Tecdîd-i İman: Her Gün Yeniden Dirilmek “İnsanın hem şahsı hem âlemi her zaman teceddüd ettikleri için her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. ” Mektubat (Bediüzzaman Said Nursî’nin “Her zaman tecdîd-i imana muhtaçtır” hakikati üzerine) İman, bir defa elde edilip cebimize konan bir cevher değildir. O, canlı, gelişen, korunması gereken, tazelenmesi icap eden bir nurdur. Tıpkı kalp […]
Canları Alan Melekler: Azrail ve Kabz-ı Ervahın İlahi Hikmeti “Hazret-i Cebrail, Mikâil, Azrail gibi melâike-i izam, birer nâzır-ı umumî hükmünde; kendi nevilerinden ve kendilerine benzer küçük tarzda aveneleri vardır. Ve o muavinler, enva-ı mahlukata göre ayrı ayrıdırlar. Sulehanın ervahını kabzeden başkadır; ehl-i şakavetin ervahını kabzeden yine başkadır. Nasıl ki وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا âyeti […]
Tesbih Orduları: Meleklerin Âleminde Sonsuz Zikir ve Kudretin İhtişamı “Ehadîs-i şerifenin delâlet ettiği üzere: “Bazı melâikeler var ki kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dili var. (Demek, seksen bin gözü dahi var.) Her bir dilde, kırk bin tesbihat var.” Evet, madem melâikeler âlem-i şehadetin envaına göre müekkeldirler; âlem-i ervahta o envaın tesbihatlarını temsil […]
İlahi İsimlerin Cilvesinde Bir Hizmet: Vedûd, Rahîm ve Hakîm Aynasında Kur’an Hizmeti “Ehl-i hakikatin bir kısmı nasıl ki ism-i Vedud’a mazhardırlar ve a’zamî bir mertebede o ismin cilveleriyle, mevcudatın pencereleriyle Vâcibü’l-vücud’a bakıyorlar. Öyle de şu hiç-ender hiç olan kardeşinize, yalnız hizmet-i Kur’an’a istihdamı hengâmında ve o hazine-i bînihayenin dellâlı olduğu bir vakitte, ism-i Rahîm ve […]
İman Hakikatleri: Tarikatların Meyvesi ve Hakiki Keramet “Silsile-i Nakşî’nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (ra) Mektubat’ında demiş ki: “Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevacid ve keramata tercih ederim.” Hem demiş ki: “Bütün tarîklerin nokta-i müntehası, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır.” Mektubat Tasavvuf, kalbin saflaşması, nefsin tezkiyesi ve insanın Hakk’a […]
Risale-i Nur Külliyatında Ayetlerin Ele Alınış Tarzı ve Kur’ân’ın Manevî Tefsiri Giriş: Kur’ân’ın Çağrısına Bir Cevap Risale-i Nur Külliyatı, Bediüzzaman Said Nursî tarafından kaleme alınan ve asrın manevî yaralarına Kur’ân merkezli bir ilaç olarak sunulan eşsiz bir eserdir. Külliyat, klasik tefsirlerden farklı olarak, ayetlerin lafzî tefsirinden ziyade, onların ruhu, hikmeti ve imanî boyutları üzerinde yoğunlaşır. […]
Zamanın Ruhuna Hitap Eden Peygamber “Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın dahi zamanında Ceziretü’l-Arap’ta en ziyade revaçta dört şey idi: Birincisi: Belâgat ve fesahat. İkincisi: Şiir ve hitabet. Üçüncüsü: Kâhinlik ve gaibden haber vermek. Dördüncüsü: Hâdisat-ı maziyeyi ve vakıat-ı kevniyeyi bilmek idi.” Mektubat BAŞLIK: Asr-ı Saadet’te Revaçta Olan Dört Alan ve Kur’ân’ın Bu […]
En Büyük Mucize: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Şahsiyeti ve Ahlâkı “Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın Kur’an’dan sonra en büyük mu’cizesi, kendi zatıdır. Yani onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar.” Mektubat Giriş: Kur’ân’ın Hayat Bulmuş Hâli Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v), yalnızca vahyin tebliğ edicisi […]
En Büyük Mucize: Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Şahsiyeti ve Ahlâkı “Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın Kur’an’dan sonra en büyük mu’cizesi, kendi zatıdır. Yani onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar.” Mektubat Giriş: Kur’ân’ın Hayat Bulmuş Hâli Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v), yalnızca vahyin tebliğ edicisi […]
Kâinatın Sahibinden Gelen Akıl Dolu Düzen: Bilerek, Görerek, Hikmetle Tasarruf Eden Rabbimiz (Bediüzzaman Said Nursî’nin Mektubat’ta Çizdiği Kudret ve Hikmet Portresi) “Şu kâinatın sahip ve mutasarrıfı elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvir ediyor ve her şeyi bilerek, görerek terbiye ediyor ve her şeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faydaları irade ederek […]
Esma-i Hüsnâ’nın Sonsuz Tecellisi: Kâinatın Yeniden Yazılan Mektubu “Cenab-ı Hakk’ın esma-i hüsnasının hadd ü hesaba gelmez enva-ı tecelliyatı var. Mahlukatın tenevvüleri, o tecelliyatın tenevvüünden geliyor. O esma ise daimî bir surette tezahür isterler. Yani nakışlarını göstermek isterler. Yani nakışlarının âyinelerinde cilve-i cemallerini görmek ve göstermek isterler. Yani kâinat kitabını ve mevcudat mektubatını ânen fe-ânen tazelendirmek […]
Göklerdeki Sütunsuz İstikrar: Kudretin Dili ve Rabbe Kavuşma Hakikati (Ra’d Suresi, 2. Ayet Ekseninde Tefekkür ve Tefsir) Kur’ân’ın Kozmik İfadesi: Sütunsuz Gökler ve İlahi Kudret Kur’ân-ı Kerîm’in Ra’d Suresi 2. ayeti, insanın dikkatini göğe çevirerek onu derin bir tefekküre davet eder. Ayette buyrulur: > “Allah, gökleri -görmekte olduğunuz gibi- bir direk olmaksızın yükseltti. Sonra Arş’a […]
Allah’ın Terazisi: Görünenin Ardındaki Hakikat “Kıyamet günü için bir mizan (terazi) kuracağız. Artık kimseye hiçbir şekilde zulmedilmeyecektir. Yapılanlar, hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getiririz. Hesap görücü olarak Biz yeteriz.” (Enbiyâ, 47) İnsanlık, adaleti tartan bir terazinin özlemini hep çekmiştir. Lakin dünyadaki teraziler eksiktir, zahiri ölçer. Gördüğüne hükmeder. Kalbe, niyete, iç yüzeye nüfuz edemez. İşte […]
Cennet ve cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise dalın müntehasındadır.” Mektubat Cennet ve Cehennem: Hilkat Ağacının Ebedî Meyveleri İnsan, dünyaya geldikten sonra sadece birkaç yıl değil, ebedî bir yolculuğa başlamıştır. Bu yolculuk, sıradan bir seyahat değil, hikmetle örülmüş bir hayat ağacının meyve verme sürecidir. Bediüzzaman Said […]
Cennet ve cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise dalın müntehasındadır.” Mektubat Cennet ve Cehennem: Hilkat Ağacının Ebedî Meyveleri İnsan, dünyaya geldikten sonra sadece birkaç yıl değil, ebedî bir yolculuğa başlamıştır. Bu yolculuk, sıradan bir seyahat değil, hikmetle örülmüş bir hayat ağacının meyve verme sürecidir. Bediüzzaman Said […]