Secdeye Layık Olanlar ve Fesada Saplananlar: İki Kutbun Hikâyesi Melekler insana değil, Hz. Ademe secde etmişlerdir Allah’ın meleklere emrettiği insan, insanlığın babası olan Hz. Ademdir. O halde hangi insanlar bu kapsamdadır? Veya hangileri değildir? Elbette yer yüzünde fesad çıkaracak ve kan dökecekler değildir. İşte dünya bu iki farklı kutbun ayrıştırıldığı yerdir. Secde edilenler ve fesad […]
A’lâ-yı İlliyyîn’den Esfel-i Sâfilîn’e: İnsanın Tercihleriyle Yazdığı Kader İnsan, yaratılışı itibariyle yeryüzünün halifesi, kâinatın özeti, esmâ-i ilâhiyenin bir aynasıdır. Kur’ân’ın ifadesiyle “Ahsen-i takvîm” üzere yaratılmıştır. Bu ise en güzel kıvam, en yüksek donanım, en mükemmel yapı demektir. Ne var ki, bu yücelik mutlak ve garanti değildir. Çünkü insan, irade sahibi bir varlıktır. Onun yükselmesi de, […]
LİYAKAT AYNASINDA İNSAN: Verilene Şükür, Verilmeyene Hikmetle Bakış İnsan kendisine verilmeyen şeylerden dolayı şikayet etmemelidir. Belki liyakat kesbettim mi diye kendisini sorgulamalıdır. Hatta taş, bitki ve hayvan olmayıp insan olmamı sağlayan hangi liyakat ve sahip olduğum özelliktir diye kendisine sormalıdır. Hatta bu verilen insanlığa da sahip olmakla layık olup olmadığının sorgulandığını da unutmamalıdır. Sonuç olarak […]
BAĞLARIN HİKMETİ: Allah, Kâinat ve İnsan Arasındaki İlâhî Ahenk İnsanlık tarihi boyunca akıl sahiplerinin en temel sorularından biri şudur: “Ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyorum?” Kur’ân-ı Kerîm bu sualleri yalnızca cevaplamakla kalmaz, aynı zamanda insanı kâinatın anlamını kavrayabilecek bir şuur merkezi olarak tanımlar. Yaratıcı (Allah), kâinat (âlem) ve insan arasındaki bağı ise derin bir […]
FANİDEN BAKİYE: HAYATIN GERÇEK KIYMETİ “Biliniz ki, mevcudat içinde en kıymettar, hayattır; ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir; ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettar, hayat-ı faniyenin hayat-ı bakiyeye inkılap etmesi için sa’y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise, hayat-ı bakiyeye çekirdek ve mebde ve menşe cihetindedir. Yoksa, hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak […]
Türkler Ağaç Gibidir: Budanan Milletin Dirilişi Winston Churchill’e atfedilen,“Türkler ağaç gibidir; uzadıkça budayın, kurudukça sulayın.” bu söz, Batı’nın Türk milletine ve özellikle Osmanlı sonrası dönemde Türkiye’ye karşı takındığı politik tavrı çok iyi özetleyen sembolik bir ifadedir. Söz, bir politik stratejiyi yansıtmaktadır: Türkler güçlendiğinde engellenmeli, zayıfladıklarında ise kontrollü biçimde desteklenmelidir. Bu yaklaşım yalnızca Churchill’e değil, birçok […]
Kâinatın Sönüşü: “İzeş-Şemsu Kuvviret” Üzerine Bir Tefekkür Kur’ân’ın veciz ifadelerinden biri olan “İzeş-şemsu kuvviret” (Güneş dürüldüğü zaman) (Tekvir. 1) ayeti, hem dil hem ilim hem de iman açısından derin manalar taşır. Bu kısa ayet, kıyametin kozmik bir işareti olarak Güneş’in başına gelecek bir olayı haber verir. Fakat bu haberin içinde yalnız kıyametin korkusu değil, aynı […]
KEŞKE UNUTULMAYA MAHKUM, GÜNDEMDE OLMAYAN BİR ŞEY OLSAYDIM “نَسْيًا مَنْسِيًّا (nesyen mensiyyâ)” ve Muradifleri: Derin Bir Hiçlik İfadesi 1. Lügavî ve Tefsirî Anlam: نَسْيًا (nesyen): “Değersiz, unutulmaya mahkûm, önemsiz bir şey” anlamındadır. Arapçada çoğu zaman artık işe yaramayan bir eşya veya silinmiş bir iz için kullanılır. مَنْسِيًّا (mensiyyâ): “Unutulmuş, hatırlanmayan, gündemden düşmüş” demektir. İkisi bir […]
İSAR: Başkasını Kendine Tercih Etmenin Hikmeti İnsan nefsine düşkündür; menfaatini korumak, imkânı varsa daha fazlasını elde etmek ister. Ancak öyle insanlar vardır ki, ellerindekini bile başkasına verirler. İşte Kur’ân’ın yücelttiği bu ahlâkın adı: îsâr. Îsâr, sadece cömertlik değil; bencilliği aşarak başkasının ihtiyacını kendi ihtiyacının önüne koymak demektir. Ve bu yüce ahlâk, sadece bireyi değil, toplumları […]
Yeminlerin Diliyle Konuşan Hakikat: Kur’ân’da Allah’ın Yeminleri Kur’ân-ı Kerîm, yalnızca bir hitap değil; aynı zamanda bir ilan, bir davet, bir ikaz ve bir beyandır. Rabbimiz bu ilahî hitabında bazı hakikatlerin altını çizmek, zihinleri uyandırmak, kalpleri uyandırmak için yemin eder. Fakat bu yeminler, insanlar gibi bir isbat zayıflığına değil; hakikatin haşyetini vurgulamaya, dikkatleri celbetmeye, azametli bir […]
Her Yerde Hazır ve Nâzır: Kudretin Sonsuz Aynaları İnsanoğlu ne zaman tefekküre dalsa, iki yönlü bir seyahate çıkar: Biri içe, kalbine ve varlığının derinliklerine; diğeri dışa, yıldızlara ve kâinatın sonsuz katmanlarına doğru… Bu iki seyahatte de karşılaştığı hakikat tektir: Kudreti sonsuz, sanatı benzersiz, iradesi mutlak bir Yaratıcı… Mikro âleme bakıldığında, bir hücrenin içindeki DNA’nın matematiksel […]
DARBE DÜZENİNİN GÖLGESİNDE TÜRKİYE Türkiye’de 1960 yılında başlayan tüm darbelerin hep öncesinde alt yapısı oluşturuldu,meşru gösterilmeye çalışıldı. Laiklik elden gidiyor şeriat geliyor dendi. Kemalizm bahane edildi. Bankaların içi boşaltıldı. Her gayri meşruluk, meşru gösterilmeye çalışıldı. Bu milletin başına olmayan, hayali çok çoraplar örüldü. Bu tamamen az bir azınlığın oyunu idi. Bu toprakların insanları değildi. Yada […]
KIRK VECH-İ İ‘CAZ: KUR’ÂN’IN KIRK AYNA İLE PARLAYAN MUCİZEVÎ CİHANI Kur’ân’ın her zerresi mucize; her tabakaya ayrı bir hitap… Kur’ân-ı Hakîm, nazil olduğu günden bu yana hem bir kitap; hem de bir âlem, bir muallim, bir hâkim, bir mürşid ve bir mucizedir. O, sadece bir ümmete değil, her çağın insanına; sadece bir tabakaya değil, her […]
İNSANIN ULVÎ VAZİFELERİ: DÜNYADA BİR YOLCU, SEMADA BİR YILDIZ “İnsan, gelişiyle gelişigüzel gelmeyendir; gidişiyle de sıradan gidici değildir.” Dünya bir han, insan ise yolcudur. Her doğan bir misafir gibi gelir, bir süre kalır ve sonra gider. Ama bu gidiş boş bir yolculuk değildir. Her insanın bu dünyada taşıdığı ağır fakat ulvî bir yük vardır. O […]
BAHARIN NEŞVESİ: SULHU UMUMÎ Baharın neşvesi: sulhu umumi. Bahar yüzünü gösterince dikenler yüzsüz ve ilgisiz kalır. Dünya baharını arıyor. Ne ile? Sulh ve müsbet hareket ile. Genel barış ile: İsrail Gazze, Rusya Ukrayna, Hindistan Pakistan, Terör ve silah baronlarıyla vekalet savaşçıları. Zulmün leşkerleriyle hak ve adaletin müdafileri. Dünya çok yoruldu. Savaşlar, kan ve göz yaşları […]