Melâike bir ümmettir, şeriat-ı fıtriye ile memurdur Şeriat-ı İlahî ikidir. Hem iki sıfattan gelmiş, iki insan muhatap hem de mükellef olmuş. Sıfat-ı iradeden gelen şer’-i tekvinî İnsan-ı ekber olan âlemin ahvalini hem de harekâtını ki ihtiyarî değil, tanzim eden şer’dir. O meşiet-i Rabbanî Yanlış bir ıstılahla tabiat da denilir. Sıfat-ı kelâmından gelen […]
Tasarruf-u kudretin vüs’ati, vesait ve muînleri reddeder O Kadîr-i Zülcelal, tasarruf-u kudreti tevessü-ü tesiri noktasında oluyor şemsimiz zerre-misal Nev-i vâhidde olan tasarruf-u azîmi mesafesi vâsidir. İki zerre beyninde cazibeyi ele al Git de tâ Şemsü’ş-şümus ve Kehkeşan beynindeki cazibenin yanında koy. Yükü bir kar danesi bir melek, şemsi ele almış bir şems-misal […]
اَلْحَقُّ يَعْلُو bizzat hem âkıbet muraddır Ey arkadaş! Bir zaman bir sâil dedi: “Madem اَلْحَقُّ يَعْلُو haktır. Neden kâfir, müslime; kuvvet, hakka galiptir?” Dedim: Dört noktaya bak, bu müşkül de hallolur. Birinci nokta şudur: Her hakkın her vesilesi hak olması lâzım değildir. Öyle de her bâtılın her vesilesi bâtıl olması, yine lâzım […]
Büyük görünme küçülürsün Ey enesi çifteli, kafası da kibirli! Şu mizanı bilmeli: Her adam için elbet cemiyet-i beşerde, içtimaî binada, Görmek, görünmek için şu mertebe denilen bir penceresi var. Ger pencere, kamet-i kıymetinden yüksekse tekebbürle tetavül edecek, Uzanacak. Ger pencere, kamet-i himmetinden alçaksa tevazuyla takavvüs edecek, eğilecek. Kâmillerde, büyüklük mikyasıdır küçüklük. […]
Böyle zamanda tereffühte izn-i Şer’î bizi muhtar bırakmaz Lezaiz çağırdıkça “Sanki yedim.” demeli. Sanki yedim düstur eden, bir mescidi yemedi. Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tena’uma ihtiyar bir derece var idi. Şimdi ise ekseri açlığa düştü kaldı. Telezzüze ihtiyar, izn-i şer’î kalmadı. Sevad-ı a’zam hem ekseriyet-i masumun maişeti basittir. Tagaddi […]
Niyet gibi tarz-ı nazar dahi âdeti ibadete çevirir Şu noktaya dikkat et; nasıl olur niyetle mübah âdât, ibadat… Öyle tarz-ı nazarla fünun-u ekvan, olur maarif-i İlahî… Tetkik dahi tefekkür, yani ger harfî nazarla hem sanat noktasında “Ne güzeldir.” yerine “Ne güzel yapmış Sâni’, nasıl yapmış o mâhi?” Nokta-i nazarında kâinata bir baksan […]
Zaika telgrafçıdır, telziz ile baştan çıkarma Rububiyet-i İlah hikmet ve inayeti, ağızla hem burunla iki merkezi teşkil eylemiştir, içinde hudut karakolu, hem Muhbirleri de koymuş. Şu âlem-i sağirde damarları telefon, âsabları telgraf hükmüne vaz’eylemiş. Şâmme telefonu, hem Telgrafa zaika inayet memur etmiş. O Rezzak-ı Hakiki, erzak üstüne koymuş rahmetten bir tarife; taam […]
Allah’ın rahmet ve gazabından fazla tahassüs hatadır Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah’ın gazabından fazla gazap edilmez. Öyle ise işi bırak o Âdil-i Rahîm’e. Fazla şefkat elemdir, fazla gazap zemîme… * * * İsraf sefahetin, sefahet sefaletin kapısıdır Ey müsrifli kardeşim! Tagaddi noktasında bir iken iki lokma; bir lokma bir kuruşa, bir […]
Allah’ın rahmet ve gazabından fazla tahassüs hatadır Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah’ın gazabından fazla gazap edilmez. Öyle ise işi bırak o Âdil-i Rahîm’e. Fazla şefkat elemdir, fazla gazap zemîme… * * * İsraf sefahetin, sefahet sefaletin kapısıdır Ey müsrifli kardeşim! Tagaddi noktasında bir iken iki lokma; bir lokma bir kuruşa, bir […]
Meziyetin varsa hafâ türabında kalsın tâ neşv ü nema bulsun Ey zîhâssa-i meşhure! Taayyünle zulmetme, ger perde-i hafânın altında sen kalırsan ihvanına verirsin ihsan ve bereketi. Her bir ihvanın altında sen çıkması hem de o sen olması imkân ve ihtimali, her birine celbeder bir nazar-ı hürmeti. Eğer taayyün edip perde altından çıksan […]
İcad ve cem’-i ezdadda büyük bir hikmet var. Kudret elinde şems ve zerre birdir. Ey birader-i kalb-hüşyar! Ezdadın cem’indendir tecelli-i iktidar; lezzet içinde elem, hayrın içinde şerri, Hüsnün içinde kubhu, nef’in içinde darrı, nimet içinde nıkmet, nurun içinde nârı bilir misin ki sırrı? Hakaik-i nisbiye, sübut takarrur etsin, bir şeyde çok şey olsun, […]
İslâmiyet, selm ve müsalemettir; dâhilde nizâ ve husumet istemez Ey âlem-i İslâmî! Hayatın ittihatta. Ger ittihat istersen düsturun bu olmalı: “Hüve’l-Hakku” yerine “Hüve Hakkun” olmalı. “Hüve’l-Hasen” yerine “Hüve’l-Ahsen” olmalı. Her müslim kendi meslek, mezhebine demeli: “İşte bu haktır, başkasına ilişmem. Başkaları güzelse benim en güzelidir.” Dememeli: “Budur hak, başkaları battaldır.” Ya “Yalnız […]