SİYONİST YAHUDİ AKLI

SİYONİST YAHUDİ AKLI

 

İsrail ve destekçileri yani siyonist Yahudilerin bu dünyada da, ahirette de çok çekecekleri var.

Sadece Filistin ve Gazze’lilerde yaptıklarıyla değil, tüm dünyaya yaptıklarıyla…
Komünizmi Kuranda onlar, materyalizmi kuranlar da.
Bir yandan şeytan icat edip, diğer yandan melek görünümlü maskelerle insanları çarpıştırmış, yüz milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştur.

@@@@@@@@@

Komünizminin Yahudi ile ilişkisi nedir?

Komünizmin Yahudi ile ilişkisi, tarih boyunca farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bazıları, komünizmin Yahudi bir komplosu olduğunu iddia ederken, diğerleri komünizmin Yahudilerin geleneksel değerleriyle uyumlu olduğunu savunmuştur.

Komünizmin Yahudi bir komplosu olduğu iddiası, 19. yüzyılda ortaya çıktı ve 20. yüzyılda özellikle Nazi Almanyası’nda yaygınlaştı. Bu iddiaya göre, komünizm, Yahudilerin dünyayı ele geçirme planlarının bir parçasıdır. Bu iddia, antisemitik propagandanın bir parçası olarak kullanılmış ve milyonlarca Yahudi’nin ölümünden sorumlu olmuştur.

Komünizmin Yahudilerin geleneksel değerleriyle uyumlu olduğu iddiası, ise daha az yaygındır. Bu iddiaya göre, komünizm, Yahudilerin eşitlik ve kardeşlik gibi değerlerini yansıtır. Bu iddiayı savunanlar, komünizmin ortaya çıkışında Yahudilerin önemli rol oynadığını, ancak komünizmin bir Yahudi dini veya siyasi hareketi olmadığını savunurlar.

Tarihsel olarak, komünizme ilgi duyan Yahudilerin sayısı, genel nüfusa kıyasla nispeten yüksek olmuştur. Bunun birkaç nedeni olabilir. Birincisi, Yahudiler, tarihsel olarak baskı altında yaşamış ve eşitlik arayışı içinde olmuşlardır. Komünizm, eşitlik ve kardeşlik gibi değerleri savunduğu için, Yahudiler için çekici bir ideoloji olmuştur. İkincisi, Yahudiler, eğitime ve entelektüel hayata önem veren bir topluluktur. Komünizm, bilimsel ve akılcı bir ideoloji olarak kabul edildiği için, Yahudiler için cazip olmuştur.

Günümüzde, komünizme ilgi duyan Yahudilerin sayısı, geçmişe kıyasla daha azdır. Bunun birkaç nedeni olabilir. Birincisi, komünizmin başarısızlıkları, birçok Yahudi’nin bu ideolojiye olan inancını sarsmıştır. İkincisi, Soğuk Savaş’ın sona ermesi, komünizmin küresel önemini azaltmıştır.

Sonuç olarak, komünizmin Yahudi ile ilişkisi, karmaşık ve tartışmalı bir konudur. Bu ilişkiye dair farklı yorumlar vardır ve bu yorumlar, tarihsel, siyasi ve sosyal faktörlerden etkilenmiştir.

@@@@@@@@

Kominizmi kuran kişi kimdir ve o bir Yahudi midir?

Kominizmi kuran kişi, Karl Marx olarak kabul edilir. Marx, 19. yüzyılda yaşamış bir Alman filozof, ekonomist, sosyolog ve devrimcidir. Marx, kapitalizmin eleştirisini yapmış ve sınıfsız, eşitlikçi bir toplum idealini savunmuştur. Marx’ın fikirleri, daha sonra Lenin, Stalin, Mao, Castro gibi liderler tarafından uygulanmış ve çeşitli ülkelerde komünist rejimler kurulmuştur.

Marx, Yahudi bir aileden gelmektedir. Ancak Marx, kendisi Yahudi olmadığını ve Yahudiliği reddettiğini söylemiştir. Marx, dinin insanları aldatan bir uyuşturucu olduğunu ve tarihsel olarak Yahudilerin kapitalist sömürüye katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Marx, Yahudiliği ve diğer dinleri eleştiren birçok yazı kaleme almıştır.

 

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

MÜNAFIK KAFİRDEN EŞETTİR

MÜNAFIK KAFİRDEN EŞETTİR

İnsanoğlu bir şeyler arıyor.

O bir şeyler içerisinde aslında kendisini, kendisinde olanı ağrıyor. Kendisinde derinlik derinleştikçe, kendisini çözdükçe, kendisine ait olan şeylerle iletişimini sağlıklı sürdürdükçe kendisinin Rabbisini bilmeye, Rabbisini anlamaya, Rabbisini tanımaya kadar ve de tanıdıkça da sevmeye kadar götürdü.

Her şey ilim zinciri içerisinde hakikate varacak, insanı hakikate ulaştıran en kısa yol marifettir. Marifet ilimden geçer.

Münafık ise yanlış yerde arıyor, araması gerekeni.

 

-Münâfıklar hakkında. Bakara Suresi. 8-20. Ayetler.

  1. Öyle insanlar da vardır ki “Allah’a ve âhiret gününe inandık.” derler; Oysa iman etmemişlerdir.

    9. Akılları sıra Allah’ı ve iman edenleri aldatmayı kurarlar. Kendilerinden başkasını aldatamazlar da farkında değiller.

    10. Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını daha da ilerletti. Bu yalancılıkları, bu samimiyetsizlikleri sebebiyle bunlara gayet acı bir ceza vardır.

    11. Ne zaman onlara: “Yeryüzüne fesat saçmayın!” denilse “Biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok!” derler.

    12. Gözünüzü açın, bunlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin şuurları yok, farkında değiller.

    13. Ne zaman onlara: “Şu güzel insanların iman ettiği gibi siz de iman edin.” denilse “Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?” derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değiller.

    14. Bunlar iman edenlerle karşılaştıkları vakit “Biz de müminiz.” derler. Fakat şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında da: “Emin olun biz sizinle beraberiz, biz onlarla alay ediyoruz.” derler.

    15. Allah da kendileriyle alay eder ve azgınlıklarında onlara mühlet verir; böylece onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.

    16. İşte onlar hidâyeti alacaklarına, dalâlete müşteri oldular. Ama bu, kârlı bir ticaret olmadı. Çünkü kâr yolunu tutmadılar.

    17. Bunların hali, o kimsenin haline benzer ki aydınlanmak için bir ateş yakar. Ateş çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların gözlerinin nurunu giderir ve karanlıklar içinde bırakır, onlar da göremez olurlar.

    18. Sağır, dilsiz ve kördürler onlar. Onun için hakka dönmezler.

    19. Yahut onların durumu gökten sağnak halinde boşanan ve içinde yoğun karanlıklar, gök gürlemeleri ve şimşekler bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumuna benzer. Yıldırımların verdiği dehşetle, ölüm korkusundan, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Fakat Allah kâfirleri çepeçevre kuşatır.

    20. Şimşek nerdeyse gözlerini köreltecek. Önlerini aydınlattı mı ışığında yürürler, karanlık çökünce de dikilir kalırlar. Allah dileseydi kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah gerçekten her şeye kadirdir.

    Sual: Kâfirlerin zemmi hakkında yalnız iki âyetle iktifa edilmiştir. On iki âyetin hülâsasıyla, münafıklar hakkında yapılan itnab neye binaendir?

    Cevap: Münafıklar hakkında itnabı, tatvili icab ettiren birkaç nükte vardır:

    1 – Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habîs olur. Aldatıcı olursa fesadı daha şedit olur. Dâhilî olursa zararı daha azîm olur. Çünkü dâhilî düşman; kuvveti dağıtıyor, cesareti azaltıyor. Haricî düşman ise bilakis asabiyeti şiddetlendirir, salabeti artırır.

    Nifakın cinayeti, İslâm üzerine pek büyüktür. Âlem-i İslâm’ı zelzeleye maruz bırakan nifaktır. Bunun içindir ki Kur’an-ı Azîmüşşan, fazlaca onlara teşniat ve takbihatta bulunmuştur.

    2 – Münafığın mü’minler ile ihtilatı dolayısıyla yavaş yavaş ünsiyet kesbeder, iman ile ülfet peyda eder. Gerek Kur’an’dan, gerek mü’minlerden nifakın kötülüğü hakkındaki sözleri işite işite pis halinden nefret eder. En-nihaye lisanından kelime-i tevhid kalbine damlamaya zemin hazırlamak için itnab yapılmıştır.

    3 – İstihza, hud’a, ikiyüzlülük, hile, kizb, riya gibi kötü ahlâk münafıkta var; kâfirde o derece yoktur. Bu cihetten münafıklar hakkında itnab yapılmıştır.

    4 – Ale’l-ekser münafıklar, ehl-i kitaptan oldukları için şeytanî bir zekâ sahibleri olup daha hilekâr, desiseci olurlar. İşte bu durumdaki münafıklar hakkında itnab yani tatvil-i kelâm, ayn-ı belâgattır.(İşarat-ül İ’caz)

-Münafık cehennemin en aşağı derekesindedir.

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

MÜSLÜMAN İLİM ÖNCÜLERİ

MÜSLÜMAN İLİM ÖNCÜLERİ


İbni Sina kimdir, bilime katkıları nelerdir?

İbni Sina, 980 yılında Buhara’da doğmuş, 1037 yılında Hamadan’da ölmüş, İslam dünyasının en büyük bilim adamlarından biridir. Tıp, felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji, müzik, edebiyat ve dil alanındaki çalışmalarıyla tanınmaktadır.

İbni Sina, tıp alanındaki çalışmalarıyla özellikle öne çıkmıştır. Yazdığı “El-Kanun fi’t-Tıp” adlı eser, 17. yüzyıla kadar Avrupa’da tıp eğitiminin temel kaynağı olarak kullanılmıştır. Bu eserde, tıp teorisi ve pratiğindeki birçok yeniliği ortaya koymuştur. Ayrıca, anestezi, ameliyat ve travma tedavisi gibi alanlarda önemli gelişmelere imza atmıştır.

Felsefe alanındaki çalışmalarıyla da önemli bir yere sahiptir. Yazdığı “El-İşarat ve’t-Tenbihat” adlı eser, İslam felsefesinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu eserde, akıl, varlık, bilgi ve metafizik gibi konulardaki görüşlerini ortaya koymuştur. Ayrıca, Aristoteles felsefesini İslami bir perspektifle yorumlamıştır.

Matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji, müzik, edebiyat ve dil alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

İbni Sina’nın bilime yaptığı katkılar şu şekilde sıralanabilir:

* **Tıp alanında:**
* Anestezi, ameliyat ve travma tedavisi gibi alanlarda önemli gelişmelere imza atmıştır.
* “El-Kanun fi’t-Tıp” adlı eseri, 17. yüzyıla kadar Avrupa’da tıp eğitiminin temel kaynağı olarak kullanılmıştır.
* **Felsefe alanında:**
* “El-İşarat ve’t-Tenbihat” adlı eser, İslam felsefesinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
* Akıl, varlık, bilgi ve metafizik gibi konulardaki görüşlerini ortaya koymuştur.
* Aristoteles felsefesini İslami bir perspektifle yorumlamıştır.
* **Diğer alanlarda:**
* Matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji, müzik, edebiyat ve dil alanındaki çalışmalarıyla İslam dünyasının biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

İbni Sina, İslam dünyasının en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilmektedir. Çalışmaları, Orta Çağ Avrupa’sında da büyük bir etki yaratmış ve Batı biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

@@@@@@@@@@

İbni Sina’nın el Kanun fit Tıb adlı eseri özetle nelerden bahsetmektedir?

İbni Sina’nın “El-Kanun fi’t-Tıp” adlı eseri, tıp alanında yazılmış en kapsamlı eserlerden biridir. Eser, 5 ciltten oluşmaktadır ve tıp teorisi ve pratiğinin tüm yönlerini ele almaktadır.

Eserin ilk cildi, tıp teorisine ayrılmıştır. Bu ciltte, İbni Sina, insan vücudunun yapısı ve işleyişi, hastalıklar ve tedavi yöntemleri gibi konulardaki görüşlerini ortaya koymuştur.

Eserin ikinci cildi, tıbbi belirtilere ayrılmıştır. Bu ciltte, İbni Sina, çeşitli hastalıkların belirtilerini ve bunların teşhis yöntemlerini açıklamıştır.

Eserin üçüncü cildi, tıbbi tedavilere ayrılmıştır. Bu ciltte, İbni Sina, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaç ve tedavi yöntemlerini anlatmıştır.

Eserin dördüncü cildi, tıbbi müdahalelere ayrılmıştır. Bu ciltte, İbni Sina, ameliyat, pansuman ve diğer tıbbi müdahaleleri açıklamıştır.

Eserin beşinci cildi, tıbbi beslenmeye ayrılmıştır. Bu ciltte, İbni Sina, sağlıklı beslenme ve hastalıklarda beslenmenin önemini vurgulamıştır.

“El-Kanun fi’t-Tıp” adlı eser, tıp alanındaki birçok yeniliği ortaya koymuştur. Bu eser sayesinde, tıp teorisi ve pratiğinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Eser, Orta Çağ Avrupa’sında da büyük bir etki yaratmış ve Batı tıp biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Eserin öne çıkan bazı özellikleri şunlardır:

* **Tıp teorisi ve pratiğinin tüm yönlerini ele alan kapsamlı bir eserdir.**
* **İbni Sina’nın tıp alanındaki derin bilgisini ve deneyimini yansıtmaktadır.**
* **Tıp alanındaki birçok yeniliği ortaya koymaktadır.**
* **Orta Çağ Avrupa’sında da büyük bir etki yaratmıştır.**

“El-Kanun fi’t-Tıp” adlı eser, tıp alanında yazılmış en önemli eserlerden biridir ve günümüzde de tıp öğrencilerinin ve bilim insanlarının ilgisini çekmektedir.

@@@@@@@@@@@@

Harezmi kimdir, bilime katkıları nelerdir?

Harezmi, 780 yılında Harezm’de (bugünkü Özbekistan) doğmuş, 850 yılında Bağdat’ta ölmüş, İslam dünyasının en önemli matematikçilerinden ve bilim adamlarından biridir. Matematik, astronomi, coğrafya, tarih ve dilbilim alanlarında çalışmalarıyla tanınmaktadır.

Harezmi, matematik alanındaki çalışmalarıyla özellikle öne çıkmıştır. Yazdığı “Kitab al-Muhtasar fi Hisab al-Jabr wa’l-Muqabala” adlı eser, cebirin temellerini oluşturan eser olarak kabul edilmektedir. Bu eserde, cebirsel denklemlerin çözümünde kullanılan çeşitli yöntemler anlatılmıştır.

Harezmi, cebirin yanı sıra, aritmetik, trigonometri ve geometri alanlarında da önemli çalışmalar yapmıştır. Yazdığı “Kitab al-Jam’ wa’l-Tafriq fi Hisab al-Hind” adlı eser, Hint rakamlarının İslam dünyasında yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.

Astronomi alanındaki çalışmalarıyla da önemli bir yere sahiptir. Yazdığı “Kitab al-Sindhind” adlı eser, Arap dünyasında en önemli astronomi eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu eserde, Hint astronomisinin temellerini anlatmıştır.

Coğrafya alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının coğrafyasının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Yazdığı “Kitab Surat al-Arz” adlı eser, İslam dünyasında yazılmış ilk coğrafya eserlerinden biridir. Bu eserde, dünya haritası ve çeşitli bölgelerin coğrafi özellikleri anlatılmıştır.

Tarih ve dilbilim alanındaki çalışmalarıyla da İslam biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Yazdığı “Kitab al-Tarihim” adlı eser, İslam dünyasında yazılmış ilk tarih eserlerinden biridir. Bu eserde, İslam öncesi ve sonrası tarihin önemli olayları anlatılmıştır.

Harezmi’nin bilime yaptığı katkılar şu şekilde sıralanabilir:

* **Matematik alanında:**
* Cebirin temellerini atmıştır.
* Hint rakamlarının İslam dünyasında yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.
* **Astronomi alanında:**
* Hint astronomisinin temellerini Arap dünyasına tanıtmıştır.
* **Coğrafya alanında:**
* İslam dünyasında yazılmış ilk coğrafya eserlerinden birini yazmıştır.
* **Tarih ve dilbilim alanında:**
* İslam dünyasında yazılmış ilk tarih ve dilbilim eserlerinden birini yazmıştır.

Harezmi, İslam dünyasının en önemli bilim adamlarından biri olarak kabul edilmektedir. Çalışmaları, Orta Çağ Avrupa’sında da büyük bir etki yaratmış ve Batı biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Harezmi’nin bilime yaptığı en önemli katkılardan biri, cebirin temellerini atmasıdır. Yazdığı “Kitab al-Muhtasar fi Hisab al-Jabr wa’l-Muqabala” adlı eser, cebirsel denklemlerin çözümünde kullanılan çeşitli yöntemler anlatmaktadır. Bu eser, Avrupa’da da büyük bir ilgi görmüş ve Batı’da cebirin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Harezmi’nin bilime yaptığı bir diğer önemli katkı, Hint rakamlarının İslam dünyasında yaygınlaşmasına katkıda bulunmasıdır. Yazdığı “Kitab al-Jam’ wa’l-Tafriq fi Hisab al-Hind” adlı eser, Hint rakamlarının İslam dünyasında yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur. Bu eser sayesinde, Hint rakamları, İslam dünyasında matematik ve astronomi gibi alanlarda kullanılmaya başlanmıştır.

Harezmi’nin bilime yaptığı diğer katkıları arasında, astronomi, coğrafya, tarih ve dilbilim alanındaki çalışmaları yer almaktadır. Bu çalışmalarıyla İslam dünyasının biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

@@@@@@@@@@#

Ali Kuşçu kimdir, bilime katkıları nelerdir?

Ali Kuşçu, 1403 yılında Semerkand’da doğmuş, 16 Aralık 1474 yılında İstanbul’da ölmüş, Timur İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde yaşamış matematikçi, astronom ve dil bilimcidir.

Ali Kuşçu, matematik ve astronomi alanındaki çalışmalarıyla özellikle öne çıkmıştır. Yazdığı “Risale-i Zic-i Uluğ Bey”, “Miftah-ul-Hisab” ve “Şamila” adlı eserler, bu alanlarda yazılmış en önemli eserlerden biri olarak kabul edilmektedir.

“Risale-i Zic-i Uluğ Bey” adlı eser, Uluğ Bey Zici olarak da bilinir. Bu eser, Uluğ Bey’in yaptırdığı rasathanede yapılan gözlemlere dayanarak hazırlanmıştır. Eser, astronomi alanındaki birçok yeniliği ortaya koymaktadır.

“Miftah-ul-Hisab” adlı eser, cebir alanında yazılmış en önemli eserlerden biridir. Eser, cebirsel denklemlerin çözümünde kullanılan çeşitli yöntemleri anlatmaktadır.

“Şamila” adlı eser, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp, felsefe ve dil bilimi gibi çeşitli alanlarda yazılmış eserlerin özetlerini içermektedir.

Ali Kuşçu’nun bilime yaptığı katkılar şu şekilde sıralanabilir:

* **Matematik alanında:**
* Cebir alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Astronomi alanında:**
* Uluğ Bey Zici’ni hazırlamıştır.
* **Dil bilimi alanında:**
* Türkçe ve Arapça dilleri üzerine çalışmalar yapmıştır.

Ali Kuşçu, İslam dünyasının en önemli bilim adamlarından biri olarak kabul edilmektedir. Çalışmaları, Orta Çağ Avrupa’sında da büyük bir etki yaratmış ve Batı biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Ali Kuşçu’nun bilime yaptığı en önemli katkılardan biri, Uluğ Bey Zici’ni hazırlamasıdır. Bu eser, astronomi alanındaki birçok yeniliği ortaya koymaktadır. Eser, Avrupa’da da büyük bir ilgi görmüş ve Batı’da astronominin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Ali Kuşçu’nun bilime yaptığı diğer katkıları arasında, cebir alanındaki çalışmaları ve Türkçe ve Arapça dilleri üzerine yaptığı çalışmalar yer almaktadır. Bu çalışmalarıyla İslam dünyasının biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

@@@@@@@@@

Biruni kimdir, bilime katkıları nelerdir?

Biruni, 973 yılında Harezm’de (bugünkü Özbekistan) doğmuş, 1048 yılında Gazne’de ölmüş, İslam dünyasının en önemli bilim adamlarından biridir. Astronomi, matematik, fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, coğrafya, tarih, dilbilim, dinler tarihi ve felsefe alanlarında çalışmalarıyla tanınmaktadır.

Biruni, astronomi alanındaki çalışmalarıyla özellikle öne çıkmıştır. Dünyanın çapını, bugünkü değere çok yakın olarak hesaplamıştır. Ayrıca, güneş ve ay tutulmalarının nedenlerini açıklamıştır.

Matematik alanındaki çalışmalarıyla da önemli bir yere sahiptir. Cebir, trigonometri, geometri ve astronomi alanında önemli çalışmalar yapmıştır.

Fizik alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Optik, akustik, termodinamik ve mekanik alanında önemli çalışmalar yapmıştır.

Kimya alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Mineraloji, metalurji ve kimya alanında önemli çalışmalar yapmıştır.

Biyoloji alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bitki ve hayvan biyolojisi alanında önemli çalışmalar yapmıştır.

Jeoloji alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Mineraloji, jeoloji ve madencilik alanında önemli çalışmalar yapmıştır.

Coğrafya alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Dünya haritası ve çeşitli bölgelerin coğrafi özellikleri hakkında önemli çalışmalar yapmıştır.

Tarih alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. İslam öncesi ve sonrası tarihin önemli olayları hakkında önemli çalışmalar yapmıştır.

Dilbilim alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Farsça, Arapça, Hintçe ve diğer dillerin gramerini incelemiştir.

Dinler tarihi alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Hinduizm, Budizm ve diğer dinlerin inanç ve ibadetlerini incelemiştir.

Felsefe alanındaki çalışmalarıyla da İslam dünyasının biliminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Felsefenin temel kavramlarını incelemiştir.

Biruni’nin bilime yaptığı katkılar şu şekilde sıralanabilir:

* **Astronomi alanında:**
* Dünyanın çapını, bugünkü değere çok yakın olarak hesaplamıştır.
* Güneş ve ay tutulmalarının nedenlerini açıklamıştır.
* **Matematik alanında:**
* Cebir, trigonometri, geometri ve astronomi alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Fizik alanında:**
* Optik, akustik, termodinamik ve mekanik alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Kimya alanında:**
* Mineraloji, metalurji ve kimya alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Biyoloji alanında:**
* Bitki ve hayvan biyolojisi alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Jeoloji alanında:**
* Mineraloji, jeoloji ve madencilik alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Coğrafya alanında:**
* Dünya haritası ve çeşitli bölgelerin coğrafi özellikleri hakkında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Tarih alanında:**
* İslam öncesi ve sonrası tarihin önemli olayları hakkında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Dilbilim alanında:**
* Farsça, Arapça, Hintçe ve diğer dillerin gramerini incelemiştir.
* **Dinler tarihi alanında:**
* Hinduizm, Budizm ve diğer dinlerin inanç ve ibadetlerini incelemiştir.
* **Felsefe alanında:**
* Felsefenin temel kavramlarını incelemiştir.

Biruni, İslam dünyasının en önemli bilim adamlarından biri olarak kabul edilmektedir. Çalışmaları, Orta Çağ Avrupa’sında da büyük bir etki yaratmış ve Batı biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Biruni’nin bilime yaptığı en önemli katkılardan biri, dünyanın çapını, bugünkü değere çok yakın olarak hesaplamasıdır. Bu hesaplama, astronomi alanındaki önemli bir gelişme olarak kabul edilmektedir.

Biruni’nin bilime yaptığı diğer katkıları arasında, matematik, fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, coğrafya, tarih, dilbilim, dinler tarihi ve felsefe alanındaki çalışmaları yer almaktadır. Bu çalışmalarıyla İslam dünyasının biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

@@@@@@@@@

Mimar Sinan kimdir, bilime katkıları nelerdir?

Mimar Sinan, 1489 yılında Kayseri’nin Ağırnaz köyünde doğmuş, 17 Temmuz 1588 yılında İstanbul’da ölmüş, Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. yüzyılda görev yapmış başmimarı ve inşaat mühendisidir.

Kariyerinde önemli eserler veren ve Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murad dönemlerinde başmimarlık görevini üstlenen Mimar Sinan, yapıtlarıyla geçmişte ve günümüzde dünyaca tanınmıştır. Başyapıtı, “ustalık eserim” olarak tanımladığı, Edirne’deki Selimiye Camii’dir.

Mimar Sinan, bilime yaptığı katkılar şu şekilde sıralanabilir:

* **Mühendislik alanında:**
* Statik sistemler üzerine önemli çalışmalar yapmıştır.
* Akustik alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* Jeoloji alanında önemli çalışmalar yapmıştır.
* **Mimarlık alanında:**
* Osmanlı mimarisinin gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.
* Mimaride yenilikler yapmıştır.

Mimar Sinan, mühendislik alanındaki çalışmalarıyla özellikle öne çıkmıştır. Statik sistemler üzerine yaptığı çalışmalar, Osmanlı mimarisinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca, akustik alanında yaptığı çalışmalar, cami ve diğer dini yapıların akustik özelliklerinin iyileştirilmesine yardımcı olmuştur. Jeoloji alanında yaptığı çalışmalar, yapıların inşasında kullanılacak malzemelerin seçimi ve yer seçimi konusunda önemli bilgiler sağlamıştır.

Mimar Sinan, mimarlık alanındaki çalışmalarıyla da önemli bir yere sahiptir. Osmanlı mimarisinin gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca, mimaride yenilikler yapmıştır. Örneğin, Selimiye Camii’nde kullandığı çifte minare sistemi, Osmanlı mimarisinde ilk kez kullanılmıştır.

Mimar Sinan, bilime yaptığı katkılarıyla, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve İslam dünyasının biliminin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Çalışmaları, günümüzde de mimarlık ve mühendislik alanında önemli bir referans olarak kabul edilmektedir.

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Batıda köle ticaretleri.

Batıda köle ticaretleri.


**Batı’da köle ticareti, Afrika’dan Amerika’ya ve Karayipler’e kölelerin sistematik olarak taşınması ve satılmasıydı.** Bu ticaret, 15. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar sürdü ve milyonlarca Afrikalının yakalanması, köleleştirilmesi ve Amerika kıtasına taşınmasına neden oldu.

**Batı’da köle ticareti, üç ana aşamaya ayrılabilir:**

1. **Yakalama ve köleleştirme:** Afrika’da, köle tüccarları, savaşlar, köle avı ve diğer yollarla Afrikalıları yakalar ve köleleştirirdi. Köleler, genellikle zincirlere bağlanarak ve yüzlerce kilometrelik yürüyüşlere zorlanarak köle pazarlarına götürülürdü.
2. **Kargo ve nakliye:** Köleler, genellikle aşırı kalabalık ve hijyenik olmayan gemilerde, Amerika’ya ve Karayipler’e taşınırdı. Bu yolculuklar, genellikle hastalık ve ölümle sonuçlanırdı.
3. **Amerika’da satış ve çalışma:** Köleler, Amerika’da ve Karayipler’de genellikle çiftliklerde, tarlalarda ve madenlerde çalıştırılırdı. Köleler, genellikle ağır işlerde çalıştırılır ve çok az hakka sahipti.

**Batı’da köle ticareti, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biridir.** Bu ticaret, milyonlarca insanın acı çekmesine ve ölmesine neden oldu ve Afrika’nın gelişimini önemli ölçüde etkiledi.

**Batı’da köle ticaretinin sona ermesi için yapılan birçok çaba oldu.** Bu çabalardan biri, İngiltere’nin 1807 yılında köle ticaretini yasaklamasıydı. Bu yasak, diğer ülkeler tarafından da takip edildi ve 19. yüzyılın sonlarında Batı’da köle ticareti sona erdi.

**Batı’da köle ticaretinin mirası, günümüzde hala hissedilmektedir.** Bu ticaret, Afrika’da ırksal gerilimi ve ayrımcılığın yaygınlaşmasına neden oldu. Ayrıca, köleliğin mirası, Amerika’da ve Karayipler’de devam eden adaletsizlik ve eşitsizlik sorunlarının temelini oluşturmaktadır.

@@@@@@@@#

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Çiçek virüslü battaniyeler.

Çiçek virüslü battaniyeler.


**Çiçek virüslü battaniyeler**, 18. yüzyılda Kuzey Amerika’daki Fransız-Kızılderili Savaşları sırasında, İngilizler tarafından Fransızlara yardım eden Kızılderililere karşı biyolojik silah olarak kullanılmıştır.

İngiliz general Sir Jeffrey Amherst, Fransızlara yardım eden Kızılderilileri zayıflatmak ve yok etmek için bir plan yapmıştır. Bu planın bir parçası olarak, Amherst, çiçek virüslü battaniyeleri Kızılderililere hediye olarak göndermeyi planlamıştır.

Amherst, bu planı 1763 yılında, Ohio Nehri’nde konuşlu bir İngiliz garnizonundaki komutanlardan biri olan John Bouquet’e yazdığı bir mektupta açıklamıştır. Amherst, mektubunda, “Bu Kızılderililere çiçek hastalığı virüsü bulaştıracak battaniyeler gönderebilir misiniz? Bu, onları hastalandırabilecek ve hatta öldürebilecek bir yöntem olacaktır.” demiştir.

Bouquet, Amherst’in isteğini yerine getirmiş ve çiçek virüslü battaniyeleri Kızılderililere göndermiştir. Bu battaniyeler, Kızılderililer arasında hızla yayılan çiçek hastalığı salgınına neden olmuştur.

Çiçek hastalığı salgını, Kızılderililer arasında büyük bir yıkıma neden olmuştur. Bu salgın sonucunda, Kızılderili nüfusunun büyük bir kısmı ölmüştür. Bu salgın, Kızılderililerin Amerika’daki nüfusunu önemli ölçüde azaltmıştır.

Çiçek virüslü battaniyelerin kullanımı, kitlesel biyolojik silah kullanımına bir örnek olarak tarihe geçmiştir. Bu olay, kitlesel biyolojik silahların insanlık için ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteren bir örnektir.

**Çiçek virüslü battaniyelerin kullanımının hukuki boyutu**

Çiçek virüslü battaniyelerin kullanımı, 18. yüzyılda uluslararası hukuk tarafından yasaklanmamıştı. Ancak, günümüzde kitlesel biyolojik silah kullanımı, uluslararası hukuk tarafından yasaklanmıştır.

1972 Biyolojik Silahlar Konvansiyonu, kitlesel biyolojik silahların geliştirilmesini, üretimini, stoklanmasını, depolanmasını ve kullanılmasını yasaklamaktadır. Bu konvansiyon, 1975 yılında 100’den fazla ülke tarafından imzalanmıştır.

Türkiye, 1972 Biyolojik Silahlar Konvansiyonu’na 1975 yılında taraf olmuştur. Bu konvansiyona göre, Türkiye, kitlesel biyolojik silahların geliştirilmesini, üretimini, stoklanmasını, depolanmasını ve kullanılmasını yasaklamaktadır.

Çiçek virüslü battaniyelerin kullanımı, günümüzde uluslararası hukuka aykırı bir eylem olarak kabul edilmektedir.

@@@@@@@@@

 

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Mum tarikatı nedir, Türkiye’deki faaliyetleri ve temsilcileri kimlerdir?

Mum tarikatı nedir, Türkiye’deki faaliyetleri ve temsilcileri kimlerdir?


**Mum tarikatı**, Güney Koreli Moon Sun-myung tarafından kurulan ve **Birleşme Hareketi** olarak da bilinen Yeni Dünya Düzenini savunan bir dinî harekettir. 1954 yılında kurulan hareket, Hristiyanlık, Budizm ve Konfüçyüsçülük gibi çeşitli dinlerden unsurlar içermektedir.

Hareketin temel öğretisi, **Birleşmiş Milletler**’in 1948 yılında kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin temel ilkelerine dayanır. Bu ilkeler arasında barış, sevgi, anlayış ve hoşgörü yer almaktadır. Hareket, bu ilkelerin tüm insanlığın ortak değeri olduğuna inanır.

Hareket, **ailenin kutsallığı**na da büyük önem verir. Hareket, ailenin birleşme ve sevginin temeli olduğuna inanır. Bu nedenle, hareketin üyeleri evlilik ve aile hayatına büyük önem verirler.

Hareket, **toplu düğün** törenleri ile de tanınır. Hareketin düzenlediği toplu düğün törenlerinde, farklı din, dil ve ırktan gelen çiftler evlenirler. Bu törenler, hareketin birliği ve sevginin önemini vurgulamak için düzenlenmektedir.

**Türkiye’de Mum tarikatının faaliyetleri**, 1970’li yıllarda başlamıştır. Hareket, Türkiye’de **Birleşme Hareketi Derneği** adı altında faaliyet göstermektedir. Derneğin merkezi İstanbul’dadır. Derneğin Türkiye genelinde çeşitli şubeleri bulunmaktadır.

Hareketin Türkiye’deki temsilcileri arasında **Moon Sun-myung’un oğlu Moon Hyung-jin** de bulunmaktadır. Moon Hyung-jin, Birleşme Hareketi’nin **Dünya Başkanı**dır. Moon Hyung-jin, Türkiye’yi sık sık ziyaret etmektedir.

**Mum tarikatının Türkiye’deki faaliyetleri**, zaman zaman tartışmalara neden olmuştur. Hareketin, **dini özgürlüğü engellediği**, **müritlerini zorladığı** ve **para topladığı** iddiaları gündeme gelmiştir. Ancak, hareket, bu iddiaları reddetmektedir.

@@@@@@@##

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Siyonizm nedir ve hedefleri nelerdir?

Siyonizm nedir ve hedefleri nelerdir?


Yahudi milliyetçiliğini temel alan ve tarihi İsrail topraklarında bir Yahudi devleti kurmayı amaçlayan bir ideolojik harekettir. Siyonizm, 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da antisemitizme karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır². Siyonizmin hedefleri arasında şunlar sayılabilir:

– Yahudilerin, diasporada yaşadıkları ayrımcılık ve zulümden kurtulmalarını sağlamak.
– Yahudilerin, dini ve kültürel kimliklerini koruyarak bir ulus oluşturmak.
– Yahudilerin, kutsal saydıkları Filistin topraklarında bağımsız ve güvenli bir devlet kurmak.
– Yahudilerin, İsrail devletini savunmak ve geliştirmek için uluslararası alanda destek bulmak.

@@@@@@@@@@@

Siyonizm ne zaman ortaya çıktı?

Siyonizm, 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da Yahudi milliyetçiliği olarak ortaya çıkan bir ideolojik harekettir. Siyonizm terimi, ilk olarak 1890 yılında Avusturyalı Yahudi yayıncı Nathan Birnbaum tarafından kullanılmıştır². Siyonizm, Yahudilerin tarihi İsrail topraklarında bir Yahudi devleti kurmayı amaçlamıştır.

@@@@@@@@

Siyonizmin hedefleri nelerdir?

Siyonizmin hedefleri, Yahudi halkının milli ve kültürel kimliğini korumak, topraklarını yeniden kazanmak ve Yahudi devletini yeniden kurmak olarak özetlenebilir. Siyonizm, 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da antisemitizme karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır². Siyonizm, Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurmayı amaçlamıştır¹. 1948 yılında İsrail devleti kurulduğunda, Siyonistlerin hedefleri gerçekleşmişti. Ancak, Arap dünyası İsrail’in kurulmasını tanımadı ve İsrail-Arap savaşları başladı.

@@@@@@@@

Filistin toprakları neden önemlidir?
Filistin toprakları, Müslümanlar için hem dini hem de siyasi açıdan önemlidir. Dini açıdan, Filistin toprakları, İslam’ın ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı, peygamberlerin makamlarını ve kutsal emanetleri barındırmaktadır. Siyasi açıdan, Filistin toprakları, İsrail’in işgali ve zulmü altında yaşayan Filistin halkının haklarını savunmak için bir mücadele alanıdır. Filistin toprakları, aynı zamanda İslam dünyasının birliği ve dayanışması için bir sembol niteliği taşımaktadır.

@@@@@@@@@

Filistin toprakları hangi ülkeler tarafından işgal ediliyor?

Filistin toprakları, 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan beri İsrail tarafından işgal edilmektedir. İsrail, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi’ni kontrol etmektedir. Bu bölgeler, Filistin Devleti’nin de jure sınırlarını oluşturmaktadır. Filistin toprakları, aynı zamanda Mısır ve Ürdün tarafından da kısmen işgal edilmiştir. Mısır, Gazze Şeridi’nin güney sınırını, Ürdün ise Batı Şeria’nın doğu sınırını yönetmektedir.

@@@@@@@@

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Çanakkale savaşlarında yaşanan ibretlik hikâyeler.

Çanakkale savaşlarında yaşanan ibretlik hikâyeler.


Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın en kanlı ve en kahramanca mücadelelerinden biridir. Bu savaşta Türk askerleri, vatanlarını savunmak için büyük fedakârlıklar göstermiş ve düşmana geçit vermemiştir. Çanakkale Savaşı’nda yaşanan ibretlik hikâyelerden bazıları şunlardır:

– Seyit Onbaşı: Seyit Onbaşı, 18 Mart 1915’te düşman gemilerine karşı savaşan bir topçu eriydi. Topun mermisi bitince, Seyit Onbaşı 215 kiloluk bir mermiyi sırtlayarak topa yerleştirdi ve ateşledi. Bu atışla İngiliz zırhlısı Ocean’ı batırdı. Seyit Onbaşı’nın bu kahramanlığı, Çanakkale Savaşı’nın sembollerinden biri oldu.

– Yahya Çavuş: Yahya Çavuş, 25 Nisan 1915’te Anzakların Gelibolu’ya çıkarma yaptığı gün, Conkbayırı’nda savaşan bir çavuştu. Yahya Çavuş, düşmanın ilerlemesini durdurmak için bir grup askerle birlikte bir siper kazdı. Siperin içinde bir de bayrak dikti. Düşman askerleri, siperi fark edince ateş açtılar. Yahya Çavuş ve arkadaşları, siperde şehit oldular. Fakat bayrak, siperin üzerinde dalgalanmaya devam etti. Bu bayrak, Türk askerlerine moral verdi ve düşmanın geri püskürtülmesinde rol oynadı.

– Anafartalar Kahramanı: Anafartalar Kahramanı, 9-10 Ağustos 1915’te Anafartalar’da savaşan bir Türk askeriydi. Bu asker, düşmanın ilerleyişini durdurmak için tek başına bir makinalı tüfekle ateş açtı. Düşman askerleri, bu tüfeğin arkasında bir bölük olduğunu sanarak geri çekildiler. Fakat bu askerin kim olduğu bilinmiyordu. Bu yüzden ona Anafartalar Kahramanı denildi.

@@@@@@@@@@

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

ELİ KANLI SÖMÜRGE KATİL DEVLETİ FRANSA

ELİ KANLI SÖMÜRGE KATİL DEVLETİ FRANSA

 

Afrika ülkelerinden Fransa’ya karşı baş kaldırılar.

Afrika ülkeleri, Fransa’nın sömürgeci geçmişi ve günümüzdeki ekonomik ve siyasi nüfuzundan dolayı Fransa’ya karşı uzun bir süredir baş kaldırmaktadır. Bu baş kaldırmalar, genellikle Fransız yönetimine karşı direniş, bağımsızlık mücadelesi ve ekonomik bağımsızlık talepleri şeklinde gerçekleşmektedir.

Afrika’da Fransa’ya karşı gerçekleşen en önemli baş kaldırmalardan biri, 1954-1962 yılları arasında süren Cezayir Savaşı’dır. Bu savaş, Cezayir’in Fransa’dan bağımsızlığını kazanması ile sonuçlanmıştır. Cezayir Savaşı, Fransa’nın Afrika’daki sömürge imparatorluğunun sonunu işaret eden önemli bir olaydır.

Fransa’ya karşı gerçekleşen diğer önemli baş kaldırmalardan bazıları şunlardır:

* 1956-1960 yılları arasında süren Tunus ve Fas’ın bağımsızlık mücadeleleri
* 1960-1961 yılları arasında süren Kongo Barış Harekatı
* 1963-1964 yılları arasında süren Birinci Kongo Savaşı
* 1967-1970 yılları arasında süren Biafra Savaşı
* 1977-1978 yılları arasında süren Angola İç Savaşı
* 1980-1987 yılları arasında süren Mozambik İç Savaşı
* 1994-1996 yılları arasında süren Ruanda Soykırımı
* 2011-2012 yılları arasında süren Libya İç Savaşı
* 2012-2015 yılları arasında süren Mali İç Savaşı
* 2013-2014 yılları arasında süren Fildişi Sahili İç Savaşı

Bu baş kaldırmaların çoğu, Fransa’nın askeri müdahaleleri ile bastırılmıştır. Fransa, Afrika’daki nüfuzunu korumak için gerektiğinde askeri güç kullanmaktan çekinmemiştir.

Günümüzde de Afrika ülkeleri, Fransa’ya karşı çeşitli protesto ve eylemler düzenlemektedir. Bu eylemler, genellikle Fransız sömürgeciliğinin mirası, Fransa’nın ekonomik müdahaleleri ve Fransa’nın Afrika’daki siyasi baskıları gibi konulara tepki olarak gerçekleşmektedir.

Fransa’ya karşı gerçekleşen baş kaldırmalar, Afrika’nın Fransa ile olan ilişkilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu baş kaldırmalar, Fransa’nın Afrika’daki nüfuzunu sarsmakta ve Afrika’daki bağımsızlık hareketlerine güç vermektedir.

@@@@@@@@

Fransa’nın tarihte yaptığı soykırımlar.

Fransa, 19. ve 20. yüzyıllarda dünyanın en büyük ikinci sömürge imparatorluğunu kurmuştur¹. Fransız sömürge imparatorluğu, Afrika, Amerika, Asya ve Okyanusya’da birçok topluluğa zulmetmiş, katliam yapmış ve kültürel asimilasyona uğratmıştır. Fransa’nın sömürge ve soykırım tarihinin yaşayan sembolleri arasında şunlar sayılabilir:

– Cezayir: Fransa, 1830-1962 yılları arasında Cezayir’i sömürgeleştirmiş ve yaklaşık 1,5 milyon Cezayirliyi öldürmüştür. Cezayir bağımsızlık savaşı sırasında Fransa, kimyasal silahlar, işkence ve toplu infazlar kullanmıştır.
– Ruanda: Fransa, 1990-1994 yılları arasında Ruanda’da yaşanan soykırımda Hutu yönetimine destek vermiş ve Tutsi azınlığa karşı katliamlara göz yummuştur. Ruanda soykırımında yaklaşık 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu öldürülmüştür.
– Madagaskar: Fransa, 1896-1960 yılları arasında Madagaskar’ı sömürgeleştirmiş ve yerli halka baskı uygulamıştır. 1947-1948 yıllarında Madagaskar bağımsızlık hareketini bastırmak için Fransa, yaklaşık 100 bin Madagaskarlıyı öldürmüştür.

@@@@@@@@@#

Fransa’nın sömürge imparatorluğu hangi ülkelerden oluşuyordu?

Fransa’nın sömürge imparatorluğu, 19. ve 20. yüzyıllarda Afrika, Amerika, Asya ve Okyanusya’da birçok ülkeyi kapsamıştır. Fransa’nın sömürgeleştirdiği ülkelerden bazıları şunlardır:

– Afrika: Cezayir, Gabon, Moritanya, Senegal, Gine, Fildişi Sahili, Kongo, Mali, Madagaskar, Benin, Burkina Faso, Togo, Çad, Nijer, Ruanda, Tunus, Fas, Cibuti, Komorlar, Seyşeller, Ekvator Ginesi, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Lesoto, Gana, Mısır, Sudan, Botsvana, Zimbabve, Zambiya, Uganda, Malavi, Svaziland, Güney Afrika, Namibya, Nijerya, Kenya, Tanzanya.
– Amerika: Kanada, Haiti, Fransız Guyanası, Guadeloupe, Martinik, Saint Pierre ve Miquelon, Saint Martin, Saint Barthélemy, Saint Lucia, Dominika, Grenada, Tobago, Louisiana, Florida, Illinois, Indiana, Ohio, Michigan, Wisconsin, Minnesota, Mississippi, Alabama, Arkansas, Missouri, Iowa, Dakota, Montana, Wyoming, Colorado, Kansas, Nebraska, Oklahoma, New Mexico, Texas, Arizona, Nevada, Utah, Kaliforniya, Oregon, Washington, Idaho.
– Asya: Fransız Hindistanı, Lübnan, Suriye, Vietnam, Laos, Kamboçya, Çin, Hindistan, Sri Lanka, Malezya, Singapur, Tayland, Endonezya, Filipinler, Yemen, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt, Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Nepal, Butan, Myanmar, Tayvan, Japonya, Kore.
– Okyanusya: Fransız Polinezyası, Yeni Kaledonya, Wallis ve Futuna, Clipperton Adası, Yeni Zelanda, Avustralya, Vanuatu, Fiji, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Kiribati, Tuvalu, Nauru, Marshall Adaları, Mikronezya, Palau, Samoa, Tonga, Niue, Cook Adaları.

@@@@@@@@

Hangi ülkeler Fransızların sömürgesi olmadı?

Fransızların sömürgesi olmadı ülkeler, dünyanın farklı bölgelerinde bulunmaktadır. Örneğin, Avrupa’da Fransa’nın sömürgeleştiremediği ülkeler arasında İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Portekiz, İsveç, Norveç, Danimarka, İrlanda, İzlanda, Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çekya, Slovakya, Macaristan, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna, Belarus, Rusya, Türkiye, Kıbrıs, Malta, Andorra, Lihtenştayn, Lüksemburg, Belçika, Hollanda, İsviçre, Vatikan, Monako, San Marino gibi ülkeler sayılabilir.

Fransa’nın sömürgeleştiremediği diğer kıtalardaki ülkeler ise şunlardır:

– Asya: Afganistan, Bangladeş, Bhutan, Brunei, Çin, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, Hindistan, Irak, İran, İsrail, Japonya, Kamboçya, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Kuveyt, Laos, Lübnan, Maldivler, Moğolistan, Myanmar, Nepal, Özbekistan, Pakistan, Suudi Arabistan, Suriye, Tacikistan, Tayland, Türkmenistan, Umman, Ürdün, Vietnam, Yemen.
– Afrika: Angola, Botsvana, Burundi, Cezayir, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Fas, Gambiya, Gana, Gine-Bissau, Güney Afrika, Güney Sudan, Kenya, Lesoto, Liberya, Libya, Malavi, Mali, Moritanya, Mozambik, Namibya, Nijer, Nijerya, Ruanda, Somali, Sudan, Svaziland, Tanzanya, Tunus, Uganda, Zambiya, Zimbabve.
– Amerika: ABD, Arjantin, Bahamalar, Barbados, Belize, Bolivya, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Ekvador, El Salvador, Grenada, Guatemala, Guyana, Honduras, Jamaika, Kanada, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Saint Kitts ve Nevis, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Surinam, Trinidad ve Tobago, Uruguay, Venezuela.
– Okyanusya: Avustralya, Fiji, Kiribati, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Palau, Papua Yeni Gine, Samoa, Solomon Adaları, Tonga, Tuvalu, Vanuatu.

@@@@@@@@

Hangi ülkeler Fransızların en uzun süreli sömürgesi oldu?

Fransızların en uzun süreli sömürgesi olan ülkeler, Fransa’nın 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar sürdürdüğü birinci ve ikinci sömürge imparatorlukları arasında değişiklik göstermiştir¹. Genel olarak, Fransa’nın en uzun süreli sömürgeleri şunlardır:

– Kanada: Fransa, 1534’te Jacques Cartier’in keşfinden sonra Kanada’yı sömürgeleştirmeye başlamıştır. Fransa, 1763’te Yedi Yıl Savaşları’nın sonunda Kanada’nın büyük bir bölümünü İngiltere’ye bırakmak zorunda kalmıştır². Fransa’nın Kanada’daki sömürge dönemi yaklaşık 229 yıl sürmüştür.
– Cezayir: Fransa, 1830’da Cezayir’i işgal etmiş ve 1962’de Cezayir’in bağımsızlığını tanımıştır. Fransa’nın Cezayir’deki sömürge dönemi yaklaşık 132 yıl sürmüştür.
– Senegal: Fransa, 1659’da Senegal’in Saint-Louis kentini kurmuş ve 1960’ta Senegal’in bağımsızlığını tanımıştır³. Fransa’nın Senegal’deki sömürge dönemi yaklaşık 301 yıl sürmüştür.
– Vietnam: Fransa, 1858’de Vietnam’ı işgal etmeye başlamış ve 1954’te Cenevre Anlaşması ile Vietnam’ın bağımsızlığını kabul etmiştir³. Fransa’nın Vietnam’daki sömürge dönemi yaklaşık 96 yıl sürmüştür.

@@@@@@@@@

Hangi ülkeler Fransızların en kısa süreli sömürgesi oldu?

Fransızların en kısa süreli sömürgesi olan ülkeler, genellikle Fransa’nın I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasında işgal ettiği veya geçici olarak yönettiği ülkelerdir. Bu ülkelerden bazıları şunlardır:

– Belçika: Fransa, 1795’te Belçika’yı işgal etmiş ve 1815’te Viyana Kongresi ile Belçika’nın bağımsızlığını tanımıştır. Fransa’nın Belçika’daki sömürge dönemi yaklaşık 20 yıl sürmüştür.
– Suriye: Fransa, 1920’de Suriye’yi işgal etmiş ve 1946’da Suriye’nin bağımsızlığını tanımıştır³. Fransa’nın Suriye’deki sömürge dönemi yaklaşık 26 yıl sürmüştür.
– Lübnan: Fransa, 1920’de Lübnan’ı işgal etmiş ve 1943’te Lübnan’ın bağımsızlığını tanımıştır³. Fransa’nın Lübnan’daki sömürge dönemi yaklaşık 23 yıl sürmüştür.
– Tunus: Fransa, 1881’de Tunus’u işgal etmiş ve 1956’da Tunus’un bağımsızlığını tanımıştır. Fransa’nın Tunus’taki sömürge dönemi yaklaşık 75 yıl sürmüştür.

@@@@@@@@

Daha geniş bilgi için bakınız:

https://tesbitler.com/index.php?s=Fransa

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

İLAÇ Firmaları.

İLAÇ Firmaları.

 

İlaç Firmaları için en iyi hasta, olmayan ve ölmeyen hastadır, sözü.

“İlaç firmalarına en iyi hasta, olmayan ve ölmeyen hastadır” sözü, ilaç firmalarının kâr odaklı bir anlayışa sahip olduğunu ve hastaların sağlığından ziyade, ilaç satışlarından elde ettikleri kârın önemsendiğini ifade eden bir sözdür. Bu söz, ilaç firmalarının hastaları iyileştirmekten ziyade, hastalıkları devam ettirmeye yönelik ilaç geliştirmeye odaklandığına dair bir eleştiridir.

Bu söz, ilk olarak 1960’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanıldığı bilinmektedir. Söz, o dönemde ilaç firmalarının antibiyotiklerin aşırı kullanımının yol açtığı antibiyotik direnci sorunundan sorumlu tutulduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır. İlaç firmaları, antibiyotiklerin uzun süreli ve gereksiz kullanımının yol açtığı antibiyotik direncinin farkında olduklarını ancak bu sorunun, hastaların ilaçlara erişimini kısıtlayarak çözülemeyeceğini savunmuşlardır.

Bu söz, günümüzde de ilaç firmalarına yönelik eleştirilerde sıklıkla kullanılmaktadır. İlaç firmalarının, hastaların sağlığını iyileştirmek yerine, ilaç satışlarından elde ettikleri kârın önemsendiğinin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.

Bu sözün doğruluk payı olduğu söylenebilir. İlaç firmaları, kâr odaklı bir anlayışa sahip oldukları için, hastaların sağlığını iyileştirmekten ziyade, ilaç satışlarından elde ettikleri kârın önemsendiği söylenebilir. Ancak bu sözün, ilaç firmalarının tümünü kapsadığını söylemek doğru değildir. İlaç firmaları arasında, hastaların sağlığını iyileştirmeyi öncelikli olarak gören firmalar da bulunmaktadır.

İlaç firmalarının kâr odaklı bir anlayışa sahip olmasının, hastaların sağlığını olumsuz etkilediğini söylemek mümkündür. İlaç firmaları, hastalıkları devam ettirmeye yönelik ilaç geliştirmeye odaklandıkları için, hastaların iyileşme şansı azalmaktadır. Ayrıca, ilaç firmalarının aşırı reklam ve pazarlama faaliyetleri, hastaların gereksiz yere ilaç kullanmalarına neden olmaktadır.

İlaç firmalarının kâr odaklı anlayışını değiştirmek için, hastaların sağlığını öncelikli olarak gören politikaların uygulanması gerekmektedir. İlaç firmalarının reklam ve pazarlama faaliyetlerinin kısıtlanması, ilaçların erişilebilirliğinin artırılması ve ilaçların etkinliğinin ve güvenliğinin daha sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gibi önlemler, ilaç firmalarının kâr odaklı anlayışını değiştirmeye yardımcı olabilir.

@@@@@@@@@#

İlaç Firmaları için en iyi hasta, olmayan ve ölmeyen hastadır, sözünün uygulamadaki örnekleri nelerdir?

İlaç firmaları için en iyi hasta, olmayan ve ölmeyen hastadır sözünün uygulamadaki örnekleri şunlardır:

* **İlaç firmalarının, kronik hastalıkları tedavi eden ilaçlar geliştirmeye odaklanmaları:** İlaç firmaları, kronik hastalıkları tedavi eden ilaçlar geliştirerek, hastaların hayat boyu ilaç kullanmasını sağlayarak karlarını artırabilirler. Örneğin, diyabet, kanser ve kalp hastalığı gibi kronik hastalıklar için geliştirilen ilaçlar, hastaların yaşam kalitesini iyileştirmekle birlikte, ilaç firmalarına önemli bir gelir kaynağı sağlamaktadır.
* **İlaç firmalarının, aşırı reklam ve pazarlama faaliyetleri: ** İlaç firmaları, aşırı reklam ve pazarlama faaliyetleri ile hastaları gereksiz yere ilaç kullanmaya teşvik ederek karlarını artırabilirler. Örneğin, ağrı kesiciler, antibiyotik ve antidepresanlar gibi ilaçlar, gereksiz yere ve uzun süreli kullanıldığında, istenmeyen yan etkilere neden olabilir.
* **İlaç firmalarının, ilaçların etkinliğinin ve güvenliğinin yetersiz denetimi: ** İlaç firmaları, ilaçların etkinliğinin ve güvenliğinin yetersiz denetiminden yararlanarak, etkisiz veya güvenli olmayan ilaçları pazarlayarak karlarını artırabilirler. Örneğin, son yıllarda piyasaya sürülen birçok ilaç, daha sonra istenmeyen yan etkileri nedeniyle geri çekilmiştir.

Bu örnekler, ilaç firmalarının kâr odaklı bir anlayışa sahip olduğunu ve hastaların sağlığından ziyade, ilaç satışlarından elde ettikleri kârın önemsendiğini göstermektedir.

İlaç firmalarının kâr odaklı anlayışını değiştirmek için, hastaların sağlığını öncelikli olarak gören politikaların uygulanması gerekmektedir. Bu politikalar, ilaç firmalarının reklam ve pazarlama faaliyetlerinin kısıtlanması, ilaçların erişilebilirliğinin artırılması ve ilaçların etkinliğinin ve güvenliğinin daha sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gibi önlemleri içerebilir.

 

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Dünyada bombalanıp harabeye dönmüş ülkeler ve son durumları.

Dünyada bombalanıp harabeye dönmüş ülkeler ve son durumları.


Dünyada bombalanıp harabeye dönmüş birçok ülke bulunmaktadır. Bu ülkelerden bazıları şunlardır:

* **Suriye:** Suriye, 2011 yılında başlayan iç savaş nedeniyle dünyanın en yıkık ülkelerinden biridir. Savaş, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına ve yerinden edilmesine neden olmuştur. Savaşın yıkıcı etkileri, ülkenin altyapısını, ekonomisini ve sosyal dokusunu derinden etkilemiştir.
*Suriye, 2011’den beri devam eden iç savaş nedeniyle büyük acı çekiyor. Savaşta 600 binden fazla insan hayatını kaybetti, 13 milyon insan yerinden edildi. Şam, Halep, Humus ve İdlib gibi şehirler bombalarla tahrip edildi. Suriye’nin ekonomisi, yaptırımlar, hiperenflasyon ve gıda kıtlığı nedeniyle çöktü.

* **Irak:** Irak, 2003 yılında ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri tarafından işgal edilmesinin ardından yıllarca süren şiddet ve çatışmalara sahne olmuştur. Savaş, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına ve yerinden edilmesine neden olmuştur. Savaşın yıkıcı etkileri, ülkenin altyapısını, ekonomisini ve sosyal dokusunu derinden etkilemiştir.

* **Yemen:** Yemen, 2015 yılında başlayan iç savaş nedeniyle dünyanın en yoksul ve en istikrarsız ülkelerinden biri haline gelmiştir. Savaş, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına ve yerinden edilmesine neden olmuştur. Savaşın yıkıcı etkileri, ülkenin altyapısını, ekonomisini ve sosyal dokusunu derinden etkilemiştir.

Yemen, 2015’ten beri devam eden iç savaş ve Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun saldırıları nedeniyle dünyanın en büyük insani krizini yaşıyor. Savaşta 230 binden fazla insan öldü, 24 milyon insan insani yardıma muhtaç. Sana, Aden, Taiz ve Hudeyde gibi şehirler harabeye döndü. Yemen’in ekonomisi, enflasyon, akaryakıt sıkıntısı ve sağlık sisteminin çökmesi nedeniyle iflas etti.

* **Lübnan:** Lübnan, 1975-1990 yılları arasında süren iç savaş nedeniyle ağır hasar görmüştür. Savaş, yüz binlerce insanın ölümüne, yaralanmasına ve yerinden edilmesine neden olmuştur. Savaşın yıkıcı etkileri, ülkenin altyapısını, ekonomisini ve sosyal dokusunu derinden etkilemiştir.

* **Filistin:** Filistin, İsrail ile olan çatışmalar nedeniyle uzun yıllardır yıkıma ve şiddete maruz kalmaktadır. Filistinlilerin yaşadıkları topraklarda sık sık bombalama ve çatışmalar yaşanmaktadır. Bu durum, Filistinlilerin yaşam koşullarını ve güvenliğini olumsuz etkilemektedir.

*Ukrayna**: Rusya’nın işgali altında olan Ukrayna, bir ayda büyük yıkıma uğradı. Kiev, Harkov ve Donetsk gibi şehirlerde binalar, altyapı ve siviller ağır hasar gördü. Ukrayna’nın ekonomisi, enerji krizi, enflasyon ve üretim kaybı nedeniyle büyük darbe aldı.

Bu ülkelerdeki bombalama faaliyetleri, sivil kayıplara ve altyapı hasarlarına yol açmanın yanı sıra, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı da tetiklemektedir. Bu durum, bölgenin ve dünyanın genel güvenliğini tehdit etmektedir.

Bombalama faaliyetlerinin son durumu, her ülkenin kendine özgü koşullarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ancak, genel olarak bakıldığında, bu faaliyetlerin devam ettiği ve yıkıcı etkilerinin sürdüğü söylenebilir.

@@@@@@@@@

Suriye’nin iç savaşı neden başladı?

Suriye’nin iç savaşı, 2011 yılında Arap Baharı’nın etkisiyle ülkede demokrasi talep eden barışçıl gösterilerin başlamasıyla ortaya çıktı. Ancak Suriye rejimi, göstericilere şiddetle karşılık verdi ve bunun sonucunda silahlı muhalefet grupları oluştu. Suriye’de uzun süredir devam eden baskıcı yönetim, mezhepçilik, yolsuzluk, işsizlik ve sosyal eşitsizlik gibi sorunlar da iç savaşın nedenleri arasında sayılabilir.

Suriye’deki iç savaş 10 yıldan fazla sürdü ve 600 binden fazla insanın ölümüne, 13 milyon insanın yerinden edilmesine ve ülkenin büyük ölçüde harap olmasına neden oldu. Suriye’deki iç savaşa birçok bölgesel ve küresel güç de müdahil oldu ve çatışmanın çözümü için birçok girişimde bulunuldu. Ancak bugüne kadar hiçbir girişim kalıcı bir barış sağlayamadı.

@@@@@@@@@@

Suriye’deki iç savaşın son durumu nedir?

– Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, 10 yıldan fazla sürdü ve 600 binden fazla insanın ölümüne, 13 milyon insanın yerinden edilmesine ve ülkenin büyük ölçüde harap olmasına neden oldu.
– Ülke fiilen bölünmüş durumda. Rejim, Rusya ve İran’ın desteğiyle ülkenin büyük kentlerinde kontrolü yeniden ele geçirdi³. Muhalifler ise Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu ve ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunda varlıklarını sürdürüyor.
– Suriye’deki iç savaşa birçok bölgesel ve küresel güç de müdahil oldu ve çatışmanın çözümü için birçok girişimde bulunuldu. Ancak bugüne kadar hiçbir girişim kalıcı bir barış sağlayamadı.
– Suriye’de insani durum da çok kötü. Savaş, yaptırımlar, enflasyon, gıda kıtlığı, sağlık sisteminin çökmesi ve Covid-19 salgını nedeniyle milyonlarca insan hayatta kalmak için mücadele ediyor.

@@@@@@@@@@

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Sırasıyla gelen peygamberler kimlerdir?

Sırasıyla gelen peygamberler kimlerdir?


İslam inancına göre, sırasıyla gelen peygamberler şunlardır:

* Adem
* İdris
* Nuh
* Hud
* Salih
* İbrahim
* Lut
* İsmail
* İshak
* Yakub
* Yusuf
* Eyüp
* Şuayb
* Musa
* Harun
* Zulkifli
* Davud
* Süleyman
* İlyas
* Elyesa
* Yunus
* Zekeriya
* Yahya
* İsa
* Muhammed

Bu peygamberlerin hepsi, Allah’ın insanlara gönderdiği elçilerdir. Onlar, Allah’ın emirlerini insanlara tebliğ etmek ve insanları doğru yola iletmekle görevlendirilmişlerdir.

Bu peygamberlerin arasında, ulu’l-azm peygamberler olarak adlandırılan dört peygamber vardır. Bunlar, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Muhammed’dir. Ulu’l-azm peygamberler, Allah tarafından özel görevlerle görevlendirilmiş peygamberlerdir.

Peygamberlerin gönderilme amacı, insanları doğru yola iletmek ve onları Allah’a kulluğa çağırmaktır. Peygamberler, insanlara Allah’ın emirlerini ve yasaklarını bildirmişlerdir. Ayrıca, insanları iyiliğe ve doğruluğa yönlendirmeye çalışmışlardır.

Peygamberlerin gönderilmesi, insanlığın kurtuluşu için gereklidir. Peygamberler, insanlara Allah’ın yolunu göstererek, onların kurtuluşuna vesile olmuşlardır.

 

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

Cumhurbaşkanının, adil bir dünya mümkün ama Abd ile değil, sözü.

Cumhurbaşkanının, adil bir dünya mümkün ama Abd ile değil, sözü.


Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Aralık 2023 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 75. yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada, “Adil bir dünya mümkün ama ABD ile değil” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, konuşmasında, insan hakları ihlallerinin her geçen gün arttığını, bu ihlallerin en başında da İsrail’in Filistinlilere yönelik zulmünün geldiğini belirtti. Erdoğan, ABD’nin İsrail’e verdiği desteğin bu zulme göz yummak anlamına geldiğini ifade ederek, “Adil bir dünya mümkün ama ABD ile değil. Çünkü Amerika, İsrail’in yanında parasıyla, bütün silah mühimmatıyla yer alıyor” dedi.

Erdoğan’ın bu sözleri, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde gerginliğe neden oldu. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Erdoğan’ın sözlerini “kabul edilemez” olarak nitelendirdi ve “Türkiye’yi, İsrail ile diyalog ve işbirliğine devam etmeye çağırıyoruz” açıklamasında bulundu.

Erdoğan’ın sözlerinin ardından Türkiye’de de tartışmalar yaşandı. Bazı kesimler, Erdoğan’ın sözlerini destekleyerek, ABD’nin uluslararası hukuktan saptığını ve bu nedenle eleştirilmeye hakkı olduğunu savundu. Bazı kesimler ise Erdoğan’ın sözlerinin Türkiye’nin dış politikasına zarar vereceğini ve ABD ile ilişkileri gerginleştireceğini ifade etti.

Erdoğan’ın sözlerinin ne anlama geldiği ve Türkiye’nin dış politikasına nasıl bir etkisi olacağı önümüzdeki günlerde daha net ortaya çıkacak. Ancak Erdoğan’ın bu sözleri, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olabileceğine işaret ediyor.

 

Loading

No ResponsesAralık 11th, 2023

ZALİM VE MAZLUM

ZALİM VE MAZLUM

 

Yahudi’in Geçmişten günümüze Zulmü iki sebepledir.

Biri, Gen ve yapısından kaynaklanan,
Diğeri, psikolojisini bozucu zulme mâruz kalması.


*******
Gazzeschwitz. Yahudi toplama kampı.
Gazzeschwitz, Nazi Almanyası’nın Yahudi soykırımı sırasında kurduğu toplama kamplarından birinin adıdır. Bu kamp, Polonya’nın güneyinde, Oświęcim şehri yakınlarında bulunmaktadır. Gazzeschwitz, aslında Auschwitz-Birkenau olarak bilinen iki kampın ortak adıdır. Burada yaklaşık 1,1 milyon insan, çoğunlukla Yahudiler, gaz odalarında veya başka yollarla öldürülmüştür.

Gazzeschwitz, tarihin en korkunç ve acımasız olaylarından birinin sembolü haline gelmiştir. Bugün, Gazzeschwitz, Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiş bir müzedir. Burada, kurbanların anısına çeşitli anıtlar, sergiler ve eğitim programları bulunmaktadır.

@@@@@@@@

Gazzeschwitz’de ne tür işkenceler yapıldı?

Gazzeschwitz’de yapılan işkenceler, insanlık tarihinin en vahşi ve acımasız örneklerinden bazılarıdır. Burada mahkumlar, açlık, hastalık, soğuk, dayak, kötü muamele, zorla çalıştırma, tıbbi deneyler ve gaz odaları gibi çeşitli yöntemlerle öldürülmüş veya ölüme terk edilmiştir. Bazı işkence yöntemleri şunlardır:

– **Gaz odaları**: Mahkumlar, banyo yapacakları veya yemek alacakları bahanesiyle gaz odalarına götürülür ve burada zehirli gazlarla boğulurlardı. Bu yöntem, çok sayıda insanı hızlı ve ucuz bir şekilde öldürmek için kullanılırdı.
– **Tıbbi deneyler**: Mahkumlar, Nazi doktorlar tarafından çeşitli deneylere tabi tutulur ve bunlar genellikle ölümcül veya sakat bırakıcı sonuçlar doğururdu. Deneylerin konuları arasında ikizler, cüceler, hamile kadınlar, engelliler, çocuklar ve hastalar vardı. Deneylerin amaçları arasında ırkçı ideolojiyi desteklemek, savaş yaralanmalarını tedavi etmek, doğurganlığı artırmak ve yeni ilaçlar veya aşılar geliştirmek vardı.
– **Yahudi kızağı**: Bu, Engizisyon döneminde icat edilen bir işkence aletiydi. Piramit şeklindeki bir kızağın üzerine oturtulan kurban, iplerle sabitlenir ve kendi ağırlığıyla kızağa geçerdi. Bu işkence, kurbanı aşağılamak ve acı çektirmek için kullanılırdı.
– **Füze saldırısı**: Bu, Gazzeschwitz’in kapatıldıktan sonra yaşadığı bir olaydı. 2022 yılında, Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışma sırasında, cezaevine bir füze saldırısı düzenlendi ve burada tutulan 40 esir asker hayatını kaybetti.

Gazzeschwitz’de yapılan işkenceler, insan hakları ihlallerinin ve soykırımın en trajik örneklerinden biridir. Bu nedenle, bu kampın tarihi ve anlamı, gelecek nesillere aktarılmak ve unutulmamak üzere korunmalıdır.

@@@@@@@

Başka toplama kampları var mıydı?

Evet, Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde Almanya’da ve işgal edilen bölgelerde, çok sayıda toplama kampı kurulmuştur. Bu kamplar, amaçları, idari yapıları ve mahkum profillerine göre çeşitli kategorilere ayrılmaktadır¹. Bazı başlıca toplama kampları şunlardır:

– **Dachau**: Nazi rejiminin ilk toplama kampıdır. 1933 yılında kurulmuş ve siyasi muhalifler, Yahudiler, Çingeneler, eşcinseller, suçlular ve savaş esirleri gibi binlerce insanı barındırmıştır. Burada mahkumlar zorla çalıştırılmış, işkence görmüş ve öldürülmüştür².
– **Auschwitz-Birkenau**: Nazi toplama kamplarının en büyük ve en ünlüsüdür. Polonya’nın güneyinde, Oświęcim şehri yakınlarında bulunmaktadır. Burada yaklaşık 1,1 milyon insan, çoğunlukla Yahudiler, gaz odalarında veya başka yollarla öldürülmüştür³. Bu kamp, Yahudi Soykırımı’nın sembolü haline gelmiştir.
– **Bergen-Belsen**: Almanya’nın kuzeyinde, Hannover yakınlarında bulunan bir toplama kampıdır. Burada mahkumlar, açlık, hastalık ve kötü hijyen koşulları nedeniyle ölmüştür. Burada ölenler arasında ünlü Yahudi kızı Anne Frank da vardır.
– **Jasenovac**: Hırvatistan’da, Sava Nehri kıyısında bulunan bir toplama kampıdır. Burada Sırp, Yahudi, Roman ve Hırvat muhalifler, Ustaşa adlı faşist bir örgüt tarafından katledilmiştir. Burada ölenlerin sayısı tam olarak bilinmemektedir, ancak 80.000 ile 100.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

@@@@@@@@@

Dachau kampında neler yaşandı?

Dachau kampı, Nazi Almanyası’nın kurduğu ilk toplama kampıdır. Burada siyasi muhalifler, Yahudiler, Çingeneler, eşcinseller, suçlular ve savaş esirleri gibi binlerce insan zorla çalıştırılmış, işkence görmüş ve öldürülmüştür1. Dachau kampında yaşanan bazı olaylar şunlardır:

Kampın açılışı: Kamp, 22 Mart 1933’te yaklaşık 200 mahkûmun Stadelheim Hapishanesi’nden nakledilmesiyle açıldı. Kampın komutanı olarak Theodor Eicke atandı. Eicke, kampın disiplin, güvenlik ve ceza kurallarını belirledi ve diğer kamplara da model oldu1.
Tıbbi deneyler: Kamp, Nazi doktorlar tarafından çeşitli tıbbi deneylerin yapıldığı bir yerdi. Deneylerin konuları arasında sıtma, tifüs, sarılık, tüberküloz, soğuk, yükseklik, kan nakli, sterilizasyon, zehirler ve ilaçlar vardı. Deneyler, kurbanlara büyük acılar ve ölümler neden oldu.
Ölüm yürüyüşü: Kamp, 29 Nisan 1945’te Amerikan askerleri tarafından kurtarıldı. Ancak, kurtuluştan önce, 26 Nisan’da, kampın yaklaşık 7.000 mahkûmu, SS subayları tarafından silah zoruyla yürütüldü. Bu yürüyüşe katılanların çoğu, açlık, susuzluk, hastalık, yorgunluk veya vurularak öldü.
Kurtuluş: Kamp, 29 Nisan 1945’te Amerikan 42. Piyade Tümeni ve 45. Piyade Tümeni tarafından kurtarıldı. Amerikan askerleri, kampın içinde ve dışında binlerce cesetle karşılaştı. Kampın mahkûmları, Amerikan askerlerini coşkuyla karşıladı. Amerikan askerleri, kampın SS personelini tutukladı ve bazılarını kurbanların öfkesine terk etti.
Dachau kampı, Nazi zulmünün ve insanlık suçlarının en korkunç örneklerinden biridir. Bugün, kamp, bir anıt-müze olarak hizmet vermektedir. Burada, kurbanların anısına çeşitli anıtlar, sergiler ve eğitim programları bulunmaktadır.

@@@@@@@@@

Neden Yahudiler hedef alındı?

Yahudiler, Nazi Almanyası’nın hedef aldığı birçok azınlık grubundan biriydi. Naziler, Yahudileri, Alman ekonomisinin çöküşünden, I. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden ve Rusya’daki Bolşevik devriminden sorumlu tutuyorlardı. Ayrıca, Yahudileri, saf Alman ırkını tehdit eden, ahlaksız, hain ve komplocu bir topluluk olarak görüyorlardı.

Naziler, Yahudileri toplumdan dışlamak ve yok etmek için çeşitli yasalar, kampanyalar ve planlar uyguladılar. Bunların arasında, Yahudilerin vatandaşlık haklarını kısıtlayan Nürnberg Yasaları, Yahudilerin işyerlerine ve evlerine saldırılan Kristal Gece, Yahudileri gettolara ve toplama kamplarına gönderen Son Çözüm ve Yahudileri gaz odalarında veya başka yollarla öldüren Holokost sayılabilir.

Yahudiler, tarihte birçok kez zulüm ve ayrımcılığa maruz kalmış bir toplumdur. Ancak, Nazi Almanyası’nın Yahudilere yönelik soykırımı, insanlık tarihinin en korkunç ve acımasız olaylarından biridir. Bu nedenle, bu olayın tarihi ve anlamı, gelecek nesillere aktarılmak ve unutulmamak üzere korunmalıdır.

@@@@@@@

 

Loading

No ResponsesAralık 10th, 2023

TARİHİ DEĞİŞTİREN ŞAHSİYETLER

TARİHİ DEĞİŞTİREN ŞAHSİYETLER

 

Tarihte ibretlik düşündüren ölümler


Tarih boyunca, birçok ibretlik ve düşündürücü ölüm yaşanmıştır. Bu ölümler, genellikle insanların güç, zenginlik ve şöhrete olan tutkularının boşluğunu ve ölüm karşısındaki eşitliğini hatırlatır.

**İşte tarihte yaşanmış bazı ibretlik ve düşündürücü ölümler:**

* **Nero (54-68):** Roma İmparatoru Nero, gaddarlığı ve vahşetiyle tanınan bir hükümdardı. 68 yılında, halk ayaklanması sonucunda tahttan indirildi ve öldürüldü. Nero’nun ölümü, bir tiranın sonunu ve halkın gücünü temsil eder.
* **Aleksander Büyük (356-323):** Dünyayı fethetmeyi başaran Makedonya Kralı Büyük İskender, 323 yılında henüz 32 yaşındayken, Babil’de gizemli bir şekilde öldü. İskender’in ölümü, gençliğinin ve başarısının boşluğunu ve ölüm karşısındaki eşitliğini hatırlatır.
* **Çin İmparatoru Qin Shi Huang (259-210):** Çin’i birleştiren ve Çin Seddi’ni inşa eden Qin Shi Huang, 210 yılında ölüm döşeğindeyken, ölümsüzlük iksirini bulmak için bir sefere çıktı. Bu sefer sırasında, yolda öldü. Qin Shi Huang’ın ölümü, ölümsüzlük arayışındaki boşluğu ve ölüm karşısındaki çaresizliği temsil eder.
* **Fransız Kralı XIV. Louis (1638-1715):** “Güneş Kralı” olarak bilinen XIV. Louis, Fransa’nın en uzun süre tahtta kalan hükümdarıydı. 1715 yılında, 77 yaşındayken, veba salgınından öldü. XIV. Louis’in ölümü, ölüm karşısındaki eşitliği ve hiçbir insanın ölümden kaçamayacağını hatırlatır.
* **Amerikan Başkanı Abraham Lincoln (1809-1865):** Amerikan İç Savaşı’nı kazanan ve köleliği kaldıran Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Abraham Lincoln, 1865 yılında, suikast sonucu öldürüldü. Lincoln’ün ölümü, bir özgürlük kahramanının kaybını ve ölüm karşısındaki adaletsizliği temsil eder.

Bu ölümler, tarih boyunca yaşamış insanların ortak deneyimlerini yansıtır. Bu ölümler, bize hayatımızı anlamlı bir şekilde yaşamanın ve ölüm karşısında hazır olmanın önemini hatırlatır.

@@@@@@@

Tarihte ibretlik düşündüren doğumlar

Tarih boyunca, birçok ibretlik ve düşündürücü doğum yaşanmıştır. Bu doğumlar, genellikle insanların mucizevi doğasını ve hayatın kırılganlığını hatırlatır.

**İşte tarihte yaşanmış bazı ibretlik ve düşündürücü doğumlar:**

* **Hz. İsa (MÖ 0-MS 30):** Hristiyanlıktaki en önemli figürlerden biri olan Hz. İsa, bir bakire olan Meryem Ana’dan mucizevi bir şekilde doğdu. Hz. İsa’nın doğumu, Tanrı’nın insanlığa olan sevgisini ve merhametini temsil eder.
* **Hz. Muhammed (570-632):** İslam dininin kurucusu olan Hz. Muhammed, Mekke’de fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Hz. Muhammed’in doğumu, İslam dininin doğuşunu ve dünyanın değişmesini temsil eder.
* **Siddhartha Gautama (MÖ 563-483):** Budizm dininin kurucusu olan Siddhartha Gautama, zengin bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ancak, dünyanın acılarını gördükten sonra, kendini gerçeği bulmaya adadı. Siddhartha Gautama’nın doğumu, Budizm dininin doğuşunu ve dünyanın değişmesini temsil eder.
* **Leonardo da Vinci (1452-1519):** Rönesans döneminin en büyük sanatçılarından biri olan Leonardo da Vinci, İtalya’da fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Leonardo da Vinci’nin doğumu, Rönesans döneminin doğuşunu ve dünyanın değişmesini temsil eder.
* **Albert Einstein (1879-1955):** Modern fiziğin kurucularından biri olan Albert Einstein, Almanya’da orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Albert Einstein’ın doğumu, modern fiziğin doğuşunu ve dünyanın değişmesini temsil eder.

Bu doğumlar, tarih boyunca yaşamış insanların ortak deneyimlerini yansıtır. Bu doğumlar, bize hayatın mucizevi doğasını ve hayatın kırılganlığını hatırlatır.

**İşte tarihte yaşanmış bazı diğer ibretlik ve düşündürücü doğumlar:**

* **İngiliz Kralı I. Charles (1600-1649):** 1649 yılında, İngiliz İç Savaşı sırasında, idam edilen İngiliz Kralı I. Charles, bir kraliyet ailesinin çocuğu olarak doğdu. I. Charles’ın doğumu, İngiliz monarşisinin yükselişini ve çöküşünü temsil eder.
* **Amerikan Başkanı Abraham Lincoln (1809-1865):** 1865 yılında, suikast sonucu öldürülen Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Abraham Lincoln, fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Lincoln’ün doğumu, Amerikan İç Savaşı’nın sonunu ve köleliğin kaldırılmasını temsil eder.
* **Almanya’nın birleşmesi (1871):** 1871 yılında, Alman İmparatorluğu’nun kurulmasıyla, Almanya siyasi bir birliğe kavuştu. Bu olay, Alman halkının ulusal kimliğini ve bağımsızlığını kazanmasını temsil eder.
* **Rus Devrimi (1917):** 1917 yılında, Rusya’da gerçekleşen Bolşevik Devrimi ile, Rus Çarlık rejimi yıkıldı ve Sovyetler Birliği kuruldu. Bu olay, dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin çöküşünü ve sosyalist bir rejimin kurulmasını temsil eder.
* **II. Dünya Savaşı’nın sonu (1945):** 1945 yılında, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle, Avrupa’da faşizm yenildi ve dünya barışı sağlanmaya başlandı. Bu olay, insanlığın barbarlıktan kurtulmasını ve demokrasinin gücünü temsil eder.

Bu doğumlar, tarih boyunca yaşanan önemli olayların başlangıcını temsil eder. Bu doğumlar, bize tarihin sürekli değiştiğini ve her an yeni bir başlangıcın olabileceğini hatırlatır.

@@@@@@@

Tarihte ibretlik düşündüren hayatlar

Tarih boyunca, birçok ibretlik ve düşündüren hayat yaşanmıştır. Bu hayatlar, genellikle insanların gücünü, cesaretini ve dayanıklılığını hatırlatır.

**İşte tarihte yaşanmış bazı ibretlik ve düşündüren hayatlar:**

* **Helen Keller (1880-1968):** 1880 yılında, 19 aylıkken geçirdiği bir hastalık sonucu kör ve sağır olan Helen Keller, eğitimci Anne Sullivan ile tanıştıktan sonra, okuma yazma öğrendi ve konuşmaya başladı. Keller’in hayatı, engellerin aşılabileceğinin ve insanın kendini geliştirebileceğinin bir kanıtıdır.

* **Martin Luther King Jr. (1929-1968):** Afro-Amerikalıların sivil haklarını savunan lider Martin Luther King Jr., ırk ayrımcılığına karşı verdiği mücadele ile tanınmaktadır. King’in hayatı, adalet ve eşitlik mücadelesinin önemini hatırlatır.

* **Nelson Mandela (1918-2013):** Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına karşı mücadele eden lider Nelson Mandela, 27 yıl hapis yattıktan sonra, 1994 yılında başkan seçildi. Mandela’nın hayatı, ırkçılığa karşı mücadelenin ve barışın önemini hatırlatır.

* **Anne Frank (1929-1945):** II. Dünya Savaşı sırasında Nazi soykırımından kaçan Anne Frank, günlüğünde yaşadıklarını ve duygularını kaleme aldı. Frank’in hayatı, soykırım kurbanlarının acılarını ve insanlığın vicdanını hatırlatır.

* **Mahatma Gandhi (1869-1948):** Hindistan’ın bağımsızlığı için mücadele eden lider Mahatma Gandhi, şiddet içermeyen direnişi savundu. Gandhi’nin hayatı, şiddetsiz direncin gücünü ve barışçıl çözümlerin önemini hatırlatır.

Bu hayatlar, tarih boyunca yaşanan önemli olaylara ve değişimlere öncülük etmiştir. Bu hayatlar, bize insanın gücünü, cesaretini ve dayanıklılığını hatırlatır.

@@@@@@@@@

Tarihte yaşanmış ibretlik olaylar.

Tarih boyunca, birçok ibretlik olay yaşanmıştır. Bu olaylar, genellikle insanların iyilik ve kötülük, güç ve zayıflık, zafer ve yenilgi gibi evrensel temalarla yüzleşmesini gösterir.

**İşte tarihte yaşanmış bazı ibretlik olaylar:**

* **Spartaküs’ün köle isyanı (MÖ 73-71):** Roma İmparatorluğu döneminde, kölelikten kaçan Spartaküs, diğer köleleri de etrafına toplayarak, Roma’ya karşı bir isyan başlattı. İsyan, iki yıl boyunca sürdü ve Spartaküs, Roma ordusunu defalarca yendi. Ancak, sonunda isyan bastırıldı ve Spartaküs öldürüldü. Spartaküs’ün isyanı, kölelerin özgürlük mücadelesinin bir sembolü haline geldi.

* **Süveyş Kanalı’nın inşası (1859-1869):** Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps tarafından inşa edilen Süveyş Kanalı, Avrupa ile Asya arasındaki deniz ticaretini önemli ölçüde kısalttı. Kanalın inşası, 10 yıl sürdü ve 100.000’den fazla işçinin ölümüne neden oldu. Süveyş Kanalı’nın inşası, insanlığın gücünü ve kararlılığını gösteren bir başarı örneğidir.

* **II. Dünya Savaşı’nın sonu (1945):** 1939-1945 yılları arasında gerçekleşen II. Dünya Savaşı, insanlığın tarihindeki en yıkıcı savaşlardan biriydi. Savaşın sonunda, Nazi Almanyası yenildi ve dünya barışı sağlanmaya başlandı. II. Dünya Savaşı’nın sonu, insanlığın barbarlıktan kurtulmasını gösteren bir dönüm noktasıdır.

* **Soğuk Savaş’ın sonu (1991):** 1947-1991 yılları arasında süren Soğuk Savaş, ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki ideolojik ve siyasi rekabetin bir yansımasıydı. Savaşın sonunda, Sovyetler Birliği dağıldı ve dünya tek kutuplu bir sisteme dönüştü. Soğuk Savaş’ın sonu, insanlığın barış ve iş birliği için yeni umutlar yarattı.

**Bu olaylar, tarih boyunca yaşanan önemli değişimlere ve dönüşümlere öncülük etmiştir. Bu olaylar, bize insanın gücünü, cesaretini ve dayanıklılığını hatırlatır.**

@@@@@@@@

Tarihin akışını değiştiren yüz önemli şahsiyet kimdir?

Tarihte önemli bir etki bırakmış ve dünyanın gidişatını değiştirmiş bazı şahsiyetleri şu şekilde sıralayabiliriz:

* **Din adamları:** Hz. Muhammed, Hz. İsa, Buda, Konfüçyüs, Zerdüşt, MÖ 5. yüzyılda yaşamış Yunan filozofu Sokrates, MÖ 4. yüzyılda yaşamış Yunan filozofu Platon, MÖ 4. yüzyılda yaşamış Yunan filozofu Aristoteles, MÖ 2. yüzyılda yaşamış Çinli filozof Laozi, MÖ 2. yüzyılda yaşamış Çinli filozof Konfüçyüs, MÖ 1. yüzyılda yaşamış Yahudi filozof Philo, MS 1. yüzyılda yaşamış Yahudi düşünür ve din adamı Flavius Josephus, 2. yüzyılda yaşamış Hristiyan aziz ve teolog Aziz Pavlus, 4. yüzyılda yaşamış Roma İmparatoru Konstantin, 16. yüzyılda yaşamış Alman din adamı ve reformcu Martin Luther, 17. yüzyılda yaşamış İngiliz filozof John Locke, 18. yüzyılda yaşamış Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau, 19. yüzyılda yaşamış İngiliz filozof John Stuart Mill, 20. yüzyılda yaşamış İngiliz filozof Bertrand Russell.
* **Devlet adamları:** Büyük İskender, Julius Caesar, Augustus Caesar, Charlemagne, Kublai Han, Timur, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Napolyon Bonapart, Mustafa Kemal Atatürk, Franklin D. Roosevelt, Winston Churchill, Mao Zedong, Ronald Reagan, Margaret Thatcher, Nelson Mandela, Barack Obama.
* **Bilim insanları:** Arşimet, Galileo Galilei, Isaac Newton, Albert Einstein, Marie Curie, Nikola Tesla, Stephen Hawking, Elon Musk.
* **Sanatçılar:** Leonardo da Vinci, Michelangelo, Rembrandt van Rijn, Vincent van Gogh, Pablo Picasso, Frida Kahlo, Andy Warhol.
* **Yazarlar:** Homeros, Virgil, Dante Alighieri, William Shakespeare, Miguel de Cervantes, Fyodor Dostoyevski, Leo Tolstoy, Marcel Proust, Virginia Woolf, James Joyce, Jorge Luis Borges.

Bu şahsiyetler, siyaset, din, bilim, sanat, edebiyat gibi farklı alanlarda önemli başarılar elde ederek, dünyanın gidişatını değiştirmişlerdir. Onların fikirleri, çalışmaları ve eylemleri, günümüz dünyasını şekillendirmeye devam etmektedir.

 

Tabii ki, bu liste sadece bir örnektir ve daha birçok önemli şahsiyet tarihe iz bırakmıştır.

%%%%%%%%%%% 

Geniş bilgi için bakınız.

https://tesbitler.com/index.php?s=ibret

Loading

No ResponsesAralık 10th, 2023