Misafirhane-i Askerî: Dünyayı Doğru Okumak “Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin ve öyle de iz’an etsin ve ona göre hareket etsin.” Mektubat İnsan bu dünyaya neden gelir, neyle meşgul olur, nereye gider? Hayatın en kadim sorusu budur. Kimisi dünyayı bir eğlence yeri sanır, kimisi bir pazar, kimisi bir […]
İltizam ve İz’an: İslâmiyet ile İman Arasındaki İnce Hat “İslâmiyet iltizamdır, iman iz’andır. Tabir-i diğerle İslâmiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır; iman ise hakkı kabul ve tasdiktir.” Mektubat Kâinatta her şey bir nizam üzere yaratılmıştır. Bu nizamın merkezinde hakikat, hakikatin özünde ise iman ve İslâmiyet vardır. Bediüzzaman Said Nursî’nin veciz ifadesiyle: “İslâmiyet iltizamdır, iman […]
İman ve İslâm: Kurtuluşun İki Kanadı “İmansız İslâmiyet, sebeb-i necat olmadığı gibi; İslâmiyetsiz iman da medar-ı necat olamaz. ” Mektubat Hayat bir yolculuktur; bu yolculuğun menzili ebediyet, rotası ise marifetullahtır. Bu yolda insanın en büyük azığı imanı, en sağlam bineği ise İslâmiyet’tir. Bediüzzaman Said Nursî’nin veciz ifadesiyle: “İmansız İslâmiyet, sebeb-i necat olmadığı gibi; İslâmiyetsiz iman […]
Bir Çekirdeğe Sığan Kâinat: İlahi Programın Tohumları “Eşyanın neticeleri, nesilleri, tohumları; ileride gelecek mevcudatın programlarını, fihristelerini tazammun ettiklerinden elbette evamir-i İlahiyenin bir küçük mecmuası olduğunu bildiriyorlar. Mesela bir çekirdek, bütün ağacın teşkilatını tanzim edecek olan programları ve fihristeleri ve o fihriste ve programları tayin eden o evamir-i tekviniyenin küçücük bir mücessemi hükmünde denilebilir. ” Mektubat […]
Şerri Yaratmak Şer Değildir: Sorumluluk İnsandadır > “Halk-ı şer, şer değil; belki kesb-i şer şerdir.” (Bediüzzaman Said Nursî – Mektubat) Kötülük ve musibetler karşısında en çok sorulan sorulardan biri şudur: “Madem Allah her şeyi yaratıyor, o hâlde kötülükleri de O mu yaratıyor? Ve eğer yaratıyorsa, bu zulüm olmaz mı?” Bu soru tarih boyunca zihinleri meşgul […]
Az Olan Kaliteli Olsun: Hakikî Ekseriyet Keyfiyettedir > “Kemiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar.” (Bediüzzaman Said Nursî – Mektubat) Modern dünyada başarı çoğu zaman sayılarla ölçülür: Ne kadar insana ulaştın? Kaç takipçin var? Kaç kişi alkışladı, kaç kişi beğendi? Ancak Bediüzzaman’ın bu sözü, tüm bu ölçülerin içini boşaltır ve bize gerçek bir […]
Sahabelerin Velayeti: En Yüksek Yol, En Kısa Mesafe “Sahabelerin velayeti, velayet-i kübra denilen, veraset-i nübüvvetten gelen, berzah tarîkına uğramayarak doğrudan doğruya zâhirden hakikate geçip akrebiyet-i İlahiyenin inkişafına bakan bir velayettir ki o velayet yolu, gayet kısa olduğu halde gayet yüksektir. Hârikaları az fakat meziyatı çoktur. Keşif ve keramet orada az görünür.” Mektubat. Bediüzzaman Said Nursî […]
Kader ve İrade Arasında: Meşiet-i İlahiye Hâkimdir “İnsan her ne kadar fâil-i muhtar ise de fakat وَمَا تَشَٓاؤُنَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ sırrınca, meşiet-i İlahiye asıldır ve kader hâkimdir. Meşiet-i İlahiye, meşiet-i insaniyeyi geri verir. اِذَا جَاءَ الْقَدَرُ عُمِىَ الْبَصَرُ hükmünü icra eder. Kader söylese iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar.” Mektubat > “İnsan her […]
Ebedî Hayatın Anahtarı: İman > “Hayat-ı ebediyeyi kazanmakta en birinci vasıta ve saadet-i ebediyenin anahtarı imandır, ona çalışmak lâzım geliyor.” (Bediüzzaman Said Nursî – Mektubat) İnsan, ebed için yaratılmıştır. Kalbindeki sonsuzluk arzusu, ruhundaki bitmeyen mutluluk ihtiyacı ve aklındaki hakikat arayışı; onun fani değil, bâki bir saadet için yaratıldığını gösterir. Bu saadetin adı hayat-ı ebediye, yani […]
Ölçü Kitap ve Sünnettir: Zevkler Değil, Deliller Konuşmalı > “Demek, bütün ahval ve keşfiyatın ve ezvak ve müşahedatın mizanı, Kitap ve Sünnettir. Ve mihenkleri, Kitap ve Sünnetin desatir-i kudsiyeleri ve asfiya-i muhakkikînin kavanin-i hadsiyeleridir.” (Bediüzzaman Said Nursî – Mektubat) Manevî hayatta ilerleyen bir müminin karşılaşabileceği en büyük tehlikelerden biri; duygu, hâl ve dahili tecrübeleri hakikat […]
Vahdetü’l-Vücud: Bir Hal midir, Hakikat mi? > “Vahdetü’l-vücud ise bir meşrep ve bir hal ve bir nâkıs mertebedir. Fakat zevkli, neşeli olduğundan seyr ü sülûkta o mertebeye girdikleri vakit çoğu çıkmak istemiyorlar; orada kalıyorlar; en münteha mertebe zannediyorlar.” (Bediüzzaman Said Nursî – Mektubat) Tasavvufun bazı yollarında, özellikle “vahdetü’l-vücud” (varlığın birliği) anlayışında, hakikat arayışı yolunda olan […]
Heme Ezost, Heme O Nîst: Varlık, Tecellî ve Tevhid Dengesi “Cenab-ı Hakk’ın لَيْسَ كَمِثْلِهٖ شَىْءٌ mazmunu üzere, hiçbir şey ile müşabeheti yok. Tahayyüz ve tecezziden münezzehtir. Mevcudatla alâkası, hâlıkıyettir. Ehl-i vahdetü’l-vücudun dedikleri gibi mevcudat, evham ve hayalat değil. Görünen eşya dahi Cenab-ı Hakk’ın âsârıdır. “Heme ost” değil “Heme ezost”tur. Yani her şey o değil belki […]
Zıll ile Hakikat Arasında: Eşyânın Varlığı ve İlahi Tecellî “sahabe ve asfiya-i müçtehidîn ve Eimme-i Ehl-i Beyt حَقَائِقُ الْاَشْيَاءِ ثَابِتَةٌ derler ki Cenab-ı Hakk’ın bütün esmasıyla hakiki bir surette tecelliyatı var. Bütün eşyanın onun icadıyla bir vücud-u ârızîsi vardır. Ve o vücud çendan Vâcibü’l-vücud’un vücuduna nisbeten gayet zayıf ve kararsız bir zıll, bir gölgedir fakat […]
Her Gün Yeni Bir Şan: Kudretin Tecellisi ve İlmin Derinliği **“كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ” (Rahman, 29) “فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ” (Bürûc, 16)** Kur’ân-ı Kerim’de geçen bu iki ayet, Allah Teâlâ’nın sürekli bir fiil, sürekli bir tasarruf, sürekli bir yaratma, idare etme ve yönlendirme hâlinde olduğunu bildirir. Bu, hem tevhid akîdesinin özüdür hem de modern bilimin […]
Hakikatin En Derin Tanığı “Hem Kur’an, fıtrat-ı selime cihetiyle musaddaktır. Eğer bir arıza ve bir maraz olmazsa her bir fıtrat-ı selime onu tasdik eder. Çünkü itminan-ı vicdan ve istirahat-i kalp, onun envarıyla olur. Demek fıtrat-ı selime, vicdanın itminanı şehadetiyle, onu tasdik ediyor. Evet fıtrat, lisan-ı haliyle Kur’an’a der: “Fıtratımızın kemali sensiz olamaz!” Mektubat Fıtratın Sesi, […]