Berzah Alemi: Ruhun Büyük Bekleyişi ve Vuslat Kapısı – 2 – Beden toprağa, aslına rücu ederken; ruh, o “zindan-ı dünya”dan azad olup kendi tabiatına uygun bir aleme, Berzah’a adım atar. Berzah; dünya ile ahiret arasında bir geçiş, bir bekleme salonu, iki denizin birbirine karışmasını engelleyen manevi bir perdedir. Dünyadaki o gürültü, savaşlar, geçim derdi ve […]
Seksen Yıllık Kafes ve Ruhun Terhisi – 1 – Düşünce dünyamızda derin bir yolculuğa çıkalım. Seksen sene… Dile kolay, lakin nefes nefese geçen uzun bir ömür. Bu uzun serüvende, aslı nurani ve latif olan ruh, kesif ve maddi olan bedeni tam seksen yıl boyunca sırtında taşır. Bu, garip bir yolculuktur. Ruh, tabiatı gereği hürdür, kayıtsızdır; […]
KABİRDE VERİLECEK CEVAPLAR 1. Asıl Cevap: “Ben O’nun Memuruyum” Şuuru Risale-i Nur’da kabir suali, bir askerin nöbet yerindeki durumu ile temsil edilir. Bir insan dünya hayatında namazını kılıp, kebairden (büyük günahlardan) kaçınarak vazifesini yaparsa, kendini “Sultan-ı Ezelî’nin memuru” olarak hisseder. Bu his ve intisap, kabirde ona cesaret ve doğru cevap verme kuvveti verir. Beşinci Söz’de […]
Vahşetin Maskesi: Din Kisvesi Altında Enaniyetin Kanlı Oyunu İnsanlık tarihi, hak ile batılın mücadelesine sahne olduğu kadar; hakikatin tahrif edilerek zulme alet edilmesine de şahitlik etmiştir. İster semavi olsun, ister beşeri ve sapık bir yanlış inanç olsun, dinin aslı ve esası, masum bir cana kastetmeyi, hele ki bir bebeğin, bir kadının veya bir mabetteki din […]
NE EKERSEN BİÇERSİN Vaktiyle bir padişah, üç vezirini imtihan etmek ister. Onları büyük bir bahçeye gönderir ve her birinden heybelerini en güzel meyvelerle doldurmalarını emreder. Birinci vezir, padişahın rızasını düşünerek en taze, en olgun meyveleri toplar. İkinci vezir, “Padişah zaten bunlara bakmaz,” diyerek iyi-kötü, ham-olgun ne bulursa doldurur. Üçüncü vezir ise, “Padişahın işi gücü yok […]
Fitne 1. Kelimenin Aslı ve “Neden Fitne Denilmiştir?” Suali Arapça lügatlerde “F-T-N” (fetene) kökünden türeyen fitne, asıl mana itibarıyla; “Altın ve gümüş gibi kıymetli madenlerin, sahtesinden ve cürufundan (kirinden) ayrılması için ateşe atılıp eritilmesi” demektir. Bu kelimenin Kur’an’da ve İslami lügatte kullanılmasının hikmeti şudur: Nasıl ki ateş, altının saf olanını sahte olandan ayırırsa; fitne de […]
DÖNÜŞ O’NADIR 1. Eynel Mefer: “Kaçış Nereye?” (Çaresizlik ve Acziyet) Bu ifade, Kıyamet gününde insanın içine düşeceği dehşeti ve Allah’ın huzurundan başka sığınacak hiçbir yerin olmadığını anlatır. İnsan tabiatı gereği zorluktan kaçmak ister, ancak o gün zahiri ve maddi kaçış yolları kapalıdır. • Ayet: Kıyamet Suresi, 10. Ayet: “O gün insan, ‘Kaçacak yer neresi!’ diyecektir.” […]
Maddenin Laboratuvarı, Mananın Terakkisi: Varlığın İlahi Hikmeti İnsan aklını ve imanını derûnî bir muhasebeye sevk eden en büyük hakikat, madde ile mana arasındaki zahiri **zıtlığın ardındaki ilahi uyumdur. Varlığın aslı ve gayesi manadır; ancak madde, o mananın varlığını ve terakkisini sağlayan bir vasıta, bir alan ve bir laboratuvardır. **I. Ene ve Enaniyet: Mutlakı Ölçme Şablonu […]
SONSUZA UZANAN NUR Fâtır Suresi’nin 10. ayeti, iman ve amelin hayat içindeki en derûnî bağlantısını tasvir eden ve kelimelerin kudretini ve faaliyetin değerini açıkça ortaya koyarak, külli bir kulluk anlayışını gözler önüne serer. I. Ayetin Gramatikal ve Derûnî Tahlili 1. “Yas’adu” Kelimesinin Manaları ve Yükselişin Mahiyeti Ayette geçen: kelimesindeki “yas’adu” (يَصْعَدُ) fiili, sâ-ayn-dâl (ص ع […]
Marifetullahın Aslı ve Yanılma Noktası Bediüzzaman Said Nursi, Allah’ı (Cenâb-ı Hakk’ı) tanıma (marifet) yolunda insan aklının düştüğü iki farklı bakış noktasını tasvir etmektedir. 1. Malûm ve Mâruf Ünvanıyla Bakış (Zahiri Bakış): > “Cenab-ı Hakka malûm ve mâruf ünvanıyla bakacak olursan, meçhul ve menkûr olur. Çünkü, bu malûmiyet, örfî bir ülfet, taklidî bir sema’dır. Hakikati ilâm […]
Vecizelerin Tek Tek İzahı ve Şerhi 1. En Büyük Muallim ve Rehber Metin: “Hâlıkımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstad ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tayin etmiş. Ve en son elçi olarak göndermiş.” (Asa-yı Musa – 38) • İzah ve Hikmet: İnsanın yaratılış gayesi büyük, hayatı […]
KUSS BİN SAİDE’ NİN MEŞHUR HİTABESİ Kuss bin Sâide, İyâd kabîlesinin reisi olup Îsâ -aleyhisselâm-’ın dîninde, muvahhid ve şâir bir insandı. Onun, Ukâz Panayırı’nda, aralarında Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in de bulunduğu bir cemaate yaptığı ve bi’set-i Nebî’den bahseden şu meşhur hitâbesi pek ibretli ve hikmetlidir: “Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! Yaşayan […]
Zalûm (çok zalim), Cehûl (çok cahil) ve Lekenûd (çok nankör) sıfatları. I. Ahzâb Suresi: Emanet ve İnsanın Zalûm/Cehûl Olması Emanetin yüceliği ve insanın o ağır vazifeyi üstlenmesi hakkındaki ayette zalûm ve cehûl sıfatları geçmektedir: > Ahzâb Suresi, 72. Ayet > “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten çekindiler ve […]
VE ONA İKİ DE YOL GÖSTERMEDİK Mİ? Kur’ân-ı Hakîm’de insan nefsine hitaben kullanılan “zalûm” (çok zalim), “cehûl” (çok cahil) ve “lekenûd” (çok nankör) gibi mübalağalı (aşırı) sıfatlar, insanın derûnî yapısındaki külli potansiyeli ve zıt kutupları tasvir eden, hikmetli ve ibretli vurgulardır. Bu ifadeler, insanın mutlak kemale yönelme açısı ile esfel-i sâfilîne (aşağıların aşağısına) düşme tehlikesini […]
Vecizelerin Tasviri ve Şerhi 1. Birinci Hasaret: Sevilenlerin Kaybı ve Günahların Baki Kalması Metin: “O kadar sevdiğin mal ve evlâd ve perestiş ettiğin nefis ve heva ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi’ olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler.” (Sözler, 28. Söz) • İzah: İnsanın tabiatında dünyaya, gençliğe ve […]