KELİMELERİN FARKLI MANALARI

KELİMELERİN FARKLI MANALARI

 

Evladiyelik tespitler… Arapçada Anlama Çeşitleri

Dirâyet دِرَايَةٌ : Akılla anlamak
Rivâyet رِوَايَةٌ : Nakille anlamak
Hidâyet هِدَايَةٌ : Yürekle anlamak
Firâset فِرَاسَةٌ : Düşünerek anlamak
Kırâat قِرَاءَةٌ : Okuyarak anlamak
İbâdet عِبَادَةٌ : Tüm benlikle hissederek anlamanın zirvesi

Arapçada İncelik Çeşitleri
•Gözde incelik: Dikkat دِقَّةٌ
•Gönülde incelik: Rikkat رِقَّةٌ
•Anlamada incelik: İdrak إِدْرَاكٌ
•Ruhta incelik: Mahabbet مَحَبَّةٌ
•Hissetmede incelik: Şu’ur شُعُورٌ
•Tüm benlikte incelik: İtaat إِطَاعَةٌ

Dört önemli ve kıymetli süs nedir?
1- Dünyanın süsü, insandır
2- İnsanın süsü, ilimdir.
3- İlmin süsü, ameldir.
4- Amelin süsü, ihlâstır.

Arapçada Düşünme Çeşitleri

تَذَكُّرٌ
Geçmişe yönelik düşünmek

تَدَبُّرٌ
Geleceğe dair derin düşünmek

تَعَقُّلٌ
Sebep ve sonuç arasında bağ kurarak

تَفَقُّهٌ
Lehinde ve aleyhinde olanı düşünmek

تَفَكُّرٌ
Olaylar ve deliller üzerinde düşünmek

تَأَمُّلٌ
Ümit ederek düşünmek

Huzurun Reçetesi
مَنْ صَبَرَ بَصَرَ : Sabreden görür
مَنْ بَصَرَ شَعَرَ : Gören hisseder
مَنْ شَعَرَ سَجَدَ : Hisseden secde eder
مَنْ سَجَدَ وَجَدَ : Secde eden bulur
مَنْ وَجَدَ صَمَتَ : Bulan susar
مَنْ صَمَتَ نَجَا : Susan kurtulur
مَنْ نَجَا سَعِدَ : Kurtulan mutlu olur

Arapçada Görme Çeşitleri:
•Gözle görmek: Ru’yet رُؤْيَةٌ
•Fikirle görmek: Nazar نَظَرٌ
•Kalple görmek: Basîret بَصِيرَةٌ
•Hissederek görmek: Şu’ur شُعُورٌ
•Ruhla görmek: Sevgi حُبٌّ
•Anlayarak görmek: İdrak إِدْرَاكٌ
•Tüm benlikle görmek: Kulluk عِبَادَةٌ

Arapçada Konuşma Çeşitleri
•Gözle konuşmak: Îmâ إِيمَاءٌ
•Fikirle konuşmak: Münâzara مُنَاظَرَةٌ
•Kalple konuşmak: Mahabbet مَحَبَّةٌ
•Dil ile konuşmak: Kelâm كَلَامٌ
•Yürekle konuşmak: Sıdk صِدْقٌ
•Anlayarak konuşmak: Nutuk نُطْقٌ
•Tüm benlikle konuşmak: Zikir ذِكْرٌ

Arapçada Sevme Çeşitleri
•Akılla sevmek: Hevâ هَوَى
•Kalple sevmek: Aşk عَشْقٌ
•Gönülle sevmek: Sevgi حُبٌّ
•Nefisle sevmek: Heves هَوَسٌ
•Sadakatle sevmek: Vefâ وَفَاءٌ
•Tüm benlikle sevmek: Îmân إِيمَانٌ

Arapçada Yöneliş Çeşitleri
Cihet جِهَةٌ : Fizîki yöneliş
Sıla صِلَةٌ : Kalbî yöneliş
Kıble قِبْلَةٌ : Fizîkî ve Kalbî yöneliş

Arapçada Tedavi Edenler
Refîk رَفِيقٌ : Yolu tedâvî eder.
Edîp أَدِيبٌ : Hisleri tedâvî eder.
Habîp حَبِيبٌ : Kalbi tedâvî eder.
Sadîk صَدِيقٌ : Gönlü tedâvî eder.
Tabîp طَبِيبٌ : Bedeni tedâvî eder.
Hakîm حَكِيمٌ : Basîreti tedâvî eder.

Arapçada Güzellik Çeşitleri
Safâ صفاء Kalpte
Dehâ دهاء Akılda
Helâl حلال Rızıkta
Celâl جلال Tavırda
Cemâl جمال Yüzde
Bekâ بقاء Cennette
Vefâ وفاء Dostlukta
Devam دوام Amelde
Hasat حصاد Emekte
Hayâ حياء Davranışta
Beyân بيان Konuşmada

Kader, Nasip, Kısmet ve Rızık nedir?
•Kader: Hayatının her alanında karşına çıkan Allah’ın belirlediği şaşmaz ölçü ve denge
•Nasip: Sana verilecek olan payın tamamı
•Kısmet: Nasibin parça parça belirli aralıklarla sana ikram edilmesi
•Rızık: Boğazından geçenlerin tamamı

Arapçada Kirlilik Çeşitleri:
Necâset نَجَاسَةٌ Bedende
Vesâhet وَسَاخَةٌ Elbisede
Habâset خَبَاثَةٌ Kişilikte
Hakâret حَقَارَةٌ Duyguda
Vekahât وَقَاحَةٌ Tavırda
Atâlet عَطَالَةٌ Amelde
Cehâlet جَهَالَةٌ Akılda
Kabahat قَبَاحَةٌ Davranışta
Dalâlet ضَلَالَةٌ Gidilen yolda

Loading

No ResponsesTemmuz 30th, 2023

AKILDA KALAN SORULAR

AKILDA KALAN SORULAR

(Sorulan bazı sorulara Chatgpt-den cevaplar)

Kelam dersinde anlatılan mucize hakikati nedir?


Anladığım kadarıyla kelam dersinde mucizeler ve olaylar hakkında bilgi alıyorsunuz, ancak bu olayların herhangi bir delili bulunmadığına inanıyorsunuz. Bu, birçok insanın farklı inanç sistemlerine veya dini öğretilere yönelik bir endişe veya şüphe duyduğu bir konudur.

Mucizeler veya olağanüstü olaylar, genellikle doğal yasalara göre açıklanamayan veya beklenmedik olan olaylardır. Bu tür olaylar bazı dini veya spiritüel inanç sistemlerine bağlı olarak tanımlanır ve bunların delilleri genellikle kişisel deneyimler veya dini metinlerden gelen anlatılarla desteklenir.

Ancak, inançların ve deneyimlerin doğası gereği, bu tür olayların her zaman nesnel ve bilimsel delillere dayanmadığını belirtmek önemlidir. Bir kişi, bir mucize veya olayı deneyimlemiş olsa bile, başkaları bu deneyimi paylaşmayabilir veya farklı bir şekilde yorumlayabilir.

Bilimsel yöntem, gözlemlere, testlere ve tekrarlanabilir sonuçlara dayalıdır. Bu nedenle, bilimsel topluluk, doğal yasalara uymayan olayları doğrulamak için sıkı delillere ihtiyaç duyar. Bu da bazı insanlar için mucizeler veya olağanüstü olaylar hakkında şüpheciliklerini artırabilir.

Sonuç olarak, mucizeler veya olağanüstü olaylar hakkında inanç veya şüphe kişisel bir tercih ve bakış açısı meselesidir. Bazı insanlar, dini veya spiritüel inançlarına dayanarak bu olayları kabul ederken, diğerleri bunların delillerinin eksikliği nedeniyle şüpheci kalabilir. Herkesin inançlarına ve düşüncelerine saygı duyulmalıdır.

**************

Allah niçin önceki kitapların bozulmasına izin vermiştir?

İslam’a göre, Allah’ın önceki kitapların bozulmasına izin vermesi, çeşitli sebeplerle gerçekleşmiş olabilir. İslami perspektiften bakıldığında, Allah’ın kutsal kitapları koruma ve bozulmaktan muhafaza etme gücüne sahip olduğu düşünülse de insanların serbest iradesi ve eylemleri de bu sürece dahil olur.

İslam’a göre, önceki kutsal kitaplar olan Tevrat, Zebur ve İncil, zamanla insanlar tarafından değiştirilmiş veya yanlış yorumlanmış olabilir. Bu, insanların kitapları manipüle etmeleri, kendi hedefleri doğrultusunda değiştirmeleri veya zamanla metinlerin kaybolması ve çeşitli nesiller boyunca aktarılırken hataların oluşması gibi faktörlere bağlı olabilir.

İslam inancına göre, Allah son ve en kapsamlı mesajı olan Kuran’ı Muhammed’e vahiy yoluyla göndermiştir. Kuran, önceki kutsal kitaplara referanslar yaparak doğru mesajın korunduğunu ve önceki kitapların yanlışlarının düzeltildiğini iddia eder.

Bu konuda farklı teolojik ve tarihsel görüşler bulunabilir ve İslam alimleri arasında da farklı yorumlar vardır. Bazı alimler, önceki kitapların bozulmasını Allah’ın hikmeti ve insanların sorumluluğu ile açıklarken, diğerleri insan faktörüne daha fazla vurgu yapabilir. Önemli olan, her inanıcının bu konuda kendi araştırmalarını yapması ve kendi inanç sistemleri içinde anlamlandırmasıdır.

%%%%%%%%%%%%%% 

Kabe Tavafında Eleştiri

Biz putperestleri eleştiriyoruz ama biz de Kabe’nin etrafında dönüyoruz.

Anladığım kadarıyla, “biz” kelimesiyle Müslümanları ifade ediyorsunuz ve Müslümanların bazen işe odaklanmaktan ziyade dini ritüellerini yerine getirme konusunda da zorluklar yaşayabildiğini belirtmek istiyorsunuz.
Elbette kişi veya toplumlar arasında tutarsızlıklar olabilir. Birçok insan, dini inançlarına bağlı kalmakla birlikte, aynı zamanda günlük hayatlarında çeşitli çıkarlar, hedefler veya bağımlılıklarla meşgul olabilir. Bu, insan doğasının bir parçasıdır ve herkesin kişisel bir denge kurması gereken bir durumdur.

Ancak, Müslümanların Kabe’yi tavaf etmeleri İslam dini içinde önemli bir ibadet olarak kabul edilir. Hac ibadeti, Müslümanlar için kutsal bir görevdir ve Kabe’yi tavaf etmek, bu ibadetin bir parçasıdır. Bu, Müslümanlar için önemli bir dini ritüeldir ve dini inançlarının bir ifadesidir.

Eleştiriler, insanların tutarsızlıklarını veya çelişkilerini dile getirme özgürlüğünün bir parçasıdır. Ancak, bireylerin veya toplumların bir konuda eleştiri yaparken, başkalarının inançlarına veya ritüellerine saygı göstermek önemlidir. Eleştiriyi yaparken dikkatli olmalı ve başkalarının duygularını incitmemeye özen göstermelisiniz.

Sonuç olarak, her bireyin kendine özgü bir denge bulması ve kişisel hedefleriyle dini inançları arasında uyum sağlaması önemlidir. İnsanlar hem dünyevi meselelerle ilgilenmek hem de dini inançlarını yaşamak için çaba sarf edebilirler. Herkesin kendi yürüyüşü, hedefleri ve değerleri vardır ve bu farklılıkları anlamak ve kabul etmek önemlidir.

%%%%%%%%%%%

Ya Hristiyan veya ateistler haklıysa?

Herhangi bir dinin veya inanç sisteminin “haklı” veya “yanlış” olduğunu belirlemek oldukça subjektif bir konudur. Din ve inançlar, kişisel deneyimler, kültürel etkiler ve farklı dünya görüşleriyle şekillenen derin ve karmaşık bir konudur.

Hristiyanlar veya ateistler gibi diğer inanç sistemlerini değerlendirirken, açık fikirli olmak ve başkalarının inançlarını anlamaya çalışmak önemlidir. İnsanların inançlarının kökeni, değerleri ve etik sistemleri, bu inançları benimsemelerinin temel nedenleri olabilir. İnsanların inançlarını sorgulamak veya eleştirmek yerine, onları anlamaya çalışmak ve farklılıklara saygı duymak daha yapıcı bir yaklaşım olabilir.

Dünyada farklı dinler ve inanç sistemleri olduğu gibi, farklı düşünce sistemlerine sahip olan insanlar da vardır. Bu, hoşgörü, empati ve diyalog gerektiren bir konudur. Herkesin kendine özgü bir inanç sistemine sahip olma hakkı vardır ve inançlar konusunda insanlar arasında farklılıklar olduğunu kabul etmek önemlidir.

Sonuç olarak, hangi inanç sistemini “haklı” veya “yanlış” olarak değerlendirirken, her zaman objektiflik ve anlayışa önem vermek gerekmektedir. Farklı inançlara ve düşüncelere saygı göstermek, barış içinde birlikte yaşamamızı ve farklılıklarımızdan öğrenmemizi sağlayabilir.

%%%%%%%%%%%

Allah ile iletişimde neden Kur’an okumak, dua etmek değil de namaz ön plandadır?

İslam dinine göre, Allah ile iletişim kurmanın birçok yolu vardır ve Kur’an okumak, dua etmek gibi pratikler bu iletişimin bir parçasıdır. Ancak, namaz, İslam’ın beş temel ibadetinden biri olarak özel bir öneme sahiptir.

Namaz, Müslümanların Allah’a yönelerek O’na ibadet ettiği ve iletişim kurduğu kutsal bir ritüeldir. Namaz, bedensel ve zihinsel bir bağlantıyı içerir ve Müslümanlar için Allah’a yaklaşma ve O’na samimiyetle yönelme fırsatı sunar. Namaz, bir Müslüman’ın günlük hayatında düzenli olarak yerine getirdiği bir ibadettir ve bu düzenlilik, Allah ile sürekli bir bağlantı kurmayı sağlar.

Namaz, Müslümanların Allah’ın huzurunda boyun eğmelerini, O’na şükretmelerini, günahlarını bağışlatmalarını ve O’ndan yardım dilemelerini sağlar. Namaz sırasında, Müslümanlar Allah’ı tesbih eder, dua eder, Kur’an’dan ayetler okur ve tevhit inancını vurgularlar.

Namazın önemi, İslam dininde Peygamber Muhammed’in (s.a.v.) öğretilerine dayanır. Kur’an’da, namazın önemi ve sık sık yerine getirilmesi gerektiği vurgulanır. Müslümanlar, namazı bir ibadet olarak yerine getirerek Allah’a olan bağlılıklarını ifade ederler ve bu ibadet aracılığıyla Allah ile iletişim kurarlar.

Kur’an okuma, dua etme ve diğer ibadetler de Müslümanlar için önemlidir ve Allah ile iletişimin bir parçasıdır. Ancak, namaz İslam’ın temel bir ritüeli olduğu için özel bir öneme sahiptir ve Müslümanların günlük hayatlarında yerine getirdikleri bir görevdir.

%%%%%%%%%%

Adem’le Havva dünyaya nasıl geldiler?


Adem ve Havva’nın dünyaya nasıl geldiği konusu, İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerin inançlarına dayanan bir mitolojik hikayedir. Bu hikâye, dinlere göre Yaratıcı’nın yaratılışla ilgili bir mucize gerçekleştirdiğini anlatır.

İslam dinine göre, Adem ve Havva, Allah’ın özel bir yaratımı olarak doğrudan yaratılmışlardır. Kur’an’a göre, Allah Adem’i topraktan yaratmış ve ona ruh üflemiştir. Ardından Havva’yı da Adem’in kaburga kemiğinden yaratmıştır. Bu yaratılış, Tanrı’nın doğrudan bir mucizesidir ve herhangi bir uzay gemisi veya benzeri bir araçla ilişkilendirilmez.

Hristiyanlık ve Yahudilikte de benzer bir anlatı vardır. Kitab-ı Mukaddes’e göre, Yaratıcı Adem’i topraktan yaratmış ve ona yaşam üflemiştir. Ardından Havva’yı da Adem’in kaburga kemiğinden yaratmıştır.

Bu hikayeler, dini inançlar ve mitolojik anlatılar olarak kabul edilir. Bilimsel olarak, insanlık kökenleri ve evrimiyle ilgili olarak farklı teoriler ve kanıtlar vardır. Evrim teorisi, insanların atalarının türler arası evrim süreciyle ortaya çıktığını öne sürer.

Dolayısıyla, Adem ve Havva’nın dünyaya nasıl geldiği konusu, dinlere göre anlatılan mitolojik bir hikaye olarak kabul edilir ve bilimsel evrim teorisiyle çelişir. Dinî inançlar, mitolojik hikayeler ve dini metinlerin anlatılarına dayanırken, bilimsel çalışmalar ve araştırmalar, farklı bir bakış açısı sunar. Her iki görüşün de kabul edilebilirlikleri farklı inanç sistemlerine ve bireylere bağlıdır.

%%%%%%%%%%%%

Bu dünyaya gelmek benim tercihim değil. Allah bunun benim seçimim olduğunu ve hatırlamadığımı söylüyor.

Evet, bazı dinlerde ve inanç sistemlerinde, insanların dünyaya gelmeleri ve hayatlarına devam etmeleri konusunda Allah’ın bir seçim yapması veya kontrolü olduğu düşünülmektedir. Örneğin, İslam inancına göre, Allah, insanların yaratılışını ve hayatlarını belirler. İnsanların doğumu, yaşamı ve ölümü Allah’ın takdiriyle gerçekleşir.

Bununla birlikte, hatırlamamak veya seçim yapma yetisine sahip olmamak gibi konular, farklı inanç sistemlerinde ve felsefi tartışmalarda farklı şekillerde ele alınabilir. Örneğin, reenkarnasyon inancına sahip bazı inanç sistemlerinde, insanlar önceki yaşamlarında seçimler yapar ve hatırlamamaları sadece mevcut yaşamlarının bir parçasıdır.

Her inanç sistemi, insanın hayata gelme süreci ve yaşamın anlamı konularında farklı perspektiflere sahip olabilir. Bu inançların kaynakları, dini metinler, mitolojik hikayeler veya bireylerin kişisel deneyimleri olabilir. İnançlar, farklı kültürel, dini ve felsefi arka planlardan gelen insanlar arasında değişebilir.

Bu nedenle, hangi inanca sahip olursanız olun, kendi inançlarınıza ve dünya görüşünüze dayanarak bu konuları araştırabilir, içsel bir keşif süreciyle kendi anlamınızı bulabilirsiniz. İnançlar kişisel bir deneyimdir ve her bireyin kendine özgü bir inanç sistemine sahip olma hakkı vardır.

%%%%%%%%%%%

Allah kalplerini mühürlediği insanları niçin cehennemle cezalandırıyor?

İslam inancına göre, Allah’ın kalpleri mühürlemesi, insanların inkâr, isyan veya günahkarlık gibi seçimlerinden kaynaklanır. Allah, insanlara özgür irade vermiş ve doğru yol ile yanlış yol arasında seçim yapma yeteneği vermiştir. Ancak insanlar, kendi tercihleriyle kötülüğü seçebilir, Allah’ın emirlerine karşı gelerek kalplerini sıkıca mühürleyebilirler.

Cehennem, İslam inancında, günahkarlığı, inkârı ve isyanı tercih edenlerin ahirette karşılaşacakları bir ceza olarak tasvir edilir. İnanca göre, Allah insanlara peygamberler aracılığıyla rehberlik etmiş, Kur’an gibi kutsal metinler göndermiş ve yol göstermiştir. Ancak insanlar, özgür iradeleriyle bu rehberlikleri takip etme veya etmeme seçimini yaparlar.

Allah, kalpleri mühürleyen veya günahkarlığı seçen insanları cehennemle cezalandırmaz. İslam inancına göre, insanlar kendi eylemlerinin sonuçlarına göre cezalandırılır. Cehennem, bir tür adaletin gerçekleştiği yer olarak kabul edilir ve bu ceza sonsuz bir süre boyunca devam edebilir.

Bu konuda İslam inancının farklı yorumları ve anlayışları bulunabilir. Bazı müfessirler, kalplerin mühürlenmesinin kesin bir yok oluş anlamına gelmediğini, daha çok hidayeti kabul etmeyi reddetme ve inkâr etme anlamına geldiğini savunur. Yine de, bu konular, teolojik tartışmaların ve farklı yorumların konusu olabilir.

Önemli olan, her bireyin kendi inancı ve düşüncesi doğrultusunda bu konuları anlamlandırmaya çalışması ve kendine özgü bir inanç sistemi üzerinde düşünerek Allah’ın adaletini anlamaya çalışmasıdır.

%%%%%% 

Allah’ın İmtihanı ve Hikmeti.

Allah bizim cennete ve cehenneme gireceğimizi biliyor neden bizi imtihan ediyor?

İslam inancına göre, Allah her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve her şeyi hikmetle yapan mutlak bir ilah olarak kabul edilir. Allah’ın insanları imtihan etmesinin çeşitli hikmetleri vardır:

Özgür irade ve sorumluluk: İmtihan, insanların özgür iradelerini kullanmaları ve sorumluluklarını yerine getirmeleri için bir fırsattır. İnsanlar, iyi ve kötü arasında seçim yapabilme yeteneğine sahiptirler ve bu seçimlerin sonuçlarına katlanacaklardır.

Manevi gelişim: İmtihanlar, insanların karakterlerini, sabır, şükür, hoşgörü ve adalet gibi erdemleri geliştirmeleri için birer fırsattır. Zorluklar karşısında direnç göstermek, sabretmek ve Allah’a güvenmek gibi olumlu davranışlar imtihanlar sayesinde pekiştirilebilir.

Hak ve adalet: İmtihanlar, insanların amel etkilerini görmeleri ve eylemlerinin karşılığını almaları için bir denge unsuru sağlar. Allah, insanları adaletli bir şekilde yargılamak ve eylemlerinin sonuçlarını belirlemek için imtihanları kullanır.

İmanın sınanması: İmtihanlar, insanların inançlarının sağlamlığını ve Allah’a olan bağlılıklarını test etmek için kullanılabilir. Zorluklar ve sıkıntılar karşısında imanlarını koruyabilen ve Allah’a yönelenler, imtihanları başarıyla geçmiş olurlar.

Ruhların derecelendirilmesi: İmtihanlar, Allah’ın rahmetini ve mükâfatını hak edenlerin belirlenmesine yardımcı olur. İyi amellerde bulunanlar ve Allah’a itaat edenler, cennet gibi ebedi mutluluklarla ödüllendirilebilirler.

Allah’ın insanları imtihan etmesi, insanların dünya hayatında sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlamak, manevi gelişimlerini desteklemek, hak ve adaleti sağlamak ve ahiretteki mükâfatları belirlemek gibi hikmetlerle ilgilidir. İmtihanlar, insanların yaratılış amacını gerçekleştirmeleri ve ahiretteki ebedi mutluluğa ulaşabilmeleri için bir fırsat olarak görülmelidir.

%%%%%%

Ölüm ve Diriliş.

Öldükten sonra dirileceksek neden ölüyoruz?

Ölüm ve diriliş gibi konular, farklı kültürler ve inanç sistemleri arasında farklı yorumlanabilir. Ölüm, genellikle bir kişinin yaşam fonksiyonlarının sona erdiği ve vücudun biyolojik olarak işlevsiz hale geldiği bir süreç olarak kabul edilir. Ölüm, hastalık, yaşlanma, yaralanma veya diğer çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir.

Ölümün ardından diriliş fikri, bazı dinler ve inanç sistemleri içinde yer alır. Örneğin, bazı dini inançlarda, ölüm bir aşamadır ve kişi ruhani bir varlık olarak başka bir düzlemde veya yaşamda varlığını sürdürür. Bu inançlara göre, ölüm, kişinin bedensel varlığının sonu olduğu halde, ruhun veya bilincin sonsuza kadar devam ettiği bir başlangıç noktası olabilir.

%%%%%%%%%%

Allah her şeyi bildiği halde neden bizi yarattı?

“Allah neden bizi yarattı?” gibi derin sorular, felsefi ve dini düşünceyle ilgili karmaşık konulara işaret eder. İslam inancına göre, Allah’ın neden insanları yarattığına dair kesin bir yanıt bulunmamaktadır. Ancak Kur’an, insanın yaratılış amacını ve sorumluluklarını açıklamaktadır.

İslam’a göre, Allah insanları yaratmıştır çünkü O, insanlara rahmet etmek ve onları cennet ile ödüllendirmek istemiştir. İnsanlar, Allah’ın emirlerine uyma yeteneğine sahip olan tek yaratılmış varlıklardır ve bu nedenle sorumlulukları vardır. İnsanlar, dünya hayatında Allah’a itaat ederek, doğruyu yaparak ve iyiliği yayarak imtihan edilirler.

Allah’ın insanları yaratma amacıyla ilgili daha derin soruların yanıtlarını tam olarak anlamak ve bilmek, insan aklının sınırları içinde olmayabilir. İslam’da, insanın sınırlı bir bilince sahip olduğu ve Allah’ın sonsuz bilgeliğini tam olarak kavramanın mümkün olmadığı öğretilir.

Her durumda, Allah’ın niyetlerini tam olarak anlamak yerine, insanların yaratılış amacına odaklanması, Allah’a itaat etme, iyiliği yayma ve erdemli bir yaşam sürme konularında çabalaması önemlidir. İslam inancına göre, insanlar Allah’a olan bağlılıklarıyla, sevgi, merhamet, adil davranışlar ve başkalarına yardım etme gibi erdemleri geliştirerek amacını gerçekleştirebilirler.

%%%%%%%%%%%

Bizler Müslüman ailede doğduğumuz için mi Allah’a inanıyoruz. İnanmayan aileden doğanların suçu ne? Allah akıl vermiş ama bizlere de vermiş ama biz de tam kullanamıyoruz?

İslam inancına göre, insanlar doğuştan İslam inancına sahip olarak doğmazlar. İslam’a göre, insanlar saf bir şekilde yaratılır ve daha sonra çevreleri ve toplumları tarafından etkilenerek inançlarını şekillendirirler. Bu nedenle, İslam’a inanan bir ailenin çocuğu olmak, genellikle bir kişinin İslam’ı benimsemesinde önemli bir etkendir, ancak kesinlikle tek belirleyici faktör değildir.

İnanmayan bir aileden doğan bir kişinin “suçu” olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım değildir. İslam inancına göre, her birey Allah’a kendi iradesiyle inanır veya inanmaz. İslam’da, insanlara akıl ve özgür irade verildiği öğretilir. İnsanlar, akıllarını kullanarak, araştırma yaparak ve doğruyu bulmak için çaba harcayarak inançlarını seçerler. Bu nedenle, inanmayan bir kişinin inançsızlığı, onun kendi tercihi ve sorumluluğudur.

Akıl, İslam inancında değerli bir armağandır. İnsanlar, akıllarını kullanarak, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilir, Allah’ın işaretlerini görebilir ve inançlarını geliştirebilirler. Ancak, insanlar hatalar yapabilir, şüphe duyabilir veya yanlış yollara sapabilirler. Bu durumda, İslam’a göre insanların kendi aklını ve rehberliklerini kullanarak doğru yolu bulmaya çalışmaları önemlidir. İnanç, sürekli bir arayış ve gelişim sürecidir.

Sonuç olarak, İslam inancına göre, her insan Allah’a inanç konusunda özgür iradeye sahiptir ve kişinin inançları, çevresel etkilerin yanı sıra kendi tercihleri ve çabaları tarafından da belirlenebilir. Her bireyin kendi inançlarını araştırması, anlamaya çalışması ve Allah’a yönelik bir ilişki geliştirmesi teşvik edilir.

%%%%%%%%%%

Allah’ın varlığını bir ateiste nasıl ispatlayabiliriz? Onlar big bang deyip geçiyorlar?

Allah’ın varlığını bir ateiste ispatlamak, karmaşık bir konudur çünkü inançlar ve düşünceler kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Ateistler genellikle Yaratıcıya inanmazlar ve Yaratıcı varlığını kanıtlamak için bilimsel veya felsefi deliller talep ederler.

İslam’da, Allah’ın varlığının kanıtlanmasına dair farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları:

Kozmolojik Argüman: Kozmolojik argüman, evrenin varoluşunun bir nedeni olması gerektiğini öne sürer. Bu argümana göre, evrenin başlangıcı olan Big Bang olayı bile bir neden gerektirir. Evrenin varoluşunun sebebi olarak Allah önerilebilir.

Teleolojik Argüman: Teleolojik argüman, evrende gözlemlenen düzen, karmaşıklık ve uyumun rastlantısal olmadığını ve bir tasarımcının varlığını gösterdiğini savunur. Örneğin, insan vücudu, doğada bulunan mükemmel uyumlar ve gezegenlerin düzenli hareketleri gibi örnekler Allah’ın varlığına işaret edebilir.

Ahlaki Argüman: Ahlaki argüman, insanların evrensel ahlaki değerlere sahip olduğunu ve bu değerlerin bir kaynağı olması gerektiğini ileri sürer. İnsanların vicdanlarında adalet, merhamet, dürüstlük gibi ahlaki değerlerin bulunması, Allah’ın varlığını destekleyebilir.

Bu argümanlar, Allah’ın varlığını ispatlamaya yönelik bazı felsefi yaklaşımlardır. Ancak, ateistlerin bu argümanları kabul etmeyebileceğini ve kendi farklı düşüncelerine sahip olabileceklerini unutmamak önemlidir. Her bireyin inançları ve düşünceleri kişisel bir tercih ve karardır.

İslam perspektifinden bakıldığında, Allah’ın varlığının tam olarak kanıtlanması insanın inanç ve deneyimine bağlıdır. İslam inancında, Allah’ın varlığının en net kanıtı olarak Kur’an’a atıfta bulunulur ve insanların bu kitabı inceleyerek Allah’ın varlığını anlayabilecekleri söylenir. Ancak, inanç, kişinin kendi çabası, araştırması ve kalbi ile ilgili bir meseledir ve herkesin kendine özgü bir yolculuğu vardır.

%%%%%%%%%%%%

Allah bizi seviyor da neden günah işlememize izin verip sonra bizi yakıyor?

İslam inancına göre, Allah insanları yaratmıştır ve insanlara özgür irade vermiştir. Bu özgür irade, insanların seçim yapma ve eylemlerini belirleme gücüdür. İnsanlar, İslam’a göre, doğru ve yanlış arasında seçim yapabilme yeteneğine sahiptirler.

Allah’ın insanlara günah işleme izni vermesi, özgür iradeye saygı gösterdiğini ve insanların seçimlerini yapma özgürlüğüne sahip olduğunu gösterir. İslam inancına göre, Allah, insanlara doğru yolu gösterir ve günah işlememeleri için uyarılarda bulunur. Ancak, insanlar hatalar yapabilir, günah işleyebilir ve kötü seçimler yapabilirler.

Allah’ın günah işleyenleri “yakması” ifadesi, İslam’da cehennem gibi bir kavramı ifade eder. Cehennem, İslam inancına göre, günahkarların ahiretteki ceza mekanıdır. İnsanların dünya hayatında işledikleri kötü eylemler ve günahlar, ahirette bir hesaplaşma gerektirir. Ancak, Allah’ın rahmeti ve bağışlaması da İslam inancının önemli bir parçasıdır. İslam’a göre, Allah, tevbe edenlere ve günahlarını bırakarak doğru yola dönenlere rahmet ve bağışlama kapılarını açar.

İslam’a göre, Allah’ın insanları cezalandırması veya günahkarları affetmesi, adaletiyle ilgilidir. Adalet, İslam inancında önemli bir kavramdır ve Allah’ın herkesi adil bir şekilde muamele ettiği düşünülür. Günahkarların cezalandırılması, adaletin gereği olarak kabul edilirken, tevbe edenlerin ve günahlarını terk edenlerin affedilmesi de Allah’ın rahmetine dayanır.

Bu konular, İslam inancının karmaşıklığına ve derinliğine işaret eder. Allah’ın sevgi, rahmet, adalet ve bağışlama gibi nitelikleri bir bütün olarak ele alındığında, İslam’ın perspektifine göre, insanların özgür iradeyle seçim yapma sorumluluğu ve sonuçları vardır.

%%%%%%%%%%

Sonsuzluk kavramı akıl almaz bir şey Allah’ın sonsuz olmasını algılayamıyorum.

Gerçekten de sonsuzluk kavramı insan aklının sınırları içinde tam olarak anlaşılması zor bir kavramdır. İnsan zihninin, sınırlı deneyimleri ve sınırlı algı kapasitesiyle sonsuz bir varlık veya kavramı tam olarak kavraması zordur. Sonsuzluk, sınırsızlık ve başlangıçsızlık gibi kavramlar, insan aklının sınırları içinde yer almayabilir.

İslam inancında, Allah’ın sonsuz ve sınırsız olduğu öğretilir. Kur’an’da, Allah’ın eşi benzeri olmadığı ve başlangıcı olmadığı ifade edilir. Ancak, bu kavramlar tam olarak insan aklı tarafından kavranamaz. İslam’da, Allah’ın varlığı, insanların kavrama yeteneklerinin ötesinde olan bir gerçeklik olarak kabul edilir.

İnsanlar, kendi deneyimleri ve sınırlı anlayışlarıyla Allah’ı anlamaya çalışırken, sınırlı bir perspektifle yaklaşırlar. Ancak, İslam inancına göre, Allah’ın sınırsızlığı, gücü, bilgeliği ve varlığı, insan aklının sınırlılıklarının ötesindedir. İnsanlar, Allah’ın varlığını daha iyi anlamak için ayetleri inceleyebilir, doğayı gözlemleyebilir ve İslam’ın öğretilerine başvurabilir. Ancak, tam bir kavrayışı elde etmek mümkün olmayabilir.

Sonuç olarak, Allah’ın sonsuzluğu ve sınırsızlığı insan aklının sınırları dışındadır. İslam inancında, insanların Allah’ın varlığını kavramak için akıl ve deneyimlerini kullanmaları teşvik edilir, ancak tam bir anlayışa ulaşmak insanların sınırlılıkları nedeniyle zor olabilir. İslam inancında, bu tür konulara olan hayranlık ve hayret duygusu, Allah’ın büyüklüğünü ve insanın kendi sınırlılığını anlama yolunda bir adım olarak değerlendirilir.

%%%%%%%%%%

Kuran’da kadın ve erkek niçin eşit değil?

İslam’da kadın ve erkek arasında eşitlik ve adalet temel prensiplerdir. Kur’an’da, kadın ve erkek arasında birçok konuda eşitlik vurgulanır. Örneğin, İslam inancına göre, kadınlar ve erkekler Allah’ın önünde eşit değerde yaratılmıştır. Kur’an’da, kadınlar ve erkeklerin ahlaki erdemlilikleri, imanları ve iyi davranışlarına dayalı olarak değerlendirileceği ifade edilir.

Ancak, İslam toplumlarında kadın ve erkek arasında farklı roller ve sorumluluklar da bulunmaktadır. Bu farklılıklar, toplumsal ve kültürel bağlamlardan kaynaklanabilir ve İslam’ın temel prensipleriyle uyumlu bir şekilde yorumlanması gerekmektedir. Kur’an, kadın ve erkek arasında farklı yetenekler ve fiziksel farklılıklar olduğunu belirtirken, her iki cinsiyetin de eşit derecede değerli olduğunu vurgular.

İslam’da kadınların hakları ve statüsüne ilişkin çeşitli ayetler bulunmaktadır. Örneğin, Kur’an, kadınlara eğitim alma, miras alma, mülk sahibi olma, çalışma hakkı gibi konularda haklar tanır ve kadınlara saygı duyulmasını emreder. Aynı şekilde, erkeklerin de aileleriyle ilgili sorumluluklarını yerine getirmesi ve kadınlara saygı göstermesi gerektiği öğretilir.

Ancak, toplumsal uygulamalarda kadınların hakları ve eşitliği konusunda bazen eşitsizlikler ve haksızlıklar görülebilir. Bu, kültürel, sosyal veya geleneksel faktörlere dayalı olabilir ve İslam’ın temel öğretilerinden ziyade kültürel yorumlardan kaynaklanabilir. İslam, kadınların eşitlik ve adalet içinde yaşamasını teşvik ederken, toplumlardaki bu uygulamaların düzeltilmesi ve İslam’ın öğretilerine uygun bir şekilde yeniden yorumlanması gerektiği düşünülür.

Sonuç olarak, İslam’da kadın ve erkek arasında eşitlik ilkesi temel bir prensiptir. Ancak, toplumsal uygulamalar ve kültürel yorumlamalar bazen bu ilkeyi tam olarak yansıtmayabilir. İslam’ın temel öğretileriyle uyumlu bir şekilde, kadın ve erkek arasında eşitlik ve adaleti teşvik etmek önemlidir ve bu, toplumsal düzeyde değişim ve farkındalık gerektirebilir.

%%%%%%%%%%% 


Allah neden bir kuluna eziyet verirken diğerine rahatlık veriyor. Rabbimiz neden bu konuda eşit davranmıyor?

İslam inancına göre, Allah’ın eziyet veya rahatlık vermesi, insanların deneyimledikleri hayatta sınanma ve imtihan etme süreciyle ilgilidir. İslam’a göre, Allah, insanları dünya hayatında çeşitli imtihanlara tabi tutar. Bu imtihanlar, insanların inançlarını güçlendirmek, sabrı öğrenmek, erdemli bir yaşam sürmek ve ruhsal gelişimlerini tamamlamak için bir fırsat sunar.

Kur’an’da, Allah’ın insanları farklı imtihanlarla sınadığı ve her bir bireyin farklı bir süreçten geçtiği ifade edilir. İnsanların hayatta deneyimledikleri zorluklar, sıkıntılar veya eziyetler, onların karakterlerini şekillendirme ve geliştirme fırsatı sunar. Aynı şekilde, bazı insanlar rahatlık, refah veya lüks içinde yaşayabilirler. Bunun nedeni, Allah’ın rızık ve nimetleri farklı şekillerde dağıtması ve insanların farklı deneyimlere maruz kalmasıdır.

İslam’a göre, Allah’ın hikmeti, insan zihninin sınırlarının ötesinde olan bir gerçekliktir. İnsanların anlamadığı veya hemen göremediği sebeplerle, bazıları zorluklarla karşılaşırken bazıları rahatlık içinde yaşayabilir. Allah’ın hikmetini tam olarak anlamamız mümkün olmayabilir, çünkü O’nun bilgisi ve hükümranlığı insan aklının sınırları ötesindedir.

İslam inancına göre, Allah’ın adaleti, bir bütün olarak değerlendirildiğinde tam ve mükemmeldir. Ahirette, herkesin eylemlerine göre adaletli bir şekilde muamele edileceği öğretilir. İslam’a göre, dünya hayatı geçici bir sınav sürecidir ve gerçek adalet, ahirette gerçekleşir.

Sonuç olarak, İslam inancına göre, Allah’ın eziyet veya rahatlık vermesi, imtihan ve sınama süreciyle ilgilidir. Bu imtihanlar, insanların inançlarını güçlendirmek, sabrı öğrenmek ve ruhsal gelişimlerini tamamlamak için bir fırsat sunar. Allah’ın hikmeti, insan anlayışının ötesindedir ve gerçek adalet ahirette yerine getirilir.

%%%%%%%

Kader ve İbadet Etme

Kaderde ne zaman öleceğimiz belli ise neden sadaka ömrü uzatıyor? Kaderde cennete ve cehenneme gideceğimiz belliyse neden ibadet ediyoruz?

Kader, hayatımızın belirli yönlerinin önceden belirlenmiş olduğuna inanılan bir kavramdır. Bazı inanç sistemlerine göre, ölüm tarihimiz de dahil olmak üzere bazı olayların kaderimizde önceden yazıldığına inanılır. Ancak, bu kaderin tam olarak nasıl işlediği konusu farklı inançlar arasında farklılık gösterebilir.

Sadaka verme veya ibadet etme gibi eylemler, birçok dinin öğretisinde insanların ruhani bir bağlantı kurmasına, manevi gelişim sağlamasına ve daha iyi bir yaşam sürebilmelerine yardımcı olabileceği düşünülür. İbadet, bir inananın Allah’a veya bir yüce varlığa saygısını gösterme, şükretme, kendini arındırma, ahlaki değerleri pekiştirme ve topluma yardım etme yollarından biridir. Sadaka vermek de insanların yardım etme, paylaşma ve yardıma ihtiyacı olanlara destek olma isteklerini ifade etme şeklidir.

İnsanlar genellikle ibadet ve sadaka verme gibi eylemleri, dini öğretilerde öngörülen bir sorumluluk veya görev olarak algılarlar. Bunun yanı sıra, ibadet ve sadaka verme gibi eylemler, kişinin manevi tatmini için de önemli olabilir. Birçok kişi, dini pratiklerin, hayatlarının anlamını ve amaçlarını bulmalarına yardımcı olabileceğine inanır.

Bazı inanç sistemlerinde, cennet ve cehennem gibi kavramlar, insanların bu dünyadaki davranışlarına bağlı olarak öteki dünyada yaşayacakları sonuçları temsil eder. İbadet etmek, doğru ve dürüst bir hayat yaşamak, ahlaki değerlere uygun davranmak gibi eylemler, cennete gitmeyi veya olumlu sonuçlar elde etmeyi amaçlayan inananlar için önemlidir. İbadet, inananların dünyevi hayatlarında daha iyi bir yaşam sürmelerine ve ahirette ödüllendirilmelerine yardımcı olabileceği düşünülen bir yoldur.

Sonuç olarak, kaderin belirli olayları önceden yazdığına inanmakla birlikte, birçok insan ibadet etmeyi ve sadaka vermek gibi eylemleri hayatlarında önemli bulur. Bu eylemler, hem manevi gelişimi teşvik etme amacıyla hem de bu dünyada daha iyi bir yaşam sürme umuduyla gerçekleştirilebilir. Herkesin inançları ve düşünceleri farklı olabilir, bu yüzden insanlar farklı nedenlerle ibadet edebilir ve sadaka verebilir.

%%%%%%%%%%

Allah’ın ihtiyacı yokken bizi niçin test etmekte?

Allah’ın insanları test etmesi veya denemesi, birçok dinin inancına göre, insanların imtihan edilerek karakterlerinin gelişmesine ve ruhsal büyümelerine yardımcı olmak amacıyla gerçekleştiği düşünülür. Bu imtihanlar, insanların seçimlerini ve eylemlerini gözlemlemek, adaletin tecellisini sağlamak, sevgi, sabır, şükran gibi erdemleri geliştirmek, hatalarından ders almak ve manevi olgunluğa ulaşmak için bir fırsat sunar.

Bu imtihanlar, insanların kendilerini ve ilişkilerini sınama, ahlaki değerlerini uygulama, zorluklarla başa çıkma yeteneklerini geliştirme ve erdemlerini güçlendirme fırsatı sunar. İmtihanlar, insanların seçimlerinin sonuçlarına katlanmalarını gerektirir ve bu süreçte karakterin şekillenmesine ve büyümesine yardımcı olur.

Bu inanca göre, Allah’ın ihtiyacı olmasa da insanları test etmesi, onları daha üstün bir ruhsal varlık haline getirmek ve onların potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmak amacıyla gerçekleşir. Aynı zamanda, bu imtihanlar sonucunda insanların seçimlerine göre cennet veya cehennem gibi bir sonuçla karşılaşacakları düşünülür.

Ancak, herkesin inançları farklı olabilir ve bu konuda farklı görüşlere sahip olabilir. Bu açıklama, genel olarak dinlerin öğretilerine dayanır, ancak bu konuda farklı düşünceler ve yorumlar da bulunabilir.

%%%%%%%%%%%

Cennette birini istiyorum o da başka birini ne olacak?

Genel olarak, cennet, sonsuz bir mutluluk, huzur ve Allah’ın lütfunun olduğu bir yer olarak düşünülür. Ancak, cennet hakkındaki ayrıntılar ve nasıl deneyimleneceği konusunda farklı inançlar ve yorumlar bulunmaktadır.

Cennette birini istemek, kişisel tercihlerinizi ifade etmek anlamına gelebilir. Ancak, bir kişinin cennette diğer bir kişiyi istemesi, o kişinin cenneti yaşadığı sürece başka birinin cenneti olmasına engel teşkil etmez. Bu tür dilekler ve tercihler, bireyin kişisel arzuları ve eğilimleriyle ilgilidir.

%%%%%%%%%%%%

Allah kötülüklere neden engel olmaz?

Allah’ın kötülüklere engel olmaması veya neden kötülüklerin var olduğu gibi sorular, teodisi olarak bilinen bir felsefi ve teolojik konuyu gündeme getirir. Teodisi, Allah’ın kusursuzluğuyla ve aynı zamanda dünyada mevcut olan kötülüklerle nasıl bağdaştırılabileceği sorununu ele alır.

Bu konu, farklı inanç sistemleri ve felsefi görüşler arasında farklı yanıtlar ve açıklamalar içerebilir. İşte bazı yaygın görüşlerden bazıları:

İnsanın Özgür İrade: Bazılarına göre, Allah, insanlara özgür irade vermiştir ve kötülüklerin kaynağı olarak insanın seçimleri ve eylemleri vardır. İnsanlar kötülük yapma özgürlüğüne sahiptir ve bu, Allah’ın onlara verdiği bir imtihandır.

Evrensel Denge ve Sınav: Bazılarına göre, kötülüklerin varlığı, bir denge yaratmak veya insanların karakterlerini sınamak için gereklidir. Kötülüklerin varlığı, insanların erdemlerini güçlendirmek ve ahlaki büyümeyi teşvik etmek amacıyla kullanılabilir.

Sınırlı İnsan Anlayışı: İnsanlar, olayların tamamını kavrama veya Allah’ın amacını tam olarak anlama yetisine sahip değildirler. Bir kötülüğün kısa vadeli sonuçları, uzun vadeli bir iyilik için gerekli olabilir ve insanların göremediği bir hikmet veya hedef olabilir.

İnsanın Gelişimi ve Deneyimi: Kötülükler, insanların acılar ve zorluklar yoluyla gelişmelerini sağlayabilir. İnsanlar, zorluklarla karşılaştıkça dayanıklılık, sabır, merhamet gibi erdemleri geliştirebilir ve ruhsal olarak olgunlaşabilirler.

Bu sadece bazı görüşlerin örnekleri olup, farklı inançlar ve felsefi sistemler arasında daha fazla açıklama ve yorum bulunabilir. Ancak, teodisi konusu, temelde karmaşık ve derin bir sorundur ve farklı insanlar ve inançlar arasında farklı yaklaşımlar ve yanıtlar içerir.

%%%%%%%%%%%%

Tarikatlar gerekli midir, neden?

Tarikatlar, genellikle bir dini veya mistik yolun öğretilerini takip eden ve belirli bir lider veya şeyh tarafından rehberlik edilen topluluklardır. Tarikatların gerekli olup olmadığına dair görüşler, insanların inançları, ihtiyaçları ve tercihleri doğrultusunda değişebilir. İşte bazı noktalar, tarikatların neden bazı insanlar için önemli olabileceğini açıklamaya yardımcı olabilir:

Ruhsal Rehberlik ve Eğitim: Tarikatlar, bir şeyh veya liderin rehberliği altında ruhsal eğitim ve gelişim sağlayabilir. Bu tarikatlar, bireylere manevi yönergeler, dualar, meditasyon teknikleri ve diğer ruhani uygulamalar gibi araçlarla yol gösterebilir. İnsanlar, bu rehberlik aracılığıyla daha derin bir anlam ve bağlantı hissi bulabilirler.

Topluluk Desteği: Tarikatlar, birlikte inanç ve uygulamaları paylaşan bir topluluk oluşturabilir. Bu topluluk, inançlarına benzerlik gösteren insanlarla bir araya gelme, destek alma ve paylaşma fırsatı sunabilir. Birlikte ibadet etme, dini kutlamaları paylaşma ve kardeşlik duygusunu güçlendirme gibi etkinlikler, insanların ruhsal yolculuklarında destekleyici bir rol oynayabilir.

Disiplin ve Ruhani İlerleme: Tarikatlar, belirli bir disiplin ve yaşam tarzı etrafında örgütlenirler. Bu disiplin, bireylerin kendilerini geliştirmeleri, ahlaki değerleri güçlendirmeleri ve ruhani hedeflere ulaşmaları için bir çerçeve sağlar. Tarikatların kuralları ve ritüelleri, kişinin disiplin kazanmasına, kendini aşmasına ve ruhsal gelişimini teşvik etmesine yardımcı olabilir.

Ancak, tarikatların gerekli olup olmadığı konusu kişisel tercihlere ve inançlara bağlıdır. Herkesin ruhsal ve dini ihtiyaçları farklı olabilir ve tarikatlar herkes için uygun olmayabilir. Bazı insanlar, daha bireysel bir şekilde inançlarını uygulamayı tercih edebilir veya başka bir dini veya spiritüel yol seçebilirler. Önemli olan, insanların kendi içsel ihtiyaçlarını tanımaları ve onlara uygun bir yol bulmalarıdır.

%%%%%% 

İmanın Zafiyeti ve Kaybolması

İnsanların iman cihetiyle zafiyetinin ve imanını kaybedip, kaybolmasının sebepleri nelerdir?

İnsanların iman cihetiyle zafiyet yaşaması veya imanlarını kaybetmeleri çeşitli faktörlere bağlı olabilir. İşte bazı olası sebepler:

Şüphe ve düşünce süreci: İnsanlar, dinî inançlarını sorgulayabilir ve şüphe duyabilirler. Farklı düşünceler, tartışmalar, bilgi eksikliği veya karşılaştıkları zorluklar imanları üzerinde etkili olabilir. Bu süreçte, doğru cevapları bulamamaları veya tatmin edici açıklamalar bulamamaları durumunda iman zafiyeti yaşayabilirler.

Manevi sıkıntılar: İnsanların yaşadığı zorluklar, kayıplar, acılar veya hayal kırıklıkları imanlarını etkileyebilir. Örneğin, bir kişi sevdiklerini kaybettikten sonra, Tanrı’nın neden böyle bir acıya izin verdiğini sorgulayabilir veya inancının doğruluğunu sorgulayabilir.

Ahlaki zayıflık: İnsanlar, ahlaki değerlere uymaktan uzaklaşabilir ve günah işleyebilirler. Bu durum, vicdanlarının rahatsız olmasına ve iman zafiyeti yaşamalarına neden olabilir.

Bilgi eksikliği veya yanlış anlama: İman, doğru bir şekilde öğrenilmesi ve anlaşılması gereken bir konudur. Yanlış bilgilendirme veya yanlış anlama, insanların imanlarını zayıflatabilir veya kaybetmelerine yol açabilir.

Çevresel etkiler: İnsanlar, çevrelerindeki insanların inançlarından etkilenebilirler. Olumsuz bir çevre veya negatif etkileşimler, bir kişinin imanını zayıflatabilir veya kaybetmesine neden olabilir.

İmtihanlar ve sınavlar: Hayatta karşılaşılan zorluklar, imanın sınandığı durumlar olabilir. Bu sınavlar, bazı insanların imanlarını güçlendirebilirken, diğerleri için zafiyet yaratabilir.

İlgisizlik ve ihmal: İnsanlar, ibadetlerini yapmama, manevi faaliyetlere katılmama veya dinî pratiklerini ihmal etme eğiliminde olabilirler. Bu, imanın zayıflamasına ve zamanla kaybolmasına yol açabilir.

Bu faktörler insanların imanlarını etkileyebilse de, imanın kişisel ve derin bir deneyim olduğunu unutmamak önemlidir. Her insanın imanı kendine özgüdür ve imanı yeniden güçlendirmek için farklı yollar bulabilir. Bu süreçte, doğru bilgiye ulaşmak, manevi gelişimi desteklemek, soruları sormak ve deneyimlerini paylaşmak önemlidir. Ayrıca, insanlar imanlarını yeniden canlandırabilen manevi rehberlik ve destek bulmak için dinî topluluklara veya ilahiyatçılara başvurabilirler.

%%%%%^^

İslam’da Yüz Yıl Değişimi

İslam dünyasında yüz sene önceki insanların inanç ve imanları ile bugünkü arasındaki farklar nelerdir?

İslam dünyasında yüz yıl öncesine kıyasla insanların inanç ve imanları arasında bazı farklar ortaya çıkmıştır. Ancak bu farklar, bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitlilik gösterebilir ve genellemeler yapmak zor olabilir. Aşağıda bazı olası farkları bulabilirsiniz:

Modernleşme ve küreselleşme: Yüz yıl önce İslam dünyasında modernleşme ve küreselleşme eğilimleri daha az yaygındı. Bugün ise İslam dünyasındaki insanlar, küresel iletişim ve teknolojik gelişmelerle daha fazla etkileşim halindedir. Bu da farklı dünya görüşlerinin ve değerlerin yayılmasına ve benimsenmesine yol açmıştır.

Eğitim ve bilgi erişimi: Yüz yıl önce, genel olarak eğitim seviyesi daha düşükken, bugün İslam dünyasında eğitim fırsatları artmıştır. İnsanlar daha fazla bilgiye erişebilmekte ve farklı düşünce akımları hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilmektedir. Bu da farklı yorumlar ve pratiklerin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur.

Toplumsal değişimler: İslam dünyasında toplumsal yapılar ve normlar yüz yıl içinde değişiklik göstermiştir. Kadın hakları, cinsiyet eşitliği, demokrasi gibi konularda farkındalık artmıştır. Bu da toplumdaki inanç ve iman pratiklerinde dönüşümlere neden olmuştur.

İslam yorumları ve yorum çeşitliliği: İslam dünyasında yüz yıl önce daha sınırlı bir yorum çeşitliliği görülürken, bugün farklı İslam yorumları ve mezhepleri daha fazla dikkate alınmaktadır. Bu da insanların inançlarını ve pratiklerini farklı şekillerde yaşamalarına yol açmıştır.

Radikalizm ve aşırılık: Maalesef, yüz yıl içinde bazı bölgelerde radikal İslamcı gruplar ortaya çıkmış ve terör eylemlerine yönelmiştir. Bu gruplar, İslam’ın genel öğretilerinden farklı yorumlar yaparak kendi ideolojilerini yaymaya çalışmaktadır. Ancak bu grupların eylemleri, İslam dünyasındaki genel inanç ve iman pratiklerini yansıtmaz.

Yukarıda belirtilen farklar, genel olarak İslam dünyasında yaşanan değişimlere işaret etmektedir. Ancak her bir bireyin inanç ve imanı kişisel ve toplumsal faktörlerden etkilendiği için, farklılıklar ve benzerlikler bulunabilir.

%%%%%^^

Dünya İnanç Çeşitliliği

Dünya iman ve inanç noktasında nereye doğru gitmektedir?

Dünya, iman ve inanç noktasında çeşitlilik gösteren bir yol izlemektedir ve bu yol, bireylerin, toplumların ve kültürlerin farklı inanç ve değer sistemlerine dayanmaktadır. İnançlar, coğrafi bölgelere, tarihsel dönemlere, sosyal ve kültürel faktörlere, eğitim düzeylerine ve kişisel deneyimlere bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir.

Son yıllarda, dünya genelinde dini ve dinsel olmayan inançlar arasında çeşitlilik ve karmaşıklık artmıştır. Bazı bölgelerde, geleneksel dini inançlar ve uygulamalar hala yaygındır, ancak diğer bölgelerde laiklik, sekülerizm veya agnostisizm gibi daha dünyevi inanç sistemleri yükselmektedir. Ayrıca, dünya çapında büyük bir göç ve küreselleşme hareketi yaşanmaktadır, bu da farklı inanç sistemlerinin karışımını teşvik etmektedir.

Aynı zamanda, teknolojik ilerlemeler ve küresel iletişim araçları, insanların farklı inançlara maruz kalmasını ve bu inançlar hakkında daha fazla bilgi edinmelerini sağlamaktadır. İnternet ve sosyal medya gibi platformlar, insanların fikirleri, inançları ve deneyimleri paylaşmalarına ve etkileşimde bulunmalarına olanak tanımaktadır.

Dolayısıyla, dünya genelindeki iman ve inanç eğilimleri karmaşıktır ve tek bir yöne doğru kesin bir hareket olmadığını söylemek daha doğrudur. Her bireyin ve toplumun inançları, deneyimleri ve tercihleri farklıdır. Bu nedenle, dünyadaki inançlar hakkında genel bir yargıda bulunmak zordur.

%%%%%%

Tehlikeli Yollarda İman Eksikliği

Genellikle hangi yaş ve seviyedeki insanlar iman ve inanç noktasında ilgisiz ve yetersiz kalarak tehlikeli yollara düşmektedirler?

İman ve inanç noktasında ilgisiz ve yetersiz kalmak, herhangi bir yaş veya seviyeyle doğrudan ilişkili değildir. İman ve inanç, bireysel tercihler ve deneyimlerle şekillenen kişisel bir konudur. Ancak, bazı genel eğilimler vardır ve bu eğilimler bazı insanları tehlikeli yollara yönlendirebilir. Bunlar şunları içerebilir:

Gençlik dönemi: Gençlik dönemi, bireylerin kimliklerini keşfettikleri ve bağımsızlık arayışına girdikleri bir dönemdir. Bu dönemde, bazı gençler inançları hakkında düşünmeyi veya sorgulamayı ihmal edebilir ve yanlış yönlendiren etkilere açık hale gelebilirler.

Bilgi eksikliği: İman ve inanç, bilgi ve anlayış gerektiren bir konudur. Bazı insanlar, dini veya manevi konularda yeterli bilgiye sahip olmayabilirler veya araştırma yapmak yerine basmakalıp düşüncelere veya yanlış bilgilere dayanabilirler. Bu durumda, yanlış yönlendirilebilirler ve tehlikeli yollara düşebilirler.

İçsel boşluk ve arayış: İman ve inanç, insanların içsel boşluklarını doldurabilen bir kaynak olabilir. Ancak bazı insanlar bu boşluğu yanlış yöntemlerle doldurmayı seçebilirler. Örneğin, radikal ideolojilere veya zararlı gruplara katılma gibi tehlikeli yollara sapabilirler.

Sosyal etkiler: İman ve inanç, genellikle sosyal bir bağlamda gelişir. İnsanlar, çevrelerindeki kişilerin inançlarından etkilenebilirler. Eğer bir kişi, zararlı veya aşırı düşüncelere sahip bir grup içinde bulunuyorsa, bu grup onu tehlikeli yollara yönlendirebilir.

Sonuç olarak, her yaş ve seviyedeki insanlar iman ve inanç noktasında ilgisiz ve yetersiz kalarak tehlikeli yollara düşebilirler. Önemli olan, bireylerin kendi inançlarını sorgulamaları, bilgi edinmeleri ve dikkatli bir şekilde değerlendirme yapmalarıdır. Ayrıca, sağlıklı bir sosyal çevre ve doğru rehberlik de bu konuda önemlidir.

%%%%%^%

Gençleri İman ve İbadete Yönlendiren Etkenler

Gençleri iman ve ibadetlere sevkeden önemli etken ve sebepler nelerdir?

Gençleri iman ve ibadetlere sevk eden önemli etkenler ve sebepler genellikle kişinin yaşadığı çevre, aile, eğitim, kişisel deneyimler ve içsel motivasyonlar gibi faktörlerden kaynaklanabilir. İşte gençleri iman ve ibadetlere yönlendirebilecek bazı etkenler:

Aile ve Çevre: Gençlerin ailelerinin ve çevrelerinin dini değerlere verdiği önem, onların iman ve ibadetlere yaklaşımını etkileyebilir. Eğer bir genç, inançlı bir ailede büyümüşse ve dini değerlerin önemsendiği bir çevrede yetişmişse, iman ve ibadetlere olan ilgisi daha yüksek olabilir.

Eğitim: Gençlerin aldıkları dinî eğitim ve öğretim de iman ve ibadetlere yönlendirebilir. Dinî bilginin sağlam temellerle aktarılması ve gençlere dinin anlamını ve önemini anlatan eğitim programları, iman ve ibadetlere ilgi duymalarını sağlayabilir.

Kişisel Deneyimler: Bazı gençler, yaşadıkları kişisel deneyimlerle iman ve ibadetlere yönelme eğilimi gösterebilir. Örneğin, zor bir dönemde yaşadıkları sıkıntılar veya bir mucizevi olay, gençlerin derin bir şekilde düşünmelerine ve manevi arayışa girmelerine neden olabilir.

İçsel Motivasyon: Bazı gençler, içsel bir motivasyona sahip olarak iman ve ibadetlere yönelirler. Manevi bir tatmin arayışı, ruhsal doyum, ahlaki değerlere bağlılık veya daha büyük bir amaca hizmet etme isteği gibi faktörler, gençleri iman ve ibadetlere yönlendirebilir.

Rol Modeller: Gençlerin, kendilerini dini açıdan örnek alan ve ibadetlerini düzenli olarak yerine getiren rol modellere sahip olmaları, iman ve ibadetlere ilgi duymalarını teşvik edebilir. Bu rol modeller, aile üyeleri, dini liderler veya toplumda saygın kişiler olabilir.

Dini Bilgi Kaynakları: Gençlerin erişebildikleri dini kaynaklar, kitaplar, seminerler, çevrimiçi içerikler ve diğer bilgilendirme araçları da iman ve ibadetlere yönelmelerini sağlayabilir. Dini öğretileri daha iyi anlamak ve içselleştirmek için sağlam kaynaklara erişmek önemlidir.

Bu faktörler, gençlerin iman ve ibadetlere yönelmelerinde rol oynayabilir. Her genç farklıdır ve farklı etkenlerden etkilenebilir. Önemli olan, gençlere sağlam bir dinî eğitim ve anlayış sunmak, onları desteklemek ve onların manevi yolculuklarını teşvik etmektir.

%%%%%^^

İnanç ve İbadet Faktörleri

Genel olarak insanları ve toplumları iman ve İbadete sevkeden faktörler nelerdir?

İnsanları ve toplumları iman ve ibadete sevkeden faktörler birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir. İşte yaygın olarak gözlemlenen bazı faktörler:

Dini Öğretim: Dini eğitim ve öğretim, insanları inançlarını ve ibadetlerini daha derinlemesine anlamaya teşvik edebilir. Bu eğitim, dini metinlerin okunması, dini liderlerin rehberliği veya resmi dini eğitim kurumları aracılığıyla gerçekleşebilir.

Toplumsal Baskı ve Gelenekler: Toplumsal normlar, bir bireyin inanç ve ibadetlerini yerine getirmesini teşvik edebilir. Özellikle dini bir toplumda yaşayan bireyler, sosyal baskılar veya toplumsal beklentiler nedeniyle inançlarını ve ibadetlerini sürdürebilirler.

Manevi Tatmin: İnsanların manevi ihtiyaçları vardır ve bazıları bu ihtiyaçlarını dini inanç ve ibadetlerle karşılamayı tercih eder. Dini uygulamalar, birçok insanın manevi tatmin bulduğu bir alan sağlayabilir ve bu da onları daha fazla ibadete yönlendirebilir.

İnancın Sorgulanması ve Cevap Arayışı: İnsanlar, yaşamın anlamı, evrenin doğası veya insanın yerine dair derin sorularla karşılaştıklarında inanç sistemlerine yönelirler. Bu tür sorular, birçok insanı inanç ve ibadetle ilgili konuları düşünmeye ve araştırmaya yönlendirebilir.

Kriz ve Zorluklar: İnsanlar yaşamlarında karşılaştıkları krizler, zorluklar ve acılar sırasında dini inanç ve ibadetlere sığınabilirler. Bu tür deneyimler, insanların zayıf ve kırılgan olduklarını ve bir üst güce olan ihtiyaçlarını daha derinden hissetmelerini sağlayabilir.

Toplumsal Dayanışma ve Bağlılık: Bir dini topluluğa ait olma hissi ve o toplulukla paylaşılan inançlar, insanları daha fazla ibadete teşvik edebilir. Toplum içinde dini uygulamaları birlikte gerçekleştirmek, insanlara birbirleriyle bağ kurma fırsatı sunar.

Tabii ki, bu faktörler kişiden kişiye değişebilir ve herkesin inanç ve ibadetlerini etkileyen farklı nedenleri olabilir. İnanç ve ibadet, karmaşık bir konudur ve bireyler arasında büyük çeşitlilik gösterir.

%%%%^^^^

Sebepler ve faktörler.

Gayri Müslimleri Müslüman olmaya sevkeden sebepler ve faktörler nelerdir?

Gayri Müslim bireylerin Müslüman olmaya yönlendiren sebepler ve faktörler çeşitlilik gösterebilir ve her birey için farklı olabilir. Ancak genel olarak aşağıdaki nedenler bu kararı etkileyebilir:

İslam’ın öğretileri: İslam’ın öğretileri, gayri Müslim bireyler arasında ilgi ve merak uyandırabilir. İslam’ın barış, adalet, hoşgörü, insanlık, kardeşlik gibi evrensel değerleri teşvik etmesi ve ahlaki prensipleri içermesi, bazı insanları Müslüman olmaya yönlendirebilir.

Araştırma ve bilgi: Gayri Müslim bireyler, İslam’ı daha derinlemesine araştırma yaparak veya Müslümanlarla olan etkileşimleri sonucunda İslam hakkında daha fazla bilgi edinebilirler. İslam’ın inançları, ibadetleri, tarihi ve kültürü hakkında daha fazla bilgi sahibi oldukça, bazıları İslam’a yönelme eğilimi gösterebilir.

Dini deneyimler: Bazı gayri Müslim bireyler, İslam’ı deneyimlemek için camilere, topluluklara veya İslam etkinliklerine katılabilirler. Bu deneyimler, İslam’ın ruhsal boyutunu yaşamalarını sağlayabilir ve bazılarının Müslüman olmayı tercih etmelerine yol açabilir.

Evlilik veya aile bağları: Bir Müslümanla evlenmek veya Müslüman bir aileye sahip olmak, bazı gayri Müslim bireylerin İslam’a dönüşümüne sebep olabilir. Aile baskısı veya evlilik sürecinde İslami değerlerin önemini anlama, bazılarını İslam’ı kabul etmeye yönlendirebilir.

Manevi tatmin ve ruhsal arayış: Bazı insanlar, İslam’ı benimseyerek manevi tatmini ve ruhsal arayışlarını tatmin etmeyi umabilirler. İslam’ın sunacağı huzur, anlam, amaca yönelik yaşam ve bağlılık, bazıları için Müslüman olmayı cazip kılar.

Toplumsal veya siyasi faktörler: Bazı durumlarda, sosyal veya siyasi faktörler, kişinin İslam’ı benimsemesine etki edebilir. Örneğin, bir toplumda Müslüman olmanın ayrıcalıklar veya avantajlar getirdiği durumlarda, bazı insanlar Müslüman olmayı tercih edebilir.

Bu faktörler her birey için farklı şekillerde etki edebilir ve her dönüşüm süreci kişisel ve benzersiz olabilir. İslam’a geçiş kararı tamamen bireysel bir tercihtir ve insanların bu konuda kendi araştırmalarını yapması ve kalplerindeki inanca göre karar vermeleri önemlidir.

%%%%%%%%%% 

Batinî Düşünce Gelişimi.

Batini düşünce nasıl ve ne şekilde gerçekleşir ve gelişir?

Batinî düşünce, genellikle gizli bilgi veya öğretilere dayanan, mistik veya ezoterik felsefeleri ve inanç sistemlerini ifade eder. Bu düşünce biçimi, özellikle dinler ve ezoterik geleneklerle ilişkilendirilir. Batinî düşünce, farklı kültürlerde ve dini gruplarda farklı şekillerde gelişebilir. İşte bazı genel özellikleri:

Gizlilik ve İnisiyasyon: Batinî düşünce genellikle sınırlı bir grup insan arasında aktarılır ve yayılır. Bu gruplar, inisiyasyon veya özel bir ritüel aracılığıyla seçilir ve gizli öğretileri öğrenmeye hak kazanır. Bilgiler, belirli bir düzeye veya dereceye ulaşanlarla paylaşılır.

Sembolizm ve Metafor: Batinî düşünce, semboller ve metaforlarla doludur. Bu semboller ve metaforlar, daha derin anlamlar ve anlayışlar ifade etmek için kullanılır. Bu, sıradan insanların anlaması zor olabilir ve inisiye olmayanlar için anlaşılmaz bir şekilde görünebilir.

İçsel Yolculuk: Batinî düşünce, kişisel dönüşüm ve içsel keşif üzerinde odaklanır. Bu, bireyin kendini tanıması, ruhsal büyüme ve aydınlanma için çaba sarf etmesini gerektirebilir. Meditasyon, kontemplasyon ve diğer ruhsal uygulamalar bu yolculukta önemli bir rol oynayabilir.

Gizli Bilgiler ve Ezoterik Öğretiler: Batinî düşüncede, genellikle sadece seçilmiş kişilere verilen gizli bilgilere ve ezoterik öğretilere vurgu yapılır. Bu bilgiler, evrenin doğası, tanrısal gerçeklikler, insanın kökeni ve amacı gibi konuları içerebilir. Bu bilgilere erişim, inisiyasyon süreci ve öğretmen-öğrenci ilişkisiyle sağlanabilir.

İnanç Sistemleri ve Ritüeller: Batinî düşünce, çeşitli inanç sistemlerini içerebilir. Bu sistemler, dinlerin içinde ortaya çıkabilir veya tamamen ayrı bir öğreti olarak mevcut olabilir. Batinî gruplar, kendilerine özgü ritüeller ve ayinler gerçekleştirebilir. Bu ritüeller, manevi deneyimlerin ve içsel dönüşümün teşvik edilmesine yardımcı olabilir.

Batinî düşüncenin gelişimi, zamanla farklı dini ve kültürel etkilerin birleşimiyle ortaya çıkar. İnsanların deneyimleri, öğretmenlerin katkıları ve toplumsal değişimler, batinî düşüncenin evrimini etkileyebilir. Ayrıca, batinî düşünce, bireyler arasında iletişim ve paylaşım yoluyla da yayılabilir ve değişebilir. Bu nedenle, batinî düşüncenin gelişimi, zamanla değişen ve evrim geçiren bir süreç olarak kabul edilebilir.

%%%%%^^

Velayet ve Batıni İlişkisi

Velayetle batini düşünce arasında ne gibi ilgi ve alaka vardır?

Velayet ve batıni düşünce, İslam felsefesi ve mistisizm bağlamında önemli kavramlardır. İkisi arasında birkaç ilgi ve bağlantı noktası bulunmaktadır.

İçsel Yolculuk: Hem velayet hem de batıni düşünce, bireyin içsel bir yolculuğa çıkmasını ve Allah’a yakınlaşmayı hedefler. Velayet, İslam’da Allah’ın seçtiği velilerin rehberliği altında Allah’a yönelmeyi ve ruhani bir gelişim süreci yaşamayı içerirken, batıni düşünce de bireyin Allah’ın gerçek özünü ve evrensel gerçekleri keşfetme çabasını temsil eder.

Sembolizm: Hem velayet hem de batıni düşünce, sembolizmi kullanarak derin manaları ifade etmeye çalışır. Batıni düşünce, dini metinlerdeki sembolik anlamlara odaklanırken, velayet de Allah’ın velileri aracılığıyla sembolik anlamların aktarılmasında önemli bir rol oynar.

İçsel Bilgi: Hem velayet hem de batıni düşünce, dışsal bir otoritenin ötesinde içsel bilgi ve anlayış arayışını vurgular. Batıni düşünce, insanın içsel bilgisine ve doğuştan gelen potansiyeline vurgu yaparken, velayet de Allah’ın velileri aracılığıyla özel bir içsel bilgi ve anlayışa erişimi mümkün kılar.

Gnostisizm: Batıni düşünce, bazı benzerlikleriyle Gnostisizm ile ilişkilendirilebilir. Gnostisizm, gizli bilgi ve içsel aydınlanma arayışını vurgular. Batıni düşünce de gizli bilgilerin ve içsel aydınlanmanın peşinden gitmeyi hedefler. Velayet ise Gnostisizm ile daha az ilişkilidir, ancak bazı benzer kavramlar içerebilir.

Sonuç olarak, velayet ve batıni düşünce, içsel gelişim, sembolizm, içsel bilgi arayışı ve bazen Gnostisizm gibi ortak noktaları olan İslam felsefesi ve mistisizmin önemli kavramlarıdır. Her ikisi de bireyin Allah’a yakınlaşmasını ve içsel bir keşif yolculuğuna çıkmasını teşvik eder. Ancak her biri kendi özel vurguları ve farklı perspektifleriyle ayrı kavramlar olarak da değerlendirilebilir.

%%%%%%%%

Evliya Olmanın Yolları

Nasıl evliya olunur?

Evliya olmak, dini bir ifadeyle “evliyalık” olarak adlandırılan bir durumu ifade eder. Bu, İslam inancında, bir kişinin Allah’a yakınlığını, takvasını ve dini erdemleriyle tanınan bir seviyeye yükselmesini ifade eder. Evliyalık, bir kişinin özel çabalarıyla elde edilebilecek bir şey değildir; ancak bir Müslüman, Allah’ın rızasını kazanmak ve evliyaların örneğini takip etmek için belirli adımlar atabilir.

İşte evliya olmak için takip edilebilecek bazı genel adımlar:

İmanınızı güçlendirin: Evliyalar, sağlam bir iman temelinde yükselirler. İmanınızı güçlendirmek için Kuran’ı Kerim’i okuyun, hadisleri öğrenin ve İslam bilgisini artırın. İmanınızı sorgulamak yerine onu güçlendirin.

Salih amellerde bulunun: İyi davranışlar ve salih ameller, evliyalığa giden yolda önemli bir rol oynar. Namaz kılın, oruç tutun, zekat verin, hacca gidin ve sadaka vermeyi ihmal etmeyin. Aynı zamanda Allah’ın emirlerine uygun yaşamaya ve yasaklardan kaçınmaya gayret edin.

Allah’a samimiyetle dua edin: Allah’a yönelik samimi dualar, evliyalığa ulaşmada etkili olabilir. Allah’a yakın olmak için dua etmek ve O’na yakarışlarda bulunmak önemlidir. Dualarınızda içtenlikle dua edin ve Allah’tan hidayet ve yardım isteyin.

Tasavvuf yolunu öğrenin: Tasavvuf, İslam’ın içsel boyutunu keşfeden bir yol ve disiplindir. Tasavvuf yolunu öğrenmek, evliyalığa ulaşmak için faydalı olabilir. Tasavvufî edebiyatı okuyun, tarikatlara katılın ve tasavvufi prensipleri öğrenmek için bir rehberden yardım alın.

Hz. Muhammed’i örnek alın: Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), en büyük evliyalardan biridir. Onun hayatını ve sünnetini örnek almak, evliyalığa giden yolda rehberlik edebilir. O’nun ahlaki değerlerini benimseyin, O’nun öğretilerine sadık kalın ve O’nun örnek yaşamını takip etmeye çalışın.

Unutmayın, evliyalık uzun bir süreçtir ve herkesin aynı seviyeye ulaşması mümkün olmayabilir. Önemli olan, Allah’a yakınlaşmak için samimi bir çaba göstermek ve takva sahibi olmaktır.

%%%%%%%%%%%%% 

Allah’a İman Problemleri

İnsanların Allah’a iman etmeme konusundaki problemleri ve dayanak ve de bahaneleri nelerdir?

İnsanların Allah’a iman etmeme konusundaki problemleri ve dayanakları çeşitli olabilir. İşte bazı yaygın problemler ve bahaneler:

İnançsızlık: Bazı insanlar, Yaratıcı’nın varlığına veya dini inançlara yönelik tamamen inançsız olabilirler. Bu durumda, genellikle bilimsel açıklamalara dayanarak evrenin ve yaşamın kökenini açıklamaya çalışırlar. Yaratıcı’nın varlığının kanıtlanamayacağına inanarak, inançlarını reddederler.

Kötü deneyimler: Bazı insanlar, hayatlarında karşılaştıkları acı, zorluklar veya haksızlıklar nedeniyle Yaratıcı’ya olan inançlarını sorgulayabilirler. Örneğin, bir sevilen birinin ölümü, bir hastalık veya bir doğal afet gibi travmatik olaylar yaşamış olabilirler.

Dinin yanlışlıkla temsil edilmesi: İnsanların dini temsil eden kişilerin veya kurumların kötü davranışlarına veya yanlış uygulamalarına tanık olmaları, Yaratıcı’ya olan inançlarını zayıflatabilir veya yok edebilir. Bu tür örnekler, dini liderlerin yolsuzlukları, çatışmalar veya ahlaki açıdan tartışmalı durumları içerebilir.

Mantıksal çelişkiler: Bazı insanlar, dini inançların mantıksal olarak tutarlı olmadığına veya bilimsel gerçeklerle çeliştiğine inanabilirler. Örneğin, Yaratıcı’nın hem her şeyi bilmesi hem de insanların özgür iradeye sahip olması konusundaki paradoks gibi argümanları kullanabilirler.

Dinin geçerliğine dair kanıtların eksikliği: Bazı insanlar, Yaratıcı’nın varlığına dair açık kanıtların veya bilimsel kanıtların eksikliğini ileri sürebilirler. Onlar için, tanrısal varlığa dair yeterli kanıt veya deneyim olmadığı için inanç bir soru işareti olabilir.

Bu, inançsızlık ve Yaratıcı’ya iman etmeme konusundaki bazı yaygın problemler ve bahanelerdir. Ancak her bireyin kendi düşünceleri, deneyimleri ve inanç sistemleri olduğunu unutmamak önemlidir. İnanç veya inançsızlık konularında farklı bakış açıları ve deneyimler bulunabilir.

%%%%%%%%

İnsanların Allah’a iman etmeme konusundaki problemleri ve bahaneleri çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bunlar arasında:

1. İnanç eksikliği veya yokluğu: Bazı insanlar, çeşitli nedenlerle din konusunda eksik veya hiçbir inanca sahip olmayabilirler. Buna genellikle aile veya çevresel etkiler, bilgi eksikliği veya manevi arayışta olmamaları gibi faktörler etki eder.

2. Bilimsel veya akılcı sorgulamalar: Bazı insanlar, bilimsel veya mantıksal argümanlarla Allah’ın varlığına inanmada zorluklar yaşayabilirler. Evrim teorisi, kozmoloji, doğa olayları gibi fenomenler, bazıları için Allah’ın var olup olmadığı konusunda şüphe uyandırabilir.

3. Kötü deneyimler: İnsanlar, yaşadıkları acı veya zor deneyimler sonucunda Allah’a olan inançlarını sorgulayabilirler. Örneğin, sevdiklerini kaybetme, hastalık veya doğal afetler gibi olaylar, bazı insanlarda inanç sorunlarına yol açabilir.

4. Dini anlayış veya temsil sorunları: Dini liderlerin veya dini toplulukların bazı insanlarda inanç sorunlarına yol açacak şekilde davranması veya yanlış temsil etmesi, onların inanç konusunda şüpheye düşmelerine neden olabilir.

5. Ahlaki veya etik kaygılar: Bazı insanlar, dini dogmaların veya prensiplerin ahlaki veya etik açıdan kabul edilemez olduğunu düşünebilirler. Bazı insanlar, örneğin evrensel insan haklarına uymaması veya bazı davranışları sınırlaması nedeniyle dini inançlardan uzaklaşabilirler.

6. İstek, dünyevi arzular ve zevkler: Bazı insanlar, dünyevi arzularına veya zevklere odaklanarak, Allah’a iman etmek yerine dünya zevklerini tercih edebilirler. Maddi hırslar, dünya nimetlerine odaklanma veya anlık haz veren şeylerin cazibesi, bu insanların iman etmemelerine neden olabilir.

Bu problemler ve bahaneler, insanların Allah’a iman etmemelerinin ardındaki bazı faktörleri açıklayabilir, ancak her bireyin psikolojik, sosyal ve kültürel farklılıkları göz önünde bulundurulmalıdır.

Loading

No ResponsesTemmuz 30th, 2023

Bilimsel tefsir

Bilimsel tefsir

Bilimsel tefsir, İslam’ın kutsal kitabı olan Kur’an’ı anlama ve yorumlama sürecine bilimsel yöntemleri dahil eden bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, geleneksel tefsir yöntemlerinden farklı olarak, Kur’an’ın anlaşılmasında ilahiyat, dilbilim, tarih, arkeoloji, sosyoloji, antropoloji ve diğer ilgili alanlardaki bilimsel araştırmaları kullanır.

Bilimsel tefsir, geleneksel tefsirin temel prensiplerini benimserken aynı zamanda modern akademik yöntemleri kullanarak Kur’an’ın metnini daha ayrıntılı bir şekilde analiz etmeyi amaçlar. Bu yaklaşım, Kur’an’ın içeriğini, dili, tarihsel bağlamını ve kültürel etkileşimlerini daha iyi anlamak için bilimsel verilere dayalı bir çerçeve sunar.

Bilimsel tefsir, Kur’an’ın metnini anlamada dilbilim araştırmalarını kullanır. Metnin kavramsal, gramatikal ve retorik özelliklerini inceleyerek doğru bir anlam çıkarır. Ayrıca tarihsel ve arkeolojik verileri kullanarak Kur’an’ın ayetlerinin tarihî bağlamını anlamaya çalışır.

Bu yaklaşım aynı zamanda Kur’an’ın mesajını toplumsal, kültürel ve siyasi bağlamlar içinde değerlendirmeye yönelik sosyolojik ve antropolojik araştırmaları da içerir. Bu şekilde, Kur’an’ın mesajının zamana ve mekâna göre nasıl değişebileceği veya nasıl yorumlanabileceği konusunda daha geniş bir perspektif sunar.

Bilimsel tefsir, Kur’an’ın mesajının evrensel ve zaman üstü yönlerini vurgularken, aynı zamanda tarihsel ve kültürel bağlamların da önemli olduğunu kabul eder. Bu yaklaşım, geleneksel tefsirin sadece dini otoritelerin yorumlarına dayanan sınırlamalarını aşarak, Kur’an’ı çağdaş dünyaya uygulamada daha esnek bir yaklaşım sunar.

Ancak, bilimsel tefsir değişik yorumlara açık olabilir ve farklı araştırmacılar arasında farklı sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, bilimsel tefsir, sadece tek bir doğru yorumun olduğunu iddia etmek yerine, çeşitli yorumların ve perspektiflerin mevcut olduğunu kabul eder.

Sonuç olarak, bilimsel tefsir, Kur’an’ın anlaşılması için bilimsel yöntemleri kullanarak daha kapsamlı bir yaklaşım sunar. Bu yaklaşım, çağdaş araştırmaların ışığında Kur’an’ın metnini ve mesajını daha iyi anlamayı hedeflerken, aynı zamanda İslam’ın temel ilkelerini korur ve değerlendirir.

Loading

No ResponsesTemmuz 30th, 2023

Arıların dünyası

Arıların dünyası

Arılar, doğal dünyanın önemli bir parçasıdır ve çevremize birçok fayda sağlarlar. “Arıların Dünyası” dediğimizde, arıların yaşam tarzı, ekosistemdeki rolleri, topluluk yapıları ve insanlarla olan ilişkileri gibi konuları içeren bir kavramı ifade etmiş oluyoruz.

Arılar, dünyanın pek çok bölgesinde bulunan böceklerdir. Çoğunlukla polen ve nektar toplayarak beslenirler ve bu süreçte bitkilerin çiçeklerinin tozlaşmasına yardımcı olurlar. Tozlaşma, bitkilerin üreme süreci için kritik bir adımdır ve meyve ve tohum üretimi için hayati önem taşır. Bu nedenle, arılar ekosistemlerin ve tarımın önemli bir parçasıdır.

Arıların yaşam tarzı genellikle bir arı kolonisinde sosyal organizasyon içinde gerçekleşir. Bir arı kolonisi, ana arı, işçi arılar ve erkek arılardan oluşur. Ana arı, koloninin üreme görevini yerine getiren ve yumurtlayan tek dişi arıdır. İşçi arılar, koloninin diğer işlerini üstlenen dişi arılardır. Erkek arılar ise döllenme görevini yerine getiren diğer arılardır.

Arılar, bal yapma yetenekleriyle de tanınırlar. İşçi arılar, çiçeklerden topladıkları nektarı arı kovanına getirir ve bu nektarı kovan içinde saklayarak suyunu buharlaştırarak bal üretirler. Bal, arılar için önemli bir besin kaynağıdır ve insanlar için de lezzetli bir besindir. İnsanlar, binlerce yıldır arıcılık yaparak arılardan bal elde etmiş ve arıları doğal tozlaştırıcılar olarak tarımda kullanmışlardır.

Maalesef, son yıllarda arı popülasyonları dünya genelinde azalmaktadır. Bu azalma, tarım ilaçlarının, habitat kaybının ve çeşitli hastalıkların arıları etkilemesiyle ilişkilidir. Arıların dünya çapındaki bu azalması, bitki üretimi ve ekosistemler üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir.

Bu nedenle, arıların korunması ve popülasyonlarının artırılması için önemli adımlar atılmalıdır. Tarımsal uygulamalarda daha az zararlı kimyasal kullanılması, doğal yaşam alanlarının korunması ve arılar için beslenme kaynaklarının artırılması gibi çeşitli önlemler, arıların dünyasını daha iyi bir yer haline getirebilir. Bu çaba, hem doğal ekosistemlerin hem de insanlar için önemli olan arıların varlığını ve sağladığı faydaları korumaya yardımcı olacaktır.

Balın özellikleri nelerdir?

Bal, arıların çiçeklerden topladıkları nektarı, bitkisel salgıları veya diğer böceklerden aldıkları salgıları arı kovanında işleyerek ürettikleri doğal tatlı bir besindir. Bal, pek çok özelliği ve faydasıyla bilinir. İşte balın önemli özellikleri:

Doğal Tatlılık: Bal, doğal bir şeker kaynağıdır ve tatlı bir lezzete sahiptir. Bu nedenle, tatlı gıda ihtiyacını karşılamak için kullanılabilir.

Besleyici: Bal, su, şeker (fruktoz ve glikoz), vitaminler, mineraller ve antioksidanlar gibi besin maddelerini içerir. Bu nedenle, enerji sağlamak ve vücut için besin ihtiyacını karşılamak için kullanılabilir.

Antibakteriyel ve Antifungal Özellikler: Bal, içerdiği hidrojen peroksit ve düşük pH seviyesi nedeniyle bakteri ve mantarlarla mücadelede etkili olabilir. Bu özelliği, yaraların temizlenmesi ve iyileştirilmesinde kullanılmasını sağlar.

Doğal Koruyucu: Bal, suyun buharlaşmasını engelleyerek mikroorganizmaların gelişmesini zorlaştıran düşük su içeriğine sahiptir. Bu özelliği sayesinde, bal doğal bir koruyucu olarak uzun süre dayanabilir.

Antioksidanlar: Bal, antioksidan özelliklere sahip çeşitli bileşikler içerir. Antioksidanlar, serbest radikallerin zararlı etkilerini nötralize ederek hücreleri koruyabilir ve sağlığın desteklenmesine yardımcı olabilir.

Rahatlatıcı ve Boğazı Yatıştırıcı: Balın yapısı, boğazı yatıştırıcı ve öksürüğü hafifletici etkilere sahip olmasını sağlar. Bu nedenle, soğuk algınlığı veya öksürük gibi rahatsızlıklarda sıcak suyla karıştırılarak tüketilebilir.

Sindirime Yardımcı: Bal, sindirim enzimlerini destekleyebilir ve mide rahatsızlıklarının hafifletilmesine yardımcı olabilir.

Doğal Nemlendirici: Bal, içerdiği doğal şeker ve nemlendirici özellikleri sayesinde cilt bakımında kullanılabilir. Maskeler ve banyo ürünleri gibi kozmetik ürünlerde yer alır.

Balın özellikleri, coğrafi bölgeye, bitki çeşitliliğine ve arıların topladığı nektarın türüne bağlı olarak değişebilir. Taze, doğal bal, pastörize edilmemiş ve işlenmemiş olduğunda bu özelliklerini en iyi şekilde koruyabilir. Ancak, balı alırken kaliteli ve güvenilir kaynaklardan temin etmek önemlidir. Alerjik reaksiyonları önlemek için balı tüketmeye başlamadan önce doktorunuza danışmanız da önerilir.

Kuran-ı Kerim’de arı hakkında

Kur’an-ı Kerim’de, arılar ve onların faaliyetleriyle ilgili birçok ayet bulunmaktadır. Arılar, Kur’an’da örnekler ve ibret alınması gereken yaratılışları, toplumsal organizasyonları ve nimetleriyle anılan önemli bir konudur. İşte Kur’an-ı Kerim’de arılarla ilgili bazı ayetler:

Nahl (16:68-69):
“Rabbin, arıya vahyediyor: ‘Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yapısı altındaki kovuklardan kendine evler edin. Sonra her türlü meyveden ye, Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü!’ İnsanların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet çıkar ki, içenler için şifa vardır. İşte düşünen bir toplum için gerçekten bunda bir ibret vardır.”
Bu ayette, Allah’ın arılara yönlendirdiği bir vahiyden bahsedilir. Arılara, doğal ortamlarından olan dağlar, ağaçlar ve insanların yapıları altındaki kovuklardan evler yapmaları emredilir. Ayrıca, arıların topladığı nektardan elde edilen balın insanlar için şifa olduğu vurgulanır.

Nahl (16:68-69):
“Rabbin, arıya şu buyruğu verdi: ‘Dağlarda, ağaçlarda ve (insanların yaptığı) sandıklarda kendine evler edin.'”
Bu ayette de arıların doğal yaşam alanlarına vurgu yapılır ve onların çevrelerini kullanarak evler inşa ettikleri ifade edilir.

Nahl (16:70):
“Sonra meyvelerden ye, Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü. Karınlarından (balların) farklı renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.”
Bu ayette de arıların bal üretimi ve balın insanlar için şifa olma özelliğine vurgu yapılmaktadır.

Kur’an-ı Kerim, arıları yaratılışın bir mucizesi ve Allah’ın nimetlerinden biri olarak sunar. Ayrıca arılar, toplumsal organizasyonları ve iş birliğiyle insanlara ibret veren bir örnek olarak da anılır. Bu ayetler aracılığıyla, arılar ve yaptıkları faaliyetler, Allah’ın yarattığı düzenin bir parçası olarak vurgulanır ve insanlara düşünmeye, şükretmeye ve doğadaki iş birliğine dikkat etmeye çağrıda bulunulur.

Loading

No ResponsesTemmuz 30th, 2023

Allah Kuran-ı Kerim’de nelere yemin etmiştir?

Allah Kuran-ı Kerim’de nelere yemin etmiştir?


Kuran-ı Kerim’de Allah, pek çok şey üzerine yemin etmiştir. Aşağıda bazı örnekleri bulabilirsiniz:

1. Allah, birçok surede “Andolsun” ile başlayarak yemin etmektedir. Örneğin:
– Bakara Suresi 96: “Andolsun, Beytullah’ı ziyaret edeceklerine dair insanların üzerine Allah’a verilen sözden dosdoğru duranlar için, oranın ibadet için kurulan yerlerinden biridir.”
– Âl-i İmran Suresi 3: “Allah, sizlere apaçık âyetler indirdi. İçlerinde bulunanlar, sinelerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarıp durmasınlar ve bilgilerini başka bir gaye uğruna kullanmasınlar. İşte Allah’a karşı gelmek yoktur. Fakat onlar, Allah’ın kendilerine indirdiklerine iman etmezlerse, Allah bunların yaptıklarını yaptıkları sürece azaplandırır. Allah, azabı şiddetlidir ve intikam sahibidir.”

2. Allah, bazı konulara yemin ederek önemini vurgulamaktadır. Örneğin:
– Kalem Suresi 68: “Ve Rabbin, kendisine yapılan iftiraları sıkıca kavramıştır. Şüphesiz O, kuvvet sahibidir, pek merhametlidir.”
– Tin Suresi 1-5: “1. Andolsun, incir ve zeytin’e ve Sina dağına ve bu güvenli kente ki Biz o güvenli kente indiriyoruz. Biz, insanı en güzel bir biçimde yaratmışız, sonra onu en aşağı bir biçime koyduk; öldüğünde O’nu en güzel biçimde cennete geri çıkartacağız.”

3. Allah, bazı varlıklar üzerine yemin ederek insanlara dikkat çekmektedir. Örneğin:
– Kamer Suresi 1-5: “1. Sağlamlaştırılan Ay’a andolsun (4) ve buna şahit olan ve şahitlikle haber veren geceye ki (5) O’nun halinden haberdar değil misin?”
– Gecenin Nurları Suresi 1-3: “1. Batıya yemin olsun. 2. Doğuya yemin olsun. 3. Batı’ya da bu doğuya da dönün. (4) Allah hakkında bir yemin (5) Çünkü Allah’ın uyguladığı âyete bak!”

Bu örnekler, Kuran-ı Kerim’de Allah’ın hangi konular üzerine yemin ettiğini göstermektedir. Ancak Kuran-ı Kerim’de daha birçok yerde Allah’ın yemin ettiği konular bulunmaktadır.

@@@@@@

Allah Kuran-ı Kerim’de çeşitli şeylere yemin etmiştir. Bunlar arasında bazı örnekler şunlardır:

Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde Allah, yeminlerinde kendi ismini ve sıfatlarını kullanır. Örneğin “Andolsun, şüphesiz ki biz sizi oluşturan bir kudret sahibiyiz” (Kamer Suresi, 49) veya “Yemin olsun ki göklerde burçlar konulmuştur” (Hicr Suresi, 16) şeklinde yeminlerde bulunmuştur.

Allah, bazı meleklerini veya meleklerin özelliklerini kullanarak yemin eder. Örneğin “Kendine yemin ediyorum ki meleklerin önünde secde et” (İsra Suresi, 50) veya “Ona on iki melek eşlik eder” (Ra’d Suresi, 13) şeklinde yeminlerde bulunmuştur.

Allah, doğa olayları veya yaratılışın bazı detayları üzerine yemin eder. Örneğin “Güneşe ve onun aydınlığına andolsun” (Şems Suresi, 1) veya “Güneş ve ay bir hesap üzerine yürümektedir” (Yasin Suresi, 38) şeklinde yeminlerde bulunmuştur.

Allah, peygamberlerin hayatları veya kıssaları üzerinde yemin eder. Örneğin “Elif, Lam, Ra. Bu bir kitaptır. Onda kuşkusuz hiçbir şüphe yoktur. Allah’a muttakiler için yol gösteren bir kitaptır” (Bakara Suresi, 1-2) veya “Elif, Lam, Meem. Bu, sizin ve sizden öncekilere indirilmiş bir kitaptır” (Al-i İmran Suresi, 1-2) şeklinde yeminlerde bulunmuştur.

Bu sadece birkaç örnek olup, Allah Kuran-ı Kerim’de yeminlerini farklı şekillerde ifade etmiştir.

%%%%%%%

Allah Kuran-ı Kerim’de nelere yemin etmiştir?

Kur’an-ı Kerim’de, Allah birçok şey üzerine yemin etmiştir. İşte bazı örnekler:

Yer ve gökyüzü üzerine yemin: Kur’an’ın birçok yerinde Allah, yaratılışının ve kudretinin bir işareti olarak yer ve gökyüzünü göstererek yemin etmiştir. Örneğin, Bakara Suresi 164. ayette Allah şöyle der: “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara fayda sağlayan şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip canlandırdığı su ile yeri ölümünden sonra diriltmesinde aklını kullanan bir toplum için gerçekten ibretler vardır.”

Peygamberler üzerine yemin: Kur’an, peygamberlere ve onların risaletlerine önemli bir vurgu yapar. Peygamberlere ve mesajlarına yemin ederek onların gönderildiği gerçeğini vurgular. Örneğin, Şuara Suresi 224. ayette Allah şöyle der: “Andolsun ki bu (Kur’an) bir peygamber tarafından getirilmiştir.”

Kıyamet günü üzerine yemin: Kur’an, kıyamet gününün gerçekleşeceği ve hesap gününün geldiği konusunda yemin eder. Örneğin, Kıyamet Suresi 1-2. ayetlerde Allah şöyle der: “Dikkat et! Saat (Kıyamet) yaklaştı ve Ay yarıldı.”

Melekler üzerine yemin: Kur’an’da meleklerin varlığına ve Allah’ın onları kullanma yetkisine dair yeminler bulunur. Örneğin, Naziat Suresi 5-6. ayetlerde Allah şöyle der: “Onlar atıldığı zaman, yer sarsıldığı zaman, dağlar savrulduğu zaman, melekler sırayla dizildiği zaman.”

Bu, yeminlerin sadece birkaç örneğidir. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın birçok farklı şey üzerine yemin ettiği ifadeler bulunmaktadır.

%%%%%%%%

Allah Kuran-ı Kerim’de neden incir ve zeytin’e yemin etmiştir?

Allah Kuran-ı Kerim’de birçok ayette farklı şeylere yemin etmektedir. İncir ve zeytin gibi meyveler, Kuran-ı Kerim’de bahsedilen bazı besinler arasında yer almaktadır. Bu yemin, büyük bir değer ve öneme sahip olduklarını vurgulamak amacıyla yapılmaktadır.

İncir, Kuran-ı Kerim’de birçok kez bahsedilen ve birçok meyve arasında özel bir yere sahip olan bir meyvedir. İncir, sağlıklı beslenme ve vücudun ihtiyaç duyduğu besin öğelerini karşılamada önemli bir rol oynar. Aynı şekilde zeytin de Kuran-ı Kerim’de adı geçen ve çok değerli bir gıda olarak bilinen bir besindir.

Bu yemine, bu meyvelerin besleyici özellikleri, sağlık faydaları ve insanın tüketmesi gereken iyi gıdalar olduğunun altı çizilmek istendiği düşünülebilir. Aynı zamanda bu yemine, belli bir şeyin gerçek olduğuna dikkat çekmek ve güvenilirliğini vurgulamak amacıyla başvurulmuş olabilir. Ancak kesin bir yorum yapmak için Kuran-ı Kerim’in ilgili ayetlerinin bağlamının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

%%%%%%%%

Allah, Kuran-ı Kerim’de incir ve zeytin gibi meyvelere yemin etmiştir çünkü bu iki meyve, Arap yarımadasının doğal bitki örtüsünün önemli bir parçasıdır. O dönemde Mekke ve çevresinde yaşayan insanlar genellikle bu meyvelerden beslenmektedir. Bu yemine dayanarak Allah, her iki meyvenin insanlara sağlık, bereket ve rızık kaynağı olduğunu vurgulamaktadır.

Ayrıca incir ve zeytin, sembolik bir anlam da taşımaktadır. Kuran-ı Kerim’de bu meyveler, cennete benzetilerek insanlara güzellik, nimet ve mutluluk vaat eden semboller olarak kullanılmıştır. Bu meyvelerin gerçek anlamı, insanlarla Allah arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkiden doğan nimetlerin değerini temsil etmektedir.

Ayrıca incir, zeytin ve diğer bitkiler gibi doğal varlıklar Allah’ın yaratılışının bir parçasıdır. Allah, yarattığı her şeyi kendisini tanımak ve O’na şükretmek için kullanmamızı istemektedir. Dolayısıyla, incir ve zeytin gibi yaratılmış varlıklara yemin ederek, insanları yaratıcının varlığına, gücüne ve rahmetine dikkat çekmekte ve insanları düşünmeye, şükr etmeye ve O’na yönelmeye teşvik etmektedir.

%%%%^

Allah Kuran-ı Kerim’de neden incir, zeytin, sina dağı ve güvenli belde Mekke’ye yemin etmiştir?

Kuran-ı Kerim’de bahsedilen bu ifadeler, sembolik anlamlar taşıyan ifadelerdir ve belirli bir bağlama ve mesaja işaret etmektedir. İncir, zeytin, Sina Dağı ve güvenli belde Mekke, İslam inancında kutsal kabul edilen yerler ve sembollerdir. Bu semboller, ayetlerde Allah’ın gücünü, kudretini ve vaatlerini vurgulamak amacıyla kullanılmıştır.

İncir, zeytin, Sina Dağı ve Mekke gibi semboller Kuran’da farklı ayetlerde farklı bağlamlarda geçer. Her sembol, belirli bir mesajı iletmek için kullanılır. Örneğin, incir ve zeytin gibi meyveler, Allah’ın yaratıcılığını, nimetlerini ve kudretini temsil edebilir. Sina Dağı, Allah’ın Musa’ya vahyettiği Tevrat’ın alındığı yer olarak önemli bir semboldür. Mekke ise İslam’ın doğduğu ve peygamber Muhammed’in (s.a.v.) hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği yer olarak kutsal kabul edilir.

Bu sembollerin yemin edilmesi, Allah’ın vaatlerini güçlendirmek ve mesajını vurgulamak içindir. Bu semboller, inananlara Allah’ın gücü ve sözünün gerçekliği konusunda bir güvence vermek amacıyla kullanılmıştır. Aynı zamanda, bu semboller, Kuran’ın insanlara Allah’ın mesajını anlatmak için çeşitli yollarla ulaştığını ve doğayı da bu amaçla kullandığını göstermektedir.

%%%%%%%%

Loading

No ResponsesTemmuz 30th, 2023

TERĞİB VE TERHİB

TERĞİB VE TERHİB

Bu konuyu bir sohbet olarak ele almıştım.[1]

Fakat sürekli anlama amaçlı olmayıp,  tenkid amaçlı gündemde tutulduğundan tekrar bir makale olarak ele alma ihtiyacı duydum

Kuran-da Terğib ve Terhib ayetleri:

-Terğib Ayetleri (Özendirme):

“Kim iyilik yaparsa, kendi lehine yapar; kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapar.” (Fussilet Suresi, 46)

“Allah, iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran Suresi, 148)

“Allah, güzel davranmayı ve yakınlara yardım etmeyi emreder.” (Nahl Suresi, 90)

“Allah, adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder.” (Nahl Suresi, 90)

“Kötülüğü iyilikle sav. Baktın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile dost oluvermiş.” (Fussilet Suresi, 34)

“Ey iman edenler! Sabredin, sebat edin, birlik olun, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Al-i İmran Suresi, 200)

“Kim bir kötülük yaparsa ona karşılık misliyle ceza bulacaktır. Kim de bir iyilik yaparsa, ona da daha fazlası verilecektir.” (Rum Suresi, 39)

“Allah, iyilik yapanları sever.” (Bakara Suresi, 195)

“Kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse, işte onlar Allah’ın lütfuna mazhar olanlardır.” (Nur Suresi, 52)

-Terhib Ayetleri (Caydırma):

“Allah, cimrilik edeni sevmez.” (Al-i İmran Suresi, 180)

“Allah, müminlere zulmedenleri sevmez.” (Al-i İmran Suresi, 57)

“Allah, hırsızları sevmez.” (Maide Suresi, 38)

“Allah, israf edenleri sevmez.” (A’raf Suresi, 31)

“Allah, yalan söyleyenleri sevmez.” (Zümer Suresi, 3)

“Ve Allah, zorba ve hainleri sevmez.” (Bakara Suresi, 205)

“Allah, yalan söyleyenleri sevmez.” (Zümer Suresi, 3)

Birkaç örneği verilen bu ayetler, insanlara doğru yolu öğretmek, iyi davranışları teşvik etmek ve kötü davranışlardan kaçınmayı caydırmak amacıyla kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de daha birçok terğib ve terhib ayeti bulunmaktadır, bu listede sadece birkaç örnek verilmiştir.

Bu ayetler, insanlara iyilik yapma, adaletli olma, kötülükten kaçınma gibi değerleri özendirmek ve kötü davranışlardan caydırmak amacıyla kullanılmaktadır. 


***************

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) hayatı boyunca söylediği ve öğütlediği pek çok hadis vardır ve bu hadisler arasında terğib ve terhib (cesaretlendirme ve caydırma) niteliği taşıyanlar da bulunmaktadır. Aşağıda, terğib ve terhib özelliği taşıyan bazı hadis örneklerini bulabilirsiniz:

Terğib (Cesaretlendirme) Hadisleri:

“Sadaka vermek, Allah’ın gazabını söndürür ve ölümü geciktirir.” (Tirmizi)

“Oruçlu kimse, kendisine kötü söz söylendiğinde, ‘Ben oruçluyum’ desin.” (Buhari)

Terhib (Caydırma) Hadisleri:

“Zina eden bir erkek, zina eden bir kadınla evlenmez. İçki içen bir kişi de Allah’ın dinine bağlı bir kadınla evlenmez.” (Buhari)

************   

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatı boyunca söylediği birçok hadis bulunmaktadır. Bu hadisler, Müslümanlar için rehber niteliğinde olan öğütler ve tavsiyeler içermektedir. Terğib ve terhib hadisleri ise, Müslümanların iyi davranışları teşvik etmek ve kötü davranışlardan kaçınmalarını sağlamak amacıyla söylenen hadislerdir.

Terğib hadisleri, insanları iyi davranışlara teşvik etmek için kullanılan hadislerdir. Örneğin, Peygamberimiz bir hadisinde, “Gülümseme sadakadır” buyurmuştur. Bu hadis, insanların başkalarına karşı nazik ve güler yüzlü olmalarını teşvik etmektedir. Benzer şekilde, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi, insanları komşularına yardım etmeye teşvik etmektedir.

Terhib hadisleri ise, insanları kötü davranışlardan kaçınmaları konusunda uyarıcı niteliktedir. Örneğin, “Lisanınızı belalardan koruyun” hadisi, insanları kötü sözlerden kaçınmaya ve dikkatli konuşmaya teşvik etmektedir. “Kendinize zarar vermeyin, başkalarına zarar vermeyin” hadisi ise, insanları hem kendilerine hem de başkalarına zarar vermekten kaçınmaya teşvik etmektedir.

Terğib ve terhib hadisleri, Müslümanların hem kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak hem de toplumda daha iyi bir yaşam sürdürmek için rehberlik etmektedir. Müslümanlar, bu hadisleri örnek alarak güzel ahlakı yaşamaya çalışmalı ve toplumda olumlu bir etki bırakmalıdır.

****************      

Terğib ve Terhib ayet ve hadislerinin hikmet yönleri nelerdir?

Terğib ve terhib, İslam’ın temel öğretisi olan ahlaki ve davranışsal değerleri güçlendirmeyi ve teşvik etmeyi amaçlayan önemli kavramlardır. Ayetler ve hadislerin terğib ve terhib yönleri, Müslümanların güzel ahlak sahibi olmalarına ve doğru davranışlara yönlendirilmelerine yardımcı olur. İşte terğib ve terhib kavramlarının hikmet yönleri:

Terğib’in Hikmet Yönleri:

Cesaretlendirme: Terğib, Müslümanları iyilik yapmaya, hayırlı işlerde bulunmaya ve ibadetleri yerine getirmeye teşvik eder. Bu şekilde, toplumda daha fazla hayır işlenir ve insanlar arasında daha fazla dayanışma ve merhamet oluşur.

Sevap ve mükafat bilincini arttırma: Terğib, Müslümanların Allah’ın rızasını kazanmak için çaba göstermelerine yardımcı olur. İyiliklerin sevaplandırılacağı bilinci, kişilerin Allah’a daha yakın olma arzusunu artırır ve doğru yolda ilerlemelerine vesile olur.

Güzel ahlakın teşvik edilmesi: Terğib, güzel ahlakın önemini vurgular ve kişileri doğruluk, sabır, hoşgörü gibi erdemli davranışlara yönlendirir. Böylece toplumda daha güvenilir, saygın ve barış içinde bir yaşam sürülmesi sağlanır.

Toplumsal düzen ve huzurun sağlanması: Terğib, toplumda adaletin ve dürüstlüğün yaygınlaşmasına katkıda bulunur. İnsanlar arasında sevgi, saygı ve empati temelinde oluşturulan bir toplum düzeni, huzur ve barışın temelini oluşturur.

Terhib’in Hikmet Yönleri:

Caydırma ve engelleme: Terhib, kötü davranışlardan kaçınmayı ve haram işlerden uzak durmayı teşvik eder. Toplumda kötü alışkanlıkların ve zararlı davranışların azalmasına yardımcı olur.

Kötü sonuçları hatırlatma: Terhib, günah işlemenin ve haramlara bulaşmanın sonuçlarını hatırlatarak kişileri yanlış yoldan döndürmeye çalışır. Böylece insanlar, dünya ve ahirette karşılaşabilecekleri olumsuz sonuçları düşünerek kötü davranışlardan uzak dururlar.

İmtihan ve sınama: Terhib, insanları Allah’ın emirlerine uyma konusunda bir sınav olarak görür. Kötü davranışlarından vazgeçmeyen ve haramlardan uzak durmayan kişiler, günahlarına göre ceza veya sorumlulukla karşı karşıya kalabilirler.

Toplumsal düzensizlik ve zararın önlenmesi: Terhib, toplumsal düzensizliğin ve zararın yayılmasını engeller. Zararlı davranışlar toplumda yaygınlaştığında, huzur ve güven ortamı azalır ve toplum bütünlüğü zedelenir.

Terğib ve terhib, İslam’ın temel prensipleri olan adalet, merhamet, doğruluk ve dürüstlük gibi değerleri güçlendirir ve toplumsal düzenin korunmasına yardımcı olur. Bu kavramlar, insanları dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıracak doğru yola yönlendirir ve kötülüklerin yayılmasını engelleyerek toplumsal refahın artmasına katkı sağlar.

-Kur’an ve Hadislerde yapılan teşvik ve sakındırma amaçlı ayet ve hadisler insanları bir yandan iyiliğe teşvik edip ödüllendirirken, diğer yandan da kötülüklerden ve kötülük yollarını kapatarak sakındırmaktadır.

Bu alanda bende de mevcut olan Arapça 4 ciltlik ve aynı zamanda Türkçeye de tercüme edilmiş eser mevcuttur.

Bu hakikatleri anlamayıp ve de anlamaya çalışmayıp Ayetleri ve Hadisleri tartışmaya açan zihniyet, hastalıklı bir zihniyettir.
Ezeli kitap ve hitap tartışılmaz, anlamaya, tezekkür ve tefekkür etmeye, müzakere edip araştırmaya çalışılır.
Hem sen kimsin ki Allah’ın ayetlerini tartışmaya açıyorsun?
Üç kuruşluk bilgin ve savrulmusluğunla haddine mi ileri geri konuşmaya, uydurup saçmalamaya!
Anlamaya yönelik ehliyle, mesnetli fikir teatisinde bulunmak elbette ilim ve ibadettir.
Hakkı aramak, suyu bulandırıp da fitneye vesile olmamak şartıyla.
Yoksa insanların kokmuş ve kokuşmuş heveslerine uymaz ve uydurulamaz .
Önce hadisleri tartışmaya açıp ve inkar edenler, bugünde ayetleri tartışmaya açıp inkar yolunu gitmektedirler.
Bu tıpkı, utanmadıktan sonra dilediğini yapacak olan kişinin durumu gibi, Kuran-ı Kerim’e karşı pervasızca bir çıkıştır .
Haddini bilmezlik ve yetkisizliktir.

Bu konuyu ve hikmet cihetlerini Bediüzzaman bazı misaller vererek çok mantıki bir şekilde izah etmektedir. Kısa bir bölümünde;

Mesâil-i imâniyeden bir kısmın netâici, şu mukayyed ve dar âleme bakar, diğer bir kısmı geniş ve mutlak olan âlem-i âhirete bakar. Amellerin fazîlet ve sevâbına dâir ehâdîs-i şerifenin bir kısmı, terğib ve terhibe münâsip bir tesir vermek için, belâgatlı bir üslûbda geldiğinden, dikkatsiz insanlar onları mübâlâğalı zannetmişler. Halbuki, bütün onlar ayn-ı hak ve mahz-ı hakikat olduklarından, mücâzefe ve mübâlâğa, içlerinde yoktur.[2]

MEHMET ÖZÇELİK

30-07-2023

[1] Tesbitler – islam bilgi arşivi » Blog Archive » 81-TERĞİB VE TERHİB HAKİKATI

[2] Sözler.24. Söz.311. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/yirmi-dorduncu-soz/311

Loading

No ResponsesTemmuz 30th, 2023

İÇTEKİ VE İÇİMİZDEKİ FİTNENİN ADI GELENEK

İÇTEKİ VE İÇİMİZDEKİ FİTNENİN ADI GELENEK

Bir söz vardır; şeytanı taşlamaktan, Rahmanı tesbih etmeye vakit kalmadı.

Şerri defetmekten hayrı celbe vakit kalmadı.
Kötü mü oldu?
Elbette tam da kötü oldu, denmez.
Zira mecelle kuralı, def’i şer, celb-i nef’a racihdir. Yani; Kötülüğü defedip kaldırmak faydalı işten önce gelir.
Hakikatlerin zuhuruna ve araştırıp öğrenmeye vesile oldu.
Maalesef adet oldu;
Aklım almıyor, bunlar gelenek, Kuran bana yeter, Muhammed’de bizim gibi insan, sahabe ne kadar güvenilir ve her önüne geleni inkâr ile reformist bir düşünce, kısır bir yol, 1400 senelik açık ve net, ittifak edilip gelinmiş ana yolu kapatarak, tali yollarla İslamiyet’i Hristiyanlığa benzetme cehaleti.

-Ve de en büyük ve de en dehşetli fitne gelenek yaftasıyla sürdürülmektedir.
İslam’a bilinçli bilinçsiz pervasızca menfi ve yanlış olan şeyleri gelenek kılıfına sararak tüm İslamiyet lekelemeye çalışılmaktadır.
Çok rahatlıkla gelenek bahane edilerek 1400 yıllık İslami birikim silinip devre dışı bırakılmaktadır.
İslam’ın Edille-i Şer’iyye denilen dört delili olan; kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas kabul edilmemektedir.
Zaten hadisleri reddeden bu hastalıklı zihniyet, kuranın içini boşaltarak, yerine kendileri kısır mana ve yorumlarla içini doldurmaya, daha doğrusu boşaltmaya çalışmaktadırlar.
Bir hüküm olarak, ümmetin 1400 yıldır dini yanlış anlayıp uyguladığını söylemektedirler.
Kendilerince bir reform yaparak, yeni bir anlayış getirmeye çalışmaktadırlar.
Hristiyanlıktaki Protestan’la başlayan reform faaliyetleri gibi.
Yani hak din batıl ve muharref olan Hristiyanlığa kıyas edilmektedir.[1]

***********

Dinin tahrip ve tahrifi yine içimizden, az ve azınlıklarda olsa ilahiyat ve diyanet camiasından gelmektedir. Sürekli ihtilaf noktalarının körüklenmesi, ecdat ile bağlantı koparılırken, geçmişten beri süre gelip yaşanan dine gelenek deyip, kesip atarak geçmiş ile olan köprü ve bağlar koparılmaya çalışılmaktadır.

-Bazen insan bir hakkı söylerken batılıda altında gizler ve adeta yutturmaya çalışır.

Şeytani bir değişebilirlik ile.
Mesela Allah ve meleklerinin Peygamberimize salat edip, sizlerde ona salat edin diye emrettiği halde,[2] salatın Allah’ın resulüne destek manasını alıp, adeta bir mahzuru varmış gibi Peygamberimize salavat getirilmesini reddeder.
Hakkın bir cihetini tutup, diğer cihetini iptal etmekle batıla hizmet etmiş olur.

***************  

Bu ihtilafları yapanların genelde ya yetersizliklerinden ya hazmedemeyişlerinden veya kendilerine bir konum kazandırma hayalinden kaynaklanmaktadır.

Özellikle aklıma yatmıyor, bu hadisten şüpheliyim savunmalarının savrulmuşluğuna gidiliyor.
Evvela o aklın akıl olması, yeterli olması, başka akıllara ihtiyaç duymaması lazım.
Veya hadisi reddetmeden önce, gerekirse tüm dünyayı gezip araştırdıktan sonra o hadisi bir nebze kabul etmeyebilirsin.
Haddi aşıp umumun kabulünü reddetmeden.
Yani haddini bilmek gerek.

Bir de Hadis-i Kutsi’de buyurulan; “Her kim, söylemediğim şeyleri bana isnâd ederse Cehennem ’deki yerine hazırlansın!”[3]

Aynen bunun gibi de; Kim ki Peygamberimiz bir sözü söylediği halde, söylememiştir derse, cehennemdeki yerine hazırlansın, diyebiliriz.
Dini ilimlerde bir yandan yetersiz kalırken, maalesef öbür taraftan dinde hüküm vermeye çalışılmaktadır.
Eskiden hadislerde görülen bir zafiyet sadece ona has kalır, umuma teşmil edilmezdi.

Şimdi ise bir hadisteki zafiyet ile bütün hadislere şaibeli bakılmaktadır.
Toptan reddiyecilik ve kolaycılığa gidilmektedir.
Oysa bir kaç hadisteki zafiyet, dinin tümüne teşmil edilip, şüpheyle bakılamaz.
Aslında bütün problem anlamamak, anlayamamak, anlamak istememek ve hikmetini düşünmemek gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.
Hadisler veya din kimsenin keyfine göre şekillenmez ve şekillendirilemez.
Aslında hadisleri inkar edenler bin dört yüz yıldır inşa edilen dinin binasını tahrip ve tahrif ederek, yerine kendi kafalarından dini ikame etmeye çalışmaktadırlar.
Bizi birleştirip bağlayan bağlar koparılmaya çalışılmaktadır.
Hele birde halkın bağlandığı ve incelen dini bağları koparmaktır.
Ne hazindir ki; kendisini hesaba çekemeyen, çocuğunu sorgulayamaz kimselerin çok rahat ve cesurane hadisleri ve dini sorgulamasıdır.

***************  

Yeni modernistlerin Müslümanları genel değerlendirmede reddettikleri gerekçe, onların gelecekten günümüze gelenekçi olmaları, geleneği takip etmeleri, geleneğin dışına çıkmaması olmuştur.

Oysa o gelenek denilen yol, icma’ ve ittifak edilen ana yoldur.
Neden çıkıp da tali olan yola girsin ki?
Adeta önce anayolda ve umumi caddeden çık ve öğle değerlendir, der gibi bir tavra girilmektedir.
Oysa herkesin büyük bir alim olup, Kuranı bütün yönleriyle öğrenip yaşama imkanı olmayacağından; bu noktada istikametini muhafaza etmiş, ehli sünnetin vasatını muhafaza edip yolundan gitmiş olması, diğeri ise kafasına göre yol açıp, istikameti muhafaza edemeyen, hem sapmış hem de sapıtmış, velev alimde olsa ondan daha üstün, değerli, dengeli ve istikametlidir.
Hak-perest insan hakkı arar.
Hak benim, sadece benim gittiğim yoldur, demez.
Sahabe belki de Kuranın bir veya bir kaç ayeti kendi hakkında inmişte olabilir, buna rağmen dini ve dini meseleleri Kurandan birebir değil, Resulullah’tan almış ve öğrenmiştir.
Kuran bana yeter dememiştir.
Bu bütün asırlar için geçerli olup, vahyin birinci muhatabının Peygamberimiz olması sebebiyle, dini ondan alır ve ondan öğrenir ve de uygularız.
Buna ek olarak sahabe sonraki dönemlerde onu ölçü alanları da referans alır ve delil olarak gösteririz.
“Şunu iyi biliniz ki, bana Kur’an-ı Ke­rim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltu­ğuna kurulan tok bir adamın ‘Size (Hz. Peygamberin sünneti / hadisleri değil) sadece şu Kur’an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diye­ceği (günler) yakındır…”
“Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaştığında -koltuğuna yaslanmış bir hâlde- ‘bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken)’ bulmayayım.”[4]
Bundandır ki, adam ben müfessir değilim diyor ancak bir çok müfessiri inkar edip reddediyor.
Onları kutsamayın diyor ancak kendisini ve kendi görüşlerini kutsuyor.
48 tane meal hiç biri doğru değil, benim ki doğru diyor.
Hepsi Kuranın yorumuna dayalı deyip kabul etmezken, kendisini Kuran yerine koyarak, kendi yorumunu ve anlayışını Kurandan sayıyor.
Gel sen buna ne diyeceksin?
Elbette bu sukuta karşı yapılacak olan en iyi cevap sükuttur.

***********   

Hakikate giden veya hakikate gittiğini iddia edenlerin diğerlerini reddetmelerindeki sebeplerden birkaçı sudur;

O benim gittiğim yoldan gitmiyor.
Ben kestirmeden yürüyerek gidiyorum, o gitmiyor, gibi söylemler ve düşüncelerle;
Başkasının arabayla, bisikletle hatta uçakla farklı yollardan gittiğini görmeyip, düşünmeyecek o yolları inkara gidiyor.
Oysa Allah’a giden yollar mahlukatın nefesleri sayısıncadır.
Her yol Ona çıkar.
Yeter ki gitmeyi bilsin, yoldan ve raydan çıkmasın.
Yalnız hak benim yolum ve mesleğim demesin.
Mesleğinin en güzel olma iddiasında da bulunabilir, yeter ki başkasının iptal ve butlanına gitmesin.

Hasta asrın, hastalıklı, yaralı, özürlü insanlarıyız.

Oda müzmin hastalıklar.

Allah şifa versin.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Bak. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dokuzuncu-mektub/419

[2] Ahzâb Suresi 56. Ayet.

[3] Buhârî, İlim, 38.

[4] Tirmizî, bu hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir. (bk. Tirmizi, İlim,10.

Loading

No ResponsesTemmuz 29th, 2023

VARLIKLAR ELENİYOR

VARLIKLAR ELENİYOR

 

Önce toprakta ve topraktan.
Sonra gıdadan ve gıdalardan.
Sonra mideden ve vücuttan.
Sonra bel ve kaburga kemikleri arasından atılan sperm, meni ve bir damla sudan.
Sonra imtihanla insanların içinden.
Sonra mahşerdeki hesaptan.
En sonra da sırattan geçerek cennet ve cehennem olarak tezahür eden bir sona varıyor.
Bir yolcu olan insanın yolculuk serüveni böyle noktalanıyor.
Her şey aslına rücu ediyor.
Birçok elekten elendikten sonra.
Hamdım. Piştim. Yandım.


“Hayat, bu kâinatın tezgâh-ı âzamında öyle bir istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor. Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan her ceset, o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Adeta Zât-ı Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karanlıklı ve fâni ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışıklandırıyor, bir nevi beka veriyor, bâki bir âleme gitmeye hazırlattırıyor.”[1]

“Evet, şu muntazam kâinat ve şu azametli, gâyet büyük fabrika, bütün mevcudâtiyle hummâlı bir faâliyet içinde mütemâdiyen çalışmasıyla beraber, kâinatın her tarafını ter temiz tutan, kirli ve bulaşık maddelerden, lüzumsuz olarak hiçbir tarafta hiçbir şey bulundurmayan, şu azametli seyyârâttan tut, tâ zerrâta kadar her mevcud, Kuddûs-ü Âzamdan gelen emirlere müheyyâ ve münkâd olarak gâyet faal ve gâyet hârika bir istihâle makinesi haline getirilmekle, şu azametli kâinat ve bütün unsurları baştan başa Cennetnümûn güzellikleriyle, kendilerini enzâr-ı âleme arz ediyorlar.”[2]

“kâinata serpilmiş katarat ve lemeat-ı hayatın dahi muhassalı bir hayat-ı umumiye var olmak gerektir. Hayat varsa ruh da vardır. Öteki gibi müntehâ-i ruh bir mebde-i ruhun cilve-i feyzidir. O mebde-i ruh dahi, hayat-ı ezeliyenin tecellîsidir ki, lisan-ı tasavvufta “hayat-ı sâriye” tesmiye ederler.”[3]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Lemalar. Bediüzzaman. 323.

[2] Bediüzzaman. Lema. 1. Nükte.

[3] Sünuhat. Bediüzzaman. 25.

Loading

No ResponsesTemmuz 29th, 2023

BOZUK YAPININ AKİBETİ

BOZUK YAPININ AKİBETİ

Bir telefon ki çalışmıyor ne arıyor ve ne de aranıyor.

İnternete bağlanmıyor.
Veya bir bilgisayar ki, harf karakterleri bozuk, programlar çalışmıyor.
Problemleri arttırabilirsiniz.
İnsafla davranmak ve konuşmak gerek.
Böyle bir aleti ne yaparsınız?
Hemen atıp kıracağınızı söylersiniz, değil mi?
Peki kendisine ebedi bir cennet verilecek olan bir insan aynen o görevini yapmayan bozuk alet gibi, yaratılışının gayesini yerine getirmeyen, kullukta bulunmayan ve bir çok temel özellikleri bulunmayan insan içinde; bir şey olmaz, önemli değil, Allah affeder, korunmasına devam edilsin, cehennem çöplüğüne atılmasın ve birde ebedi bir cennetle ödüllendirilsin?
Reva mı?
Mantıklı ve adaletli mi?
Vicdan kabul etmeyecek hatta feryat edecektir.

Kim tevfik isterse, âdetullah ve hilkat ve fıtrat ile âşinalık etmek ve dostluk etmek gerektir. Yoksa, fıtrat tevfiksizlikle bir cevab-ı red verecektir. Cereyan-ı umumî ise, muhalif harekette bulunanları adem-âbâd hiçahiçe atacaktır.”[1]

“Küfür, mânevi bir cehennemin çekirdeği olduğunu İkinci Sözde ve Sekizinci Sözde ve başka Sözlerde ispat edildiği gibi, maddî bir cehennem dahi onun meyvesidir. Cehenneme duhulüne sebep olduğu gibi, Cehennemin vücuduna dahi sebeptir. Zira küçük bir hâkim, küçük bir izzet, küçük bir gayret, küçük bir celâli bulunsa; bir edepsiz ona dese, “Beni tedip etmezsin ve edemezsin”; herhalde, o yerde hapishane yoksa da, onun için bir hapishane icad edecek, onu içine atacaktır. Halbuki, kâfir, Cehennemi inkârla, nihayetsiz gayret ve izzet ve celâl sahibi ve gayet büyük bir zatı tekzip ve tâciz ediyor, yalancılıkla ve aczle itham ediyor, izzetine şiddetle dokunuyor, celâline serkeşâne ilişiyor. Elbette, farz-ı muhal olarak, Cehennemin hiçbir sebeb-i vücudu bulunmazsa, o derece tekzip ve tâcizi tazammun eden küfür için Cehennemi halk edecek, o kâfiri içine atacaktır.”[2]

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 

[1] Muhakemat.Bediüzzaman.136.

[2] Barla Lahikası. Bediüzzaman.153.

Loading

No ResponsesTemmuz 29th, 2023

NEDİR BU YA RABBİ

NEDİR BU YA RABBİ

Nedir bu ya rabbi.

Adamlar yakalanıyor.
Çok güzel.
Fakat trilyon ve katrilyonları dolandırdıktan sonra.
Bu nasıl rahatlık.
İlaç sektöründe trilyon, katrilyon.
Gıda, araç alım satım, ev alım, satım ve kirada çok rahat keyfi uygulamalar.
Sorumsuzca, ahlaksızca bu meydanlarda ve içimizde kolay hareket edilip, isteyen bu kadar kolay dolandırıp, haksız kazanç yapabiliyorsa, ya çivilerde ya da çiviyi çakanlarda, buna müsaade edenlerde ve de çivilerin gevşekliği ve çıkmışlığı var.
Cezalar caydırmayıp, teşvik edip önünü mu açıyor?
Bilinen bir çok uygulamadan biri olarak, kış girince adam kışı sıcak bir ortamda geçirmek için, kışlık suç işliyor.
Ben ta 1987 yılında hapishaneye ders vermeye gittiğimde, ilk hafta bir daha hırsızlık yapmayacaklarına dair söz veren 4 hırsız, bir hafta sonra çıkınca soyacakları marketin planını yapmakta oldukları ortaya çıktıydı.

Yıllar sonra haberlerde 40 yaşında birinin 37 dosyasının haberi verilmişti.

Aman Allahım! Bunlar doğar doğmaz mı hırsızlığa başlıyorlar?
Cezalar masumları ve mazlumları korumaya yönelik olmalıdır.
Olmuyorsa aksi takdirde o zulme ortak olunmuş olur.

-Bir kıssa:

Herkes çaldığını getirsin.

Rivayete göre Şam valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır. Büyük sıkıntıya düşer.
Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz? der

“Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler. Bunun üzerine Esat Paşa “Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar. “Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler.

Esat Paşa “Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur?” diye sorar. Danışmanları sessizliğe bürünür. Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşalım der. Müftü gece paşanın yanına gelir.

Paşa “Müftü Efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davranıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim” der.
Bunu duyan müftü efendi paşaya yalvarmaya başlar.

İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder. Paşa kabul etmez. Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez. Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder.

“Kadı Efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı” der.
Bu sefer Kadı Efendi paşaya yalvarmaya başlar. “Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar. Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonra sırasıyla defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder. Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.

Arkasından danışmanlarını çağırır “Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?” diye sorar. “Hayır paşam duymadık” derler. “Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der.
“Bunu nasıl yaptınız Paşam?”
diye sorduklarında “Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir” der.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 

Loading

No ResponsesTemmuz 29th, 2023

TEHLİKE İÇTE

TEHLİKE İÇTE

 

Bu zamanda en büyük problem harici ve hariçten değil, dahili ve dahilden gelmektedir.

İster vatanın tehlikede olması olsun, isterse de dinin korunması ve anlaşılıp anlatılması olsun en büyük tehlike içten gelen tehlikedir.
Vatanın 15 Temmuz’da içten bombalama ile tehlikeye girmesi gibi…

Bu korkumu ve tedirginliğimi tehlikenin geçmediğini söyleyerek yazmıştım.[1]

“15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen terör örgütü FETÖ’nün hain darbe girişiminin 7. yılında, eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, tarihi geceyi ilk kez anlattı. Akar, “Biz tepki gösterince emir subayım silah doğrulttu. Büyük bir hiddetle ‘sık ulan şerefsiz’ diye bağırdım. Ellerine sert bir şeyle bayıltmaya çalıştılar, ona tepki gösterdik. Bizi alıp helikoptere bindirdiler, nereye götürdüklerini söylemediler. Daha sonra ben oranın Akıncı Üssü olduğunu öğrendim. Helikopterde sağa sola tekme attık. Orada gelip ‘Biz darbe yapıyoruz, ülkeyi kurtaracağız. İsterseniz sizi hocamızla görüştürebiliriz’ dediler, reddettik.” dedi.”[2]


-Hala mankurtlaşan, içindeki bulanıklık sebebiyle gelgit yaşayanlar var.
İster cehalet deyin ister ahmaklık.
İster menfaat deyin, ister ihanet.
Hala büyük çapta ders alınmamış ve bunu geleceğe taşıyacak tehlikeli bir güruh mevcut.

– “Toplanan kurban paralarının neden hepsiyle kurban kesilmediğini sorduğumda Bedirhan abi ‘Kurban vaciptir fakat cihat farzdır. Biz şu an cihattayız büyük bir zorluk içerisindeyiz.’ dedi.”

….Yurt dışında kesilmesi için verilen kurban paraları ise 2018’den beri yurtdışına gönderilmez kurban da kesilmez. Bedirhan Abi sohbette ‘Kardeşlerden toplanan kurbanlar Hoca efendinin inayetinde alınmış ve kabul edilmiştir. Kardeşlerin kurbanları kesilmiş hükmündedir. İbrahim peygamberin kurbanı gibi büyük sevap verilmiştir. Kardeşlerin niyetleri halis ve kabuldür.’ diyerek toplanan paraların hizmetin ihtiyaçları için kullanılmasına cevaz verilmiştir hükmünü uygulamaktadır.”[3]

-Haşhaşilerden pek farklı bir uygulama yok.
Sistem aynı.
Meşru hedefe varmak için her gayri meşru yol mübahtır.
Mankurtlaşanlar.
Mutlak itaat.
Körleşen duygular.
Sihir- meshur (sihirlenmiş).
Hasan Sabbahın vadedilen cennetleri.
Uyuşmuş duygular.
Devam eden uyuşturucu etkisi.
Kıtmirleşen hayatlar.
Kainat imamı ve kainatın imamının cemaatleri.
Para, makam, Madde, uyuşturucu, fuhuş ve terör girdabı.

– “Bunlar başka bir kişiliğe bürünüyorlar, mankurtlaşıyorlar. Genelkurmay karargahında bir amiral vardı. Onun daire başkanı ile konuşurken çok naif, bu nasıl asker olmuş, çok kibar, bundan asker olur mu diye şakalaştım. Darbe gecesi Genelkurmay karargahına giren halktan genç bir çocuğu kafasından vuruyor, kanlar akıyor, ayağıyla tekmeliyor bu aynı kişi, amiral. Bir ekibi Akıncı’ya, bir ekibi Genelkurmay’a yolladım. Çok uğraş verdik. Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı kaçtı. Genelkurmay’da kamera kayıtlarına el koydum. Çoğunu imha etmişler. Dış kameraları unutmuşlar. Onları aldım. Bir aylık zamanımız geçti. Kamera kayıtlarına baktığımızda 17 Temmuz’da darbede silahıyla etkin rol oynayan subayların pazartesi günü üniformalarını giymiş, traşlarını olmuş, hiçbir şey olmamış gibi mesaiye geldiğini gördüm.

Bazı kamera kayıtlarında aktif rol oynayanları, Genelkurmay karargahı ve Özel kuvvetlerde. Bunlarla mülakat yaptım. Yanıma da en az 2 personel alarak. Ondan sonra savcı, polis geldi. Kamera kayıtlarında çok aktif, saldırgan olanlar diyor ki, ‘Yine olsun yine yaparım’ diyordu. Zihin yapısı bu…”( Zekai Aksakal)[4]

 

************* 

“Kerameti Batı Cephesinde arayanların önde gelen ismi ve CIA iltisaklı FETÖ’cü Enver Altaylı’nın kadim dostu Taha Akyol ne diyordu:

“Üst Akıl, Dış Güçler ve Paralel Yapı gibi laflar komplo teorisidir!”[5]

-Bu milletin darbelerle, entrikalarla ağzı çok yandı.

Haklı olarak ayranı üfleyerek içmektedir.
Bu memlekette onca badireler anlatılmıştır olsa da tehlike hala geçmiş değil.
Oyun devam etmektedir.

– “ABD merkezli Chrest Vakfı tarafından fonlanan muhalif gazeteci Ruşen Çakır, CHP’den para aldığını itiraf etti:

CHP’nin reklam bütçesinden, 360 milyonda birini demeyeyim ama bayağı azını aldık.”[6]

-Bazı yazarlar günah çıkarıyor.

Bu iş bir basiret meselesidir.

Günaydın. 

Yüz yıllık bir partiyi, onun on defa yenilen başkanını hala tanımamış ve de tanıyamamışsan yazdığın yazılara maske tak. Gazeteciyim deme. Siyaset sahnesinden çekil, temiz alanlarda yaz.[7]

 

-Kaybeden nesiliz.
Daha açık ifadeyle, kaybettirilen nesilleriz

 

************

Türkiye’de 1970 yılından beri alevi-Sünni Savaşı’nın oluşturulmaya çalışılması için her türlü alt yapının ve üst yapının meydanda çalıştığına dikkat çekmiş, tehlikenin boyutlarının gittikçe büyütüldüğünü ifade etmiştim. Fitne ateşinin yakılmaya çalışıldığına dikkat çekmiştik.

Tıpkı Suriye’deki gibi. Hatta Suriye’dekinden daha da etkili olan bir durumun meydana getirilmeye çalışıldığını hatırlatmıştım.

Zira Suriye’de Eset %8 i oluştururken %92’e hâkim oldu. Ordu gibi devletin belli kademelerini eline geçirdi.

Bugün aynı durum bir partinin adı altında toplanmaktadır.

Devamlı bu tehlikeye dikkat çektim.[8]

-Aynı şekilde aynı zihniyet altında bu memlekete komünizm getirilmeye çalışıldı.

Buna bugün ikinci bir şah İsmail yönetimi gelirse yine aynı zihniyet eliyle gelecektir.[9]

 

-FETÖ firarisi Aytaç, Gülen’in, 2015’te Pensilvanya’daki örgüt kampına yerleşen Mehmet Değerli isimli örgüt üyesince “kandırıldığının ve darbeye ikna edildiğinin bizzat Osman Şimşek tarafından dile getirilmesinin” örgüte zarar vereceği değerlendirmesi yaptı.[10]

 

-Türkiye’nin yüz yıllık kavgalarının temelinde kimliklerdeki mensubiyet var.

Problemimizin büyüğü Fransızlarla değil, içimizdeki Fransızlarladır.

Problemimiz İngiltere ile değil, içimizdeki İngiliz muhipleriyledir.

Problemimiz İsrail’den önce, içimizdeki İsrail kan uyumu içerisinde olanlarladır.

 

-Evet tehlike dışta değil, içte ve içeridedir.

Buda karı koca güya öğretmen.

PKK’nın bitmeme nedenleri anlaşılıyor değil mi?

Bir yandan maddi destek, diğer yandan manevi şakşakçılar…[11]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Tesbitler – islam bilgi arşivi » Blog Archive » ÇOK SEVİNEMEDİM-DURUM VAHİM

[2] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/eski-genelkurmay-baskani-hulusi-akar-15-temmuz-gecesi-yasadiklarini-anlatti-uzerime-silah-dogrulttu-sik-ulan-serefsiz-dedim-4545580

[3] https://www.aydinlik.com.tr/haber/yetis-ahmetin-feto-itiraflari-2-emniyetle-ayri-askerle-ayri-milli-egitimle-ayri-hattan-gorusuyor-404118

[4] https://m.haber7.com/guncel/haber/3339387-zekai-aksakalli-ilk-kez-detaylariyla-anlatti-omer-halisdemire-dedim-ki

[5] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/derin-iliskiler-muthis-baglantilar-4548604#:~:text=Kerameti%20Bat%C4%B1%20Cephesinde,%C5%9Eubat%202015%2C%20H%C3%BCrriyet 9 Şubat 2015, Hürriyet.

[6] https://www.yenisafak.com/gundem/medyascopeun-kurucusu-rusen-cakirdan-chpden-para-aldik-itirafi-4548500

[7] https://www.yeniakit.com.tr/haber/en-buyuk-destekcisi-o-yazar-da-noktayi-koydu-kilicdaroglu-bitmistir-bu-kotu-bir-bitistir-1774439.html

https://www.yeniakit.com.tr/haber/ak-parti-kackini-ahmet-tasgetiren-de-sonunda-patladi-bu-is-bitmistir-deyip-tum-turkiyeye-duyurdu-1774502.html

[8] https://tesbitler.com/2023/04/07/ikinci-sah-ismail-olayi/
https://tesbitler.com/2022/08/17/meger-bitmemis/
https://tesbitler.com/2015/01/02/hedefteki-uc-devlet/
https://tesbitler.com/2023/04/15/ifsat-ekipleri-devrede/
https://tesbitler.com/index.php?s=ALEV%C4%B0
https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0RAN

[9]https://www.haber7.com/yazarlar/zekeriya-say/3338072-chp-din-dusmani-degildir

[10] https://www.yenisafak.com/dunya/abddeki-teror-orgutu-uyeleri-birbirlerine-dustu-elebasi-gulenin-iadesinden-endiseliler-4548495

[11] https://www.yenisafak.com/foto-galeri/gundem/pkknin-yurt-disi-kasasi-dagittigi-paralar-banka-hesabina-yatiyormus-4547173

https://www.haber7.com/guncel/haber/3337113-90larin-karanliginda-puslu-bir-katliam-30-yil-once-basbaglarda-ne-oldu

 

Loading

No ResponsesTemmuz 29th, 2023

KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR

KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR

Bu dünyaya gelen her bir ruh, beden hapishanesinde terbiye görür, ceset okulunda eğitimini yaparak tekrar geldiği ulvi alemlere uruç edip, tekâmül etmiş olarak yükselir.

Dünya ruhun tüm duygularla beraber talim yeridir.

Ancak bazı ruhlar vardır ki; kilitlidir.

Kapsam alanı dışındadır.

Aradığınız numaraya ulaşılamamaktadır.

Kasası var ancak virüslü olduğundan ve güncellenmediğinden dolayı hakikatlere kapalıdır.

Işık almaz. Karanlıktadır.

“Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz!”[1]

**********  

İki asırdır ateist ve materyalist olan Marx tarafından ortaya atılan; Din afyondur, sözüyle din devreden çıkarılmış ve iki asırdır dünyaya ateizm ve materyalizm şırıngasıyla uyutucu ve uyuşturucu Afyon aşısı yapılmıştır.

Önce din devreden çıkarılmış, dinsizlik ve materyalizm din olarak toplumlara sunulmuştur.
Bugün dünyada ve İslam dünyasında sekülerizm yani dünyevileşme tüm değerleri alt üst ederek hücum etmektedir.
Bütün bunlar dinin yaftalanarak, toplumlara zehirli balın içirilmesiyle olmuştur.
Dünya hala bunun şokunda, üzerinden atamamış, dinle barışık bir hal almamıştır.
Dünya dinden kopmanın ve uzaklaşmanın buhranını yaşıyor.
1917 Rusya’daki aldığı komünizm yarasını da kapatmış değil.
Bu Asır yaralı ve hasta bir asırdır.
İnsanlık devamını ve ilacını başka yerlerde alıyor.
Çünkü dini ve inancı da yara aldı.
Bizde geçmişle bağlantılarımızı sağlayan köprüleri kaldırıp atan inkılap ve uygulamalar, batının materyalist yaklaşımlarıyla dinden uzaklaşması, insanlığı hem kendinden ve hem de değerlerinden uzaklaştırmış oldu.
İnsanlığın tekrar kurtuluşu ancak ve ancak dindedir ve din iledir.
Aslıyla bağını kurmaktan geçer.
Zira din hayatın hayatı, hem nuru hem esasıdır.

************  

En büyük kilitli ve kapalı ruhlar ise; Kuranın anlattığı ve Kuranda bahsedilen Nemrut, Buht-un Nasır, Fir’avn, Ebu Leheb ve zamanımıza kadar gelen hakikate kapalı nasipsizler gibi.

İşte onlardan Fir’avn;

Firavun, karısı Asiye’nin (r.a) Müslüman olduğunu duyunca, bir kasap çağırtıp emir verir:

-Haydi koyunu nasıl yüzüyorsan onun derisini de öyle yüz.
Kasap da firavunun emrini yerine getirir.
Melekler feryat edip sordular:
-Yâ Rabbi! Nasıl olur da sana îmân eden bu kadın, zalim Firavun’un o dayanılmaz işkencesine maruz kalıyor?
Allah Teâlâ buyurdu ki:
-O gerçekten bize kavuşmak istemiştir.
Nihayet Asiye (r.a) can vermeye başladı.
Tam o anda dudakları kımıldıyordu.
Allah her şeyi bildiği hâlde sırf Cebrâîl aleyhisselâmı da haberdar etmek için buyurdu ki:
-Onu dinle bakalım ne söylüyor?
Cebrâîl aleyhisselâm dinledi ve arzetti ki:
-Yâ Rabbi o senden sadece bir ev istiyor.
Melekler şaşırdılar ve aralarında şöyle konuştular:
“Zavallı pek ağır işkence gördü.Lâkin çok basit bir şey istedi.”
Allah Teâlâ Cebrâil aleyhisselâma tekrar emir verdi:
-Sor bakalım, bu evi nerede ve kimin yanında istiyor?
Cebrâîl aleyhisselâm sorup arzetti ki:
-Âsiye şu niyazda bulunuyor:
“Rabbim benim için Cennette seni sık sık görebileceğim bir ev yap!”
Melekler bunu duyunca şöyle konuştular:
-Bu gerçekten büyük bir dilektir. Çünkü o, Rabbinden muhabbet ülkesinin arsasında bir ev arzulamıştır.
Öte yandan Cenâb-ı Hak şöyle buyurdular:
-O istemeden önce ben ona evini hazırlamışım.Asiye can verirken de ona en ufak bir acı çektirmedim.
Çünkü o hâlde dahi “Allah! Allah!” diyordu.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 

[1] En’am.95.

Loading

No ResponsesTemmuz 29th, 2023

VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR

VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR

 

Bu millet bugünlere geldiyse, vatanı ve vatan sevgisi sayesinde olmuştur.
VATAN sadece toprağı değil; altında yatan nice muhteremler ve üstünde gezip var olan nice mukaddesleri içerisinde barındırmaktadır.
Vatan, en önemlisi gelecektir, geleceğimizdir.
Örnek olarak, Suriyelilerin geleceklerini bitiren, vatanlarının olmayışı ve kaybıdır.
Vatan olmayınca ne olacak, ne yapılacak ve ne korunacaktır?
Her şeyi koruyan Vatan korunması olmazsa, korunması gerekenlerde korunamaz.
Vatanın kaybına sebep olmak ancak vatansızlık, Vatan sevginin olmaması ve köksüzlüktür.

Vatana ihanet edenlerde ancak ve ancak köksüz insanlardır.
Vatanın kaybı, kaybedecek bir şeyi olmayan değersiz biri için kolay bir kayıptır.
Vatan, ruhu taşıyan ceset gibidir.
Beden gidince, ruhta göçüp kayboluyor.
Vatan manayı taşıyan bir lafız, ruhu taşıyan bir cesettir.

Cennetten atılan bizler için bir kucak.
Cennetten gelenlere bir sığınaktır.
Asli vatandan gelip, yine tekrar asli vatana dönmek için arada bir köprü ve bir handır.
Geçici bir yar ve yarandır.
Bizden bir parça, bizim bedenimiz odur ve ondandır.
Ruhun evidir.

************

15 Temmuz bir kırılma noktasıdır.

Yeni bir devrin ve dönemin başlangıcıdır.Münafıkların nifak hareketinin sonu ve sonuncusudur.Yüz sene sonrada olsa bu milletin asaletini bir kere daha isbatıdır.Tehlike geçti mi?Elbette hayır.Hala muhipleri, taraftarları, menfaat bekleyen ve uyuşmuşluğu sürenler var.Onların aileleri, çevreleri ve yakınları var.Dostun ve yakının hatırını, Hakkın hatırının önünde tutan var.En yakın tarihi 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri oldu.Koltuk uğruna vaatlerde bulunuldu.Neredeyse yüzdelik olarak yarıyı buldu.[1]
Şahsi menfaatler, vatanın istiklal ve istikbalinin önüne geçildi.Bu sefer bu seçimle denendi ve tedbir alınmazsa denenmeye de devam edecektir.Münafık yapıdan takiye ve sinsi yapıyla sürdürülmektedir.Askeri darbenin yerini siyasi darbeler almış durumdadır.Partileri ele geçirme, kaset operasyonuyla şahısları devre dışı bırakarak, her gayri meşru yol meşrulaştırılarak sürdürülmektedir.Her ne kadar 15 Temmuzda bir ders verilmiş olsa da, mesele ondan ders çıkaracak karakter ve kapasiteye sahip olmaktır.Nitekim Çanakkale’nin öncesinden bugüne, batıya ve Haçlı güruhuna onca ders verilmişken hala pek ders alınmış görünmemektedir.Rehavete gerek yok.Çünkü 17-25 aralık 2013’de bir öğretmen ve bir esnaf yapılan beddua üzerine ayrı zamanlarda bana;

-Hocam, bu durumun sonu ne olacak, dediğinde şunu demiştim;

Eğer yarın öbürkü gün Güle elinize silah verip bu milletle ve cemaatlerle karşı karşıya getirirse şaşırmayın.

Öğretmen ses çıkarmamış, esnaf ise; olur mu yav, demişti.

Öğretmen 4 sene açığa alınıp geri dönü, esnaf ise darbeden bir ay kadar evvel dükkanını devredip Almanya’ya kaçmıştı.

Öğretmenin durumunu takip edip, yakınıma sordurduğumda o kişinin;

Hem Gülene hem de Erdoğan’a beddua ettiğini söyledi.

Bende kendisine hala Güleni tanımadığını söyleyip, dürüst olmadığını hatırlattım.

 ************

Ayıpları geçici olarak iki şey örter;
Toprak ve maske.
ABD’lilere; hainlere ne yapıyorsunuz diye sorduklarında cevaben;
Bizden olursa öldürüyoruz.
Başkalarından olursa besliyoruz.
Hatta bazen başka devletlerin hainlerini besleyip kullananlar, işleri bitince kullandıkları o aparatı ve aleti de imha etmektedirler.
Zira kendi milletine ve vatanına ihanet eden, her kesede çok rahat ihanette bulunur.
15 Temmuz İşgal girişimi tam bir ihanettir.
Cezası ise idam edilip, toprağa gömmektir.
Belki dünya cihetiyle toprak bir nebze onun üstünü örtmüş olur.
Hayatta kalıp da tövbe etmeyen ise, her gün utanç verici, ölmek gibi olan acıyı bir nebze hafifletmek için ya maske taksın veya yüzünü değiştirsin.
-Farzı muhal olarak, işin vahametini dile getirmek amacıyla şöyle bir kıyas yapacağım;
15 Temmuz işgalinin emrini vermek için değil kainat imamlığının verilmesi, kainatın kendisinin verilmesi karşılığında dahi kabul edilemez.
Bu vahşet ve dehşet işgal vebalinin üzerinden 7 okyanus dahi aksa ve tüm sabun fabrikaları çalışsa bu kir ve lekeyi temizleyemez.
Hain iflah olmaz.[2]

Neredeyse 50 yıldır şehitliği anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum.

Ancak 15 Temmuz’un verdiği ve anlattığı o külli mana, değil yıllara hatta asırlara anlatacak manaları ihtiva edip taşımaktadır.

Tıpkı Çanakkale, İstanbul’un Fethi ve Malazgirt Savaşı gibi.
Anlayıp anlatma ile, yaşayıp yaşatma arasındaki o derin fark ve mana kendisini göstermektedir.

 Şehitlerimizin ruhu şad olsun. Gazilerimiz sağlıklı uzun ömürler olsun.

Milletimizin başı sağ olsun.

MEHMET ÖZÇELİK

15-07-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/05/28/cok-sevinemedim-durum-vahim/https://tesbitler.com/2023/06/23/ucurumun-kenarindan/

[2] https://tesbitler.com/2023/07/09/sakin-nankor-ve-hain-olma/
https://tesbitler.com/index.php?s=Hain
https://tesbitler.com/index.php?s=Temmuz+
https://tesbitler.com/2019/08/07/ata-vatan/

Loading

No ResponsesTemmuz 15th, 2023

FEVZİ ÇAKMAK VE KÜÇÜK HÜSEYİN EFENDİ’NİN BÜYÜK SIRRI

FEVZİ ÇAKMAK VE KÜÇÜK HÜSEYİN EFENDİ’NİN BÜYÜK SIRRI

FETÖ’nün Beyaz Türkler yani Sabetay tarafından kurulup işletildiğini yazdığım yazı, çok büyük ilgi gördü.

Meseleyi delilleriyle ortaya koyunca, kimsenin diyecek kelamı kalmadı.

Yazım üzerine AK Parti’nin önemli isimleri de aradı. Meslektaşlardan da arayanlar oldu.

Böylece FETÖ’nün ne olduğuna yönelik fotoğraf net olarak ortaya çıktı.

Yazıklar olsun o tabandaki FETÖ’cülere ki hala bu adama peygamber gibi inanıyorlar.

Ne yapalım.

Herkes kendi yolunu seçen, o seçtiği yol nereye götürürse oraya gider.

Bazı arkadaşlar FETÖ’nün Sabetaycılar tarafından kurulmasına çok şaşırmış.

Oysa şaşıracak bir şey yok.

FETÖ Sabetaycıların kurduğu ilk cemaat değil, muhtemelen son da olmayacak.

Bugün size FETÖ’den önceki Sabetay cemaatini anlatacağım.

Şeyh Küçük Hüseyin Efendi denilince; yenilerin aklına Üzeyir Garih eskilerin de aklına Fevzi çakmak gelir.

Musevi İşadamı Üzeyir Garih, Şeyh Küçük Hüseyin Efendi Türbesi’nde bıçaklanarak öldürüldüğünde hepimiz şok olduk.

Musevi bir işadamının bir İslami cemaatin şeyhinin türbesinde ne işi vardı?

O şeyhin ayakucunda da Atatürk’ün en önemli adamlarından Fevzi Çakmak’ta vardı.

Küçük Hüseyin, Fevzi Çakmak ve Üzeyir Garih.

Fevzi Çakmak’ın baba tarafından dedesi Hacı Derviş Hüseyin ve anne tarafından dedesi Hoca Bekir Efendi Limni Adasında yaşıyordu.‘HACI-HOCA’ya dikkat ettiniz sanırım.

1876’da doğan Fevzi Çakmak; Atatürk’ten sonraki ikinci ve son mareşaliydi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Millî Savunma Bakanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhuriyet dönemindeki ilk genelkurmay başkanıdır.

Fevzi Çakmak Atatürk’ün A takımı içerisinde en İslamcı kişi olarak tanındı ve muhafazakâr çevreler tarafından sevilip sayıldı.

1950 yılında öldü. Fevzi Çakmak öldüğünde gazeteler yas için siyah başlıklarla çıktı.

TRT radyosu ise yas yerine müzik yayını yaptı.

Halk, bilhassa Irak ve Suriye radyoları matem marşları çalarak, acılarını paylaştıkları halde Türk radyosunun ilgisiz kalmasına kızıyordu.

Çakmak’ı seven muhafazakâr ve milletçi gençler olay çıkardı. Radyoevinin önünde gençlerle polis arasında çatışmalar oldu. Taksim Gazinosu ve birçok sinemaların camları kırıldı. Şehir Tiyatrosu zorla kapatıldı.

Olaylar cenaze merasimi sırasında da sürdü. Yüzlerce kişi tutuklandı.

Fevzi Çakmak’ın cenazesi Eyüp Sultan Mezarlığı’nda Küçük Hüseyin Efendi dergâhı türbesine defnedildi.

Hükümet cenazeni Anıtkabir’de devlet mezarlığı açılınca oraya nakledilmek istedi ancak ailesi buna razı olmadı.

Fevzi Çakmak, cenazesinin Şeyhi Küçük Hüseyin’in ayak uçuna defnedilmesini vasiyet etmişti. Yine anlaşıldı ki Fevzi Çakmak Küçük Hüseyin’in müritlerinden birisiydi.

İrili ufaklı bütün cemaatlerin doğrandığı, tekkelerin kapatıldığı ve şeyhlerin asıldığı bir dönemde, Küçük Hüseyin ve cemaati nasıl ayakta kaldı?

Atatürk’tün en yakın ismi Genelkurmay Başkanı Çakmak, bu şeyhe nasıl mürit oldu ve görevine nasıl devam edebildi?

Sorular, sorular, sorular.

 

PEKİ, BU KÜÇÜK HÜSEYİN EFENDİ KİM?

Küçük Hüseyin Efendi 1828 yılında Ankara’da doğdu ve 1930 yılında, 102 yaşında öldü.

120 santimetre boyunda, zayıf cüsseliydi. Sol yanağında beni vardı. Sakalı seyrek, siyah beyaz karışımıydı. Elleri, ayakları da ufaktı.

Hiç hacca gitmemesi şüphe oluşturunca, bir başkasını kendi yerine bedel olarak hacca gönderdi.

Küçük Hüseyin Efendi’nin arkadaşları; 1859’da Sultan Abdülmecid hana suikast girişimde bulunan 41 kişinin arasında yer aldı. Çoğu yakalanıp Kıbrıs ve midilli adasına sürgün edildiler. Bir tek Küçük Hüseyin bu işten sıyrıldı.

Küçük Hüseyin Efendi Yahudilerle çok içli dışlı idi.

Yahudi, Hıristiyan veya başka kimseleri tenkitte bulunmayın. Onları kötülemeyin derdi. (Fetullah Gülen gibi)

Dişlerinden rahatsız olan Hüseyin Efendi, kendisine bir Musevi diş hekimi bulunmasını istedi. Müritleri, Yahudi olan Ezra Garih’e götürdü.

Ezra Garih, Küçük Hüseyin’in türbesinde öldürülen Üzeyir Garih ’in babasıydı.

Ezra Garih daha sonra Küçük Hüseyin’e mürit oldu. Üzeyir Garih bu yüzden babasının şeyhi olan Küçük Hüseyin’in türbesini düzenli olarak ziyaret ederdi ve bakımını yaptırırdı.

Anlayacağınız; Küçük Hüseyin Efendi de Beyaz Türklerden yani ‘SABETAY’dı.

Hepinizin anladığı gibi Fevzi Çakmak’ta bir Sabetaydı. O yüzden başına bir şey gelmedi.

Fevzi Çakmak öldükten sonra eşi Caddebostan’daki sarayı andıran malikânelerini Yahudilere verdi. O malikâne daha sonra Sinagog yapıldı.

Caddebostan’da bulunan Bet-El Sinagogu, Fevzi Çakmak’ın sarayı idi.

Küçük Hüseyin Efendi’nin müritlerinin tamamına yakını Mason ve Sabetay isimlerden oluşuyordu.

Aralarında dönemin en ünlü isimleri vardı.

Eski Başbakan, Atatürk’ün en yakını olan Hüseyin Rauf Orbay,

Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver,

Eski Washington Büyükelçisi Münir Ertegün,

Eski Adalet ve Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk,

Sağlık eski Bakanı Prof. Dr. Nihat Reşat Belger,

Eski Atina Büyükelçisi Enis Akaygen,

Eski Müzeler Müdürü Prof. Dr. Burhan Toprak.

İlk Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak

Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Kurtcebe Noyan

Atatürk’ün doktoru Prof. Dr. Mim Kemal Öke.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tekin Arıburun

Eski Başbakan Suat Hayri Ürgüplü

Şeyhülislam Hayri Efendi

Prof. Hasan Reşat Sığındım (Ender Mermerci’nin babası)

İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın babası Mehmet Emin Paşa,

Koç holding den Can Kıraç’ın eşi İnci Kıraç Küçük Hüseyin Efendi’nin torunudur.

(Sevgi Koç) sonradan (Gönül soyadı) Küçük Hüseyin Efendi’nin torunlarından Sabiha Hanım’ın akrabasıdır. (Medyamit)

Mason ve Sabetayistlerin bolca olduğu bir liste uzar gider…

Arusiler’in ve Mason-Yahudi güdümlü İttihat ve Terakkinin Şeyhi olan Küçük Hüseyin Efendi’nin ilk hocası Feyzullah Efendi sürgün edilmiş bir darbecidir.

Sonraki şeyhi ise Şeyh Cevdet Efendi’dir ve Şeyh Cevdet Efendi Selanik asıllı Sabataist bir YAHUDİ DÖNMESİDİR.

(Kaynak: HÜSEYİN VASSAF: SEFİNE-İ EVLİYA:2.CİLT SHF.334 de bakabilir.)

Üzeyir Garih Küçük Hüseyin Efendi’nin türbesinde öldürüldüğünde; Bazı saf yazarlar Garih ‘in gizli Müslüman olduğunu iddia etti.

Gerçek şu ki; Küçük Hüseyin ve Fevzi Çakmak Sabetaydı ve Garih de bir Yahudi idi.

Dolayısıyla olağan dışı bir durum yoktu.

Zaten Eyüp Sultan mezarlığında Küçük Hüseyin Efendi’nin türbesine gidenler, tuhaflığı anında fark ediyor.

Türbe tam olarak kıbleye bakmıyor.

Türbe İsrail yıldızı (Davut yıldızı) gibi 6 köşeli.

Küçük Hüseyin Efendi sözde çok büyük bir İslam âlimi ve şeyh olmasına rağmen türbesinde tek kelime Arapça bir yazı bulunmuyor.

Türbenin herhangi bir yerinde; Ayet ve Besmele yok.

Mezarda Türkçe yazılmış ismi var ve yine her Müslüman mezarında bulunan ‘Ruhuna Fatiha’ ibaresi de bulunmuyor. Bırakın Arapçası, Türkçesi de yok.

Kısaca Müslüman mezarlığında bir yabancı.

Sabetaycılar kendi din adamlarını İslami tarikatlar içinde yetiştirdiler.

Adam hahamdır, ama dışarıdan baktığınız zaman Melamilik, Mevlevilik ve Bektaşilik tarikatları içinde yetişmiş din adamı gibi görünür.

Bir örnek olarak, Selanik’teki Şemsi Efendi Okulu’nun kurucusu hahamdı.

Haham olduğu cemaat içinde belgelenmiştir.

Şemsi Efendi deyince aklıma bir şey geldi.

Soner Yalçın Sabetayları anlatan ‘EFENDİ’ bir kitap yazmıştı.

O kitabında uzun uzun bütün Sabetaycıların isimlerinin sonuna ‘Efendi’ unvanı aldıklarını yazmıştı.

Malum şahıs için de biliyorsunuz ‘Hocaefendi’ diyorlar. Buradaki ‘Efendi’ de sanırım Sabetay olduğunun şifresi.

Buraya nereden geldik?

Beyaz Türklerin FETÖ’yü nasıl kurduklarını anlatmıştık.

FETÖ Sabetayların ilk kurup işlettikleri cemaat değildi.

Birisi de Küçük Hüseyin’in cemaati idi.

Küçük Hüseyin’in ömrünün yetmediği işi Fetullah Gülen devraldı.

Gülen hala gözü açılmayan FETÖ’cüleri büyük bir hızla Cehenneme götürüyor.

Ölüm uykusuna giren FETÖ’cüler ise cennete gittiklerini sanıyor.

Ne büyük bir gaflet, ne büyük bir dalalet ne büyük bir felaket ve ne çirkin bir akıbet.

Kazım Karabekir bir kitabında;

Erzurum’da yakaladığımız Müslüman olmuş Rus casusunu temize çıkarmak için bir mahalle halkının karargâhıma geldiği zaman hâllerine bakıp da hatıratıma şunu kaydetmiştim:

Ey Türk oğlu! Sen pek sâfsın, seni herkes aldattı!

Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı!

HÂLÂ DA ATLATMAYA DEVAM EDİYOR..

METİN ÖZER / HABERVİTRİNİ

Loading

No ResponsesTemmuz 15th, 2023

15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilgili MİT’in elindeki bilgi ve belgeler

15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilgili MİT’in elindeki bilgi ve belgeler

 

MİT’in 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile ilgili elindeki bilgi ve belgelere dair bazı kaynaklar bulunmaktadır. İşte bu konuda bilgi sağlayabilecek kaynaklar:

Bu kaynaklar, MİT’in 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle ilgili elindeki bilgi ve belgeler hakkında size daha fazla bilgi sağlayabilir.

https://www.google.com/search?q=15%20Temmuz%20Darbe%20Girişimi%20-%20Vikipedi

https://www.google.com/search?q=Malumatfuruş%20-%2015%20Temmuz%20Darbe%20Girişimi%20Planı%20Yazısı%20İddiası

https://www.google.com/search?q=TBMM%20Darbe%20Komisyonu%2015%20Temmuz%20raporu

https://www.google.com/search?q=15%20Temmuz%20Meclis%20raporu

https://www.google.com/search?q=15%20Temmuz%20darbe%20girişiminin%20arkasında%20kim%20var%3F%20-%20BBC%20News%20Türkçe

https://www.google.com/search?q=MİT%27in%2015%20Temmuz%20raporunda%20neler%20yazıyor%20-%20Güncel%20-%20ODATV

https://www.google.com/search?q=Reşat%20Petek%3A%20Darbe%20girişiminin%20haber%20alınamaması%20istihbarat%20zaafı%20-%20NT

%%%%%%%%%%%% 

İşte Fethullah Gülen‘in masonlukla ilgili bilgi ve belgelere dair bazı kaynaklar:

  • Yeni Şafak gazetesinin ulaştığı tarihi belgelere göre, Gülen‘in daha gençlik yıllarında Masonluk yemini ettiği ve üstün hizmetlerinden dolayı taltif madalyası aldığı iddia ediliyor.
  • Fethullah Gülen ile ilgili gün yüzüne çıkmamış belgeler ortaya çıkmaya devam ediyor. 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası’na kayıtlı olduğu belirtiliyor.
  • Bir raporda, Gülen‘in Masonlarla ilişkilerini anlatan korkunç iddialar bulunuyor. Bu rapor, Gülen‘in Mason belgelerini teyit ediyor.
  • Yeni Şafak gazetesinin ulaştığı belgelere göre, Mason Mahfili’nden 1972 ile 1976 yılları arasında Fethullah Gülen‘e yapılan toplantı davetleri de bulunuyor.

Bu kaynaklar Fethullah Gülen‘in masonlukla ilgili olduğunu iddia eden bilgileri içermektedir. Ancak, bu bilgilerin doğruluğunu teyit etmek veya daha fazla ayrıntıya ulaşmak için kaynakları incelemeniz önemlidir.

%%%%%%%%%%%% 

 

 

15 TEMMUZLA İLGİLİ DAHA GENİŞ BİLGİ İÇİN BAK.

https://tesbitler.com/index.php?s=TEMMUZ

Loading

No ResponsesTemmuz 14th, 2023