BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’YE GÖRE İSLÂM DÜNYASININ HASTALIKLARI VE TEDAVİ ÇARELERİ
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’YE GÖRE İSLÂM DÜNYASININ HASTALIKLARI VE TEDAVİ ÇARELERİ
İslâm dünyası, uzun asırlar boyunca ilim, medeniyet ve ahlak sahasında dünyaya ışık saçtı. Ancak zamanla çeşitli sebeplerle bu parlaklık sönmeye yüz tuttu ve Müslüman toplumlar geri kalmışlık, cehalet ve iç çatışmalar gibi birçok hastalığa yakalandı. Bediüzzaman Said Nursî, 20. yüzyılın başlarında İslâm dünyasının bu hastalıklarını teşhis ederek, onlara karşı reçeteler sundu. Onun tespitleri, bugün de aynı canlılıkla geçerliliğini korumaktadır.
İSLÂM DÜNYASININ TEMEL HASTALIKLARI
Bediüzzaman’a göre İslâm dünyasının yaşadığı sıkıntılar, birkaç temel hastalığa dayanır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1. Ümitsizlik Hastalığı (Yeis)
İslâm dünyasının geri kalmışlığı karşısında birçok Müslüman, “Bizden artık bir şey olmaz.” düşüncesine kapılmıştır. Bu psikolojik yenilgi, daha büyük bir çöküşe sebep olmaktadır. Oysa ümitsizlik, şeytandan gelen bir vesvesedir.
Çare:
Bediüzzaman, Kur’an’ın ümitsizliği reddettiğini vurgular. Ye’sten sonra, en parlak bir saadet içinde olacağını ümit etmek, iman-ı kâmilin bir lazımıdır,der. Müslümanlar, tekrar ayağa kalkmak için önce inançlarını ve özgüvenlerini kuvvetlendirmelidir.
2. Cehalet Hastalığı
İslâm dünyasının ilimde ve fende geri kalması, cehaletin en büyük göstergesidir. Oysa ilk emir “Oku!” (Alak, 1) ayetidir. Ne var ki, Müslüman toplumlar bu emri unutarak ilimden uzaklaşmış ve batı dünyasının gerisinde kalmıştır.
Çare:
Bediüzzaman’a göre gerçek ilim, hem dinî hem fennî ilimleri birlikte öğrenmekle mümkündür. Medrese, mektep ve tekkenin (akıl, bilim ve maneviyatın) birleşmesi gerektiğini savunur. O, Medresetü’z-Zehra projesiyle İslâm dünyasında bu üçlü eğitimi bir araya getiren bir model önermiştir.
3. İttihadsızlık ve Bölünmüşlük Hastalığı
Müslümanlar arasında birlik olmaması, dış güçlerin sömürüsünü kolaylaştırmaktadır. Mezhep kavgaları, etnik ayrılıklar ve siyasi ihtilaflar, İslâm dünyasını zayıf düşürmektedir.
Çare:
Bediüzzaman, İslâm birliğinin “İttihad-ı İslâm” şuuruyla yeniden tesis edilmesi gerektiğini söyler. “Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat, 10) ayetine dayanarak, Müslümanların kardeşlik bilinciyle hareket etmesini öğütler. Ona göre, birlik ruhu olmadan hiçbir ilerleme mümkün değildir.
4. Menfaatçilik ve Dürüstlük Eksikliği
İslâm dünyasında rüşvet, adaletsizlik ve ahlaki yozlaşma gibi meseleler, toplumların çöküşüne sebep olmaktadır. İslâm’ın temel değerlerinden olan adalet, sadakat ve ihlas eksik hale gelmiştir.
Çare:
Bediüzzaman, ihlası (Allah rızası için amel etmeyi) her işin merkezine koyar. “Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı” der ve menfaat yerine adaletin, şahsi çıkar yerine ümmetin hayrının gözetilmesini tavsiye eder.
TEDAVİ: ÜÇ BÜYÜK DÜŞMANLA MÜCADELE
Bediüzzaman, İslâm dünyasının en büyük üç düşmanını cehalet, zaruret (fakirlik) ve ihtilaf (ayrılık) olarak tanımlar ve bu düşmanlarla mücadele etmek için ilim, sanat ve ittihadı (birliği) çare olarak sunar.
1. Cehalete karşı eğitim: Hem dinî hem fennî ilimler öğretilmelidir.
2. Fakirliğe karşı çalışma ve üretim: Müslümanlar, tembellikten kurtulup sanayi ve ekonomiye yönelmelidir.
3. Ayrılığa karşı kardeşlik: Mezhep, etnik köken veya siyasi görüş farkı gözetmeksizin İslâm birliği sağlanmalıdır.
SONUÇ: KUR’AN’IN IŞIĞINDA YENİDEN DİRİLİŞ
Bediüzzaman Said Nursî, İslâm dünyasının kurtuluşunun ancak Kur’an’a tam bağlanmakla mümkün olacağını belirtir. Kur’an’ın hakikatleri, ilim ve kardeşlik ruhuyla yaşanırsa, İslâm dünyası yeniden ayağa kalkacaktır.
Günümüzde de bu hastalıklar hâlâ devam etmekte. Ancak ümitsizliğe kapılmadan, ilim ve kardeşlik ekseninde hareket edersek, Bediüzzaman’ın işaret ettiği İslâm’ın yeniden yükseliş dönemi başlayacaktır.
“Allah, sizden iman edip salih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri hâkim kıldığı gibi, yeryüzüne hâkim kılacağını vaad etmiştir.” (Nur, 55)
Bu ayet, İslâm dünyasının uyanışının bir sorumluluk meselesi olduğunu gösteriyor. Müslümanlar bu sorumluluğu yerine getirdiğinde, Allah’ın vaadi gerçekleşecektir.