TOPRAĞIN DAVETİ: İNSAN NEREDE CAN VERİR?
TOPRAĞIN DAVETİ: İNSAN NEREDE CAN VERİR?
Vaktiyle Şamlı bir âlim şöyle der:
“İnsanlar, topraklarının alındığı yerde ölürler.”
Basit bir cümle gibi görünür, ama içinde derin bir sır, kadim bir hikmet ve ebediyeti ilgilendiren bir işaret taşır.
Kur’an’da insanın yaratılışı şöyle anlatılır:
“Allah, sizi (babanız Âdem’i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)’
Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.’(Nûh, 17-18)
İnsanın bedeni, yeryüzünden alınan bir avuç topraktan yoğrulmuştur. Rivayetlere göre Hz. Âdem’in yaratılışı için melekler yeryüzünün dört bir yanından toprak toplamıştır: Siyah, beyaz, sarı, kırmızı… Sert ve yumuşak…
İşte bu yüzden, insanların mizacı, rengi ve ruh hali farklı farklıdır. Çünkü her biri başka bir toprağın çocuğudur.
Ama Şamlı âlimin sözünde daha farklı bir işaret vardır:
Her insan, yaratıldığı toprağın çağrısına kulak verir ve sonunda o toprağa döner.
Bunu sadece coğrafi bir gerçeklik olarak değil, takdir edilmiş bir kader sırrı olarak anlamak gerekir.
Nice insan vardır ki, yıllarca gurbette yaşar; ama canı, memleket toprağında teslim olur.
Nice insan vardır ki, uzak diyarlarda doğar; ama ruhu, ecdadının toprağında huzur bulur.
Ve nice insan da vardır ki, doğduğu yeri hiç görmemiştir ama ölmek üzere oraya çekilir sanki…
Bu bir tür toprağın çağrısıdır.
Toprak unutmaz.
Kime ne emanet verildiğini, kimin nereden yaratıldığını, kimin hangi yüke talip olduğunu bilir.
Belki bu yüzden Kur’an, Herkesin bir menzili vardır,der.
“O, sizi tek bir nefisten yaratandır. Sizin için bir müddet emânet olarak kalacağınız, bir de sürekli kalacağınız bir yer vardır.”(En’âm, 98)
TOPRAKLA OLAN BAĞIMIZ
Toprak, sadece maddi bir unsur değil, aynı zamanda ruhun iz düşümüdür.
Bir insanın karakteri, sabrı, sertliği veya yumuşaklığı, aldığı toprakla bağlantılı olabilir.
Toprak onu çağırır çünkü ona emanettir.
Ve her emanet, bir gün sahibine döner.
Bu yüzden bazen, hiç anlam veremediğimiz bir yere meyledişimiz olur.
Oraya gitmek isteriz, yerleşmek isteriz ya da orada son nefesimizi veririz.
Bilinmez bir çekim…
Belki o, bizim yaratıldığımız toprağın kokusudur.
SONUÇ YERİNE:
Ey insan!
Sen bir toprağın evladısın.
Bir yer seni bekliyor.
Bir menzil sana ayrılmış.
Belki de o toprağın duası kabuldür:
“Ya Rabbi! Beni onunla şereflendir, onu bana emanet et.”
Ve sen farkında olmadan, adım adım o toprağa yürürsün.
Unutma:
Hangi topraktan alındıysan, oraya döneceksin.
Ve hangi yerde son nefesi vereceksen, orası seni tanıyor.
Toprak çağırır… Kul döner.
Çünkü toprak emanetini tanır.
Makale Özeti: “Toprağın Çağrısı: İnsan Nerede Can Verir?”
Bir Şamlı âlimin “İnsanlar, topraklarının alındığı yerde ölürler” sözü, insanın yaratıldığı toprağa olan manevi bağını anlatır. Kur’an’a göre insan topraktan yaratılmıştır ve her bedenin mayası farklı bir topraktan gelmiştir. Bu yüzden her insanın mizacı farklıdır. Makale, insanların ömrü boyunca doğrudan ya da dolaylı olarak yaratıldıkları toprağa çekildiğini, ruhen o yere ait hissettiklerini ve sonunda yine orada can verdiklerini anlatır.
Bu çekim bir tür “toprağın çağrısı”dır; çünkü toprak, içinde barındırdığı canı tanır ve zamanı geldiğinde onu geri çağırır. Herkesin bir menzili vardır ve bu menzil, yaratıldığı toprakla ilgilidir. İnsan, farkında olmadan adım adım o toprağa yürür.
Sonuç:
Toprak bir emanettir. Hangi topraktan yaratıldıysan, oraya döneceksin. Çünkü toprak çağırır, kul döner.