RUHUN 18 BİN ALEMLE OLAN İRTİBATI

RUHUN 18 BİN ALEMLE OLAN İRTİBATI

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=MJFT6XGesSM 

Ruhun 18 bin alemle olan ilgi, alaka ve irtibatı. Ve bu irtibatı sağlayan hususlar.

Tasavvufi ve metafizik perspektiften bakıldığında, ruhun 18 bin âlemle olan irtibatı, evrenin çok boyutlu yapısı ve ruhun bu boyutlarla olan derin ilişkisinin bir ifadesidir. Bu konu özellikle İslam tasavvufunda, insanın ilahi bir sır taşıdığına ve bu sır yoluyla her şeyle bir bağlantı içinde olduğuna işaret eder.

1. 18 Bin Âlem Nedir?

“18 bin âlem” ifadesi, İslamî literatürde tüm varlık boyutlarını, görünen ve görünmeyen âlemleri temsil eden sembolik bir ifadedir. Bu âlemler şunları kapsar:

Şehadet Âlemi: Gözle görülebilen, fiziksel dünya.

Gayb Âlemi: Gözle görülmeyen, metafizik boyutlar.

Berzah Âlemi: Ruhun ölümden sonra geçtiği ara boyut.

Arş ve Kürsi: İlahi düzenin en üst mertebelerini temsil eder.
Bu âlemler hem fiziksel hem ruhsal katmanları içerir ve insan ruhu, yaratılış itibariyle bu âlemlerin her biriyle ilişkili bir yapıya sahiptir.

2. Ruhun Âlemlerle İlgisi ve İrtibatı

Ruh, ilahi nefha (Allah’ın üflediği ruh) olduğundan, yaratılmış olan her âlemle bağlantı kurabilme yetisine sahiptir. Bu irtibat şu yollarla gerçekleşir:

a. Ruhun İlahi Kaynağı

İnsan ruhu Allah’ın “Kün” (Ol) emriyle yaratıldığından, Allah’ın yarattığı her şeyle bir bağ taşır.

Ruh, fıtratında 18 bin âlemin özünü taşır; bu öz, her bir âlemle irtibat kurmasını sağlar.

b. Tevhid ve Vahdet-i Vücut

Tasavvuf anlayışında tüm âlemler tek bir varlığın tezahürleridir. Ruh, bu vahdet içinde, tüm âlemleri kendi içinde barındırır ve onlarla irtibat kurabilir.

İnsan, Allah’ın halifesi olarak bu âlemler arasında bir bağ kuran köprü görevindedir.
c. Ruhun Mertebeleri

Ruhun, 18 bin âlemle irtibatını sağlayan hususlardan biri de ruhun farklı dereceleridir:

Nefs-i Emmare: Ruhun dünyevi isteklerle bağlantısı.

Nefs-i Mutmainne: İlahi huzura ermiş bir ruhun, gaybî âlemlerle irtibatı.

Ruh-i Sultanî: En yüksek mertebede ruh, evrenin tüm katmanlarıyla tam bir birlik içindedir.

3. İrtibatı Sağlayan Hususlar

Ruhun bu âlemlerle olan irtibatını güçlendiren veya sağlayan belirli manevi durumlar ve araçlar vardır:

a. İlahi Aşk ve Marifet

Allah’a olan aşk, ruhun her bir âlemle irtibat kurmasını kolaylaştırır. Bu irtibat, kişinin Allah’ın isim ve sıfatlarını tanıması (marifetullah) ile derinleşir.

İlahi aşk, insanın hem içsel hem dışsal boyutları keşfetmesini sağlar.
b. Zikir ve Tevhid

Zikir, ruhu arındırarak onu Allah’a ve dolayısıyla tüm âlemlere bağlayan bir araçtır.

“La ilahe illallah” zikri, ruhun âlemleri birleştiren tevhid sırrını anlamasına olanak tanır.

c. Ruhun Fıtratı ve İdraki

Ruhun yaratılışı gereği her âlemle bağ kurabilme yetisi vardır. Bunun için insan, kendi özüne (fıtratına) dönmelidir.

İdrak edilen her hakikat, ruhun bir âlemle daha derin bağ kurmasını sağlar.

d. Tasavvufi Seyrü Sülûk

Ruh, manevi yolculuk (seyrü sülûk) sırasında 18 bin âlemi aşama aşama deneyimler.

Bu yolculukta mürşidin rehberliği, ruhun âlemleri tanımasına ve onlarla irtibat kurmasına yardımcı olur.

e. Rüya ve İlham

Ruh, rüya yoluyla farklı âlemlerle iletişim kurabilir. Özellikle sadık rüyalar ve ilham, gaybî âlemlerden mesajlar almanın yollarıdır.

4. Sonuç: Ruh ve Kozmik Bütünlük

Ruh, 18 bin âlemin özünü taşıdığı için bu âlemlerle irtibat kurabilir. Bu irtibat, insanın kendi içindeki manevi yolculuğuyla derinleşir ve Allah’a olan yakınlık arttıkça daha da güçlenir.

İnsan, “Âlem-i Kübra” yani büyük bir âlem olarak görülür. Bu sebeple 18 bin âlem, insanın ruhunda bir potansiyel olarak bulunur.

Ruhun bu âlemlerle ilişkisi, insanın kendi varlığını ve evreni daha iyi anlamasına ve nihayetinde Allah’a yaklaşmasına hizmet eder.

Loading

No ResponsesKasım 24th, 2024

KENZÜ’L-ARŞ DUASI

KENZÜ’L-ARŞ DUASI
Bak: https://youtu.be/53OqQRowUv4

Kenzü’l-Arş Duası, İslam dünyasında faziletli ve anlam yüklü dualardan biri olarak bilinir. Kenzü’l-Arş, “Arş’ın Hazinesi” anlamına gelir ve bu dua, Allah’ın isimleriyle dolu kapsamlı bir yakarış olarak değerlendirilir. Duanın içinde Esmaü’l-Hüsna’dan (Allah’ın güzel isimlerinden) pek çok isim yer almakta ve Allah’a yakınlaşma, af dileme, dünya ve ahiret saadeti isteme gibi amaçlar taşımaktadır.

Kenzü’l-Arş Duası’nın İçeriği

Allah’ın isimleri ve sıfatları: Duanın birçok bölümünde Allah’ın 99 ismine (Esmaü’l-Hüsna) ve sıfatlarına vurgu yapılır.

Peygamberlere selam ve salavat: Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ve diğer peygamberlere selam ve dua edilir.

Rahmet ve mağfiret dileği: Dua, Allah’ın rahmet ve mağfiretine sığınmayı, günahların affını dilemeye odaklanır.

Dünya ve ahiret duaları: Dünya sıkıntılarından kurtulma, rızık genişliği, huzur ve ahiret mutluluğu talebi içerir.

Faziletleri

Kenzü’l-Arş Duası hakkında İslam alimleri farklı görüşler belirtmiştir. Genellikle şu faziletlerle anılır:

Kalp huzuru sağlar.

Maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmaya vesile olur.

Günahların affı için bir kapıdır.

Allah’ın rahmetine vesile olacağına inanılır.

Kaynak Değeri

Kenzü’l-Arş Duası, halk arasında yaygın olsa da hadis kaynaklarında kesin bir sahihlik iddiasıyla yer almaz. Ancak bu durum, duanın anlam ve içeriğindeki hikmetli ifadelerin değerini düşürmez. Allah’a samimiyetle yapılan her dua kabul için bir kapıdır.

Uygulama ve Tavsiyeler

Kenzü’l-Arş Duası, temiz bir kalple, abdestli bir şekilde okunması tavsiye edilir.

Gönülden gelerek, anlamını düşünerek okumak önemlidir.

Düzenli olarak okunduğunda manevi faydalar sağladığına inanılır.

Eğer bu duanın tam metniyle ilgili bilgiye ihtiyaç duyarsanız, paylaşabilirim.

@@@@@@@@

Kenzül Arş Duası Arapçası Okunuşu ve Anlamı
Kenzül Arş Duası Allah’u Teala’nın sırlı isimlerinin hürmetine yapılan bir duadır. Kenzül Arş Duası ‘nın Arapça Okunuşu ve anlamını okuyabilirsiniz. Halis bir niyetle Rabbimize Onun Yüce İsimlerini vesile kılarak dua etmeliyiz. Kur’an’da buyrulduğu gibi “…O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın…“(Araf-180)

Kenzül Arş Duası Sahih Midir? Kenzül Arş Duası Bidat Midir? Duada Şirk mi vardır?
Elbette ki Kur’an-ı Kerim Dışında hiç bir metin ve kitaba kesinlikle sahihtir denilemez. Ancak bazı sırlı dualar Allah’ın salih, veli kulları aracılığıyla ortaya çıkarılır ki bir dua illa hadis kitaplarında geçmesi şart değildir. Kaldı ki her insan kendince makbul bir dua edebilir. Ve başka insanlar da bu duayı yapabilirler buna bidat demek İslamı bilmemektir.

İmam Ali(k.v) tarafından tertip edildiği rivayet edilen dua Mecmuatul Ahzab kitabında geçmektedir. Ayrıca Bediüzzaman’ın Rumuzât-ı Semâniye risâlesi olan Yirmi Dokuzuncu Mektûb’un Sekizinci Kısmının İkinci ve Üçüncü remizlerinde de bu duadan bahsedilmektedir.

Bu duaya karşı çıkan hatta fütursuzca saldıranlar duada şirk olduğunu iddia etmektedir hatta Allah’ın isimlerinin vesile kılınmasına bile tahammülü olmayan bu kişiler duayı putperestlikle bağdaştıracak kadar ileri gitmişlerdir. Oysa Rabbimiz “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide 35) ayetinde buyurduğu vesileler nelerdir. Efendimizin(s.a) sahabelerin teberrük için sakalını almalarını bile yasaklamadığı tarihlerde sabitken Allahu Teala’nın İsimleri hürmetine dua etmek neden şirk olsun?!

Kenzül Arş Duası Türkçe Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim
Lâ ilâhe illellâhül melikül hakkul mübîn.
La ilâhe illellahül hakemül adlül metîn.
Rabbünâ ve rabbü âbâinel evvelîn.
La ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn.

Lâ ilâhe illellâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyî ve yumîtü ve hüve hayyül lâ yemûtü ebeden biyedihil hayru veileyhil masîru ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Ve bihî nesteînü ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm.
Lâ ilâhe illellâhü şükran li ni’metih.Lâ ilâhe illellâhü ikrâran bi rubûbiyyetih.

Ve sübhânellâhi tenzîhen li azametih.
Es’elükellâhümme bi hakkısmikel mektûbi alâ cenâhı cibrîle aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikel mektûbi alâ cenahı mîkâîle aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikel mektûbi alâ cebheti isrâfîle aleyke yâ rab.
Ve bi hakkısmikel mektûbi alâ keffi azrâîle aleyke yâ rab.

Ve bi hakkısmikellezî semmeyte bihî münkeran ve nekîran aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmike ve esrâri ıbâdike aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî temme bihil islâmü aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî telekkâhü âdemü lemmâ hebeta minel cenneti fe nâdâke fe lebbeyte düâehü aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî şîtü aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî kavveyte bihî hameletel arşî aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikelmektûbî fittevrâti vel incîli vezzebûri vel fürkâni aleyke yâ rab. Ve bihakkısmike ilâ müntehâ rahmetike alâ ıbâdike aleyke yâ rab. Ve bihakkı temâmi kelâmike aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî ibrâhîmü fecealtennâra aleyhi berden ve selâmen aleyke yâ rab.

Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî ismâîlü fe necceytehû minezzebhı aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî ishâku fe kadayte hâcetehû aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî hûdü aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî deâke bihî ya’kûbü fe ra dedte aleyhi basarahû ve veledehû yûsüfe aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî dâvüdü fe cealtehû halîfeten fil ardı ve elente lehül hadîde fî yedihî aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî deâke bihî süleymânü fe a’taytehül mülke fil ardı aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî eyyûbü fe necceytehû minel gammillezî kâne fîhi aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî îsebnü meryeme fe ahyeyte lehül mevtâ aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî mûsâ lemmâ hâtabeke
alettûri aleyke yâ rab.

Ve bihakkısmikellezî nâdetke bihî asîyetümraetü fir’avne fe
razaktehel cennete aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî benû isrâîle lemmâ câvezûlbahra aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihil hıdıru lemmâ meşâ alel mâi aleyke yâ rab.
Ve bihakkısmikellezî nâdâke bihî muhammedün sallallâhü aleyhi ve selleme yevmel ğâri fe necceytehû aleyke yâ rab.

İnneke entel kerîmül kebîru. Hasbünellâhü ve ni’mel vekîl. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm. Ve sallallâhü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî vesellem.

@@@@@@@@@

Kenzül Arş Duası Anlamı:

Melik (kral), Hakk, Mübin Allah’tan başka ilah yoktur. Hakem, Adl ve Metin Allah’tan başka ilah yoktur. Bizim ve eski atalarımızın Rabbidir. Senden başka İlah yoktur. Sen arınıksındır. Ben zalimlerden oldum. Allah’tan başka ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Yönetim onundur. Övgüler onun içindir. Diriltir ve öldürür. O diridir ve ebediyen ölmez. Hayır onun kontrolündedir, dönüş onadır. Ve O her şeye gücü yetendir. Ve onunla yardım isteriz. İyilik yapmaya, kötülükten kaçmaya güç kuvvet sadece yüce ve her şeyi bilen Allah’tandır.

Nimetlere şükür olarak, ondan başka ilah yoktur. Rabblığının ikrarı olarak, ondan başka ilah yoktur. Yüceliğini arındırmak için, Allah noksanlıklardan arınıktır.

Ey Allahım! Ya Rabbi! “Cebrail’in kanadında yazılı ismin hürmetine, Mikail’in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine, İsrafil’in alnında yazılı ismin hürmetine, Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine, ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine, ve kullarının sendeki sırları hürmetine, İslam’ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine, ve Adem’in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine,

Şit’in sana seslendiği ismin hürmetine, arşı taşıyan melekleri kendisyle güçlendirdiğin ismin hürmetine, Tevrat’ta, İncil’de, Zebur!da ve Furkan’da yazılı ismin hürmetine, kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın ismin hürmetine, sözlerin tamamı hürmetine,

İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine, İsmail kesilirken hangi isminle seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan işte o ismin hürmetine, İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyaçlarını karşıladıysan işte o ismin hürmetine, Hud hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine, Yakup sana hangi isminle dua etti de sen onun gözlerini ve çocuklarını ona geri verdiysen işte o ismin hürmetine,

Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattıysan işte o ismin hürmetine, Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine, Eyyüb hangi isminle sana seslendi de sen onu içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine,

Meryem oğlu İsa hangi isminle sana seslenip de onunla ölüyü dirilttiysen işte o ismin hürmetine, Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona Tur’da hitap ettiysen işte o ismin hürmetine Firavunun karısı Asiye sana hangi isminle seslendi de sen onu cennette rızıklandırdıysan işte o ismin hürmetine, israiloğulları sana hangi isminle seslendiler de denizi geçirdiysen işte o ismin hürmetine,

Hızır hangi isminle seslendi de onu suda yürüttüysen işte o ismin hürmetine, Muhammed SAV sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardıysan işte o ismin hürmetine” senden istiyorum. Hiç şüphesiz sen cömertsin, büyüksün. Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. İyilik yapmaya da kötülükten kaçmaya da güç kuvvet sadece yüce ve büyük Allah’tandır. Allah efendimiz Muhammed’e, ailesine ve arkadaşlarına destek versin, güvenliklerini sağlasın! AMİN

Loading

No ResponsesKasım 24th, 2024

İSTİDAT VE LATİFELERİN İNBİSATI-3

İSTİDAT VE LATİFELERİN İNBİSATI-3

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=BSHYdSNQuC4 

Risale-i Nur’da İnbisat konusu. Risale-i Nur’da inbisat konusu, Bediüzzaman Said Nursi’nin insanın manevi gelişimi ve Allah’a yakınlaşma süreciyle ilgili önemli kavramlarından biridir. İnbisat, kelime anlamı olarak “genişleme, açılma, ferahlama” demektir. Manevi anlamda ise insanın kalbinin, ruhunun ve latifelerinin (manevi duygularının) Allah’a ve yaratılış hakikatlerine karşı açılması, genişlemesi, kabiliyetlerinin ortaya çıkması anlamında kullanılır.
1. İnbisatın Manevi Anlamı Bediüzzaman, insanın yaratılış gayesinin Allah’a yakınlaşmak olduğunu vurgular ve bu yakınlaşma sürecinde kalp, ruh ve diğer manevi duyguların gelişmesi, genişlemesi yani inbisat etmesi gerektiğini ifade eder. İnbisat, kişinin iman ve tefekkür yoluyla Allah’a daha yakın hissetmesi, manevi bir ferahlık ve huzur bulması anlamına gelir. Bu genişleme, Allah’ın kainattaki sanatını, yaratılışın hikmetlerini ve varlıkların Allah’a işaret eden yönlerini daha derin bir idrak ile görebilme kapasitesidir.
2. İnbisatın Kalp ve Ruh Üzerindeki Etkisi Risale-i Nur’da, inbisatın insan kalbi ve ruhu üzerinde derin bir etkisi olduğu belirtilir. Kalp ve ruh, inbisat yoluyla dünyadan ve nefsani arzulardan uzaklaşıp Allah’a yönelmeye başlar. Kalp, Allah’ın sonsuz nimetlerini ve yarattığı güzellikleri inbisat sayesinde daha iyi idrak eder, her şeyi Allah’a ulaşma yolunda bir vesile olarak görmeye başlar. Bu ruhsal genişleme sayesinde insan, kainattaki varlıkların Allah’ı tesbih ettiğini ve her şeyin bir anlam ifade ettiğini daha derin bir şuurla idrak eder.
3. İnbisatın İman ve İbadetle Gelişmesi Bediüzzaman, inbisatın iman ve ibadet yoluyla gelişeceğini ifade eder. İman, Allah’a olan bağlılığı arttırır; ibadet ise bu bağlılığı kuvvetlendirir ve insanın kalbini genişletir. İnsan, ibadet ve tefekkürle inbisat ettikçe, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini daha derinden idrak etmeye başlar. İbadet, insanın içindeki kabiliyetleri geliştirir ve manevi anlamda genişleme sağlar. Bu durum, insanın Allah’a olan muhabbetini ve imanını güçlendirir; kalpte huzur, ferahlık ve sükûnet duygusunu arttırır. İbadet ile inbisat eden ruh, Allah’ın huzurunda olmanın verdiği bir genişlikle tatmin bulur.
4. Kâinat ve İnkişaf Bağlantısı Risale-i Nur’da kâinat, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelli ettiği büyük bir kitap olarak tanımlanır. İnsanın kainattaki bu güzellikleri tefekkür ederek inbisat etmesi, Allah’a olan yakınlığını artırır. İnbisat, kâinatın tefekkürü yoluyla gelişir. İnsan, kainattaki düzen, sanat ve güzellikleri görüp Allah’ın kudretini, ilmini ve hikmetini anladıkça, manevi olarak genişler ve Allah’a olan bağlılığı güçlenir. Böylece, insanın ruhu kâinatın güzellikleri ile beslenir ve bu genişleme (inbisat), insanın Allah’a olan kulluğunu güçlendirir.
5. İnbisat ve İnsanın Potansiyelinin Ortaya Çıkışı
Bediüzzaman’a göre insanın ruhunda büyük bir istidat (potansiyel) saklıdır. İnbisat, bu potansiyelin ortaya çıkması sürecidir. İnsan, inbisat ettikçe içindeki kabiliyetleri keşfeder ve yaratılış amacına uygun bir şekilde hareket eder. İnsanın ruhunda, iman, ibadet ve tefekkür yoluyla açığa çıkmayı bekleyen birçok kabiliyet bulunmaktadır. İnbisat, insanın manevi anlamda kemale ermesini sağlayarak, onu hakiki anlamda olgunlaştırır. Bu potansiyelin ortaya çıkmasıyla insan, Allah’ın kendisine verdiği özellikleri daha iyi anlar ve bu yetenekleri O’nun yolunda kullanır. Bu da insanın Allah’a yaklaşmasını, yaratılış gayesini gerçekleştirmesini sağlar.
6. İnbisatın Önündeki Engeller: Dünyevileşme ve Nefsani Arzular Bediüzzaman, dünya sevgisi, mal-mülk hırsı ve nefis arzularının inbisatın önündeki en büyük engeller olduğunu ifade eder. İnsan, kalbini dünya sevgisiyle doldurdukça, manevi genişlemesi zorlaşır ve dar bir alanda kalır. İnbisat için, nefsin arzularına ve geçici dünya sevgisine kapılmaktan kaçınılması gerektiğini belirtir. Çünkü bu dünyevi meşguliyetler, kalbin Allah’a yönelmesini engeller ve insanı manevi olarak dar bir alanda bırakır. İnsanın kalbinin ve ruhunun Allah’a yönelmesi için dünya sevgisinden sıyrılması ve ibadet, tefekkür ile kalbini Allah’a açması gerekir.
7. İnbisat ve İnsan-Allah İlişkisi İnbisat eden bir ruh, Allah’a olan sevgisini ve bağlılığını derinleştirir. İnbisat, insanın Allah ile ilişkisini güçlendiren ve manevi olgunluğa ulaşmasını sağlayan bir süreçtir. Risale-i Nur, Allah’a olan sevginin ve muhabbetin kalpte inbisat etmesini, kalbin bu sevgiyle genişleyip huzur bulmasını teşvik eder. Bu genişleme, insanı yaratılış gayesine uygun bir hayat sürmeye yönlendirir. Allah ile insan arasındaki bu yakınlık, insanın kendisini daha huzurlu ve güvende hissetmesini sağlar. İnbisat, insanın Allah’a teslimiyetini ve tevekkülünü artırır; böylece insan hayatın zorluklarını daha kolay aşar. Sonuç Risale-i Nur’da inbisat, insanın kalbinde, ruhunda ve manevi duygularında genişleme sağlayarak Allah’a daha yakın olmasını mümkün kılan bir süreç olarak ele alınır. İman,
İbadet, tefekkür ve dünya sevgisinden uzaklaşma gibi manevi yöntemlerle inbisat eden insan, yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşar. Bu genişleme, insanın hem dünyada hem de ahirette huzurlu ve Allah’a yakın bir hayat sürmesini sağlar. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Inbisat

 

Loading

No ResponsesKasım 23rd, 2024

İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-2

İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-2

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=hH5xkzwDTEc 

5. İnsan Ruhunun Çok Yönlülüğü ve Latifelerin Çeşitliliği Bediüzzaman, insan ruhunun çok yönlü ve çeşitli latifelere sahip olduğunu belirtir. Her latife, Allah’ın farklı isim ve sıfatlarını anlamaya yönelik bir kapıdır. Bu latifeler, insanın manevi yolculuğunda bir rehber görevi görür. Örneğin, insanın vicdanı adalet ve merhamet duygusunu, kalbi ise sevgi ve Allah’a yönelişi temsil eder. İnsan bu latifeleri geliştirip doğru şekilde kullandığında, yaratılış gayesine uygun bir hayata ulaşır. İnsanın latifelerinin gelişmesiyle, Allah’a olan yakınlığı artar. 6. Risale-i Nur’da Terbiye ve İman Eğitimi Bediüzzaman Said Nursi’ye göre, insanın istidat, kabiliyet ve latifeleri, iman eğitimi ile en güzel şekilde gelişir. İman, bu potansiyellerin Allah’ın rızasına uygun bir hale gelmesini sağlar.
Risale-i Nur, iman hakikatlerini anlatarak, insanın yaratılışındaki sırları ve Allah’a yakınlaşma yollarını öğretir. Bu eserler, insanın ruhsal yönlerini keşfetmesine yardımcı olur ve istidatlarını geliştirir. Sonuç Bediüzzaman, insanın ruhunda Allah’ın isim ve sıfatlarını anlamaya yönelik güçlü bir potansiyel olduğunu belirtir. İstidat, kabiliyet ve latifeler, insanın bu potansiyeli ortaya koymasını ve Allah’a yaklaşmasını sağlar. İnsan, bu yönlerini geliştirdiğinde, hakiki kulluğa ve yaratılış amacına uygun bir hayata ulaşır. Risale-i Nur, bu yolda insana rehberlik ederek, insanın manevi yeteneklerini doğru bir şekilde kullanmasına yardımcı olur.
@@@@@@
Hatıratı kalb. İnsanda öyle bir latife, öyle bir halet vardır ki, o latife lisanıyla her ne sual edilirse-velev ki fasık da olsun-Cenab-ı Hak o latifeye hürmeten o matlubu yerine getirir.
O latife pek uzaktan bana göründü ise de teşhis edemedim. (Mesnevi-i nuriye)

 

Loading

No ResponsesKasım 23rd, 2024

İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-1

İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-1

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=79Tu35dCu0w 

Risale-i Nur’da istidat, kabiliyet ve latifeler üzerine tesbitler. Risale-i Nur Külliyatı’nda Bediüzzaman Said Nursi, istidat (potansiyel yetenek), kabiliyet (geliştirilebilir yetenek) ve latifeler (manevi hisler ve duygular) üzerine derin tespitlerde bulunur. Bu kavramlar, insanın yaratılışındaki anlamı, manevi yolculuğunu ve Allah’a kulluğunu anlama açısından önemli bir yere sahiptir.
İşte Risale-i Nur’da bu kavramlarla ilgili bazı temel görüşler:
1. İstidat (Potansiyel Yetenek) Bediüzzaman’a göre insan, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini yansıtmak üzere yaratılmış bir varlıktır. İnsan ruhu, bu yansımaları ve tecellileri kabul etmeye açık bir potansiyelle (istidatla) donatılmıştır. İstidat, insanın yaratılışında var olan kabiliyetlerin potansiyel halidir. Bu potansiyelin geliştirilmesi ve hakikate yönlendirilmesi insanın iradesine bağlıdır. Said Nursi, her insanın bir cevher gibi olduğunu ve her insanın içinde Allah’a yaklaşmasını sağlayacak potansiyel yeteneklerin bulunduğunu söyler. Bu yeteneklerin geliştirilmesi, insanın yaratılış gayesine ulaşmasını sağlar.
2. Kabiliyet (Geliştirilebilir Yetenek) İstidat, içsel potansiyelken; kabiliyet, bu potansiyelin geliştirilmesiyle ortaya çıkan yetenektir. Kabiliyetler, eğitim ve tefekkürle (derin düşünme) ortaya çıkar ve insanın Allah’a daha yakın olmasını sağlar. Bediüzzaman, kabiliyetlerin doğru yöne yönlendirilmesini önemser. İnsanın kabiliyetleri Allah’a kulluk, O’na yakınlık ve hakikati anlamak için kullanılmalıdır. Kabiliyetlerin ahlaki ve manevi gelişimle geliştirilmesi gerektiğini ifade eder. Eğer kabiliyetler nefis (bencil arzular) veya şeytan tarafından yönlendirilirse, bu yetenekler insana zarar verebilir. Bu nedenle kabiliyetlerin terbiye edilmesi, Allah rızasına uygun bir şekilde geliştirilmesi önemlidir.
3. Latifeler (Manevi Hisler ve Duygular) Latifeler, insanın ruhunda bulunan ince, manevi duygular ve hislerdir. Bu duygular,
Allah’a yaklaşmak ve hakikati idrak etmek için yaratılmıştır. Her insan, latifelerini doğru şekilde kullanarak Allah’ın marifetine (O’nu tanımaya) ulaşabilir. Bediüzzaman’a göre insanın kalbi, aklı, vicdanı gibi latifeler Allah’a yöneldiğinde, insan yaratılış amacına uygun bir şekilde hareket eder. Bu latifeler, insanı hayvani ve dünyevi duygulardan ayırarak, manevi olgunluğa ulaştırır. Latifeler doğru bir şekilde kullanıldığında, insan Allah’ın tecellilerine açık hale gelir ve iman, ibadet, tefekkür yoluyla Allah’a yakınlaşır. Ancak bu latifeler nefsin etkisiyle dünya sevgisine veya menfi duygulara kapıldığında, insanın manevi olarak zayıflamasına yol açar.
4. İstidat, Kabiliyet ve Latifelerin Terbiye Edilmesi Bediüzzaman, insanın içindeki bu potansiyel yeteneklerin (istidat), kabiliyetlerin ve latifelerin doğru bir şekilde yönlendirilmesi gerektiğini söyler. Bu terbiye ve yönlendirme, kişinin iman ve ibadet yoluyla Allah’a yaklaşmasını sağlar. İstidat ve kabiliyetlerin gelişmesi, insanın marifetullah’a (Allah’ı tanımaya) ulaşması için bir vesiledir. İnsan, Allah’ı tanıdıkça latifeleriyle O’nu sever, kabiliyetleriyle O’na ibadet eder ve istidatlarıyla O’nu tefekkür eder. Bediüzzaman, bu yeteneklerin terbiye edilmesinde Kur’an’ın rehberliğini ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetini örnek gösterir. Kur’an ve sünnet, insanın ruhunu ve manevi yönünü geliştirir, kabiliyetlerini doğru yöne sevk eder.
http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Istidat

 

Loading

No ResponsesKasım 23rd, 2024

HZ. ADEMI CENNET’TEN ÇIKARAN ZİHNİYETİN DÜNYADAKİ UZANTISI

HZ. ADEMI CENNET’TEN ÇIKARAN ZİHNİYETİN DÜNYADAKİ UZANTISI

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=wr6SAb_hQFI 
Tat alma duygusu olanla olmayanın durumu ne kadar farklı değil mi?
Birde bunun sürekli olduğunu düşünün.
Ve yine koronadan dolayı bu hastalığa yakalananlar koku alma duygusunu kaybettiler.
İşte günahlarda insanların sayısız bilemediğimiz bir çok duygularının kapanmasına sebep olmaktadır.
Adeta insan dışa açılan kapılarının kapanmasına sebep olmaktadır.
Bütün dış ve iç duyguları buna kıyas edin.
Onun içindir ki günah kalbe girince, kalbi siyahlandıra siyahlandıra ta nuru imanı çıkarıncaya kadar tesir eder.
Zira her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır.
-Hz. Âdem atamız hangi suçtan cennetten çıkarılıp dünyaya gönderildiyse, bugün dünyada işlenen benzer suçlarla da buradan gönderilmeye ve dünya sahnesinin kapatılmasına çalışılmaktadır.
-Atamız Âdem’i cennetten çıkartan zihniyet, bugün aynı şekilde, aynı minval üzere, aynı yöntemi uygulayarak, onun çocuklarını da dünyadan çıkartmak için her türlü çabayı gösteriyor ancak onların unuttukları bir şey var; Allah insanı dünyaya önemli üç temel esas için göndermiştir.
Bunlardan birisi; cennette tenasülün yokluğu, çoğalma ve çoğalmanın olması için gönderilmiştir.
İkincisi; cennette zıtlıklar yok mesela haram olsun, savaş olsun, ağıt gözyaşı, elem, keder, hüzün, olumsuzluklar orada yoktur. İnsan bu dünyada işte o istidat ve kabiliyetlerinin, aynen kışta tohumların toprağın altında kar ve yağmur ile pişmesi, oluşması, çatlaması, sümbül vermesi gibi adeta dünyanın bu kış ortamında da insanın duygularının açığa çıkması amacıyla gönderilmiş olmaktadır.
Yani Hz. Adem’e talim-i esma denilen eşyanın a’dan z’ye kadar her şeyinin öğretilmiş olması, tıpkı nasıl ki Hz. Âdem’in sulbünde kıyamete kadar gelecek son insan mevcuttur aynen onun gibi de Hz. Âdem’e talim edilen esmanın içerisinde daha binlerce yıl öncesinde olmayan kompüter veya bilgisayar, yapay zeka ve ona öğretilen o talim-i esma da vardır.
İşte bunun tahakkuk etmesi ve açığa çıkması için istidat ve kabiliyetlerin devreye girerek bunu gerçekleştirmesi için dünyaya gelmesi gerekti.
Aslında şeytan Cenab-ı Hakk’ın planına bilinçsiz ve şuursuz olaraktan alet olmuş oldu. Onun tezahürüne ve açığa çıkmasına vesile olmuş oldu.
Zahiren kendisi tamamen şer olan şeytan birçok hayırlarında bu manada istidat ve kabiliyetlerin adeta bir savaş alanında kahramanlarını ortaya çıkması gibi, zorluklarda güç ve güçlü durumların güçlüleri ortaya çıkarması ve gayretlerinin ortaya çıkması gibi bu dünya imtihanında da bu gibi durumlar ortaya çıkmış oldu.

Loading

No ResponsesKasım 23rd, 2024

İNSANIN SONSUZLUĞA UZANAN DUYGULARI

İNSANIN SONSUZLUĞA UZANAN DUYGULARI

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=HpL3ImQYxF0 
İnsan sonsuza uzanan istidat ve kabiliyetlerle donatılmıştır. Kapsamlı duygularla donatılmıştır
Her bir esere o eserin mütehassısının usta gözüyle bakması ile, alakasiz ve bilgisiz birisinin bakması arasındaki fark, kabiliyet ve yetenek farkıdır
-İstidad; çekirdekler gibi gelişmeye ve geliştirilmeye müsait olan hususiyetler mânâsını taşır. Konuşmak, yazmak, resim yapmak, inanmak, sevmek, hoşlanmak, lezzet almak gibi sınırsız maharetler, insan ruhuna birer çekirdek gibi Allah tarafından bilkuvve konmuştur. İrade veya muhitin tesiriyle bunlar inkişaf ederler.

Allah Teâlâ Hazretlerinin (C.C.) insanlara ve sâir mahlûklara tevdi buyurduğu kabiliyet kuvvelerinin umumi ismidir. Kabiliyetler insan fıtratında nüve, yani tohum şeklinde bulunurlar. Şart ve mecrasını buldular mı fiili âleme intikal ederler ve gelişirler.

Cenâb-ı Hak diğer varlıkların ruhlarına da, onlara uygun istidatlar koymuştur. İstidadın kullanıldığı diğer mânâ ise, müsait olma durumu, gelişmeye müsait olma hâlidir: “Yangının genişleme istidadı var.” Bu kelime bazen “kabiliyet” mânâsında da kullanılmaktadır. (Bunun tersi de olabilir.)

Bununla birlikte, istidat ile kabiliyet arasında, çok ince bir mânâ farkından söz edilebilir. Şöyle ki:

Kabiliyet, dıştan gelen tesirleri alabilme gücü, kabul edebilme mânâsını taşır. Hâlbuki istidat, ruhta potansiyel olarak var olan, gelişmeye müsait maharetler ve hususiyetlerdir.

Meselâ; Allah her insanın ruhuna konuşma vasfı vermiştir. Çocuk bu hususiyetini, çevresindeki konuşmaları kabiliyetiyle alarak geliştirir ve onlar gibi konuşmaya başlar.

İnsan, sonsuz denilebilecek kabiliyetlerle bu dünyaya gönderilir. İnsanın mahiyeti bir tarla gibidir; iyilik ve kötülük tohumları bu tarlada beraberce bulunur.

Mesela, her insan hem cesur hem korkak; hem cömert hem cimri olabilecek kabiliyettedir. İnsan bunları doğru yahut yanlış şekilde yönlendirebilmektedir. İnsanlar arasındaki mertebe farklarının sırrı, işte burada yatmaktadır. Bu mertebeler beka âlemine de yansıyacak, insanların cennet veya cehennemdeki durumlarını tayin edecektir.
Mesela resim çizmeye kabil bir çocuk, resim eğitimi aldığı zaman, o kabiliyet gelişip büyür ve en sonunda o nüve, ağaç şekline dönüşür. Bütün tohumlar ve nüvelerin içindeki ince plan ve programlara istidat denilebilir. Mesela, kayısı çekirdeğinin içindeki kayısı ağacının ince programına bir cihetle kayısı istidadı denilebilir.
https://sorularlarisale.com/istidat-ve-kabiliyet-ne-demektir

Loading

No ResponsesKasım 22nd, 2024

RUHUN ALEMLERE AÇILAN KAPILARI

RUHUN ALEMLERE AÇILAN KAPILARI

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=QlCJbcRCqXk 

-Bir ev düşünün kapı penceresi, kapalı yok, hatta telefon ve şu an dünya ile iletişim kurduğum İnterneti yok.
Kapı var kilitli. Kilidi yok. Dış dünyaya kapalı.
Ora ev değil hapishane bile olamaz zira hapishanenin en ağırının bile havalandırması da var.
İnsanında duygularının kapalı olduğunu bir düşünün, göz, kulak, ağız, boğaz gibi.

-Ruhun âlemlere açılan kapıları, insanın fıtratı gereği farklı boyutlar ve hakikatlerle bağlantı kurmasını sağlayan manevi duyular, yetenekler ve latifeleridir. İnsan ruhu, yalnızca maddi dünya ile sınırlı olmayan bir kapasiteye sahiptir; duyuları ve latifeleri sayesinde hem fiziksel âlemle hem de metafizik boyutlarla ilişki kurabilir. Bu kapılar, insanın yaratılış gayesine uygun olarak Allah’ı tanıması, kulluk etmesi ve manevi kemale ulaşması için birer araçtır.

Ruhun Âlemlere Açılan Kapıları Nelerdir?

1. Duygular (Hissiyat):

İnsanın ruhunda yer alan duygular, yaratılışın sırlarını ve varlık âlemini anlamaya hizmet eder:

Sevgi: Sevgi, insanın Allah’ın sonsuz rahmetini hissetmesine ve diğer varlıklarla bağ kurmasına vesiledir.

Korku ve Ümit: İnsan, korku ile nefsini terbiye ederken, ümit ile Allah’a yaklaşır.

> “Allah’tan korkun ki rahmete erişesiniz.” (Ali İmran, 3:132)

2. Akıl:

Akıl, ruhun hakikati anlamasına ve âlemleri tefekkür etmesine yardımcı olan en önemli kapılardan biridir. Akıl sayesinde insan, kainatın hikmetlerini anlar ve Allah’ın varlığını delillerle kavrar.

> “Göklerin ve yerin yaratılışında tefekkür ederler.” (Ali İmran, 3:191)

3. Kalp:

Kalp, ruhun manevi merkezi olup insanın Allah ile ilişkisinin derinleştiği bir kapıdır. Kalp, sevgi, teslimiyet ve iman gibi hislerin kaynağıdır.

Kalp, Rabbine yönelip zikrettiğinde huzur bulur:

> “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Rad, 13:28)

4. Latifeler:

Latifeler, insanın ruhunda yer alan ince ve manevi duyu mekanizmalarıdır. Bu latifeler sayesinde insan, varlığın derinliklerini ve gayesini anlayabilir:

Vicdan: Hak ve batıl arasındaki farkı hissetme yeteneğidir.

İlham: Allah’ın ruhlara verdiği bir nevi manevi rehberliktir.

5. Fıtrat:

Fıtrat, insanın doğuştan gelen manevi bir donanımıdır. Fıtrat, insanın Allah’ı arayışında rehberlik eden en temel yapıdır. İnsan ruhu, fıtratına uygun hareket ettiğinde huzur bulur.

6. Hayal:

Hayal gücü, insanın ruhunun sonsuzluğu algılamasına ve fiziksel âlemin ötesine geçmesine imkân tanır. İnsanın sonsuzluğa olan meyli, hayal gücüyle şekillenir.

7. Tefekkür (Düşünce):

Tefekkür, insanın âlemleri anlamak ve Yaratan’ı tanımak için kullandığı bir kapıdır. İnsan, tefekkür yoluyla kainattaki hikmetleri ve yaratılış gayesini idrak eder.

8. Şuur:

İnsanın bilinçli bir varlık olması, onun âlemlerle olan ilişkisini anlamlı kılar. Şuur, insanın varlık âlemindeki yerini ve Allah’ın varlığına olan delilleri kavramasına yardımcı olur.

Ruhun Kapılarının Âlemlerle İlişkisi

1. Şehadet Âlemi (Maddi Dünya):

Ruhun duyular ve akıl gibi araçlarla algıladığı fiziksel âlemdir. İnsan bu âlemde, gözlem ve tefekkür yoluyla Allah’ın isim ve sıfatlarını tanır.

2. Gayb Âlemi (Görünmeyen Âlem):

İman, ruhun gayb âlemiyle olan bağlantısını kurar. Bu âlem, melekler, ahiret, cennet ve cehennem gibi metafizik hakikatleri içerir.

3. Ruh Âlemi:

İnsan ruhu, yaratılış itibarıyla ruhlar âleminden gelir. İnsan, bu manevi kökenini hissettiğinde kendini Allah’a daha yakın hisseder.

4. Arş Âlemi:

Bediüzzaman Said Nursî, ruhun kainatın ötesindeki sırları anlamak için Arş-ı Azam gibi büyük hakikatlerle bağlantı kurabileceğini belirtir.

5. Esma-i İlahiye (Allah’ın İsimleri):

Ruh, Allah’ın isim ve sıfatlarını tanıyarak kendini geliştirir. Her bir isim, insanın ruhuna bir kemalat kapısı açar.

Ruhun Kapılarını Açık Tutmanın Yolları

1. İbadet ve Zikir:

İbadet, ruhun Allah’a yönelmesini ve manevi kapıların açık kalmasını sağlar.

Zikir, ruhun Allah ile bağlantısını güçlendirir.

2. Tefekkür ve İlme Yönelmek:

Kainatı tefekkür etmek, ruhun hakikatlerle bağ kurmasını sağlar.

3. Helal ve Meşru Yaşam:

Helal dairede yaşamak, ruhun kirlenmesini önler ve manevi kapıların açık kalmasını sağlar.

4. Günahlardan Kaçınmak:

Günahlar, ruhun kapılarını kapatır ve manevi duyguları köreltir. Tövbe, ruhun bu kapıları yeniden açmasına vesiledir.

Sonuç:

İnsanın ruhu, âlemlere açılan kapılarla donatılmış bir cevherdir. Duygular, akıl, kalp, latifeler ve fıtrat gibi mekanizmalar, insanın hem maddi hem de manevi âlemlerle bağ kurmasını sağlar. Bu kapılar açık tutulduğunda, insan Allah’a yakınlaşır ve yaratılış gayesine uygun bir hayat sürer. Ancak bu kapıların kapanmaması için iman, ibadet, tefekkür ve helal yaşam gibi manevi unsurlara dikkat etmek gerekir.

 

Loading

No ResponsesKasım 22nd, 2024

Türkiye’de yakın yüz yıllık tarihin gizli ve gizemli olayları.

Türkiye’de yakın yüz yıllık tarihin gizli ve gizemli olayları.

Türkiye’nin son yüz yıllık tarihindeki gizli ve gizemli olaylar, modern tarih boyunca pek çok tartışma ve teoriyi beraberinde getirmiştir. İşte bu dönemde meydana gelen önemli ve gizemli olaylardan bazıları:

1. Atatürk’ün Ölümü ve Söylentiler

10 Kasım 1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü sonrası, zehirlenme iddiaları uzun yıllar boyunca tartışılmıştır. Bazı tarihçiler ve araştırmacılar, ölüm nedenini resmî olarak siroz olarak belirtse de bu konuda farklı görüşler öne sürülmüştür.

2. Tarihçe-i Hayalî Örgütler ve Komplolar

1940’lardan itibaren Türkiye’de birçok kez gizemli örgütlerin faaliyetleri gündeme gelmiştir. Örneğin:

Gladio: Soğuk Savaş döneminde NATO bünyesinde kurulan ve Türkiye’deki adıyla “Kontrgerilla” olarak bilinen yapının, darbelerde ve faili meçhul cinayetlerde parmağı olduğu iddia edilmiştir.

Susurluk Olayı (1996): Devlet, mafya ve güvenlik güçleri arasındaki ilişkileri ortaya çıkaran bu olay, derin devlet tartışmalarını alevlendirmiştir.

3. Darbe Girişimleri ve Gizli Yapılar

Türkiye’de 1960, 1971, 1980 ve 1997 yıllarında gerçekleşen darbeler, hazırlık süreçlerinde gizli güçlerin etkisi olduğu iddialarını doğurmuştur.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi, FETÖ bağlantısı nedeniyle global çapta da dikkat çekmiştir.

4. Tarihî Kaybolmalar ve Cinayetler

Uğur Mumcu Cinayeti (1993): Gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun bombalı saldırıyla öldürülmesi, derin devlet ve dış bağlantılar hakkında pek çok komployu gündeme taşımıştır.

Sabancı Suikastı (1996): Özdemir Sabancı’nın teröristler tarafından öldürülmesi, dönemin politik ve ekonomik bağlantıları açısından gizemini korumaktadır.

5. Kayıp Kıbrıs Dosyaları

Kıbrıs Barış Harekâtı (1974) sonrasında adadaki petrol ve stratejik çıkarlar üzerine gizli antlaşma ve diplomatik belgelerin varlığı öne sürülmüştür.

6. Lozan Antlaşması ve Gizli Maddeler Tartışmaları

Lozan Barış Antlaşması’nın gizli maddeler içerdiğine dair iddialar, özellikle Türkiye’nin enerji kaynaklarına erişimi üzerine komplo teorileri oluşturmuştur. Ancak bu iddialar tarihçiler tarafından genellikle asılsız bulunmuştur.

7. Faili Meçhul Cinayetler

Özellikle 1990’larda faili meçhul cinayetler artmış, pek çoğunun arkasında derin devlet bağlantıları ve çıkar çatışmalarının olduğu iddia edilmiştir.

8. Kaz Dağları Altın Madeni İddiaları

Türkiye’nin stratejik doğal kaynaklarının uluslararası şirketler tarafından ele geçirilmesine yönelik iddialar, çevresel ve politik açıdan önemli tartışmalar yaratmıştır.

Bu olayların birçoğu üzerinde hâlâ araştırmalar ve tartışmalar devam etmektedir. Türkiye’nin yakın tarihi gerek içerideki politik dengeler gerekse dış güçlerin etkisi nedeniyle sıkça karmaşık süreçlere sahne olmuştur. Bu konularla ilgili derinlemesine analizler için tarih kitapları, belgeler ve araştırma raporları faydalı olabilir.

@@@@@@@@

Turgut Özal’ın ölümü.

Turgut Özal’ın 17 Nisan 1993’teki ölümü, Türkiye’de uzun süre tartışılan gizemli olaylardan biri olmuştur. Resmî kayıtlara göre Özal, kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Ancak ölümünden önceki dönemde aldığı tehditler ve ölüm şekli, suikast şüphelerini beraberinde getirmiştir.

Özal’ın Ölümüyle İlgili Tartışmalar:

1. Kalp Krizi İddiası:

Ölüm nedeni resmî olarak kalp krizi olarak açıklanmıştır. Ancak otopsi yapılmadan defnedilmesi, ölümüne dair şüpheleri artırmıştır.

2. Zehirlenme İddiaları:

2012 yılında Özal’ın mezarı açılarak yeniden incelenmiş ve vücudunda yüksek seviyede bazı ağır metaller tespit edilmiştir. Ancak bu bulguların kesin olarak zehirlenme olduğunu doğrulamadığı açıklanmıştır.

3. Suikast Girişimi (1988):

Turgut Özal, 1988 yılında düzenlenen bir suikast girişiminden yara alarak kurtulmuştu. Bu olay, ölümünden sonra suikast iddialarının güçlenmesine neden oldu.

4. Siyasi ve Ekonomik Politikaları:

Özal, Türkiye’nin ekonomik yapısını serbest piyasa ekonomisine uyarlama ve dışa açılma politikaları ile biliniyordu. Bu politikaların bazı çevrelerin tepkisini çekmiş olabileceği düşünülmüştür.

5. Ailesinin Görüşü:

Eşi Semra Özal ve oğlu Ahmet Özal, Turgut Özal’ın öldürüldüğünü sık sık dile getirmiştir. Semra Özal, eşinin ölümünden kısa bir süre önce ciddi tehditler aldığını iddia etmiştir.

2012 Otopsisi ve Bulgular:

Adli Tıp Kurumu’nun 2012 yılında yaptığı inceleme sonucunda Özal’ın vücudunda ağır metal izlerine rastlanmıştır. Ancak bu metallerin ölümüne neden olup olmadığı kesin olarak belirlenememiştir. Bu rapor sonrası da suikast tartışmaları devam etmiştir.

Sonuç:

Turgut Özal’ın ölümü, Türkiye’nin yakın tarihindeki en tartışmalı olaylardan biridir. Resmî olarak ölüm nedeni kalp krizi olsa da, suikast iddiaları ve ağır metal bulguları, kamuoyunda soru işaretlerini sürdürmüştür. Olayın üzerindeki sır perdesi tam anlamıyla kaldırılabilmiş değildir.

@@@@@

Mit krizleri ve gizli operasyonlar.

Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), Türkiye’nin iç ve dış güvenlik politikalarının en önemli unsurlarından biri olarak, birçok kriz ve gizli operasyonla ilişkilendirilmiştir. İşte MİT’in tarihindeki önemli krizler ve operasyonlardan bazıları:

1. MİT TIR’ları Krizi (2014)

Olay:

19 Ocak 2014’te, Adana ve Hatay’da MİT’e ait olduğu belirtilen TIR’lar durduruldu ve arandığında mühimmat taşındığı iddia edildi.

Resmî olarak TIR’ların insani yardım taşıdığı açıklanırken, bazı çevreler bu yardımların Suriye’deki silahlı gruplara gönderildiğini öne sürdü.

Sonuç:

Bu olay, MİT ile güvenlik güçleri arasında bir kriz olarak yorumlandı. Olay sonrası paralel yapıyla mücadele kapsamında soruşturmalar açıldı ve bazı askerler tutuklandı.

2. Susurluk Olayı (1996) ve Derin Devlet Bağlantıları

Olay:

Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen trafik kazası, derin devlet, mafya ve MİT’in ilişkilerini gündeme taşıdı.

Kazada, bir milletvekili, emniyet müdürü ve bir mafya lideri aynı araçta ölü bulundu.

MİT’in Rolü:

MİT’in bu yapılarla ilişkisinin boyutu ve derin devlete dair bağlantıları uzun süre tartışıldı.

3. Abdullah Öcalan’ın Yakalanması (1999)

Olay:

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi, MİT’in en büyük başarılarından biri olarak görülür.

Operasyon, MİT’in uluslararası düzeydeki etkinliğini göstermiştir.

Sonuç:
Bu operasyon, Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde önemli bir dönüm noktası oldu.

4. Hakan Fidan Krizi (2012)

Olay:

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Oslo görüşmeleri nedeniyle ifadeye çağrıldı. Görüşmeler, PKK ile barış sürecine yönelik gizli müzakereleri içeriyordu.

Bu olay, MİT’in paralel yapı tarafından hedef alındığı bir girişim olarak değerlendirildi.

Sonuç:

O dönemde çıkarılan yasa ile MİT mensuplarının ifade vermesi Başbakan’ın iznine bağlandı.

5. Gizli Operasyonlar

Yurtdışında Gerçekleşen Operasyonlar:

Paris Suikastı (2013): PKK’nın kurucularından Sakine Cansız ve diğer iki PKK üyesinin Paris’te öldürülmesi olayında MİT’in adı geçti. Ancak resmî bir kanıt bulunmadı.

Suriye’deki Faaliyetler: Suriye iç savaşında Türkiye’nin MİT üzerinden Suriye’deki bazı gruplara destek verdiği iddiaları gündeme geldi.

Kaçırma Operasyonları:

2020’lerde FETÖ mensuplarının yurt dışından Türkiye’ye getirilmesi gibi gizli operasyonlar, MİT’in etkinliğini artırdığına dair örnekler arasında yer aldı.

6. 15 Temmuz Darbe Girişimi (2016)

Olay:
Darbe girişiminden önce MİT’e yapılan ihbar, darbenin planlandığı gece TSK içindeki harekete dikkat çekmiştir.

Ancak MİT’in bu bilgiyi hükümete zamanında iletmediği yönünde eleştiriler olmuştur.

Sonuç:

Darbe girişimi sonrası MİT, yeniden yapılandırılmış ve ulusal güvenlikteki rolü daha da güçlendirilmiştir.
MİT, Türkiye’nin hem iç tehditlerle mücadelesinde hem de bölgesel politikalarında kilit bir kurum olmuştur. Gizli operasyonları ve krizleri, MİT’in ulusal güvenlikteki önemini vurgularken, zaman zaman kuruma yönelik eleştiriler de gündeme gelmiştir. Bu olaylar, Türkiye’nin modern tarihindeki pek çok siyasi ve stratejik süreci derinden etkilemiştir.

 

Loading

No ResponsesKasım 20th, 2024

SİGARANIN KERAMETİ

SİGARANIN KERAMETİ

Üstadı gören muhterem bir zat olan,Kırşehir’de emekli İmam İhsan Barutçu hocamız hatıratında anlatıyor:
Yıl 1952 idi. Karadeniz’den kalkmış, hafızlık yapmak üzere İstanbul’a gitmiştim.
O yıl Bediüzzaman-ında İstanbul’da olduğunu duymuş ve yanına vararak ellerinden öpmüştüm.
Maddi durum iyi olmadığından zorluklar içerisinde hafızlığımızı ve eğitimimizi sürdürüyorduk.
Bir vesile ile nur talebeleri ile irtibat kurmuş ve onlarla beraber kalmaya başlamıştım.
Bir Cuma günü üstadın Cuma namazına gideceğini duymuş ve onunla beraber Cuma namazını aynı camide kılmıştım.
Gençlik yıllarımın bu coşkusunu onunla olmam beni teskin etmişti.
1956-da Üstad Emirdağında bulunuyordu.Gerekli talimatları beraber kaldığımız ağabeyimizden almış,üstad yanında kalmanı isterse kabul et,demişti.
Ben de Ankara’ya ve oradan da Emirdağ-ına varmıştım.
Ancak gençlik yıllarımın bir hastalığı olan sigara kullanıyordum.Emirdağına sabah varmış,kahvaltı yaparak bir sigara içmiştim.
Birden aklıma,bu üstümün ve ağzımın sigara kokmuş haliyle üstadın huzuruna çıkmayayım diye,bir buçuk saat dolaştım.
Üstadın huzuruna vardığımda beni kabul ettiler.Ziyaret sonunda üstad bana:
-Ben seni hizmetime almayı,yanımda alıkoymayı düşünüyordum fakat bir saat önce Hüsnü bayram geldi,onu hizmetime aldım.
Ben ise sigara mübtelalığından dolayı,bir buçuk saat dolaşmakla hizmetinde kalmayı kaybetmiştim.
Ancak bana dua ederek,beni manevi evladlığına kabul ettiklerini söylediler.
Hayatında sigara içmekten dolayı,iyi insanlarla arkadaşlığı bırakan,onlarla değil de sigara içenleri tercih ederek ayağı kayan insanlar az değildir.Ailesini terk ederek sürekli onlardan kaçarak bunu sürdüren insanlar yok değildir.
Ben sigaranın böyle bir azizliğine uğrayarak büyük bir imkanı kaybettim, inşallah sizler kaybetmezsiniz.
MEHMET ÖZÇELİK

Loading

No ResponsesKasım 20th, 2024

KURAN-I KERİM’DE HAYVAN-YER-GÖK VE VARLIKLARA AİT SÖZ VE İFADELER

KURAN-I KERİM’DE HAYVAN-YER-GÖK VE VARLIKLARA AİT SÖZ VE İFADELER

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=h0DcLv1Y2qA 

Kur’an-ı Kerim, hayvanlar, yer, gök ve diğer varlıklarla ilgili birçok ayet barındırır. Bu ayetler, Allah’ın yaratma kudretini, evrendeki dengeyi ve canlıların birbirleriyle olan ilişkilerini ortaya koyar. İşte bu konularda bazı örnekler:

1. Hayvanlar

Kur’an’da hayvanlar, Allah’ın yaratma sanatının birer örneği olarak geçer ve onların yaşamları, insanlara ibret alınması gereken durumlar olarak sunulur.

Bakara Suresi, 164. Ayet:

“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün ard arda gelmesinde akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.”

Nahl Suresi, 8. Ayet:

“Hayvanlar, yeleleri, kaplumbağaları ve diğerlerini yaratandır. Hepsi sizin için birer nimet olarak kılındı.”

Enam Suresi, 38. Ayet:

“Yerde yürüyen hiçbir canlı yoktur; kanatlarıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi bir ümmet olmasın. Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra onları, Rablerine toplayacağız.”

2. Yer (Toprak)

Kur’an’da yer, Allah’ın yaratılışının bir göstergesi olarak sıkça geçer. Toprak, yaşam için gerekli olan birçok unsuru barındırır.

Al-Bakara Suresi, 22. Ayet:

“O, yeri sizin için bir döşek, gökyüzünü de bir bina kıldı.”

Hud Suresi, 61. Ayet:

“Yeri sizin için döşemiş, oradan size rızıklar çıkarmıştır.”

Sebe Suresi, 15. Ayet:

“Onlar için yerin altından ve yerin üstünden çok şey vardır. Her biri, Rablerinin emriyle hareket eder.”

3. Gök

Kur’an, göklerin yaratılışını ve Allah’ın kudretini sık sık hatırlatır.

Bakara Suresi, 22. Ayet:

“O, göklerden ve yerden indiren, gökyüzünü yerin üzerine kurandır.”

Al-i İmran Suresi, 190. Ayet:

“Göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde elbette akıl sahipleri için ibretler vardır.”

Mülk Suresi, 3. Ayet:

“Gökleri birbirine uygun şekilde yaratmış ve içinde hiçbir boşluk bırakmamıştır. Şimdi gözünü çevir, bir bak, herhangi bir çatlak görebilir misin?”

4. Diğer Varlıklar

Kur’an, evrendeki diğer varlıkları ve onların Allah’a olan bağlılıklarını anlatır.

Nahl Suresi, 12. Ayet:

“O, sizin için denizlerde bir fayda yarattı; orada gemiler yürütülür ve oradan rızıklar çıkar.”

Fatır Suresi, 27-28. Ayetler:

“Allah, gökten su indirdi. O su ile yeşil bitkiler bitirdi. Dağlardan da beyaz ve kırmızı yollar var; birbirine benzemeyenleri vardır.”

Casiye Suresi, 13. Ayet:

“Yerde ve gökte ne varsa hepsi O’na aittir. O, hepsini emri altına almıştır.”

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de geçen hayvanlar, yer, gök ve diğer varlıklarla ilgili ifadeler, Allah’ın yaratma gücünü ve evrendeki dengeyi anlamamız için bize önemli mesajlar sunar. Bu ifadeler, insanlara çevrelerini, doğayı ve canlıları koruma ve onlara saygı gösterme konusunda bilinçlendirmeyi amaçlar. Ayrıca, bu varlıkların yaratılışının ve işleyişinin, Allah’ın kudretinin birer delili olduğu belirtilmektedir.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de karınca ve yerle gök gibi varlıkların konuşmaları .

Kur’an-ı Kerim’de, karıncalar gibi bazı hayvanların ve varlıkların konuşmaları, Allah’ın kudretinin ve yaratılışın derin anlamlarının birer işareti olarak yer alır. İşte bu konudaki bazı ayetler:

1. Karınca

Karıncanın konuşması, özellikle Neml Suresi’nde geçer. Bu ayet, karıncanın insanlara olan bazı uyarılarını ve Allah’ın yaratmadaki kudretini anlatır.

Neml Suresi, 18-19. Ayetler:

18: “Nihayet, karıncaların bulunduğu vadinin yanına geldiklerinde bir karınca: ‘Ey karıncalar, yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu size dokunmadan önce’ dedi. Onlar, bunu duydular.”

19: “Bunun üzerine Süleyman gülerek: ‘Rabbim, bana verdiğin nimetin şükrünü eda etmemi ve sana hoş bir şekilde salih ameller işlememi sağla’ dedi.”

2. Diğer Varlıkların Konuşması

Kur’an’da yer ve gök gibi diğer varlıkların da konuşmalarıyla ilgili bazı ifadeler yer almaktadır. Bu, Allah’ın yaratıklarına verdiği akıl ve bilgelikle ilgilidir.

Fussilet Suresi, 11. Ayet:

“Sonra göğe yöneldi ve o zaman gök henüz duman halindeydi; ona ve yere: ‘İsteyerek mi, yoksa istemeyerek mi gelirsiniz?’ dedi. Onlar da: ‘İsteyerek geldik’ dediler.”

Bu ayette, gökyüzünün ve yerin Allah’ın emriyle cevap vermesi, Allah’ın yaratışındaki kudreti ve iradesinin bir yansıması olarak değerlendirilir.

3. Yer ve Gök

Kur’an’da, yer ve gök arasındaki ilişkiyi ve bunların Allah’ın emrine nasıl tabi olduklarını anlatan ayetler de vardır.

Sad Suresi, 27. Ayet:

“Biz, gökleri ve yeri ve bunların arasında bulunan her şeyi boşuna yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zanlarıdır. Ahirette inkâr edenler için ateşten bir azap vardır.”

Mülk Suresi, 3. Ayet:

“Gökleri birbirine uygun şekilde yaratmış ve içinde hiçbir boşluk bırakmamıştır. Şimdi gözünü çevir, bir bak, herhangi bir çatlak görebilir misin?”

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de karıncanın konuşması ve yerle gök gibi varlıkların Allah’ın emrine itaatleri, yaratılışın derin anlamlarını, Allah’ın kudretini ve varlıkların bilinç düzeyini göstermektedir. Bu anlatımlar, insanlara evrendeki dengeyi, varlıkların birbirleriyle olan ilişkisini ve Allah’a olan bağlılıklarını hatırlatır. İnsanoğluna düşen görev, bu varlıkları gözlemleyerek Allah’ın yaratmadaki hikmetini anlamak ve O’na şükretmektir.

Loading

No ResponsesKasım 20th, 2024

KURAN-I KERİM’İN ANLATTIĞI OLAYLARIN CEREYAN ETTİĞİ COĞRAFİ YERLER

KURAN-I KERİM’İN ANLATTIĞI OLAYLARIN CEREYAN ETTİĞİ COĞRAFİ YERLER

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=EG2GjM4WRZo 

Kuran-ı Kerim’de anlatılan olayların geçtiği coğrafi mekânlar, İslam’ın ilk yayıldığı yerler ve peygamber kıssalarının yaşandığı bölgelerle sınırlıdır. Bu coğrafi mekânlar, genel olarak Orta Doğu ve civarında yer alır. Başlıca önemli yerler şunlardır:

1. Hicaz Bölgesi (Mekke ve Medine): İslam’ın doğduğu yer olan Mekke ve Medine, Kuran-ı Kerim’de en çok bahsedilen yerlerdendir. Mekke, Kâbe’nin bulunduğu şehir olup Hz. Muhammed’in doğduğu ve ilk vahyin geldiği yerdir. Medine ise İslam’ın toplumsal olarak ilk uygulandığı şehir olarak önemlidir.

2. Mısır: Kuran’da Hz. Musa, Firavun ve İsrailoğulları ile ilgili anlatılan olaylar Mısır’da geçer. Hz. Yusuf’un kıssası da Mısır’da yaşanmıştır.

3. Şam ve Filistin Bölgesi (Lût Gölü ve Kudüs): Bu bölge, Kuran’da birçok peygamberin gönderildiği yer olarak anlatılır. Kudüs, İslam’ın ilk kıblesidir ve Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Davud, Hz. Süleyman gibi peygamberlerin yaşadığı yerdir. Ayrıca Lut Kavmi’nin yaşadığı bölge olan Lût Gölü çevresi de buradadır.

4. Irak (Babil ve Urfa civarı): Kuran’da Hz. İbrahim’in doğduğu yer olarak anlatılan Babil, bugünkü Irak sınırları içerisindedir. Hz. İbrahim’in Nemrut ile mücadelesi ve Babil halkının putperestliğe düşmesi de burada geçer.

5. Medyan ve Eyke Bölgeleri: Medyen bölgesi, Hz. Şuayb’ın peygamber olarak gönderildiği yerdir. Bugünkü Ürdün ve Suudi Arabistan sınırlarında olduğu düşünülür.

6. Sina Dağı ve Sina Yarımadası: Hz. Musa’nın peygamberliği sürecinde önemli olaylar bu bölgede geçmiştir. Hz. Musa’nın vahiy aldığı Sina Dağı ve İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışı sırasında geçtikleri yerler burada bulunmaktadır.

7. Yemen (Seba Melikesi Belkıs’ın Ülkesi): Sebe Melikesi Belkıs ve onun Hz. Süleyman ile olan ilişkisi, Yemen topraklarında geçmektedir. Bu bölgede Sebe Krallığı hüküm sürmüştür.

8. Hicr Bölgesi: Kuran’da bahsi geçen Semud Kavmi’nin yaşadığı bölgedir. Bugünkü Suudi Arabistan’da yer alan bu bölgede Salih peygamberin kavmine tebliğde bulunduğu anlatılır.

Bu bölgeler, Kuran-ı Kerim’de geçen olayların yaşandığı mekânlar olarak anlatılmaktadır. Kuran’da bu yerler genel hatlarıyla aktarılırken, coğrafi detaylar çok sık verilmez, daha çok olayların ahlaki ve ibret verici yönleri vurgulanır.

 

Loading

No ResponsesKasım 20th, 2024

KURAN-I KERİM’DE SIRLAR -GİZLİ ŞEYLERİ İFADE EDEN AYETLER

KURAN-I KERİM’DE SIRLAR -GİZLİ ŞEYLERİ İFADE EDEN AYETLER

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=98fK8FryCpk 

Kur’an-ı Kerim’de sır ve esrar, bilinmeyen ve gizli şeyleri ifade eden ayetler.

Kur’an-ı Kerim’de sırlar, gizemler ve bilinmeyenlere dair birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetler, Allah’ın bilgisi ve kudreti karşısında insanların sınırlı bilgiye sahip olduğunu vurgularken, Allah’ın her şeyin bilgisine sahip olduğunu hatırlatır. İşte Kur’an’da sır, gizem ve bilinmeyenleri ifade eden bazı ayetler:

1. Allah’ın Her Şeyi Bilmesi:

Bakara Suresi 33. Ayet: “Ben göklerin ve yerin gaybını bilirim, sizin açıkladığınızı ve gizlediğinizi de bilirim.”

Allah’ın hem insanların açıktan yaptıklarını hem de kalplerinde gizlediklerini bildiği ifade edilmiştir.

2. Gaybın Bilgisi Allah’a Aittir:

En’am Suresi 59. Ayet: “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır, onları O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olan her şeyi bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez…”

Bu ayet, gaybın yani bilinmeyenin anahtarlarının Allah’ın yanında olduğunu ve her türlü bilginin Allah’a ait olduğunu vurgular.

3. İnsanlardan Gizli Olanları Allah’ın Bilmesi:

Taha Suresi 7. Ayet: “Eğer sen (duanı) sesli olarak söyleyecek olsan, bil ki O gizliyi de gizlinin gizlisini de bilir.”

Allah, insanların içlerinden geçen en gizli düşünceleri dahi bilmektedir.

4. Kıyamet Saatinin Bilinmeyişi:

Lokman Suresi 34. Ayet: “Şüphesiz kıyamet saatinin bilgisi Allah’ın katındadır…”

Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi Allah’a ait olup insanlardan gizlenmiştir. Bu, ilahi bilginin insana kapalı yönlerinden biridir.

5. Allah’ın İnsanlara Bilinmeyeni Bildirmesi:

Cin Suresi 26-27. Ayetler: “O, gaybı bilendir. Gaybını kimseye açmaz, ancak elçilerinden razı olduğu kimse başka.”

Allah, bilinmeyenleri dilediği takdirde seçtiği peygamberlere vahiy yoluyla açıklayabilir. Ancak gaybın tam bilgisi yalnız Allah’a aittir.

6. İnsanların Sınırlı Bilgisi:

İsra Suresi 85. Ayet: “Sana ruhtan sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir; size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.”

Ruhun mahiyeti gibi bazı konular Allah’ın sırlarındandır ve insanın bilgisi bu konularda sınırlıdır.

7. Kalplerden Geçenlerin Bilinmesi:

Mülk Suresi 13. Ayet: “Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; O, göğüslerin özünde saklı olanı bilir.”

Allah, insanların kalplerinde sakladıkları en gizli duyguları ve düşünceleri dahi bilmektedir.

8. Allah’ın Gizli Planları:

Ali İmran Suresi 54. Ayet: “Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.”

Allah’ın gizli planlarının insanlara kapalı olduğu ve insanların tuzaklarına karşı ilahi planın üstün olduğu ifade edilmiştir.

Bu ayetler, Allah’ın her türlü gizli bilgiye, bilinmeyene ve insanlardan saklı olan her türlü sırra sahip olduğunu gösterir. Kur’an, Allah’ın mutlak bilgi sahibi olduğunu ve insanların ise sadece Allah’ın izin verdiği ölçüde bilgiye ulaşabileceğini açıklar. Bu, insanı tevazua yönlendirir ve Allah’ın sınırsız ilmini kabul etmeye teşvik eder.

 

Loading

No ResponsesKasım 20th, 2024

KURAN-I KERİM’DE İLGİNÇ KELIME VE CÜMLELER

KURAN-I KERİM’DE İLGİNÇ KELIME VE CÜMLELER

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=3q0l5-VfJ3E 

Kuran-ı Kerim’de en çok kullanılan kelimeler.

Kur’an-ı Kerim’de en çok kullanılan kelimeler, genellikle temel inanç ve ahlaki kavramlarla ilgilidir. Arapça’da tekrar eden bu kelimeler, Kur’an’ın ana mesajlarını ve temel öğretilerini yansıtır. İşte Kur’an-ı Kerim’de en çok geçen bazı kelimeler ve yaklaşık tekrar sayıları:

1. Allah (اللّٰه) –

Kur’an’da en çok kullanılan kelime, Allah’ın ismi olan “Allah”tır. Allah’ın birliği ve sıfatları Kur’an’ın merkezindedir.

2. Rab (رَبّ) –

Rab, “efendi”, “terbiye eden”, “yaratan” anlamlarına gelir ve Allah’ın bir sıfatıdır.

3. İman (إِيمَان) –

İnanç ve güven anlamına gelir; inananları tanımlayan temel bir kavramdır.

4. İnsan (إِنسَان) –

İnsan, Kur’an’ın muhatabı olarak sıkça anılır.

5. El-Hak (الحق) –

Hak, gerçeklik ve adalet anlamında, Kur’an’ın temel ilkelerinden biridir.

6. Kitap (كِتَاب) –

İlahi kitaplar ve özellikle Kur’an için kullanılan bir terimdir.

7. Salih (صَالِح) –

Doğru, iyi ve erdemli davranışları ifade eder.

8. Cennet (جَنَّة) –

Ahiret ödülü olarak cennet sık sık anılır.

9. Ateş (نَار) –

Ceza ve uyarı unsuru olarak cehennem ateşi sıkça vurgulanır.

10. Namaz (صَلَاة) –

İbadetlerin en önemlisi olan namaz, Kur’an’da açıkça belirtilir.

11. Tevhid (وَاحِد) – Çeşitli türevleriyle sıkça geçer.

Allah’ın birliği mesajını ifade eder.

12. Melek (مَلَك) –

İlahi görevleri yerine getiren varlıklar.

Bu kelimelerin Arapça kökleri ve farklı türevleri Kur’an’da farklı bağlamlarda geçmektedir. Detaylı istatistiksel analizler, her kelimenin geçtiği yerleri ve bağlamları daha ayrıntılı ortaya koyabilir. Eğer belirli bir kelimeyi analiz etmek isterseniz, Arapça köküne göre arama yapmak faydalı olacaktır.

@@@@@@-•

Kuran-ı Kerim’de en çok kullanılan cümleler.

Kur’an-ı Kerim’de sıkça tekrar eden ifadeler (cümle veya cümle yapıları), Allah’ın mesajlarını pekiştirmek, dikkati çekmek ve öğütleri vurgulamak amacıyla yer alır. Bu ifadeler, Kur’an’ın ana temalarını, Allah’ın sıfatlarını ve insanlara yönelik mesajlarını kapsar. İşte Kur’an-ı Kerim’de en çok tekrar edilen bazı cümleler ve anlamları:

1. “فَاتَّقُوا اللَّهَ” (Fe’ttekullâhe)

Anlamı: “Allah’tan korkun (sakının).”

İnsanlara takvayı (Allah’a karşı duyarlılık ve sorumluluk bilincini) öğütleyen bu ifade birçok ayette tekrar eder.

2. “وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ” (Vallâhu Alîmun Hakîm)

Anlamı: “Allah her şeyi bilen ve hüküm sahibidir.”

Allah’ın bilgi ve hikmet sahibi olduğunu vurgular. Bu ifade birçok ayetin sonunda bulunur.

3. “إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ” (İnnallâhe ‘Alâ Kulli Şey’in Kadîr)

Anlamı: “Şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir.”

Allah’ın sonsuz kudretini ifade eden bu cümle birçok kez tekrar edilir.

4. “إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ” (İnnallâhe Gafûrun Rahîm)

Anlamı: “Şüphesiz Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.”

Allah’ın affediciliği ve merhametini vurgulayan bu cümle, özellikle günahkârlara umut vermek için sıklıkla tekrar edilir.

5. “وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ” (Vettekullâhe Leallekum Tuflihûn)

Anlamı: “Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.”

Takva ve kurtuluş arasındaki ilişkiyi anlatır.

6. “لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ” (Lâ İlâhe İllallah)

Anlamı: “Allah’tan başka ilah yoktur.”

Tevhidin özeti olan bu cümle, İslam inancının temelini oluşturur.

7. “وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ” (Ve Ekimû’s-Salâte ve Âtû’z-Zekât)

Anlamı: “Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin.”

İbadetin iki temel direği olan namaz ve zekât, bu ifadeyle birçok kez tekrarlanır.

8. “إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً” (İnne Fî Zâlike Leâye)

Anlamı: “Şüphesiz bunda bir ayet (delil) vardır.”

Allah’ın varlığı ve kudretini gösteren işaretleri vurgular.

9. “يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا” (Yâ Eyyuhellezîne Âmenû)

Anlamı: “Ey iman edenler!”

Müminlere hitap eden bu cümle, birçok emir ve öğütle birlikte gelir.

10. “هَٰذَا ذِكْرٌ لِلْمُتَّقِينَ” (Hâzâ Zikrun Lil-Muttakîn)

Anlamı: “Bu, takva sahipleri için bir hatırlatmadır.”

Kur’an’ın uyarıcı ve yol gösterici özelliğini ifade eder.

11. “وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ” (Ve Mâllâhu Bi-Gâfilin ‘Ammâ Te‘melûn)

Anlamı: “Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”

İnsanların davranışlarının Allah tarafından bilindiğini vurgular.

12. “إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ” (İnnallâhe Yuhibbu’l-Muhsinîn)

Anlamı: “Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.”

İyilik ve güzellik sahibi olmanın önemine dikkat çeker.

Bu tekrar eden ifadeler, Kur’an’ın eğitici üslubunu ve öğütlerini güçlendirmek için stratejik bir şekilde kullanılmıştır. Kur’an’da bir ifadenin sıkça tekrarlanması, onun önemini vurgular ve insanların hafızasında kalmasını sağlar.

 

Loading

No ResponsesKasım 19th, 2024

KURAN-I KERİM’DE FITNE VE FESAT KONUSU

KURAN-I KERİM’DE FITNE VE FESAT KONUSU

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=Lh6nb8vh9PA 

FESAT
Kuran-ı Kerim’de fesat ile ilgili ayetlerde ne buyurulmaktadır?

Kur’an-ı Kerim’de “fesat”, yani bozgunculuk yapmak, yeryüzünde kötülük yaymak ve toplumda huzursuzluk çıkarmak anlamına gelir. Allah, fesadı ve fesat çıkaranları açık bir şekilde kınar ve bu tür davranışları yasaklar. İşte Kur’an’da fesatla ilgili bazı ayetler:

1. Allah Fesadı Yasaklar

“Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.” (A’râf, 7/56)

Bu ayette, Allah insanların yeryüzünde fesat çıkarmamalarını emreder. Allah, düzenin bozulmaması için bozgunculuktan uzak durmayı tavsiye eder.

2. Fesat Çıkaranları Sevmez

“Allah bozgunculuğu sevenleri sevmez.” (Mâide, 5/64)

Allah, bozgunculuk yapanların kendisine yakın olmadığını ve bu tür davranışları hoş görmediğini belirtir.

3. Fesat Çıkarmak Büyük Bir Günah Olarak Görülür

“O kimseler ki, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedel karşılığında satarlar, işte onların ahirette hiçbir nasipleri yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve onları temize çıkarmaz. Onlar için acı bir azap vardır. Bunlar doğru yol yerine sapıklığı, bağışlanma yerine azabı satın alanlardır. Azaba ne kadar da dayanıklıdırlar! Bunun sebebi Allah’ın Kitap’ı hak olarak indirmiş olmasıdır. Fakat Kitap hakkında ayrılığa düşenler elbette uzak bir anlaşmazlık içindedirler.” (Bakara, 2/27)

4. Fesat Çıkaranlar Cezalandırılır

“Kim bir cana kıymamış ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış birini öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Mâide, 5/32)

Bu ayette yeryüzünde bozgunculuk yapmanın ne denli büyük bir kötülük olduğu vurgulanır. Fesat çıkararak masum insanları öldürmek, tüm insanlara yapılmış bir kötülük gibi görülür.

5. Zenginlik ve Güçle Fesat Çıkarmak

“Dedi ki: ‘Bu (zenginlik) bana ancak bendeki bilgi sebebiyle verilmiştir.’ Bilmez mi ki Allah, ondan önceki nesillerden kendisinden daha güçlü ve topladığı daha çok olanları helâk etmiştir. Suçluların suçlarından kendisine hesap sorulmaz.” (Kasas, 28/77)

Kur’an-ı Kerim’deki bu ayetler, fesadın Allah katında ne kadar büyük bir günah ve kötü bir davranış olduğunu gösterir. Fesat, toplumun düzenini bozan, insanlara zarar veren bir eylem olarak görülür ve bundan kaçınılması öğütlenir.

@@@@@@@@

Kuran-ı Kerim’de fitne ile ilgili ayetlerde ne buyurulmaktadır?

Kur’an-ı Kerim’de “fitne” kavramı, toplumda ayrılık yaratma, karışıklık çıkarma, insanları doğru yoldan saptırma veya baskı uygulama gibi anlamlarda kullanılır. Fitne, insanların arasını bozan, huzursuzluk çıkaran ve hak yoldan saptıran bir durum olarak tanımlanır ve Allah tarafından kınanır. İşte Kur’an’da fitne ile ilgili bazı ayetler:

1. Fitnenin İnsanlar Arasında Bozgunculuk Çıkardığı

“Fitne, öldürmekten daha kötüdür.” (Bakara, 2/191)

Bu ayette fitne, öldürmekten bile daha kötü bir eylem olarak nitelendirilir. Bu ifade, fitnenin ne kadar büyük bir zarar verdiğini ve toplumları nasıl bölebileceğini vurgular.

2. Fitne Ortadan Kalkana Kadar Mücadele Edilmesi

“Onlarla fitne ortadan kalkıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar savaşın.” (Bakara, 2/193)

Bu ayette, toplumun birliğini ve düzenini bozan fitne unsurlarına karşı mücadele edilmesi gerektiği ifade edilir. Ancak bu mücadele, insanların barış ve huzur içinde yaşayabilmeleri içindir.

3. Fitne Çıkaranlar Allah’ın Hükmüne Karşı Gelenlerdir

“Onlara, ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.’ denildiğinde, ‘Biz sadece düzelticileriz.’ derler. Bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, fakat anlamazlar.” (Bakara, 2/11-12)

Bu ayet, kendilerini ıslah edici gösteren ama aslında fitne çıkaranların ikiyüzlülüğüne dikkat çeker. Allah, bozgunculuğun (fitnenin) kötülüğünü açıkça belirtir.

4. Fitneden Kaçınmanın Gerekliliği

“Fitneden sakının; çünkü fitne, içinizden yalnızca zulmedenlere erişmekle kalmaz (herkese zarar verir).” (Enfâl, 8/25)

Bu ayette, fitnenin toplumsal etkisi vurgulanır. Fitne, yalnızca kötülük yapanlara değil, toplumun tamamına zarar verebilir. Bu nedenle Allah, fitneden kaçınmayı emreder.

5. Fitne İnsanları Dinden Uzaklaştırmak İçindir

“İman edenler dururken, onlar kendi inançlarına döndürünceye kadar sizinle savaşmayı sürdürecekler. Kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların bütün yaptıkları dünya ve ahirette boşa gitmiştir.” (Bakara, 2/217)

Bu ayet, fitnenin iman edenleri dinden döndürme ve doğru yoldan saptırma amacı taşıdığını belirtir.

Kur’an’da fitne, toplumsal ve manevi bir tehdit olarak kabul edilir ve ondan sakınılması öğütlenir. Fitneye karşı dikkatli olunması, toplumun huzurunu korumak ve doğru yoldan sapmamak için önemlidir. Allah, fitne çıkaranları ve fitneye sebep olanları sevmediğini çeşitli ayetlerde bildirir.

Loading

No ResponsesKasım 19th, 2024