SON DERS VE VASİYET: VEDA DEĞİL, DEVAM EMRİ Bediüzzaman Hazretleri, 1960 yılının Mart ayında, ağır hastalığına rağmen yanındaki talebelerine “Beni Urfa’ya götürün” demiştir. Urfa’ya vardığında, vefatından birkaç gün önce, talebelerine son bir ders vermiş ve bu dersi kaleme aldırmıştır. Bu ders, Risale-i Nur hizmetinin kıyamete kadar sürecek olan “Hareket Metodu”nu belirler. 1. Son Dersin Özü: […]
RUH VE BEDEN DENGESİ Bu, mahlukatın en câmi (kapsamlı) numunesi olan insanın aslı ve fıtratını (yapısını) teşkil eden gayet mühim bir husustur. Ruh ve beden, birbirine hem muhtaç hem de bazen zıt görünen, fakat küllî bir hikmetle bir araya getirilmiş iki ayrı hakikattir. Bu izahı, sırasına göre ve hikmet zaviyesinden ele alalım: 1. Bedenin Ruha […]
ESMA’NIN FARKLI YANSIMALARI “ÜÇÜNCÜ NÜKTE Cenab-ı Hakk’ın esmasına karşı olan muhabbetin tabakatı var: Sâbıkan beyan ettiğimiz gibi; bazen âsâra muhabbet suretiyle esmayı sever. Bazen esmayı, kemalât-ı İlahiyenin unvanları olduğu cihetle sever. Bazen insan, câmiiyet-i mahiyet cihetiyle hadsiz ihtiyacat noktasında esmaya muhtaç ve müştak olur ve o ihtiyaçla sever. Mesela, sen bütün şefkat ettiğin akraba ve […]
LAHİKALAR: NUR MESLEĞİNİN ANAYASASI VE MÜSBET HAREKET Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, sürgün edildiği beldelerde (Barla, Kastamonu, Emirdağ) talebeleriyle sürekli mektuplaşmıştır. Bu mektuplar, sadece hal-hatır sormak için değil; hizmetin rotasını çizmek, talebelerin şevkini artırmak, onları siyasetten ve şiddetten uzak tutup “İhlas” ve “Sadakat” çizgisinde birleştirmek için yazılmıştır. 1. Şahs-ı Manevi ve Tesanüd (Dayanışma) Sırrı Lahikaların en […]
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ: HİZMETİN MANEVİ BERATI VE İŞARETLER Zahirde bakıldığında Risale-i Nur, bir âlimin yazdığı tefsir kitabıdır. Ancak Sikke-i Tasdik-i Gaybî penceresinden bakıldığında; bu eserlerin yüzyıllar öncesinden Hz. Ali (r.a.) ve Abdülkadir Geylani (k.s.) gibi manevi kutuplar tarafından müjdelendiği, Kur’an ayetlerinin “Cifir” ve “Ebced” ilmiyle bu asra ve bu eserlere işaret ettiği görülür. Bu, hizmetin […]
TARİHÇE-İ HAYAT: ESKİ SAİD’DEN YENİ SAİD’E MANEVİ İNKILAB Bediüzzaman Said Nursi’nin (1877-1960) hayatı, asrın en büyük manevi buhranları ve sosyal çalkantıları içinde cereyan etmiştir. Kendisi, hayatını siyasetle iç içe, aksiyon dolu bir “Eski Said” dönemi ve siyasetten tamamen çekilip sadece iman hizmetine adadığı bir “Yeni Said” dönemi olarak ikiye ayırır. 1. Eski Said Dönemi (Doğum […]
KÜÇÜK SÖZLER: HAKİKATİN ALFABESİ VE TEMSİLÎ HİKAYELER Risale-i Nur’un eğitim metodu, “akla yaklaştırmak” üzerine kuruludur. Küçük Sözler, soyut olan iman hakikatlerini, somut örneklerle (askerlik, bilet, yolculuk gibi) zihinlere nakşeder. Bu risalelerin özü şudur: İman ve ibadet, insan için bir “yük” değil, bilakis dünyada dahi peşin bir “saadet” ve “emniyet”tir. 1. Birinci Söz: Bismillah’ın Sırrı (Çöl […]
GENÇLİK REHBERİ: FANİ GENÇLİĞİ EBEDİLEŞTİRME TİCARETİ Gençlik, insana verilmiş en kıymetli emanetlerden biridir. Güç, kuvvet, heyecan ve akıl bu dönemde zirvededir. Ancak bu zirve kalıcı değildir. Risale-i Nur, gençlere haykırır: “Gençliğiniz hiç şüphe yok ki gidecek!” Bu gidişi durdurmak mümkün değildir, fakat o gidişin yönünü “yokluk”tan “ebediyete” çevirmek mümkündür. 1. Kesin Olan Gidiş: İffetle mi, […]
HASTALAR RİSALESİ: MUSİBET DEĞİL, HEDİYE-İ RABBANİYE Modern tıp, hastalığı vücudun bir arızası ve yok edilmesi gereken bir düşman olarak görür. Elbette tedavi olmak gerekir; fakat Risale-i Nur, hastalığın “manevi boyutunu” ve “hikmetini” nazara verir. Eğer hastalık olmasaydı, insan sıhhatin verdiği gafletle Allah’ı unutacak, dünyayı ebedi zannedecek ve kalbini taştan daha katı bir hale getirecekti. Hastalık, […]
İHTİYARLAR RİSALESİ: ÖMRÜN SONBAHARINDA MANEVİ BAHAR İnsan fıtraten bekayı (sonsuzluğu) sever. Bu yüzden saçına düşen her beyaz tel, yüzünde beliren her çizgi, ona faniliği ihtar eder ve onu üzer. Gaflet ehli için ihtiyarlık; ölüme yaklaşmak, sevdiklerinden ayrılmak ve yalnızlaşmak demektir. Ancak Risale-i Nur, bu karanlık tabloyu paramparça eder ve ihtiyarlara der ki: “Üzülmeyin! İhtiyarlık bir […]
CENNET RİSALESİ: EBEDİ SAADET YURDU VE CİSMANİ LEZZETLER Kur’an-ı Kerim’in ayetleri, cenneti tasvir ederken sadece ruhani bir huzurdan bahsetmez; yeme, içme, evlenme, manzaraları seyretme gibi “cismani” lezzetleri de detaylarıyla anlatır. Risale-i Nur, bazı felsefecilerin “Sadece ruh lezzet alacak, beden çürüyecek” fikrini çürütür ve insanın hem ruhuyla hem de cesediyle cennete gideceğini isbat eder. 1. Neden […]
MİRAC RİSALESİ: KÂİNATIN HAKİKATİNE YOLCULUK VE NAMAZIN SIRRI Mirac; Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan semavat tabakalarına ve nihayetinde “Sidretü’l-Münteha”ya (yaratılmışlığın son sınırı) geçerek, zamansız ve mekânsız bir surette Cenab-ı Hak ile görüşmesi hadisesidir. Risale-i Nur, bu hadiseyi sadece tarihî bir olay olarak değil, insanın yaratılış gayesinin zirvesi ve namazın hakikati olarak ele […]
HÜVE NÜKTESİ: BİR ZERRENİN BİNLERCE DİLİ VE GÖREVİ Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, İstanbul’da Yuşa Tepesi’nde, rüzgârın estiği bir ortamda; elindeki Kur’an’dan okuduğu ayetlerde geçen “Hüve” (O, Allah) zamirine ve havanın hareketine dikkat eder. O tefekkür anında, gözle görülmeyen hava zerrelerinin aslında ne kadar muazzam birer “memur” olduğunu keşfeder. 1. Bir Avuç Havada Saklı Mucize İnsan […]
MUHAKEMAT: KUR’AN’I ANLAMA METODOLOJİSİ VE AKIL-BİLİM DENGESİ İslam dünyasının gerileme sebeplerinden biri de, dindeki bazı mecazî (sembolik) ifadelerin, cahil dostlar tarafından zahiri (görünen) manasına hamledilip, fen ilimlerine zıt düşecek şekilde yorumlanmasıdır. Muhakemat, bu zihniyet karmaşasına son veren, tefsir ilminin anayasası hükmünde bir eserdir. Üstad Hazretleri bu eserde üç temel “Unsur” (Bölüm) üzerinde durur: Hakikat (Bilim-Din […]
MÜNAZARAT: HÜRRİYET, MEŞRUTİYET VE İÇTİMAİ REÇETELER Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Meşrutiyet’in ilanından sonra (1910-1911 yıllarında) Doğu Anadolu’daki aşiretleri dolaşarak, onların “Meşrutiyet (Demokrasi/Anayasal Sistem) gâvurluk mudur?”, “Hürriyet dinden çıkmak mıdır?” şeklindeki şüphelerine, Kur’anî ve akli cevaplar vermiştir. Bu diyaloglar, İslam’ın demokrasi ve özgürlük kavramlarına bakışını netleştirir. 1. Hürriyetin İmanla İlişkisi: “Allah’a Kul Olan, Başkasına Kul Olmaz” […]