KURAN-I KERİM’DE ANLAŞILMASI ZOR OLARAK BELİRLENEN AYETLER

KURAN-I KERİM’DE ANLAŞILMASI ZOR OLARAK BELİRLENEN AYETLER[1]

 

Kuranı kerimde anlaşılması zor olarak belirlenen ayetler hangileridir?


Kur’an-ı Kerim’de anlaşılması zor olarak kabul edilen bazı ayetler, İslam literatüründe müteşabih ayetler olarak adlandırılır. Müteşabih ayetler, anlamı açık olmayan, mecazlı, derin ya da yorumlanmaya muhtaç olan ayetlerdir. Bu ayetlerin anlamını yalnızca Allah’ın tam olarak bileceği ifade edilir. Karşıt olarak, anlamı açık ve net olan ayetlere ise muhkem ayetler denir.

Müteşabih ayetlerle ilgili en önemli referans şu ayettir:

> “Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun bazı ayetleri muhkemdir; onlar Kitab’ın anasıdır (temelini teşkil eder). Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek (kendi anlayışlarına göre yorumlamak) için müteşabih olana uyarlar. Oysa onun tevilini yalnızca Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar ise: ‘Biz ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır’ derler. Bunu ancak aklı selim sahipleri düşünüp anlar.” (Âl-i İmrân, 3/7)

Bazı müteşabih ayetler şunlardır:

1. Allah’ın sıfatlarıyla ilgili ayetler: Örneğin, Allah’ın eli (yedullah), yüzü (vechullah), Arş üzerine istiva etmesi (oturması) gibi ifadeler mecazi anlamda anlaşılmalıdır, çünkü Allah’ın bu tür insanî sıfatlardan münezzeh olduğuna inanılır.

“Rahman Arş’a istiva etti.” (Tâhâ, 20/5)

“Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir.” (Fetih, 48/10)

2. Ahiret hayatı ile ilgili tasvirler: Cennet, cehennem ve kıyamet sahneleriyle ilgili bazı ayetler de mecazî veya sembolik yorumlanır, çünkü bu alemler dünyadaki algılarımızın ötesindedir.

“İnananlara, içinde ırmaklar akan cennetler vardır.” (Bakara, 2/25)

3. Kıyamet vakti ve alametleri: Kıyamet günüyle ilgili birçok ayet, tam zamanı veya nasıl gerçekleşeceği konusunda müteşabihtir.

“Saatin ne zaman kopacağını sormaktalar. Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır.” (Araf, 7/187)

Bu ayetlerin anlaşılması için tefsir kitaplarına başvurulması, derinlemesine bilgi gerektirir ve yorumlanırken dikkatli olmak gerekir.

@@@@@

Kuranı kerimde birbirini açıklayan ayetler hangileridir?

Kur’an-ı Kerim, birçok konuda kendini açıklayan bir yapıya sahiptir ve bazı ayetler, diğer ayetleri daha iyi anlamamızı sağlayacak şekilde birbirini açıklar. Bu yönteme “Kur’an’ın Kur’an ile tefsiri” denir. Yani, bir ayet başka bir ayetle desteklenir veya açıklanır. Kur’an’da birbirini açıklayan ayetler örneklerine aşağıda yer verilmektedir:

1. Takva ve Allah’ın Yardımı

Bir ayette Allah’a karşı sorumluluk taşıyan ve takva sahibi olan kişilerin, sıkıntıdan kurtulacakları belirtilir:

“Kim Allah’tan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” (Talak, 65/2)

Bu ayet, bir başka ayette Allah’ın takva sahiplerine nasıl yardımcı olduğunu açıklayan bir ayetle desteklenir:

“Kim Allah’tan sakınırsa, Allah onun işini kolaylaştırır.” (Talak, 65/4)

2. Namazın Hükmü

Namazın farz kılındığını belirten ayet:

“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (Bakara, 2/43)

Namazın nasıl kılınacağını ve önemini açıklayan bir diğer ayet:

“Namaz müminlere vakitli olarak farz kılınmıştır.” (Nisâ, 4/103)

3. Kur’an’ın Kolaylaştırılmış Olması

Kur’an’ın anlaşılması ve hatırlanması kolay bir kitap olduğuna dair ayet:

“Andolsun, biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?” (Kamer, 54/17)
Aynı konu, başka ayetlerde de tekrarlanarak Kur’an’ın evrenselliği ve insanların onu anlaması gerektiği vurgulanır:

“Biz, hatırlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Yusuf, 12/2)

4. Zulmedenlerin Akıbeti

Haksızlık edenlere Allah’ın dünyada ve ahirette ceza vereceğiyle ilgili ayet:

“Zalimler, yaptıklarının cezasını elbette çekeceklerdir.” (En’am, 6/135)

Bu ayet, başka bir ayette daha net bir şekilde açıklanır:

“Zalimler için ne bir dost vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçi.” (Mümin, 40/18)

5. İnfakın Önemi

İnfak (Allah yolunda harcama yapma) ile ilgili ayet:

“Allah yolunda ne harcarsanız, Allah onun karşılığını verir.” (Sebe, 34/39)

İnfakın nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili açıklayıcı ayet:

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın.” (Bakara, 2/267)

6. Ahiretteki Diriliş

Ahirette dirilişin olacağıyla ilgili ayet:

“O, ilk yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan (yeniden diriltecek)tir.” (Yunus, 10/4)

Bu dirilişin nasıl olacağına dair açıklayıcı ayet:

“Sizi nasıl yarattıysa, tekrar ona döndürüleceksiniz.” (Araf, 7/29)

Kur’an’ın bu şekilde kendini açıklaması, müfessirler (tefsir alimleri) tarafından da geniş bir şekilde ele alınmış ve “Kur’an’ı Kur’an ile açıklama” tefsir yöntemi çok sık kullanılmıştır. Bu yöntem, Kur’an’ın bütünlüğünü ve ayetler arasındaki bağlantıyı daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

@@@@@@@

Kuranı kerimin tüm ayet ve surelerinin birbirleriyle uyum ve bütünlüğü.

Kur’an-ı Kerim’in en dikkat çekici özelliklerinden biri, tüm ayet ve surelerinin içerdiği mükemmel uyum ve bütünlük ile birbirini tamamlamasıdır. Bu özellik, İslam inancına göre Kur’an’ın Allah tarafından indirildiğinin bir delili olarak kabul edilir. Her bir ayet, belirli bir bağlamda indiği halde, Kur’an’ın tamamı incelendiğinde, ayetler arasında çelişki veya tutarsızlık bulunmaz. Bu durum Kur’an’ın hem içerik hem de dil açısından muhteşem bir bütünlüğe sahip olduğunu gösterir.

Kur’an’daki Uyum ve Bütünlüğü Sağlayan Faktörler

1. Tek Kaynaktan İndirilmiş Olması

Kur’an’ın tüm ayetleri, Allah tarafından indirilmiştir. Bu ilahi kaynak, farklı zamanlarda ve farklı olaylar üzerine inmiş olsa da mesajın tutarlılığını korur. Kur’an, kendi uyumunu ve çelişkisizliğini şöyle ifade eder:

“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, içinde birçok tutarsızlık bulurlardı.” (Nisâ, 4/82)

2. Temel Konularda Tutarlılık

Kur’an, insanlara tevhid (Allah’ın birliği), nübüvvet (peygamberlik), ahiret, adalet, ibadet gibi temel konularda yol gösterir. Bu konular, farklı ayetlerde ele alınmasına rağmen, hiçbir çelişki veya uyumsuzluk yoktur. Örneğin, tevhid inancı, sureler boyunca aynı mesajla tekrarlanır:

“De ki: O, Allah bir tektir.” (İhlas, 112/1)

“O, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başka ilah yoktur.” (En’am, 6/3)

Bu iki ayet farklı surelerde geçmesine rağmen aynı tevhid mesajını taşır ve bu konuda tam bir tutarlılık sergiler.

3. Ayetlerin Birbirini Açıklaması (Tefsir etmesi)

Kur’an’daki birçok ayet, diğer ayetlerin anlamını daha derinlemesine açıklar ve tamamlar. Özellikle müteşabih (anlamı kapalı) ayetlerin, muhkem (anlamı açık) ayetlerle açıklanması, bu bütünlüğün önemli bir parçasıdır. Bu yöntem, Kur’an’ın kendi içindeki açıklayıcılığını ve bütünlüğünü gösterir:

“Biz bu Kur’an’da insanlara her türlü örneği verdik ki düşünüp ibret alsınlar.” (Zümer, 39/27) Bu ayet, Kur’an’ın ayetleriyle insanlara yol gösterdiğini ve her meselede rehberlik ettiğini ifade eder.

4. Zaman ve Mekân Üstü Mesaj

Kur’an’ın ayetleri, iniş sebepleri ve bağlamlarına göre belirli olaylara cevap vermek üzere inmiştir. Ancak bu ayetler, yalnızca o zamana ait değil, tüm insanlık için evrensel bir rehberdir. Bu nedenle, geçmişten günümüze kadar insanlar Kur’an’dan dersler çıkarabilmiş ve onu hayatlarına uygulayabilmiştir. Örneğin:

“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki takva sahibi olasınız.” (Bakara, 2/21)

Bu ayet, tüm insanları Allah’a kulluk etmeye çağırır ve zaman, mekan fark etmeksizin geçerlidir.

5. Dil ve Üslup Uyumuyla Estetik Bütünlük

Kur’an’ın dili Arapça olmasına rağmen, üslup açısından da büyük bir estetik bütünlük sergiler. Ayetlerin uzunluğu, kelimelerin seçimi ve anlam akışı o kadar uyumlu ve derindir ki, dinleyicilere büyük bir etkileyicilik sunar. Kur’an’ın üslup zenginliği ve tekrarlar, mesajın daha iyi anlaşılmasına ve hatırlanmasına yardımcı olur. Aynı mesajın farklı üsluplarla sunulması, anlamın derinliğini artırır.

6. Mesajların Dönemsel Değişimlere Uyumlu Olması

Kur’an, 23 yıl boyunca peyderpey indirilmiştir ve her ayet, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) karşılaştığı çeşitli durumlara, sorunlara cevap verir. Fakat bu olaylara yönelik inen ayetler, sadece o anın sorunlarına çözüm getirmekle kalmaz, evrensel nitelik taşır. Örneğin, savaş, barış, aile düzeni ve toplumsal ilişkilerle ilgili ayetler, iniş sebeplerine uygun olarak bir olayla ilgilidir, ama aynı zamanda her dönem için geçerli olacak prensipler ortaya koyar.

7. Kur’an’daki Tekrarların Amaçlılığı

Kur’an’da bazı kavramlar ve olaylar sıkça tekrarlanır. Ancak bu tekrarlar, mesajı pekiştirme ve farklı açılardan ele alma amacı taşır. Örneğin, kıssalar (peygamberlerin ve geçmiş kavimlerin hikayeleri), farklı surelerde çeşitli detaylarla anlatılır ve her biri farklı dersler verir. Musa Peygamber’in kıssası bunlara örnek olarak gösterilebilir:

“Firavun, Musa’ya dedi ki: ‘Ey Musa! Eğer sihirle bize üstün gelirsen, seni kesinlikle hapishanelerden birine atarım.’” (Şuara, 26/29)

“Biz Musa’yı, ‘Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat’ diye ayetlerimizle gönderdik.” (İbrahim, 14/5)

Bu olaylar farklı açılardan ele alınarak, okuyucunun her defasında yeni bir ders çıkarması hedeflenir.

Sonuç

Kur’an’ın ayetleri ve sureleri arasında hem içerik hem de üslup açısından mükemmel bir uyum ve bütünlük vardır. Bu, onun ilahi kaynaklı olduğunun bir delili olarak görülür. Her bir ayet hem kendi bağlamında anlamlıdır hem de diğer ayetlerle bir araya geldiğinde büyük bir bütünü oluşturur. Kur’an’ın bu özelliği, müslümanlar için hem bir inanç temeli hem de ibadetlerinde ve hayatlarında sürekli bir rehberlik kaynağıdır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=mInWmUuFK90

Loading

No ResponsesAralık 7th, 2024

KURAN-I KERİM CİNLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR

KURAN-I KERİM CİNLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR[1]

 

Kur’an-ı Kerim Cinleri hangi özellikleriyle anlatmaktadır?


Kur’an-ı Kerim, cinleri insanlar gibi Allah tarafından yaratılmış, bilinç sahibi ve irade özgürlüğüne sahip varlıklar olarak tanıtır. Cinlerin yaratılışı, görevleri, insana etkileri ve ahiret durumları hakkında çeşitli bilgiler verir. İşte Kur’an-ı Kerim’de cinlerin anlatıldığı başlıca özellikler:

  1. Ateşten Yaratılmışlardır

    Cinler, dumansız ateşten (saf enerjiden) yaratılmıştır. Bu, onların insanlardan farklı bir yaratılışa sahip olduğunu gösterir.

    “Cinleri de yalın bir ateşten yarattı.” (Rahman, 55/15)

    “Cinleri daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.” (Hicr, 15/27)

    2. İrade ve Sorumluluk Sahipleridir

    Cinler de insanlar gibi akıl ve irade sahibidir. İyiyi ve kötüyü seçebilme özgürlükleri vardır ve bu nedenle sorumludurlar.

    “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56)

    3. İman Eden ve Etmeyen Cinler

    Cinler de insanlar gibi mümin ve kâfir olarak iki gruba ayrılır. Bazıları Allah’a inanır, bazıları ise inkârcıdır.

    “Bizden salih olanlar da var, olmayanlar da. Biz farklı yollar tutmuştuk.” (Cin, 72/11)

    4. Görünmez Varlıklardır

    Cinler, insan gözüyle görülemeyen, gayb âlemine ait varlıklardır. Ancak Allah’ın izin verdiği durumlarda insanlar tarafından görülebilirler.

    “O ve kabilesi sizi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden görür.” (Araf, 7/27)

    5. Hızlı ve Güçlü Varlıklardır

    Cinler, fiziksel dünyada insanlardan daha hızlı hareket edebilme ve etkide bulunabilme özelliklerine sahiptir. Süleyman Peygamber dönemindeki cinlerin, taht taşıma gibi güçlü eylemleri gerçekleştirdiği anlatılır.

    “Cinlerden bir ifrit, ‘Sen daha yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm.’ dedi.” (Neml, 27/39)

    6. İnsana Etkileri

    Cinler, insanları aldatmaya ve doğru yoldan saptırmaya çalışabilir. Ancak onların etkisi, insanın iradesini aşamaz ve Allah’a sığınan bir kimseye zarar veremez.

    “Gerçek şu ki, cinlerden bir grup insanlardan bazılarına sığınırdı ve bu da onların azgınlıklarını artırırdı.” (Cin, 72/6)

    7. Kendi Toplulukları ve Düzenleri Vardır

    Cinler, insanlar gibi topluluklar halinde yaşar. Onların da kendi liderleri, kuralları ve yaşam düzenleri olduğu anlaşılmaktadır.

    “Bizden bazıları Müslüman, bazıları ise zalimdir.” (Cin, 72/14)

    8. Ölümlü Varlıklardır

    Cinler, insanlar gibi ölümlüdür ve kıyamet günü hesap vereceklerdir.

    “(Allah) der ki: ‘Ey cin ve insan topluluğu! Size içinden size ayetlerimi okuyan ve bu gününüzle karşılaşacağınızı bildiren elçiler gelmedi mi?’” (Enam, 6/130)

    9. İnsanlarla İlişkileri

    Cinler, insanlarla iletişim kurabilir. Bazı insanlar cinlerden medet umar, bu ise sapkınlık olarak görülür.

    “Onlar, şeytanlara (cinlere) tapıyorlardı.” (Nisa, 4/117)

    10. Şeytan ve Cin İlişkisi

    Şeytan, aslında cinlerden bir varlıktır ve isyanı nedeniyle lanetlenmiştir.

    “Hani, meleklere, ‘Âdem’e secde edin!’ demiştik; İblis hariç hepsi secde etmişti. O, cinlerdendi ve Rabbinin emrinden çıktı.” (Kehf, 18/50)

    11. Fiziksel Dünyadaki Sınırlamaları

    Cinler, Kur’an’ın korunmuş olması nedeniyle vahye karışamaz. Eskiden göklerden bilgi çalmaya çalışırken artık bu engellenmiştir.

    “Biz, göğe ulaşmak istedik ama onu güçlü bekçiler ve şihaplarla (alevli taşlarla) doldurulmuş bulduk.” (Cin, 72/8)

  2. İnsanlara Öğüt Veren Cinler

    Cinlerden bir grup, Kur’an’ı dinledikten sonra iman etmiş ve insanlara doğru yolu bulmalarını öğütlemiştir.

    “Doğrusu biz, doğru yolu gösteren harikulade bir Kur’an dinledik ve ona iman ettik.” (Cin, 72/1)

    Kur’an-ı Kerim’de cinler hem insanın sınavının bir parçası hem de Allah’ın yaratılışındaki çeşitliliğin bir örneği olarak anlatılır. Onlarla ilgili bilgiler, insanlara onların varlığını anlamayı ve onlardan zarar görmemek için Allah’a sığınmayı öğretir.

************  

*Kuran-ı Kerim’de cin ve şeytanlar.


Kuran-ı Kerim’de cinler ve şeytanlar hakkında çeşitli ayetlerde bilgiler verilir. Cinler ve şeytanlar, görünmeyen varlıklar olarak tanımlanır ve insanlara farklı açılardan etki ederler.

Cinler

Cinler, “insan” gibi iradeye sahip yaratıklardır. Allah, onları “dumansız ateşten” yaratmıştır (Rahman Suresi, 55:15). Cinlerin özellikleri arasında görünmez olmaları ve uzun bir ömre sahip olmaları yer alır. Kimi cinler Müslüman iken, kimileri inkârcı olabilir. Cin Suresi’nde, Müslüman ve inkârcı cinlerin davranışlarına dair bilgiler verilir:

> “Gerçekten de içimizde iyiler de var, bunun yanında bizden başka türlü olanlar da var. Farklı yollarda yürüyen çeşitli topluluklar halinde bulunuyoruz.” (Cin Suresi, 72:11)

Cinler de insanlar gibi Allah’a kulluk etmekle yükümlüdürler:

> “Ben cinleri ve insanları yalnızca bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 51:56)

Şeytanlar

Şeytanlar, özellikle iblis kavramı etrafında tanımlanır. Kuran’da, iblisin Allah’a karşı kibirli davranarak Adem’e secde etmeyi reddetmesi ve cennetten kovulması anlatılır (Bakara Suresi, 2:34; Araf Suresi, 7:11-18). Şeytan, insanları doğru yoldan saptırmak için yemin etmiş, kıyamete kadar bu görevi üstlenmiştir:

> “O dedi ki: Madem beni azdırdın, yemin ederim ki insanlara yer yüzünde kötülükleri süsleyeceğim ve onların hepsini saptıracağım.” (Hicr Suresi, 15:39)

Şeytanlar, insanları kötülüğe teşvik eden varlıklar olarak tanımlanır ve sürekli vesvese vermeye çalışırlar (Nas Suresi, 114:4-6). Allah’ın korunmasına sığınan ve inançlı olanlar, şeytanın vesveselerinden uzak kalmaya çalışırlar.

Kuran’da bu varlıklardan söz edilmesinin amacı, insanların doğru yolu bulmalarına yardımcı olmak ve kendilerine zarar verebilecek unsurlara karşı dikkatli olmalarını sağlamaktır.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=qNBxVHm51O0

Loading

No ResponsesAralık 7th, 2024

KURAN-I KERİM PEYGAMBERLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR

KURAN-I KERİM PEYGAMBERLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR[1]

 

Kur’an-ı Kerim Peygamberleri hangi özellikleriyle anlatmaktadır?

Kur’an-ı Kerim, peygamberleri örnek şahsiyetler ve Allah’ın elçileri olarak tanıtır. Onların görevlerini, ahlaki üstünlüklerini ve insani yönlerini vurgulayarak, insanlara rehberlik eden kişiler olduklarını ifade eder. İşte Kur’an’ın peygamberleri anlattığı başlıca özellikler:

1. Allah’ın Seçtiği Kullar

Peygamberler, Allah tarafından seçilmiş özel kullardır. Onlar, Allah’ın mesajını insanlara iletmekle görevlidir.

“Allah, meleklerden elçiler seçer, insanlardan da.” (Hac, 22/75)

2. Doğru ve Güvenilir (Sıdk ve Emanet)

Peygamberler, doğruluk ve güvenilirlikleriyle tanınırlar. Halklarına her zaman doğruyu söyler ve emanete riayet ederler.

“Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.” (Şuara, 26/107)

3. Sabırlı ve Azim Sahibi (Ulü’l-Azm)

Peygamberler, görevleri sırasında birçok zorlukla karşılaşmış, ancak sabır ve azimle mücadele etmişlerdir.

“Sabret! Nuh, İbrahim, Musa ve İsa gibi azim sahibi peygamberlerin sabrettiği gibi.” (Ahkaf, 46/35)

4. Tevhid Mücadelesi Verenler

Peygamberlerin temel mesajı, yalnızca Allah’a kulluk edilmesi gerektiği üzerine kuruludur. Tevhid inancını yaymak için çaba göstermişlerdir.

“Andolsun, biz her ümmete, ‘Allah’a kulluk edin, tâğuttan sakının’ diye bir peygamber gönderdik.” (Nahl, 16/36)

5. İnsanlara Örnek Ahlak

Peygamberler, üstün ahlaki meziyetlere sahip kişiler olarak anlatılır. Onlar, dürüstlük, adalet, şefkat ve merhamet gibi erdemlerin timsalidir.

“Andolsun, sizin için Allah’ın Resulü’nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21)

6. Mucize Gösteren Elçiler

Peygamberler, Allah’ın desteğiyle mesajlarını desteklemek için mucizeler göstermişlerdir. Örneğin, Musa’nın asası, İsa’nın ölüleri diriltmesi gibi mucizeler anlatılır.

“Her peygambere, kendi kavmine göstereceği bir mucize verdik.” (Bakara, 2/253)

7. Rahmet ve Uyarıcı (Beşir ve Nezir)

Peygamberler, insanlara Allah’ın rahmetini müjdelemiş, aynı zamanda yanlış yolda olanları uyarmışlardır.

“Biz seni ancak bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Furkan, 25/56)

8. İnsani Yönleri

Peygamberler de diğer insanlar gibi yiyip içen, hastalanan, üzülen ve sevinen bireylerdir. Bu, onların örnek alınabilir yönlerini vurgular.

“Onlar da sizin gibi yemek yerler ve çarşılarda dolaşırlar.” (Furkan, 25/20)

9. Toplumlarıyla Mücadele Edenler

Peygamberler, çoğu zaman halklarının inkârı, zulmü ve baskısıyla karşılaşmış, buna rağmen Allah’ın emirlerini tebliğ etmeye devam etmişlerdir.

“Kavmi dedi ki: Ey Şuayb! Atalarımızın taptıklarını terk etmemizi mi emrediyorsun?” (Hud, 11/87)

 

  1. Tebliğ GöreviPeygamberlerin en önemli görevi, Allah’ın vahyini insanlara açık bir şekilde ulaştırmaktır.

    “Resul’ün görevi, tebliğ etmekten başka bir şey değildir.” (Maide, 5/99)

    11. Allah’a Tam Teslimiyet (İhlas ve İtaat)

    Peygamberler, Allah’a tam bir teslimiyet içindedir. Onlar, yalnızca Allah’a güvenip dayanır.

    “İbrahim dedi ki: Rabbim! Beni ve neslimi namazı dosdoğru kılanlardan eyle.” (İbrahim, 14/40)

    Kur’an, peygamberlerin bu özelliklerini vurgulayarak, insanlara onların yolundan gitmeleri gerektiğini ve onların rehberliğinde doğru yolu bulabileceklerini öğretir. Bu anlatım, peygamberlerin hem rehberlik hem de örneklik yönlerini ortaya koyar.

*********  

*Kuranı Kerimde Allah’ın peygamberlerini anlatımı.

Kur’an-ı Kerim’de peygamberler, Allah’ın seçilmiş elçileri olarak anlatılır ve her biri, tebliğ görevini yerine getirmek için gönderildikleri toplumlara Allah’ın mesajlarını iletmekle sorumlu tutulur. Kur’an’da peygamberler örnek birer rehber olarak sunulur ve onların hayatları, davet süreçleri ve karşılaştıkları zorluklar üzerinden pek çok öğüt verilir. Kur’an, peygamberlerin Allah’a olan derin bağlılıklarını, sabırlarını, doğruluklarını ve insanlara yol gösterme gayretlerini ayrıntılı olarak ele alır.

1. Peygamberlerin Gönderilme Amacı

Peygamberlerin en temel görevi, insanlara tevhid inancını (Allah’ın birliği) öğretmek ve onları yalnızca Allah’a kulluk etmeye davet etmektir. Kur’an, her peygamberin aynı mesajla gönderildiğini ifade eder: “Andolsun, biz her ümmete ‘Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının’ diye bir peygamber gönderdik.” (Nahl Suresi, 36. Ayet).

Onlar, hem Allah’ın emirlerini iletir hem de insanlara güzel ahlakı, adaleti, doğruluğu ve insana yakışır bir yaşam sürmeyi öğretirler.

2. Peygamberlerin Ortak Özellikleri

Doğruluk (Sıdk): Peygamberler doğruluk ve dürüstlükleriyle örnek kişilerdir. Yalan söylemez, güvenilir ve dürüsttürler. “Kitapta İbrahim’i de an; çünkü o, çok doğru bir insandı.” (Meryem Suresi, 41. Ayet)

Güvenilirlik (Emanet): Onlar, Allah’ın mesajlarını eksiksiz bir şekilde iletme sorumluluğunu taşıyan güvenilir kişilerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed de Mekke halkı tarafından “Muhammed-ül Emin” olarak tanınırdı.

Tebliğ Görevi: Peygamberler Allah’ın mesajını insanlara açıkça tebliğ ederler ve bu konuda bir gevşeklik göstermezler. “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.” (Maide Suresi, 67. Ayet).

Sabır ve Azim: Peygamberler, Allah yolunda tebliğ yaparken birçok sıkıntıya göğüs germişlerdir. İnsanların inkâr, alay ve zulümlerine karşı sabırla direnmişlerdir.

3. Peygamberlerin Mucizeleri

Allah, peygamberlere inkarcıları uyarmak ve peygamber olduklarını göstermek için mucizeler vermiştir. Her peygamberin, kendi toplumunun anlayacağı şekilde bir mucizesi olmuştur.

Hz. Musa: Firavun ve kavmi karşısında asası ile gösterdiği mucizeler, denizi yararak kavmini kurtarması gibi mucizelerle desteklenmiştir.

Hz. İsa: Allah’ın izniyle hastaları iyileştirmiş, ölüleri diriltmiş, körleri ve cüzzamlıları iyileştirmiştir.

Hz. Muhammed: En büyük mucizesi, kıyamete kadar kalacak olan Kur’an-ı Kerim’dir. Ayrıca Miraç olayı ve ayın ikiye yarılması gibi mucizelerle de desteklenmiştir.

4. Peygamberlerin Karşılaştığı Zorluklar

Peygamberler tebliğ süreçlerinde kendi toplumlarından çoğu zaman inkar, alay, zulüm ve işkence görmüşlerdir. Ancak bu zorluklara rağmen davetlerini sürdürmüşlerdir.

Kur’an’da, özellikle Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Muhammed’in (sav) karşılaştıkları zorluklar detaylı bir şekilde anlatılır. Örneğin, Hz. Nuh, kavminin inkarı karşısında sabırla davetine devam etmiştir: “Dediler ki: Ey Nuh! Eğer bu işten vazgeçmezsen, taşlanmışlardan olacaksın.” (Şuara Suresi, 116. Ayet).

5. Peygamberlerin Duaları ve Allah’a Yakınlıkları

Kur’an, peygamberlerin Allah’a olan yakınlıklarını ve samimi dualarını birçok örnekle anlatır. Peygamberler, her durumda Allah’a yönelmiş, O’ndan yardım ve bağışlanma dilemişlerdir.

Hz. İbrahim’in Duası: “Rabbim! Beni namazı dosdoğru kılanlardan eyle ve soyumdan da (bunu kabul edenler çıkar). Rabbimiz! Duamı kabul buyur.” (İbrahim Suresi, 40. Ayet).

Hz. Yunus’un Duası: Balığın karnındayken ettiği dua: “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.” (Enbiya Suresi, 87. Ayet).

6. Peygamberlerin İnsanlara Örnek Olmaları

Peygamberler, insanlar için en güzel örneği teşkil eder. Kur’an, peygamberlerin ahlaki ve dini yaşantılarını örnek olarak sunar. Özellikle Hz. Muhammed (sav) hakkında, “Andolsun, Allah’ın Rasulü’nde sizin için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21. Ayet) buyrulmuştur.

Onların davranışları, Allah’a olan bağlılıkları, insanlara merhametleri, dürüstlükleri ve ahlaki güzellikleri ile müminlere yol gösterir.

7. Peygamberlerin İnsan Oldukları

Kur’an, peygamberlerin de insanlar gibi yaratıldıklarını ve Allah’ın kulu olduklarını belirtir. Onlar da insanlar gibi yer, içer, evlenir ve bir ömür süresinin sonunda vefat ederler. Kur’an, onların insanüstü varlıklar olmadığını ve bu özellikleriyle insanlara örnek teşkil ettiklerini açıkça belirtir. “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir beşerim.” (Kehf Suresi, 110. Ayet).

Bu, peygamberlerin örnek alınabilir yönünü vurgulayan önemli bir noktadır. Allah’ın elçileri, diğer insanlarla aynı sınavlara tabi tutulmuş ve insanları etkileyerek onların imanlarını kuvvetlendirmiştir.

8. Peygamberlerin Getirdiği Kitaplar ve Mesajlar

Bazı peygamberler, Allah’tan vahiy alarak kutsal kitaplarla gönderilmiştir. Bu kitaplar, insanların hidayeti için Allah’ın mesajlarını içermektedir:

Hz. Musa: Tevrat ile gönderilmiştir.

Hz. Davud: Zebur kendisine vahyedilmiştir.

Hz. İsa: İncil ile gönderilmiştir.

Hz. Muhammed: Kur’an-ı Kerim kendisine vahyedilmiştir.

Bu kitaplar, aynı mesajı tebliğ eder; ancak zamanla bazıları tahrif edilmiştir. Kur’an-ı Kerim, bu kitapların en sonuncusu ve kıyamete kadar geçerli olanı olarak korunmuştur.

9. Peygamberlerin Ümmetleri İçin Yaptıkları Fedakarlıklar

Kur’an’da peygamberlerin kendi kavimleri için gösterdikleri fedakarlıklara sıkça değinilir. Peygamberler, kavimlerinin ıslahı ve doğru yola ulaşması için her türlü zorluğa katlanmışlardır.

Örneğin, Hz. Muhammed, Mekke halkının iman etmesi için çok çaba göstermiş, kendisine yapılan onca eziyete sabretmiştir. Hz. İbrahim, putperest bir topluma karşı tek başına tevhidi savunmuş ve ateşe atılmak gibi ağır bir bedel ödemiştir.

10. Peygamberlerin Hayatlarından Öğütler

Kur’an, peygamber kıssaları aracılığıyla insanlara birçok ahlaki ve dini öğüt sunar. Onların hayatlarında sabır, cesaret, Allah’a güven, adalet, merhamet gibi birçok erdem örneği bulunur. Bu kıssalar, Müslümanların imanını pekiştirmek, hayatlarına rehberlik etmek ve onlara doğru yolu göstermek için anlatılmıştır.

“Onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır.” (Yusuf Suresi, 111. Ayet)

Kur’an-ı Kerim, peygamberleri insanlara rehber olarak tanıtır ve onların kıssalarını, tüm insanlığa birer ders ve öğüt kaynağı olarak sunar.

@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de peygamberler, Allah’ın seçilmiş kulları olarak detaylı bir şekilde anlatılır. Onlar, insanlara Allah’ın mesajını iletmek, onları doğru yola davet etmek ve güzel ahlak örneği olmak için gönderilmiş rehberlerdir. Kur’an’da peygamberlerin yaşamları, davet süreçleri, karşılaştıkları zorluklar ve özellikleriyle ilgili pek çok bilgi verilmiştir. Allah, peygamberler aracılığıyla insanlara tevhidi (Allah’ın birliği) öğretmiş ve toplumları doğru yola çağırmıştır.

1. Peygamberlerin Gönderilme Amacı

Peygamberlerin ana görevi, insanları Allah’a iman ve ibadete çağırmak, onlara tevhid inancını öğretmektir. “Andolsun, biz her ümmete ‘Allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının’ diye bir peygamber gönderdik.” (Nahl Suresi, 36. Ayet)

Ayrıca, insanların hem dünya hem ahiret saadeti için yol gösterirler; ahlaklı, adil ve merhametli bir yaşamı öğretirler.

2. Peygamberlerin Ortak Özellikleri

Doğruluk ve Güvenilirlik (Sıdk ve Emanet): Peygamberler son derece dürüst, güvenilir ve sadık kimselerdir. Toplumları tarafından “emin” sıfatıyla tanınırlar. Kur’an, bu özellikleriyle onları ideal birer örnek olarak sunar.

Tebliğ Görevi: Allah’ın emir ve yasaklarını eksiksiz şekilde iletmekle sorumludurlar. “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.” (Maide Suresi, 67. Ayet).

Sabır ve Azim: Karşılaştıkları zorluklar karşısında sabırlıdırlar. Kavimlerinin inkarına, zulmüne ve çeşitli sıkıntılara rağmen görevlerinden vazgeçmezler.

3. Peygamberlerin Mucizeleri

Peygamberlerin peygamberliklerini ispat için mucizelerle desteklendiği anlatılır. Her peygambere, toplumunun özelliklerine uygun mucizeler verilmiştir:

Hz. Musa: Asa mucizesi, denizi yarması.

Hz. İsa: Allah’ın izniyle ölüleri diriltmesi, hastaları iyileştirmesi.

Hz. Muhammed: En büyük mucizesi, kıyamete kadar geçerli olan Kur’an-ı Kerim’dir.

4. Peygamberlerin Karşılaştığı Zorluklar

Kur’an’da peygamberlerin, toplumları tarafından inkar edildikleri, alaya alındıkları ve çeşitli zulümlere maruz kaldıkları anlatılır. Ancak peygamberler bu zorluklara karşı sabır göstermişlerdir.

Örneğin, Hz. Nuh’un kavmi kendisine taşlayarak onu tehdit etmiş, Hz. İbrahim putperestlere karşı tek başına mücadele etmiş, Hz. Muhammed (sav) ise müşriklerin yoğun baskı ve işkencelerine sabretmiştir.

5. Peygamberlerin Duaları

Peygamberler, zorluklar karşısında Allah’a yönelmiş ve sık sık dua etmişlerdir. Kur’an, onların bu samimi dualarını örnek olarak sunar:

Hz. Yunus: Balığın karnındayken ettiği “Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.” (Enbiya Suresi, 87. Ayet).

Hz. İbrahim: “Rabbim! Beni namazı dosdoğru kılanlardan eyle ve soyumdan da (bu özellikte olanlar çıkar).” (İbrahim Suresi, 40. Ayet).

6. Peygamberlerin İnsanlara Örnek Olmaları

Peygamberler, davranışları ve ahlaklarıyla insanlara örnek olmuşlardır. Özellikle Hz. Muhammed (sav) için, “Andolsun, Allah’ın Rasulü’nde sizin için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab Suresi, 21. Ayet) buyrulmuştur.

Onların Allah’a olan bağlılıkları, dürüstlükleri, sabırları ve azimleri müminler için birer rehberdir.

7. Peygamberlerin İnsan Oldukları

Kur’an, peygamberlerin de insanlar gibi yaratıldığını ve Allah’ın kulu olduklarını belirtir. Onlar da yer, içer, evlenir ve diğer insanlar gibi hayat sürerler. Bu, peygamberlerin insanların yolundan gidebileceği örnekler olmalarını sağlar. “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir beşerim.” (Kehf Suresi, 110. Ayet)

8. Peygamberlerin Getirdiği Kitaplar

Allah bazı peygamberlere kutsal kitaplar vahyetmiştir. Bunlar insanlara doğru yolu göstermeyi amaçlayan ilahi rehberlerdir:

Hz. Musa: Tevrat.

Hz. Davud: Zebur.

Hz. İsa: İncil.

Hz. Muhammed: Kur’an-ı Kerim.

Kur’an’da peygamberlerin yaşamları, zorlukları ve insanlara rehberlikleri ile ilgili anlatılan kıssalar, insanlara ahlak ve iman dersleri vermekte ve onları doğru yola davet etmektedir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=r07NS0L-rCk

Loading

No ResponsesAralık 7th, 2024

TAHRİF EDİLMİŞ İNCİL’DEKİ TUTARSIZLIKLAR

TAHRİF EDİLMİŞ İNCİL’DEKİ TUTARSIZLIKLAR[1]

 

Hristiyan dünyasının tahrif edilmiş İncil’de gördükleri tutarsızlıklar.


Hristiyan dünyasında İncil üzerinde yapılan eleştiriler ve incelenen tutarsızlıklar hem teolojik hem de metinsel açıdan çeşitli konulara odaklanmaktadır. Bu eleştiriler, genellikle Kutsal Kitap (Eski Ahit ve Yeni Ahit) metinlerinin tahrif edilmiş olduğu iddiaları ya da çelişkiler içermesi üzerine yoğunlaşır. İşte Hristiyan dünyasının tahrif edilmiş İncil’de gördüğü tutarsızlıklar:

1. Çelişkili Anlatımlar

Soy ağaçları arasındaki farklar:
Luka ve Matta İncilleri, İsa’nın soy ağacını verir; ancak bu soy ağaçları arasında ciddi farklılıklar vardır. Luka, İsa’nın Yusuf’tan Davud’a kadar olan soyunu farklı isimlerle aktarırken, Matta başka bir silsileyi takip eder. Bu durum, İncil’in vahiy olduğu inancıyla çelişkili bir durum olarak görülür.

İsa’nın doğum tarihi:
Luka İncil’ine göre İsa, Kral Herod döneminde doğmuştur (MÖ 4’ten önce), ancak aynı zamanda Suriye Valisi Kirinius’un nüfus sayımı yaptığı dönemden bahsedilir (MS 6). Bu iki tarih arasında ciddi bir tutarsızlık vardır.

İsa’nın son sözleri:
İsa’nın çarmıhta söylediği son sözler, farklı İncillerde değişiklik gösterir:

Matta ve Markos: “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?”

Luka: “Babam, ruhumu senin ellerine teslim ediyorum.”

Yuhanna: “Tamamlandı.”

2. Teolojik Tutarsızlıklar

Teslis inancına dair belirsizlikler:
İncil’in hiçbir yerinde “Teslis” (Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un tek bir Tanrı olduğu) terimi açıkça geçmez. Teslis öğretilerinin, sonraki Kilise Konseyleri tarafından geliştirildiği düşünülür. Özellikle Yahudi inancına dayalı tektanrıcılıkla (monoteizm) bu öğreti arasındaki uyumsuzluk eleştirilir.

Pavlus’un öğretileri ve İsa’nın mesajı arasındaki farklar:
Bazı eleştirmenler, Pavlus’un öğretilerinin, İsa’nın orijinal mesajını tahrif ettiğini ve Hristiyan teolojisine yabancı kavramlar kattığını savunur. Örneğin, Pavlus’un kurtuluşun imanla olacağı vurgusu (Romalılar 3:28), İsa’nın eylem ve itaat temelli mesajıyla çelişir.

3. Metinlerin Değişmesi ve Eklemeler

Markos’un sonu:
Markos İncili’nin 16. bölümünün son ayetleri (9-20) birçok el yazmasında bulunmaz. Bu ayetlerin sonradan eklendiği düşünülür. Bu eklemelerde İsa’nın dirilişi ve öğrencilerine görünmesi anlatılır.

Yuhanna’daki zina yapan kadın hikayesi (Johannes 7:53–8:11):
Bu bölümün, ilk dönem el yazmalarında bulunmadığı ve sonradan eklendiği ortaya konmuştur. Bu da metnin otantikliğine dair şüpheleri artırır.

4. Tarihsel ve Arkeolojik Tutarsızlıklar

Nüfus sayımı ve Beytüllahim doğumu:
Luka İncili, Yusuf ve Meryem’in nüfus sayımı nedeniyle Beytüllahim’e gittiğini söyler. Ancak Roma tarihine göre, böyle bir nüfus sayımı hiçbir zaman kaydedilmemiştir. Ayrıca nüfus sayımında herkesin ata yurdunda toplanması gibi bir uygulama da tarihsel olarak gerçekçi görünmez.

İsa’nın tarihi ve yaşamı hakkında boşluklar:
İncil’de, İsa’nın çocukluk dönemiyle 30 yaşına kadar olan dönemine dair çok az bilgi bulunmaktadır. Bu eksiklik, İncil’in metinsel bütünlüğüne yönelik eleştirileri artırmıştır.

5. Diğer Çelişkiler

İsa’nın Tanrı olup olmadığı:

Yuhanna İncili’nde İsa’nın tanrısallığı açıkça ima edilir (Yuhanna 10:30: “Ben ve Baba biriz”).

Diğer İncillerde ise İsa, sürekli olarak Tanrı’ya dua eder ve O’nu üstün bir otorite olarak tanır (Matta 26:39: “Benim değil, Senin isteğin olsun”). Bu durum, İsa’nın insani ve tanrısal doğası arasında bir çelişki oluşturur.

İsa’nın ölümünden sonra olaylar:
İncillerde, İsa’nın ölümünden sonra gerçekleşen olaylar farklı aktarılır. Örneğin, mezarına gidenlerin kim olduğu ve mezarda kimle karşılaştıkları anlatımları çelişir.

6. Metinsel Güvenilirlik Sorunları

Hristiyan dünyasında, İncil’in güvenilirliği üzerine çalışan bilim insanları, yazıların zaman içinde değişime uğradığını düşünmektedir:

İncil’in orijinal metinlerinin kaybolduğu ve mevcut metinlerin kopyalarının kopyaları olduğu bilinmektedir.

Yeni Ahit, İsa’nın ölümünden onlarca yıl sonra (MS 70-100) yazılmıştır, bu da orijinal anlatımların değişebileceği anlamına gelir.

Bu tutarsızlıklar ve tahrifat iddiaları, hem Hristiyan teologlar hem de seküler akademisyenler tarafından tartışılmaktadır. Eleştiriler, daha çok İncil’in insan eliyle yazılmış bir kitap olduğunu öne süren kesimlerden gelir. Ancak Hristiyanlar, genellikle İncil’in ilham edilmiş bir metin olduğu ve bu tür detayların mesajın özünü etkilemediği görüşünü savunur.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=-G9_g93n0Ds

Loading

No ResponsesAralık 7th, 2024

KURAN-I KERİM KURAN-I HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR

KURAN-I KERİM KURAN-I HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR[1]

 

Kur’an-ı Kerim Kuranı hangi özellikleriyle anlatmaktadır?


Kur’an-ı Kerim, kendisini tanımlarken çeşitli özelliklerini ve niteliklerini vurgular. Bu özellikler, Kur’an’ın ilahi bir rehber olduğunu ve insanlara doğru yolu göstermek için indirildiğini ifade eder. İşte Kur’an-ı Kerim’in kendi ifadeleriyle belirttiği bazı temel özellikleri:

1. Allah’ın Sözü (Kelâmullah)

Kur’an, doğrudan Allah’ın kelamı olarak tanımlanır ve insanlara O’nun mesajını ilettiği ifade edilir.

“Bu, âlemlerin Rabbinin indirdiği bir kitaptır.” (Şuara, 26/192)

2. Hidayet Rehberi

Kur’an, insanlara doğru yolu göstermek ve onları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderilmiştir.

“Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için bir hidayet rehberidir.” (Bakara, 2/2)

3. Apaçık Bir Kitap

Kur’an, mesajını açık bir şekilde ifade ettiğini ve anlamayı kolaylaştırdığını belirtir.

“Biz onu, anlayasınız diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Yusuf, 12/2)

4. Rahmet ve Şifa

Kur’an hem manevi hem de ahlaki sorunlar için bir şifa kaynağıdır ve inananlara rahmet olarak gönderilmiştir.

“Biz Kur’an’dan, müminler için şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz.” (İsra, 17/82)

5. Hak ve Batılın Ölçüsü (Furkan)

Kur’an, hak ile batılı ayırt eden bir ölçüt olarak tanımlanır.

“Âlemlere bir uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan’ı indiren Allah yücedir.” (Furkan, 25/1)

6. Ebedi Mucize

Kur’an, kıyamete kadar hiçbir değişikliğe uğramayacağını ve insanlara meydan okuyan eşsiz bir mucize olduğunu ifade eder.

“Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, onun benzeri bir sure getirin.” (Bakara, 2/23)

7. Zikir ve Öğüt

Kur’an, insanlara geçmişi hatırlatarak ders almayı ve Allah’ı zikretmeyi teşvik eder.

“Bu (Kur’an), insanlara bir açıklama, muttakilere bir hidayet ve bir öğüttür.” (Âl-i İmran, 3/138)

8. Nur (Işık)

Kur’an, insanlara karanlıkları aydınlatan bir ışık olarak tanımlanır.

“Elbette size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.” (Maide, 5/15)

9. Korunmuş Kitap

Kur’an, Allah’ın koruması altında olduğunu ve hiçbir tahrife uğramayacağını bildirir.

“Şüphesiz, Zikr’i biz indirdik; onun koruyucusu da elbette biziz.” (Hicr, 15/9)

10. Evrenin Kanunlarıyla Uyumlu

Kur’an, insanlara evrenin işleyişine dair ayetlerle düşünmeyi öğütler ve yaratılışla uyumlu bir rehber olduğunu belirtir.

“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler?” (Rum, 30/9)

Bu özellikler, Kur’an-ı Kerim’in mesajının evrenselliğini, kapsayıcılığını ve insanlar için vazgeçilmez bir rehber olduğunu ortaya koyar.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=ZvUwLhLJ9E0

Loading

No ResponsesAralık 7th, 2024

KURAN-I KERİM BİTKİLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR

KURAN-I KERİM BİTKİLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR[1]

 

Kur’an-ı Kerim Bitkileri hangi özellikleriyle anlatmaktadır?


Kur’an-ı Kerim, bitkileri Allah’ın varlığının ve kudretinin birer delili, insanlara nimet ve öğüt vesilesi olarak anlatır. Bitkiler, hem doğal düzenin bir parçası hem de ilahi hikmetin yansıması olarak sunulur. Kur’an’da bitkilerin yaratılışı, işlevleri ve insanlarla ilişkisi çeşitli özellikleriyle vurgulanır. İşte Kur’an-ı Kerim’in bitkileri anlattığı temel özellikler:
1. Allah’ın Yaratma Kudretinin Delili

Bitkiler, Allah’ın yaratıcı gücünü ve kudretini gösteren birer ayet (delil) olarak tanıtılır. Topraktan canlıların çıkması, ilahi hikmetin bir göstergesidir.

“Ölü toprağı dirilttik ve orada taneler çıkardık; işte ondan yerler.” (Yasin, 36/33)

2. Çeşitlilik ve Zenginlik

Bitkilerin türlerindeki çeşitlilik, Allah’ın yaratmadaki sanatını yansıtır. Tat, renk ve şekil bakımından farklı olan bu bitkiler, insanların faydası için yaratılmıştır.

“O, yeryüzünde sizin için rengârenk ekinler, hurmalıklar, üzüm bağları ve her türlü bitkiden çift çift yarattı.” (Enam, 6/99)

3. İnsanlar ve Canlılar İçin Rızık

Bitkiler, insanlara ve diğer canlılara rızık olarak yaratılmıştır. Kur’an, bu nimetlere şükretmeyi hatırlatır.

“Hayvanları otlatmak için yeşillikler çıkardık. İnsanlar ve hayvanlar için rızık olsun diye.” (Abese, 80/31-32)

4. Canlılık ve Ölüm Döngüsü

Bitkiler, canlılık ve ölüm döngüsü üzerinden Allah’ın diriltme kudretini sembolize eder. Ölü topraklardan bitkilerin çıkması, ahiret günündeki dirilişe bir işaret olarak sunulur.

“Kurumuş toprağa bak! Üzerine su indirdiğimizde titreşir, kabarır ve her türlü güzel bitkiden çiftler bitirir.” (Hac, 22/5)

5. Zarif ve Dengeli Yaratılış

Bitkilerin estetik güzellikleri ve dengeli yaratılışları, Allah’ın mükemmel düzenini gösterir.

“O, yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkarandır; işte siz ondan yakıyorsunuz.” (Yasin, 36/80)

6. Meyveler ve Bereket

Hurma, üzüm, zeytin, incir gibi meyveler, Kur’an’da isimleri anılarak insanlara nimetlerin önemini hatırlatır.

“O, hurmalıklar, üzümler, ürünler, zeytin ve narlar yetiştirdi; birbirine benzeyen ve benzemeyen çeşitler.” (Enam, 6/141)

“İncire ve zeytine andolsun.” (Tin, 95/1)

7. Bitkiler ve Suyun Rolü

Kur’an, bitkilerin suyla olan ilişkisini vurgular ve suyun hayatın kaynağı olduğunu ifade eder.

“Biz gökten bereketli bir su indirdik; onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.” (Kaf, 50/9)
8. Gölge ve Rahatlık

Bitkiler, sadece besin kaynağı değil, aynı zamanda gölge ve rahatlık sağlayan varlıklar olarak anlatılır.

“Hurma ağaçlarının gölgesinde ve kaynayan sular başında.” (Vakıa, 56/28-29)

9. Tarım ve Üretim

İnsanların tarım yaparak bitkilerden faydalanması, Allah’ın onlara sunduğu bir lütuf olarak gösterilir. Ancak bu nimetlerin şükredilmesi gerektiği vurgulanır.

“Taneleri ve üzüm bağlarını, sebzeleri, zeytinleri ve hurmaları bitiren O’dur.” (Abese, 80/27-29)

10. Ders ve Öğüt Aracı

Bitkiler, ibret alınması gereken varlıklar olarak sunulur. Onların büyümesi ve ölümü, insana hem Allah’ın kudretini hem de kendi hayat döngüsünü hatırlatır.

“Toprağa bir bak! Orada güzel güzel bitkiler bitiriyoruz.” (Şuara, 26/7)
11. Cennet Bitkileri

Kur’an, cennetteki bitkilerin benzersiz güzellikte olduğunu ve dünyadaki nimetlerin ötesinde bir nimet olduğunu belirtir.

“Orada bolca meyveler, salkımlı hurma ağaçları ve yayılmış gölgeler vardır.” (Rahman, 55/68-69)

12. Küçük Bitkilerin Önemi

Kur’an, çimen, ot, saman gibi küçük bitkilere de dikkat çeker ve bunların da Allah’ın düzeninin bir parçası olduğunu hatırlatır.

“Yeşil otları ve samanı çıkardık.” (Naziat, 79/31-32)

Kur’an-ı Kerim, bitkileri insanın hem maddi hem de manevi hayatı için önemli bir yere koyar. Onların yaratılışı ve işlevleri üzerinden Allah’ın varlığını, kudretini ve nimetlerinin büyüklüğünü öğretir. Aynı zamanda bitkilerin insanlar için bir sorumluluk ve şükür vesilesi olduğuna dikkat çeker.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=2I45kUPKwlk

Loading

No ResponsesAralık 6th, 2024

KURAN-I KERİM HAYVANLARI HANGI ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR

KURAN-I KERİM HAYVANLARI HANGI ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR[1]

 

Kur’an-ı Kerim Hayvanları hangi özellikleriyle anlatmaktadır?


Kur’an-ı Kerim, hayvanları Allah’ın yaratma kudretinin, hikmetinin ve düzeninin birer delili olarak anlatır. Hayvanlar hem insanlar için bir nimet hem de ilahi mesajları anlamak için bir ibret vesilesidir. Kur’an’da hayvanların çeşitli yönleriyle anılması, onların insan hayatındaki önemini ve yaratılışlarındaki hikmeti vurgular. İşte Kur’an-ı Kerim’de hayvanların anlatıldığı başlıca özellikler:

1. Allah’ın Yaratma Kudretinin Delilleri

Hayvanlar, Allah’ın kudretinin ve yaratıcı gücünün birer göstergesidir. Onların varlığı ve özellikleri, Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eder.

“Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.” (Hud, 11/6)

“Onlarda sizin için ısıtan şeyler, birçok faydalar ve yiyeceğiniz şeyler vardır.” (Nahl, 16/5)

2. Çeşitlilik ve Hikmet

Hayvanların farklı türleri, Allah’ın yaratmadaki sanatını ve hikmetini yansıtır. Her biri insanın faydası için yaratılmıştır.

“Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratandır… Her bir yaratılmış, Allah’ın yaratmasındaki mükemmel düzeni gösterir.” (Talak, 65/12)

3. İnsanlar İçin Nimet ve Fayda

Hayvanlar, insanlara binek, yiyecek, içecek, giysi gibi birçok alanda fayda sağlar. Örneğin, deve, sığır, koyun gibi hayvanlar rızık vesilesidir.

“Ve hayvanları yarattı. Onlarda sizin için ısınma ve birçok faydalar vardır. Ayrıca onlardan yersiniz.” (Nahl, 16/5-6)

4. İbret ve Ders Aracı

Kur’an, hayvanların yaratılışı ve davranışları üzerinde düşünmeyi emrederek insanlara ibret alınması gereken örnekler sunar.

“Deveye bir bakmazlar mı, nasıl yaratılmış?” (Gaşiye, 88/17)
5. Topluluk Halinde Yaşarlar

Hayvanların da insanlar gibi topluluklar (ümmetler) oluşturduğu belirtilir. Bu, Allah’ın yaratılışındaki düzeni ifade eder.

“Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasın.” (Enam, 6/38)

6. Şükür ve Tevekkül Vesilesi

Hayvanların varlığı, insanların Allah’a şükretmesi için bir vesiledir. İnsan, onların Allah’ın izniyle yaratıldığını bilerek tevekkül etmeye yönlendirilir.

“Onların sütünden içiyorsunuz, onlardan birçok fayda sağlıyorsunuz.” (Müminun, 23/21)

7. Belli Görevlere Sahip Olmaları

Bazı hayvanların Allah tarafından özel görevlerle yaratıldığı ve peygamberlerle ilgili olaylarda rol aldığı belirtilir. Örneğin:

Salih Peygamber’in Devesi: Kavmi için mucize olarak gönderilmiştir. (Şuara, 26/154-156)

Balık (Yunus Peygamber): Yunus Peygamber’i yutmuş ve Allah’ın izniyle sahile bırakmıştır. (Saffat, 37/139-145)

8. Özellikleriyle Öne Çıkan Hayvanlar

Kur’an’da bazı hayvanlar isimleriyle veya özellikleriyle anılarak ders ve ibret vesilesi yapılır:

Arı: Bal yapma görevi ve ilhamla hareket etmeleri anlatılır. (Nahl, 16/68-69)

Karınca: Süleyman Peygamber ile ilgili kıssada zekâsı ve çalışkanlığı vurgulanır. (Neml, 27/18-19)

Karga: Habil ve Kabil kıssasında insanlara ölüyü gömmeyi öğretmiştir. (Maide, 5/31)

9. Kur’an’da Anılan Bazı Hayvanlar

Deve: Sabır ve dayanıklılık timsali. (Gaşiye, 88/17)

Köpek: Sadakat sembolü, özellikle Ashab-ı Kehf kıssasında. (Kehf, 18/18-22)

Balık: Yunus Peygamber ile ilgili kıssada. (Saffat, 37/142)

Fil: Ebrehe’nin ordusunu anlatan olayda. (Fil, 105/1-5)

İnek: İsrailoğulları kıssasında. (Bakara, 2/67-71)

10. Cennet ve Ahiret Bağlantısı

Cennette, dünyada insanlara nimet olan hayvanların daha mükemmel bir şekilde var olacağına işaret edilir. Bu, cennetin nimetlerini tasvir etmede kullanılır.

“(Cennette) diledikleri kuş etleri.” (Vakıa, 56/21)

11. Yaratılıştaki Denge ve Hikmet

Hayvanların yaratılışı ve doğadaki rolleri, Allah’ın mükemmel düzenini gösterir. Onlar, ekosistemin ayrılmaz bir parçasıdır.

“Gökten su indiren O’dur. Onunla her türlü bitkiyi çıkardık; onlardan yeşillikler çıkardık… Onunla hayvanları da doyurursunuz.” (Enam, 6/99)

12. Ahiret Hesabı ve Hayvanlar

Hayvanların da bir şekilde Allah’ın huzurunda toplanacağı belirtilir. Bu, Allah’ın adaletinin kapsamlı olduğunu gösterir.

“Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklardır.” (Enam, 6/38)

Kur’an-ı Kerim, hayvanları Allah’ın yaratma sanatını ve rahmetini gösteren varlıklar olarak tanıtır. Onlar üzerinden ibret alınmasını, nimetlere şükredilmesini ve doğayla uyum içinde bir yaşam sürülmesini öğütler. Hayvanların farklı özellikleriyle anılması, Kur’an’ın öğüt ve hikmet dolu mesajlarının bir parçasıdır.

 

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=TvACY_e4Pbo

Loading

No ResponsesAralık 6th, 2024

KURAN-I KERİM MELEKLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR

KURAN-I KERİM MELEKLERİ HANGİ ÖZELLİKLERİYLE ANLATMAKTADIR[1]

Kur’an-ı Kerim Melekleri hangi özellikleriyle anlatmaktadır?


Kur’an-ı Kerim, melekleri Allah’ın yarattığı, fiziksel özelliklerden arınmış, emirlerini eksiksiz yerine getiren ve insanlardan farklı özelliklere sahip varlıklar olarak tanıtır. Melekler, Allah’ın emir ve iradesini yerine getirmekle görevlidir. İşte Kur’an-ı Kerim’in melekleri anlattığı temel özellikler:
1. Nurdan Yaratılmış Varlıklar

Kur’an’da meleklerin yaratılışı detaylı anlatılmasa da hadislerde meleklerin nurdan yaratıldığı bildirilmiştir.

“Ve Rabbin, yalnız kendisine hizmet edenleri, melekleri elçi olarak yaratmıştır.” (Fatır, 35/1)

2. Allah’ın Emrine İtaat Edenler

Melekler, Allah’ın emirlerine kayıtsız şartsız itaat eder ve O’nun iradesine aykırı hareket etmezler.

“Allah, onlara neyi emrederse, ona karşı gelmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar.” (Tahrim, 66/6)

3. Cinsiyet ve İnsani Özelliklerden Mahrum

Melekler, insanlardan farklı varlıklardır. Ne erkek ne de dişi olarak tanımlanmazlar.

“Onlar, melekleri dişi olarak düşündüler. Bu düşünceleri kayıtsızca uydurmadır.” (Zuhruf, 43/19)

4. Kanatlara Sahip Varlıklar

Kur’an’da meleklerin kanatlara sahip olduğu ifade edilir. Bu, onların farklı şekillere bürünebilme ve hızla hareket etme yeteneğine işaret edebilir.

“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur.” (Fatır, 35/1)

5. İbadet Eden ve Zikir Yapanlar

Melekler, sürekli olarak Allah’ı tesbih eder, O’na ibadet eder ve O’nun yüceliğini dile getirirler.

“Onlar, gece gündüz usanmadan Allah’ı tesbih ederler.” (Enbiya, 21/20)

6. Görünmez Varlıklar

Melekler, insanlar tarafından normal şartlarda görülmeyen, gayb âlemine ait varlıklardır. Ancak Allah’ın izniyle bazı durumlarda görülebilirler.

“Melekler Rablerine dönerken görünürler.” (Müddessir, 74/31)

7. Farklı Görevlerle Sorumlu Varlıklar

Melekler, çeşitli görevlerle sorumludur. Her birinin Allah’ın yarattığı özel bir görevi vardır:

Cebrail (Cibril): Vahiy getiren melektir. (Bakara, 2/97)

Mikail: Rızık ve doğa olaylarını düzenlemekle görevlidir.

Azrail: Ruhları almakla görevlidir. (Secde, 32/11)

İsrafil: Kıyamet günü sura üfleyecek melektir.

Kiramen Katibin: İnsanların amel defterlerini yazarlar. (İnfitar, 82/10-11)

Münker ve Nekir: Kabirde sorgu yapan meleklerdir.

Hamele-i Arş: Arşı taşıyan meleklerdir. (Hakka, 69/17)

8. Şefaat Edenler

Melekler, Allah’ın izin verdiği kişiler için şefaatte bulunabilirler.

“Onlar, ancak Allah’ın razı olduğu kimseye şefaat edebilirler.” (Enbiya, 21/28)

9. Merhamet ve Yardım Elçileri

Melekler, Allah’ın izniyle müminlere yardım eder ve onları desteklerler. Özellikle savaşlarda meleklerin yardımı Kur’an’da anlatılır.

“Rabbiniz size, birbiri ardınca bin melekle yardım edecektir.” (Enfal, 8/9)

10. Korku ve Sevgi Duyguları

Melekler, Allah’a derin bir saygı ve korku (takva) duyarlar.

“Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine emredileni yaparlar.” (Nahl, 16/50)
11. Kötülükten Arınmış ve Saf Varlıklar

Melekler, kötülük yapmayan, günahsız ve saf varlıklardır.

“Şerefli elçiler, güçlü ve arındırılmış, elçi olan Cebrail tarafından indirilmiştir.” (Abese, 80/15-16)

Kur’an-ı Kerim, melekleri Allah’ın yaratma gücünü, hikmetini ve düzenini gösteren birer delil olarak tanıtır. İnsanlara, meleklerin varlığını kabul etmenin iman esaslarından biri olduğunu öğretir.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=noR_xDni_d8

Loading

No ResponsesAralık 6th, 2024

BEKLENEN OSMANLI

BEKLENEN OSMANLI[1]

-Hakiki insaniyet İslamiyet’tedir. Hakikî İslamiyet istikamettedir.

-Rüyada Bir Hitabe.[2]

Rüyada Bir Hitabe

1335 senesi Eylül’ünde, dehrin hadisatının verdiği yeisle, şiddetle muztarip idim. Şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Mânen rüya olan yakazada bulamadım. Hakikaten yakaza olan rüya-yı sâdıkada bir ziya gördüm. Tafsilâtı terk ile, yalnız bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. Şöyle ki:

Bir Cuma gecesinde nevm ile âlem-i misâle girdim. Biri geldi, dedi: “Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor.”

Gittim, gördüm ki, münevver, emsalini dünyada görmediğim, Selef-i Salihînden ve a’sârın meb’uslarından her asrın meb’usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap edip kapıda durdum. Onlardan bir zât dedi ki: “Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et!”

Ayakta durup dedim: “Sorun, cevap vereyim.”

Biri dedi: “Bu mağlûbiyetin neticesi ne olacak; galibiyette ne olurdu?”

Dedim: “Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar. Eskiden beri i’lâ-yı kelimetullah ve bekâ-yı istiklâliyet-i İslâm için, farz-ı kifaye-i cihadı deruhte ile kendini yekvücut olan âlem-i İslâma fedaya vazifedar ve hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiye
nin felâketi, âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telâfi edilecektir. Zira, şu musibet, maye-i hayatımız ve âb-ı hayatımız olan uhuvvet-i İslâmiyenin inkişaf ve ihtizazını hârikulâde tacil etti. Biz incinirken âlem-i İslâm ağlıyor. Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üç yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki-üç sene mevtten sonra meydanda dirilenler var. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i âcile-i (عَاجِلَه) muvakkate kaybettik. Fakat bir saadeti âcile-i (اٰجِلَه) müstemirre bizi bekliyor. Pek cüz’î ve mütehavvil ve mahdut olan hâli, geniş istikballe mübadele eden kazanır.”

Birden meclis tarafından denildi: “İzah et.”

Dedim: “Devletler, milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez. Galip olsaydık, hasmımız ve düşmanımız elindeki cereyan-ı müstebidaneye, belki daha şedîdâne kapılacak idik. Hâlbuki o cereyan hem zâlimâne, hem tabiat-ı âlem-i İslâma münâfi, hem ehl-i imanın ekseriyet-i mutlakasının menfaatine mübayin, hem ömrü kısa, parçalanmaya namzettir. Eğer ona yapışsaydık, âlem-i İslâmı fıtratına, tabiatına muhalif bir yola sürükleyecektik. Şu medeniyet-i habise ki, biz ondan yalnız zarar gördük. Ve nazar-ı şeriatta merdud ve seyyiatı hasenatına galebe ettiğinden, maslahat-ı beşer fetvâsıyla mensuh ve intibah-ı beşerle mahkûm-u inkıraz, sefih, mütemerrid, gaddar, mânen vahşi bir medeniyetin himayesini Asya’da deruhte edecektik.”

Meclisten biri dedi: “Neden şeriat şu medeniyeti HAŞİYE reddeder?”

Dedim: “Çünkü, beş menfi esas üzerine teessüs etmiştir. Nokta-i istinadı kuvvettir. O ise, şe’ni tecavüzdür. Hedef-i kastı menfaattır. O ise, şe’ni tezahumdur. Hayatta düsturu, cidaldir. O ise, şe’ni tenazudur. Kitleler mabeynindeki rabıtası, âhari yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni böyle müthiş tesadümdür. Cazibedar hizmeti, hevâ ve hevesi teşcî ve arzularını tatmin ve metalibini teshildir. O hevâ ise, şe’ni insaniyeti derece-i melekiyeden, dereke-i kelbiyete indirmektir. İnsanın mesh-i mânevîsine sebep olmaktır. Bu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayale gelir.

“İşte, onun için bu medeniyet-i hazıra, beşerin yüzde seksenini meşakkate, şekâvete atmış; onunu mümevveh saadete çıkarmış; diğer onu da, beyne beyne bırakmış. Saadet odur ki, külle, ya eksere saadet ola. Bu ise, ekall-i kalilindir ki, nev-i beşere rahmet olan Kur’ân, ancak umumun, lâakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder. Hem serbest hevânın tahakkümüyle, havâic-i gayr-ı zaruriye havâic-i zaruriye hükmüne geçmişlerdir. Bedavette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir. Sa’y, masrafa kâfi gelmediğinden, hileye, harama sevk etmekle, ahlâkın esasını şu noktadan ifsad etmiştir. Cemaate, nev’e verdiği servet, haşmete bedel, ferdi, şahsı fakir ahlâksız etmiştir. Kurûn-u ûlânın mecmu vahşetini, bu medeniyet bir defada kustu!

“Âlem-i İslâmın şu medeniyete karşı istinkâfı ve soğuk davranması ve kabulde ıztırabı cây-ı dikkattir. Zira istiğna ve istiklâliyet hassasıyla mümtaz olan şeriattaki İlâhî hidayet, Roma felsefesinin dehâsıyla aşılanmaz, imtizaç etmez, bel’ olunmaz, tâbi olmaz. Bir asıldan tev’em olarak neş’et eden eski Roma ve Yunan iki dehâları, su ve yağ gibi mürur-u a’sâr ve medeniyet ve Hıristiyanlığın temzicine çalıştığı halde, yine istiklâllerini muhafaza, âdetâ tenasuhla o iki ruh şimdi de başka şekillerde yaşıyorlar. Onlar tev’em ve esbab-ı temzic varken imtizac olunmazsa, şeriatın ruhu olan nur-u hidayet, o muzlim medeniyetin esası olan Roma dehâsıyla hiçbir vakit mezc olunmaz, bel’ olunmaz.”

Dediler: “Şeriat-ı garrâdaki medeniyet nasıldır?”

Dedim: “Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise ki, medeniyet-i hazıranın inkişâından inkişaf edecektir. Onun menfi esasları yerine, müspet esaslar vaz’ eder.

“İşte nokta-i istinad, kuvvete bedel haktır ki, şe’ni adalet ve tevazündür. Hedef de, menfaat yerine fazilettir ki, şe’ni muhabbet ve tecazüptür. Cihetü’l-vahdet de unsuriyet ve milliyet yerine, rabıta-i dinî, vatanî, sınıfîdir ki, şe’ni samimî uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedâfüdür. Hayatta düsturu, cidal yerine düstur-u teavündür ki, şe’ni ittihad ve tesanüttür. Hevâ yerine hüdâdır ki, şe’ni insaniyeten terakkî ve ruhen tekâmüldür. Hevâyı tahdit eder; nefsin hevesat-ı süfliyesinin teshiline bedel, ruhun hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder. Demek, biz mağlûbiyetle ikinci cereyana takıldık ki, mazlumların ve cumhurun cereyanıdır. Başkalarından yüzde seksen fakir ve mazlumsa, İslâmdan doksan, belki doksan beştir.”

“Âlem-i İslâm şu ikinci cereyana karşı lâkayt veya muarız kalmakla hem istinatsız, hem bütün emeğini heder, hem onun istilâsıyla istihaleye mâruz kalmaktan ise, âkılâne davranıp onu İslâmî bir tarza çevirip, kendine hâdim kılmaktır. Zira düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur. Nasıl ki, düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.”

“Şu iki cereyan birbirine zıt, hedefleri zıt, menfaatleri zıt olduğundan; birincisi dese “Öl!” diğeri diyecek “Diril!” Birinin menfaati zarar, ihtilâf, tedennî, zaaf, uyumamızı istilzam ettiği gibi; ötekinin menfaati dahi kuvvetimizi, ittihadımızı bizzarure iktiza eder. Şark husumeti, İslâm inkişafını boğuyordu; zâil oldu ve olmalı. Garp husumeti, İslâmın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebeptir; bâki kalmalı.”

Birden o meclisten tasdik emare
leri tezahür etti. Dediler: “Evet, ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!”[3]

@@@@@@@@@@

Bediüzzaman Said Nursi’nin Rüyada bir Hitabe adlı yazısını değerlendirir misiniz?

Bediüzzaman Said Nursi’nin “Rüyada Bir Hitabe” adlı yazısı, onun önemli eserlerinden biridir ve İslam dünyasının manevi durumu ile geleceği hakkında derin analizler ve tasvirler içerir. Bu yazı, rüya formunda yazılmış olup, Bediüzzaman’ın İslam toplumuna hitaben yaptığı bir konuşmayı sembolik ve edebi bir üslupla aktarmaktadır. Yazı, 1922 yılında kaleme alınmıştır ve dönemin sosyal, siyasi ve dini atmosferine ışık tutmaktadır.

Eserin İçeriği

“Rüyada Bir Hitabe”, İslam ümmetinin içinde bulunduğu zayıf durumu ve yeniden diriliş için gerekli olan manevi ve fikri unsurları ele alır. Bu yazıda Bediüzzaman:

Manevi uyanışa vurgu yapar. İslam dünyasının yaşadığı gerilemenin temel nedenlerini cehalet, fakirlik ve ayrılık olarak sıralar ve bunların üstesinden gelmek için ilim, ittifak (birlik) ve çalışkanlık gibi kavramların önemini dile getirir.

Modernite ile İslam’ın uyumu üzerinde durur. Batının ilmi ve teknolojik gelişmelerinden faydalanmanın gerekliliğini vurgularken, bunun dinin temel prensipleriyle çelişmeyeceğini ifade eder.

Zihinsel ve ruhsal dönüşümü önerir. İnsanların yalnızca bireysel anlamda değil, toplumsal düzeyde de İslami değerlere sarılarak kendilerini yenilemeleri gerektiğini savunur.

Temel Mesajlar

1. İslam Dünyasının Yeniden Dirilişi: Yazı, İslam ümmetine kendine güveni geri kazanma, geçmişten ders çıkarma ve geleceği inşa etme çağrısı yapar.

2. İlmin Önemi: Bediüzzaman, İslam’ın ilimle desteklenmesi gerektiğini ve bilimin dinin bir düşmanı değil, onu anlamaya ve yaşamaya bir araç olduğunu belirtir.

3. Birlik ve Dayanışma: Müslümanların bölünmüşlüğüne dikkat çeker ve bu durumun ümmeti zayıflattığını söyler. Birlikte hareket etmenin gücüne vurgu yapar.

4. Manevi Değerlerin Korunması: Modernleşme sürecinde İslam’ın öz değerlerinden taviz verilmemesi gerektiğini savunur.

Yazının Önemi

“Rüyada Bir Hitabe”, hem edebi açıdan hem de içerdiği manevi ve sosyal mesajlar açısından değerlidir. Yazı, dönemin koşullarını dikkate alarak bir yenilenme manifestosu niteliği taşır. Ayrıca, Bediüzzaman’ın derin tefekkür gücünü ve toplumun meselelerine olan duyarlılığını ortaya koyar. Eser, bugünün okuyucuları için de rehber niteliğindedir, çünkü evrensel mesajlar içerir ve modern Müslüman bireyin kimlik sorunlarına çözüm yolları sunar.

Değerlendirme

Bu eser, İslam dünyasının kriz anlarında nasıl yeniden toparlanabileceği üzerine önemli bir fikri miras sunar. Bediüzzaman’ın rüya formundaki bu hitabesi, hem bir öz eleştiri hem de bir umut kaynağıdır. Yazının dili ve sembolik anlatımı, okuyucuyu derin düşünmeye sevk eder ve ona geniş bir perspektif kazandırır. “Rüyada Bir Hitabe”, İslam düşüncesinde Bediüzzaman’ın özgün yerini anlamak için mutlaka okunması gereken bir metindir.

@@@@@@@@

S- Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir?

C- Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedid olan yeis rast gelir. Kuvve-i maneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı

لَا تَقْنَطُوا

kılıncını istimal ediniz.

Sonra müzahametsiz olan hakkın hizmetinin yerini zabteden meyl-üt tefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz

كُونُوا لِلّٰهِ

akikatını o düşmana gönderiniz.

Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden acûliyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz,

وَاصْبِرُوا وَ صَابِرُوا وَ رَابِطُوا

yu siper ediniz.

Sonra da, medenî-i bittab’ olduğundan ebna-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramağa mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de,

خَيْرُ النَّاسِ اَنْفَعُهُمْ لِلنَّاسِ

olan mücahid-i âlîhimmeti mübarezesine çıkarınız.

Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de

عَلَى اللّٰهِ لَا غَيْرِه۪ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ

olan hısn-ı hasîni himmete melce ediniz.

Sonra da acz ve nefsin itimadsızlığından neş’et eden tefviz ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de

لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ

olan hakikat-ı şâhika üzerine çıkarınız. Tâ o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin.

Sonra Allah’ın vazifesine müdahale etmek olan dinsiz düşman gelir; himmetin yüzünü tokatlar, Risale-i Nur Kütüphanesi
Ara…
gözünü kör eder. Siz de

اِسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ ٭ وَلَا تَتَاَمَّرْ عَلٰى سَيِّدِكَ

olan kâr-aşina ve vazifeşinas olan hakikatı gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin.

Sonra umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meyl-ür rahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de

لَيْسَ لِْ۫لاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰى

olan mücahid-i âlîcenabı o cellad-ı sehhara gönderiniz. Evet size meşakkatte büyük rahat var. Zira fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı, yalnız sa’y ve cidaldedir.

اِنَّ لَكُمْ فِى الْمَشَقَّةِ الرَّاحَةَ اِنَّ اْلاِنْسَانَ الْمُتَهَيِّجَةَ فِطْرَتُهُ رَاحَتُهُ فِى السَّعْىِ وَ الْجِدَالِ

**********  

“Osmanlı hükûmetindeki hürriyete ne diyorsun ve Avrupa hakkında fikrin nedir?”


“O vakit Eski Said demiş: ‘Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyete hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak.’ Şeyh Bahid’e söylemiş.”

“O allâme zat demiş: ‘Ben de tasdik ediyorum.’ Beraberinde gelen hocalara dedi: ‘Ben bununla münazara edip galebe edemem.'”

“Birinci tevellüdü gözümüzle gördük. Bir çeyrek asır Avrupa’dan daha dinden uzak…

“İkinci tevellüd de inşaallah yirmi otuz sene sonra çıkacak. Çok emarelerle, hem şarkta, hem garpta Avrupa içinde bir İslâm devleti çıkacak.”bk. Emirdağ Lâhikası-II, 82. Mektup.

****** 

Maalesef evvelden içimizdeki Yunanlılar denirdi.

Şimdi ise bu durum maskelerin düşmesiyle; içimizdeki İsraillilerin, içimizdeki ABD’liler, içimizdeki Esad’lılar, içimizdeki PKK’lılar, içimizdeki FETÖ’cüler, içimizdeki Lgbt’liler, içimizdeki muhalifler, içimizdeki Işidciler, içimizdeki radikaller, içimizdeki gezi provokatörleri, içimizdeki darbeciler, içimizdeki Kemalistler, içimizdeki azınlıklar, içimizdeki masonlar, içimizdeki evanjelistler, vs.

*************  

İslam ülkeleri Osmanlı’nın yönetiminde ne kadar kaldı ve ne zaman ve nasıl ayrılıp devlet kurdu?


Osmanlı İmparatorluğu, yaklaşık 600 yıllık bir süre boyunca (1299-1923) geniş bir coğrafyada hüküm sürmüştür. Bu süre zarfında, İslam dünyasının büyük bir kısmını kontrol altına almıştır. Ancak Osmanlı yönetimi altındaki İslam ülkeleri, imparatorluğun zayıflamasıyla birlikte birer birer ayrılarak bağımsız devletler haline gelmiştir. Bu süreç şu şekilde özetlenebilir:

Osmanlı Hakimiyetindeki İslam Ülkeleri

Osmanlı İmparatorluğu, İslam dünyasının büyük bölümünü, özellikle de şu bölgeleri kontrol etmiştir:

1. Arap Yarımadası (Hicaz, Mekke, Medine ve çevresi)
2. Levant Bölgesi (Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün)
3. Mısır ve Kuzey Afrika (Libya, Tunus, Cezayir)
4. Irak ve Basra Körfezi
5. Balkanlar (Müslüman nüfus barındıran bölgeler)
6. Anadolu ve Kafkaslar

Bu topraklar, Osmanlı’nın en güçlü dönemlerinde (16. ve 17. yüzyıllar) sıkı bir merkezi otoriteyle yönetiliyordu. Özellikle Halifeliğin Osmanlı padişahlarına geçmesiyle (1517’de Yavuz Sultan Selim döneminde), İslam dünyası üzerinde dini ve siyasi bir liderlik de tesis edildi.

Osmanlı’dan Ayrılma Süreci

19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başları, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş süreci olarak tanımlanır. Ayrılma süreci, çeşitli nedenlerle gerçekleşmiştir:

1. Milliyetçilik Hareketleri

Osmanlı topraklarındaki Arap, Kürt, Arnavut, ve diğer halklar arasında milliyetçilik akımları güçlenmiştir.

Özellikle Batı’nın etkisiyle Arap topraklarında bağımsızlık hareketleri başlamıştır.
2. Avrupalı Güçlerin Müdahalesi

İngiltere, Fransa ve İtalya gibi devletler, Osmanlı topraklarını paylaşmak amacıyla bölgedeki halkları kışkırttı.

Örneğin, Sykes-Picot Anlaşması (1916), Osmanlı’nın Arap topraklarının İngiltere ve Fransa arasında nasıl bölüşüleceğini belirledi.
3. I. Dünya Savaşı ve Osmanlı’nın Yenilgisi
I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Osmanlı, İttifak Devletleri yanında savaşa girdi ve yenildi.

Bu yenilgi, Arap topraklarının İngiliz ve Fransız mandasına geçmesine yol açtı.
4. Mondros Ateşkes Anlaşması (1918)
Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan çekilmesiyle birlikte, Arap toprakları işgal edildi.
İngiltere ve Fransa, Mandater Sistem kapsamında Arap ülkelerini yönetmeye başladı.
5. Osmanlı’nın Resmi Dağılışı (1923)
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Osmanlı İmparatorluğu resmen sona erdi.

Osmanlı’dan Ayrılan İslam Ülkeleri ve Devletleşme Süreci

Osmanlı’dan ayrılan İslam ülkeleri, çoğunlukla 20. yüzyılın ilk yarısında bağımsızlıklarını ilan etmiştir:
1. Mısır: 1882’de İngiltere tarafından işgal edildi, 1922’de bağımsızlık kazandı.
2. Suriye ve Lübnan: 1920’de Fransa’nın mandası oldu, 1946’da bağımsızlık kazandılar.
3. Irak: 1920’de İngiliz mandası oldu, 1932’de bağımsızlık ilan etti.
4. Ürdün: 1921’de İngiliz yönetimi altında Emirlik olarak kuruldu, 1946’da bağımsız oldu.
5. Filistin: 1948’de İsrail’in kurulmasıyla farklı bir siyasi statüye girdi.
6. Suudi Arabistan: 1932’de bağımsız bir devlet olarak ilan edildi.
7. Libya: İtalyan işgalinden sonra 1951’de bağımsızlık kazandı.
8. Tunus ve Cezayir: Fransız sömürgesi olarak kaldı; Tunus 1956’da, Cezayir 1962’de bağımsız oldu.

Sonuç

Osmanlı İmparatorluğu, İslam dünyasını yüzlerce yıl birleştiren bir güç olmuştur. Ancak milliyetçilik, sömürgecilik ve I. Dünya Savaşı gibi etkenlerle bu topraklar Osmanlı’dan ayrılmış ve farklı zamanlarda bağımsız devletler haline gelmiştir. Bugünkü İslam ülkelerinin birçoğu, Osmanlı’nın çöküş sürecinin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

***********   

Kaç tane İslam ülkeleri bulunmaktadır?


Dünyada İslam İş birliği Teşkilatı’na (İİT) üye olan 57 ülke bulunmaktadır. Ancak “İslam ülkesi” tanımı, nüfusun çoğunluğunun Müslüman olduğu veya İslam’ı resmi din olarak kabul eden ülkeleri kapsar.

İslam ülkeleri genel olarak şu şekilde gruplandırılabilir:

1. Arap Ülkeleri
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yer alan, Arapça konuşulan ve büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkeler:
Suudi Arabistan
Mısır
Ürdün
Fas
Tunus
Cezayir
Libya
Lübnan
Suriye
Irak
Yemen
Umman
Kuveyt
Birleşik Arap Emirlikleri
Katar
Bahreyn

2. Güney ve Güneydoğu Asya
Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler:
Endonezya (dünyanın en büyük Müslüman nüfusu)
Pakistan
Bangladeş
Malezya
Maldivler
Brunei

3. Orta Asya ve Kafkaslar
Kazakistan
Kırgızistan
Özbekistan
Türkmenistan
Tacikistan
Azerbaycan

4. Afrika’nın Geri Kalanı
Nijerya
Sudan
Somali
Çad
Nijer
Mali
Senegal
Moritanya
Gambiya
Sierra Leone (önemli bir Müslüman nüfus)
Cibuti
Komor Adaları
Guinea
Burkina Faso

5. Avrupa ve Balkanlar
Türkiye (resmi olarak laik, ancak nüfusun çoğu Müslüman)
Arnavutluk
Bosna-Hersek
Kosova

6. Diğerleri
İran
Afganistan
Suriye
Ürdün
Filistin
Özet:

Dünya genelinde, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan veya İslam’ı resmi din olarak kabul eden 50’den fazla ülke bulunmaktadır. Ancak, bu liste farklı ölçütlere göre değişebilir. Örneğin, Hindistan gibi ülkelerde büyük bir Müslüman nüfus bulunmasına rağmen, Hindistan “İslam ülkesi” olarak kabul edilmez.

 

************   

İngilizler neden ve nasıl İstanbul’u işgal etti ve de nasıl işgal kalktı. Verilmiş bir taviz ve söz mü vardı?

İngilizlerin İstanbul’u işgali, I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisi ve bu yenilginin sonuçlarıyla doğrudan bağlantılıdır. İşgalin nedenleri, süreçleri ve sona ermesi şu şekilde açıklanabilir:

İngilizlerin İstanbul’u İşgal Nedenleri

1. Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’nda Yenilgisi
Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri (Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan) yanında savaşa katıldı ve yenildi. Savaş sonrası 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması, Osmanlı’nın fiilen teslim olduğunu kabul eden bir belgeydi. Bu anlaşmanın 7. ve 24. maddeleri, Müttefik Devletlere Osmanlı topraklarını işgal etme hakkı tanıyordu.

2. Boğazların Kontrolü ve Stratejik Önemi
İstanbul, Osmanlı’nın başkenti olmasının ötesinde, Boğazların kontrolü açısından stratejik bir öneme sahipti. İngiltere, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kontrol ederek hem Rusya’ya erişim sağlamayı hem de Doğu Akdeniz’de güç kazanmayı amaçlıyordu.

3. Osmanlı’nın Siyasi ve Askeri Etkisizleştirilmesi
İngiltere, Fransa ve İtalya, Osmanlı’nın kalan gücünü tamamen ortadan kaldırmak ve imparatorluğun parçalanmasını hızlandırmak istiyordu. İstanbul’un işgali, Osmanlı yönetimini tamamen denetim altına alma girişimiydi.

4. Sevr Antlaşması’nın Uygulanması
İtilaf Devletleri, Osmanlı’yı Sevr Antlaşması’nı imzalamaya zorlamak için İstanbul’un işgalini bir baskı aracı olarak kullandı.

İşgalin Süreci

1. İlk İşgal (13 Kasım 1918)
Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan kısa bir süre sonra, İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın donanmaları 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldi ve şehri fiilen işgal etti. Bu süreçte Osmanlı yönetimi sembolik olarak devam etti, ancak İtilaf Devletleri gerçek iktidarı ellerinde tutuyordu.

2. Resmi İşgal (16 Mart 1920)
İngiltere, İstanbul’u tamamen kontrol etmek için 16 Mart 1920’de resmi işgali başlattı. Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı dağıtıldı, birçok aydın ve siyasetçi sürgüne gönderildi veya tutuklandı.

İşgalin Kalkması

İstanbul’un işgalden kurtulması, Türkiye’nin ulusal bağımsızlık mücadelesi ve Mudanya Ateşkes Antlaşması ile doğrudan bağlantılıdır:

1. Milli Mücadele ve Ankara Hükümeti
Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Milli Mücadele, Anadolu’da güçlü bir direniş örgütledi. Bu direniş, Osmanlı’nın İtilaf Devletlerine boyun eğen yönetimine alternatif bir hükümet oluşturdu.

2. Sakarya ve Büyük Taarruz Zaferleri
Türk ordusunun Yunanistan’a karşı kazandığı zaferler, İtilaf Devletlerini diplomatik müzakerelere zorladı. Özellikle Büyük Taarruz (1922), işgal güçlerinin Türkiye üzerindeki baskısını azalttı.

3. Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922)
Mudanya Ateşkes Antlaşması ile İtilaf Devletleri, Türk ordusunun İstanbul ve Boğazlara ilerlemesini durdurdu ve İstanbul’un tahliyesi için anlaşmaya vardı. Ateşkes, Türkiye’nin diplomatik ve askeri başarısının bir sonucuydu.
4. İngilizlerin İstanbul’dan Çekilmesi (6 Ekim 1923)
Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, işgal güçleri İstanbul’u tamamen boşalttı. 6 Ekim 1923’te Türk ordusu İstanbul’a girdi ve şehir resmen Türkiye’nin kontrolüne geçti.

İşgalin Kalkmasında Taviz veya Söz Verildi mi?

Siyasi Gerçek:
İtilaf Devletleri, Anadolu’daki Türk direnişini durduramayacaklarını ve İstanbul’daki işgalin sürdürülemeyeceğini anlamışlardır. Bu nedenle diplomatik yollarla geri çekilmeyi kabul etmişlerdir.

Sonuç

İngilizlerin İstanbul’u işgal etmesi, Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisiyle bağlantılıdır ve Türk halkının Milli Mücadele’deki başarısı sayesinde sona erdirilmiştir. İstanbul’un işgalden kurtulması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecindeki en önemli adımlardan biridir.

************  

Hama katliamı.


Hama Katliamı, 2 Şubat 1982 tarihinde Suriye’nin Hama şehrinde, Hafız Esad yönetimindeki Suriye rejiminin, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) örgütünün isyanını bastırmak amacıyla düzenlediği askeri operasyon ve katliamdır. Bu olay, modern Ortadoğu tarihinin en kanlı baskılarından biri olarak kabul edilir.

Katliamın Arka Planı

1970’li yıllarda Müslüman Kardeşler, Hafız Esad yönetimine karşı ciddi bir muhalefet yürütüyordu. Sünni ağırlıklı Müslüman Kardeşler, Esad’ın Nusayri (Alevi) rejimine ve otoriter yönetimine karşı çıkıyordu. 1976 yılında Lübnan İç Savaşı’nda Esad rejiminin Hristiyan grupları desteklemesi, Müslüman Kardeşler ile rejim arasındaki gerginliği artırdı. 1980’li yıllarda ise örgüt, Suriye genelinde silahlı direniş hareketine girişti.

Olayın Gelişimi

1982 yılında Müslüman Kardeşler’in Hama’da başlattığı bir ayaklanma, Esad rejimi tarafından sert bir şekilde bastırıldı. Hafız Esad, kardeşi Rıfat Esad’ın komutasındaki birliklerle şehri kuşattı. Bu süreçte ağır silahlar, tanklar ve hava saldırıları kullanıldı.

Sonuç ve Etkiler

Katliam sırasında 10.000 ile 40.000 arasında sivilin öldüğü tahmin edilmektedir. Ancak tam sayı hala bilinmemektedir, çünkü olayla ilgili resmi bir soruşturma yapılmamıştır.

Şehir büyük ölçüde yıkılmış, binlerce kişi evsiz kalmıştır.

Hama Katliamı, Hafız Esad rejiminin otoriter yönetimini daha da güçlendirdi ve Suriyeliler arasında korku iklimi oluşturdu.

Müslüman Kardeşler örgütü büyük bir darbe aldı ve Suriye’deki etkisi uzun yıllar boyunca azaldı.

@@@@@@@

Hama katliamında ne gibi zulüm ve vahşetler yapıldı?

Hama Katliamı, 1982 yılında Hafız Esad rejimi tarafından Müslüman Kardeşler ayaklanmasını bastırmak amacıyla gerçekleştirilmiş ve birçok insan hakları ihlali ve vahşetle anılmıştır. Aşağıda, katliam sırasında yaşanan zulüm ve vahşetlerin bazı örnekleri yer almaktadır:

1. Toplu Katliam ve Sivillerin Hedef Alınması

Kuşatma ve Bombardıman: Şehir, yaklaşık üç hafta boyunca ağır silahlar, tanklar ve topçu ateşiyle yoğun bir şekilde bombalandı. Bu bombardımanda, sadece direnişçiler değil, büyük ölçüde sivil nüfus hedef alındı.

Toplu İnfazlar: Şehirde ele geçirilen binlerce erkek, kadın ve çocuk toplu infazlara uğradı. Camiler, meydanlar ve okul bahçeleri gibi alanlarda yüzlerce kişi kurşuna dizildi.

2. Kadın ve Çocuklara Yönelik Şiddet

Kadınlar ve çocuklar, sistematik şiddete ve kötü muameleye maruz kaldı.

Bazı tanıklara göre, hamile kadınlar öldürüldü ve çocuklar ailelerinin önünde infaz edildi.

3. Evlerin ve İbadethanelerin Yok Edilmesi

Hama şehrindeki binlerce ev, bombardıman ve ardından gelen yıkım ekipleri tarafından yerle bir edildi. Bu süreçte, birçok aile enkaz altında hayatını kaybetti.

Şehirdeki camiler, özellikle Müslüman Kardeşler üyelerinin toplandığı düşünülen ibadethaneler hedef alındı ve yok edildi.

4. Kimyasal ve Aşırı Güç Kullanımı

Olay sırasında bazı kaynaklar, kimyasal silahların da kullanıldığına dair iddialarda bulunmuştur, ancak bu durum tam olarak kanıtlanamamıştır.

Şehir, ağır silahlarla tamamen kuşatma altına alınarak insani yardımın girmesi engellendi. Bu, halkın açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılmasına neden oldu.

5. İşkence ve Kayıplar

Binlerce kişi rejim güçleri tarafından tutuklandı ve cezaevlerinde işkenceye uğradı. Bazıları kayboldu ve akıbetlerinden hiçbir zaman haber alınamadı.

İşkencelerde, elektrik verme, aç bırakma, dayak gibi insanlık dışı yöntemler kullanıldığı rapor edilmiştir.

6. Şehirde Korku İkliminin Oluşturulması

Katliamdan sonra, hayatta kalanlar arasında yaygın bir korku ve sindirme politikası yürütüldü. Hama halkının yıllarca katliam hakkında konuşması yasaklandı.

Ailelerin katledilen yakınlarının cenazelerini almasına dahi izin verilmedi ve bazı kurbanlar toplu mezarlara gömüldü.

Sonuç ve İnsanlık Suçları

Hama Katliamı, uluslararası toplum tarafından büyük bir vahşet olarak görülmesine rağmen, dönemin siyasi dengeleri nedeniyle ciddi bir müdahale yapılmadı. Olay, insanlığa karşı işlenen suçlar ve sistematik baskı politikalarının bir örneği olarak tarihe geçti. Hafız Esad rejimi, bu katliamla kendi iktidarını sağlamlaştırırken, Suriye halkı üzerinde derin bir travma bıraktı.

Katliam, uluslararası alanda geniş yankı uyandırmasına rağmen, dönemin Soğuk Savaş dengeleri nedeniyle büyük bir müdahale ya da yaptırımla karşılaşmadı. Bu olay, Hafız Esad’ın liderlik tarzının bir sembolü haline gelmiş ve 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’na giden süreçte önemli bir tarihsel dönemeç olarak görülmüştür.

 

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=0XhBA2065UY

[2] https://www.youtube.com/watch?v=-5KokLKep6k

[3] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sunuhat/26

https://www.sorularlasaidnursi.com/ruyada-bir-hitabeye-tarihi-acdan-bir-baks/

Loading

No ResponsesAralık 6th, 2024

12.SINIFLAR ANKET

12.SINIFLAR ANKET

1-İyi bir eğitim için öğretmenlerden beklentileriniz nelerdir?

  1. Derslerde sohbet olmalı bazen dışarıda işlenmeli

Üniversite gezisi yapılmalı, derste sıkılmamalı, örnek öğretmen tavsiye edilmeli, dersler anlaşılır, akıcı olmalı, empati yapılmalı, derslerin bir kısmı teste ayrılmalı.

Alanlarında bilgi sahibi olunmalı, mantıki cevaplar vermeli, dersi bozanları uzaklaştırmalı, öğretmen öğrenci diyaloğu sağlanmalı, ders odaklı olmalı, üniversite için destek olunmalı, ayrım yapılmamalı, son sınıf öğrenciler yorulmamalı, kelebek sistemi sınavı olmasın, anlaşılır olsun, bizler anlaşılalım, bize kızılmamalı.

 

2-Öğrencilerden gördüğünüz eksik ve yanlış uygulamalar ve yapılması gerekenler nelerdir?

  1. Bilinçsiz, görgü kuralları bilmeyen, şımarık, dağınıklık, su-i İstimal, katı durumlar ve ders üzerine olmalı, öğrenciler disiplinli olmalı, gerekirse okuldan atılmalı, çok konuşulmamalı, kitaptan ders işlenmeli, öğrenciye yakışır davranışlar olmalı, yaptırım olmalı, ciddi bir disiplin olmalı, saygılı olmalı, devlet malına zarar verilmemeli, olgun olunmalı, çalışkan ve ahlaklı olunmalı, dikkat dağınıklığı giderilmeli, öğrenci karakterine önem verilmeli, insan olduğu hatırlatılmalı.

Çok çalışılmalı, davranışlara dikkat edilmeli, dengesiz olmamalı, çok konuşulmamalı, rehber öğretmen daha çok ilgilenmeli, uyarılmalı, okula teşvik edici etkinlik yapılmalı, öğrenci siyasetten uzak olmalı, düzenli çalışmıyor, dinlemeyen gönderilmeli.

 

3-Öğretmenlerden ve idareden beklentileriniz ve istekleriniz nelerdir?

3.Sosyal aktivite olmalı, kolaylık sağlanmalı, telefon toplanmamalı, dersler verimli işlenmeli, adaletli olup kıyafete karışılmamalı, ders saati ve öyle arası kısaltılmalı, dersler hafifletilmeli, okul forması kalkmalı, adaletli olunmalı, kantinin indirimli olması gerekir. 

Kütüphaneye yönelik çalışma yapılmalı, Yks’ye kolay ulaşılabilmeli, kopya konusunda dikkat, nefret ettirilmemeli, dayak olmamalı, idare yardımcı olmalı, öyle arası serbest olmalı, öğretmenler halden daha çok anlamalı, öğrencilere gerekli izinler verilmeli.

İdarenin öğrenciye katkısı olmalı, rehberlik yetersiz olmamalı, kitap israfı olmamalı, dijitale geçilmeli, sabah sınıfa alınırken soğukta dışarıda bekletilmemeli, müzik odaları açılmalı, Kur’an-ı Kerim sınıfları açılmalı, disiplinli olunmalı, öğle sonu dersler olmamalı, meslek dersleri 12. sınıfta olmamalı.

 

4-Dersler ve ders kitapları ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

  1. Ders süresi azaltılmalı, eksik konular giderilmeli, öğrenciler okuldan erken çıkmalı, üniversiteye yönelik dersler olmalı, kitaplar sınıf düzeyine uygun olmalı, akıcı olmalı, gereksiz konular çıkarılmalı, kitaplar kısa ve öz olmalı, kitapların son sayfası teste dayalı ve konu anlatımlı olmalı, üniversite sınavı için ayrı bir kitap olmalı, staj usulü gelmeli, eksik bilgi verilmemeli, kitaplar para ile satılmalı, kitaplar sıkıcı olmamalı, ders saatleri kısa olmalı, ders kitapları pekiştirici olmalı, gereksiz bilgiler var, dersler ağır, dersler iyi, ders kitapları çok detaylı, derslerin peş peşe olması yoruyor, sıkıcı oluyor.

 

5-Milli Eğitim sisteminde, en iyi bir eğitim konusunda beklentileriniz nelerdir?

5.Ders akışı sevdirilmeli, okumak istemeyenler sanata gönderilmeli, kitap geliştirilmeli, sınav test ve ÖSYM tarzında olmalı, ders 30 dakikaya düşürülmeli, disiplin azaltılmalı, yeteneğe göre yönlendirilmeli çocuklar zorlanmamalı, okullarda vasıflı ve liyakatli insanlar olmalı, sistem düzenlenmeli, 5 yılda bir değişmeli, üniversite sınavları kolay olmalı, disiplin olmalı, atamalar öğretmenlerin seçimi daha özenli olmalı, okulların imkan düzeyi sağlanmalı, devamsızlık hakkı arttırılmalı, öğrenciye verilen bilginin kalıcı olması gerekir, okul 4 gün olmalı, ortaokulda test olmalı, farklı eğitim sistemleri getirilmeli, üniversite sınavı kalkmalı, önceki notlara göre girilmeli, disiplinli ders işlenmeli, deneme sınavları yapılmalı, öğretmen birçok dersi anlatamazken öğrenci nasıl anlasın, sistem değişmeli.

 

6-Sizler Milli Eğitim Bakanı ve Öğretmen olsaydınız neler yapar ve ne gibi uygulamalarda bulunurdunuz?

  1. 3 haftada bir gezi düzenlenmeli, öğretmenler denetlenmeli, kendini güncellemeli, sosyalleşme ve aktivite olmalı, 3 gün staj iki gün okul olmalı, test çözmeye yönelik olmalı, eğitim sistemine çeki düzen verilmeli, öğrenci dostu olunmalı, telefondan yararlanma imkanı sağlanmalı, üniversitelerin kalitesi artmalı, sayıları azalmalı, çoktan seçmeli sınavlar olmalı, sessizlik sağlanmalı, okullarda büyük bahçeler olmalı, zora gidecek şeyler yapılmamalı, yeme içmelerde kırıcı olunmamalı, açık öğretim liseleri geçişleri kolaylaştırılmalı, okul 13,30’a kadar olmalı, öğrencilerin seviyesine inilmeli, onlarla vakit geçirilmeli, öğrenciler kendi kulüplerini kurabilmeli, yurt dışına çıkma imkanı olmalı, sağlık ve dinlenme odaları olmalı, ders kişinin alanına göre olmalı.
  2. sınıf boş zaman kaybı, devamsızlık kalksın 12’ler için, alana yönelik eğitim verilmeli, sosyal aktivite arttırılmalı, lise 3 + 1 olmalı, bir yıl üniversiteye hazırlık olmalı, askeri lise açılmalı, tatiller arttırılmalı, zorunlu eğitim olmamalı, okul saatleri azaltılmalı, mesleğe yönlendirilmeli.

 

Loading

No ResponsesAralık 5th, 2024

11.SINIFLAR ANKET

11.SINIFLAR ANKET

1-iyi bir eğitim için öğretmenlerden beklentilerininiz nelerdir?

  1. Öğretmenlerin arkadaşça davranmaları. Öğrencilerin dersi nasıl anladığını tespit edip o şekilde ders işlemeleri lazım. Öğrenci dersi ek seferde anlamış mı sormalı. Ödev verilmemeli. Öğretmenler daha iyi bir performans göstermeli ve öğrenciye daha ilgili olmalı. Sınav soruları kolay olmalı. Derste biraz daha cana yakın olmalı. Bireysel ilgi gösterilmeli. Sadece sorularla, testlerle değil, deneylerle de dersi anlatılıp öğretilmeli. Arkadaşça yaklaşılmalı. Proje sınıfına sınavı zor yapıp, normal sınıflara kolay yapıyorlar, hepimiz eşitiz bu düzeltilmeli ve sınavlarda her sınıfın eşit ve aynı sınava girmeli. Öğretmen sadece ders anlatmayıp, arada şaka yapmalı ve öğrencinin içini ferahlatıp rahatlatması, öğrencinin daha verimli çalışmasını yardımcı olabilir. Öğrencilerin düzeyine göre anlatılmalı. Sınıf temel düzeyi temel alınmalı. Öğrencinin derse katılımı sağlansın. Daha iyi bir eğitim için ders saatlerinin ideal olması gerekir, aksi takdirde öğrencilerin derslerinin verimi maksimuma çıkarılabilir. Öğretmenlerin ders anlatmalarını istiyorum. Daha anlaşılır ve daha çok deney kullanılmalı. Dersler anlatılıp videoyla da desteklenip, önemli yerler yazdırılsın.

Öğretmenlerden beklentim öğretmenlerin dersleri sadece söyleyerek değil, göstererek işlemesidir. Günlük hayattan uygulamalı örnekler vermelidir. Teknoloji iyi kullanılmalı. Dersler iyi ve akıcı bir şekilde işlenmelidir. İyi bir eğitim için öğretmenin değil, eğitim sisteminin düzeltilmesi lazım. Daha iyi bir ders anlatma yöntemi uygulanmalı. Öğrencilerin dersi nasıl anladığını tespit edip o şekilde ders işlenmesi lazımdır. Öğrenciye dersi anladın mı diye sorulmalı. Ödev verilmemeli. Öğrencilerle daha yakından ilgilenilmeli. Öğrencilere hoşgörülü ve iyi davranılmalı. Ezbere öğretmemeli.

 

2-Öğrencilerden gördüğünüz eksik ve yanlış uygulamalar ve yapılması gerekenler nelerdir?

2.Dersi kaynatmak, ders düzenini bozmak, derste uyumak. Öğrencilerin öncelikle aile ortamında terbiye ve disiplin alması lazım, eğer ikisi eksik ise öğrenci fazla takmayacak ve sınavları önemsemeyecektir. Aile ortamında disiplin ve terbiye olması şarttır. Sınıf içerisinde doğru düzen olmalı. Bunun için düzenleme yapılabilir. Öğrenciler iyi olmayan ve okumayan öğrencilerin toplanıp başka bir okula gönderilmesi gerekir. Çok fazla küfür dolaşıyor. Derste uyuyorlar, dersi kaynatıyorlar, öğrenciler yaramazlık, şımarma gibi şeyler yapmamalı, öğretmenlere daha saygılı olmalı. Yapılması gerekenler ise, öğretmenlerimizin daha disiplinli olması ve öğrenciyi sıkmayacak bir biçimde olmalı. Çete kurup okulu kötülüyorlar. Akran zorbalığı oluyor, kendilerini mafya zannetmeleri. Rehberlik servisine gönderilip ve yaptığı yanlış uygulamanın nedeni araştırılsın. Öğrencide bıçak falan yakalandıysa okuldan direkt atılsın. Yanlış ve eksik bir harekette idareye bırakılsın. Ders kaynatılmamalı ve derslerin daha iyi eğlenceli anlatılması ve de derse dikkatini verip, dersin huzurunu bozmamalı. Eksik odaklanma ve çok konuşma ve dersin düzenini bozma durumu, derste yatmamaları, öğrencilerin bilgileri tamamen ezber bir şekilde kullanmaları, hiçbir şekilde bilgileri gerektiği gibi kullanmamaları. Öğrenciye eğitimi sevdirmek amaçlanmalı. Eksiklerin üzerine gidip giderilmeli. Bir öğrencinin yasak olduğu halde bir uygulamayı yapması, diğerlerinin hakkına girmektir. Ya bu tarz uygulamalar serbestleştirilmeli ya da cezalar ağırlaştırılmalı. Okula hazırlıklı gelinmelidir.

 

3-Öğretmenlerden ve idareden beklentileriniz ve istekleriniz nelerdir?

3.Disiplin suçlarını azaltırdım. Adaletli davranmaları gerek. Dersleri kısa ve öz anlatmalı. Öğle arası kısaltılsın. Telefonlar toplanmasın. Öğretmenlerden ve idareden beklentilerimiz okula daha iyi bakmaları ve daha çok çaba göstermeleridir. Sınavla ilgili yardımcı olunmalı. Konular açısından dersleri kısa ve öz anlatmalı. Kimya, fizik ve biyoloji için ders laboratuvarlarının açılıp, dersler orada işlenmeli. Disiplin suçları azaltılmalı. Her okula gelmediğimizde yok yazılıyoruz, bazen yazılmasa iyi olur, geç kaldığımızda yarım gün yok yerine hiç girilmemeli. Bütün okullara devlet dolap yaptırsın çünkü evi uzak olan bir kişi, bir şeyi unuttuğu zaman okula çok geç kalıyor, dolap olursa en azından yok olmaz, öğrenci de hoca ödev verdiğinde ödevi yanına alır. Kelebek sistemi sınav olmamalı. Her öğrenciye en azından bir tane iphone ya da bir tane tablet, en azından bir tane akıllı telefon verilmeli. Derslere girildikten sonra geç kalan öğrencilere fırsat tanınmalı. Okulda öğrenciye göre ayrımcılık yapılmamalı, eşit davranılmalı. Beklentilerim ders saatlerinin azaltılması, haftada 30 saat ders işlenmeli. Yabancı öğrenci kontenjanı olmamalı. Telefonlar alınmamalı. Sınav soruları verilmeli. Yoklama kaldırılmalı. İdare öğrencilere karşı gerekli ilgi ve özen göstermeli. Disiplin kuralları kolaylaştırılsın. Öğretmenler daha iyi ve aktif olmalı. Telefonlar toplanmasın. Sınavlar kolay olsun. Saç sakal zorunluluğu kaldırılsın. Öğle arası kısaltılsın. Hoşgörülü olunmalı, adaletli olunmalı. Öğretmedikleri konuyu ödev vermeyip, okulda öğretsinler.

 

4-Dersler ve ders kitapları ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

4.Kısa ve öz hazırlanmalı. Yks yetersiz kalıyor. Konularda çok fazla detaya girilmesin. Proje sınıflarıyla diğer sınıflara sınavda bizlere daha zor sormaları garip geliyor. Kitaplar bazı yerlerde çok uzun ve gereksiz. Bazı kitapların sayfaları kopuyor. Seçmeli dersler yerine mesela Türk Dili ve Medeniyet tarihi gibi dersler yerine Edebiyat Matematik tarzı dersler arttırılsın. Kitaplar güzel, testler kaldırıldı sorular geldi, bu güzel bir şey. Çok gereksiz bilgiler var, öğrencilere saçma bilgiler yerine, işe yarar bilgiler verilmeli. Derslerimiz iyi ve olumlu geçiyor fakat ders kitapları ile sınavlar ve denemeler testlerde zorlanıyorum ve yapamıyorum. Derslerden sayısal olanların sayısı az, bazı dersler var kaldırılması gerekir. Ders kitaplarında çok eksik bilgiler var, daha çok teste yer verilmeli. Bazı derslerin azaltılması gerekir. Derslerde yazmalı ve anlatmalı anlatım dışında, görsel resimlerle destekleyici ders işlenebilir. Ders kitapları kısa, öz ve anlaşılır olmalı, dersler daha temel anlatılmalı, konunun çok detayına girdikleri için anlaşılmıyor. Ders kitapları sonraki gelen, bir yıl sonraki öğrencilere verilip, onların da kullanmaları sağlanmalı. Ders kitapları yetersiz oluyor. Her konuyu işlemek vakitleri çok harcamaya sebep oluyor, ders kitapları kullanılmıyor, yerine test kitabı için kırtasiye yardımı verilmeli. Bazıları gereksiz ve yetersiz kalıyor.

 

5-Milli eğitim sisteminde, en iyi bir eğitim konusunda beklentileriniz nelerdir?

5.Ezbere öğretilen eğitim sistemi değişmeli, seçmeli dersler yerine Yks-ye yönelik ders sayıları artırılmalı, ders süreleri azaltılmalı, kısa ve öz şey verilmeli. Milli eğitim sisteminde en iyi eğitim öğrenciye hoş davranılmalı, ayrıca herkes adil bir sistemde eğitim görmeli. Öğrencilerin dersi nasıl daha iyi anladığını tespit edip ona göre ders anlatılmalı. Her okulun fen dersleri dalları için ayrı ayrı laboratuvarların olması ve derslerin orada gerçek ve ders ortamında deneylerle işlenmesi gerekir. Hem öğretmen daha fazla zevk alır anlatırken, hem de öğrenci dersten zevk alır. Sınavları hocaların yapmasını istiyoruz. Her dersi zorunlu olarak alıyoruz, istediğimiz derslere girmeyi isterdim. İl genelinde okullarla ilgili etkinlik vesaire derse teşvik edilmeli, önemli olan her gün çalışmak değil, verimli çalışmaktır. O yüzden çalışmak isteyen insan okula gelsin ve çalışsın, okula gelmeyen kişi ise gitsin kendi işinin başına baksın. Eğitimi zorunlu kılmayın. Lgs ve Yks sisteminin baştan aşağı değiştirilmesi, Lgs’nin kaldırılması Yks’nın zorluğunun kolaylaştırılması, beyin gücünün en aza indirilmesi lazım. İstediğimiz dersi görebilme imkanı olmalı. Herkese tablet verilmeli. Okul dersleri 8 saat olmamalı. Sınavlar birisi kovalıyormuş gibi her gün iki sınav olmamalı, haftada üç sınav olsun. Okul kıyafeti olmasın. Öğretmenlerin gelişmişlik hali, çalışmaya istekli sınıfın olması lazım. Sınıfta iyi ders almak için telefon imkânı olsun. Öğrenci devamsızlıktan kalmasın. Öğrenciler hem mutlu olurlar. Hem de dersleri iyi geçerler. Her okulda teknoloji geliştirilmeli. Ayt’de çıkmayacak dersler yerine alanımızın dersleri işlensin. Günlük en fazla 6 saat olmalı. Dersler sadeleşmeli. İmam hatiplerdeki din dersleri tek çatı altında işlenilebilir olmalı. Ezberci ve daha rahat eğitim sisteminden ziyade, öğrencilere öğrenmenin ve bilgilerin nasıl ve nerede uygulanması gerektiğinin öğretilmesi gerekir. Milli Eğitim sistemi değiştirilsin. Konuların daha kısa olması gerekir. Derslerin sürelerinin biraz daha kısa olması gerekir. Açık uçlu sorular kaldırılsın. Derslerin kısa ve öz olması, ders süresi kısaltılmalı. Konular kısa ve öz, akla uygun, kalıcı bir şekilde öğretilmeli. Düzgünce öğrencilere öğrenmesi gerekenler okulda öğretilmeli. Ezber öğreten eğim sisteminin değişmesi lazım.

 

6-Sizler Milli Eğitim Bakanı ve Öğretmen olsaydınız neler yapar ve ne gibi uygulamalarda bulunurdunuz?

6.Eğitimde fırsat eşitliğine bir el atılmalı. Sınav soruları üstünde durulmalı. Kıyafet zorunluluğu kaldırılmalı. Ezberci eğitimlerden uzak durulmalı. Eğitimi sevdirmek için elinden gelen yapılmalı. Öncelikle lisedekiler için yüzdelikle alan, her okulun yanına pansiyon ve yemekhane yaptırırdım. Devamsızlığı fazla dert etmeden, isteyen okur, isteyen çalışır geleneğini uygulardım. Öğrencilerin mutlu olacağı bir sistem oluştururdum. Sınav soruları ve yakın soruların üstüne durur ve onlara sınav sorusu diye sorardım. Okul kıyafeti olmamalı. Sakal uzatılmalı. Okullarda dalların ayrıca Laboratuvarları olmalı açık derslerini orada işlenmesini sağlardım teneffüsleri uzatırdım dersleri kısaltırdım okul kıyafeti zorunluluğunu kaldırırdım öğretmen olsam öğrenciler okuldan soğutmak yerine onları okula çekmeye çalışırım onlarla ilgilenir sorunlarını çözerdim. Her gün her öğrenciye bir tane çikolata verirdim.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    Temel öğrenciler temel sınıfı yani bir sınıfta bir çalışkan bir tembel gibi sınıflar olmasın. Yabancı uyruklara ayrı kontenjan verilmeli. Bazı dersleri kaldırırdım, okul saatini 5’e indirirdim. Haftada 10 değil 3 sınav yapardım. Yoklamayı kaldırırdım, sınıf mevcudunu azaltır, telefonları serbest yapar ancak bahçede kullanmak şartıyla izin verirdim. Okul kıyafetini kaldırırdım. Her öğrenciye bir rehber hocası atayarak, onların gelecekleri hakkında yönlendirmek ve sadece işine yarayan dersler görmesini sağlardım. Örnek olarak mühendis olmak isteyen birisi bazı meslek derslerini görmemeli. Yazılan çözümleri bulup dikkate alırdım. Öğrenci ve öğretmenlerin tavsiyelerini dinlerdim Eğitimdeki fırsat eşitliğine bir el atılmalı. Dersleri 30 dakika yapardım. Öğrenciler dinlenilmeli, istekleri az da olsa katkıda bulunmalı. Kıyafet zorunluluğu olmamalı Öğrencilere hayatı anlatıp, hayatı öğretmeli. İzinleri arttırırım. Ezberci eğitimden uzak durur, çocuklara eğitimi sevdirmek için elimden geleni yapardım. Günlük ders saatlerini azaltırdım. Teknoloji ve yenilikçi düzende, çağın gereğine uygun dersler verilmelidir. Gereksiz dersleri kaldırırdım. Devamsızlığı en fazla 40 gün yapardım.

 

 

Loading

No ResponsesAralık 5th, 2024

10.SINIFLAR ANKET

10.SINIFLAR ANKET

1-İyi bir eğitim için öğretmenlerden beklentilerininiz nelerdir?

  1. Sadece ders işlememeli. Öğrencilerle şakalaşarak sohbetli olmalı. Etkileşimli olmalı. Ders anlatılmalı. Öğrenciler aktif kullanılmalı. İyi anlatım olmalı. İyi not verilmeli. İlgilenilmeli. Öğrenci önemsenmeli. Ders sıkıcı olmamalı. Masraf çıkartılmamalı. Akılda kalıcı etkinlikler yapılmalı. Öğrenciler aşağılanmamalı. Verimli ders ve anlatım olmalı. Sınav kolay olmalı. Önemli yerler not alınmalı. Empati kurulmalı. Anlatım dili iyi olmalı. Sinir seviyesine dikkat edilmeli. Dersler yavaş ve anlaşılır anlatılmalı. Performanslı olmalı.

 

2-Öğrencilerden gördüğünüz eksik ve yanlış uygulamalar ve yapılması gerekenler nelerdir?

2.Derste uyunulmamalı. Ders dinlenmeli. Laf atılmamalı. Hakaret edilmemeli. Merhamet edilmeli. Hemen idareye gönderilmemeli. Öğrenciler sınavları son güne bırakmamalı. Az ders çalışmamalı. Öğrenciler ödevleri eksik yapmamalı. Ders dinlenmiyor, saygısız olunuyor, Düzenli tekrar olmalı. Tuvaletlerde sigara içilmesine dikkat edilmeli. Kötü söz olmamalı. İyiye teşvik edilmeli. Ders sabote edilmemeli. Dersler sadece yazılı haftasına bırakılmamalı. Sınıflar temiz tutulmalı. Sınıflar arası ödüllü yarış olmalı. Uyuyanlara ceza verilmeli.

 

3-Öğretmenlerden ve idareden beklentileriniz ve istekleriniz nelerdir?

  1. Geziye götürülmeli. Sınavlar basit olmalı. Olaylar anlaşılmadan yargılanmamalı. Adaletli olunmalı. Öğrenci şımartılmamalı. Bazı dersler boş geçiyor gibi hissediliyor. Kaynak kitaplar ders kitaplarına tercih ediliyor. Öğrenciyi sıkmamalı. Okul zorunlu olmamalı. Öğrenci umursanmalı. Arapça Dersi olmamalı. Eşofman yasak olmamalı. Öyle arası kaldırılmalı. Yazılı haftasında sadece yazılı saatlerinde okula gelinmeli. Haksızlık yapılmamalı. Nazik olmalı.

 

4-Dersler ve ders kitapları ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

4.Ders kitapları dersten uzak konu anlatıyor, bu yüzden kitaplar kullanılmıyor. Ders kitapları derinleştirilmeli. Dersler üniversite sınavına uygun olmalı. Ders kitaplarında gereksiz sayfalar var. Verimsiz dersler oluyor. Ders kitapları yetersiz. Dikkat çekici ve klasik soru olmalı. Karmaşık ve çok kalın çantaya sığmıyor, kaliteli olmalı, çok fazla bilgi var.

 

5-Milli eğitim sisteminde, en iyi bir eğitim konusunda beklentileriniz nelerdir?

5.Sadece yazılı olarak ders işlenmemeli, görsel işlenmeli. Dersler 8 saat yerine 4-5 saat olmalı, sonra etüt ve etkinlik olmalı. Okullar yeni nesile uygun olmalı. Öğrenci Öğretmen ve idareye oy vermeli. Test olmalı. Sıkı kurallar olmamalı. Öğrenci anlaşılmalı. İleri ülkeler örnek alınmalı. Yeteneğe göre yetiştirilmeli. Konular azaltılmalı, bilimsel dersler konulmalı.

 

6-Sizler Milli Eğitim Bakanı ve Öğretmen olsaydınız neler yapar ve ne gibi uygulamalarda bulunurdunuz?

6.Derslerle ilgili projeler yapar. Sınav ve dersleri azaltır. Öğrenciyi yormayacak sistem oluşturur. Sınav ve ödevleri kaldırır. Meslek liselerini canlandırır. Toplumun ihtiyaçlarını giderir. Sınavlarla değil süreç ve proje odaklı not verdirir. Alan genişletir. Sınav sistemini değiştirir. Telefon kuralını kaldırır. Öğrencilerin görüşlerini dinler. Gereksiz kutlamaları kaldırır, bir ay boyunca hazırlık yapılarak ders ve zaman kaybını engeller. Meslek derslerini birleştirir. Ders sayısını 5 ders olarak belirler. Yemek hane ve spor salonları yapar. 3 gün tatil yapar. Din derslerinden sınavı kaldırır ve öğrenciyi zorlamazdım.

Loading

No ResponsesAralık 5th, 2024

KURAN-I KERİM KÂİNATI HANGİ ÖZELLİKLERİ ILE ANLATMAKTADIR

KURAN-I KERİM KÂİNATI HANGİ ÖZELLİKLERİ ILE ANLATMAKTADIR[1]

 

Kur’an-ı Kerim Kâinatı hangi özellikleriyle anlatmakta ve ele almaktadır?


Kur’an-ı Kerim, kâinatı Allah’ın kudretinin, ilminin ve yaratıcı sanatının bir tecellisi olarak anlatır. Kâinat, Allah’ın varlığını, birliğini ve büyüklüğünü gösteren bir kitap gibidir. Kur’an, kâinatı hem bir ibret vesilesi hem de insana Allah’ın sonsuz hikmetini hatırlatan bir ayet (işaret) olarak ele alır. İşte Kur’an-ı Kerim’in kâinatı anlattığı başlıca özellikler:

1. Allah’ın Yaratıcı Kudreti

Kâinat, Allah’ın yaratıcı gücünün en büyük delillerinden biridir. Göklerin ve yerin yaratılışı, Allah’ın büyüklüğünü ve sınırsız kudretini gösterir.

“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için deliller vardır.” (Ali İmran, 3/190)

2. Düzen ve Denge

Kâinatta bir düzen, ölçü ve denge vardır. Bu düzen, Allah’ın ilim ve hikmetinin bir yansımasıdır.

“O, her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanın yaratılışına bir çamurdan başladı.” (Secde, 32/7)

“Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54/49)

3. Gökler ve Yer

Kur’an’da gökler ve yer, kâinatın ana unsurları olarak sıkça anılır. Göklerin kat kat yaratıldığı, yerin ise insanların yaşaması için uygun şekilde tasarlandığı belirtilir.

“Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yaratandır.” (Talak, 65/12)

“Yeryüzünü sizin için döşek, gökyüzünü ise bir bina yaptık.” (Bakara, 2/22)

4. Gece ve Gündüz

Gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesi, Allah’ın yaratmasındaki düzenin bir parçasıdır. Bu, insanın yaşamına uygun bir düzen sağlamak için yaratılmıştır.

“Geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur. Bunda, düşünen kimseler için bir ibret vardır.” (Furkan, 25/62)

5. Güneş ve Ay

Güneş ve Ay, Allah’ın kâinattaki düzeninin ve nimetinin birer delilidir. İkisi de belirli bir ölçü ve yörüngeye sahiptir.

“Güneş ve Ay bir hesaba göre hareket etmektedir.” (Rahman, 55/5)

“Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmiştir.” (Nahl, 16/12)

6. Yıldızlar ve Galaksiler

Yıldızlar, gökyüzünün süsleri olarak anılır ve Allah’ın büyüklüğünü hatırlatır. Ayrıca deniz yolculuğunda yön bulma gibi pratik faydalar sağladığı belirtilir.

“Andolsun, biz en yakın göğü kandillerle süsledik.” (Mülk, 67/5)

“O, yıldızları sizin için yarattı ki karada ve denizde yollarınızı bulabilesiniz.” (Enam, 6/97)

7. Yer ve Denizlerin Hikmeti

Yeryüzü, Allah’ın rahmetinin bir tecellisidir. Dağlar, denizler ve nehirler, insan hayatını kolaylaştırmak ve çeşitli nimetler sunmak için yaratılmıştır.

“Yeryüzünde sizi sarsmaması için sağlam dağlar yerleştirdi, nehirler ve yollar meydana getirdi ki doğru yolu bulasınız.” (Nahl, 16/15)

“O, iki denizi salıverdi; birbirine kavuşuyorlar. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.” (Rahman, 55/19-20)

8. Yağmur ve Bitkiler

Yağmurun indirilmesi ve onunla toprağın diriltilmesi, Allah’ın rahmetinin ve diriltici gücünün bir örneğidir.

“Allah’ın rahmet eserlerine bir bak: Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? İşte bu, ölüleri de diriltecek O’dur.” (Rum, 30/50)

9. Kâinatın İbret Vesilesi Olması

Kâinat, Allah’ı tanımak ve O’nun büyüklüğünü anlamak için bir ibret kaynağıdır. İnsan, kâinata bakarak Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmelidir.

“Deveye bir bakmazlar mı, nasıl yaratılmış? Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş?” (Gaşiye, 88/17-18)

10. Kıyamet ve Kâinatın Sonu

Kâinatın bir başlangıcı olduğu gibi bir sonu da vardır. Kıyamet günü, kâinattaki düzen bozulacak ve her şey Allah’ın huzurunda toplanacaktır.

“O gün gök yarılır, sarkar ve zayıflar.” (Hakka, 69/16)

“Dağlar yürütülür, bir serap haline gelir.” (Nebe, 78/20)

11. Ahiret ile Bağlantı

Kâinattaki düzen, ahiretteki mükâfat ve cezayı anlamak için bir örnek teşkil eder. Allah’ın gökleri ve yeri yaratması, ahirette insanları tekrar diriltmesinin bir delilidir.

“Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmez.” (Mümin, 40/57)

12. İnsan ve Kâinat Arasındaki İlişki

İnsan, kâinatın bir parçasıdır ve ona uygun şekilde yaratılmıştır. Kâinat, insanın faydasına sunulmuş bir nimet olmakla birlikte, bu nimetlerin bir sınav olduğunu da hatırlatır.

“Yeryüzündeki her şeyi sizin için yaratan O’dur.” (Bakara, 2/29)

Kur’an-ı Kerim, kâinatı Allah’ın sanatının bir tecellisi, insanın ise bu kâinatta bir halife olduğunu hatırlatarak, insanın şükretmesini ve ibret almasını öğütler. Bu yaklaşım, Allah’ın büyüklüğünü ve yaratıcı gücünü derinlemesine kavrayabilmek için kâinat üzerinde düşünmeyi teşvik eder.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=DheiyNc8ukg

Loading

No ResponsesAralık 5th, 2024

İNSANIN DUYGU- KABİLİYET VE LATİFELERİNİ SÖNDÜREN GÜNAHLAR

İNSANIN DUYGU- KABİLİYET VE LATİFELERİNİ SÖNDÜREN GÜNAHLAR[1]

 

İnsanın duygu, kabiliyet ve latifelerini söndürüp öldüren sebep ve faktörler. Günahların duygular üzerinde görülen etkileri.


İnsanın duygularını, kabiliyetlerini ve latifelerini söndürüp öldüren sebepler, genellikle yaratılış amacına aykırı davranışlar ve manevi hassasiyetlerin yitirilmesinden kaynaklanır. Bu süreçte, günahlar ve olumsuz faktörler hem insanın fıtri özelliklerini hem de manevi yönünü zayıflatarak duygular üzerinde derin etkiler bırakır.

1. Duygu, Kabiliyet ve Latifeleri Söndüren Sebepler

a. Günahlar:

Günahlar, insanın ruhunda karanlık bir etki bırakır ve fıtri güzelliklerin körelmesine neden olur:

Günahların Ruh ve Kalp Üzerindeki Etkisi:

> “Hayır, onların kazandıkları (günahlar) kalplerini karartmıştır.”
(Mutaffifin, 83:14)
Günahlar kalpte bir kararma meydana getirir ve insanın manevi duyarlılığını zayıflatır.

Latifelerin Hissizleşmesi:
Her bir günah, insanın manevi duyularını etkisiz hale getirir, Allah’ı tanıma ve sevme kabiliyetini zedeler.

b. Nefsin ve Şeytanın Tesirleri:

Nefis ve şeytan, insanın duygularını ve kabiliyetlerini yanlış yönlendiren iki önemli faktördür:

Duyguların Yanlış Kullanımı:
Allah için yaratılmış sevgi, korku ve ümit gibi duygular, dünya ve nefsani arzular için kullanıldığında insanı asıl hedefinden uzaklaştırır.

Şeytanın Aldatması:
Şeytan, insanı süslü ve geçici zevklerle kandırarak kabiliyetlerini yanlış kullanmasına yol açar:

> “Şeytan, onların yaptıklarını süslü gösterdi.”
(En’am, 6:43)

c. Dünya Sevgisi ve Gaflet:

Dünya sevgisi, insanın manevi yönünü körelten başlıca sebeplerden biridir:

Dünya Hayatına Dalma:
İnsan, dünya nimetlerine aşırı bağlandığında manevi kabiliyetlerini ihmal eder ve köreltir:

> “Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.”
(Ankebut, 29:64)

d. İlim ve Tefekkürden Uzaklaşma:

İnsanın akıl ve duygularını besleyen en önemli kaynaklardan biri ilim ve tefekkürdür. Bunlardan uzaklaşmak, insanın manevi yeteneklerini öldürür:

Fikrin İhmal Edilmesi:

> “Onlar, düşünüp taşınmazlar mı?”
(Rum, 30:8)
Tefekkür etmeyen insan, yaratılış gayesini unutup gaflete düşer.

e. İsraf ve Şükürsüzlük:

Allah’ın verdiği kabiliyetleri ve nimetleri israf etmek, bu özelliklerin zayıflamasına yol açar:

Şükürsüzlük:

> “Eğer şükrederseniz, elbette size daha fazlasını veririm. Ama nankörlük ederseniz, azabım şiddetlidir.”
(İbrahim, 14:7)
2. Günahların Duygular Üzerindeki Etkileri

a. Günahların Duygulara Verdiği Zarar:

Günahlar, insanın Allah’a olan yakınlığını ve manevi duyarlılığını azaltır. Her günah, insanın ruhunda bir yara açar:

Sevgi ve Şefkatin Sapması:
Sevgi, Allah’tan başka şeylere yöneldiğinde, insan Allah’ın verdiği bu nimeti yanlış kullanmış olur. Örneğin, mal sevgisi, makam sevgisi gibi dünyevi tutkular sevginin özünü kirletir.

Korkunun Yanlış Yönlendirilmesi:
Allah’a duyulması gereken korku, insanın geçici şeylerden (fakirlik, insanlar) korkmasına dönüşür. Bu durum insanı daha da güçsüz kılar.

Vicdanın Zayıflaması:
Sürekli işlenen günahlar, insanın vicdanını köreltir ve yanlışlara karşı duyarsız hale getirir.

b. Kalpte ve Latifelerde Oluşan Kararma:

Bediüzzaman Said Nursî, günahların insanın kalbine ve manevi latifelerine zarar verdiğini şöyle açıklar:

Her Günah Kalpte Bir Leke Bırakır:

> “Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır. Günah, istiğfarla silinmezse kalpte siyah bir leke bırakır.”
(Sözler, 23. Söz)
Günahlar, insanın manevi duygularını zayıflatır ve yok eder.

c. Huzur ve Rahatlık Kaybı:

Günahlar, insanın ruhunda huzursuzluk ve sıkıntıya yol açar:

İçsel Çelişkiler:
İnsan, fıtratına aykırı hareket ettiğinde manevi bir huzursuzluk hisseder. Bu durum, duyguların işlevselliğini bozar:

> “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
(Rad, 13:28)

3. İnsanın Duygularını ve Latifelerini Öldüren Faktörlere Karşı Çözüm

a. İman ve Tövbe:

Günahlardan kurtulmanın ve duyguları yeniden diriltmenin en etkili yolu, samimi bir tövbe ile Allah’a yönelmektir:

Tövbe ve Arınma:

> “Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah’a dönün.”
(Tahrim, 66:8)

b. İbadet ve Zikir:

İbadet ve zikir, insanın manevi yönünü güçlendiren en önemli araçlardır. Özellikle namaz ve Kur’an okumak, duyguların ve kabiliyetlerin yeniden canlanmasını sağlar:

Namazın Etkisi:

> “Şüphesiz ki namaz, insanı her türlü kötülükten ve fahşadan alıkoyar.”
(Ankebut, 29:45)

c. Tefekkür ve İlmi Gelişim:

Allah’ın yaratışını düşünmek ve ilmi çalışmalarla aklı ve ruhu beslemek, insanın kabiliyetlerini yeniden güçlendirmesine yardımcı olur:

Tefekkürün Önemi:

> “Göklerin ve yerin yaratılışında tefekkür ederler.”
(Ali İmran, 3:191)

d. Salih İnsanlarla Birlikte Olmak:

İnsanın çevresi, manevi hayatını etkileyen önemli bir faktördür. Salih insanlarla birlikte olmak, insanın duygularını ve latifelerini diri tutar:

Arkadaş Seçimi:

> “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru kimselerle birlikte olun.”
(Tevbe, 9:119)

Sonuç:

İnsanın duygularını, kabiliyetlerini ve latifelerini söndüren en önemli sebep günahlar ve gaflettir. Bu süreçte, insanın manevi hassasiyeti azalır, duygular yanlış yönlendirilir ve kabiliyetler körelir. Ancak iman, tövbe, ibadet ve tefekkür gibi manevi araçlar, bu zararları telafi ederek insanın duygularını ve kabiliyetlerini yeniden canlandırabilir. İnsan, kendisine verilen emanetleri doğru kullanarak hem dünya hem de ahiret saadetini kazanabilir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=WiC313E-jSk

Loading

No ResponsesAralık 5th, 2024

HADİSLERİN GÜNÜMÜZE KADAR GELİŞ SÜRECİ[

HADİSLERİN GÜNÜMÜZE KADAR GELİŞ SÜRECİ[1]

 

Hadisi şeriflerin günümüze kadar kronolojik olarak geliş şekli.

Evvela, 1000 kadar kişi Peygamber Efendimizden hadis rivayet etmiş, bunun 125 kadarı kadın sahabe ve 52 kadarı da aynı zamanda hadisleri yazmıştır.

İslam’ın 4 kaynağından ikincisidir.
Tedvin donemi ve dinin pratiğini oluşturmaktadır.

Hadis-i şeriflerin günümüze kadar geliş süreci, İslam tarihinin en önemli ve detaylı konularından biridir. Hadisler, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sözleri, fiilleri ve takrirleri (onayları) olarak, İslam’ın ikinci temel kaynağını oluşturur. İşte hadislerin kronolojik gelişim süreci:

1. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Dönemi (610-632)

Hadislerin Söylenmesi ve Uygulanması:
Peygamber Efendimiz, insanlara İslam’ı öğretirken sözlü iletişimi esas aldı. Söylediği hadisler günlük hayatın farklı alanlarını kapsıyordu. Sahabeler, bu hadisleri öğrenir, uygular ve birbirlerine aktarırdı.

Ezberleme ve Uygulama:
Sahabe, hadisleri ezberlemeye büyük önem verdi. Arap toplumunda güçlü bir sözlü gelenek olduğundan, hadislerin ezberlenmesi kolaydı.

Yazıya Geçirme:
Peygamber Efendimiz, hadislerin yazılmasını genelde Kur’an ile karışmaması için sınırlamıştı. Ancak bazı sahabelere, özellikle hadis yazma izni verdiği bilinir (ör. Abdullah bin Amr bin el-Âs’ın “es-Sahîfe es-Sâdıka” adlı koleksiyonu).

2. Sahabe Dönemi (632-661)

Hadislerin Sözlü Olarak Aktarımı:
Peygamber Efendimiz’in vefatından sonra sahabeler, hadisleri farklı bölgelerdeki insanlara öğretmeye devam etti. Hadisler hem birebir anlatım hem de uygulamalarla aktarıldı.

İlk Yazılı Koleksiyonlar:
Bazı sahabeler hadisleri yazmaya başladı. Ancak bu yazılar genelde kişisel notlar halinde idi. Resmi bir hadis derlemesi yapılmadı.

Hadislerin Kontrolü:
Sahabeler, hadis rivayetlerinde titizlikle doğruluk kontrolü yapardı. Örneğin, bir hadis duyduklarında başka sahabelerle teyit ederlerdi.

3. Tabiîn Dönemi (661-750)

Hadislerin Yaygınlaşması:
İslam topraklarının genişlemesiyle hadisler daha geniş bir coğrafyada yayılmaya başladı. Ancak sözlü aktarım hâlâ baskındı.

İsnad Sisteminin Ortaya Çıkışı:
Bu dönemde, hadislerin sahihliğini kontrol etmek için isnad (rivayet zinciri) sistemi geliştirildi. Rivayet eden kişilerin güvenilirliği önem kazandı.

Hadislerin Yazıya Geçirilmesi:
Yazıya geçirme çalışmaları daha da arttı. Örneğin, Ömer bin Abdülaziz, hadislerin toplanması için talimat verdi.

4. Hadislerin Tedvin Dönemi (750-850)

Hadislerin Toplanması ve Sistematik Hale Getirilmesi:
Bu dönemde, hadisler sistemli bir şekilde toplanmaya ve kitaplaştırılmaya başlandı. Bu dönemin önemli özelliği, sahih ve zayıf hadislerin ayrılması için metodolojiler geliştirilmesidir.

Ünlü Hadis Koleksiyonları:

İmam Malik’in “Muvatta” adlı eseri, ilk sistematik hadis kitabı olarak kabul edilir.

İmam Ahmed bin Hanbel’in “Müsned” eseri de bu dönemde derlenmiştir.

5. Altın Çağ: Klasik Hadis Kitaplarının Yazılması (850-950)

Kütüb-i Sitte’nin Ortaya Çıkışı:
Hadis ilminin en önemli kaynakları bu dönemde yazıldı. Bu koleksiyonlar, hadislerin sahihliğine göre sınıflandırıldı:

Sahih-i Buhari (İmam Buhari)
Sahih-i Müslim (İmam Müslim)
Sünen-i Ebu Davud
Sünen-i Tirmizi
Sünen-i Nesai
Sünen-i İbn Mace

Metin ve İsnad Eleştirisi:
Hadislerin güvenilirliğini belirlemek için isnad (zincir) ve metin (içerik) eleştirisi metodolojileri geliştirildi.

6. Hadis İlminin Kurumsallaşması (950-1500)

Şerh Çalışmaları:
Bu dönemde hadis kitapları üzerine açıklamalar (şerhler) yazıldı. Örneğin, İmam Nevevi’nin Sahih-i Müslim’e yazdığı şerh önemli bir eserdir.

Hadis İlmi Kavramlarının Gelişimi:

Cerh ve Ta’dil: Ravilerin güvenilirliğini belirleme sistemi.

Sahih, Hasen, Zayıf Hadis: Hadislerin sınıflandırılması.

Hadis Eğitimi:
Medreselerde hadis ilmi önemli bir alan haline geldi.

7. Modern Dönem (1500-2024)

Hadis Çalışmalarında Modern Yöntemler:
Hadisler, matbaanın yaygınlaşmasıyla daha kolay çoğaltıldı ve yayıldı. Günümüzde dijital kütüphaneler ve veri tabanları sayesinde hadisler daha geniş kitlelere ulaşmaktadır.

Eleştirel İncelemeler:
Hadislerin sahihliği, hem klasik yöntemlerle hem de modern akademik yöntemlerle araştırılmaktadır.

Hadis İlminin Globalleşmesi:
Hadis çalışmaları dünyanın dört bir yanına yayıldı. Çeşitli dillerde hadis kitapları tercüme edildi.

Sonuç:
Hadis-i şeriflerin günümüze kadar gelmesindeki süreçte, sahabelerin titizliği, tabiin ve muhaddislerin çabaları, İslam ümmeti için büyük bir miras oluşturmuştur. Bu süreç, hem sözlü hem de yazılı aktarıma dayalı, aynı zamanda doğruluk kontrolüne odaklanan bir sistemle gerçekleşmiştir.

@@@@@@@

Peygamberimiz ve sahabe döneminde yaşanan ibretlik olaylar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve sahabe döneminde yaşanan birçok ibretlik olay, Müslümanların hayatına rehberlik edecek dersler içermektedir. Bu olaylar, iman, sabır, fedakârlık, kardeşlik ve ahlak gibi değerleri en güzel şekilde öğretir. İşte o dönemde yaşanmış bazı ibretlik olaylar:

1. Taif’te Sabır ve Merhamet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), İslam’ı tebliğ etmek amacıyla Taif’e gitmişti. Ancak Taif halkı onu alayla karşıladı, taşladı ve yaraladı. Buna rağmen Peygamberimiz, onları beddua etmek yerine, dua ederek şöyle dedi:

> “Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar.”
Bu olay, affetmenin ve merhametin önemini bizlere öğretir.

2. Bir Sahabenin İmanı: Habbab bin Eret

Mekke döneminde Müslümanlar büyük işkencelere maruz kalıyordu. Sahabelerden biri olan Habbab bin Eret, köle olduğu için ağır işkenceler gördü. Demirden yapılmış zırh giydirilerek kızgın kumların üzerine yatırıldı. Ancak imanından asla taviz vermedi.
Bu olay, zorluklara karşı sabır ve iman gücünün önemini gösterir.

3. Savaşta Kardeşlik: Yermük Savaşı

Yermük Savaşı’nda ağır yaralanan üç sahabe (Huzeyfe, İkrime ve Haris bin Hişam), su istedi. Su taşıyan kişi, önce Huzeyfe’ye götürdü. Huzeyfe, “Kardeşim İkrime’ye götür” dedi. İkrime ise, “Önce Haris’e ver” diyerek suyu reddetti. Haris’in yanına varıldığında şehit olmuştu, ardından İkrime ve Huzeyfe de vefat etti.
Bu olay, Müslümanlar arasındaki fedakârlık ve kardeşlik duygusunun ne kadar güçlü olduğunu anlatır.

4. Peygamberimizin Bir Yahudi Komşusuna Merhameti

Peygamber Efendimiz’in komşularından biri olan bir Yahudi, ona sürekli eziyet eder, kapısına çöp dökerdi. Bir gün Peygamberimiz, bu Yahudi’nin hasta olduğunu öğrendi. Onu ziyarete gitti. Yahudi, bu davranıştan çok etkilenerek Müslüman oldu.
Bu olay, hoşgörü ve güzel ahlakın insanları nasıl etkilediğini ortaya koyar.

5. Bedir Savaşı’nda Adalet

Bedir Savaşı öncesinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.), orduyu hizaya dizmişti. Sahabeden Sawad bin Gaziyye, sıranın dışında kalmıştı. Peygamberimiz ona elindeki asa ile dokundu. Sawad, “Ya Resulallah! Canım acıdı, hakkımı isterim.” dedi. Peygamberimiz hemen asayı ona verdi ve “Sen de bana vur!” dedi. Bunun üzerine Sawad, Peygamberimiz’e sarıldı ve “Ya Resulallah, seni kucaklamak istedim” dedi.
Bu olay, Peygamberimizin adaletini ve merhametini gösterir.

6. Hz. Ömer’in Adaleti

Halifelik döneminde Hz. Ömer (r.a.), geceleri halkın durumunu öğrenmek için sokaklarda dolaşırdı. Bir gece, bir annenin çocuklarını avutmak için boş bir tencereyi kaynattığını gördü. Kadın, fakirlikten dolayı çocuklarını doyuramadığını söyledi. Hz. Ömer hemen ambarlardan erzak alıp kadına götürdü ve “Bu benim hatamdır, Allah beni sorguya çeker” dedi.
Bu olay, yöneticilerin halkın sıkıntılarına duyarlı olması gerektiğini öğretir.

7. Hicrette Mağarada İman ve Teslimiyet

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.), hicret sırasında Sevr Mağarası’nda saklanırken müşrikler mağaranın önüne kadar geldi. Hz. Ebu Bekir endişelenince Peygamberimiz ona şöyle dedi:

> “Üzülme! Allah bizimle beraberdir.”
Bu olay, Allah’a tevekkül etmenin önemini vurgular.

8. Ümmü Süleym’in Sabrı

Ümmü Süleym’in küçük çocuğu hastalandı ve vefat etti. Kocası Ebu Talha eve geldiğinde Ümmü Süleym, çocuğun öldüğünü hemen söylemedi. Ona güzel bir şekilde yemeğini yedirdi ve ancak uygun bir dille durumu açıkladı. Peygamberimiz, Ümmü Süleym’in bu sabrını ve metanetini överek, “Allah, bu davranışınızdan dolayı size cennet nasip etsin” buyurdu.
Bu olay, zor zamanlarda sabır ve metanetin önemini gösterir.

9. Hz. Bilal’in İmanına Karşı Direnişi

Hz. Bilal (r.a.), köle olduğu için İslam’ı kabul ettiği dönemde Efendisi Ümeyye bin Halef tarafından kızgın kumlara yatırıldı ve göğsüne ağır taşlar konuldu. Bilal, bütün bu işkencelere rağmen sadece “Ahad, Ahad (Allah tektir)” diyordu.
Bu olay, tevhid inancına bağlılığın ve iman gücünün güzel bir örneğidir.

10. Tebük Seferinde Hz. Ebu Bekir’in Fedakârlığı

Peygamber Efendimiz, Tebük Seferi için sahabeden yardım istediğinde Hz. Ebu Bekir, tüm malını ve mülkünü bağışladı. Peygamberimiz, “Ailene ne bıraktın?” diye sorduğunda, “Allah ve Resulü’nü bıraktım” dedi.
Bu olay, Allah yolunda fedakârlığın zirvesidir.

Bu ibretlik olaylar, İslam ahlakının ve sahabe neslinin örnek alınması gereken özelliklerini yansıtır. Her biri, farklı bir erdemi öğretir ve hayatımızda rehberlik eder.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=1VN8ozLMWrQ

https://tesbitler.com/2024/11/26/bana-kuran-yeter-diyenlerin-tutarsizliklari-nelerdir/ 

 

 

Loading

No ResponsesAralık 5th, 2024