Tehlikeli değil mi?
Elbette zaten tehlikeli olduğu için, bu tehlikeli alan tehlikeli insanlara bırakılmamalıdır.
Bundan Müslümanlar bigâne kalamaz.
Dünya dijital devletle, devletin ve kişilerin her şeyi kontrol edilir ve de yönlendirilirken; devlet kurumları da dijital takip yöntemleriyle bir noktadan kontrole doğru gitmektedir.
Dijital okul ve hastahaneler.
Dijital hukuk ve askeri kurumlar.
-“Nübüvvetin tevhid-i İlâhî hakkındaki netâic-i âliyesinden ve düstur-u gàliyesinden yani “Her birliği bulunan yalnız birden sudûr edecektir”; “Mâdem her şeyde ve bütün eşyada bir birlik var, demek bir tek zâtın icadıdır” diye olan, tevhidkârâne düsturu nerede; eski felsefenin bir düstur-u itikadiyesinden olan “Birden, bir sudûr eder;” yani, “Bir zâttan, bizzat bir tek sudûr edebilir; sâir şeyler, vâsıtalar vâsıtasıyla, ondan sudûr eder” diye Ganî-i Alelıtlak ve Kadîr-i Mutlakı âciz vesâite muhtaç göstererek, bütün esbâba ve vesâite Rubûbiyette bir nevi şirket verip, Hàlık-ı Zülcelâle “akl-ı evvel” nâmında bir mahlûku verip âdetâ sâir mülkünü esbâba ve vesâite taksim ederek, bir şirk-i azîme yol açan şirkâlûd ve dalâletpîşe o felsefenin düsturu nerede? Hükemânın yüksek kısmı olan İşrâkiyyun böyle halt etseler, maddiyyun, tabiiyyun gibi kısımları ne kadar halt edeceklerini kıyas edebilirsin.”[1]
Allah diyemeyen batı ve batı felsefesi, İşrakiyyun[2] ile aklı esas alıp, oradan varlıkları kontrol etmeye hatta ilahi mahrem alana nüfuz edip etkilemeye çalışmaktadır.
Bir Allaha gidemeyen batı, Allah’ın ilk yarattığı şeylerden olan ilk akla doğru yol almaktadır.
sesler dünyasında farklı sesler nasıl ortaya çikar
Sesler, titreşimlerin havada genişleyerek duyularımızın algılayabileceği bir şekle dönüştüğü anlamlı ses dalgalarıdır. Bu ses dalgaları, ses kaynağından çıktıktan sonra, havada titreşerek ilerler. İnsan kulağı, bu titreşimleri algılayarak ses olarak duyarız.
Farklı seslerin oluşumu ise kaynağı, frekansı ve amplitüdüne bağlıdır. Sesin kaynağı örneğin bir enstrüman, insan sesi ya da doğal bir kaynak da olabilir. Frekansı, ses dalgalarının titreşim sayısıdır ve insan kulağı 20 Hertz ile 20.000 Hertz arasındaki frekanslar arasındaki sesleri duyabilir. İşte, farklı frekanslardaki titreşimlerin bir kombinasyonu olan ses dalgaları, farklı ton ve ritimlerdeki seslerin ortaya çıkmasına neden olur.
Ayrıca, ses dalgalarının amplitüdü de çıkardığı sesin yüksekliği ile ilişkilidir. Yüksek amplitüdlü ses dalgaları, yüksek ses seviyelerine, düşük amplitüdlü ses dalgaları ise daha düşük ses seviyelerine neden olabilir.
Sonuç olarak, farklı seslerin oluşumu kaynağı, frekansı ve amplitüdüne bağlıdır. Bu faktörlerin bir kombinasyonu, belirtilen sesin farklı ton ve ritimlerde çıkmasına neden olur. This message has been generated by Nova – download it for free: https://novaappai.page.link/uDAzCUhvtJrwpQn49
Semavi dinlerde günah ve sevap kavramı ve ölçüsü nedir
Semavi dinlerde günah, tanrısal hükümlere aykırı olan davranışlar ve kötülüklerdir. Sevap ise, tanrısal hükümlere uygun olan davranışlar ve iyiliklerdir. Günah ve sevap kavramları, her semavi dinde farklı ölçü ve kriterlere bağlı olarak belirlenmiştir. İslam dininde, Kur’an ve hadislerde bahsedilen davranışlar ve ölçütler, müminlerin günah ve sevaplarını belirler. Hristiyanlıkta, günah ve sevap kavramları, İncil’deki öğretilere ve kilise öğretilerine dayanır. Yahudilikte ise, Tora ve diğer kutsal metinler, günah ve sevap kavramlarını belirler. ******* Semavi dinlerde günah, Tanrı’nın isteğine veya yasalarına karşı gelmek anlamına gelir. Sevap ise, Tanrı’nın isteğini yerine getirmek veya Onun yasalarına uymak anlamına gelir. Genellikle bu yasalar, insanların davranışlarıyla ilgili ahlaki kurallardan oluşur.
Ölçü olarak ise, semavi dinlerde günah ve sevap genellikle Tanrı’nın kitabında veya kutsal metinlerinde belirtilen kurallara göre ölçülür. Her dinde bu kurallar farklıdır ve uyulması gereken davranışlar da farklılık gösterir. Örneğin, İslam’da beş vakit namaz kılmak sevap, haram yeme içme veya zina yapmak ise günah olarak değerlendirilir. Hristiyanlıkta ise, insanların sevgi, merhamet ve dürüstlük gibi ahlaki değerleri uygulamaları teşvik edilir ve bu davranışlar sevap olarak kabul edilirken, yalan söylemek veya hırsızlık yapmak gibi davranışlar ise günah olarak değerlendirilir.
*****
Semavi dinlerde ortak olan inanç esasları nelerdir
Semavi dinlerde ortak olan inanç esasları şunlardır:
1. Tek ve biricik Tanrı inancı: İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik’te, Tek Tanrı’ya inanılır.
2. Peygamber inancı: İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik’te peygamberlere inanılır ve Tanrı’dan iletilen mesajları insanlara ulaştırdıklarına inanılır.
3. Kutsal kitap inancı: Semavi dinlerde kutsal kitapların kaynaklarına göre farklılık gösterir. İslam’da Kuran, Hristiyanlık’ta İncil ve Yahudilik’te Tevrat kutsal kitap olarak kabul edilir.
4. Ahiret inancı: Semavi dinlerde hayatın ölümle sonlanmadığına ve insanların ölümden sonra bir hayatı olduğuna inanılır.
5. Adalet inancı: Semavi dinlerde insanların yaptıklarının hesabının verileceğine, iyiliklerin sevap olarak karşılık bulacağına, kötülüklerin ise cezasını çekeceğine inanılır.
6. İyilik inancı: Semavi dinlerde insanların kendileriyle ve toplumla barışık bir şekilde yaşamasına, diğer insanlara yardımcı olmaya, sevgi, saygı, merhamet, dürüstlük gibi ahlaki değerlere önem verilir.
********
Gelecekte olması düşünülen tahmini olaylar nelerdir
Gelecekte olması düşünülen tahmini olaylar şunlar olabilir:
1. İklim değişikliği: Uzmanlar, küresel ısınmanın şiddetli hava olaylarına, deniz seviyesinin yükselmesine, su kaynaklarının baskı altında kalmasına ve çevresel etkilerine sebep olacağı konusunda uyarıyorlar.
2. Yapay Zeka ve Otomasyon: Gelecekte robotlar, yapay zeka ve otomasyon yerini insan çalışanlara bırakacaklar. Geleneksel iş rollerinde değişiklikler, işsizlik oranlarında artış ve ekonomik durgunluk yaşanabilir.
3. Demografik Değişim: Dünya nüfusunun artması yaşlı nüfusun oranının artması, doğum oranlarındaki düşüş, özellikle gelişmiş uluslarda siyasi ve sosyoekonomik sistemler üzerinde yük oluşturabilecek demografik değişimlere yol açabilir.
4. Yenilenebilir Enerji: Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı artıyor ve fosil yakıtlarından ayrışıyor. Bununla birlikte, bu geçiş dönemi, enerji kaynaklarına erişim ve kullanımında dengesizlikler ve çatışmalar yaratabilir.
5. Sağlık ve Tıp Teknolojilerinde Değişim: Tıp teknolojisi, insan uzun ömürlü ve sağlıklı yaşamında önemli bir rol oynayan büyük bir alan. Tıp teknolojilerindeki gelişmeler insan ömrünün artmasına yardımcı olabilecek.
6. Dijitalleşme: Dijitalleşme, her tür endüstriyi, hizmeti ve ürünü değiştirerek çok daha hızlı, daha verimli ve daha erişilebilir hale getirdi. Ancak, bağımlılık, gizlilik kaygıları ve veri güvenliği sorunları da ortaya çıkabilir.
Bu tahmini olaylar, belli olmamakla birlikte, gelecekte insanların yaşam koşullarını ciddi şekilde etkileyecek. ***** Ben bir yapay zeka modeliyim ve tahminlerim insanlar gibi tamamen doğru olamaz. Ancak, bazı araştırmacılar gelecekte olması muhtemel olan bazı olayları tahmin ederken bazı eğilimler ve olası senaryolar üzerine çalışabilirler.
Bunlar arasında:
İklim değişikliği ve doğal afetlerin artması Yapay zeka teknolojileri ve robotların daha yaygın hale gelmesi Yeni yasaların çıkarılması ve dünya siyasetinde değişimlerin olması Nüfusun artması ve kaynakların tükenmesi İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yeni iletişim şekillerinin ortaya çıkması Uzay yolculuğunun mümkün hale gelmesi ve uzayda yaşamın başlaması Eğitim ve sağlık alanlarında teknolojik gelişmeler Yapay et ve bitki bazlı yiyeceklerin yaygınlaşması Sanayide değişiklikler ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı İnsan ömrünün uzaması ve yaşlı nüfusun artması.
******
İslâm dünyasında maddi ve manevi alanda ne gibi değişiklikler ve değişimler olmaktadır
İslam dünyasında son yıllarda maddi ve manevi alanda birçok değişiklik ve değişim gerçekleşmiştir. Bu değişikliklerin bazıları şunlardır:
Ekonomik Değişimler: İslam dünyasında son yıllarda ekonomik açıdan büyük değişimler yaşandı. Petrol fiyatlarındaki düşüş, ekonomilerin çökmesine yol açarken, İslam coğrafyasının genelinde yoksulluk ve işsizlik oranları artmıştır. Bunun yanı sıra, özelleştirme gibi ekonomik reformlar da gerçekleştirilmiştir.
Siyasi Değişimler: İslam dünyasında son yıllarda siyasi alanda da büyük değişimler olmuştur. Özellikle Arap Baharı ile birlikte birçok ülkede hükümetler değişirken, özgürlük ve demokrasi talepleri artmıştır. Ancak, birçok ülkede hala demokratikleşme süreci tamamlanmamıştır.
Kültürel Değişimler: İslam dünyasında kültür ve yaşam tarzı konusunda da birçok değişim yaşanmaktadır. Özellikle genç nesiller arasında Batılı yaşam tarzı ve kültürüne ilgi artarken, geleneksel İslami yaşam biçimi ve değerlerin yozlaşması endişe kaynağıdır. Bu nedenle, birçok İslam ülkesinde kültürel açıdan restorasyon hareketleri başlatılmıştır.
İnanç Değişimleri: İslam dünyasında son yıllarda dinî açıdan da birçok değişim ve değişiklik yaşanmaktadır. Özellikle batılı yorumlar, İslam’ı eleştiren söylemler ve İslam’ın terör ile özdeşleştirilmesi gibi etkenler birçok gençte dinî inançlara ve düşüncelere yönelik değişikliklere neden olmuştur. Bu nedenle, İslam dünyasında dinî açıdan mücadele ve farkındalık projeleri uygulanmaya başlanmıştır.
*******
Dünya teknoloji alanında nereye doğru gitmektedir
Dünya teknoloji alanında sürekli olarak gelişmekte ve ilerlemekte olan bir sektördür. İleri teknolojik yenilikler, hayatın her alanında daha hızlı, daha verimli ve daha kolay hale getirmeyi amaçlar.
Özellikle son yıllarda yapay zeka, robotik, nesnelerin interneti (IoT), blok zinciri, biyoteknoloji, uzay keşfi, otonom araçlar, enerji teknolojileri gibi alanlarda önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Teknoloji artık sadece bir seçenek değil, gereklilik haline gelmiştir ve bundan sonraki dönemde de teknolojik yeniliklerin hayatımıza daha fazla dahil olacağı kesindir.
Gelecekte, teknolojinin insan hayatını daha çok kolaylaştırması ve iyileştirmesi beklenmektedir. Bu gelişmelerin sağlanması için ise ar-ge faaliyetlerine önem verilmesi, inovasyon ve yaratıcılık süreçleriyle sürekli olarak ileri teknolojik yeniliklerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
******
Sohbet başlatmak için mesajınızı girin. Bu bir soru, bir ifade veya başka herhangi bir metin olabilir.
Dini ve bilimsel açıdan kainatın oluşumu nasıl gerçekleşmiştir
Din açısından kainatın oluşumu, farklı dini inançlara göre farklı şekillerde açıklanabilir. Örneğin, İslam inancına göre kainat Allah’ın kelamıyla yaratılmıştır. Kuran’da geçen “Ol” emriyle evren, Allah’ın iradesi ve gücüyle var olmuştur.
Hristiyan inancına göre ise kainat Tanrı’nın yaratmasıyla şekillenmiştir. İncil’de, Tanrı’nın “Yaratılsın” emriyle evren var olmuştur.
Yahudi inancına göre ise evren Tanrı’nın kelamı sonucu yaratılmıştır. Tanrı’nın bu kelamından sonra evren şekillenmiştir.
Bilimsel açıdan ise kainatın oluşumu, teoriler, gözlemler ve deneyler üzerine dayanan bir model ile açıklanır. Büyük Patlama teorisi, kainatın şu anki haline gelmeden önce sıcak ve yoğun bir halden patlayarak genişlediğini ve evrenin şu anki hali oluştuğunu öne sürer.
Kainatın oluşumu konusu hem din hem de bilim alanında büyük önem taşır ve çeşitli tartışmaları beraberinde getirir. Ancak her iki açıdan da evrenin varlığına ve varoluşuna ilişkin derin bir anlam taşır.
Dünyanın oluşumu nasıl gerçekleşmiştir
Dünya’nın oluşumu, yaklaşık 4,5 milyar yıl önce gerçekleşmiştir. Bu süreç, geçmişteki asteroit ve kuyruklu yıldızların Dünya’nın yörüngesine çarpma sonucu oluşan küçük parçaların birleşmesiyle başladı. Bu parçalar zamanla daha büyük bir kütle oluşturdu ve birleşerek gezegenin doğumuna sebep oldu.
Periyodik tablonun ilk dönemlerinde Dünya’nın gaz ve toza kaplı olduğu düşünülmekteydi. Daha sonra, Dünya hızla soğumaya başladı ve üzerinde su ve diğer elementlerin birikmesine izin verdi. Bu süreçte, güneş sistemindeki diğer gezegenlerin etkisi de Dünya’nın oluşumuna katkı sağlamış olabilir.
Bilim insanları, Dünya’nın oluşumu hakkında daha fazla bilgi edinmek için, gezegenimizin iç yapısını ve manyetik alanını araştırıyorlar. Sonuç olarak, Dünya’nın oluşumu hala tam olarak anlaşılamamış olsa da, araştırmalar devam ediyor ve daha fazla keşif yapılması bekleniyor.
*****
Kainatın başlangıcında ilk var edilen şeyler nelerdir
Dinamik bir tartışma konusu olan kainatın başlangıcına dair farklı teoriler ve görüşler vardır. Ancak Big Bang teorisi, evrenin 13,8 milyar yıl önce büyük bir patlama ile başladığını ve bu patlamadan sonra evrenin genişlediğini ve soğuduğunu öne sürer.
Bu patlamadan sonra evrenin ilk var edilen şeyleri olarak; zaman, uzay, madde ve enerji sayılabilir. Bu varlıkların ilk oluşumlarına dair detaylı bilgiler henüz tam olarak çözümlenememiştir. Ancak bazı teoriler, ilk elementlerin hidrojen, helyum ve lityum olduğunu öne sürmektedir. Bunlar, evrenin ilk dönemlerinde yüksek sıcaklık ve basınç altında oluşmuşlardır.
Kuran, İslam dininin temel yazılı kaynağıdır ve birçok konuyu içermektedir. Kuran, Allah’ın sözü olduğuna inanılır ve peygamber Muhammed’e indirilmiştir. İşte Kuran’da yer alan önemli konular:
Allah’ın varlığı ve birliği
Peygamberler ve ilahi mesajlar
Melekler ve cinler
Kitaplar (Tevrat, İncil, Zebur, Kuran)
Ahiret ve ölüm
Namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetler
Aile yapısı, evlilik, talak (boşanma) gibi konular
İnsan hakları, adalet ve dürüstlük
Doğruluk, merhamet, sabır gibi erdemler ve değerler
Cihad ve barış
İyilik ve kötülük, günah ve sevap
Toplumsal hayat ve sosyal sorumluluk
Tefekkür ve düşünce yapısı.
Cennet ve cehennem
Bu konular, Kuran’ın ana hatlarını oluşturur ve İslam dininin temel prensipleri ve inançları hakkında bize bilgi verir.
************
Bakara.225 bil lağvi fi eymanikum
Mağşuş ve mağduB
“Yeminlerinizin kasıtlı olmayanlarından dolayı Allah sizi sorumlu kılmaz, fakat kalplerinizin yöneldiği yeminden sizi sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.”
başka âyette ise “…Fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar” (Mâide 5/89
1) “Mars, Titreşimler, Dünya Üzerinde Büyük Değişiklikler” (1555) 2) “Fransa Krallığı’nın Sonu” (1555) 3) “Karanlık Kıta’nın Keşfi” (1555) 4) “Londra’da Büyük Yangın” (1666) 5) “Fransız Devrimi” (1789) 6) “Napolyon’un Yükselişi ve Çöküşü” (1804-1815) 7) “I. Dünya Savaşı” (1914-1918) 8) “II. Dünya Savaşı” (1939-1945) 9) “9/11 saldırıları” (2001) 10) “2020 yılında dünya çapında bir salgın hastalık” (1555)
********
Nostradamus’un kehanetleri arasında şunlar yer alır:
11 Eylül saldırıları: “Biraz daha az üzgün olacağız, çünkü iki kulede ölümler olacak.”
Adolf Hitler’in yükselişi: “Bir bataklıkta doğacak bir domuz, Almanların lideri olacak.”
Kennedy suikastı: “Bir lider gökyüzünde ölecek, büyük acı getirerek.”
COVID-19 pandemisi: “Herkes evinin içinde kapalı kalacak, vebanın sızdığı yerlerdeki insanlar ölecek.”
Fransız Devrimi: “Kral ve kraliçenin başları kesilecek, Fransa kaos içine düşecek.”
Nostradamus’un kehanetleri belirsiz bir şekilde yazılmıştır ve insanlar genellikle onları gerçek olaylarla eşleştirip yorumlamaktadır. Ancak, bazıları doğruymuş gibi görünmektedir.
*****
Dünyada meydana gelecek olaylarla ilgili bilimsel tesbitler nelerdir Bilim insanları gelecekte meydana gelebilecek olayları önceden tahmin edebilme yeteneğine sahip değillerdir. Ancak doğal afetler ve iklim değişikliği gibi bazı olaylar hakkında öngörüler yapılabilir. Örneğin, bilim insanları iklim değişikliğinin dünyanın birçok yerinde sıcaklıkların artmasına ve deniz seviyelerinin yükselmesine neden olacağını tahmin ediyorlar. Ayrıca, deprem ve volkanik faaliyet gibi doğal afetler, tarihsel olarak belirli bölgelerde meydana gelen jeolojik aktivitelere dayalı tahminler yapılarak önceden tahmin edilebilirler. Bununla birlikte, belirli bir yerde ne zaman ve ne şekilde gerçekleşebileceği konusunda kesin tahminler yapılamaz. Bu yüzden, bilim insanları gelecekte tam olarak ne olacağını bilmese de, yapılabilecek en iyi şey, yürüttükleri araştırmalarla insanları bilgilendirmek ve tasarım teknolojileri gibi önleyici ve hazırlık önerilerinde bulunarak, daha güvenli ve sürdürülebilir bir gelecek için çalışmalar yapmaktır.
***** Bilimsel olarak öngörülebilecek bazı dünya olayları şunlardır:
Deprem: Yerküre sürekli hareket halindedir ve bu hareketler sonucunda depremler meydana gelir. Bilim insanları, dünya üzerindeki hangi bölgelerde deprem meydana gelebileceğini, büyüklüğünü ve zamanını tahmin edebilirler.
İklim Değişikliği: Dünya atmosferindeki sıcaklık değişikliklerinin yarattığı iklim değişiklikleri, bilimsel olarak öngörülebilir. İklim modelleri, gelecekte ne tür iklim değişikliklerinin olabileceğini tahmin edebilir.
Epidemiler: Bilim insanları, yeni hastalıkların ortaya çıkması ve epidemilerin patlak vermesi durumunda, hastalıkların yayılım hızını ve ölüm oranlarını tahmin edebilirler.
Volkanik Patlamalar: Volkanik patlamaların büyüklüğü ve seviyesi öngörülebilir. Bilim insanları, volkanik faaliyet gösteren bölgelerde yaşayan insanları uyarmak ve ölüm oranlarını azaltmak için önlemler alabilirler.
Uzay Olayları: Güneş patlamaları, meteor çarpışmaları ve benzeri uzay olayları öngörülebilir. Bilim insanları, uzay ajansları ve hükümetler, bu tür olaylarla başa çıkmak için önlemler alabilirler.
Bitki ve Hayvan Türlerinin Yok Olması: İnsan faaliyetleri ve çevresel faktörler, bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına neden olabilir. Bilim insanları, hangi türlerin tehlike altında olduğunu belirleyip, koruma ve restorasyon çalışmaları için planlar yapabilirler.
***** İleriye dönük olaylarla ilgili bilimsel tesbitler tahmin edilebilir, ancak kesin olmayabilir. Bazı bilimsel tahminler arasında iklim değişimi ve doğal afetler (örneğin depremler, volkanik patlamalar, tsunamiler), enerji krizleri, su sıkıntısı, biyolojik tehditler (örneğin pandemiler) ve teknolojik ilerlemeler yer alabilir. Ancak, bunlar sadece muhtemel senaryolardır ve zaman içinde değişebilirler. ***** Gelecekte olacak olaylarla ilgili ne gibi tespitlerde bulunulmuştur Ben bir yapay zeka dil modeliyim ve gelecekte olacak olaylar hakkında kesin tespitler yapamam. Ancak bilim insanları, iklim değişikliği, teknolojik gelişmeler, demografik değişimler ve siyasi/güvenlik sorunları gibi konularda geleceğe ilişkin tahminlerde bulunmaktadırlar. Bu uzun vadeli tahminler genellikle belirli bir oranda belirsizlik ve değişkenlik içermektedir.
*******
Kuranı kerimde gelecekle ilgili olan bilimsel ne gibi tesbit ve haberler yapılmıştır Kur’an-ı Kerim’de gelecekle ilgili olarak bilimsel kesinlikle yapılacak birçok haber yer almaz. Ancak Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet, evrenin düzeni, yaratılışı, kainattaki gezegenlerin hareketi ve diğer doğa kanunları hakkında bilgiler vermektedir. Bunlar gelecekle ilgili değil, mevcut bilgilerle ilgilidir. Örneğin, Kur’an-ı Kerim’de yer alan ayetler, evrenin yaratılışının düzenli olduğunu, yeryüzünde yaşamın bir amacı olduğunu ve Allah’ın yarattığı her şeyin bir amacı olduğunu vurgulamaktadır. Kur’an-ı Kerim’deki bu bilgiler ileride keşfedilecek bilimsel keşiflerin habercisi olarak değil, mevcut bilgilerin hatırlatıcısı olarak kabul edilmelidir.
***** Kuranı kerimdeki gaybi haberler nelerdir Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen gaybi haberler arasında şunlar yer almaktadır:
Ahiret hayatı: Kur’an-ı Kerim, ölüm sonrası ahiret hayatında neler olacağına dair detaylı bilgiler verir.
Cennet ve Cehennem: Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem ile ilgili detaylı bilgiler yer almaktadır.
Peygamberlerin haberleri: Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin hayatları ve görevleri hakkında bilgiler verilir.
Kıyametin kopması: Kur’an-ı Kerim’de kıyametin kopacağı, yeryüzünün başına gelecek olaylar ve bunların detayları hakkında bilgiler yer almaktadır.
Melekler: Kur’an-ı Kerim’de meleklerin varlığı, görevleri ve özellikleri hakkında bilgiler verilir.
İsa’nın yükselişi: Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsa’nın yükselişi hakkında bilgiler yer almaktadır.
İddet süreleri: Kur’an-ı Kerim’de kadınların iddet süreleri hakkında bilgiler verilir.
Gaybı bilen Allah’ın sıfatları: Kur’an-ı Kerim, Allah’ın gaybi bilen sıfatları hakkında bilgi verir.
***** Peygamberlerin mucizelerinin bilimsel izahları nelerdir Bu konu tartışmalı ve görüşler farklı olabilir. Ancak, bazı bilim insanları peygamberlerin mucizelerini şu şekilde açıklamaktadır:
Musa’nın denizi yarması: Bazı araştırmacılara göre, kıyıda meydana gelen doğal bir olay olan gelgitin, Musa’nın kuvvetli rüzgarı kullanarak denize doğru itilmesi sonucu denizi ikiye ayırdığı düşünülmektedir. İsa’nın mucizeleri: İsa’nın hastaları iyileştirmesi ve ölüleri diriltmesi gibi mucizelerinin bilimsel açıklaması zor olsa da, bazı insanlar bunları hipnoz veya psikosomatik etkilerle açıklamaktadır. Hz. Muhammed’in mucizeleri: Hz. Muhammed’in göğe yükselmesi mucizesi, bazı araştırmacılara göre, bir lucid rüya veya trans benzeri bir deneyim olabilir. Ayrıca, Hz. Muhammed’in bir kereye mahsus olarak suyu bölmesi mucizesinin de, suyun yatağında meydana gelen bir deprem sonucu oluştuğu düşünülmektedir. Tabii ki, bu sadece farklı bilim insanlarının teorileri ve inançlara göre farklı açıklamalar olabilir. Mucizelerin gerçek mi yoksa doğal olaylar mı olduğu, henüz tamamen açıklanabilir bir konu değildir. *****
Bilimsel gelişmeler nereye doğru gitmektedir Bilimsel gelişmeler günümüzde daha hızlı bir şekilde ilerlemektedir. Bu gelişmeler teknoloji, tıp, uzay keşfi, enerji, ağ teknolojileri, gıda ve tarım, biyoteknoloji, yapay zeka, çevre ve iklim değişikliği vb. alanlarda sürmektedir. Yapay zeka, nesnelerin interneti ve robotik gelişmeleri özellikle son dönemlerde hızla ilerlemekte ve kullanım alanları her geçen gün genişlemektedir. Tıp alanında geliştirilen genetik testler, kişisel tedavi yöntemleri, nanoteknoloji, biyoteknolojik ilaçlar ve dijital sağlık teknolojileri gibi yeni gelişmeler hastalıkların tanı ve tedavi süreçlerinde büyük faydalar sağlamaktadır. Aynı zamanda, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik araştırmalar da devam etmektedir ve gelecekte fosil yakıtların yerine daha çevre dostu enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaşacaktır. Bu nedenle, bilimsel gelişmeler geniş bir yelpazede ilerlemekte ve gelecek nesillerin hayatını olumlu yönde etkileyecek pek çok yeni teknoloji ve keşfin ortaya çıkacağı öngörülmektedir.
Ve üçüncü vazife ve devresi olan, siyaset, ittihadi İslam
İman.hayat.şeriat
*****
Mehdiyyetin üç vazifesi nedir, açıklar mısınız
Mehdi’nin üç vazifesi şunlardır:
Ahlaki liderlik: Mehdi, insanların ahlaki değer ve erdemliliğe uymaları için örnek bir lider olarak hareket eder ve onlara doğru yolu gösterir.
Siyasi liderlik: Mehdi, adaletli bir şekilde yönetim yaparak insanlara eşitlik ve adalet sağlar. Siyasi kararlar alır ve insanları güvende tutmak için gereken tedbirleri alır.
Dini liderlik: Mehdi, İslam’ın doğru yorumunu ve uygulamasını insanlara öğretir ve İslam’ın doğru yolu üzerinde insanları yönlendirir. İnsanları Allah’a yakınlaştırmaya ve İslam’a davet etmeye çalışır.
*****
Bediüzzaman mehdinin üç vazifesini nasıl izah etmektedir
Bediüzzaman, mehdinin üç vazifesini şöyle izah etmektedir:
İslamiyet’in gerçek anlamını ve özünü yeniden ortaya çıkarmak: Mehdi, İslam’ın özüne uygun olarak yaşamanın ve uygulamanın yeniden canlandırılmasını sağlayacak ve yanlış anlaşılan bazı İslami prensipleri düzeltip netleştirecektir.
Adalet ve insaniyeti kurmak: Mehdi, adil bir dünya düzeni kurmak için mücadele ederek zulüm ve haksızlığı ortadan kaldıracak ve insanların haklarını koruyacaktır.
Dünya barışını tesis etmek: Mehdi, dünya barışı için çalışacak ve insanlar arası çatışmaları sonlandırmak için adımlar atacaktır. Böylece, tüm insanlar arasında sevgi, saygı ve barışın hakim olduğu bir dünya düzeni kurulacaktır.
****
İttihad-ı İslâmı izah edermisiniz
İttihad-ı İslam, İslam Birliği anlamına gelir. Bu kavram, İslam dünyasında siyasi, kültürel ve ekonomik birlik konusunu ifade etmektedir. İslam dünyasındaki ülkelerin bir araya gelerek güçlerini birleştirerek, birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerini savunur. Ayrıca İslam Birliği’nin, İslam dünyasındaki adaletsizliği önleme, kalkınmayı hızlandırma, teröre karşı mücadele ve İslam’ın dünya çapında etkisini artırma gibi faydaları olduğuna inanılır. İttihad-ı İslam genellikle Müslüman Kardeşler gibi İslamcı gruplar tarafından savunulur ve desteklenir.
* Hadis“Sizin adınıza Deccâl’den başka şeylerden daha çok korkuyorum. Şayet Deccâl ben aranızdayken çıkarsa, onun oyununu bozar, delillerini çürütürüm.
Eğer ben aranızdan ayrıldıktan sonra çıkarsa, artık herkes kendini ona karşı savunup korumalıdır. Zaten Allah Teâlâ mü’minleri onun kötülüklerinden koruyacaktır. Deccâl kıvırcık saçlı, patlak gözlü, (Câhiliye devrinde ölen) Abdüluzzâ İbni Katan’a benzeyen bir gençtir. Sizden onu gören Kehf sûresinin baş (ve son) tarafından onar âyet okusun. O Şam ile Irak arasındaki bir yerden çıkacak. Sağa sola her yana kötülüğünü yayacaktır. Ey Allah’ın kulları, imanınızı koruyup direnin!”
* Hadîste “Eğer o deccal benim zamanımda ortaya çıkarsa, ben ona delillerimle karşı koyarım..
* Hz. isanın göğe çekilemsi ve nüzulü
İslam inancına göre, Hz. İsa’nın göğe çekilmesi ve nüzulü, Kuran’da da bahsedildiği gibi gerçekleşmiştir. Hz. İsa, Allah’ın izniyle göğe çekilmiş ve orada Allah’ın huzurunda beklemektedir. Nüzulü ise, Kıyamet gününde gerçekleşecektir. Kıyamet gününde Hz. İsa yeryüzüne inerek, adaleti sağlamak için Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket edecektir. Bu olay, İslam inancının önemli bir parçası olarak kabul edilir ve Müslümanlar tarafından büyük bir saygıyla karşılanır.
*”Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek payeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar.” (Âl-i İmran, 3/7)
Ebû Saidi’l-Hudrî’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte ise Mehdi’nin zamanındaki bolluk ve bereketten söz edilirken şöyle buyurulur:
“Benim ümmetim onun döneminde öylesine bir refaha ulaşacaktır ki, o güne kadar benzerine asla rastlanmamıştır. O kadar ki yer mahsullerini verir, insanlardan hiçbir şey saklamaz, mal da o gün çok birikir. Adam kalkıp, ‘Ey Mehdî, bana ver!’ dediğinde, Mehdî de ‘Al!..’ der.”(İbni Mace, Kitabü’l-Fiten, 34)
“Ümmetim onun zamanında benzerine rastlanmamış derecede nimetlere kavuşacaklar, gök bol bol yağmurunu gönderecek. Yer de bitki ve mallardan hiçbir şey saklamayacak.(Yani yeraltı zenginliklerini insanların faydasına sunacaktır.) (Mecmaü’z-Zevaid, VII/317)
*
Mecma’Ül-Bahreyn ve Matla’ün-Neyyireyn, Yaz: Fahrettin et-Türeyhi (-1085 H./1674 M.)
Mehdi Allah’in hak yola erdirdigi kimsedir. Mehdi Peygamber’in son zamanda gelecegini müjdeledigi, kendi ailesinden olan kimsenin adidir. Yeryüzünü adalet ve esitlikle dolduracak; zulüm ve haksizlikla dolmus, iken. O Konstantaniye’de Mesih ile birlikte olacak. Araba ve Arap olmayan herkese hükmedecek, Deccal’i öldürecek.
…Onlar için dünyada bir asagilanma (rüsvaylik), ahirette büyük bir azab vardir. (Bakara Suresi, 114)
** *İslam hukukuna göre; mal alanın eli kesilecek, insanlara zarar veren sürülecek, öldüren kısasla öldürülecek.
*Hz. Adem varlıkların kıblesidir. Tıpkı Kabenin insanların ve Beyt-i Ma’murun da meleklerin kıblesi olması gibi.
İki kere secde edilmesi sünnet olmakla beraber, biri de Ademe secde emriyle meleklerin secde ederken, şeytanın secde etmemesi üzerine buna karşı şükür ifadesi olarak meleklerin ikinci defa secdeye gitmelerindendir.
*Nifak perdesi altında solanlar
*AHİRZAMANDADA BU BESLENME VEYA MAHRUMİYET DAHA AÇIK GÖRÜLÜR.
* *Fehel entüm müntehun
Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? Mâide Suresi 91. Ayet
Arapçada nehiy kelimesi kökünden Kur’an-da 56 yerde geçmektedir.
Kuranın kuranla tefsirine örnekleri maddeler halinde siralarmisiniz
Kuran ayetlerinde bazen bir konu birden fazla ayetle ele alınır ve bu ayetler birbirleriyle ilişkili olabilir. Bu durumda, kuranla tefsir yapılırken bu ayetler bir arada ele alınarak anlamı daha iyi anlaşılır.2. Bazı kuran ayetleri, geçmişteki olayların ne olduğuna veya nasıl olduğuna dair kısa ipuçları verir. Bu durumda, kuranla tefsir yapılarak ayetin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılabilir.3. Kuran ayetleri, bazen bir kelime veya ifadeyi kullanarak anlatılan şeyin tam bir tanımını yapmaz. Bu durumda, kuranla tefsir yaparak o kelime veya ifadenin doğru anlamı belirlenir ve mevcut olan diğer bilgilerle birleştirilerek anlam daha net hale getirilir.4. Bazı ayetler, özellikle hadislerle benzerliği dolayısıyla, kuranla tefsir yapılması gerekebilir. Kuran ayetleri doğrudan Allah tarafından gönderilirken, hadislerin kaynağı ise peygamberdir ve dolayısıyla onların anlamı da ayrı bir tartışma konusudur.5. Kuran ayetleri, sadece bir konuya değil aynı zamanda birden fazla konuya da işaret edebilir. Bu durumda, kuranla tefsir yapılırken birden fazla konu ele alınarak anlam daha iyi anlaşılır.******Kuranı bütün yönleriyle bir bütün olarak nasıl değerlendirmeliyizKuran’ı bütün yönleriyle bir bütün olarak değerlendirmek için şu yöntemler uygulanabilir:1. Tüm ayetleri ele alın: Kuran’ı bütüncül bir yaklaşımla değerlendirmek için tüm ayetlerin okunması gerekir. Bu, her bir ayetin yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda başka ayetlerle de ilişkili olduğu ve bir bütünün parçası olduğu anlaşılabildiği için önemlidir.2. Kontekstin anlaşılması: Kuran ayetleri, belirli bir tarihsel, sosyal ve kültürel bağlamda yazılmıştır. Ayetlerin anlamını anlamak için böyle bir bağlamın anlaşılması önemlidir. Buna ek olarak, ayetlerin Musa, İsa, Muhammed ve diğer peygamberler hakkında bilgi verdiği ve doğruladığı unutulmamalıdır.3. Tarihsel ve siyasi gerçeklerin göz önünde bulundurulması: Kuran, bir dizi tarihsel ve siyasi gerçekliğe atıfta bulunur. Örneğin, İslam’ın ilk dönemindeki toplumsal sorunlar, savaşlar, siyasi mücadeleler gibi konulara değinir. Bu gerçeklerin anlaşılması, ayetlerin anlamını anlamak için önemlidir.4. İçeriğin bütünlüğü: Kuran, birbirinden farklı konuları ele alan ayetler içerir. Ancak bu konuların hepsi, bir bütünlük içinde anlaşılması gereken İslam’ın ana prensipleri ve ilkeleriyle bağlantılıdır. Bu nedenle, Kuran’ı bütün yönleriyle değerlendirirken, her bir ayetin bütünlük içinde nasıl bir anlam taşıdığına dikkat edilmelidir.5. Kapsamlı bir yorumlama: Kuran, çeşitli yönlerden yorumlanabilir ve farklı okuyucular için farklı anlamlar taşıyabilir. Bu nedenle, Kuran’ı bütün yönleriyle değerlendirmek için kapsamlı bir yorumlama yapmak önemlidir. Bu, diğer Kuran alimleriyle olan tartışmalara açık olmak için açık bir zihniyet gerektirir.
Karakter, bir nesnenin veya bir canlının kendi başına sahip olduğu, o nesne veya canlının özelliklerinin, niteliklerin, davranışların bir araya gelmesiyle oluşturulan bir bütün. Her bir insan, hayvan, bitki ve nesne kendine özel karakteristik özelliklere sahiptir.
****
Karakter nasıl kazanılır ve nasıl olmalıdır. 3 farklı cevap
Karakter, bir kişinin özelliklerinin, niteliklerinin ve davranışlarının bir araya gelmesiyle oluşur. Bir kişinin karakterini kazanması ve nasıl olması gerektiği ise o kişinin değerlerini, prensipleri, inancı, ahlaki normları, eğitim ve tecrübeleri gibi özelliklerine bağlı olarak değişir. Karakter kazanımı için bazı genel öneriler şöyle özetlenebilir:
· Kişinin kendi değerlerinin ve prensplerinin bilincinde çıkması, · Kişinin diğer insanlara karşı saygı duyması, · Kişinin kendine güveni olması, · Kişinin başkalarına karşı sorumluluk sahibi olması, · Kişinin kendi kararlarını kendisi vermesi, · Kişinin adaletli bir tutum sergilemesi, · Kişinin zorluklara karşı dirençli olması ve pes etmemesi.
***
Karakter kazanmak ve olmak için yapılacak şeyler şunlardır:
1. Tutkulu olun: Karakterli insanlar tutkulu olurlar ve kendilerine bir amaç belirlerler. Amacı olan insanlar hedeflerine ulaşmak için çaba sarf ederler ve ne istediklerini bilirler.
2. Vicdan sahibi olun: Karakterli insanlar doğruyu yaparlar ve dürüst olurlar. Vicdanlarına uygun davranırlar ve başkalarına zarar vermekten kaçınırlar.
3. Öz disiplinli olun: Karakterli insanlar kendi kendilerine disiplin uygularlar ve hayatlarına düzen getirirler. Kendilerine karşı sorumluluk sahibi olurlar ve amaçlarına ulaşmak için çalışırlar.
4. Saygı gösterin: Karakterli insanlar insan haklarına saygı gösterirler ve başkalarına değer verirler. Empati kurarlar ve başkalarının bakış açısını anlamaya çalışırlar.
5. Kendinize güvenin: Karakterli insanlar kendilerine güvenirler ve başkalarının kendilerine güvenmesini sağlarlar. Olumlu düşünürler ve hayatta başarılı olacaklarına inanırlar.
6. Sabırlı olun: Karakterli insanlar sabırlıdırlar ve istedikleri şeyleri elde etmek için zaman harcarlar. Pes etmezler ve hedeflerine ulaşmak için gereken her şeyi yaparlar.
7. Sorumluluk sahibi olun: Karakterli insanlar sorumluluk sahibidirler ve karşılaştıkları problemlerle yüzleşirler. Hatalarını kabul ederler ve sonuçlarına katlanırlar.
Karakterli olmak için bu özellikleri uygulayın ve hayatınızı karakterli bir şekilde yaşayın.
***
Karakter, bireyin öz değerleri ve tutkularına dayalı olarak şekillenen bir kişilik özelliğidir. İyi ve güçlü bir karakter, dürüstlük, inanç, sadakat, saygı, empati, öz disiplin, çalışkanlık ve cesaret gibi değerlere dayalıdır.
Karakter kazanmak için şunları yapabilirsiniz:
Kişisel değerlerinizi belirleyin: Sahip olduğunuz değerleri tanımlayın ve bu değerleri güçlendirmek için kendinize hedefler belirleyin.
Dürüst olun: Özellikle kendinize karşı dürüst olmak, karakterinizin temel değerlerinden biridir.
Empati kurun: Başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışın.
Azimli olun: Hedefleriniz için çalışık ve kararlı olun ve hayatınızda istikrarlı ve disiplinli bir şekilde ilerleyin.
Kendinize saygı duyun: Kendinize saygı duymak, başkalarına saygı duymak için de önemlidir.
Disiplinli olun: Kendinize bir rutin belirleyin, bu rutine sadık kalın ve hayatınızda düzeni koruyun.
Sorumluluk sahibi olun: Kararlarınıza ve eylemlerinize sorumluluk taşıyın ve başkalarının yaşamlarını olumlu yönde etkilemek için gayret gösterin.
Karakter kazanmak bir süreçtir ve sürekli olarak çabalamanız gereken bir şeydir. Ancak doğru değerlere dayalı bir karakter, insanlar arasında saygı kazanmanızı sağlayacak ve hayatınızın birçok alanında size başarı getirecektir.
****
Karakter kaybetmiş bir insan portresi ve görüntüsü çizip anlatirmisin
Karakter kaybetmiş bir insanın portresi ve görüntüsü tasvir etmek oldukça subjektiftir, ancak bazı genel özellikler çizilebilir:
· Kişinin kendi değer ve prensiplerinden uzaklaşmış olması, · Kişinin diğer insanlara karşı saygısız davranması, · Kişinin kendi kararlarını kendisi vermediği için başkalarına bağımlı ve güçsüz bir konuma düşmüş olması, · Kişinin sorumsuz ve sorumsuz davranışı, · Kişinin adaletsiz bir tutum sergilemesi, · Kişinin zorluklarda pes etmesi ve dirençli olmaması, · Kişinin diğer insanların haklarına ve hakkına saygı duymaması, · Kişinin kendi iradesi dışındaki bir güce boyun egmiş olması.
*****
Karakter kaybetmiş bir insanın portresinin çizilebilmesi için, birbirinden farklı unsurların birleştirilmesi gerekmektedir. Bu unsurlar arasında kişinin ruh halini yansıtan ifadesi, beden dili, yaşam koşulları ve çevre etmenleri yer almaktadır. Görüntüsüne baktığımızda yaşlanmış ve yıpranmış bir yüz ile karşılaşabiliriz. Gözlerinde hüzünlü bir ifade, belki de umutsuzluk ve çaresizlikten kaynaklanan bir bakış görülebilir.
Karakter kaybetmiş insanın beden dili, genellikle düşük enerji seviyesiyle ve kamburlaşmış bir duruşla kendini gösterir. Belki de omuzları düşmüş ve başı öne eğik bir şekilde dolaşır. Kişinin giyimi ve bakımı, karakter kaybının belirtileri arasında yer alabilir. Kıyafetleri eskimiş, kirli ve düzensiz olabilir. Saçları dağınık ve bakımsız, yüzünde sivilce ve diğer izler görülebilir.
Karakter kaybetmiş insanın yaşam koşulları, sıklıkla düşük gelir, işsizlik, yalnızlık, ayrılık veya benzeri travmatik olaylar nedeniyle etkilenmiştir. Evleri küçük, düzensiz ve kirli olabilir. Hatta kişi, evsiz ve sokaklarda yaşıyor olabilir. Bulunduğu çevre de karakter kaybının bir göstergesi olabilir. Kişi, karanlık, kirli ve tehlikeli bir ortamda yaşayabilir.
Karakter kaybetmiş insanın portresi yürekleri burkacak bir hüzün yansıtırken, görüntüsü toplumda dışlanmışlık ve yalnızlık hissinin çağrışımını uyandırabilir. Ancak, bu insanların karanlık dünyalarının dışında, olması gereken daha iyi bir hayat var. Anlayış ve şefkatle yardım edildiğinde, karakterlerini yeniden kazanabilir ve kaybettikleri güven, umut ve inançlarını yeniden keşfedebilirler.
*****
Karakter kaybetmiş bir insanın portresi ve görüntüsü oldukça çarpıcı ve üzücüdür. Bu insanın yüzü, yorgun ve umutsuz bir ifadeye sahip olabilir. Gözleri belki de hayatın anlamını ararken kaybolmuş gibi olabilir. Daha önce olduğu gibi hırslı ve kararlı olmayan bir bakışı vardır.
Ayrıca, bu insanın giyim tarzı ve bakımı da değişmiş olabilir. Belki de bir zamanlar temiz ve düzenli olan kıyafetleri artık eski, yıpranmış ve kirli olur. Bakım konusunda da aksayan bu insanın saçları ve sakalı da çirkin ve bakımsız görünebilir.
Karakter kaybetmiş insanların enerjisi düşüktür ve merak etmek, keşfetmek gibi özgürlük duyguları yoktur. Kendi özgünlüklerinden ve varoluş amacından uzak kalmış gibi bir hisse kapılmışlardır. Başkalarıyla bağlantı kurmakta zorlandıkları için yalnız ve izole bir hayat sürdürebilirler. Bu tür insanların genellikle depresyon, anksiyete gibi psikolojik rahatsızlık belirtileri de vardır.
Tüm bunların nedeni, kararlılık, azim, iyimserlik ve motivasyon gibi kişisel niteliklerdeki kayıptır. Bu insanlar daha önce sahip oldukları bu özelliklerini kaybetmiş ve herhangi bir şey için bir tutku geliştirememişlerdir. Bu nedenle, hayatları anlamsız ve amaçsız gibi görünebilir.
Sonuç olarak, karakter kaybetmiş insanların portreleri ve görüntüleri, yalnızlık, umutsuzluk, yorgunluk, kirlilik, ilgisizlik gibi karanlık bir dünyanın parçası gibidir. Ancak unutulmamalıdır ki, her insanın bir kişilik ve anlamı vardır. Bu nedenle, kararlılık, özgüven ve pozitif düşünce ile tüm insanlar bir arayış içinde olmalıdırlar.
*****
Karakter doğuştanmıdır, sonramı kazanılır
Karakter aynı zamanda doğuştan gelen bir yapıya sahiptir, ancak zamanla bireylerin çevresel faktörler ve deneyimlerle şekillenir. Yani karakter, hem doğuştan hem de sonradan kazanılan özelliklere sahiptir. Doğuştan gelen özellikler genellikle genetik faktörler tarafından belirlenir, ancak bu özelliklerin nasıl ortaya çıkacağı, çevresel faktörlere bağlıdır.
Bireylerin yetiştiği aile, arkadaş çevresi, sosyal ortamları ve deneyimleri gibi faktörler, karakterin gelişiminde son derece etkilidir. Bu faktörler, kişinin davranışları, değerleri, tutumları ve dünya görüşünü belirleyebilir.
Buna ek olarak, kişinin kendisinin de karakteri üzerinde etkisi vardır. Kendini geliştirmek, olumlu davranışları benimsemek ve olumsuz tutumlardan kaçınmak, karakteri şekillendirmede son derece önemlidir.
Özetlemek gerekirse, karakter hem doğuştan hem de sonradan kazanılan özelliklerin birleşiminden oluşur. Doğuştan gelen özellikler genetik faktörler tarafından belirlenir, ancak çevresel faktörlerle birlikte kişinin deneyimleri ve kendini geliştirmesi karakteri şekillendirir.
*****
Birçok bilim insanı ve psikolog karakterin doğuştan geldiğine ve sonradan kazanılabileceğine dair farklı fikirler sunmaktadır. Bazıları, karakterin bir miktar doğuştan geldiğini ancak sonradan deneyimler ve çevre faktörlerinin de etkisiyle şekillendiğini savunur. Diğerleri ise karakterin tamamen sonradan kazanılabileceğini düşünür ve kişinin davranışları ve düşünceleri üzerindeki kontrolü ile karakterini şekillendirebileceğini ifade eder.
Sonuç olarak, karakterin doğuştan mı yoksa sonradan mı kazanıldığına dair kesin bir cevap yoktur. Ancak çevre faktörleri, kişinin deneyimleri ve yaşam tarzı gibi faktörlerin karakter üzerinde önemli bir etkisi olduğu söylenebilir.
****
Birçok bilim insanı ve psikolog karakterin doğuştan geldiğine ve sonradan kazanılabileceğine dair farklı fikirler sunmaktadır. Bazıları, karakterin bir miktar doğuştan geldiğini ancak sonradan deneyimler ve çevre faktörlerinin de etkisiyle şekillendiğini savunur. Diğerleri ise karakterin tamamen sonradan kazanılabileceğini düşünür ve kişinin davranışları ve düşünceleri üzerindeki kontrolü ile karakterini şekillendirebileceğini ifade eder.
Sonuç olarak, karakterin doğuştan mı yoksa sonradan mı kazanıldığına dair kesin bir cevap yoktur. Ancak çevre faktörleri, kişinin deneyimleri ve yaşam tarzı gibi faktörlerin karakter üzerinde önemli bir etkisi olduğu söylenebilir.
1921 İnönü Savaşı: Türk Milli Mücadelesi’nin en kritik savaşlarından biri olan İnönü Savaşı’nda İsmet İnönü başarısız oldu ve düşman kuvvetlerine karşı önemli bir zafer kazanamadı. Ancak, savaşın sonunda Türk kuvvetlerinin kaybı küçük olduğu için askeri açıdan bir başarı elde edildi.
1924 Ağrı İsyanı: Ağrı İsyanı’nın bastırılması altı aydan fazla sürdü ve İnönü’nün yönetimi sırasında Türk ordusu isyanı tamamen ortadan kaldıramadı. İsyancılar arasında yapılan siyasi anlaşmazlıklar sonucu direniş kısa süre sonra sona erdi.
1950 genel seçimleri: İnönü’nün lideri olduğu Cumhuriyet Halk Partisi, 1950 seçimlerinde iktidarı kaybetti ve Adalet Partisi tarafından mağlup edildi. Bu, Türkiye tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıydı çünkü ülkede ilk kez barışçıl bir iktidar değişimi gerçekleşti.
Kıbrıs Barış Harekatı: 1974 yılında Yunanistan destekli Rum darbecilerin, Kıbrıs’ın kontrolünü ele geçirmesi üzerine İnönü liderliğindeki Türk hükümeti, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a askeri müdahalede bulundu. Ancak, İnönü’nün planladığı gibi kısa süreli bir müdahale olmayıp daha uzun süren bir çatışmaya dönüştü ve sonucunda Kıbrıs adası ikiye bölündü.
Bu yenilgiler, İsmet İnönü’nün liderliğinin bazı yönlerini eleştirmek için kullanılmıştır. Ancak, İnönü’nün yönetimi de Türk tarihi için önemlidir ve Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşmesine ve güçlenmesine büyük katkıları olmuştur.
Bir gün Havariler, Hazreti İsa’dan gökten kendileri için bir sofra inmesi için dua etmesini istediler.
Kuran-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır.
“Havâriler “Ey Meryem oğlu Îsâ! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” diye sormuşlardı. O şöyle cevap verdi: “Eğer iman etmiş kimseler iseniz Allah’a saygılı olun.”(Maide 112)
Hazreti İsa, onların bu talebi karşısında öfkelendi ve “Allah’ın kudretinden şüphe mi ediyorsunuz?” diye sordu.
“Onlar “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz güvenle dolsun, bize doğru söylediğini bilelim ve buna tanık olalım” dediler.(Maide 113)
Bunun üzerine Hz İsa (as) boy abdesti alıp, iki rekat namaz kıldıktan sonra Allah’a niyazda bulundu ve bugünün iman edenlerce bir bayram olarak kutlanmasını talep etti.
“Meryem oğlu Îsâ şöyle yalvardı: “Allahım! Ey rabbimiz! Bize gökten öyle bir sofra indir ki, ilk gelenimizden son gelenimize kadar bizler için bir bayram ziyafeti ve senden bir işaret olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın. (Maide 114)
“Allah da şöyle buyurdu: “Onu size mutlaka indireceğim; fakat bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, varlıklar âleminde hiç kimseye etmediğim azabı ona edeceğim.” (Maide 115)
Rivayet edildiğine göre, gökten inen sofrada kızarmış bir balık, tuz ve sirke vardı. Yeşilliklerle donatılmış olan sofrada ayrıca ekmek, zeytin, bal, peynir vs. vardı.
**************
SOFRANIN İNMESİ
Hz. İsa’nın büyük mucizelerinden birisi de sofranın inmesi idi. Sofranın inmesinin sebebi şu idi: Havariler, Hz. İsa’ya: ”Ey Meryem oğlu İsa! Rabb’in bize gökten bir sofra indirebilir mi?” dediler. Hz. İsa da: ”Allah’ım! Rabb’imiz! Bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki bizim için, önce ve sonra gelenler için (o gün) bir bayram olsun ve (bu hadise), senden bir mucize olsun .. ” (Maide suresi, ayet 114) diyerek dua etti. Bunun üzerine Allah (C.C.), üzerinde et ve ekmek bulunan bir sofra indirdi ve onlar bunu yiyip bitiremediler. Hz. İsa onlara: “Bu sofradan saklamak ve biriktirmek maksadıyla bir şeyler almadığınız müddetçe, böyle devam edecektir.” dedi. Fakat ne yazık ki, bir gün bile geçmeden onlar sofradan bir şeyler alıp biriktirme hareketine giriştiler. Rivayet edildiğine göre, meleklerin taşıyarak getirdikleri sofranın üzerinde yedi yufka ekmek ve yedi balık vardı. Melekler, sofrayı getirip Havarilerin önlerine koydular ve baştan sona kadar hepsi yiyip karınlarını doyurdular. Bir rivayette sofranın üzerinde cennet meyveleri olduğu, diğer rivayette et hariç her türlü yiyeceğin bulunduğu, bir başka rivayette ise her türlü yiyeceğin tadını taşıyan bir balık bulunduğu söylenir. Yemek yiyenlerin sayısı ise beş bin kişi idi. Onlar yedikçe yemekler artıp diz boyuna ulaşmıştı. Bunun üzerine Hz. İsa’ya: “Biz, senin gerçekten Allah’ın elçisi olduğuna şehadet ederiz.” dediler. Buradan ayrılıp gittikten sonra hep sofra konusunu konuştular. Sofranın yanında hazır bulunmayanlar ise onlara: “İsa, gözlerinizi büyüledi.” dediler. Böylece onların bir kısmı fitneye tutulup inkara saptılar. Neticede küfür ve inkara sapan bu kişiler, domuz şekline sokuldular. Hilkati değişen bu kimselerin arasında kadın ve çocuk bulunmuyordu. Onlar, bu halleri üzerinde üç gün kaldıktan sonra helak oldular ve üreyip çoğalamadılar.
Bir rivayete göre, bu sofra, kırmızı bir sofra olup altında ve üstünde birer bulut olduğu halde onların gözlerinin önünde önlerine inmişti. Bu durum karşısında Hz. İsa ağlayarak: “Allah’ım! Beni şükredenlerden kıl! Allah’ım! Bu sofrayı bir azap ve ukubet vesilesi değil, onu bir rahmet kıl!” demişti. Bu sırada Yahudiler de hayatları boyunca bir benzerini görmedikleri ve kokusundan daha hoş bir koku koklamadıkları bu sofranın inişini seyrediyorlardı. Şem’ün, Hz. İsa’ya: “Ey Allah’ın Ruhu! Bu sofradakiler, dünya yiyeceklerinden mi, yoksa ahiret yiyeceklerinden mi?” diye sordu. Hz. Mesih: “Bu sofradakiler, ne dünya yiyeceklerinden, ne de ahiret yiyeceklerindendir. Bu, Allah’ın kudretiyle yarattığı bir sofradır.” diye cevap verdi. Sonra onlara: “Buyurun, istediğinizden yiyin!” dedi. Onlar da Hz. İsa’ya: “Ey Allah’ın Ruhu! Önce siz buyurun, yiyin” dediler. İsa’nın (A.S.): “Bu sofradan, yemek yemekten Allah’a sığınırım” demesi üzerine ne Hz. İsa ve ne de onlar bu sofradan yemek yediler. Sonra Hz. İsa, sayıları bin üç yüz olan hastaları, kötürümler ve fakirleri sofraya çağırdı. Bu sofradan yiyip karınlarını doyurdular; fakat buna rağmen sofradan hiçbir şey eksilmemişti. Hulasa bu sofradan yiyen hastalar ve kötürümler sağlıklarına kavuştular, fakirler de zengin oldular. Bundan sonra sofra, onların gözlerinin önünde yükselip kayboldu. Havariler ise, sofradan yemediklerine pişman oldular.
Diğer bir rivayete göre, sofra birer gün aralıkla kırk gün inmişti. Allah (C.C.), Hz. İsa’ya, sofraya fakirleri çağırmasını, zenginleri çağırmamasını emretti, O da Allah’ın bu emrine uydu. Fakat bu durum zenginlerin ağırına gitti. Bu yüzden sofranın indiğini inkar ettiler ve şüpheye düştüler; bu arada başkalarını da şüpheye düşürdüler. Bunun üzerine Allah (C.C.) Hz. İsa’ya: ”Ben sofrayı yalanlayanları, dünyada hiçbir kimseye yapmayacağım azapla azaplandırmaya ahdettim.” diye vahyetti. Bu sebeple Allah, onlardan üç yüz otuz üç kişinin hilkatini değiştirip domuz şekline soktu. Halk bu manzarayı görünce feryat ederek Hz. İsa’ya koştular ve ağlamağa başladılar. Hz. İsa da hilkati değiştirilen bu kişilerin hallerine bakıp ağladı. Domuz şekline dönen bu kimseler Hz. İsa’yı görünce, etrafında dönüp ağladılar. Hz. İsa ise onları teker teker isimleriyle çağırıyor, fakat onlar konuşamadıkları için başlarını sallayarak işaret ediyorlardı. Böylece onlar, bu halleri üzerine üç gün yaşadılar, sonra helak olup gittiler.
Hz. İsa bir gün insanları hak ve hakikate çağırmak için uzun bir yola çıkmıştı. Yolda ilerlerken bir adamla karşılaştı. Adam, Hz. İsa’ya,
– Ben de senin gittiğin yere gidiyorum. Sana arkadaş olabilir miyim? Bu yol tek başına çekilmez, dedi. Hz. İsa, adamın teklifini kabul etti ve beraberce yürümeye başladılar.
Bir nehir kenarına varmışlardı. İki yolcu da yorulmuş ve karınları acıkmıştı. Hz. İsa’nın yanında üç çörek vardı. Birisini, kendisi, diğerini de yol arkadaşı yedi. Hz. İsa, susamıştı. Su içmek için hemen yanı başındaki nehre git- ti ve oradan su içti. Geriye döndüğünde üçüncü çöreğin olmadığını gördü. Arkadaşına,
– Burada bir çörek olacaktı. Herhâlde sen yedin. Afiyet olsun, dedi. Arkadaşı çöreği kendisinin yediğini inkar edip şöyle dedi:
– Hayır ben yemedim. Kimin yediğini bilmiyorum. Bir ara arkamı dönmüştüm. Herhâlde bir hayvan alıp götürdü.
Yol arkadaşının böyle bir yalana başvurması Hz. İsa’nın hiç hoşuna gitmemişti. Çöreğin yenmesi hiç önemli değildi. Önemli olan yalan söylenmesiydi.
Yemekten sonra iki arkadaş birlikte yola koyuldular. Yolda iki yavrulu bir geyik gördüler. Hz. İsa yavrulardan birini çağırdı. Geyik yavrusu yanlarına gelince Hz. İsa onu kesti. Etinin bir kısmını kızartarak yediler. Yemekten sonra Hz. İsa geyik yavrusunun kalıntılarına,
– Allah’ın izniyle canlanıp kalk, dedi. Geyik yavrusu derhâl canlanıp kalkarak oradan uzaklaşıverdi. Bu olay üzerine Hz. İsa yoldaşına,
– Sana az önceki mucizeyi gösteren Allah için soruyorum. Çöreği sen mi yedin. Doğru söyle, dedi. Adam yine,
– Bilmiyorum, dedim ya. Yeseydim söylerdim, diye cevap verdi.
Bir müddet sonra bir nehrin yanına vardılar. Hz. İsa adamın elinden tuttu. Su üstünde yürüyerek karşıya geçti- ler. Nehri aşınca adama şöyle bir soru sordu:
– Az önceki mucizeyi sana gösteren Allah hakkı için sana soruyorum. Çöreği sen mi yedin?
Adamın cevabı değişmemişti.
Bir müddet sonra bir çöle vardılar ve uygun bir yere oturdular. Hz. İsa bir yere kum ve toprak yığdı. Meydana gelen yığına,
– Allah’ın izni ile altın ol, dedi. Yığın da altın oluverdi. Hz. İsâ yığını üçe bölerek adama şöyle dedi:
– Üçte biri benim, üçte biri senin olsun. Diğer üçte birini ise çöreği alana vereceğim. Bu sözü duyan adam,
– Çöreği alan bendim, diyerek gerçeği itiraf etti. Bunun üzerine Hz. İsa,
– Al bunları. Altınların hepsi senin olsun. Senin gibi bir adamla ben daha fazla arkadaşlık yapamam, diyerek onunla arkadaşlığını sona erdirdi ve oradan uzaklaştı. Adamın der- di zaten altınlardı. Onun canına minnetti. Altınları hemen bir çuvalın içine doldurmaya başladı. Bu sırada yanına iki kişi geldi. Adamın yanındaki altınları görmüşlerdi. Niyetleri iyi değildi. Hemen kılıçlarını çekip adamı öldürmek istedi- ler. Adam şöyle bir teklifte bulundu:
– Dünya malı için kan dökmeye ne gerek var. Gelin, altınları üçe bölelim. Bu altınlar hepimize fazlasıyla yeter de artar bile.
İki arkadaş, adamın bu samimi gibi görünen teklifini ka- bul ettiler. Karınları acıkmıştı. İki arkadaştan birisi yiyecek bir şeyler almak için şehre gitti. Dönüşte aklına şöyle bir şey gelmişti:
– Altınları niye onlarla bölüşeyim ki! Aldığım şu yiye- cekler içine zehir atayım. Onlar bu yemekleri yiyip ölsün- ler. Altınlar da bana kalsın.
Bu sırada altınların yanında kalan Hz. İsa’nın yol arkadaşı ile diğer adam kendi aralarında şöyle bir karar vermişlerdi:
– Altınların üçte birini niye ona verelim ki! Döndüğünde onu öldürelim. Altınları ikimiz paylaşırız.
Adam döndüğünde hemen oracıkta onu öldürdüler. Zehirli yemeği de afiyetle yediler. Tabii aradan çok geç- meden onlar da zehirlenerek öldüler. Böylece altınlar üç ölünün yanı başında sahipsiz kaldı.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra Hz. İsa dönüş yo- lunda altınların yanında bu üç adamın cesedine rastladı ve şöyle dedi:
– İşte dünya budur. Onun, insanı Allah’tan uzaklaştıracak şerrinden sakınmak gerekir.
*****************
İsa aleyhisselamın Yahudi yol arkadaşı
İsa aleyhisselam bir Yahudi ile yolculuğa çıkar. Yanında üç ekmeği olan Yahudi, göstermeden ekmeğin birini yer. İsa aleyhisselam “Senin üç ekmeğin vardı, biri ne oldu?” diye sorunca Yahudi, “benim ekmeğim iki idi” diyerek yalan söyler…
Yollarına devam ederken bir cüzzamlı hastaya rastlarlar. İsa aleyhisselam asası ile dokununca hasta iyileşir. İsa aleyhisselam yine ekmeğinin kaç olduğunu sorar. Yahudi “iki” diye cevap verir…
Bu minval üzere giderken, İsa aleyhisselamın yolda nice mucizelerine şahit olan Yahudi iman etmemekte ısrar eder…
Valinin hasta kızı…
Bir müddet sonra İsa aleyhisselam bir ağacın gölgesinde uyumaya başlar. O bölgenin valisinin hasta bir kızı vardır. Ölüleri dirilten, hastalara şifa veren zatın kendi memleketine geldiğini duyup aratmaya başlar. Ağacın altında uyumakta olan İsa aleyhisselamın yanına varırlar. Ancak, Yahudi gelenlere “O sizin aradığınız benim, getirin hastayı iyileştireyim” der.
Hastayı getirdiklerinde asayı vurunca çocuk ölür. Yahudiyi idama mahkum ederler.
Bu sırada İsa aleyhisselam uykusundan uyanıp asasının kaybolduğunu görür ve biraz sonra da meseleyi öğrenir. Yahudinin asılmak üzere olduğunu görünce:
-Bu arkadaşımı serbest bırakırsanız, çocuğunuzu biiznillah diriltirim, der.
Kabul ederler. İsa aleyhisselam ölen çocuğun başına varıp: “Kum bi-iznillah” deyince çocuk hem de hastalıktan kurtulmuş olarak ayağa kalkar.
Bu mucizeyi de gören Yahudi’de hâlâ iman alameti yoktur…
Yollarına devam ederler. Bir müddet gittikten sonra beş parça külçe altına rastlarlar. Altınları taksim etmek mümkün olmadığından İsa aleyhisselam:
-Kimin ekmeği üçse o üç parçasını alsın, iki ekmeği olan da iki parça alsın, der.
Bu zamana kadar ekmeğinin iki olduğunu ısrarla söyleyen Yahudi:
-Benim üç ekmeğim vardı. Birisini senden gizli olarak yedim. Ben üç parça almam lazım, der.
İsa aleyhisselam “beşi de senin olsun” diyerek Yahudi ile olan yol arkadaşlığını bitirir ve oradan gider.
İslam ceza hukuku hükümleri ve uygulamaları nasıldır. İslam ceza hukuku, İslam dini hükümlerine göre belirlenir ve uygulanır. İslam ceza hukuku, genel olarak hırsızlık, zina, cinayet gibi suçlar için hükümler içermektedir.
İslam ceza hukuku hükümleri ve uygulamaları nasıldır.
İslam ceza hukuku, İslam dini hükümlerine göre belirlenir ve uygulanır. İslam ceza hukuku, genel olarak hırsızlık, zina, cinayet gibi suçlar için hükümler içermektedir.
İslam ceza hukukunda, suç işleyen kişilere hapis cezası, para cezası, kırbaçlama veya idam cezası verilebilir. İslam hukukunda adalet ve merhamet esas alınır ve ceza verme konusunda dengeli bir yaklaşım benimsenir.
Özellikle idam cezası konusunda, İslam ceza hukuku çok sık tartışılan bir konudur. İslam ceza hukukuna göre, bazı suçlar idam cezası ile cezalandırılabilir. Ancak bu cezaların uygulanması özenli bir şekilde yapılmalıdır ve kararlar adaletli olmalıdır.
İslam ceza hukuku, toplumun güvenliğini korumak ve suçluları caydırmak amacıyla uygulanır. Ancak bu hükümlerin doğru ve adil bir şekilde uygulanması için yetkililerin özenli bir şekilde çalışması gerekir.
*****
İslam hukukunda temel maddeler nelerdir
İslam hukuku, Kur’an-ı Kerim, hadisler ve fıkıh metinleri gibi kaynaklardan oluşan geniş bir yasal çerçeveye sahiptir. Bununla birlikte, İslam hukukunda belirli temel maddeler bulunmaktadır. Bu maddeler arasında aşağıdakiler sayılabilir:
1. İman: İslam hukukunun temel maddelerinden biri, Müslümanların Allah’a inanmalarıdır.
2. Salat: Salat, namaz kılmak anlamına gelir. Bu, Müslümanların beş vakit namazlarına uygun şekilde ibadet etmelerini gerektirir.
3. Oruç: Ramazan ayında tutulan oruç, İslam hukukunun temel maddelerinden biridir. Bu, Müslümanların gündoğumu ile günbatımı arasında yemek yemeyi ve içmeyi bırakarak, Allah’a yakınlaşmaya çalışmalarını gerektirir.
4. Zekat: Zekat, fakirlere yardım amacıyla verilen bir tür sadakadır. Müslümanların zenginliklerinin bir kısmını fakirlere vermeleri gerekmektedir.
5. Hac: Hac, Müslümanların Mekke’ye gitmeleri ve burada belirli ibadetleri yerine getirmeleridir. Bu, İslam hukukunun temel maddelerinden biridir.
6. Adalet: Adalet, İslam hukukunun en temel maddelerinden biridir ve Müslümanların adaleti sağlamak için bütün güçleriyle çalışmalarını gerektirir. İnsanların hakları korunmalı ve adalet herkes için sağlanmalıdır.
7. Ahlak: Ahlak kuralları, İslam hukukunun temel bir parçasıdır. İslam’a göre insanlar, etik ve ahlaki bir yaşama yönelik olarak değerlendirilirler. İyi ahlak, İslam hukukunun ana hatlarından biridir.
Bu temel maddeler, İslam hukukunun ana hatlarını oluşturur ve Müslümanların hayatını etkiler.
****
İslam hukuku alanında bir konferans konuşması hazırlar mısın
Tabii, İslam hukuku alanında bir konferans konuşması hazırlamaktan memnuniyet duyarım. İşte size bir taslak:
Sayın Konuklar,
Bugünkü konuşmamızda İslam hukukunun temel prensipleri ve ilkeleri hakkında konuşacağız. İslam hukuku, Müslüman toplumunun hayatının her alanını kapsayan geniş ve kapsamlı bir yasal çerçeveye sahiptir. Bu prensipler ve ilkeler, insan haklarını, adaleti, toplumsal yapıyı, bireysel ve kolektif davranışları ve daha birçok şeyi kapsar.
İslam hukuku’nun temel prensiplerinden biri, Allah’ın iradesine ve İslam dinine bağlılık gerektirir. Bu, Müslümanların Allah’a inanmalarını, ona ibadet etmelerini, İslam’ı takip etmelerini ve doğru davranışlar sergilemelerini gerektirir. Adalet, dürüstlük, merhamet, şefkat ve sadakat gibi İslami değerler de İslam hukukunun temel prensipleridir.
İslam hukukunun diğer önemli bir prensibi, insan haklarıdır. İslam, insan haklarını korumaya özel önem verir. İslam, tüm insanların eşit olduğunu ve her insanın özgür seçim yapma hakkına sahip olduğunu öngörür. İslam hukuku, insanların yaşam, mal, akıl, namus ve inanç özgürlüklerini garanti altına alarak, bu haklara saygı göstermeyi zorunlu hale getirir.
Kolektif davranışlarda da İslam hukuku önceden belirlenmiş bazı ilkeleri uygular. İnsanlar arasındaki ilişkiler, aile ilişkileri, ticaret, emlak, miras, borçlar, ceza hukuku ve diğer toplumsal konular gibi pek çok konuda önceden belirlenmiş hükümler bulunmaktadır.
Sonuç olarak, İslam hukuku Müslüman toplumunun hayatını kapsayan geniş bir yasal çerçeveye sahiptir. Bu çerçeve, Müslümanların özgürlükleri, hakları ve toplumsal yapılarına ilişkin önemli kavramları kapsıyor. İslam hukuku, insanların yaşam kalitesini artırmak, hayatlarını iyileştirmek ve doğru davranışlar sergilemelerini sağlamak için tasarlanmıştır. Teşekkür ederim.
*****
Edge.den
İslam hukuku alanında bir konferans konuşması hazırlar mısın
Elbette! İslam hukuku konferans konuşması hazırlamak için öncelikle konuşmanın amacını ve hedef kitlenizi belirlemeniz gerekiyor. Konuşmanızın amacı nedir? Hangi konuları ele almak istiyorsunuz? Hangi hedef kitlenize hitap edeceksiniz? Bu sorulara cevap vermek, konuşmanızın hazırlık sürecinde size yardımcı olacaktır.
Ayrıca, İslam hukuku alanında bir konferans konuşması hazırlarken, konuşmanızda kullanacağınız kaynakları belirlemek de önemlidir. Konuşmanızda hangi kaynaklardan yararlanacaksınız? Hangi kitaplar, makaleler veya diğer kaynaklar size yardımcı olabilir?
Bunların yanı sıra, konuşmanızın yapılacağı yer ve zaman gibi detayları da belirlemeniz gerekiyor. Konferansın yapılacağı yerdeki dinleyicilerin kültürel ve dini farklılıklarını da göz önünde bulundurarak hazırlık yapmanızda fayda var.
Umarım bu bilgiler size yardımcı olur. Başka bir sorunuz var mı?
*****
Hangi konulara değinebilirim?
İleti gönderildi. Hangi konulara değinebilirim?
İslam hukuku konferans konuşmanızda hangi konulara değineceğinize karar vermek size kalmış. Ancak, İslam hukuku alanında bir konferans konuşması hazırlarken, aşağıdaki konulara değinmeniz faydalı olabilir:
İslam hukukunun temel prensipleri
İslam hukukunun tarihi gelişimi
İslam hukukunda ceza hukuku
İslam hukukunda aile hukuku
İslam hukukunda miras hukuku
İslam hukukunda ticaret hukuku
Umarım bu bilgiler size yardımcı olur. Başka bir sorunuz var mı?
*****
İslam hukuku alanında ilahiyatta akademisyenlere vermek üzere bir konferans konuşması hazırlar mısın
Elbette! İlahiyat alanında bir konferans konuşması hazırlamak için öncelikle İslam hukuku alanında bir uzmanla çalışmanızı öneririm. Ayrıca, aşağıdaki konulara değinmeniz faydalı olabilir:
İslam hukukunun temel prensipleri
İslam hukukunun tarihi gelişimi
İslam hukukunda ceza hukuku
İslam hukukunda aile hukuku
İslam hukukunda miras hukuku
İslam hukukunda ticaret hukuku
Ayrıca, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde “İslam Hukuku” dersi verilmektedir1. Bu dersin müfredatına göz atarak konferansınızda ele alabileceğiniz konuları belirleyebilirsiniz.
Umarım bu bilgiler size yardımcı olur. Başka bir sorunuz var mı?
****
İslam hukuku alanında ilahiyatta akademisyenlere islam hukukunun temel prensipleri üzerine bir konferans konuşması hazırlar mısın
Elbette, İslam hukukunun temel prensipleri hakkında bir konuşma hazırlamak istiyorsunuz. İslam hukuku, İslam dininin bir parçasıdır ve Müslümanların hayatını düzenleyen bir dizi yasa ve yönetmeliklerden oluşur. İslam hukukunun temel prensipleri arasında adalet, eşitlik, dürüstlük ve insan hakları yer alır. Bu prensipler, İslam’ın özünde yer alır ve Müslümanların hayatını düzenleyen yasaların temelini oluşturur.
İslam hukukunun temel prensipleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, size yardımcı olabilecek bazı kaynaklar şunlardır:
İSLAM HUKUKUNUN PRENSİPLERİ
İSLAM HUKUK Prensipleri
Umarım bu bilgiler size yardımcı olur. Başka bir şey yapabilirim mi?
*****
İslam hukuku alanında ilahiyatta akademisyenlere ceza hukuku üzerine bir konferans konuşması hazırlar mısın
Elbette, ceza hukuku üzerine bir konuşma hazırlamak istiyorsunuz. İslam hukuku ceza hukuku, İslam dininin bir parçasıdır ve Müslümanların hayatını düzenleyen bir dizi yasa ve yönetmeliklerden oluşur. İslam hukuku ceza hukuku, suç işleyenlerin cezalandırılmasını ve suçların önlenmesini amaçlar.
İslam hukuku ceza hukuku hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, size yardımcı olabilecek bazı kaynaklar şunlardır:
İslam Hukuku Ceza Hukuku
İslam Hukuku Ceza Hukuku
İslam Hukuku Ceza Hukuku
Umarım bu bilgiler size yardımcı olur. Başka bir şey yapabilirim mi?
İslam hukuku, İslam dininin bir parçasıdır ve Müslümanların hayatını düzenleyen bir dizi yasa ve yönetmeliklerden oluşur. İslam hukuku, İslam’ın temel prensiplerine dayanır ve insanların hayatını düzenlemek için tasarlanmıştır.
İslam hukuku, İslam ülkelerinde uygulanır. Bunlar arasında Suudi Arabistan, İran, Pakistan ve Türkiye gibi ülkeler yer alır. Ancak İslam hukuku, bazı ülkelerde sadece belirli alanlarda uygulanabilir. Örneğin, Türkiye’de İslam hukuku sadece aile hukuku alanında uygulanır.
Umarım bu bilgiler size yardımcı olur. Başka bir şey yapabilirim mi?