Ekberü’l-Kebair: Ruhun Felaketi Olan Yedi Büyük Günah “Hem mektubunuzda “yedi kebair”i soruyorsunuz. Kebair çoktur fakat ekberü’l-kebair ve mubikat-ı seb’a tabir edilen günahlar yedidir: “Katl, zina, şarap, ukuk-u valideyn yani kat’-ı sıla-yı rahim, kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid’alara taraftar olmak”tır. ” Barla Lâhikası İnsan, yaratılışı itibarıyla hem iyiliklere hem kötülüklere meyilli bir varlıktır. İyiliği […]
İnsandaki Gizli Hazineler: Letaif-i Aşere ve Manevî Terakki “Letaif-i aşere; İmam-ı Rabbanî kalp, ruh, sır, hafî, ahfâ, insanda anâsır-ı erbaanın her bir unsurdan o unsura münasip bir latîfe-i insaniye tabir ederek, seyr ü sülûkta her mertebede bir latîfenin terakkiyatı ve ahvalinden icmalen bahsetmiştir. Ben kendimce görüyorum ki insanın mahiyet-i câmiasında ve istidad-ı hayatiyesinde çok […]
Hayatın Kıymeti: Fâniden Bâkiye Uzanan Bir Yolculuk “Biliniz ki mevcudat içinde en kıymettar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir. Ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettarı, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılab etmesi için sa’y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde ve menşe olması cihetindedir. Yoksa hayat-ı ebediyeyi […]
Peygamber Sevgisi Kırmızı Çizgimizdir: Hakaretin Masumlaştırılmasına Geçit Yok Zırva tevil götürmez. Herhangi bir milletin en hassas değerleri, o milletin ortak vicdanının merkezidir. Türkiye gibi Müslüman bir memlekette ise bu değerlerin başında Kur’ân-ı Kerîm’e saygı ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) sevgi gelir. Bu iki sütun, bin yıldır bu milleti ayakta tutmuş; onun medeniyet, feraset ve […]
Hakkın Senfonisi ve Tantana Gürültüsüne Sabır Bediüzzaman Said Nursî’nin Münâzarât eserinde geçen şu veciz ifadeler, hakikatin sükûnetle işleyen kudsî yürüyüşü ile, batılın gürültücü ve geçici tantanası arasındaki derin farkı gözler önüne serer: > “Evet, evet… neam, neam… Sivrisinek tantanasını kesse, bal arısı demdemesini bozsa; sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa […]
Siyasî Değişim Karşısında Din Korkusu ve Taklidin Zayıf İnancı Bediüzzaman Said Nursî’nin Münâzarât adlı eserindeki şu keskin tahlil, siyasî ve toplumsal dönüşümler karşısında gösterilen dinî reflekslerin mahiyetini derin bir şekilde sorgular: > “İnkılâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde hissesi; beytü’l-ankebût gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur.. takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zira itimad-ı nefsin […]
Hakikat Mihengi ve Fikrin Sorumluluğu “Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde […]
Hakkın Hatırı ve Hüsn-ü Zan Sınavı “Evet hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hâtırı âlîdir. Hiçbir hâtıra feda edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira, bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkibete bakınız.” Münâzarât İnsanlık tarihi boyunca hak ile batılın mücadelesi, sadece meydanlarda değil, kalplerin ve […]
Muhali Talep Etmek: Kusursuz Devlet Arayışı mı, Aklın Felci mi? “Muhali talep etmek, kendine fenalık etmektir…. Zerrâtı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir.” Münâzarât Tarih boyunca insanlar, adaletli, dürüst, erdemli bir yönetim arayışı içinde olmuşlardır. Bu arayış tabii ve değerlidir. Ancak […]
Yanlışı Düzelt, Hakikati Yıkma: Din, Hürriyet ve Kardeşlik Üzerine Düşünceler “Türkler ve Kürdler! İnsaf ediniz. Bir râfızî bir hadîse yanlış mana verse veya yanlış amel etse; acaba hadîsi inkâr etmek mi lâzımdır, yoksa o râfızîyi tahtie edip namus-u hadîsi muhafaza etmek mi lâzımdır? Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te’dibden başka, hiç kimse kimseye […]
Büyüklüğün Hakikati: Mahviyettir, Gösteriş Değil “Velayetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazû ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir. Demek tekebbür eden, sabiyy-i müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.” Münâzarât Tarihin her devrinde, toplumlar önder aramıştır. İnsanlar, kalabalıkların önünde yürüyenlere, rehberlik edenlere “büyük” demiştir. Fakat gerçek büyüklük nedir? Büyüklük sadece makam, şöhret, kalabalık peşine takmak mıdır? Yoksa bambaşka bir […]
İstibdat Yıkıldıkça, Hürriyet Tecelli Eder: İslâm Âleminin Zihinsel Uyanışı ve İstikbal Umudu “Bizde olan istibdad, Asya’nın hürriyetine zulmanî bir sed çekmişti. Ziya-yı hürriyet o muzlim perdeden geçemez idi ki, gözleri açsın, kemâlâtı göstersin. İşte bu seddin tahribiyle, fikr-i hürriyet Çin’e kadar yayıldı ve yayılacaktır. Fakat Çin ifrat edip komünist oldu. Âlemdeki terazinin hürriyet gözü ağır […]
Geçim Yolunda Haysiyet ve Hamiyet: Rızkın Şerefi Nerede Gizli? “Maişet için tarîk-i tabiî ve meşrû ve zîhayat; sanattır, ziraattır, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imarettir. Bence imareti, ne nam ile olursa olsun, medar-ı maişet edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir. Fakat hilebaz kısmında… Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet […]