Duha Işığı: Karanlıktan Aydınlığa Bir Reçete > “Andolsun kuşluk vaktine, ve sakinleştiğinde geceye…” — Duha Suresi, 1-2. Ayetler Karanlık Bir Sessizlikte Gelen İlahi Teselli Duha Suresi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) nübüvvetin başlarında yaşadığı kısa bir vahiy kesintisinden sonra nazil olmuştur. Bu süreçte müşrikler alay etmiş, Efendimiz (s.a.v.) hüzne boğulmuştur. İşte tam bu karanlık duygular içinde, Cenâb-ı […]
İnsanlığın Yükselen Sesi: Esaretten Hürriyete, Hürriyetten Hakikate > “Devletler, milletler muharebesi; tabakât-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez.” — Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye Yeni Bir Harbin Eşiğinde: Devletler Değil, Sınıflar Çarpışıyor Tarih boyunca savaşlar genellikle devletler ve milletler arasında cereyan etti. Toprak paylaşımı, kaynak rekabeti, […]
لَهُ الْمُلْكُ: Mülkün Sahibi Kim?” “لَهُ الْمُلْكُ “Yani ferşten arşa, serâdan süreyyaya, zerrattan seyyarata, ezelden ebede kadar her bir mevcud, semavat ve arz, dünya ve âhiret, her şey onun mülküdür. Mâlikiyet mertebe-i uzması, tevhid-i a’zam suretinde onundur.” Mektubat Kur’ân-ı Kerîm’in bir kelimesi bile, bir kâinatı içine alır. İşte bu kelimelerden biri de: > “لَهُ […]
Vâhidiyet ve Ehadiyet: Varlıkta Birlik, Her Şeyde Teklik Varlığın anlamını, düzenini ve sahibini anlamak isteyen bir akıl için “vâhidiyet” ve “ehadiyet” kavramları, adeta kainat kitabının çözüm anahtarı gibidir. Bediüzzaman Said Nursî bu iki kudsî kavramı, kâinattaki ilahi hakikatin iki yüzü olarak anlatır: > “Vâhidiyet ise bütün o mevcudat birinindir ve birine bakar ve birinin icadıdır […]
Zaman Nehrinde Yüzen Kâinat: İlahi Emirle Akan Bir Varlık Düzeni “Şu mevcudat, irade-i İlahiye ile seyyaledir. Şu kâinat, emr-i Rabbanî ile seyyaredir. Şu mahlukat, izn-i İlahî ile zaman nehrinde mütemadiyen akıyor; âlem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zâhirî giydiriliyor, sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor, iniyor. Ve emr-i Rabbanî ile mütemadiyen istikbalden gelip hale uğrayarak teneffüs […]
Görülen ve Bilinen Bir İnsan: İlahi Nazarın Farkında Olmak “Madem şu kâinat sahibinin böyle bir ilmi vardır; elbette insanları ve insanların amellerini görür ve insanlar neye lâyık ve müstahak olduklarını bilir, hikmet ve rahmetin muktezasına göre onlarla muamele eder ve edecek. Ey insan! Aklını başına al, dikkat et! Nasıl bir zat seni bilir ve […]
Salih Olmadan Alınan İhsan: Niyetin ve Ehliyetin Mizanı Kaynak: İbn-i Hacer – Mektubat “İbn-i Hacer diyor ki: “Salahat niyetiyle sana verilen bir şeyi, salih olmazsan kabul etmek haramdır.” Mektubat İbn-i Hacer’in “Salahat niyetiyle sana verilen bir şeyi, salih olmazsan kabul etmek haramdır” sözü; yalnızca bir ahlaki uyarı değil, aynı zamanda ilahi adaletin ve kul sorumluluğunun […]
İstemenin Sırrı: Duanın Kendisi Verilişin Müjdesidir ” اَگَرْ نَه خٰواهٖى دَادْ ، نَه دَادٖى خٰواهْ denildiği gibi: Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.” Mektubat İnsan, fıtratı gereği hep ister. Rızık ister, sağlık ister, huzur ister, afiyet ister, cennet ister. Fakat çoğu zaman da isterken, “Acaba kabul olur mu?”, “İstediğim şey verilecek mi?” gibi bir tereddütle karşı […]