Sultan Vahdettin neden sürüldü

Sultan Vahdettin neden sürüldü


Sultan Vahdettin, Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahıdır. 1909 yılında tahta çıkmış olan Vahdettin, I. Dünya Savaşı’nın sonlarında Osmanlı Devleti’nin savaşı kaybetmesi üzerine, İngilizler tarafından sürülmüştür.

Sultan Vahdettin’in sürgün edilmesinin temel sebepleri arasında şunlar sayılabilir:

1. Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğraması: Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’nda Alman İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile birlikte savaşa girmiş ve sonunda bu ülkelerin mağlubiyetiyle sonuçlanmıştır. Bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve ekonomik olarak çökmesine neden olmuştur. İngilizler, Osmanlı hükümetinin Alman İmparatorluğu’na olan yakınlığı ve savaş sırasında Osmanlı Devleti’ndeki Ermeni tehciri gibi insan hakları ihlalleri nedeniyle, Osmanlı hükümetine karşı düşmanlık beslemekteydi.

2. Milliyetçi hareketlerin güçlenmesi: I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarında milliyetçi hareketler yaygınlaşmıştır. Özellikle Türk milliyetçisi olan Kurtuluş Savaşı önderleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra yeni bir Türk devleti kurma amacıyla harekete geçmiş ve Mondros Ateşkes Anlaşması’nı tanımayarak direnişe başlamışlardır. Sultan Vahdettin’in bu direnişi desteklememesi ve İngilizlere bağımlı hareket etmesi, milliyetçi hareketlerin hedefi haline gelmesine neden olmuştur.

Bu sebeplerle Sultan Vahdettin, İngilizler tarafından İstanbul’da hapishaneye alınmış ve sonrasında Malta’ya sürgün edilmiştir.

@@@@@@@@

Sultan Vahdettin ne gibi haksızlıklara maruz kaldı

Sultan Vahdettin, sürgün edilmeden önce ve sonrasında çeşitli haksızlıklara maruz kalmıştır. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:

1. Yapılan suçlamalar: İngilizler, Osmanlı Devleti’nin savaşta Alman İmparatorluğu’na destek verdiğini ve savaş sırasında gerçekleşen Ermeni tehciri gibi insan hakları ihlallerine karıştığını iddia etmişlerdir. Sultan Vahdettin, bu suçlamaların hedefi olmuş ve sorumlulukları olduğu öne sürülmüştür. Ancak bu suçlamaların tamamı kanıtsızdır ve pek çok tarihçi tarafından da sorgulanmaktadır.

2. İstiklal Mahkemeleri: Türk Kurtuluş Savaşı döneminde hükümet, İngiliz işgali altındayken bu mahkemeleri kurmuştur. İstiklal Mahkemeleri, Osmanlı döneminin bazı önemli devlet görevlilerini, İngilizlerle iş birliği yapmakla suçlamış ve yargılamıştır. Sultan Vahdettin de bu dönemde İstiklal Mahkemeleri tarafından yargılanmıştır. Ancak, mahkemelerin adil bir şekilde çalışmadığı ve siyasi amaçlarla kullanıldığı iddia edilmektedir.

3. Sürgün edilmesi: Sultan Vahdettin, İstanbul’da hapishaneye alındıktan sonra Malta’ya sürgün edilmiştir. Sürgün edilmesi, Sultan Vahdettin’in Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı olarak maruz kaldığı bir haksızlıktır. Sürgün edilme kararı, İngilizlerin ve Türk milliyetçilerin Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesinden suçluluk hissetmeleri ve bir hedef aramaları sonucu alınmıştır. Ancak Sultan Vahdettin’in sürgün edilme kararı hukuki olmaktan ziyade politik bir karardır.

Bu haksızlıklar, Sultan Vahdettin’in sürgün edilmesiyle sonuçlanmıştır. Ancak, Sultan Vahdettin’in rolü ve yaşadığı haksızlıklar hakkındaki tartışmalar hala devam etmektedir.

#######

Sultan Vahdettin nereye sürüldü, ne gibi zorluklarla karşılaştı ve nerede vefat etti

Sultan Vahdettin, Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı olarak Malta’ya sürgün edildi. 17 Kasım 1922 tarihinde sürgüne gönderilen Sultan Vahdettin, ilk olarak İngiltere’nin Portsmouth Limanı’na getirilmiş ve buradan HMS Malaya adlı savaş gemisiyle Malta’ya götürülmüştür.

Sultan Vahdettin sürgün döneminde birçok zorlukla karşılaşmıştır. Öncelikle, Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı olarak büyük bir otorite kaybı yaşamış ve İngiliz güçleri tarafından yakından gözetim altında tutulmuştur. Sürgünde sağlık sorunları yaşaması da Sultan Vahdettin’in zorluklarını artırmıştır.

Sürgündeki yaşamı boyunca Sultan Vahdettin, çoğunlukla izole bir yaşam sürmüş ve iletişim imkanları kısıtlı olmuştur. Kendisine sadece ailesiyle ve yakın çevresiyle sınırlı bir şekilde görüşme izni verilmiştir.

Sultan Vahdettin, 16 Mayıs 1926 tarihinde Malta’nın İmtarfa şehrinde bulunan San Anton Sarayı’nda vefat etmiştir. Ölüm nedeni olarak akciğer yetmezliği ve kardiyak sorunlar gösterilmiştir. Cenazesi, Malta’da Santo Spirito Kilisesi’nde yapılan bir dini törenden sonra İstanbul’a getirilmiş ve Eyüp Sultan Camii’nde toprağa verilmiştir.

#######

Sultan Vahdettin’i sürenlerin ne gibi hesapları vardı ve onun üzerinden ne gibi hesaplar yaptılar

Sultan Vahdettin’in süreğenlik döneminde bazı kesimlerin hesapları şunlardı:

İttihat ve Terakki Cemiyeti: Sultan Vahdettin’in süreğenliği döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri arasında güçlü bir grup olarak yer alıyordu. Bu grup, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında işbirlikçi olarak görüldü. Vahdettin’i, imparatorluğun sonunu getirdiği gerekçesiyle suçlayarak, Batı’nın kontrolündeki yeni Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi sağlamak istediler.

İngilizler: Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi ve dağılmasından sonra, İngilizler Osmanlı topraklarında hakimiyet kurmak için çeşitli hesaplar yapmışlardır. İngilizler, Vahdettin’i destekleyerek Osmanlı’nın parçalanmasını ve İngiliz çıkarlarına uygun bir Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını hedeflemişlerdir.

Yunanlar: Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlar, Vahdettin’i destekleyerek Türk direnişini zayıflatmayı ve kendilerine uygun bir Türkiye’nin kurulmasını sağlamayı amaçlamışlardır. Yunanistan’ın Megali İdea (Büyük İdea) olarak adlandırılan planının bir parçası olarak, Vahdettin üzerinden Türk direnişine karşı bir strateji yürütmüşlerdir.

Kendi İktidarını Sürdürmek İsteyen Siyasetçiler: Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde Vahdettin’in hükümdarlığına karşı çıkan bazı siyasetçiler bulunmaktaydı. Bu siyasetçiler, Vahdettin’in sürgüne gitmesi ya da tahttan feragat etmesini sağlayarak kendi iktidarlarını sürdürme veya yeni bir yönetim şekli oluşturma amacı güdüyorlardı.

Bu hesapların sonucunda, Sultan Vahdettin 1922 yılında tahttan feragat etmeye zorlandı ve 1924 yılında da sürgüne gönderildi.

########

Osmanlı sultanları ve aileleri neden ve niçin sürgün edildiler? Bu bir zulüm ve haksızlık değil miydi?

Osmanlı sultanları ve ailelerinin sürgün edilmesi, siyasi ve güvenlik nedenleriyle gerçekleştirilen bir uygulamaydı. Bu sürgünler genellikle taht mücadeleleri veya hükümet politikalarına muhalefet gibi nedenlerle gerçekleştirildi. Sürgünlerin amacı, taht iddialarını veya muhalefeti zayıflatmak, siyasi istikrarı sağlamak, saray çevresinde olası bir baskın veya isyanı önlemek ve hanedan üyeleri arasındaki rekabeti kontrol altında tutmaktı.

Osmanlı İmparatorluğu’nda sürgün edilen sultanlar ve aileleri, genellikle başkent İstanbul’dan ya da sarayın yakınındaki önemli yerlerden uzaklaştırılırdı. Bu sürgünler, genellikle birçok imtiyazdan yoksun bir yaşam sürmek zorunda kalan bir tür hapsedilme şeklinde gerçekleşirdi. Bununla birlikte, sürgün edilen sultanlar ve aileleri genellikle lüks ve ihtişamdan yoksun olmasına rağmen birçok ayrıcalığa da sahipti.

Sürgünler, savunucusunun bakış açısına bağlı olarak zulüm veya haksızlık olarak görülebilir. Aynı zamanda, sürgün edilen sultanların İmparatorluğa karşı muhalefetlerini organize etmelerini veya güç kazanmalarını engellemek amacıyla da gerçekleştirilebilirdi.

Sonuç olarak, Osmanlı sultanları ve ailelerinin sürgün edilmesi, siyasi ve güvenlik nedenleriyle gerçekleştirilen bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Bu uygulama, zamanın koşulları göz önüne alındığında, bazılarına haksızlık gibi gelebilecek olsa da, imparatorluk içinde siyasi istikrarı sağlama amacını gütmüştür.

@@@@@@@

Osmanlı sultanları ve aileleri sürgünde ne gibi zorluklar yaşadılar ve bunlar ile ilgili ne gibi hatıratlar yazılmıştır

Osmanlı sultanları ve aileleri birçok kez sürgünde bulundular ve bu sürgünlerde birçok zorlukla karşılaştılar. Sürgündeki zorluklardan bazıları şunlardır:

Yaşam Koşulları: Sürgün hayatı genellikle sıkıntılı ve zorlu koşullarda geçerdi. Sultanlar ve aileleri, lüks ve rahat bir yaşamdan alınıp çeşitli yerlerde sürgüne gönderildikleri için, genellikle dar ve sınırlı olanaklara sahip evlerde veya kalelerde yaşamak zorunda kalırlardı.

Sosyal İzolasyon: Sürgünde olan sultanlar ve aileleri, genellikle izole bir yaşam sürerlerdi. Sürgün edildikleri yerlerde sosyal etkileşimleri sınırlıydı ve birçok kez kendi aileleri dışında pek çok insanla temasları olmazdı. Bu durum, hem psikolojik hem de duygusal bir yalnızlık hissine sebep olabilirdi.

Ekonomik Sıkıntılar: Sürgünde olan sultanlar ve aileleri, genellikle mali sıkıntılarla karşılaşırlardı. Sürgün edildikleri yerlerde eski zenginlik ve varlıklarını kaybetmiş olabilirlerdi. Bu durum, geçim sıkıntılarına yol açabilir ve temel ihtiyaçlarını karşılamada zorluklar yaşayabilirlerdi.

Politik Sıkıntılar: Sürgünde olan sultanlar ve aileleri, genellikle iktidardan uzaklaştırılmış ve politik olarak etkisiz hale getirilmişlerdir. Bu durum, hem güçsüz ve savunmasız hissetmelerine yol açabilir hem de daha fazla politik baskıya maruz kalmalarına neden olabilirdi.

Sürgünde olan Osmanlı sultanları ve aileleri, büyük bir yalnızlık veya üzüntü içindeki hikayelerini anlatan birçok hatırat bırakmışlardır. Örneğin, Sultan Vahdeddin’in sürgünde geçirdiği dönemi anlattığı “Sürgündeki Vahdeddin” adlı kitap, Osmanlı hanedanının sürgün tecrübelerini detaylı bir şekilde tanıtan bir kaynaktır. Aynı şekilde Sultan II. Abdülhamid’in sürgünde yaşadığı döneme dair anıları içeren “Sürgünde Abdülhamid” adlı kitap da sürgün hayatını anlatan önemli bir eserdir. Bu hatıratlar, sürgünde yaşanan zorlukları ve bu zorlukları nasıl aştıklarını anlamak için önemli kaynaklardır.

@@@@@@@#

Sultan Abdülhamit Han’ın devrilmesi ne gibi kayıplara sebep oldu

Sultan Abdülhamit Han’ın devrilmesi, bir dizi kayba yol açmıştır:

Osmanlı İmparatorluğu’nun Güç Kaybı: Abdülhamit Han, otoriter bir yönetim sürdürerek, Osmanlı İmparatorluğu’nu daha fazla dağılmaktan korumak için çabalıyordu. Ancak devrilmesi, imparatorluğun iç ve dış güçler karşısında daha da zayıflamasına yol açtı. Dışarıya karşı olan askeri ve siyasi güç kaybı, sonuçta imparatorluğun çöküşüne yol açmıştır.

İç Sosyal ve Siyasi Bunalım: Abdülhamit Han döneminde ciddi bir baskı ve sansür atmosferi hakimdi. Devrimci, milliyetçi ve muhalif gruplar bastırıldı ve susturuldu. Ancak Abdülhamit Han’ın devrilmesi, daha fazla özgürlük talebini ortaya çıkardı ve toplumsal hoşnutsuzlukları artırdı. Bu da sonuçta iç bunalımı tetikleyerek, siyasi ve sosyal çalkantılara yol açtı.

Ekonomik Kayıplar: Abdülhamit Han döneminde ekonomik büyüme ve gelişmeler çok sınırlıydı. Birçok ekonomik reformun gerçekleşmemesi, imparatorluğun ekonomik kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde kullanma yeteneğini azalttı. Devrilen Abdülhamit Han döneminde, ekonomik sorunlar daha da büyüdü ve etkisini daha da derinleştirdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Etnik ve Dini Gerilimler: Abdülhamit Han döneminde, Osmanlı İmparatorluğu içinde farklı etnik ve dini gruplar arasında gerilimler artmıştı. Ancak devrilen Abdülhamit Han döneminde, bu gerilimler daha da şiddetlendi ve çeşitli gruplar arasında çatışmalar ve ayrılıklar ortaya çıktı.

Siyasi İstikrarsızlık: Abdülhamit Han’ın devrilmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nda uzun bir süreliğine siyasi istikrarsızlık dönemini getirdi. Bir dizi hükümet değişikliği ve iç çatışmalar, imparatorlukta siyasi sürekliğin kaybedilmesine yol açtı. Bu da imparatorluğun daha fazla güç kaybetmesine ve devlet yapısının çözülmesine neden oldu.

@@@####

Abdülhamid Han’ın siyasi dehası.

Abdülhamid Han, Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. ve sonuncu padişahıdır. İktidara geldiği dönemde imparatorluk zor bir durumdaydı. Abdülhamid Han, siyasi dehası ve politik yetenekleriyle imparatorluğu bu zor dönemden geçirmeye çalışmıştır.

Abdülhamid Han döneminde, imparatorluğun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik çöküşe çözüm bulmak için bazı reformlar yapmıştır. Bunlar arasında modernleşme çabaları, eğitim reformları, altyapı projeleri, medya ve iletişim sistemlerinin geliştirilmesi gibi çalışmalar bulunmaktadır. Böylece imparatorluk, bazı alanlarda yeniden canlanma ve ilerleme kaydetmiştir.

Abdülhamid Han, Rus ve Avusturya-Macaristan gibi güçlü düşmanlarla da mücadele etmiştir. Bu dönemdeki en önemli olaylardan biri, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’dır. Bu savaşta imparatorluk büyük bir yenilgi yaşamış, ancak Abdülhamid Han, Çarlık Rusya’sının etkisini Orta Doğu’da sınırlamayı başarmıştır.

Abdülhamid Han’ın siyasi dehasının en önemli göstergelerinden biri, Panislamizm politikasını başarıyla uygulamasıdır. İslam dünyasında birlik ve dayanışma duygusu oluşturarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun uluslararası alandaki etkisini artırmıştır. Örneğin, 1883 yılında kurulan Hilafet Dairesi, Osmanlı yönetimi altındaki Müslüman bölgeler arasında koordinasyon sağlamış ve pan-İslam fikrini desteklemiştir.

Ancak Abdülhamid Han’ın baskıcı yönetimi ve muhaliflere karşı sert tedbirler alması, bazılarına göre siyasi dehasına gölge düşüren bir faktördür. Otokratik ve merkeziyetçi bir yönetim anlayışı benimsemiş ve muhalefeti bastırmıştır. Avrupa’da ve Batılı devletlerde ise Abdülhamid Han, “kızıl sultan” olarak anılmış ve 30 yıllık saltanatı boyunca birçok kişiye zulmettiği iddia edilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecinde gösterdiği yönetim becerileri ve politik hamleleri, onu önemli bir siyasi figür haline getirmiştir.

@@@@###

Abdülhamid Han’ın velayeti ve takvası

Abdülhamid II, 34 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. padişahı olarak hüküm sürdü. Kendisi, askeri ve idari reformlar yaparak Osmanlı Devleti’nin güçlendirilmesine önemli katkılarda bulundu. Ayrıca sıkı bir İslam inancına sahipti ve tüm kararlarını İslam’a göre şekillendirmeye çalıştı.

Abdülhamid II’nin velayeti, padişah olarak tahtta bulunduğu süre boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun en üst yöneticisi ve veliahtı olduğu anlamına gelir. Velayet, padişahın tahtın direkt olarak kendisine devredilebilecek biri olduğunu gösterir.

Takva ise İslam terimlerinden biridir ve “Allaha karşı gelmemek, dini vecibeleri eksiksiz yerine getirme” anlamına gelir. Abdülhamid II’nin takvası, dini kurallara ve vecibelere titizlikle uyduğunu gösterir. İslam inancına bağlılığı, hükümeti ve kararlarını da şekillendirdi. Abdülhamid II, İslam’a aykırı kabul ettiği unsurları önlemek için mücadele etti ve İslam’ın toplumun her alanında daha fazla yer bulmasını sağlamak için çaba sarf etti.

Sonuç olarak, Abdülhamid II’nin velayeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun en üst yöneticisi olduğunu ifade ederken, takvası da sıkı bir İslam inancına sahip olduğunu ve tüm kararlarını İslam’a göre şekillendirmeye çalıştığını gösterir.

@@@@@@@

Abdülhamid Han’ın kerametleri

Abdülhamid Han, 1876-1909 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. padişahı olarak hüküm süren bir Osmanlı hanedanı üyesidir. Onunla ilgili bazı kerametler şu şekildedir:

Simya Yetenekleri: Abdülhamid Han, simya sanatında oldukça yetenekliydi. Kimya bilimiyle ilgili bilgilere sahipti ve çeşitli deneyler yapma konusunda uzmandı.

Rüyalarının Gerçekleşmesi: Abdülhamid Han’ın rüyalarının gerçekleştiği iddia edilir. Özellikle, bazı tarihçiler, Trablusgarp Savaşı’nı önceden rüyasında gördüğünü ve bu rüyanın gerçekleştiğini yazmışlardır.

Gözlerinin İyileştirici Gücü: Abdülhamid Han’ın gözlerinin insanları iyileştirebildiği söylenir. İnsanların gözlerine dokunarak onları iyileştirdiği ve bazı hastalıkları tedavi ettiği söylenir.

İyileştirici Enerji: Abdülhamid Han’ın insanlara dokunarak rahatlama ve iyileşme hissi verdiği söylenir. Bu nedenle, birçok insan onun huzuruna gelerek rahatlama umuduyla onunla görüşmek isterdi.

Dualarının Kabul Olması: Abdülhamid Han’ın dualarının kabul olduğu ve insanların dileklerini yerine getirdiği söylenir. İnsanlar ondan dileklerini yerine getirmesini diler ve bunun gerçekleştiği iddia edilir.

########

Abdülhamid Han’ı kimler ve ne için devirmeye çalıştılar

Abdülhamid Han döneminde pek çok kişi ve grup, onu devirmek için çeşitli girişimlerde bulundu. Bunlar arasında Osmanlı İmparatorluğu içindeki siyasetçiler, askeri gruplar, entelektüel ve aydınlar, Balkan ve Arap milliyetçi hareketleri yer aldı.

Bunlar arasında Jön Türkler adı verilen ve Osmanlı İmparatorluğu’ndaki reform ve modernleşme taleplerini savunan bir grup önemliydi. Jön Türkler, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı ile Abdülhamid Han’ı devirmeyi başardılar.

Ayrıca, Ermeni milliyetçi örgütler de Abdülhamid Han’ı hedef aldı. Ermeni Devrimci Federasyonu gibi örgütler, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere yönelik politikalardan dolayı Han’a karşı saldırılar düzenledi.

Sonuç olarak, Abdülhamid Han’ı devirmeye çalışanlar arasında içeriden gelen siyasi gruplar, milliyetçi hareketler ve etnik gruplar yer alıyordu.

#######₺

Bediüzzaman Said Nursi’nin Abdülhamid Han’a bakış açısı ve değerlendirmeleri nelerdir

Bediüzzaman Said Nursi’nin Abdulhamid II’ye bakış açısı ve değerlendirmeleri, Nursi’nin siyasi ve tarihi perspektifine dayanır. Nursi, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşamış ve bu dönemin önemli olaylarını gözlemlemiş bir düşünürdü. Aşağıda Bediüzzaman Said Nursi’nin Abdulhamid II hakkındaki temel düşünce ve değerlendirmelerini bulabilirsiniz:

1. Abdulhamid II’yi Hükümet Tarzı: Nursi, Abdulhamid II’nin hükümet tarzını genellikle olumlu bir şekilde değerlendirirdi. Ona göre, Abdulhamid II, Osmanlı İmparatorluğu’nun karışık döneminde istikrarı sağlamaya çalışan bir liderdi. Abdulhamid II’nin despotik yönetim tarzını, ülkenin içinde bulunduğu zorluklar göz önüne alındığında bir çeşit zaruri olarak görebilirdi.

2. Islahat ve Modernleşme Çabaları: Nursi, Abdulhamid II dönemindeki bazı ıslahat ve modernleşme çabalarını desteklerdi. Bu çabaların Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden inşa etmeye yönelik olumlu adımlar olduğunu düşünüyordu. Özellikle Abdulhamid II dönemindeki bazı eğitim reformlarını takdir ediyordu.

3. İslami Değerlerin Korunması: Nursi, Abdulhamid II döneminde İslami değerlerin korunmasına ve Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam dünyasında bir lider olarak kalmasına vurgu yapardı. Ona göre, bu dönemde İslami kimliğin korunması önemliydi.

Ancak, bu değerlendirmeler Nursi’nin dönemin siyasi ve toplumsal koşullarına göre yapılıyordu ve kişisel bir görüş olarak kabul edilmelidir. Abdulhamid II’nin yönetimine yönelik farklı görüşler de bulunmaktadır ve bu tür tarihi değerlendirmeler genellikle karmaşıktır.

#######

Bediüzzaman Said Nursi’nin Abdülhamid Han’a bakış açısı ve değerlendirmeleri nelerdir

Bediüzzaman Said Nursi’nin Sultan II. Abdülhamid’e bakış açısı ve değerlendirmeleri, onun eserlerinde yer alan bazı ifadelerle anlaşılabilir. Nursi, II. Abdülhamid dönemini Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantılı bir dönemi olarak görmüş ve Sultan II. Abdülhamid’e dair olumlu bir bakış açısı sergilemiştir. İşte bu bakış açısına dair bazı temel noktalar:

İstikrar ve Birlik: Nursi, II. Abdülhamid dönemini ülkenin iç ve dış sorunlarıyla mücadele ederek birlik ve istikrarı sağlama çabası olarak değerlendirmiş ve bu dönemin Osmanlı İmparatorluğu için önemli bir istikrar dönemi olduğunu savunmuştur.

İslam’a Duyarlılık: Nursi, II. Abdülhamid’in İslam’a ve Müslüman topluluklara duyarlı olduğunu düşünmüş ve İslam’ın koruyucusu olarak görmüştür.

Vatanseverlik: Bediüzzaman Said Nursi, II. Abdülhamid’in vatansever bir lider olduğunu ve ülkesinin çıkarlarını koruma amacıyla çaba gösterdiğini belirtmiştir.

Gayret ve Adalet: Nursi, II. Abdülhamid’in adaleti sağlama ve ülkenin çıkarları için gayret gösterme konusundaki çabalarını takdir etmiştir.

@@@@@@

Abdülhamid kendi zamanında en çok hangi konularda eleştirilmiştir

Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşamış ve 33 yıl boyunca saltanat sürmüştür. Abdülhamid’in yönetimi hem içeriden hem de dışarıdan pek çok eleştiriye maruz kalmıştır. Abdülhamid’in en çok eleştirildiği konular şunlardır:

İstibdat: Abdülhamid, 1876 yılında tahta çıktığında, I. Meşrutiyet’i ilan etmiş ve anayasal bir rejim vaat etmiştir. Ancak 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından, Meclis-i Mebusan’ı kapatmış ve anayasayı askıya almıştır. Bundan sonra, Abdülhamid, mutlak bir otoriteyle ülkeyi yönetmeye başlamıştır. Bu durum hem meşrutiyet yanlısı muhaliflerin hem de Avrupa devletlerinin tepkisini çekmiştir. Abdülhamid, istibdat rejimini korumak için, hafiye teşkilatı kurmuş, basını sansürlemiş ve muhalifleri sürgün etmiş veya idam ettirmiştir.

Toprak kayıpları: Abdülhamid’in saltanatı süresince, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları büyük ölçüde azalmıştır. Balkanlar’da, Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsızlıklarını ilan etmiş, Bulgaristan Prensliği kurulmuş ve Doğu Rumeli ile birleşmiştir. Girit adası Yunanistan tarafından işgal edilmiştir. Arnavutluk’ta milliyetçi hareketler başlamıştır. Avusturya-Macaristan Bosna-Hersek’i işgal etmiştir. Kafkasya’da Rusya’ya toprak kaybedilmiştir. Kıbrıs adası İngiltere’ye kiralanmıştır. Tunus Fransa tarafından işgal edilmiştir. Mısır ve Sudan İngiltere tarafından işgal edilmiştir. Habeşistan bağımsızlığını kazanmıştır. Kuveyt özerkliğini ilan etmiştir.12

Ermeni Sorunu: Abdülhamid’in saltanatının son yıllarında, Ermeni nüfusun yoğun olduğu bölgelerde çeşitli olaylar yaşanmıştır. Ermeniler, Osmanlı yönetiminden ayrılmak ve bağımsız bir devlet kurmak istemişlerdir. Bu amaçla, Ermeni Devrimci Federasyonu gibi örgütler kurmuş ve silahlı eylemler gerçekleştirmişlerdir. Abdülhamid ise, Ermeni isyanlarını bastırmak için sert önlemler almış ve Ermenilerin katledilmesine göz yummuştur. Bu durum hem Ermenilerin hem de Avrupa devletlerinin Abdülhamid’e karşı nefretini artırmıştır.12

Düyun-u Umumiye: Abdülhamid’in saltanatının başlarında, Osmanlı İmparatorluğu büyük bir borç batağı içindeydi. 1875 yılında devlet iflasını ilan etti. 1881 yılında ise Düyun-u Umumiye adında bir kurum oluşturuldu. Bu kurum, Osmanlı’nın gelir kaynaklarının bir kısmını denetleyerek borçların ödenmesini sağlamakla görevliydi. Ancak bu kurumun yönetimi Avrupalılara verildiği için, Osmanlı’nın egemenliği zedelendi ve ekonomik bağımsızlığı kayboldu.

#####₺₺₺

Abdülhamid kendi zamanında en çok hangi konularda eleştirilmiştir

II. Abdülhamid’in saltanatı (1876-1909) boyunca birçok konuda eleştirilmiştir. İşte bazı önemli eleştiri konuları:

Meşrutiyetin İhlali: Abdülhamid, 1876’da ilan edilen I. Meşrutiyet’i askıya alarak, mutlak monarşiye dönüşünü sağladı. Bu, halk arasında büyük bir eleştiri konusu oldu.

Baskıcı Yönetim: II. Abdülhamid döneminde sansür ve casusluk sistemleri güçlendirildi. Bu, basın özgürlüğünün kısıtlanmasına ve muhaliflerin susturulmasına yol açtı.

İslamcılık ve Pan-İslamizm: Abdülhamid’in İslamcı politikaları ve Pan-İslamizm fikirleri, bazı çevreler tarafından eleştirildi. Bu politikalar, Osmanlı İmparatorluğu’nu diğer İslam ülkeleri arasında lider olarak göstermeyi amaçlıyordu, ancak bazıları bunu Osmanlı İmparatorluğu’nun iç sorunlarını çözmek yerine dış meselelere odaklanmak olarak eleştirdi.

Ekonomik Sorunlar: Abdülhamid döneminde ekonomik sorunlar yaşandı. Vergiler artırıldı ve büyük projeler için yabancı borçlar alındı. Bu, ekonomik istikrarsızlığa ve yoksulluğa yol açtı.

Modernleşme ve Reformlar: II. Abdülhamid, bazı modernleşme çabalarına rağmen, reformları yavaş bir şekilde uyguladığı için eleştirildi. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer büyük güçlere karşı gerilemesine neden oldu.

Bu eleştiriler, II. Abdülhamid’in dönemindeki yönetim tarzı ve politikalarıyla ilgiliydiler ve Osmanlı İmparatorluğu’nun zorlu bir döneminden geçtiği bir dönemde ortaya çıktı.

@@@@@@#

Abdülhamid Han en çok kimler tarafından eleştirildi

Abdülhamid Han, 1876-1909 yılları arasında Osmanlı padişahı ve halifesi olarak uzun ve zorlu bir dönemde hüküm sürmüştür. Abdülhamid Han’ın yönetimi hem içeriden hem de dışarıdan pek çok eleştiriye maruz kalmıştır. Abdülhamid Han’ı en çok eleştirenler şunlardır:

Meşrutiyet yanlıları: Abdülhamid Han, tahta çıktığında meşrutiyet ilan etmiş, ancak kısa süre sonra anayasayı askıya almış ve meclisi kapatmıştır. Bu durum, meşrutiyet yanlısı siyasetçiler, aydınlar, subaylar ve örgütler tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Meşrutiyet yanlıları, Abdülhamid Han’ı istibdatçı, gerici, baskıcı ve yolsuzlukla suçlamış, onun devrilmesi için çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır. Meşrutiyet yanlıları, 1908 yılında Jön Türk Devrimi’ni gerçekleştirerek Abdülhamid Han’ın yetkilerini kısıtlamış ve 1909 yılında da onu tahttan indirmişlerdir.12

Avrupa devletleri: Abdülhamid Han, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü korumak için Avrupa devletleriyle mücadele etmiştir. Ancak Avrupa devletleri, Osmanlı’nın zayıflamasından yararlanarak Balkanlar’da, Kafkasya’da, Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da Osmanlı topraklarını işgal etmiş veya elinden almışlardır. Avrupa devletleri, Abdülhamid Han’ı geri kalmışlıkla, despotlukla, insan hakları ihlalleriyle ve Ermeni katliamıyla itham etmiş, onun yönetimine müdahale etmeye çalışmışlardır.12

Ermeniler: Abdülhamid Han’ın saltanatının son yıllarında Ermeni sorunu önemli bir mesele haline gelmiştir. Ermeniler, Osmanlı yönetiminden ayrılmak ve bağımsız bir devlet kurmak istemişlerdir. Bu amaçla Ermeni Devrimci Federasyonu gibi örgütler kurmuş ve silahlı eylemler gerçekleştirmişlerdir. Abdülhamid Han ise Ermeni isyanlarını bastırmak için sert önlemler almış ve Ermenilerin katledilmesine göz yummuştur. Bu durum Ermenilerin Abdülhamid Han’a karşı nefretini artırmış ve onu “Kızıl Sultan” olarak adlandırmalarına neden olmuştur.12

########₺

II. Abdülhamid Han’ın hükümeti döneminde birçok farklı kesim tarafından eleştirildi. İşte bu eleştirileri yapan bazı gruplar:

Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti: Bu siyasi örgüt, Abdülhamid’in despotik yönetimini eleştirip daha liberal bir yönetim talep ediyordu. II. Meşrutiyet’in ilanına öncülük ettiler.

Muhalefet Partileri: Abdülhamid döneminde farklı siyasi partiler ve gruplar meydana geldi. Bu partiler, hükümetin politikalarını eleştiriyor ve reformları savunuyordu.

Yabancı Devletler: Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflığını kullanarak çeşitli müdahalelerde bulunan yabancı devletler, Abdülhamid’in dış politikasını eleştirdi.

Entelektüeller ve Aydınlar: Dönemin aydınları, Abdülhamid’in sansür ve baskı politikalarını eleştiriyor, özgürlük ve adalet talep ediyorlardı.

Azınlık Gruplar: Osmanlı İmparatorluğu’ndaki azınlık gruplar, özellikle Ermeniler ve Rumlar, Abdülhamid’in yönetimini dini ve etnik ayrımcılıkla eleştiriyordu.

Bu gruplar, farklı nedenlerle II. Abdülhamid’i eleştirdi ve dönemin siyasi karmaşıklığını yansıttı.

Loading

No ResponsesEylül 9th, 2023