ÜÇÜNCÜ SÖZ – SENARYO
ÜÇÜNCÜ SÖZ – SENARYO
İbadet, ne büyük bir ticaret ve saadet; fısk ve sefahet, ne büyük bir hasaret ve helâket olduğunu anlamak istersen şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle:
Bir vakit iki asker, uzak bir şehre gitmek için emir alıyorlar. Beraber giderler, tâ yol ikileşir. Bir adam orada bulunur, onlara der: “Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, onda giden yolculardan ondan dokuzu büyük kâr ve rahat görür. Soldaki yol ise menfaati olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür. Hem ikisi, kısa ve uzunlukta birdirler. Yalnız bir fark var ki intizamsız, hükûmetsiz olan sol yolun yolcusu çantasız, silahsız gider. Zahirî bir hiffet, yalancı bir rahatlık görür. İntizam-ı askerî altındaki sağ yolun yolcusu ise mugaddi hülâsalardan dolu dört okkalık bir çanta ve her adüvvü alt ve mağlup edecek iki kıyyelik bir mükemmel mîrî silahı taşımaya mecburdur.”
O iki asker, o muarrif adamın sözünü dinledikten sonra şu bahtiyar nefer, sağa gider. Bir batman ağırlığı omuzuna ve beline yükler fakat kalbi ve ruhu, binler batman minnetlerden ve korkulardan kurtulur.
Öteki bedbaht nefer ise askerliği bırakır. Nizama tabi olmak istemez, sola gider. Cismi bir batman ağırlıktan kurtulur fakat kalbi binler batman minnetler altında ve ruhu hadsiz korkular altında ezilir. Hem herkese dilenci hem her şeyden, her hâdiseden titrer bir surette gider. Tâ mahall-i maksuda yetişir. Orada, âsi ve kaçak cezasını görür.
Askerlik nizamını seven, çanta ve silahını muhafaza eden ve sağa giden nefer ise kimseden minnet almayarak, kimseden havf etmeyerek rahat-ı kalp ve vicdan ile gider. Tâ o matlub şehre yetişir. Orada, vazifesini güzelce yapan bir namuslu askere münasip bir mükâfat görür.
İşte ey nefs-i serkeş! Bil ki o iki yolcu, biri mutî-i kanun-u İlahî, birisi de âsi ve hevaya tabi insanlardır. O yol ise hayat yoludur ki âlem-i ervahtan gelip kabirden geçer, âhirete gider. O çanta ve silah ise ibadet ve takvadır.
@@@@@@
Senaryo Başlığı:
İki Yolcu: Hayat Yolunda Bir Seçim
Tür:
Dram – Hikmetli Kıssa – İbret
Özet:
İki askerin, hayat yolunda yaptıkları seçimler üzerinden ibadet ve fıskın neticeleri anlatılır. Herkesin kendi hayatına bakıp düşündüğü derin bir kıssa sunulur.
Giriş Sahnesi (Açılış)
Görüntü:
Uçsuz bucaksız bir ova. Ufukta iki yol ayrımı… Bir taraf nizamlı, düzenli, güneşli; diğer taraf karanlık, düzensiz, yıkık dökük.
Anlatıcı: (Ciddi, hikmetli bir ses tonuyla)
“İbadet ne büyük bir ticaret ve saadettir… Fısk ve sefahet ise ne büyük bir hasaret ve felâket… İşte bu hakikatin temsili…”
1. Bölüm: Emir
Sahne:
İki asker (Ali ve Bekir), bir komutanın önünde duruyorlar. Komutan ciddi bir şekilde emir veriyor:
Komutan:
“Sizlere uzak bir şehre gitme emri verildi. Yol ikiye ayrılacak. Seçim sizin olacak.”
İkisi de selam verir ve yola çıkarlar.
2. Bölüm: Yol Ayrımı
Sahne:
İki yolcu bir yol ayrımına gelir. Ortada yaşlı, nur yüzlü bir rehber vardır.
Rehber: (Sakin ve bilge bir sesle)
“Ey yolcular! Sağdaki yol, nizama tâbi, intizamlıdır. Yükünüz biraz ağır olur ama sonu selamet ve mükâfattır. Soldaki yol ise nizamsızdır. Başta hafif görünür ama sonu felâket ve azaptır.”
Ali düşünür, sağ yolu seçer.
Bekir, yükü görünce yüzünü ekşitir, solu seçer.
3. Bölüm: İki Yolun Akıbeti
Ali’nin Yolu:
Görüntü:
Ali, ağır bir çanta ve silah taşır ama her adımda içi rahat, çevresi düzenli. Güneş yüzüne vurur, dost insanlar karşılar.
İç Ses (Ali):
“Ağır ama huzurlu… Zahmette rahmet varmış.”
Bekir’in Yolu:
Görüntü:
Bekir, rahat başlar ama kısa sürede dikenler, yağmalar, korkunç sesler arasında kalır. Etrafı karanlık. Yalnızdır. Herkesten korkar, dilenir, rezil olur.
İç Ses (Bekir):
“Başta rahattı… Şimdi her adımım azap!”
4. Bölüm: Varış ve Sonuç
Sahne:
İki asker hedef şehre varır.
Ali:
Komutanlar, onu onurla karşılar. Şeref madalyası takılır.
Anlatıcı:
“Nizam ve sadakat, onu saadete eriştirdi.”
Bekir:
Bekir zincirlerle yakalanır. Mahkûm edilir.
Anlatıcı:
“İsyan ve heva, onu felâkete sürükledi.”
Kapanış Sahnesi
Görüntü:
Yol ayrımı tekrar gösterilir. Yolların üstünde yazılar belirir:
Sağ Yol: İbadet ve Takva
Sol Yol: Fısk ve Heva
Anlatıcı:
“Ey insan! Hayatın yol ayrımında her adımın bir seçimdir. Nizamı seçen kurtulur. Hevaya uyan helâk olur. Dikkat et!”
@@@@@@
Kısa ve Hikmetli bir hikâye metni:
İki Yolcu
Uzak bir şehirden emir geldi:
İki asker, Ali ve Bekir, sefere çıkacaklardı. Yolun sonunda bir ödül vardı; ama hangi yoldan gidileceği onlara bırakılmıştı.
Yol ayrımına geldiklerinde bir rehber onları karşıladı:
“Sağdaki yol nizamlıdır, düzenlidir. Biraz yük taşımanız gerekir ama sonunda rahat ve mükâfat var. Soldaki yol başta hafif görünür; fakat sonunda pişmanlık ve azap vardır.” dedi.
Ali, tereddüt etmeden sağ yolu seçti.
Omuzuna ağır bir çanta aldı, beline sağlam bir silah kuşandı. Her adımı meşakkatliydi; fakat kalbi huzur doluydu. Yol boyunca dostlar buldu, güvenli vadiler geçti, kalbi kuvvetlendi.
Bekir ise yük taşımak istemedi.
Soldan yürüdü. Başta hafifti adımları. Ne var ki kısa sürede karanlık vadilere düştü. Korkular, hüsranlar sardı çevresini. Her sesten ürker, herkesten medet umar oldu.
Günler sonra şehre vardıklarında, Ali’yi şeref madalyalarıyla karşıladılar.
Bekir ise kaçak muamelesi gördü; zincirlerle yakalandı.
O gün anlaşıldı ki,
zahmette rahmet, rahatlıkta felaket saklıymış.
@@@@@@
Duygulu ve etkileyici bir kısa hikâye metni:
İki Yolcu – Hikâye Anlatımı
(Anlatıcı sesi: Derin, sıcak ve hikmet dolu bir ton)
> “Bir zamanlar iki asker, uzak bir şehre gitmek üzere emir aldı.
Önlerinde iki yol vardı; biri düzenli, diğeri ise başıboş ve düzensizdi.
> Yol ayrımında yaşlı, bilge bir adam onları karşıladı:
‘Ey yolcular!’ dedi. ‘Sağdaki yol, zahmetlidir ama sonunda selamet vardır. Soldaki yol ise başta rahattır; lakin sonu pişmanlık ve felâkettir.’
> Ali, ağır yükü omuzlamaktan çekinmedi. Sağ yola saptı.
Çantası ağırdı, silahı yüksekti. Fakat her adımıyla yüreği hafifliyordu.
Her adımda kalbine huzur iniyor, gözleri ümit doluyordu.
> Bekir ise zahmetten kaçtı.
Hafif adımlarla sol yola saptı.
Başta her şey kolaydı; ama sonra karanlık vadilerde kayboldu.
Her adımı korku, her nefesi endişe oldu.
> Günler geçti.
Ali, alnı açık, başı dik o güzel şehre vardı.
Onu şeref ve mükâfatla karşıladılar.
> Bekir ise, korku ve pişmanlık içinde şehre sürüklendi.
Kaçak ve âsi olarak yargılandı.
> O gün herkes anladı ki…
Gerçek yük, zannedilen zahmette değil, terk edilen vazifedeymiş.
Gerçek kurtuluş, nizamda ve sabırda gizliymiş.
> Ey yolcu!
Sen de hayat yolundasın…
Hangi yolu seçeceğine iyi bak!”