Zulüm Eliyle Tecelli Eden Adalet: Kaderin Derin Hesabı “Bazen zulüm içinde adalet tecelli eder. Yani insan bir sebeple bir haksızlığa, bir zulme maruz kalır; başına bir felaket gelir, hapse de mahkûm olur, zindana da atılır. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vakıa adaletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i İlahî başka bir sebepten dolayı cezaya […]
İmansızlık Cehenneminden İman Nuru ile Kurtuluş “Dinsiz bir millet yaşayamaz.” dünyaca bir umumî düsturdur ve bilhassa küfr-ü mutlak olsa cehennemden daha ziyade elîm bir azabı dünyada dahi verdiğini, Risale-i Nur’dan Gençlik Rehberi gayet kat’î bir surette ispat etmiş. O risale ise şimdi resmen tabedildi. Bir Müslüman –el-iyazü billah– eğer irtidad etse küfr-ü mutlaka düşer; bir […]
Usûlsüzlükten Vusulsüzlüğe: Kaybolan Yolun Hikâyesi > “Vusulsüzlüğümüz, usûlsüzlüğümüzdendir.” Usûl Nedir, Niçin Vardır? Usûl, hedefe giden yoldaki ilke, ölçü ve yöntemin adıdır. Yani usûl, muvaffakiyetin mimarisidir. Nasıl ki ev inşa edilirken temelsiz bina çökerse, bir hedefe yürürken usûlsüz davranan da vusul (ulaşma) nimetine erişemez. Usûl; hem istikameti hem istikrarı temin eder. Usûl olmazsa: Hak, bâtılla karışır, […]
Besmele, Hamdele, Salvele: Kalemin İlk Secdesi > “Bismillahirrahmanirrahim” “Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemîn” “Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ Resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn” Kelamdan Önce Niyetin Temizlenmesi İslâmî gelenekte ilim bir ibadettir. İbadet ise ancak niyetle kıymet bulur. Besmele, hamdele ve salvele ile yazıya başlamak, kalemi bir niyet terazisinden geçirmek gibidir. Sadece mürekkep akmaz; niyet temizlenir, yön […]
Suskun Taşların Fısıltısı: 1993’ün Kanlı Yüzü ve Faili Meçhuller Türkiye yakın tarihinde derin izler bırakan faili meçhul cinayetler, şüpheli ölümler ve devlet içi karanlık yapıların faaliyetlerine dair birçok soru işaretini içinde barındırıyor. Tarih, bazen kanla, bazen gözyaşıyla yazılır. Ama en çok da suskunlukla örtülür. Türkiye, 1993 yılında böylesi bir suskunluk girdabına çekildi. Birer birer giden […]
Ümmi Nebî: Beşerin İçinden, Âlemlerin Üstüne > “Onlara içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, onları arındıran, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir Resûl gönderen Allah’tır. Halbuki onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Cuma Suresi, 2) Giriş: Okuma Bilmeyen Bir Nebî mi? Bugünün ölçüleriyle baktığımızda, “ümmi” kelimesi bize “okuma-yazma bilmeyen” birini hatırlatır. Oysa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) […]
Hablullah ve Hablü’l-Metin: Kurtuluşun İpi, Birliğin Bağı > “Hep birlikte Allah’ın ipine (Hablullah) sımsıkı sarılın; tefrikaya düşmeyin!” (Âl-i İmrân, 103) Giriş: İpi Kaybeden Düşer İnsanlık, bir uçurumun kıyısında yaşar. Aşağıda cehalet, zulüm ve anarşi kaynarken, yukarıda rahmetin, hidayetin ve birliğin ipi sarkar. İşte o ip, Kur’an’ın “Hablullah” dediği ilahî nurdan başka bir şey değildir. Bir […]
Ecnebîlerdeki Mâniler “Mâzi kıtasında, vahşet-âbâd sahralarında hayme-nişîn-i taassup ve taklit; veyahut cehlistan ülkesinde menzil-nişîn-i müzahrefat ve istibdat olanlara, şeriat-ı garrânın galebe-i mutlak ve istilâ-yı tâmmına sed ve mâni olan sekiz emir, üç hakikatle zîr ü zeber olmuşlardır ve oluyorlar. O mâniler ise: Ecnebilerde: Taklit ve cehalet ve taassup ve kıssîslerin riyâseti… Ve bizdeki mâni ise: […]
Taklidin İki Yüzü: Ataların İzinden Hakka mı, Batıla mı? Taklit: Kılavuz mu, Karanlık mı? İnsanoğlu düşünür, sorar, öğrenir. Fakat çoğu zaman, en kestirme yol olan “başkasına uymayı” seçer. Buna “taklit” deriz. Ama taklit, kılıç gibidir. Eğer hak yolda olan birine uyulursa rehberliktir. Eğer batıl üzerinde olanlara uyulursa zulmettir. İşte İslâm, bu ince çizgide taklidin sadece […]
Taassubun Zinciri, İnkârın Körlüğü: Hakkı Görmenin İki Düşmanı Göz Var, Görmek İstemiyor İnsana verilen en büyük nimet, akıldır. Çünkü akıl, hem duyuların kılavuzu hem de kalbin muhasebesidir. Fakat ne gariptir ki, insan bazen aklına rağmen görmez, bazen de aklını hapseder. Bu iki hâlin adı farklıdır ama sonuçları ortaktır: Hakikatten uzaklaşmak. Biri inkâr eder, hiçbir şeyi […]
Yaşanan İslam: Sessiz Bir Davet, Gölgesiz Bir Nur “Eğer biz ahlâk-ı İslâmiye’nin ve hakâik-i imaniyenin kemalâtını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyet’e girecekler; belki Küre-i Arz’ın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.” Sözle Değil Hâl ile Konuşan Hakikat Tarihin en büyük inkılapları, ne kılıçla ne de nutukla yapılmıştır. Gerçek inkılap, […]
İlmin Zincire Vurulduğu Gün: Engizisyon, Cehalet ve Taklit Çağrısı Bir Zamanlar Batı’da: İlimin Yakıldığı Mahkemeler Tarih, insanoğlunun hakikati arama serüveninde defalarca tökezlediğini ve çoğu zaman kendi elleriyle kurduğu zulüm düzenlerine taptığını gösterir. Batı dünyasında Orta Çağ boyunca hüküm süren Engizisyon Mahkemeleri, bu karanlık dönemlerin sembolüdür. Dini temsil ettiği iddiasındaki kurumlar, kilise otoritesine aykırı düşen her […]
Zerreden Küreye Değişen Her Şey, Bâkî Olmayanın Delilidir “Madem âlemde ve her şeyde tagayyür ve tebeddül var; elbette fânidir, hâdistir, kadîm olamaz. Madem hâdistir, elbette onu ihdas eden bir Sâni’ var. Ve madem her şeyin zatında vücudu ve ademi, bir sebep bulunmazsa müsavidir; elbette vâcib ve ezelî olamaz. Ve madem muhal ve bâtıl olan devir […]
Kâinatta Yükselen Ses: Tesbihin Sırrı ve Kur’an’ın Lisanı “bir adam سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih etmiştir.” (Hadîd Sûresi, 1) âyetini okudu. Dedi ki: “Bu âyetin hârika telakki edilen belâgatını göremiyorum.” Ona denildi: “Sen dahi bu seyyah gibi o zamana git, orada dinle.” O da kendini Kur’an’dan evvel […]
Perde Açılmadan Görmek: Yakînin En Yüksek Mertebesi “”Eğer perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek.” diyen İmam-ı Ali radıyallahu anh ve yerde iken arş-ı a’zamı ve İsrafil’in azamet-i heykelini temaşa eden Gavs-ı A’zam (ks) gibi keskin nazar ve gaybbîn gözleri bulunan binler aktab ve evliya-i azîme…” Tarihçe-i Hayat.347. Yakîn: Gözle Görmeden Gönülle İnanmak İman, bir bilgilenme değildir […]