Gökyüzündeki yıldızlar ve özellikleri nelerdir?

Gökyüzündeki yıldızlar ve özellikleri nelerdir?


Gökyüzünde gördüğümüz yıldızların çoğu birer güneştir. Ancak uzaklık nedeniyle bizim gibi gözüküyorlar ve çok farklı özelliklere sahiptirler. İşte bazı yıldız türleri ve özellikleri:

Başak Yıldızları: En çok gördüğümüz yıldız türüdür. Güneşe benzerliğiyle dikkat çeker. Genellikle sarı renkte ve orta büyüklükte olan bu yıldızlar, hidrojenin helyuma dönüştüğü termonükleer reaksiyonlardan enerji üretirler.

Kırmızı Cüce Yıldızlar: En yaygın yıldız türlerindendir. Oldukça küçük ve soğuktur. Kırmızı renkte olan bu yıldızlar, hidrojenin yavaşça yanmasından (termonükleer füzyon) enerji üretirler.

Mavi Dev Yıldızlar: En sıcak ve en parlak yıldızlardır. Yüksek sıcaklık nedeniyle mavi renkte görünürler. Kırmızı cücelerden daha büyük ve daha güçlüdürler. Süpernova patlamalarıyla sona erebilirler.

Süpernova Kalıntıları: Eski bir süpernova patlamasının kalıntılarıdır. Genellikle küçük ve yoğun bir nötron yıldızı veya bir karadelik kalıntısını içerirler. Supernova patlamaları, yıldızların son evrelerinde gerçekleşen ve çok büyük miktarda enerji açığa çıkaran patlamalardır.

Yıldız Kümeleri: Yıldızlardan oluşan gruplardır. Genellikle aynı kökenden gelirler ve bir arada bulunurlar. Küresel Kümeler ve Açık Kümeler olmak üzere ikiye ayrılırlar.

Bu sadece bazı yıldız türleridir ve gökyüzünde daha birçok farklı yıldız bulunmaktadır. Her bir yıldız, büyüklük, ışıma şiddeti, evrim süreci ve bileşimi gibi farklı özelliklere sahiptir.

&&&&&&

Vega yıldızının özellikleri nelerdir?

Vega, Lyra takımyıldızında bulunan ve en parlak üç yıldızdan biri olan bir A tipi ana kol yıldızıdır. İşte Vega’nın özellikleri:

Parlaklık: Vega, gece gökyüzünde gözlemlenebilir en parlak yıldızlardan biridir. Görünür parlaklığına 0 kadardır ve birincil fotometrik standart olarak kullanılır.

Boyut: Vega, Güneş’ten yaklaşık olarak 2.1 kat daha büyük bir çapına sahiptir. Yarıçapı, yaklaşık 2.7 milyon kilometre olarak tahmin edilmektedir.

Kütle: Vega’nın kütle tahmini, Güneş’ten sadece biraz daha büyük olduğunu göstermektedir. Güneş kütle birimi (1 M) olarak ifade edilen kütlesi, yaklaşık olarak 2.15 M olarak tahmin edilmektedir.

Sıcaklık: Vega, yaklaşık olarak 9,600 Kelvin (9,300 santigrat derece) sıcaklığa sahip olan bir yıldızdır. Bu sıcaklık, yüksek enerjili mavi ışığın yayılmasına ve yıldızın parlak olmasına neden olur.

Yaş: Vega, yaklaşık olarak 455 milyon yıl yaşındadır. Bu, Güneş’ten daha genç bir yıldız olduğu anlamına gelir. Vega’nın yaşının, Güneş’in yaşına kıyasla nispeten daha genç olduğu düşünülmektedir.

Hız: Vega, Güneş’e göre oldukça hızlı bir şekilde hareket etmektedir. 20 ila 25 kilometre/saniye hızında bir hızla Güneş Sistemi’ne yaklaşmaktadır.

Evrim: Vega, kendi evrim sürecinde, hidrojen yakma aşamasından geçmektedir. Yüksek enerjili mavi ışık yayarak parlaklığını korumaktadır. Ancak ilerleyen dönemlerde gelişen evrim süreci, Vega’nın parlaklığının azalacağı ve daha sönük bir yıldız haline geleceği anlamına gelir.

Bu özellikler, Vega’nın diğer yıldızlardan farklı olduğunu ve gözlemlenmesi ve araştırılması için ilginç bir nesne olduğunu göstermektedir.

#######

Şi’ra yıldızı ve özellikleri nelerdir?

Şi’ra yıldızı, genellikle Şehirden Şi’ra olarak bilinir ve Vega (Alpha Lyrae) olarak da adlandırılır. Vega, Yılanburun takımyıldızında yer alan parlak bir yıldızdır.

Şi’ra yıldızının özellikleri şunlardır:

Parlaklık: Şi’ra yıldızı, gökyüzünde 0,04 gibi yüksek bir görünür parlaklığa sahiptir. Bu onu gece gökyüzünde gözle kolayca fark edilebilir kılan bir özelliğidir.

Sıcaklık: Şi’ra yıldızı oldukça sıcak bir yıldızdır. Yüzey sıcaklığı yaklaşık olarak 9.600 Kelvin’dir.

Büyüklük ve kütlesi: Vega’nın Güneş’e göre 2,3 kat daha büyük bir çapı vardır. Bunun yanı sıra, kütlesi de Güneş’ten daha büyüktür.

Spektral sınıf: Şi’ra yıldızı, A0V spektral sınıfına aittir. Bu, yüksek sıcaklığının yanı sıra, yüksek yüzey çekirdek aktivitelerinin karakteristik özelliklerine de sahip olduğu anlamına gelir.

Genç bir yıldız: Şi’ra yıldızı, yaklaşık olarak 455 milyon yıl yaşındadır ve henüz genç bir yıldız olarak kabul edilir.

Dönen bir yıldız: Şi’ra yıldızı hızlı bir şekilde dönen bir yıldızdır. Kendi etrafındaki dönüş hızı yaklaşık olarak 275 kilometre/saat civarındadır.

Bu özellikler Şi’ra yıldızını diğer yıldızlardan ayıran özelliklerden bazılarıdır.

#########

En büyük yıldız hangisidir ve özellikleri nelerdir?

En büyük yıldız VY Canis Majoris olarak bilinir. Bu kırmızı hiperdev yıldız, Büyük Köpek takımyıldızında yer alır. VY Canis Majoris’in 1.5 milyar kilometre çapı vardır, bu da Güneş’in çapının 1700 katından daha fazladır. Ayrıca, kütlesi Güneş’in 30-40 katıdır. Yüzey sıcaklığı ise yaklaşık 3500 Kelvin’dir. VY Canis Majoris, çok yüksek yoğunluk ve parlaklık nedeniyle süpernova patlaması yaşayabileceği düşünülen ölümcül bir yıldız olarak kabul edilmektedir. Bu yıldızın potansiyel olarak en büyük yıldız olduğu düşünülmektedir, ancak tam olarak ne kadar büyük olduğu kesin olarak bilinmemektedir.

&&&&&&&&

Loading

No ResponsesAğustos 30th, 2023

insan vücudunun yapısal özellikleri nelerdir?

insan vücudunun yapısal özellikleri nelerdir?


İnsan vücudu, birçok farklı organ, doku ve hücreden oluşan karmaşık bir sistemdir. İnsan vücudunun yapısal özelliklerini anlamak için, vücudu dört temel seviyede inceleyebiliriz: hücre, doku, organ ve organ sistemi.

Hücre: Hücre, insan vücudunun en küçük yapısal ve işlevsel birimidir. Hücreler, çeşitli moleküllerden oluşan bir zarla çevrili canlı birimlerdir. Hücrelerin içinde, farklı işlevleri yerine getiren organeller adı verilen küçük yapılar bulunur. Örneğin, mitokondri enerji üretir, ribozom protein sentezler, çekirdek DNA’yı saklar ve kontrol eder.
Doku: Doku, aynı veya benzer özelliklere sahip hücrelerin bir araya gelmesiyle oluşan yapıdır. Doku, hücreler arası madde adı verilen bir sıvı ile bağlanır. İnsan vücudunda dört temel doku tipi vardır: epitelyal doku, bağ doku, kas doku ve sinir doku. Epitelyal doku, vücudun yüzeyini ve iç boşluklarını kaplar. Bağ doku, diğer dokuları destekler ve bağlar. Kas doku, kasılma ve gevşeme yeteneği sayesinde hareketi sağlar. Sinir doku, elektriksel sinyaller üretir ve ileterek sinir sisteminin çalışmasını sağlar.
Organ: Organ, farklı dokulardan oluşan ve belirli bir işlevi yerine getiren yapıdır. İnsan vücudunda yaklaşık 80 organ bulunur. Örneğin, kalp kas ve bağ dokusundan oluşur ve kanı pompalamak için çalışır. Akciğer epitelyal ve bağ dokusundan oluşur ve solunum için kullanılır. Beyin sinir dokusundan oluşur ve vücudun merkezi kontrol merkezidir.
Organ sistemi: Organ sistemi, birlikte çalışarak belirli bir amaca hizmet eden organların oluşturduğu gruptur. İnsan vücudunda 11 organ sistemi vardır: sindirim sistemi, solunum sistemi, dolaşım sistemi, boşaltım sistemi, sinir sistemi, endokrin sistemi, iskelet sistemi, kas sistemi, deri sistemi, bağışıklık sistemi ve üreme sistemi.
İnsan vücudunun yapısal özellikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, size şu web sitelerini tavsiye ederim:

[İnsan Vücudu]: Bu site, insan vücudunun yapısını ve işleyişini anlatan interaktif bir kaynaktır.
[İnsan Anatomisi]: Bu site, insan vücudunun organlarını ve organ sistemlerini detaylı bir şekilde açıklar.
[Hücreden Organizmaya]: Bu site, insan vücudunun hücreden organa kadar olan yapısal seviyelerini görsel olarak gösterir.

@@@@###

İnsanın anne karnındaki oluşumu nasıl gerçekleşmektedir?

İnsanın anne karnındaki oluşumu, döllenmiş yumurta hücresinin rahim duvarına yerleşmesiyle başlar. Bu olay döllenme olarak adlandırılır. Daha sonra hücre bölünmeye başlar ve embriyo oluşmaya başlar. Embriyo hücrelerin çeşitlenmesiyle farklı dokuları ve organları oluşturur. Bu süreç, hücresel bölünme, göç etme, farklılaşma ve doku oluşumu gibi bir dizi karmaşık olayı içerir. Bu şekilde insanın anne karnındaki gelişimi gerçekleşir ve 9 aylık gebelik süreci sonunda bebek dünyaya gelir.

####₺₺₺₺

Kur’an’ı Kerim’de insanın yaratılışı nasıl anlatılmaktadır?

Kur’an-ı Kerim’de, insanın yaratılışı, Allah’ın kudreti ve rahmeti ile ilgili birçok ayet vardır. İnsanın yaratılışı, Kur’an-ı Kerim’de farklı aşamalar olarak anlatılmaktadır. İşte bunlardan bazıları:

İnsanın topraktan yaratılması: Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın insanı topraktan yarattığı belirtilir. Örneğin, Bakara Suresi’nin 30. ayetinde şöyle denir: “Hani Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti. Onlar da, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd ederek tesbih ediyor, seni takdis ediyoruz’ dediler. Allah da, ‘Sizin bilmediğinizi ben bilirim’ dedi.”
İnsanın sulardan yaratılması: Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın insanı sulardan yarattığı da ifade edilir. Örneğin, Nur Suresi’nin 45. ayetinde şöyle denir: “Allah her hayvanı sudan yaratmıştır. Kimisi karınları üzerinde sürünür, kimisi iki ayak üzerinde yürür, kimisi de dört ayak üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.”
İnsanın nutfe (meni damlası) ve alaka (yapışkan kan pıhtısı) halinden yaratılması: Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın insanı nutfe ve alaka halinden yarattığı da anlatılır. Örneğin, Mü’minun Suresi’nin 12-14. ayetlerinde şöyle denir: “Andolsun biz insanı çamurdan bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargâh olan rahimde bir nutfe olarak yerleştirdik. Sonra nutfeyi alaka (yapışkan kan pıhtısı) yaptık; alakayı da bir çiğnem et parçasına çevirdik; bu çiğnem et parçasını kemiklere dönüştürdük; kemiklere de et giydirdik; sonra onu başka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir.”
İnsanın Allah’ın ruhundan üflenmesi: Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın insanı kendi ruhundan üflediği de bildirilir. Örneğin, Hicr Suresi’nin 29. ayetinde şöyle denir: “Onu (insanı) düzgün bir biçime soktuğum zaman, ona Ruhumdan üfleyince hemen ona secde edenlerden olun.”

&&&&&&&

Kur’an-ı Kerim’de ele alınan konular arasında şunlar sayılabilir:

Allah’ın varlığı, birliği ve sıfatları: Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın varlığına, birliğine ve sıfatlarına dair birçok ayet vardır. Allah’ın varlığı, kâinattaki delillerle ispat edilir. Allah’ın birliği, tevhid inancının temelidir. Allah’ın sıfatları, onun gücünü, ilmini, iradesini, rahmetini, adaletini ve diğer niteliklerini gösterir.
Peygamberlerin hayatları ve görevleri: Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin hayatlarına, mucizelerine, görevlerine ve mesajlarına dair birçok ayet vardır. Peygamberler, Allah’ın insanlara gönderdiği elçilerdir. Peygamberler, insanlara Allah’ın emirlerini ve yasaklarını bildirirler. Peygamberler, insanlara örnek olurlar. Peygamberler, Allah’ın izniyle mucizeler gösterirler.
İbadetlerin hikmeti ve şekli: Kur’an-ı Kerim’de ibadetlerin hikmeti ve şekline dair birçok ayet vardır. İbadetler, insanların Allah’a yaklaşmasını ve ona kulluk etmesini sağlayan eylemlerdir. İbadetler, insanların hem dünyada hem de ahirette mutlu olmasına vesile olur. İbadetler, namaz, oruç, zekat, hac ve diğerleri gibi çeşitlidir. İbadetlerin nasıl yapılacağı, Kur’an-ı Kerim’de ve peygamberin sünnetinde belirtilmiştir.
Ahlak kuralları ve sosyal ilişkiler: Kur’an-ı Kerim’de ahlak kuralları ve sosyal ilişkilere dair birçok ayet vardır. Ahlak kuralları, insanların iyi ve kötü davranışlarını belirleyen ilke ve değerlerdir. Ahlak kuralları, insanların kendilerine, ailelerine, komşularına, topluma ve diğer canlılara karşı sorumluluklarını gösterir. Sosyal ilişkiler, insanların birbirleriyle olan ilişkileridir. Sosyal ilişkilerde adalet, merhamet, saygı, sevgi ve işbirliği gibi değerlere önem verilir.
Kıyamet alametleri ve ahiret hayatı: Kur’an-ı Kerim’de kıyamet alametleri ve ahiret hayatına dair birçok ayet vardır. Kıyamet alametleri, dünyanın sonunun yaklaştığını gösteren olaylar ve işaretlerdir. Kıyamet alametleri arasında deccal, mehdî, isa’nın inişi, yecüc mecüc gibi büyük alametler ve küçük alametler vardır. Ahiret hayatı, dünyadan sonra başlayacak olan sonsuz hayattır. Ahiret hayatında insanlar öldükten sonra diriltilir, hesaba çekilir ve cennete veya cehenneme gönderilir.

 

Loading

No ResponsesAğustos 30th, 2023

Havada seslerin, ısının in ve ışığın nakli nasıl gerçekleşir?

Havada seslerin, ısının in ve ışığın nakli nasıl gerçekleşir?


Ses ve Işık Nakli

Havada seslerin,işinin ve ışığın nakli nasıl gerçekleşir

Havada sesler, işitsel dalgalar olarak adlandırılan titreşimler aracılığıyla yayılır. Işık ise elektromanyetik dalgalar şeklinde hareket eder. Her ikisi de boşlukta hareket edebilir. Ancak işin ve ışığın nakli arasındaki temel farklar şunlar:

Ses Nakli: Ses havada madde taneciklerinin titreşimleri olarak yayılır. Hava moleküllerinin sıkışma ve gevşeme hareketleri ses dalgalarını oluşturur. Ses, yoğun ortamlarda daha iyi iletilir. Örneğin, ses telleriniz titreştiğinde havadaki dalgalar kulaklarınıza ulaşır ve beyin bu titreşimleri işitme olarak algılar.

Işık Nakli: Işık, elektromanyetik dalgalardır ve boşlukta hızla hareket edebilir. Işık, farklı dalga boylarına sahip elektromanyetik dalgaların bir kombinasyonudur. Elektromanyetik dalga, titreşen elektrik alanlarından ve manyetik alanlardan oluşur. Işık, vakumda ışık hızında ilerler ve farklı maddelerde farklı hızlarda hareket eder. Örneğin, bir kaynaktan çıkan ışık, yansıma veya kırılma gibi olaylarla hareket yönü ve hızı değişebilir.

Kısacası, ses havada madde taneciklerinin hareketiyle, ışık ise elektromanyetik dalgalar aracılığıyla taşınır.

qqqqqqqqqqqqqq

Havada seslerin, ısının ve ışığın nakli nasıl gerçekleşir?

Elbette, seslerin, ısının ve ışığın havada nasıl taşındığını açıklamaktan mutluluk duyarım:

Sesin Nakli: Havada ses, madde taneciklerinin sıkışma ve gevşeme hareketleri ile iletilir. Bir kaynaktan gelen ses titreşimleri, hava moleküllerini sıkıştırır ve bu titreşimler havadaki moleküller arasında yayılır. Bir kişi konuştuğunda veya bir enstrüman çaldığında, bu titreşimler hava tarafından taşınır ve kulaklarımıza ulaştığında işitme olarak algılanır.

Isının Nakli: Isı, moleküllerin veya atomların hareketi sonucu oluşan enerji transferidir. İki temel ısı transfer mekanizması vardır: iletim, konveksiyon ve radyasyon. İletim, maddenin doğrudan teması yoluyla ısının aktarılmasını ifade eder. Konveksiyon ise bir sıvının veya gazın hareketi nedeniyle ısının taşınmasıdır. Radyasyon ise elektromanyetik dalgalar aracılığıyla ısı transferini ifade eder. Havada, özellikle gazlarda, ısının iletim ve konveksiyon yoluyla taşınması daha sınırlıdır, bu nedenle genellikle radyasyon daha etkili bir ısı transfer mekanizmasıdır.

Işığın Nakli: Işık, elektromanyetik dalgalar şeklinde hareket eder ve boşlukta yayılabilir. Havada veya diğer maddelerde ışığın hareketi, elektrik ve manyetik alanların titreşimleri ile gerçekleşir. Farklı dalga boylarına sahip elektromanyetik dalgaların bir kombinasyonu olarak ışık, hızla ilerler ve gözlerimiz aracılığıyla görme olarak algılanır.

Kısacası, ses, ısı ve ışık, havada farklı mekanizmalar aracılığıyla taşınır: ses moleküler titreşimlerle, ısı moleküler hareket ve elektromanyetik dalgalarla, ışık ise elektromanyetik dalgalarla taşınır.

₺₺₺₺₺₺₺₺

Sesler, görüntü ve kokular havada nasıl birbirinden ayrıştırılır

Sesler, görüntüler ve kokular havada farklı fiziksel özelliklere sahiptir, bu nedenle ayrıştırılmaları mümkündür. Sesler ses dalgaları şeklinde yayılır ve kulaklarımız tarafından algılanır. Görüntüler ise ışık yoluyla yayılır ve gözlerimiz tarafından algılanır. Kokular ise havadaki kimyasal maddelerin partiküller şeklinde yayılmasıyla algılanır ve burun tarafından tespit edilir. Bu üç farklı algılama türü, farklı duyu organlarıyla işlendiği için ayrıştırılmış olur.

@@@@@

https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/asa-yi-musa/birinci-huccet-i-imaniye-ayetu-l-kubra/88

Loading

No ResponsesAğustos 30th, 2023

Selanikten Türkiye’ye yahudi göçü nasıl gerçekleşti?

Selanikten Türkiye’ye yahudi göçü nasıl gerçekleşti?


Selanik’ten Türkiye’ye Yahudi göçü, 20. yüzyılın başlarından itibaren gerçekleşmiştir.

Yahudiler, Selanik’te uzun bir tarih boyunca önemli bir azınlık oluşturmaktaydı. 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan Yahudiler, Selanik’te güçlü bir toplum oluşturmuşlardı. Ancak 1912-1913 Balkan Savaşları sonucunda Selanik, Yunanistan’a dahil edildi ve bölgedeki dengeler değişti.

Yunanistan’ın Selanik’i ele geçirmesinden sonra, Yahudilere yönelik ayrımcı politikalar ve baskıcı önlemler başlatıldı. Yahudilerin vatandaşlık hakları kısıtlanarak aşamalı olarak zorla Yunanlaştırılmaları hedefleniyordu. Bu durum, Yahudi nüfusunun Türkiye’ye göç etmeye yönelik bir tercih yapmasına yol açtı.

Göç hareketi, özellikle 1920’ler ve 1930’larda yoğunlaştı. Türkiye, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından yeni bir cumhuriyet olarak kurulmuştu ve dışarıdan gelen göçmenlere açık bir politika benimsemişti.

Türkiye, Selanik’teki Yahudi nüfusunun göç etmesine yardımcı oldu. Hükümet, göçmenlere yerleşmek ve çalışmak için destek sağladı. Yahudiler, Selanik limanından İstanbul’a, ardından da diğer Türk şehirlerine yerleştirildi. Türkiye, bu göç dalgasına yanıt olarak, Yahudi nüfusunu özümseyen ve kabul eden bir ülke olarak tanındı.

Bu Yahudi göçü, Türkiye’deki Yahudi cemaatinin büyümesine ve çeşitliliğin artmasına neden oldu. Türkiye, Selanik’in Yahudi tarihini bugün de hatırlamakta ve bu tarihi mirası korumaya çalışmaktadır.

Bak. https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid02Mcwopwxxei38dqcDFq1BwY7D59VCQKMHvQwmAcJ1UjfzhC7r16SsvmGs3horBvw2l&id=100011047594375&mibextid=Nif5oz

######

Yahudiler selanikten Türkiye’ye neden ve ne kadar göç oldu. Nereye göç edip, kendilerine nerelerde yer verildi?

Yahudiler, 1492’de İspanya’dan sürüldükten sonra birçok farklı ülkeye göç ettiler. Birçoğu Osmanlı İmparatorluğu’nu tercih etti ve özellikle Selanik (Thessaloniki) şehrine yerleşti. Selanik, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki en büyük Yahudi nüfusuna sahip şehirlerden biriydi.

Ancak, 19. yüzyılın ortalarında Yahudilere karşı artan baskılar ve ayrımcılık nedeniyle birçok Yahudi Osmanlı İmparatorluğu’ndan göç etmeye başladı. Özellikle 20. yüzyılın başlarında, birçok Yahudi Türkiye’ye göç etti. Büyük göç dalgaları, 1912-1922 yılları arasında Balkan savaşları ve Türk Kurtuluş Savaşı sırasında gerçekleşti.

Yahudi göçmenler genellikle büyük şehirlere, özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi merkezlere yerleşti. İstanbul, Türkiye Yahudi nüfusunun çoğunluğunu barındırıyordu. Göç eden Yahudilere genellikle şehirde gerçekleşen ekonomik ve ticari faaliyetlere katılmak, yeni bir hayat kurmak için yer verildi.

Türkiye, Yahudilere karşı hoşgörüsü ve din özgürlüğü politikasıyla bilinen bir ülke oldu. Türk hükümeti, Yahudilere özgürce ibadet etme ve kültürel faaliyetlerde bulunma imkânı sağladı. Yahudi topluluğu, ticaret, sanayi, sağlık hizmetleri, finans gibi çeşitli sektörlere katkıda bulundu ve Türk ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunmaya devam etmektedir.

@@@@@@@@

Atatürk’ün Selanik’ten göç etmesi nasıl gelişti ve gerçekleşti?

Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’ten göç etmesi, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki siyasi, coğrafi ve sosyal olaylardan etkilenen bir süreç sonucunda gerçekleşti.

Atatürk, 1881 yılında Selanik’te doğdu. Selanik, o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan bir şehirdi. Atatürk’ün ailesi, burada orta düzey bir yaşam sürdürüyordu. Ancak 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nda siyasi ve toplumsal değişimler yaşanmaya başladı.

1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nda demokratikleşme süreci başladı. Padişahın yetkileri sınırlanırken parlamento ve siyasi partiler kuruldu. Bu dönemde Selanik, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki reform hareketlerinin merkezi haline geldi. Atatürk de bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılarak siyasi faaliyetlere başladı.

Ancak I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı İmparatorluğu, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile ittifak yaparak savaşa girdi. Bu dönemde Atatürk, Osmanlı ordusunda görev aldı ve çeşitli cephelerde savaştı.

Savaşın sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun mağlup olmasıyla birlikte bölgeye çeşitli antlaşmalar imzalandı. Bu antlaşmalar sonucunda Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları paylaşılmaya başlandı. Selanik, Yunanistan’a verilen bölgeler arasındaydı.

Atatürk, bu süreçte Türkiye’de milli bir mücadele başlatmak ve bağımsız bir Türkiye kurmak amacıyla Anadolu’ya geçti. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nın temellerini attı. Bu süreçte Atatürk’ün Selanik’teki ailesi de burada yaşamaya devam etti.

Kurtuluş Savaşı’nın başarılı bir şekilde tamamlanmasının ardından, 1922 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Atatürk, yeni kurulan devletin başına geçti. Selanik ise artık Yunanistan’a ait bir şehir haline gelmişti.

Atatürk’ün Selanik’ten göç etmesi, siyasi, toplumsal ve coğrafi olayların etkisiyle gerçekleşmiş olup, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini sürdürmesi ve yeni bir devlet kurmasıyla sonuçlanmıştır.

#######

İttihat ve Terakki cemiyetinde bulunan masonlar Osmanlı Devleti’ni yıkma konusunda ne gibi faaliyetlerde bulundular?

İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde güç kazanan bir siyasi hareketti. Bu hareket içerisindeki bazı üyeler, masonlukla ilişkiliydiler ve bazı masonik örgütlerle de bağlantıları bulunuyordu. Ancak, tüm İttihat ve Terakki üyeleri masonlukla ilişkili değildi ve masonluk, cemiyetin resmi politikalarından biri değildi.

Masonlar, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına yönelik faaliyetlerde bulunduklarına dair bazı iddialar vardır. Bu iddialar arasında şunlar bulunmaktadır:

İmparatorluk içerisindeki bazı masonlar, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılım sağlamış ve cemiyetin politikalarında etkili olmuş olabilirler.

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki bazı masonlar, imparatorluğun kalkınmasını ve modernleşmesini savunurken, diğer bazı masonlar ise imparatorluk yönetimine karşı, özellikle de mevcut siyasi liderlere karşı muhalefet etmek için çabalıyor olabilirler.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bazı üyeleri, masonluğun gizli yapısı ve etkili ağlarından faydalanarak, imparatorluğu yöneten yöneticilere karşı komplolar kurmuş olabilirler.

Masonluğun Osmanlı Devleti’nin yıkılmasında tek etken olduğunu söylemek zor. Osmanlı Devleti’nin çöküşünde etkili olan birçok faktör bulunmaktadır, bunlar arasında başarısız dış politikalar, iç isyanlar, ekonomik sorunlar ve emperyal güçlerin etkisi sayılabilir.

@@@@@#@

Loading

No ResponsesAğustos 30th, 2023

İNGİLTERE VE FRANSA ZULMÜ

İngiltere’nin Hint soy kırımı nasıl gerçekleşti?

Hint Soykırımı, 1947 yılında Hindistan’ın İngiliz sömürgesi olarak bağımsızlığını kazanması ve Hindistan’ın Hindistan ve Pakistan olarak ikiye bölünmesi sonucunda gerçekleşmiştir. Soykırım, özellikle Hindistan’da yaşayan Müslümanların Hindistan-Hindu nüfusundan ayrılmasını ve Pakistan’a göç etmesini içermiştir.

1947 yılında İngiltere, Hindistan’a bağımsızlık vermek üzere bölgenin bölünmesine karar vermiştir. Bu bölünme sonucunda Hindistan ve Pakistan adında iki ayrı ülke oluşturulmuş ve Hindular çoğunluğun yaşadığı Hindistan, Müslümanların yaşadığı Pakistan’dan ayrılmıştır.

Ancak, bu bölünme olayı büyük bir kaosa ve şiddete yol açmıştır. Özellikle Hindistan’ın batısında ve doğusunda Müslümanlar ile Hindular arasında çatışmalar yaşanmış ve birçok saldırı gerçekleşmiştir. Her iki taraf da birbirlerine saldırmış, cinayetler işlemiş ve çeşitli cinsel saldırılar gerçekleştirmiştir.

Bu şiddet olayları sonucunda yüz binlerce insan öldü ve milyonlarca insan yerlerinden oldu. Ayrıca, cinsel şiddet ve tecavüz de yaygın bir şekilde gerçekleşti. Din veya etnik kökenleri nedeniyle hedef alınan insanlar, evlerini terk etmek zorunda kaldılar ve komşuları tarafından saldırıya uğradılar.

Hint Soykırımı, tarih boyunca gerçekleşmiş en büyük insanlık trajedilerinden biridir. Bu olaylar hem Hindistan hem de Pakistan için derin yaralar açmıştır ve hala bu olayların etkileri hissedilmektedir. Her iki ülkede de toplumlar arasında yaşanan güvensizlik ve düşmanlık, bu olayların kalıcı etkilerindendir.

#####₺

İngiltere Hindistan’da ne gibi bir soykırım yaptı?

İngiltere’nin Hindistan’da gerçekleştirdiği en büyük travma, 1943 Bengal Kıtlığı’dır. Bu olay sırasında yaklaşık 3 milyon insan hayatını kaybetmiş olabilir. Ayrıca, İngiliz kolonial yönetimi döneminde Hindistan’da birçok haksız uygulama, kaynak sömürüsü ve insan hakları ihlalleri yaşandı. Ancak, “soykırım” terimi konusunda bazı tarihçiler ve uzmanlar arasında farklı görüşler bulunmaktadır.

#####₺

İngiltere’nin Hindistan’da yaptığı zulüm ve soykırımın boyutları nelerdir

İngiltere’nin Hindistan’daki zulüm ve soykırımı, 18. ve 19. yüzyıllarda gerçekleşti ve Hint alt kıtasının farklı bölgelerinde çeşitli boyutlarda etkileri oldu. Bu dönemde vergi politikaları, tarım sistemleri, ticaret uygulamaları ve yönetim biçimleri gibi faktörler altında Hindistan’daki yerel halklar üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Ancak “soykırım” terimi bu konu için genellikle kullanılmaz çünkü soykırım daha spesifik bir şekilde belirli bir etnik, dini veya ulusal grubun tümünün yok edilmesi amacını taşır.

İngiltere’nin Hindistan’da yaptığı eylemler arasında aşırı vergilendirme, kaynakların sömürülmesi, tarım ve endüstriyel ürünlerin ithalat ve ihracatını kontrol etme gibi uygulamalar yer almaktadır. Bu süreçler, yerel ekonomiyi olumsuz etkileyerek yerel halkın yaşam koşullarını kötüleştirdi. Ayrıca, 1943 Bengal Kıtlığı gibi olaylar da İngiliz yönetiminin yanlış politikalarının sonucu olarak yüz binlerce insanın ölümüne neden oldu.

Ancak, bu dönemdeki olayların değerlendirilmesi karmaşıktır ve tüm etkileri net bir şekilde sayısal olarak ifade etmek zordur. Konu hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, tarih kitapları ve akademik çalışmaların yanı sıra Hindistan’ın bağımsızlık hareketi ve Britanya İmparatorluğu’nun tarihi konularını inceleyebilirsiniz.

*************** 

 

Batı ezildiği zulmünün altından kalkmak için timsah gözyaşları döküp, günah çıkartıyor.

 

FRANSA: 22’inci Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac: “Biz dört buçuk asır boyunca Afrika’nın kanını akıttık. Sonra hammaddelerini gasp ettik, yağmaladık. Din adına kültürlerini yıktık. Bugün tabii bu nev’i şeyleri daha usturuplu, daha şık yapmak gerekiyor. Şimdi burs vererek en önemli beyinlerini aşırıyoruz. Sonra ‘Afrika elit çıkaramıyor’ diyoruz, onun pahasına zenginleştikten sonra ona ders veriyoruz.” (2001)

“CÜZDANIMIZDAKİ PARA SÖMÜRÜDEN GELİYOR!”

FRANSA: 22. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac: “Bir şey unutuluyor. Fransızların cüzdanındaki para sadece buradan değil belki, ama büyük bölümü yüzyıllardır Afrika’nın sömürülmesinden geliyor. Cömertlikten söz etmiyorum, bir parça sağduyu, adalet… Onlardan alınanın geri verilmesi için… Bu, yakın gelecekte karşılaşılabilecek çok kötü siyasi sonuçlar ve sarsıntılardan kaçınmak için o kadar gerekli ki!” (2007)

FRANSA: 25. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, “Sömürgecilik Fransa Cumhuriyeti’nin büyük ve ciddi bir hatasıydı. Sömürgecilik barbarlıktı ve bununla yüzleşilmeli; ayrıca bütün kurbanlarından özür dilenmeliydi.” dedi. (2017)

https://www.haber7.com/dunya/haber/3347156-somurgelerinden-kovulan-bati-gunah-cikariyor-katliam-darbe-isgal-soykirim-itirafi

 

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

Kazım Karabekirin kızı babasının Ermeni yetim çocuklarından

Kazım Karabekirin kızı babasının Ermeni yetim çocuklarından üç bin kişiyi orduya aldığını ve bunların da bayramlarda el öpmeye geldiğini söylüyor.


Kâzım Karabekir, Birinci Dünya Savaşı sonrası yetim kalan çocukları ihya etmek amacıyla sembolik bir ordu kurmuştur. Bu orduya Gürbüz Çocuklar Ordusu adı verilmiştir2 Bu orduda hem Türk hem de Ermeni çocuklar vardır. Ancak Karabekir, Ermeni çocukları Türk yetimlerin arasına katmamıştır. Onların kendi dilini ve dinini öğrenmelerini istemiştir. Bu yüzden Ermeni çocukları Trabzon’da ABD’lilerin açtığı Ermeni yetimhanesine göndermiştir34

Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, babasının Ermeni çocuklara sahip çıktığını ve onlara karşı barışçıl ve kardeşçe bir bakış açısı sergilediğini anlatmıştır1

Bak. https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/ugur-dundar/yetim-ermeni-cocuklarin-babasi-kazim-karabekir-pasa-7101976/
https://m.yeniakit.com.tr/haber/kazim-karabekirin-kizi-o-donemi-anlatti-gercek-katliami-ermeniler-yapti-963897.html
https://www.yenisafak.com/gundem/erzurumda-kurtaracak-adam-kalmayacakti-3517990

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

Bulgaristana kağıt fiyatına satılan Osmanlı arşivleri hakkında

Bulgaristana kağıt fiyatına satılan Osmanlı arşivleri hakkında


Merhaba, bu Bing. Size nasıl yardımcı olabilirim?
?

Bulgaristan’a kağıt fiyatına satılan Osmanlı arşivleri hakkında bilgi arıyorsanız, size bazı web arama sonuçlarını sunabilirim. Bu sonuçlar, 1931 yılında İstanbul Defterdarlığı’nın Osmanlı döneminden kalan 1.5 milyon tarih belgesini okkası üç kuruş on paraya Bulgaristan’a sattığı bir olayla ilgilidir1. Bu olay, tarih ve arşivcilik açısından büyük bir gaflet ve kayıp olarak değerlendirilmektedir2. Olayın ortaya çıkmasında Son Posta gazetesi yazarı İbrahim Hakkı (Konyalı) ve Muallim Cevdet (İnançalp) gibi gazeteciler ve tarihçiler önemli rol oynamıştır3. Olayın sorumlusu ise dönemin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda olarak gösterilmektedir4.

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isterseniz, aşağıdaki bağlantılara göz atabilirsiniz:

Tarih ve Medeniyet: Bu site, olayın ayrıntılarını ve Muallim Cevdet’in Başbakan İsmet İnönü’ye yazdığı mektubu içermektedir.
Yalantarih.com: Bu site, olayın nedenlerini ve sonuçlarını analiz etmektedir.
Beycan.net: Bu site, olayın nasıl ortaya çıktığını ve gazetelerde nasıl yankı uyandırdığını anlatmaktadır.
İsmet İnönü Vakfı: Bu site, Başbakan İsmet İnönü’nün olaya müdahalesini ve Bulgaristan’daki Osmanlı evrakının geri alınması için yapılan çalışmaları anlatmaktadır.
Umarım bu bilgiler size yardımcı olur. Başka bir sorunuz varsa, lütfen bana sorun.

https://tarihvemedeniyet.org/2009/08/bulgaristana-satilan-osmanli-arsivi.html
https://yalantarih.com/bulgaristana-satilan-osmanli-belgeleri/
https://www.beycan.net/26/osmanlinin-essiz-arsivlerinin-degersiz-kagit-olarak-bulgaristana-satilmasi.html
https://www.ismetinonu.org.tr/basbakan-ismet-inonu-ve-bulgaristana-satilan-osmanli-evraki-meselesi-1931/

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

BÜYÜK PROJELER

Büyük İsrail projesi nedir ve ne hedeflenmektedir


“Büyük İsrail projesi,” İsrail Devleti’nin sınırlarını genişletme amacıyla Filistin topraklarını, Ürdün Nehri’nin batısını ve bazı komşu ülkelerin topraklarını içine alan geniş bir coğrafyayı kapsayan bir varsayımsal kavramdır. Bu proje, İsrail’in tarihsel olarak vaat edilen topraklarını yeniden elde etme ve sınırlarını genişletme hedefini yansıtmaktadır.

Büyük İsrail projesi, İsrail’in bağımsızlığını kazandığı 1948’den sonra ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu projenin savunucuları, İsrail’in tarihi ve dini bağlamda Filistin topraklarına sahip olması gerektiğini savunur. Ancak bu proje, uluslararası hukuk ve barış çabaları ile uyumsuzdur ve bölgede ciddi anlaşmazlıklara neden olmuştur.

Filistin halkı ve Arap dünyası, Büyük İsrail projesini İsrail’in toprak taleplerinin adaletsiz ve haksız olduğu, Filistin halkının kendi bağımsız devletini kurma hakkını engellediği şeklinde eleştirir. Bu proje nedeniyle Filistin topraklarındaki siyasi çatışma ve gerilimler artmıştır.

Büyük İsrail projesi, siyasi, tarihi ve dini birçok faktörü içerdiği için farklı yorumlara tabi tutulabilir. Ancak genel olarak, İsrail Devleti’nin sınırlarını genişletme hedefi olarak değerlendirilir ve bölgedeki çatışmaların bir faktörü olarak görülür.

@@@@@@@

Büyük Ermenistan projesi nedir ve ne amaçlanmaktadır?

“Büyük Ermenistan projesi,” Ermenistan’ın tarihsel olarak Ermeni nüfusunun yaşadığı ve yaşamadığı bölgeleri içine alan geniş bir coğrafyayı kapsayan bir varsayımsal kavramdır. Bu proje, Ermenistan’ın sınırlarını genişletme veya Ermeni nüfusunu daha geniş bir alana yayma amacını yansıtabilir.

Büyük Ermenistan projesi, özellikle Ermeni Soykırımı sonrası dönemde, Ermeni diasporası ve bazı siyasi çevreler tarafından tartışılmıştır. Ancak bu proje, resmi olarak tanınmış bir hükümet politikası değildir ve genel olarak Ermenistan hükümeti tarafından benimsenen bir strateji değildir.

Bölgedeki siyasi, tarihi ve etnik faktörler nedeniyle, Büyük Ermenistan projesi komşu ülkeler ve bölgesel dengeler açısından tartışmalı bir konudur. Ermenistan’ın sınırlarını genişletme amacı, komşu ülkelerle olan ilişkilerde gerilimlere neden olabilir. Bu nedenle, konu hem Ermeni diasporası içinde hem de bölgesel politika çerçevesinde farklı yorumlar ve tepkilerle karşılanabilir.

Özetlemek gerekirse, Büyük Ermenistan projesi tarihsel ve siyasi bir bağlama sahip olan bir varsayımsal kavramdır ve Ermenistan hükümeti tarafından resmi olarak benimsenen bir politika değildir. Bu konudaki görüşler farklılık gösterebilir ve bölgesel dengeleri etkileyebilir.

@@@@#

Büyük Yunan projesi nedir ve ne amaçlanmaktadır

“Büyük Yunan projesi,” Yunanistan’ın tarihsel olarak Yunan nüfusunun yaşadığı bölgeleri genişleterek veya Yunan kültürünü daha geniş bir alana yayarak birleştirme amacını ifade eden varsayımsal bir kavramdır. Bu tür bir projenin amacı, antik dönemdeki Büyük Yunan İmparatorluğu gibi bir birlikteliği yeniden oluşturma fikrini içerebilir.

Ancak, “Büyük Yunan projesi” resmi olarak Yunanistan hükümeti tarafından benimsenmiş bir politika değildir. Bu terim genellikle tarihsel veya kültürel bağlamda kullanılır ve bu tür bir genişleme veya birleştirme amacı resmi olarak tanınmış bir strateji değildir.

Bölgeler arasında tarihsel, etnik ve siyasi dinamikler nedeniyle Büyük Yunan projesi, komşu ülkeler ve bölgesel dengeler açısından tartışmalı bir konudur. Böyle bir projenin gerçekleşmesi, komşu ülkelerle ilişkilerde gerilimlere neden olabilir.

Özetlemek gerekirse, Büyük Yunan projesi tarihsel ve kültürel bir bağlama sahip olan bir varsayımsal kavramdır ve Yunanistan hükümeti tarafından resmi olarak benimsenen bir politika değildir. Bu konudaki görüşler farklılık gösterebilir ve bölgesel dinamikleri etkileyebilir.

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

İhvanı müsliminin kuruluş programı ve amaçları nelerdir

İhvanı müsliminin kuruluş programı ve amaçları nelerdir


İhvan-ı Müslimin veya Müslüman Kardeşler, 1928’de Mısır’da Hasan el-Benna tarafından kurulan bir İslami harekettir. Hareketin kuruluş programı ve amaçları şunlardır:

1. **İslam’ı Yayma:** Hareket, İslam’ın öğretilerini ve değerlerini toplum genelinde yaymayı amaçlar. İslam’ın bireyin hayatının her yönünü kapsayan bir sistem olduğunu vurgularlar.

2. **Toplumsal Adalet ve Refah:** İhvan-ı Müslimin, toplumsal adaletin ve ekonomik refahın sağlanmasını hedefler. İslami değerlere dayalı bir toplum düzeninin oluşturulmasını savunurlar.

3. **İslam Devleti Kurma:** Hareket, İslam’a dayalı bir devletin kurulmasını amaçlar. Bu devlette İslam hukuku ve değerleri temel alınarak yönetim sağlanması gerektiğine inanırlar.

4. **Modernleşme Karşıtlığı:** İhvan-ı Müslimin, Batı tarzı modernleşmeye karşı çıkarlar. Batı kültürünün ve değerlerinin İslam’ın özünden sapmaya neden olabileceğine inanırlar.

5. **Demokrasi ve Siyasi Katılım:** Hareket, demokratik yöntemleri benimser ve siyasi katılımı teşvik eder. Ancak, İslami değerlere uygun bir şekilde demokrasinin uygulanması gerektiğini savunurlar.

6. **Dini Eğitim ve Propaganda:** İhvan-ı Müslimin, bireylerin İslami eğitim almalarını teşvik eder ve İslami değerleri topluma yaymak için dini propaganda yapmayı önemser.

7. **Mücadele ve Direniş:** Hareket, İslami değerleri yaymak için barışçıl yöntemlerin yanı sıra, zulme karşı mücadele etmeyi ve gerektiğinde direnişi de savunabilir.

Not: İhvan-ı Müslimin hareketi, farklı dönemlerde farklı liderlerin etkisi altında değişiklik gösterebilir ve bu amaçlar genel hatlarıyla verilmiştir. Hareketin tarihi ve görüşleri hakkında daha fazla ayrıntıya ulaşmak için güncel ve güvenilir kaynaklara başvurmanız önerilir.

@@@@@@

Risale-i Nur hizmetleri ile ihvanı müsliminin hizmetleri arasındaki farklar nelerdir

Risale-i Nur ve İhvan-ı Müslimin gibi İslami hareketler, farklı zamanlarda ve farklı yöntemlerle ortaya çıkmıştır. Her iki hareketin de hizmetleri ve yaklaşımları arasında bazı farklar vardır:

**Risale-i Nur Hizmetleri:**
– Risale-i Nur, Said Nursi tarafından yazılan ve İslam’ın temel prensiplerini modern dil ve mantıkla açıklayan bir eserler koleksiyonudur. Bu eserler, İslam’ın anlaşılmasını kolaylaştırmayı hedefler.
– Risale-i Nur, bireylerin imanlarını güçlendirmeyi, dini anlamalarını derinleştirmeyi ve modern düşünceyle uyumlu bir şekilde İslam’ı yaşamalarını teşvik eder.
– Hareket, genellikle bireysel dönüşüm ve eğitim üzerine odaklanır. Toplum içinde derinlemesine bir değişim ve anlayış oluşturmayı amaçlar.
– Risale-i Nur, daha çok öğretici ve manevi bir çalışma olarak bilinir. Sessiz ve kişisel bir hizmet tarzını benimser.

**İhvan-ı Müslimin Hizmetleri:**
– İhvan-ı Müslimin, toplumsal bir hareket olarak kurulmuştur ve İslam’ın tüm toplumu etkileyecek şekilde uygulanmasını hedefler.
– Hareket, toplumsal değişimi hızlandırmayı ve İslami ilkeleri toplumsal düzenin temeli haline getirmeyi amaçlar.
– İhvan-ı Müslimin, siyasi ve toplumsal alanlarda daha etkin bir rol oynama eğilimindedir. Bu nedenle, siyasi katılım ve toplumsal değişim için daha açık bir şekilde mücadele edebilir.
– Toplumsal düzeyde dönüşüm sağlamak için daha fazla insanı harekete geçirme ve örgütlenme odaklıdır.

Genel olarak, Risale-i Nur ve İhvan-ı Müslimin, farklı hedeflere yönelik farklı yaklaşımlar benimsemiş İslami hareketlerdir. Her iki hareket de İslam’ı temsil etme ve yayma amacı güderken, yöntemler ve vurgulanan alanlar açısından farklılıklar gösterirler.

 

BAK: https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/bagdat-ta-cikan-eddifa-gazetesinin-muharriri-isa-abdulkadir-in-arabi/390

@@@@@@

Peygamber efendimizin insanları İslam’a davet metod ve tarzları nelerdi? Nasıl bir yöntem izlemiştir?

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), insanları İslam’a davet etmek için çeşitli yöntemler ve tarzlar kullanmıştır. İşte bazı temel özellikler:

1. **Örnek Ahlak ve Davranış:** Hz. Muhammed, yaşamı boyunca mükemmel ahlakıyla ve insanlara karşı nazik ve saygılı davranışlarıyla örnek bir model olmuştur. Bu davranışlarıyla insanları etkilemiş ve onlara İslam’ın değerlerini yaşayarak göstermiştir.

2. **Hoşgörü ve Sabır:** Davet sırasında karşılaştığı zorluklara rağmen, Peygamber Efendimiz sabır ve hoşgörü göstermiştir. Kendisine hakaret edenlere bile kötülükle değil, güzellikle karşılık vermiştir.

3. **Yumuşak ve İkna Edici Konuşma:** Hz. Muhammed, insanlarla konuşurken yumuşak, etkileyici ve ikna edici bir dil kullanmıştır. Onların anlayabileceği şekilde açıklayıcı ve samimi bir üslup benimsemiştir.

4. **Sosyal İlişkileri Kullanma:** Peygamber Efendimiz, insanların günlük hayatlarına katılarak, onların sorunlarına çözüm sunmuş ve böylece onların güvenini kazanmıştır. Sosyal ilişkileri kullanarak insanların kalplerine ulaşmıştır.

5. **Bireysel ve Toplumsal İhtiyaçlara Cevap Verme:** Hz. Muhammed, insanların bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarına uygun çözümler sunmuş ve onları dinin öğretilerine çekmiştir.

6. **Davetin Temel Odak Noktalarını Vurgulama:** İslam’ın temel öğretilerini ve merkezi mesajlarını vurgulamış, tevhid (Allah’ın birliği), ahiret inancı, insan hakları ve toplumsal adalet gibi konulara özellikle dikkat çekmiştir.

7. **Kişisel İlgilenme ve Dinleme:** Hz. Muhammed, insanları dinlemiş, onların sorunlarını ve düşüncelerini anlamaya çalışmış ve böylece onlara kişisel bir ilgi göstermiştir.

8. **Mirasını Yetiştirme:** Peygamber Efendimiz, sahabelerini yetiştirerek onların da insanlara İslam’ı anlatmalarını teşvik etmiştir. Bu şekilde davetin yayılmasına katkıda bulunmuştur.

Peygamber Efendimiz’in davet metodları, hoşgörü, sabır, ahlaki üstünlük, kişisel ilişkiler, açıklık ve samimiyet gibi değerleri vurgulayarak insanların kalplerine ulaşmaya çalışmıştır. Bu yöntemler, İslam’ın yayılmasında ve toplumun dönüşümünde büyük etki yapmıştır.

@@@###

Sahabelerin insanları İslam’a davet metod ve tarzları nelerdi? Nasıl bir yöntem işlemişlerdir?

Sahabeler, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) yanında yetişen ve İslam’ı ilk nesil olarak yaşayan müminlerdir. Onlar da İslam’ı yaymak ve insanları davet etmek için çeşitli yöntemler ve tarzlar kullanmışlardır. İşte sahabelerin İslam’ı davet etme yöntemlerinden bazıları:

1. **Örnek Yaşam Tarzı:** Sahabeler, Peygamber Efendimiz’in örnek yaşam tarzını takip ederek İslam’ı pratiğe dökerek insanlara örnek oldular. Ahlaki değerlere uygun davranışları ile insanların ilgisini çektiler.

2. **Ahlaki Değerleri Yansıtma:** Sahabeler, güzel ahlakları ve ahlaki değerlere sahip olmalarıyla insanların dikkatini çektiler. İslam’ın güzelliklerini yaşayarak gösterdiler.

3. **Kendi Deneyimlerini Anlatma:** Sahabeler, İslam’a nasıl döndüklerini, nasıl değiştiklerini ve nasıl mutlu olduklarını insanlarla paylaşarak onları etkilediler.

4. **Samimi ve Sıcak İletişim:** Sahabeler, insanlarla samimi ve sıcak ilişkiler kurarak onların sorunlarına ve ihtiyaçlarına çözüm bulmaya çalıştılar. İnsanlara dinleri hakkında doğrudan konuşarak onları dinlemişlerdir.

5. **Hikmetli ve Mantıklı İkna:** Sahabeler, insanlara İslam’ın mantıklı ve hikmetli yönlerini anlatarak onları ikna etmeye çalıştılar. İslam’ın akıl ve mantığa uygun olduğunu vurguladılar.

6. **Nazik ve Sabırlı Davranış:** Sahabeler, insanların eleştirilerine ve zorluklarına sabır ve hoşgörü ile karşılık verdiler. Kötü davranışlara bile iyilikle cevap verdiler.

7. **Sahiplenme ve Yardım Etme:** Sahabeler, İslam’ı kabul eden ve dönen kişilere sahip çıktılar. Onları desteklediler, öğrettiler ve toplum içine entegre etmeye çalıştılar.

8. **Halka Ulaşma:** Sahabeler, halkın içinde aktif olarak bulunarak onlara İslam’ı anlattılar. Toplumun farklı kesimlerine ulaşarak İslam’ın mesajını ilettiler.

Sahabeler, İslam’ı insanlara ulaştırmak ve yaymak için farklı yöntemler kullanmışlar, kişisel deneyimlerini, ahlaki üstünlüklerini, mantıklı açıklamaları ve samimi iletişimi kullanarak insanların kalplerine ulaşmaya çalışmışlardır. Bu yöntemler sayesinde sahabeler, İslam’ın hızla yayılmasına ve kabul görmesine katkıda bulunmuşlardır.

######

İnsanları İslam’a davet etmenin ve ısındırmanın en etkili, tesirli ve de kalıcı yöntem ve teknikleri nelerdir?

İnsanları İslam’a davet etmek ve onları ısındırmak için etkili, tesirli ve kalıcı yöntemler ve teknikler şunlar olabilir:

1. **Örnek Yaşam Tarzı:** İslam’ın öğretilerini kendi yaşamınızda pratik ederek insanlara örnek olun. Güzel ahlakınız, dürüstlüğünüz ve hoşgörünüz insanların dikkatini çekecektir.

2. **İyi İletişim:** İyi bir iletişim kurarak insanları dinlemek, onların sorunlarını anlamak ve duyarlı olmak önemlidir. Onlara karşı saygılı ve nazik bir üslup kullanarak iletişim kurun.

3. **Kişisel İlgilenme:** İnsanlarla birebir ilgilenmek, onların ihtiyaçlarına ve sorunlarına çözüm aramak, onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlar.

4. **Din İlmi ve Bilgi:** İslam’ın temel prensiplerini ve öğretilerini doğru bir şekilde bilmek ve bu bilgiyi açıklayıcı bir şekilde paylaşmak, insanları etkilemenin önemli bir yolu olabilir.

5. **Hoşgörü ve Sabır:** İnsanlar İslam’a geçmeye karar vermede zaman alabilirler. Sabırlı olun, onların sürecini anlayışla karşılayın ve aceleci davranmaktan kaçının.

6. **Dinleme Yeteneği:** İnsanları anlamak ve onların endişelerini anlamak için dinleme yeteneğinizi geliştirin. Bu, onların duygularını ve düşüncelerini daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir.

7. **İslam’ın Evrensel Değerlerini Vurgulama:** İslam’ın insan haklarına, adalet ve toplumsal değerlere verdiği önemi vurgulayarak, insanların İslam’ı daha iyi anlamasını sağlayabilirsiniz.

8. **İslam’ın Günlük Hayata Uygulanabilirliği:** İslam’ın günlük hayatta nasıl yaşanabileceğini ve insanların hayatını nasıl olumlu yönde etkileyebileceğini göstermek, insanları çekici kılabilir.

9. **Görünür Olmak:** Toplumun içinde aktif olarak yer alarak, insanların size ulaşmasını kolaylaştırın. Camiler, sosyal etkinlikler ve toplumsal platformlar gibi yerlerde bulunun.

10. **Sürekli Eğitim:** Kendinizi sürekli olarak geliştirin, İslam’ın derinliklerini anlamak için çaba gösterin. Bu sayede daha sağlam bir bilgi ve özgüvenle insanlara yaklaşabilirsiniz.

Unutmayın ki her birey farklıdır ve herkesin İslam’a yaklaşımı farklı olabilir. İnsanları İslam’a davet etmek, sabır, anlayış ve özen gerektiren bir süreçtir. Etkili bir şekilde davet etmek için insanların ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak ve onlara saygılı bir şekilde yaklaşmak önemlidir.

@@@@#

Gayrı müslimlerin müslüman olmalarında en önemli etken ve sebepler nelerdir?

Gayrı Müslimlerin Müslüman olmalarında etkenler ve sebepler farklılık gösterebilir, ancak bazı yaygın faktörler şunlar olabilir:

1. **İslam’ın Değerlerinin Anlaşılması:** İslam’ın barış, hoşgörü, adalet gibi evrensel değerleri, gayrı Müslimlerin dikkatini çekebilir ve onların İslam’ı daha yakından incelemelerine neden olabilir.

2. **İslam’ın İnsan Haklarına Verdiği Önem:** İslam, insan haklarına ve eşitliğe büyük önem verir. Bu, gayrı Müslimlerin İslam’ı çekici bulmalarına neden olabilir.

3. **Sosyal Çevre ve Etkileşim:** İslam’ı yaşayan ve İslam’a mensup insanlarla olumlu etkileşimde bulunan gayrı Müslimler, İslam’ı daha yakından gözlemleyerek ve anlayarak Müslüman olabilirler.

4. **Evrensel Mesaj ve Ahlak:** İslam’ın evrensel mesajı, insanların vicdanına hitap edebilir. Ahlaki değerler, gayrı Müslimlerin İslam’a yönelmelerinde etkili olabilir.

5. **Müslümanların Davranışları:** Müslümanlar, İslam’ın öğretilerine uygun bir şekilde davranarak gayrı Müslimlerin dikkatini çekebilir. Müslümanların hoşgörü, yardımseverlik ve dürüstlük gibi ahlaki değerlere sahip olmaları etkili olabilir.

6. **Dini ve Felsefi Araştırmalar:** Gayrı Müslimler, İslam’ı daha derinlemesine incelemeye başladıklarında, İslam’ın felsefi ve dini yönlerinin onları etkileyebilir.

7. **İslam’ın Ahiret İnancı:** İslam’ın ahiret inancı ve ölüm sonrası yaşam hakkında verdiği mesaj, bazı gayrı Müslimleri düşündürebilir ve İslam’a yönelmelerine neden olabilir.

8. **Kişisel Deneyimler:** Bazı gayrı Müslimler, kişisel deneyimler sonucu İslam’ı daha yakından anlamış ve kabul etmiş olabilirler.

9. **Çevresel Faktörler:** Savaş, doğal afetler, kişisel zorluklar gibi çevresel faktörler, insanların manevi sorulara daha fazla odaklanmalarına ve İslam’ı incelemelerine neden olabilir.

Her bireyin hikayesi ve nedenleri farklı olabilir. İslam’a geçiş süreci kişisel bir tercih ve deneyimdir ve bu nedenle herkesin kendi yolculuğuna saygı göstermek önemlidir.

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

Osmanlının yıkılış sebepleri nelerdir

Osmanlının yıkılış sebepleri nelerdir


Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışının ana sebepleri şunlardır:

Siyasi ve İdari Yorgunluk: Osmanlı İmparatorluğu, uzun bir süre boyunca geniş bir coğrafyada önemli bir güç olarak hüküm sürdü. Ancak zamanla siyasi ve idari yapısı yoruldu ve etkisini yitirdi. Yönetimdeki zayıflık, yöneticilerin padişahın otoritesini sınırlayarak kendi çıkarlarını gözetmelerine olanak sağladı.

Ekonomik Sorunlar: Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ekonomik sorunlar yaşanmaya başlandı. Ticaretin ve ekonominin Batı’ya kayması, Osmanlı’nın gelirlerini azalttı ve ekonomik sıkıntılar yaşanmasına yol açtı. Aynı zamanda Osmanlı’nın devlet dairelerinin artan bürokratik yapıları ekonomik faaliyetleri zorlaştırdı.

Toprak Kaybı: Osmanlı İmparatorluğu, 17. yüzyıldan itibaren topraklarını kaybetmeye başladı. Avrupa’daki büyük güçler olan Rusya, Avusturya ve Osmanlılara karşı gücünü artırdılar. Aynı zamanda Balkanlarda Milliyetçilik akımlarının güçlenmesi, Balkan devletlerinin bağımsızlık mücadeleleri ve Osmanlı’nın topraklarını kaybetmesinde etkili oldu.

Modernleşme ve Batılılaşma Sorunu: Osmanlı İmparatorluğu, 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupalı güçlerin karşısında gerilemeye başladı. Bu dönemde Batı tarzı modernleşme ve Batılılaşma çabaları başladı, ancak bu çabalar yeterli düzeyde gerçekleşemedi. Osmanlı’nın modernleşmesi için yapılan reformlar, zamanla etkisiz hale geldi.

Etnik ve Dini Sorunlar: Osmanlı İmparatorluğu, farklı etnik grupların ve dini inançların bir arada yaşadığı bir yapıya sahipti. Ancak zamanla bu farklı gruplar arasında çekişmeler ve çatışmalar yaşandı. Osmanlı İmparatorluğu’nun etnik ve dini sorunlara etkili bir şekilde çözüm bulamaması da yıkılma sürecini hızlandıran faktörlerden biriydi.

Tüm bu nedenler bir araya gelerek Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasına ve sonunda yıkılmasına yol açtı. 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’nda yenilen taraf olarak dağıldı ve yerine Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

@@@@@

Osmanlının yıkılışında rol oynayan devletler hangileridir?

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışında rol oynayan devletler şunlardır:

Rusya: Osmanlı İmparatorluğu’nun doğusunda bulunan Rusya, Balkanlar ve Kafkasya bölgesinde etkinlik göstererek Osmanlı İmparatorluğu topraklarına müdahale etti. Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyan nüfusu koruma iddiasıyla etnik ve dini çatışmaları kışkırttı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını genişletti.

İngiltere: İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde etkinlik göstererek Osmanlı İmparatorluğu’ndan kendi çıkarları doğrultusunda tavizler aldı. Özellikle petrol rezervlerine erişim için Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasını ve bölgelerinin kontrolünü ele geçirmeyi hedefledi.

Fransa: Osmanlı İmparatorluğu’nun Levant bölgesinde etkinlik gösteren Fransa, Suriye ve Lübnan gibi bölgelerde etkisini artırdı. Osmanlı İmparatorluğu’ndan kendi hedeflerine uygun tavizler aldı.

İtalya: İtalya, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Kuzey Afrika’da koloniler elde etmek amacıyla müdahale etti. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Trablusgarp ve Bingazi bölgelerini işgal etti.

Yunanistan: Osmanlı İmparatorluğu içinde yer alan Yunanistan, bağımsızlık mücadelesiyle Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılarak kendi devletini kurdu. Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını azaltarak Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasına katkıda bulundu.

Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya: Balkan milliyetçiliğiyle hareket eden bu devletler, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşarak bağımsızlıklarını kazandılar. Bu savaşlar Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarının azalmasına ve zayıflamasına neden oldu.

Bu devletler Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasına ve sonucunda yıkılmasına büyük etkileri oldu. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun içindeki siyasi, ekonomik ve askeri sorunlar da yıkılışında önemli bir rol oynadı.

@@@@@#

Osmanlının yükselip üç kıtaya hakim olmasındaki önemli sebepler nelerdir?

Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya hakim olma sürecinde etkili olan önemli sebepler şunlardır:

Coğrafik Konum: Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birleşim noktasında bulunmasıyla stratejik bir konuma sahipti. Bu nedenle, farklı ticaret yollarını kontrol etmek ve kıtalar arası ticareti kolaylaştırmak için kullanıldı.

Askeri Güç: Osmanlılar, yüksek disiplinli ve savaşçı bir orduya sahip oldular. Osmanlı askeri gücü, teknik açıdan gelişmiş silahlar kullanarak ve taktik üstünlüğe dayanan ordularla üç kıtada yayılma fırsatını yakaladılar.

Devlet Yapısı: Osmanlı İmparatorluğu, etkili bir merkezi yönetim ve idari yapıya sahipti. Güçlü bir hükümet sistemi, hızlı ve etkili kararlar almayı mümkün kıldı ve böylece imparatorluğun genişlemesini kolaylaştırdı.

Kültürel Tolerans: Osmanlı İmparatorluğu, farklı etnik, dini ve kültürel grupların barış içinde bir arada yaşamasına izin veren bir politika izledi. İmparatorluk, farklı inançlara saygı gösterdi ve Osmanlı himayesi altında yaşayan topluluklara özerklik hakkı tanıdı. Bu politika, farklı milletlerin Osmanlı İmparatorluğu’na katılmasını teşvik etti ve imparatorluğun genişlemesinde etkili oldu.

Ekonomik Güç: Osmanlılar, zengin maden kaynaklarına ve stratejik ticaret yollarına sahip olan bölgeler üzerinde egemenlik kurdu. Osmanlılar, deniz ve kara ticaretinde aktif rol oynayarak ekonomik güçlerini artırdılar. Bu ekonomik güç, genişleme politikalarını desteklemekte yardımcı oldu.

Bu sebepler Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya hakim olmasında etkili oldu. Ancak, zamanla imparatorluk iç ve dış faktörlerin etkisiyle zayıfladı ve genişlediği bölgeleri kaybetti.

@@@@@

Osmanlının kuruluşundan yıkılışına kadar kronolojik tarihi tablo nasıl gerçekleşmiştir?

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan yıkılışına kadar olan süreç aşağıdaki kronolojik sırayla gerçekleşmiştir:

1299: Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Bey, Söğüt’te ilk Osmanlı devletini kurdu.
1326-1362: I. Orhan dönemi. Osmanlılar Bursa’yı fethederek başkent yaparlar.
1362-1389: I. Murat dönemi. Avrupa’ya doğru yayılma politikası izlenir. Sırpsındığı ve Niğbolu zaferleri kazanılır.
1389-1402: I. Bayezid dönemi. Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilinerek, Osmanlılar önemli toprak kayıpları yaşarlar.
1402-1413: Fetret Devri. Osmanlılar iç karışıklıklar ve taht kavgalarıyla mücadele ederler.
1413-1421: I. Mehmet (Çelebi) dönemi. Fetret Devri sona erer ve Osmanlılar yeniden birleşirler.
1453: II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) İstanbul’u Fetheder ve Bizans İmparatorluğu’nun sonunu getirir.
1453-1481: II. Mehmet dönemi. İstanbul’un fethiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun dönemi başlar.
1520-1566: I. Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman) dönemi. İmparatorluk en geniş sınırlarına ulaşır.
1571: Osmanlı donanması, Lepanto Deniz Savaşı’nda Haçlı donanmasına yenilir.
1683: II. Viyana Kuşatması’nda Osmanlılar, Avusturya ve Lehistan birleşik kuvvetlerine mağlup olur.
1699: Karlofça Antlaşması ile Osmanlılar Avrupa’da önemli toprak kayıpları yaşarlar.
1839: Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile Tanzimat Dönemi başlar. Modernleşme ve batılılaşma çabaları başlar.
1876: Genç Osmanlılar ve Jön Türkler’ın etkisiyle II. Meşrutiyet dönemi başlar.
1912-1913: Balkan Savaşları. Osmanlılar, Balkan devletleri karşısında büyük toprak kayıpları yaşarlar.
1914-1918: I. Dünya Savaşı’na Osmanlı İmparatorluğu da Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorlukları’nın yanında katılır.
1919: Milli Mücadele dönemi başlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun sonu gelir.
1922: Büyük Taarruz sonucu Yunan kuvvetleri Anadolu’dan atılır. Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları büyük ölçüde Türklerin kontrolüne geçer.
1923: Türkiye Cumhuriyeti kurulur. Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olan Türkiye, modern bir ulusal devlet haline gelir.
Bu şekilde Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan yıkılışına kadar olan tarihi süreç kronolojik olarak özetlenmiştir.

************  

OSMANLI’NIN HAKİM OLDUĞU  VE YILLARCA YÖNETTİĞİ ÜLKELER

  1. Türkiye :
  2. Bulgaristan (545 yıl)
  3. Yunanistan (400 yıl)
  4. Sırbistan (539 yıl)
  5. Karadağ (539 yıl)
  6. Bosna-Hersek (539 yıl)
  7. Hırvatistan (539 yıl)
  8. Makedonya (539 yıl)
  9. Slovenya (250 yıl)
  10. Romanya (490 yıl)
  11. Slovakya (20 yıl) Osmanli adı :Uyvar
  12. Macaristan (160 yıl)
  13. Moldova (490 yıl)
  14. Ukrayna (308 yıl)
  15. Azerbaycan (25 yıl)
  16. Gürcistan (400 yıl)
  17. Ermenistan (20 yıl)
  18. Güney Kıbrıs (293 yıl)
  19. Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
  20. Rusya’nın güney toprakları (291 yıl)
  21. Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
  22. İtalya ‘nın güneydoğu kıyıları (20 yıl)
  23. Arnavutluk (435 yıl)
  24. Belarus (25 yıl) -himaye-
  25. Litvanya (25 yıl) -himaye-
  26. Letonya (25 yıl) -himaye-
  27. Kosova (539 yıl)
  28. Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat

 

ASYA

  1. Irak (402 yıl)
  2. Suriye (402 yıl)
  3. İsrail (402 yıl)
  4. Filistin (402 yıl)
  5. Urdun (402 yıl)
  6. Arabistan (399 yıl)
  7. Yemen (401 yıl)
  8. Umman (400 yıl)
  9. Birlesek Arap Emirlikleri (400 yıl)
  10. Katar (400 yıl)
  11. Bahreyn (400 yıl)
  12. Kuveyt (381 yıl)
  13. Iranın batı toprakları (30 yıl)
  14. Lübnan (402 yıl)

 

AFRİKA

  1. Mısır (397 yıl )
  2. Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
  3. Tunus (308 yıl )
  4. Cezayir (313 yıl)
  5. Sudan (397 yıl ) Osmanlı adı: Nubye
  6. Eritre (350 yıl ) Osmanlı adı: Habes
  7. Cibuti (350 yıl)
  8. Somali (350 yıl ) Osmanlı adı: Zeyla
  9. Kenya sahilleri (350 yıl )
  10. Tanzanya sahilleri (250 yıl)
  11. Çad’ın kuzey bölgeleri (313 yıl ) Osmanlı adı: Reşade
  12. Nijer’in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
  13. Mozambik’in kuzey toprakları (150 yıl)
  14. Fas (50 yıl ) -himaye-
  15. Bati Sahra (50 yıl) -himaye-
  16. Moritanya (50 yıl) -himaye-
  17. Mali (300 yıl ) Osmanlı adı: Gat kazası
  18. Senegal (300 yıl)
  19. Gambiya (300 yıl )
  20. Gine Bissau (300 yıl)
  21. Gine (300 yıl )
  22. Etiyopya’nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş

 

Osmanlı Kara hudutları sınırları içinde resmen bulunmamakla birlikte fiilen Hilafete bağlı yerler:

 

  1. Hindistan Müslümanları -Pakistan-
  2. Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş-
  3. Singapur
  4. Malezya
  5. Endonezya
  6. Türkistan Hanlıkları
  7. Nijerya
  8. Kamerun.      

 

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

İSRAİLOĞULLARINA HİTAP

“Biz kitapta İsrail oğullarına şu hükmü de bildirdik: ‘Siz ülkede iki defa fesat çıkaracak ve açık zorbalıklar yapacaksınız. Onlardan birincisinin vâdesi geldiğinde, kuvvet ve şiddet sahibi olan kullarımızı sizin üzerinize musallat ederiz. Onlar sizi yakalayabilmek için evlerin aralarına bile girerek her tarafı didik didik edip araştırırlar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdür.” (İsra Suresi, 17/4-5).ayetler tefsirlerde nasıl yorumlanmaktadır


Bu ayetler İsra Suresi’nin 4-5. ayetleridir ve tefsirlerde farklı yorumlar alabilecek kompleks bir konuyu işaret eder. İşte bu ayetlerin genelde nasıl yorumlandığına dair bazı görüşler:

1. **Tarihsel Yorumlar**: Bu ayetler, tarih boyunca Yahudilerin toplumda iki kez fesat çıkaracakları ve bunun sonucunda da birinci kez Babil sürgünü, ikinci kez ise Romalılar tarafından cezalandırılacakları şeklinde yorumlanmıştır. İlk fesat dönemi, Babillilerin Kudüs’ü ele geçirip Babil sürgününün gerçekleştiği döneme işaret ederken, ikinci fesat dönemi Romalıların Kudüs’ü işgal etmesi ve Yahudilere yönelik baskılara işaret edebilir.

2. **Genel Toplumsal Düzensizlikler**: Bazı yorumcular ise bu ayetleri, Yahudilerin toplumsal düzeni bozan davranışları temsil eden genel bir ifade olarak yorumlarlar. Bu bakış açısına göre, Yahudilerin toplumda fesat çıkarıcı veya zorba davranışlar sergileyebileceği ve bu tür davranışların sonucunda cezalandırılacakları vurgulanır.

3. **Simgesel ve Ahirete Yönelik Yorumlar**: Bazı tefsirlerde ise bu ayetler, Yahudilerin sadece tarihsel olaylarla sınırlı olmayan, insanlık tarihindeki çeşitli dönemlerde meydana gelebilecek fesat ve zorba davranışlarına işaret ettiği yorumlanır. Aynı zamanda, bu ayetlerin ahiret yönü de düşünülerek, insanların dünyada yaptıklarının karşılığını hesap gününde alacaklarına dair bir hatırlatma olarak görülebilir.

Yukarıdaki yorumlar, farklı tefsir geleneği ve alimlerin görüşlerine dayanır. Hangi yorumun kabul edildiği, kişisel inançlar ve tefsirsel tercihlere bağlı olarak değişebilir. Detaylı bir anlayış için dinî otoritelerin veya alanında uzmanlaşmış alimlerin görüşlerine başvurmanız tavsiye edilir.

Bak. https://sorularlaislamiyet.com/isra-suresi-4-7-ayetlerinde-israil-ogullarinin-yahudilerin-iki-defa-kargas-cikaracaklari-ve

*******

Bu ayetlerin tefsiri hakkında farklı görüşler vardır. Bazı tefsirciler, bu ayetlerin İsrailoğulları’nın Bâbil ve Roma tarafından iki defa yıkılmalarını ve sürgün edilmelerini haber verdiğini söylerler. Bu görüşe göre, bu ayetler geçmişte gerçekleşmiş bir olayı anlatmaktadır. Bu görüşü savunan tefsirciler arasında Taberî1, Kurtubî2, İbn Kesîr3 ve Elmalılı Hamdi Yazır gibi isimler vardır.

Diğer bir görüşe göre, bu ayetler gelecekte gerçekleşecek bir olayı haber vermektedir. Bu görüşe göre, bu ayetler İsrailoğulları’nın son peygamber Hz. Muhammed’i (s.a.v.) inkâr etmeleri ve ona karşı düşmanlık göstermeleri sebebiyle iki defa cezalandırılacaklarını bildirmektedir. Bu cezalandırmaların ilki Hz. Ömer zamanında Kudüs’ün fethedilmesi, ikincisi ise kıyamet yaklaştığında Mehdi ve İsa (a.s.) tarafından gerçekleştirilecektir. Bu görüşü savunan tefsirciler arasında Râzî, Zemahşerî, Fahreddin er-Râzî ve Seyyid Kutub gibi isimler vardır.

Her iki görüş de Kur’an’ın lafzına ve tarihi kaynaklara dayanmaktadır. Hangi görüşün daha doğru olduğu konusunda kesin bir hüküm vermek zordur. Ancak her iki görüş de İsrailoğulları’nın Allah’ın emirlerine karşı geldikleri ve peygamberlere zulmettikleri için ilâhî azaba uğradıklarını veya uğrayacaklarını ortaya koymaktadır. Bu da bizlere Allah’ın adaletinin ve hikmetinin bir örneği olarak sunulmaktadır.

#####₺₺

Başka hangi ayetlerde İsrailoğulları hakkında bahsediliyor?

İsrailoğulları hakkında Kur’an’da pek çok ayet vardır. Bu ayetler onların Allah’ın seçkin kulları olduğunu, peygamberler gönderildiğini, nimetler verildiğini, ancak onların çoğunun nankörlük ve isyan ettiğini, peygamberlere karşı geldiğini, yahudilik ve hristiyanlık gibi sapkın dinlere girdiğini, Allah’ın emirlerini bozduğunu ve değiştirdiğini, bazılarının da hidayete erdiğini anlatmaktadır. İsrailoğulları ile ilgili bazı ayetler şunlardır:

Bakara Suresi, 40. ayet: Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun.1
Bakara Suresi, 47. ayet: Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.1
Bakara Suresi, 83. ayet: Hani İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.1
Bakara Suresi, 122. ayet: Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın.1
Bakara Suresi, 211. ayet: İsrailoğulları’na sor, onlara nice açık ayet (ler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır.1
Bakara Suresi, 246. ayet: Musa’dan sonra İsrailoğulları’nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: “Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi, O: “Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?” demişti. “Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)” demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.1
Al-i İmran Suresi, 49. ayet: İsrailoğulları’na elçi kılacak. (O, İsrailoğulları’na şöyle diyecek:) “Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah’ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır.”1
Al-i İmran Suresi, 93. ayet: Tevrat indirilmeden evvel, İsrail’in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğulları’na bütün yiyecekler helal idi. De ki: “Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat’ı getirin de onu okuyun”.1
Maide Suresi, 12. ayet: Andolsun, Allah İsrailoğulları’ndan kesin söz (misak) almıştı. Onlardan on iki güvenilir- gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: “Gerçekten Ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup-desteklerseniz ve Allah’a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır.”1
Maide Suresi, 32. ayet: Bu nedenle, İsrailoğulları’na şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur.1
Araf Suresi, 138. ayet: İsrailoğulları’nı denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa’ya dediler ki: “Ey Musa, onların ilahları (var; onlarınki) gibi, sen de bize bir ilah yap.” O: “Siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz” dedi.2
Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi, İsrailoğulları Allah’ın pek çok nimetine mazhar olmuşlar, ancak bunun karşılığında Allah’a itaat etmek yerine isyan etmişlerdir. Bu yüzden Allah onlara hem dünyada hem de ahirette azap edecektir. Ancak aralarında iman eden ve salih amel işleyenler de vardır ki onlar da Allah’ın rahmetine nail olacaklardır.

@@@@@@

İsrailoğulları’nın tarihi hakkında bilgi verir misiniz?

İsrailoğullarının tarihi, çok uzun ve karmaşık bir konudur. İsrailoğulları, İbrahim’in torunu olan Yakup’un 12 oğlundan türeyen bir kavimdir. Yakup, Tanrı tarafından İsrail adını almıştır. İsrailoğulları, Mısır’da kölelikten kurtulduktan sonra, Musa önderliğinde Kenan topraklarına göç etmişlerdir. Burada kabileler halinde yaşamışlar, peygamberler gönderilmiş, krallıklar kurulmuş ve yıkılmıştır. İsrailoğulları, hem kendi içlerinde hem de dış düşmanlarla savaşmış, sürgün ve esaret yaşamış, farklı dinlere ve kültürlere maruz kalmıştır. Ancak aralarında iman eden ve salih amel işleyenler de olmuştur. İsrailoğullarının tarihi, hem Kur’an’da hem de Tevrat’ta anlatılmaktadır. Ayrıca tarihi kaynaklar ve arkeolojik bulgular da bu konuda bize bilgi vermektedir.

İsrailoğullarının tarihi hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, size şu kaynakları tavsiye ederim:

İsrailoğulları – İsrailoğullarının kökeni, kabileleri, krallıkları ve dinleri hakkında genel bir bilgi vermektedir.
İsrail tarihi – Bu kaynak, antik İsrail’den modern İsrail’e kadar olan süreçte yaşanan olayları, savaşları, barışları ve siyasi gelişmeleri anlatmaktadır.
İsrailoğullarının Tarihi: Çöllerden Vaat Edilmiş Topraklara – UNGO: Bu kaynak, İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışından Kudüs’ün fethine kadar olan dönemi detaylı bir şekilde anlatmaktadır.

#####₺

İsrailoğulları’nın dinleri hakkında bilgi verir misiniz?

İsrailoğullarının dinleri hakkında bilgi vermek için, web arama sonuçlarını kullanacağım. İsrailoğulları, Hz. İbrahim’in torunu olan Yakup’un 12 oğlundan türeyen bir kavimdir. Yakup, Allah tarafından İsrail adını almıştır. İsrailoğulları, Mısır’da kölelikten kurtulduktan sonra, Hz. Musa önderliğinde Kenan topraklarına göç etmişlerdir. Burada kabileler halinde yaşamışlar, peygamberler gönderilmiş, krallıklar kurulmuş ve yıkılmıştır. İsrailoğulları, hem kendi içlerinde hem de dış düşmanlarla savaşmış, sürgün ve esaret yaşamış, farklı dinlere ve kültürlere maruz kalmıştır.

İsrailoğullarının dinleri, zaman içinde değişiklik göstermiştir. Başlangıçta, Hz. İbrahim’in tevhid inancına sahip olan İsrailoğulları, daha sonra Kenan topraklarında etkilendikleri putperestlik ve şirk eğilimleri göstermişlerdir. Bu yüzden Allah onlara peygamberler göndererek onları doğru yola çağırmıştır. Hz. Musa ile birlikte Tevrat’ı indiren Allah, onlara birçok nimet vermiş ve onlardan kendisine ibadet etmelerini istemiştir. Ancak İsrailoğulları, çoğu zaman Allah’ın emirlerine karşı gelmiş, peygamberlere zulmetmiş, Tevrat’ı bozmuş ve değiştirmişlerdir.

İsrailoğullarının tarihi boyunca farklı mezhep ve gruplar ortaya çıkmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Sadukiler: Kudüs Tapınağı’nın baş rahiplerinden Saduk’un takipçileri olan bu grup, Tevrat’ın yazılı metninden başka hiçbir kaynağı kabul etmeyen, melekleri, ruhları ve ahireti inkar eden bir mezhepti.
Ferisiler: Tevrat’ın yanında sözlü gelenekleri de kabul eden, melekleri, ruhları ve ahireti tasdik eden bir mezhepti. Hz. İsa zamanında en etkili gruplardan biriydi.
Eseniler: Kenan topraklarının çeşitli yerlerinde yaşayan, kendilerini dünyadan soyutlayan, sade ve zahit bir hayat süren bir tarikattı. Ölü Deniz Yazmaları’nın sahipleri oldukları düşünülmektedir.
Zelotlar: Roma işgaline karşı direnen, silahlı mücadele veren radikal bir grup idi. Hz. İsa’nın havarilerinden Yahuda İskariot’un bu gruba mensup olduğu iddia edilmektedir.
Hristiyanlık: Hz. İsa’nın peygamberliğine inanan ve onu Mesih olarak kabul eden bir din idi. Hz. İsa’nın havarileri tarafından yayılmaya başlanan bu din, daha sonra Yahudilikten ayrılarak farklı mezheplere bölündü.
İslam dini ise, Hz. Muhammed’i son peygamber olarak gönderen Allah’ın son dinidir. Kur’an-ı Kerim’de İsrailoğulları’na çokça yer verilmiştir. Kur’an-ı Kerim onlara hem Allah’ın nimetlerini hatırlatmakta hem de yaptıkları hataları ve isyanları kınamaktadır. Kur’an-ı Kerim ayrıca onlara son peygamber Hz. Muhammed’e inanmalarını ve Kur’an’a tabi olmalarını emretmektedir.

İsrailoğulları’nın dinleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, size şu kaynakları tavsiye ederim:

İsrailoğulları – İsrailoğullarının kökeni, kabileleri, krallıkları ve dinleri hakkında genel bir bilgi vermektedir.
İSRAİLOĞULLARI | Sorularla İslamiyet: Bu kaynak, İsrailoğullarının tarihi, peygamberleri, nimetleri ve isyanları hakkında detaylı bir bilgi vermektedir.
İsrail tarihi -Bu kaynak, antik İsrail’den modern İsrail’e kadar olan süreçte yaşanan olayları, savaşları, barışları ve siyasi gelişmeleri anlatmaktadır.

####₺₺#

İsrailoğulları’nın peygamberleri kimlerdir?

İsrailoğulları’nın peygamberleri, Allah’ın onlara gönderdiği elçilerdir. İsrailoğulları, Hz. İbrahim’in torunu olan Hz. Yakup’un 12 oğlundan türeyen bir kavimdir. Hz. Yakup, Allah tarafından İsrail adını almıştır. İsrailoğulları, Mısır’da kölelikten kurtulduktan sonra, Hz. Musa önderliğinde Kenan topraklarına göç etmişlerdir. Burada kabileler halinde yaşamışlar, peygamberler gönderilmiş, krallıklar kurulmuş ve yıkılmıştır.

İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerin sayısı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen peygamberler şunlardır:

Hz. Yakup (İsrail): Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İshak’ın oğlu ve Hz. Yusuf’un babasıdır. Allah ona İsrail adını vermiştir. Onun 12 oğlundan İsrailoğulları kavmi oluşmuştur.
Hz. Yusuf: Hz. Yakup’un oğlu ve Hz. Musa’nın büyük dedesidir. Rüyaları yorumlama yeteneği vardır. Kardeşleri tarafından kuyuya atılmış, sonra Mısır’a satılmıştır. Mısır’da zindana girmiş, sonra firavunun veziri olmuştur.
Hz. Musa: Allah’ın Tevrat’ı indirdiği peygamberdir. Firavun’un zulmünden kaçarak Medyen’e gitmiş, orada Allah ile konuşmuştur. Sonra Mısır’a dönerek İsrailoğullarını firavunun elinden kurtarmıştır.
Hz. Harun: Hz. Musa’nın kardeşi ve yardımcısıdır. Konuşması güzel olduğu için Allah onu Hz. Musa’ya vekil yapmıştır.
Hz. Davud: Allah’ın Zebur’u indirdiği peygamberdir. Çobanken tanrısal bir kral olmuştur. Câlût’u taşla öldürmüştür.
Hz. Süleyman: Hz. Davud’un oğlu ve varisi olan peygamberdir. Allah ona büyük bir mülk ve hikmet vermiştir. Rüzgarı, cinleri ve hayvanları kontrol edebilmiştir.
Hz. İlyas: Kenan topraklarında yaşayan bir peygamberdir. İsrailoğullarını putperestlikten vazgeçirmeye çalışmıştır.
Hz. Elyesa: Hz. İlyas’ın talebesi ve halefi olan bir peygamberdir.
Hz. Zekeriyya: Kudüs Tapınağı’nın baş rahibi ve Meryem’in himayecisi olan bir peygamberdir.
Hz. Yahya: Hz. Zekeriyya’nın oğlu ve Hz. İsa’nın amcası olan bir peygamberdir.
Hz. İsa: Allah’ın İncil’i indirdiği peygamberdir. Meryem’in oğludur.
Hz Muhammed: Allah’ın Kur’an’ı indirdiği son peygamberdir.
Bu peygamberlerin hayatları hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, size şu kaynakları tavsiye ederim:

İsrailoğullarına Gönderilen Peygamberler Hangileridir? Sonuncusu Kimdir?: Bu kaynak, İsrailoğullarının tarihini ve onlara gönderilen peygamberleri özet olarak anlatmaktadır.
İsrailoğulları -Bu kaynak, İsrailoğullarının kökeni, kabileleri, krallıkları ve dinleri hakkında genel bir bilgi vermektedir.
Yahudiliğin Kısa Tarihi | İslam ve İhsan: Bu kaynak, Yahudiliğin ortaya çıkışı, gelişimi ve İslam ile ilişkisi hakkında detaylı bir bilgi vermektedir.

&&&&&&&&

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

Allah’ın bu ümmete verdiği ve vereceği musibet ve imtihanlar nelerdir

Allah’ın bu ümmete verdiği ve vereceği musibet ve imtihanlar nelerdir


Allah’ın bu ümmete verdiği ve vereceği musibetler ve imtihanlar çeşitli olabilir. İmtihanlar, insanların inançlarını, sabır ve şükürlerini, sadakatlerini ve kararlılıklarını test etmek amacıyla verilir. Kur’an-ı Kerim’de de bu konuyla ilgili pek çok ayet bulunmaktadır. İmtihanlar, kişinin dünya hayatında karşılaştığı zorluklar, hastalıklar, maddi sıkıntılar, aile ve sosyal ilişkilerde yaşanan sıkıntılar gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

Hakikatiyle inanan bir mümine verilen musibetler, onun imanını pekiştirebilir ve Allah’a daha sıkı bir şekilde bağlanmasını sağlayabilir. Aynı zamanda, bu imtihanlar vesilesiyle Allah’ın rızasını kazanma fırsatı elde eder ve günahlarının affedilmesini de sağlayabilir.

Ancak imtihanlar sadece zorluklardan ibaret olmayabilir. Kişiye verilen nimetler ve başarılar da birer imtihandır. Allah, kişilerin bu nimetlerini nasıl kullandıklarını görmek için test eder. Bu nedenle, kişinin maddi veya manevi başarıları ve nimetleri üzerinde de şükür ve sorumluluk bilinciyle hareket etmek önemlidir.

Her ne zorlukla karşılaşırsak karşılaşalım, Allah’ın rahmeti ve sabrı yanında olduğunu bilmeli ve O’na sığınmalıyız. İmtihanlara sabırla karşılık vermek, dua etmek, ibadetlerimizi aksatmamak ve yardımlaşma, sadaka gibi hayır işlerinde bulunmak bizi imtihanlardan daha güçlü çıkmamızı sağlayabilir.

Sonuç olarak, Allah’ın bu ümmete verdiği ve vereceği musibetler ve imtihanlar hayatın doğal bir parçasıdır. Bizim görevimiz, bu imtihanlara sabırla karşılık vermek, Allah’a sığınmak ve O’nun rızasını kazanmaya çalışmaktır.

########

Allah, müminlere çeşitli musibetler ve imtihanlar verir. Bu musibetler ve imtihanlar insanların imanlarını sınayarak, sabır, şükür ve güçlü bir karakter geliştirmelerini sağlar. İslam geleneğinde de birçok musibetle karşılaşan peygamber ve sahabilerin örnekleri vardır. İşte Allah’ın bu ümmete verdiği ve vereceği musibet ve imtihanların bazıları:

Hastalık ve sağlık sorunları: Allah, bazen insanların sağlık sorunlarıyla imtihan eder. Bu imtihanlar, insanların sabır ve şükrünü sınar.

Mülk ve servetin kaybı: Allah, insanlara zenginlik ve mülk verirken bazen bunları da bir imtihan aracı olarak kullanır. Kişinin malının kaybedilmesi, Allah’a olan teslimiyetini ve rızasını sınar.

Sosyal imtihanlar: İnsanlar, aileleriyle ve toplumlarıyla çeşitli problemler yaşayabilirler. Bu problemler, sabır, şükür ve affedicilik gibi erdemlerin gelişmesini sağlar.

Savaşlar ve zulümler: Müminler, tarih boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. İslam tarihindeki savaşlar, müminlerin inançlarını güçlendirmiş ve sabırlarını sınamıştır.

Doğal afetler: Allah, bazen doğal afetlerle insanları imtihan eder. Depremler, seller, fırtınalar vb. olaylar, insanların kendilerini ve imanlarını sınar.

İçsel imtihanlar: İnsanlar, içsel savaşlar ve sıkıntılar yaşayabilirler. Nefisleriyle mücadele etmek, kötü alışkanlıkları bırakmak, günahlara direnmek gibi imtihanlar da Allah’ın bir lütfudur.

Allah’ın bu ümmete vereceği musibet ve imtihanlar çeşitli olabilir, ancak önemli olan bu imtihanlara sabırla, şükürle ve güçlü bir imanla karşılık vermek ve Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmaktır.

####₺₺₺

Kuranı Kerim’de anlatılan hangi peygamber ne ile imtihan edilmiştir

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan İbrahim (aleyhisselam) peygamber, çeşitli imtihanlarla test edilmiştir. Bu imtihanların arasında putları kırması, ateşe atılması, çocuğunu Allah’a kurban etme emri gibi olaylar yer almaktadır. İbrahim Peygamber, Allah’a olan teslimiyeti ve sınırsız güveniyle tüm bu imtihanları başarıyla geçmiştir.

######

Peygamberler ne ile imtihan edilmişlerdir. En büyük imtihanları ne olmuştur

Peygamberler, çeşitli şekillerde imtihan edilmişlerdir. En büyük imtihanları ise şunlar olmuştur:

1. İmanlarının sınanması: Peygamberler, inandıkları mesajları insanlara iletirken, çoğu zaman inkar, alay ve eleştiriyle karşılaşmışlardır. İmanları sorgulanmış, insanlar tarafından test edilmişlerdir.

2. Zulüm ve direniş: Peygamberler, peygamberlik görevlerini yerine getirirken düşmanlık ve zulümle karşılaşmışlardır. Toplumun güçlü ve zalim kesimleri tarafından baskıya uğramışlar, kendileri ve takipçileri açısından zorlu koşullarla mücadele etmişlerdir.

3. İnsanların istekleri ve talepleri: Peygamberler, genellikle insanların beklentilerini karşılamak zorunda kalmışlardır. İnsanlar, peygamberlere çeşitli taleplerde bulunmuş, mucizeler göstermelerini istemişlerdir. Peygamberler, bazen bu taleplerle imtihan edilmişlerdir.

4. Aileleri ve yakın çevreleriyle sınavlar: Peygamberler, aileleri ve yakın çevreleri aracılığıyla da imtihan edilmişlerdir. Bazı peygamberler, aileleri tarafından reddedilmiş veya sorgulanmıştır. Ayrıca bazı peygamberlerin çevresi tarafından da düşmanlık ve direnişle karşılaşmışlardır.

5. Sabır ve tahammül: Peygamberler, imtihanlar karşısında sabır göstermek, tahammül etmek ve direnmek zorunda kalmışlardır. Bazı peygamberler, uzun yıllar boyunca insanlar tarafından reddedilmiş olmalarına rağmen, görevlerinden sapmadan sabretmişlerdir.

Bu imtihanların amacı, peygamberlerin gerçekten Allah tarafından gönderildiklerini, mesajlarının hak olduğunu kanıtlamaktır. Peygamberler, bu imtihanlara dayanıklılık ve tevekkül ile karşılık vererek insanlara örnek olmuşlardır.

@@@###

Peygamberler, çeşitli şekillerde imtihan edilmişlerdir. En büyük imtihanları ise aşağıdaki şekillerde olmuştur:

İman imtihanları: Peygamberler, toplumdaki putperest inançlara ve diğer yanlış inançlara karşı doğru İslam inancını yaymakla görevlendirilmişlerdir. Bu süreçte, insanların inançlarını değiştirmeye çalışmak zorunda kalmışlar ve bu durum onların inanç sistemlerine karşı olan direnişiyle imtihan olmuşlardır.

Sabır imtihanları: Peygamberler, çeşitli zorluklarla karşılaşmışlardır. Örneğin, Hz. Nuh’un kavmi tarafından alay edilmesi, Hz. İbrahim’in ateşe atılması, Hz. Yusuf’un zindana atılması gibi durumlar onların sabırlarını test etmiştir.

İtaat imtihanları: Peygamberler, Tanrı’nın emirlerini yerine getirmek ve insanlara doğru yolu göstermekle görevlendirilmişlerdir. Bu süreçte, insanların itaat etmemesi veya isyan etmeleri, peygamberlerin sabrını ve sadakatini sınayan imtihanlardır.

Sosyal imtihanlar: Peygamberler, toplumlarında çeşitli sorunlarla karşılaşmışlardır. İnsanların onlara karşı kin ve düşmanlık beslemeleri, hakaret etmeleri, tehdit etmeleri gibi durumlar peygamberlerin sabrını test etmiştir.

Maddi imtihanlar: Peygamberler, maddi zorluklarla da karşılaşmışlardır. Örneğin, Hz. Muhammed (sav) hicret döneminde açlık ve yokluk yaşamış, Hz. İsa çarmıha gerilmiş gibi durumlar bu imtihanlara örnek olarak verilebilir.

Peygamberler, bu imtihanlarda davranışlarıyla inançlarını, sabırlarını, itaatlerini ve sadakatlerini kanıtlamışlardır. Bu imtihanlar, onların peygamberlik görevlerini yerine getirmelerine yardımcı olmuş ve insanlara örnek olmalarını sağlamıştır.

@@@@@#

Peygamberlerin ümmetleri peygamberlerinden ne istemişlerdir

Peygamberlerin ümmetleri, genellikle çeşitli taleplerde bulunmuşlardır. Bu talepler arasında şunlar bulunabilir:

İşaret ve mucize isteme: Peygamberlerin ümmetleri, Allah’ın varlığını, peygamberlerin Allah tarafından gönderildiğini ve mesajlarının gerçek olduğunu göstermesi için işaret ve mucizeler talep etmiştir.

Daha fazla bilgi talebi: Bazı ümmetler, peygamberlerden Allah’ın dinine daha fazla ayrıntı ve açıklama talep etmiştir. Özellikle hükümler ve ahlaki prensiplerle ilgili konularda daha fazla bilgi talep edilmiştir.

İsteklerin yerine getirilmesi: Peygamberlerin ümmetleri, Allah’a yakarmış ve dualarında isteklerde bulunmuştur. Bu istekler arasında hastalıklardan kurtulma, zafer kazanma, bereket ve bolluk gibi dünyevi talepler de yer almıştır.

Kötülüklerin önlenmesi: Ümmetler, kötülüklerin ve bozgunculukların önlenmesi için peygamberlerden yardım talep etmiştir. Özellikle zulüm, adaletsizlik ve ahlaki çöküşle mücadele etmek için peygamberlerden yardım istenmiştir.

Pişmanlık ve af talepleri: Ümmetler, günahlarının affedilmesi ve doğru yola dönme için peygamberlerden yardım talep etmiştir. Peygamberlerin ümmetleri, pişmanlık göstermiş ve Allah’tan af dilemiştir.

Bu talepler, peygamberlerin ümmetlerinin insan doğası gereği karşılaştığı sorunlar ve isteklerdir. Peygamberler, her durumda Allah’ın emirlerini tebliğ etmiş ve ümmetlerin taleplerini Allah’ın takdirine bırakmışlardır.

######

Peygamberlerin ümmetleri peygamberlerinden ne istemişlerdir sorusunun kesin bir cevabı yoktur. Çünkü her peygamberin ümmeti farklı zamanlarda, farklı şartlarda ve farklı ihtiyaçlarda yaşamıştır. Ancak genel olarak, peygamberlerin ümmetleri peygamberlerinden şunları istemişlerdir:

Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenmek ve onlara uygun bir şekilde yaşamak.
Allah’ın rahmet, mağfiret ve cennetini kazanmak için yapılması gereken ibadet, dua ve zikirleri öğrenmek ve uygulamak.
Allah’ın gazabından, azabından ve cehenneminden korunmak için kaçınılması gereken günah, isyan ve küfürleri öğrenmek ve uzak durmak.
Peygamberlerin sünnet, ahlak ve hikmetlerini öğrenmek ve onlara benzemeye çalışmak.
Peygamberlerin mucize, keramet ve tebşiratlarını görmek ve onlara şahit olmak.
Peygamberlerin şefaat, himaye ve yardımlarını talep etmek ve onlara güvenmek.
Bu isteklerin hepsi, peygamberlerin ümmetleri için hayırlı, faydalı ve kurtuluşa vesile olan isteklerdir. Ancak bazı peygamberlerin ümmetleri, peygamberlerinden bunların dışında da bazı isteklerde bulunmuşlardır. Bunlar ise ya zararlı, yersiz veya imkansız olan isteklerdir. Mesela:

Nuh aleyhisselamın ümmeti, ondan kendilerine bir bahçe kurmasını, ırmağın kenarına bir saray yapmasını ve melekleri kendisine indirmesini istemişlerdir. Bu istekleri reddedilince de ona inanmamışlar ve alay etmişlerdir1.
İbrahim aleyhisselamın ümmeti, ondan kendilerine putlar yapmasını istemişlerdir. Bu isteği reddedince de onu ateşe atmışlardır2.
Musa aleyhisselamın ümmeti, ondan kendilerine bir tanrı yapmasını veya Allah’ı açıkça görmesini istemişlerdir. Bu istekleri reddedilince de isyan etmiş ve altın buzağıya tapmışlardır3.
İsa aleyhisselamın ümmeti, ondan kendilerine gökten sofra indirmesini veya kendisini öldürüp diriltmesini istemişlerdir. Bu istekleri kabul edilince de ona sihirbaz veya Allah’ın oğlu demeye başlamışlardır.
Bu isteklerin hepsi, peygamberlerin ümmetleri için zararlı, yersiz veya imkansız olan isteklerdir. Çünkü bunlar ya Allah’ın birliğine aykırıdır, ya peygamberlerin görevine uygun değildir, ya da insanların akıl ve mantığına sığmaz.

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın ümmeti ise, diğer peygamberlerin ümmetlerinden daha şanslıdır. Çünkü Allah Teala, ona en mükemmel kitap olan Kur’an-ı Kerim’i indirmiş, en güzel sünneti göstermiş, en büyük mucizeleri vermiş ve en yüksek makamları vaad etmiştir. Bu yüzden Peygamberimizin ümmeti, ondan başka bir şey istemeye ihtiyaç duymaz. Onun getirdiği her şeyi kabul eder, onun söylediği her şeye inanır ve onun emrettiği her şeye itaat ederse kurtuluşa erer.

Kaynaklar:

1: Nuh Suresi 23-24 2: Enbiya Suresi 51-70 3: Bakara Suresi 51-55 : [Maide Suresi 112-120]

@@@@@##

Peygamberlerin ümmetleri arasında ne gibi farklılıklar vardır?

Peygamberlerin ümmetleri arasında ne gibi farklılıklar vardır sorusuna verilebilecek bir cevap şöyledir:

Peygamberlerin ümmetleri, peygamberlerin gönderildikleri toplumların tarihî, kültürel, coğrafî ve dînî özelliklerine göre farklılık göstermiştir. Bu farklılıklar şu şekilde özetlenebilir:

Peygamberlere inanma ve itaat etme derecesi: Bazı peygamberlerin ümmetleri onlara tam bir inanç ve bağlılık göstermiş, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir şekilde yaşamışlardır. Mesela Hz. İbrahim’in ümmetinin çoğu, onun çağrısına icabet ederek tevhid dînine girmiş ve Allah yolunda hicret etmiştir1. Bazı peygamberlerin ümmetleri ise onlara kısmen inanmış, ancak bazı emirleri yerine getirmekte zorlanmış veya tereddüt etmişlerdir. Mesela Hz. Musa’nın ümmetinin bir kısmı, ona inandıkları halde Firavun’un zulmünden korkmuş, Mısır’dan çıkarken sabırsızlık göstermiş, Tûr dağından dönmesini bekleyemeyip altın buzağıya tapmışlardır2. Bazı peygamberlerin ümmetleri ise onlara hiç inanmamış, hatta onları yalanlamış, alay etmiş, işkence etmiş veya öldürmeye çalışmışlardır. Mesela Hz. Nuh’un ümmetinin çoğu, onun uyarılarını dinlememiş ve tufanda helâk olmuştur3.
Peygamberlere verilen kitap ve mucizeler: Bazı peygamberlere Allah tarafından kitaplar indirilmiş, bunlar arasında Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı Kerim gibi büyük kitaplar olduğu gibi sahifeler halinde indirilen küçük kitaplar da vardır. Bazı peygamberlere ise kitap indirilmemiş, ancak onlara mucize olarak çeşitli olaylar ve haller verilmiştir. Mesela Hz. İsa’ya ölüleri diriltmek, körleri iyileştirmek, kuş şeklinde yaptığı çamurdan canlı yapmak gibi mucizeler verilmiştir. Bazı peygamberlere ise hem kitap hem de mucize verilmiştir. Mesela Hz. Muhammed’e Kur’an-ı Kerim indirilmiş, ayrıca Kamer’in yarılması, Mirac gibi mucizeler gösterilmiştir.
Peygamberlerin getirdikleri şeriat ve hükümler: Bazı peygamberler kendilerinden önceki peygamberlerin getirdiği şeriat ve hükümleri tekrarlamış veya yenilemişlerdir. Mesela Hz. Musa’nın getirdiği Tevrat’taki hükümler Hz. Davut ve Hz. Süleyman tarafından uygulanmıştır. Bazı peygamberler ise kendilerinden önceki peygamberlerin getirdiği şeriat ve hükümleri değiştirmiş veya neshetmişlerdir. Mesela Hz. İsa’nın getirdiği İncil’de Tevrat’taki bazı hükümler neshedilmiş veya yumuşatılmıştır. Bazı peygamberler ise kendilerinden sonra gelecek olan peygamberleri müjdelemiş ve onların getireceği şeriat ve hükümlere uyulmasını istemişlerdir. Mesela Hz. Musa ve Hz. İsa’nın getirdikleri kitaplarda Hz. Muhammed’in geleceği müjdelenmiş ve ona iman edilmesi emredilmiştir.
Kaynaklar:

1: Bakara Suresi 124-141 2: Bakara Suresi 49-54 3: Nuh Suresi 1-28 : [En’am Suresi 83-90] : [Maide Suresi 110] : [Kamer Suresi 1-2] : [Enbiya Suresi 105] : [Maide Suresi 15-16] : [Araf Suresi 157]

#######

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

Geçmiş ümmetlerden hangi kavim hangi günahından dolayı helak edilmiştir

Geçmiş ümmetlerden hangi kavim hangi günahından dolayı helak edilmiştir


İslam inancında, geçmiş ümmetlerden bazıları, çeşitli günahlarından dolayı helak edilmiştir. İşte bazı örnekler:

Nuh Kavmi – Şirk (Allah’a ortak koşmak) ve ahlaksızlık.
Âd Kavmi – Allah’a isyan etmek, peygamberlerini inkar etmek ve aralarında zulüm yapmak.
Semûd Kavmi – Allah’ın emirlerine isyan etmek, peygamberlerini inkar etmek ve aralarında zulüm yapmak.
Lut Kavmi – Homoseksüellik, ahlaksızlık ve Allah’ın emirlerine isyan etmek.
Madyan Kavmi – Allah’ın emirlerine isyan etmek, tüccarlıkta hile yapmak ve ahlaksızlık.
Firavun ve ordusu – Allah’ın emirlerine isyan etmek, Musa’ya ve İsrailoğulları’na zulmetmek.
Şuayb Kavmi – Haksızlık yapmak, Allah’ın emirlerine isyan etmek, hile yapmak ve zina.
Hristiyanlar – Allah’ın birliğini reddetmek, İsa’yı tanrılaştırmak ve şirk.
Bu kavimler, günahlarını sürekli olarak işledikleri ve peygamberlerin uyarılarını dikkate almadıkları için helak edilmiştir.

@@@@@##

Geçmiş kavimler nasıl ve ne şekilde helak edilmiştir

Geçmiş kavimlerin nasıl ve ne şekilde helak edildiği tarih boyunca farklı şekillerde gerçekleşmiştir. Bu helak olayları genellikle doğal afetler, savaşlar, salgın hastalıklar veya toplum içindeki çöküş gibi çeşitli sebeplerden kaynaklanmaktadır. Aşağıda bazı örnekler verilmiştir:

Tufan: Birçok eski kültürde yer alan ve Nuh’un Gemisi ile ilişkilendirilen bir hikaye olan Tufan, büyük bir sel felaketini anlatır. Bu felakete göre, Tanrı insanlığı doğal kötülüklerinden dolayı cezalandırmak amacıyla dünyayı su basarak helak etmiştir.

Pompeii Yanardağı Patlaması: Romalılar döneminde, M.S. 79 yılında Pompeii Antik Kenti, Vesuvius Yanardağı’nın patlaması sonucu helak oldu. Yanardağın lav, kül ve gazlarla dolması sonucu Pompeii tamamen yok oldu ve binlerce kişi öldü.

Hunlar ve Göktürklerin Göçleri: Orta Asya’da yaşayan Hunlar ve Göktürkler gibi kavimlerin göçleri, çevresindeki uygarlıkları etkileyerek çöküşlerine sebep oldu. Bu göçler savaşlar, yağmalar ve etnik çatışmalara yol açarak yerleşik toplulukları helak etti veya zayıflattı.

Karanlık Çağlar: Doğu Roma İmparatorluğu’nun batması ve Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışıyla sonuçlanan dönem olan Karanlık Çağlar, Avrupa’da büyük bir toplumsal çöküş ve gerileme dönemidir. İmparatorlukların dağılması, istilalar, savaşlar ve salgın hastalıklar gibi faktörlerle birlikte bu dönemde birçok kavim ve toplum helak oldu.

Şamanizm ve Politeizmin Yerine Monotheizm Geçişi: İbrahimî dinlerin (Yahudilik, Hristiyanlık, İslam) yayılması sonucunda birçok yerli inanç sistemi helak oldu veya harap oldu. Özellikle Orta Doğu ve Güney Amerika’da şamanizm veya politeizm yerini tek tanrılı dinlere bıraktı ve bu yeni dinlerin inanç sistemleri diğer inançları bastırdı.

Bu örnekler dışında da birçok kavim ve toplum farklı sebeplerle helak olmuştur. Ancak her helak olayı kendi dönemine ve şartlarına bağlı olarak farklı nedenlerden kaynaklanmıştır. Modern dünyada ise teknolojik, ekonomik veya sosyal krizler gibi faktörler, birçok toplumu zayıflatma veya yok etme potansiyeline sahiptir.

#@@#№#

Kuranı Kerim’de helak edilen kavimler ve helak ediliş şekli nasıl anlatılmaktadır

Kur’an-ı Kerim, birçok kavmin helak edilişini anlatmaktadır. Bu helak edilen kavimlerin çoğu, peygamberlerin uyarılarını dinlemeyerek Allah’ın emirlerine isyan etmiş veya putlara tapmış olan kavimlerdir. Helak ediliş şekilleri ise birçok farklı şekilde anlatılmaktadır. Bazı kavimler için sert bir şekilde helak edildikleri belirtilirken, bazılarının ise felaketlerle yavaş yavaş helak olduğu anlatılır.

Örneğin, Ad kavmi, helak edildiği zaman şiddetli bir rüzgarla yerle bir olmuş; Semud kavmi ise Allah’ın azabı olan bir depremle helak olmuştur. Nuh’un kavmi ise tufanla helak edilmiş, Lut kavmi ise üzerlerine gönderilen bir yağmur ve volkanik patlamalarla helak edilmiştir. Firavun ve kavmi ise denize girdikleri sırada denizin suyunun üzerlerine kapanmasıyla helak olmuştur.

Kur’an’da bu kavimlerin helak edilişleri anlatılırken, aynı zamanda Allah’ın azabından kurtulan, doğru yolu bulan toplumlar da örnek olarak gösterilir. Bu örnekler, insanlara Allah’a olan imanın ve Allah’ın emirlerine uymalarının önemini anlatmayı amaçlar.

Ancak, helak edilen kavimlerin hikayeleri sadece Allah’ın azabının anlatılması için değil, aynı zamanda insanlara öğüt vermek, onları doğru yola yönlendirmek ve tekrar iman etmeleri için bir uyarı da niteliği taşır.

₺₺₺₺

Kuranı Kerim’de helak edilen kavimler ve helak ediliş şekilleri çeşitli surelerde anlatılmaktadır. İşte bazı örnekler:

Nuh Kavmi: Nuh Süresi’nde anlatılan Nuh kavmi, Tufan felaketiyle helak edilmiştir. Bu surede Nuh’un, kendi kavmini uyararak gemi yapmalarını söylemesi ve sadece iman edenlerin gemiye binerek kurtulması anlatılmaktadır.

Ad Kavmi: A’raf Süresi’nde anlatılan Ad kavmi, rüzgar ile helak edilmiştir. Bu surede Ad kavminin peygamberleri olan Hud’un uyarılarına rağmen inanmayıp kötülüklerine devam etmesi ve sonunda şiddetli bir fırtına ile helak edilmeleri anlatılmaktadır.

Semud Kavmi: Hac Süresi’nde ve A’raf Süresi’nde anlatılan Semud kavmi, deprem ile helak edilmiştir. Bu surelerde Semud kavminin peygamberleri olan Salih’in uyarılarına rağmen inanmayıp putperestliklerine devam etmeleri ve sonunda korkunç bir deprem ile helak edilmeleri anlatılmaktadır.

Lut Kavmi: A’raf Süresi, Hud Süresi ve Şuara Süresi’nde anlatılan Lut kavmi, ateş ve deprem felaketiyle helak edilmiştir. Bu surelerde Lut’un kavmini uyararak kötülüklerinden vazgeçirmeye çalışması, ancak kavminin kötü davranışlarına devam etmesi ve sonunda mahvolmaları anlatılmaktadır.

Bunlar sadece bazı örneklerdir. Kuranı Kerim’de daha birçok helak edilen kavim ve helak ediliş şekli anlatılmaktadır. Bu örneklerde görüldüğü gibi, kavimler genellikle peygamberler tarafından uyarılıp tevbeye çağrılmış, ancak uyarılara kulak asmamış ve kötülüklerine devam etmişlerdir. Sonunda ise Allah’ın azabıyla helak olmuşlardır.

₺₺₺₺₺₺₺₺

Kur’an-ı Kerim’de helak edilen kavimler ve helak ediliş şekli, çeşitli surelerde detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Bu kavimler, Allah’a ve peygamberlerine karşı gelmiş, putlara tapmış, zulüm ve sapkınlıkta ileri gitmiş ve Allah’a isyan etmişlerdir. Kendilerine tebliğ edilen hak dini ve peygamberi inkâr etmişler, kötü alışkanlıklarından ve küfürden vazgeçmemişler, peygamberlerini öldürme teşebbüsüne dahi girişmişlerdir. Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de adı geçen bu kavimler, farklı azaplarla cezalandırılarak yok edilmişlerdir.

Örneğin, Nuh kavmi, peygamberleri Nuh’u yalanlamış, haşri ve neşri inkâr etmiş, putlara tapmış ve şirki teşvik etmiştir. Nuh kavmi, tufanla helak edilmiştir. Ankebut Suresi’nin 14-15’inci ayetlerinde şöyle buyrulur:

“Andolsun ki biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik de o 950 yıl onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.”1

Bir başka örnek olarak, Lut kavmi, peygamberleri Lut’a inanmamış, cinsel sapkınlıklara düşmüş, yol kesicilik yapmış ve Allah’ın emirlerine karşı gelmiştir. Lut kavmi, gökten yağan taşlarla helak edilmiştir. Hicr Suresi’nin 72-74’üncü ayetlerinde şöyle buyrulur:

“Andolsun ki onların çoğu bizim ayetlerimize iman etmediler. Biz de onları günahlarıyla yakalayıp helak ettik. Şehir halkına sabahleyin bir azap indirdik. Gerçekten bizim indirdiğimiz azap apaçık bir gerçekti.”2

Bu iki örneğin dışında Kur’an-ı Kerim’de adı geçen diğer helak edilen kavimler şunlardır:

Âd kavmi: Peygamberleri Hud’a inanmamış, putlara tapmış, zorbalık yapmış ve Allah’ın nimetlerine nankörlük etmiştir. Âd kavmi, şiddetli bir kasırga ile helak edilmiştir.
Semud kavmi: Peygamberleri Salih’e inanmamış, putlara tapmış, Allah’ın kendilerine verdiği mucizeyi yani dişi deveyi öldürmüştür. Semud kavmi, şiddetli bir ses ile helak edilmiştir.
Firavun ve adamları: Peygamberleri Musa’ya inanmamış, kendilerini ilah ilan etmiş, İsrailoğullarına zulmetmiştir. Firavun ve adamları, denizin yarılmasıyla helak edilmiştir.
Medyen kavmi: Peygamberleri Şuayb’a inanmamış, putlara tapmış, alışverişte hile yapmış ve yolları kesmiştir. Medyen kavmi, şiddetli bir deprem ile helak edilmiştir.
Nemrud ve adamları: Peygamberleri İbrahim’e inanmamış, kendilerini ilah ilan etmiş, Allah’a meydan okumuştur. Nemrud ve adamları, gökten yağan sivrisineklerle helak edilmiştir.
Ashab-ül Karye: Kendilerine gönderilen üç peygambere inanmamış, putlara tapmış ve zulüm yapmıştır. Ashab-ül Karye, şiddetli bir ses ile helak edilmiştir.
Bu kavimlerin helak ediliş şekilleri ve sebepleri hakkında daha fazla bilgi için, Kur’an-ı Kerim’de geçen ilgili ayetleri okuyabilirsiniz.

########₺

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

VAHDETTEN KESRETE

VAHDETTEN KESRETE

Hayat marifet ve marifetullah ile başladı.Tıpkı dünyaya bir olarak gelen insanın, zamanla bir kesret ve çoğunluğu oluşturması gibi.Çıplak olarak gelen insan, hayatına bir çok şeyi giydirdikten sonra, yine çıplaklığın yanında bir kefenle gidiyor, ayıp olmasın diye.İnsan oğlu bir ömür yığar, biriktirir, kamyonlar almaz.Hayatın belli dönemleri hep almakla geçer.Bunun adı da ihtiyaçtır.Ancak zamanda yaşlandıkça, taşındıkça, ihtiyaç hissetmedikçe topladıklarını dağıtmaya başlar.Bu kesret yani toplayıp biriktirmek aslında insanı boğmakta ve yormaktadır.Zamanla yaşlanıp dinlenme ihtiyacı duyunca bu fazlalıkları terk eder ve o arzu kendisinde gelişmeye başlar.Bir ömür vahdeti terk edip kesrette oyalanıp durur.Ömür biriktirmeyle geçmektedir.                                                       KESRETTEN VAHDETE[1]


Artık hayatın kendisini yorduğu bu insan, her şeyden tecrit edip, tecerrüt ve mücerret yaşamaya, kendi ifadesiyle kafa dinlemeye yönelir.Aldığı eşyalarla değil, kendisiyle baş başa kalmaya başlar.Vahdete yönelir.Kesretten uzaklaşır.Aslında aslına döner.Aslında bulur kendini.Oysa bir ömür aslını faslında ve fasılalarda aramıştı.İnsan silkelendikçe ve üzerindeki tozlarla beraber, fazlalıkları da atacaktır.Sade ve sadelik ruhun yapısına daha uygun ve uyumludur.Zira kesretin bir de sorgusu var.Vahdet ise tek bir kalemde neticeye ulaşır.Dünyada yükünü kamyona yükleyen insan, ahiret yolunda neye yükleyecektir?Belki kendi yüklenecektir.Günah yüküyle birlikte.

**********

İnsanlar mutluluğu vahdetten kesrete gitmekte ve vahdetten uzaklaşmada aradılar.

Tıpkı mutsuz olduğunu söyleyen krala, mutlu birisinin gömleğini giymesi halinde mutlu olacağını bir bilgenin söylemesi üzerine…

Kral adamlarını tüm şehre salarak mutlu kişiyi bulup, onun gömleğini getirmelerini söyler.

Memleketin her tarafını dolaşır ve sonunda bir çıkmaz sokağa girerler.

Evin birinde yüksek sesle dua eden birisinin;

Allahım, ben çok mutluyum, şükürler olsun sana, sesini duyarak hızla içeriye girerler.

Ancak mutlu olup yalvarmakta olan adamın gömleği yok, göbekten yukarısı çıplaktır.

Demek mutluluk gömlek ve mal zenginliğinde değilmiş.
Ancak bulunamayan bu mutluluk tekrar kesretten dönüp vahdete müteveccih olmakla elde edildi.
İşte vahiyler nazarları hep kesretten vahdete çevirmek için geldi.
-Kendisi mutsuz ancak hizmetçisinin neden mutlu olduğunu vezirine soran padişah ondan şu cevabı alır;
Efendim, o hizmetçinin kapısının önüne, üzerine bu kesede 100 altın var yazısını yazıp, keseye de 99 altın koyup bırakın.
O zaman onu görün.

Ve burum yapılır.

Kapısının önünde keseyi ve üzerindeki yazıyı okuyan hizmetçi eşiyle birlikte altınları sayarlar.

Altınlar 99 çıkar. Bir tane eksiktir. Yanlış mı saydık diye birçok defa sayar aynı çıkınca, her halde yolda düşmüştür, haydi aramaya çıkalım, deyip sabaha kadar ararlar.

Nafile, bir şey çıkmaz ve de uykuda kaçmış, uykusuz kalmışlardır.

O bitkin halde hizmetçi saraya gelir.

Onun bu bitkin halini gören padişah mesajı almıştır.
-İnsanın uykularını kaçıran zenginliğin olmaması değil, malın bulunmasıdır.
O halde, “Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et.”
“Demek, imân tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktizâ eder. Fakat, yanlış anlama! Tevekkül, esbâbı bütün bütün reddetmek değildir. Belki, esbâbı dest-i kudretin perdesi bilip riâyet ederek; esbâba teşebbüs ise, bir nevi duâ-i fiilî telâkkî ederek; müsebbebâtı yalnız Cenâb-ı Haktan istemek ve neticeleri Ondan bilmek ve Ona minnettar olmaktan ibârettir.”

MEHMET ÖZÇELİK

29-08-2023

[1] https://tesbitler.com/2015/01/03/kesretten-vahdete/

Loading

No ResponsesAğustos 29th, 2023

İKRAMI İLAHİ

İKRAMI İLAHİ

 

Her şey kader ile takdir edilmiştir.
6 Şubat 2023 depremlerini bir çok yazımda ele almış,[1]
Ve de önceki Van Depreminin düşündürdüklerini dile getirmiştim.[2]

İnanınız yıllar geçtikçe, insanlar kendilerine geldikçe, depremde yaşadıkları Allah’ın himayesini ve ikramını dile getirecek, hayretimizi mucib olayları anlatacaklardır.
Nitekim bir kısmını anlatmıştım.

Bu şahitlerden biride Malatyalı Halil Demir hocamdır.
Gelin onun ifadesinden o deprem anını dinleyelim.
Depremin şiddeti üzerine evde bulunan hanım ve ben kapının pervazlarına sıkı sıkıya tutunduk.
Depremin şiddeti bizi bir sağa bir sola iyice salladı. Zor tutunduk.
Arkasından alttan alıp yukarıya kaldırarak, bir güreşçinin rakibini yere çalması gibi, bizi yere savurdu.
O arada dolabın ağır olan takma kapağı on santim yanımıza düştü.
Eğer üzerimize düşseydi kurtulma imkanımız olmayacaktı.
Allah’ın bu himayesini görerek, evde büyük hasarla birlikte, çok şükür can kaybı yaşamadık.
Ancak beni en çok düşündüren ikramı ilahi ise şu olaydı;
2 yıl önce emekli olmuş, bu emekli parasıyla bir evimiz olmasını arzu etmiştik.
Paraya ihtiyacı olan bir müteahhit 550 bin TL. olan evi 480 TL.ye veriyordu.
Ev güzeldi de. Almayı çok arzu ediyordum.
Tüm işlemleri yaptık.
Sadece parayı teslim etmeye geldi sıra.
Hanımların adetidir ya, Allah eksikliklerini vermesin, hanım evin şurası şöyle, burası böyle diyerek önemsiz denilecek kusurlarını söylemesi üzerine evi almaktan vaz geçtik.
Hanıma çok kızmış ve de çok üzülmüştüm.
Güzelim ve uygun fiyatlı evi kaçırdık, demiştim.
Ancak ayette buyurulduğu üzere;
“Nice hoşunuza gitmeyen şeyler var ki; o sizin için daha hayırlıdır. Bazen de bir şey seversiniz, o sizin için şerdir. Allah’ın ilmi sonsuzdur. Sizinki ise sınırlıdır.”[3]

Artık tevekkül etmekten başka çarem yoktu.
Daha sonra oturduğumuz bu evi aldık.
6 Şubat depreminde önceki alacağımız ev tamamen yıkıldı ve hiç kurtulan olmadı.
Bu evimiz hasar görse de, canımız kurtulmuştu.
İkramı ilahiyi bizzat yaşayarak müşahede ettik.
Not: Halil hocamı belki de en iyi ben anlarım.
Çünkü bende Adıyaman merkezde 20 yıldır oturduğum evimi, başta hanım ve çocuklarım hatta enkaz altında kalıp şehit olan annemde dahil, çocuğun okul değiştirip başka vilayete gitmek istemesiyle evden ayrılmıştım.
Tarihte neredeyse ilk defa Eylül’ün başında tayin açılmasıyla naklim gerçekleşmişti.
20 yıl oturduğum evde, 6 yıl daha oturabilirdim.
Bizim 13 dairelik ve 4 katlı binada iki kişiden fazla kurtulan olmadı.
Tamamen çöktü, bizim birinci kattaki evde.
Tıpkı önümüzdeki blokta bulunan annem- gilinki gibi, 2 blok 56 daireden ancak 5,6 kişi kurtulmuştu.
“Her şey kaderle takdir edilmiştir. Kısmetine râzı ol ki, rahat edesin.” Bediüzzaman.
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”[4]

**********

İ’lem eyyühe’l-aziz! Senin önünde çok korkunç, büyük meseleler vardır ki insanı ihtiyata, ihtimama mecbur eder.

Birisi: Ölümdür ki insanı dünyadan ve bütün sevgililerinden ayıran bir ayrılmaktır.

İkincisi: Dehşetli, korkulu ebed memleketine yolculuktur.

Üçüncüsü: Ömür az, sefer uzun, yol tedariki yok, kuvvet ve kudret yok, acz-i mutlak gibi elîm elemlere maruz kalmaktır.

Öyle ise bu gaflet, nisyan nedir? Deve kuşu gibi başını nisyan kumuna sokar, gözüne gaflet gözlüğünü takarsın ki Allah seni görmesin veya sen onu görmeyesin. Ne vakte kadar zâilat-ı fâniyeye ihtimam ve bâkiyat-ı daimeden tegafül edeceksin?”[5]

*******”

“Zâhirde zararlı gibi görünen şeyler, hakikatte nimettir. Zahmette rahmet vardır. İman hizmeti uğrunda başımıza ne gelse hayırdır. Biz başımıza geleceği düşünmekle mükellef değiliz, hizmet-i Kur’âniye ile mükellefiz.
Biz, Rabb-i Rahîmimizin daima inayeti altındayız. Ölsek şehidiz, kalırsak Kur’ân’ın hizmetkârıyız.”[6]

*****”””

Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, (Ahirette)onlar için saklanan göz aydınlıklarını, (mujdeyi, sayısız hangi nimetlerin olduğunu)bilemez.”[7]
Felâ ta’lemu nefsun mâ uḣfiye lehum min kurrati a’yunin cezâen bimâ kânû ya’melûn(e)

*Muğîre bin Şu‘be şöyle demiştir: Peygamber (asm)’ı minberde şöyle derken işittim: “Mûsâ (as)Rabbine: ‘Yâ Rab! Cennete girecek olanlardan, derecesi en aşağı olan kimdir?’ diye sordu. Allah-ü Teâlâ: ‘Cennetliklerin Cennete girmesinden sonra Cennete giren kişidir.’ Orada kendisine: ‘Cennete gir’, denilecektir. O da: ‘Nasıl gireyim ki, herkes yerine yerleşmiş ve (ni‘metlerden) aldıklarını almışlar’ diyecektir. Bunun üzerine kendisine: ‘Dünya hükümdarlarından birinin (dünyada) olan ni‘metleri kadar ni‘metin sana verilmesine râzı olur musun?’ denilecektir. O da: ‘Evet yâ Rab, râzı olurum’ diyecektir. Bu sefer kendisine: ‘İşte sana bu ve bunun bir, iki ve üç misli!’ denilecek. O da: ‘Râzı oldum ey Rabbim!’ diyecektir. Yine kendisine: ‘İşte sana bu ve bunun on misli daha!’ denilecek. O da: ‘Râzı oldum, ey Rabbim!’ diyecektir. Nihâyet kendisine: ‘İşte sana bunlarla birlikte, gönlünün istediği ve gözünün hoşlandığı herşey!’ denilecektir.” (İbn-i Kesîr, c. 1, 75)

*Hz. Peygamber’in sahih bir Hadisi’nde şöyle anlatılmıştır: “Allah buyurur ki: Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir kalbin kavramadığı şeyler hazırladım.” (Buhârî ve Müslim’in Ebû Hureyre’den rivayetleri ve Tirmizî).

*İbn Abbas’ın dediği gibi, bu dünyada, cennete dair bileceğimiz şeyler, sadece birtakım isimlerden ibarettir. Onların gerçek mahiyetleri dünyadaki hallerinden farklıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-08-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/02/15/depremle-imtihanimiz-devam-ediyor/
https://tesbitler.com/2023/03/08/deprem-hatiralari/
https://tesbitler.com/2023/03/15/tanriyi-kizdiracak-ne-yaptiniz-ki/

[2] https://tesbitler.com/2015/01/02/van-depremin-dusundurdukleri/

[3] Bakara Suresi 216. Ayet.

[4] En’am.59.

[5] Mesnevî-i Nuriye 214.sh – Risale-i Nur.

[6] Bediüzzaman. Tarihçe- i Hayat. 543.

[7] Secde Suresi 17. Ayet

Loading

No ResponsesAğustos 27th, 2023