İlahi İsimlerin Işığında: Her Bir İsim, Bir Âlemi Aydınlatır > “Bin bir ism-i İlâhînin, kâinata müteveccih olan o esmadan her biri, bir âlemi ve o âlem içindeki âlemleri tenvir eden bir güneş hükmünde; ve sırr-ı ehadiyet cihetiyle, her bir ismin cilvesi içinde, sair isimlerin cilveleri dahi bir derece görünüyordu.” — Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat İnsan […]
Karanlık Perdeyi Yırtan Hakikat: Zulüm Devam Etmez Tarih boyunca zulmün sürmesi hiçbir zaman kaim olmamıştır. Zulmedenler, bir dönem güç ve nüfuzla dünyayı sarsmış olsalar da, neticede hem milletlerin vicdanında hem de tarihin hükmünde mahkûm olmuşlardır. Bugün de karşımızda, insanlığın sınırlarını zorlayan bir küstahlıkla hareket eden bir yapı var: Dünyayı yönettiğini zanneden, zulmü organize eden ve […]
Hak ile Bâtılın Kavgası: Kur’ân’ın Temsilleriyle Hakikate Yolculuk Tarih, bir kavganın ismidir: Hak ile bâtılın savaşı. Bu savaş, sadece kılıçlarla değil, kelimelerle; sadece ordularla değil, düşüncelerle, ideolojilerle ve kalplerle yapılır. Ve bu savaşın en berrak tarifini ve en derin izahını Kur’ân-ı Kerîm verir. Çünkü Kur’ân, hem Hak’kın temsilcisidir, hem de bâtılın maskesini düşüren bir nurdur. […]
Mahremiyet Bir Emniyet Duvarıdır: Kur’ân’da Namus ve İffet Esasları Zamanın çürüttüğü değerlerin başında gelen şeylerden biri mahremiyet ve namus anlayışıdır. Oysa bu iki kavram, sadece bireyleri değil, toplumun ruh sağlığını, ailenin bekasını ve insanlığın onurunu da ayakta tutar. Bugün mahremiyetin “geri kalmışlık”, namusun ise “baskı” olarak gösterildiği bir çağda, Kur’ân’ın bu meseleye getirdiği ölçüler, sadece […]
Sınırların Dili: Kur’ân’da ‘Yaklaşmayın’ Emri ve İlâhî Koruma Çemberi Kur’ân-ı Kerîm, sadece neyin haram olduğunu değil, o harama götüren yolları da yasaklayan bir kitaptır. İlginçtir ki, bazı günahlara doğrudan “yapmayın” denmez; bunun yerine “yaklaşmayın” denilir. Çünkü Kur’ân, insan fıtratını çok iyi bilir: Yasak sadece sona değil, başlangıca da engel olmazsa, insan sürüklenir, düşer, pişman olur […]
Kur’ân Ahlâkı: Âdâbın İnşa Ettiği Medeniyet Kur’ân-ı Kerîm sadece bir ibadet kitabı değildir; aynı zamanda bir hayat rehberi, bir medeniyet projesi, bir ahlâk ve âdâb kitabıdır. Zira İslâm, sadece camide değil, evde, sokakta, pazarda, mecliste, hatta kalpte bile yaşanmalıdır. İşte bu sebeple Kur’ân, insanın sadece inancını değil, tavrını, tarzını ve davranışlarını da terbiye eder. Kur’ânî […]
Ehliyet ve Kriter Meselesi: Kur’ân’ın Ölçüleriyle Liyakat Arayışı İnsanlık tarihi, çoğu kez yanlış insanların doğru makamlara oturtulmasıyla felaketlere sahne olmuştur. Nice toplumlar ehil olmayanların elinde çürümüş, nice fırsatlar liyakatsiz yöneticiler yüzünden heba olmuştur. Bu büyük zaaf, sadece çağımızın değil; her dönemin hastalığıdır. Oysa Kur’ân-ı Kerîm, hak ile bâtılı ayırmakta olduğu gibi, doğru kişiyle yanlış kişiyi […]
Yorgun Bir Milletin Hikâyesi: Kavgadan İnşaya Giden Yol Zamanın yükü sırtımıza çöktü, kelimeler bile bitkin artık. Yalnızca bedenlerimiz değil; kalplerimiz, ümitlerimiz ve hayallerimiz de yorgun. Ve en acısı, artık çocuklarımız bile dünyaya yorgun geliyor. Neden bu kadar yorgunuz? Çünkü çok iş yaptığımızdan değil… Çünkü çok kavga ettik. Kardeşi kardeşe düşüren fikir kılıçları, mezhep ve meşrep […]
Allah kâfidir. Allah’a tevekkül edene Allah kâfidir. Allah, kâmil-i mutlak olduğundan lizâtihî mahbubdur. Allah mûcid, vâcib-ül vücud olduğundan kurbiyetinde vücud nurları, bu’diyetinde adem zulmetleri vardır. Allah melce ve mencedir. Kâinattan küsmüş, dünya zînetinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlara melce ve mence odur. Allah bâkidir, âlemin bekası ancak onun bekasıyladır. Allah mâliktir, sendeki mülkünü senin için saklamak […]
BEŞERİN HAYATININ TEMİNATI “Beşerin hayat-ı içtimaîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilalatın menşei iki kelimedir: Birisi: “Ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölse bana ne?” İkincisi: “Sen çalış, ben yiyeyim.” Bu iki kelimeyi de idame eden, cereyan-ı riba ve terk-i zekâttır. Bu iki müthiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare, zekâtın bir […]
Allah yeter “Dost istersen Allah yeter. Evet, o dost ise her şey dosttur. Yârân istersen Kur’an yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder. Mal istersen kanaat yeter. Evet kanaat eden, iktisat eder; iktisat eden, bereket bulur. Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belayı bulur, […]
Ey nankör! “Ey insan-ı müşteki! Sen ma’dum kalmadın, vücud nimetini giydin, hayatı tattın, camid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalalette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hâkeza… Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki Cenab-ı Hakk’ın sana verdiği mahz-ı nimet olan vücud mertebelerine mukabil şükretmeyerek, imkânat ve ademiyat nevinde ve senin […]
Fikr-i milliyet – Menfi Milliyet “Fikr-i milliyet, şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfî bir surette uyandırıyorlar; tâ ki parçalayıp onları yutsunlar.” Mektubat Menfi Milliyet Bir Zehir Olarak Milliyetçilik: Parçalamak ve Yutmak İçin Bir Hile Mektubat’ta yer alan bu cümle, yirminci yüzyılın başlarında, yani dünya savaşlarının ve imparatorlukların yıkılışının […]
EMEVİ MİLLİYETÇİLİĞİ “Emevîler bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için hem âlem-i İslâm’ı küstürdüler hem kendileri de çok felaketler çektiler.” Mektubat Siyasetin Zehri: Emevî İktidarında Fikr-i Milliyetin Yıkıcı Etkisi Mektubat’ta geçen bu kısa ama çok manidar cümle, İslam tarihinin en tartışmalı dönemlerinden biri olan Emevîler dönemindeki temel bir siyasi hatayı ve bunun sonuçlarını özetlemektedir. Emevîler’in […]
EY VATAN EVLATLARI “Ey ehl-i Kur’an olan şu vatanın evlatları! Altı yüz sene değil belki Abbasîler zamanından beri bin senedir Kur’an-ı Hakîm’in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup Kur’an’ı ilan etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur’an’a ve İslâmiyet’e kale yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehacümatı def’ettiniz, tâ يَاْتِى اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنٖينَ اَعِزَّةٍ عَلَى […]