Hak Kuvvetle Değil, Kuvvet Hakla Yücelir “Kuvvet hakka hizmetkâr olmalı Hikmetteki desatir, hükûmette nevamis, hakta olan kavanin, kuvvetteki kavaid birbiriyle olmazsa müstenid ve müstemid Cumhur-u nâsta olmaz, ne müsmir ve müessir. Şeriatta şeair; kalır mühmel, muattal. Umûr-u nâsta olmaz, müstenid ve mutemid.” Sözler.lemaat Tarih boyunca nice medeniyetler kuruldu, nice imparatorluklar yıkıldı. Hepsinin arkasında […]
Menfaatin Maskesi: Siyasetin Canavarlaşması “Menfaati esas tutan siyaset canavardır Menfaat üzere çarkı kurulmuş olan siyaset-i hazıra; müfteristir, canavar. Aç olan canavara karşı tahabbüb etsen merhametini değil, iştihasını açar. Sonra döner, geliyor; tırnağının hem dişinin kirasını senden ister.” Sözler.lemaat Modern çağın siyasi düzenleri çoğunlukla bir temel üzerine kuruludur: menfaat. Bu menfaat kimi zaman […]
Zekâtın Ölümü, İnsanlığın Çöküşüdür: İhtilalin ve Fesadın Kaynağı “Hayat-ı ihtilal; mevt-i zekât, hayat-ı ribadan çıkmış Bi’l-cümle ihtilalat, bütün herc ü fesadat hem asıl hem madeni; rezail ve seyyiat, bütün fâsid hasletler, Muharrik ve menbaı iki kelimedir tek yahut iki kelâmdır. Birincisi şudur ki: “Ben tok olsam, başkalar Acından ölse neme lâzım!” İkincisi: […]
Feragatin Ruhu: Davanın Bedeli ve Mücahidin Ölçüsü “Bir dava sahibinin ve bilhassa ıslahatçının muvaffakiyet şartlarının en mühimmi feragattir. Zira gözler ve gönüller, bu mühim noktayı en ince bir hassasiyetle tetkik ve takibe meyyaldirler.” Allâme Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi merhumdan, feragate ait şöyle bir söz işitmiştim: “İslâm, bugün öyle mücahidler ister ki dünyasını değil, âhiretini dahi […]
Fenafillah ve Beka Billah: Varlığın Terkinden Varlığın Hakikatine Büyük mutasavvıfların (r.anhüm) fenafillah, beka billah diye tarif ve tavsif buyurdukları yüksek mertebe, işte bu kudsî şerefe nâil olmaktır. Evet, her mü’minin kendine mahsus bir huzur, huşû, tefeyyüz, tecerrüd ve istiğrak hali vardır. Ve herkes iman ve irfanı, salah ve takvası, feyiz ve maneviyatı nisbetinde bu […]
Mücahede ve Hidayet: Allah Yolunda Canla Cihanda Yürüyenler Cenab-ı Hak, şu âyet-i kerîmede bakınız mücahidlere neler vaad ediyor: وَالَّذٖينَ جَاهَدُوا فٖينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَاِنَّ اللّٰهَ لَمَعَ الْمُحْسِنٖينَ Meal-i şerifi: “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki Allah muhsinlerle –Allah’ı görür gibi ibadet eden mücahidlerle– beraberdir.” Demek ki iman […]
Kur’ân’da Tekil ve Çoğul İfade Hikmeti Kur’ân-ı Kerîm, lafzı ve manasıyla mucizevî bir kitaptır. Onun en küçük kelimesinden surelerinin bütünlüğüne kadar her yönüyle ilâhî bir sanat ve hikmet yansır. Bu mucizevî üslubun dikkat çeken yönlerinden biri de bazı ifadelerin tekil (müfred) bazılarının ise çoğul (cem’) kalıpta kullanılmasıdır. Bazen aynı varlıktan bahsedilirken bir yerde tekil, başka […]
İman Kemâle Ererse: Bir Kalbin Cihâna Bedel Yolculuğu Eğer bir iman, kemalini bulursa neler yapar ve ne hârikalar doğururmuş. Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse İnsan da o imandaki son sırra ererse En azgın ölümler ona zincir vuramazlar Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar Rabb’imden iner azmine kuvvet veren […]
Islahatçının Terazisi: İlk Günle Son Gün Arasındaki Sır “Herhangi bir iklimde zuhur eden bir ıslahatçının mahiyet ve hakikatini, sadakat ve samimiyetini gösteren en gerçek miyar; davasını ilana başladığı ilk günlerle, muzaffer olduğu son günler arasında ferdî ve içtimaî, uzvî ve ruhî hayatında vücuda gelen değişiklik farklarıdır, derler.” Tarihçe-i Hayat Tarih boyunca insanlık, nice ıslahatçının, liderin, […]
Esmâ-i Hüsnâ’nın Cilvesinde Tecelli Eden Ebedî Güzellik: “İmkânda Daha Güzeli Yoktur” “Evet nihayet derecede hüsün ve cemalleri bulunan esma-i hüsnanın güzel cilveleriyle, kâinatın her bir nev’i, hattâ her bir ferdi, kabiliyetine göre öyle bir hüsne mazhar olmuşlar ki Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazalî demiş: لَيْسَ فِى الْاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ Yani “Daire-i imkânda bu mükevvenattan daha […]
Yaratan Bilir: Görmek, İşitmek ve Şahitlik Eden Sırlar “Evet senin gözüne bir gözlük yapan gözlükçü usta, göze gözlüğün yakıştığını görür, sonra yapar. Hem kulağı veren zat, elbette o kulağın işittiklerini işitir, sonra yapar, verir. Sair sıfatlar buna kıyas edilsin. Hem esmanın nakışları ve cilveleri insanda var, onlar ile o kudsî manalara şehadet eder.” Şualar […]
Küfrün Gölgesinde Yokluk, İmanın Nurunda Varoluş “Hakaik-i İslâmiyeye zıddiyet gösterip mübareze eden küfrün mahiyeti bir inkârdır, bir cehildir, bir nefiydir. Sureten ispat ve vücudî görülse de manası ademdir, nefiydir. İman ise ilimdir, vücudîdir, ispattır, hükümdür. Her bir menfî meselesi dahi bir müsbet hakikatin unvanı ve perdesidir.” Şualar Küfür, çoğu zaman dışarıdan bakıldığında bir isyan, […]
Vahyin Safiyeti, İlhamın Gölgesi: Kelâm-ı İlâhîye Dair Derin Bir Tefekkür “Vahiy gölgesizdir, safidir, havassa hastır. İlham ise gölgelidir, renkler karışır, umumîdir. Melâike ilhamları ve insan ilhamları ve hayvanat ilhamları gibi çeşit çeşit hem pek çok envalarıyla denizlerin katreleri kadar kelimat-ı Rabbaniyenin teksirine medar bir zemin teşkil ediyor. ediyor. لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبّٖى لَنَفِدَ […]
Her Bir San’at Eseri, Bir İlahî İsim Tefsiridir Kâinat, satır satır yazılmış bir kitap gibidir. Her bir varlık, o kitabın bir kelimesi, bir harfi hükmündedir. Öyle bir kelime ki; sanki lafız değildir, maddî bir şekil almış mânâdır. İşte Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Masnuatta hiçbir eser yok ki, çok manalı bir lafz-ı mücessem olmasın.” Yani her varlık; anlam […]