ESKİ KARANLIK GÜNLERİNE DÖNÜŞ ÇABASI

ESKİ KARANLIK GÜNLERİNE DÖNÜŞ ÇABASI

Siyasetin seviyesi düştü.

Devlet devletliğini yapmalı, gerekirse yumruğunu vurmalı.
Milletin malını dökenleri hapis, esnaflıktan men, gerekirse vatandaşlıktan çıkarmalıdır.
İhaneti teşhir edilmeli, pabucu dama atılmalıdır.[1]

-Şimdiye kadarki siyasetlerde çok kirlilikler olmuştu da ancak bu derece düşmemişti.

Kavganın bile mertliği olurken, mertlik ve dürüstlük iflas etti.

Seçimde milletin geleceğine yatırım yapılması gerekirken, yıkıma yönelik vaatlerde bulunulmakta, kirli ve şaibeli ittifaklar yapılmaktadır.

Dünyada kendi memleketine ve insanına bu kadar ihanet içerisinde olan başka millet yoktur.

Yollara ve derelere dökülen soğan, patates gibi kirli oyundan sonra, en büyük nimet olan buğdayda arazilere dökülüyor.

Unutulmamalıdır ki, Hz. Ademi cennetten çıkaran buğday idi.

Bu nimeti dökenin ve döktürenin Allah burnunu her iki cihanda da süründürür.

Asla iflah olmaz ve olamaz.[2]

 

Gittikçe kirlenen bir siyasetin içerisindeyiz.

İktidar olmak için her şey mübah zihniyeti içerine girilmiş durumda.[3]

Hep vaatler yıkım üzerine, yeni düzen derken düzensizlik üzerine bina edilmektedir.

 

KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR

Allah herkesi sevdiğiyle beraber etsin.

Zaten öyle de olacaktır.

Hadiste: ”Kişi sevdiğiyle beraberdir.” buyuruyor.

Allah ayı ile olanı ayı ile, domuz ile olanı domuz ile, Arslan ve bülbülle olanı da onlarla, kısaca; insanlar dünyasında olsun, hayvanlar dünyasında olsun, Allah herkesi sevdiğiyle beraber etsin.

Zaten dünyada fikir, zikir ve yaşantı içerisinde olanlar çok rahat birbirlerini bulmaktadırlar.

Allah onları ahirette de beraber eylesin.[4]

 

GİZLİ KOMİTELER FAALIYETTE

 

Gizli dinsiz ve sefih Komiteler bu millete bir yüz yıl daha maddi ve manevi kıtlığı yaşatmak için aktif olarak bütün güçleriyle faaliyet göstermektedirler.

Eski 23 Nisan kutlamaların da küçük kız çocuklarının haya damarını çatlatırcasına soyup çırıl çıplak resmi geçit yaptırıldığını bilen ve düşünen, bin kere, yüz bin kere daha düşünmeli ve kime oy vereceğini ve tekrar geriye gitme isteğinin kararını vermelidir…

Ve yine orta ve lise çağına gelmiş, neredeyse evlenecek kız çocuklarının 19 mayıs kutlamalarında ahlak dışı çırıl çıplak bir vaziyette resmi geçit yaptırıldığını bilen ve düşünen bir insan, sırf böyle bir cehennemi tekrar yaşamamak için dahi olsa bin kere değil, milyon kere tekrar düşünüp kime oy vereceğine karar verir.
İnsan olan bir insan sırf bunun için dahi olsa Allahtan korkar, böyle uygulanacak bir vebalin altına girmez.
Ve yine 1930 yıllarında dinime ve Peygamberimize küfredilen tarih kitabının tekrar okutulması için dahi olsa kime oy vereceğini düşünmek için yeterli bir karardır.
Maalesef bu millete düşmanın dahi yapamadığını hatta yapamayacağı yapılmış ve yaptırılmıştır.
İşte şimdi kim gerçek irticayı istiyor, kim istemiyor ortadadır.
Eski terör, anarşi, rezillikler , kuyruklar gibi sayılamayacak çöküntüleri arzu edenlerle etmeyenlerin mücadelesi sürmektedir.
Heykel dikenlerle, İha- Siha- Tiha- Togg gibi çağ atlatan nice gelişmelere imza atanların mücadelesidir.
Bu millet tekrar eski karanlık günlerine götürülmeye çalışılıyor.
Bu karanlıkla aydınlığın mücadelesidir.
Eski cehalet asrına döndürmek isteyenler her türlü yolu mübah görmektedirler.
Takiye ve nifak perdesi altında işlerini yürütmektedirler.
Allah fırsat vermesin.
Çok rahat yalanlar söylenmekte, çok rahat kandırılmaya çalışılmaktadır.
Maalesef buna meyilli insanlar da bulunmaktadır.
Şu hakikat şu anki halimizi çok öz ve veciz olarak anlatmaktadır;


“Bana ıztırap veren,” dedi “Yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur. Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa!..”


“Bana, “Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!”

 
“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır.”


“Zındıka komitesi de; dinsizliği, inkârcılığı insanlar arasında yaymayı gaye edinen ve zındıklardan oluşan gizli bir örgüttür. Bu örgütün üyeleri sûret-i haktan görünerek, kendilerini en halis, ülkenin ve insanlarının hayrı için çalışan seçkin kişiler olarak gösterirler. “Halka rağmen halk için” anlayışıyla hareket ederek inkârcı, yıkıcı, bozguncu fikirlerini eylemeye dönüştürürler.”


“Otuz sene evvel Darü’l-Hikmet a’zası iken, bir gün arkadaşımızdan ve Darü’l-Hikmet a’zasından Seyyid Sadeddin Paşa dedi ki:
‘Kat’i bir vasıta ile haber aldım; kökü ecnebide ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi, senin bir eserini okumuş. Demişler ki, bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi (yani zındıkayı, dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız’ diye senin idamına hükmetmişler. Kendini muhafaza et.’
Ben de ‘Tevekkeltü alallah, ecel birdir, tegayyür etmez’ dedim.”


“Mısır Hahambaşısı Haim Naum’un Türkiye’ye gelerek yetkililerle görüşmesi ve onlara akıl hocalığı yaparak “Lâdinî” bir yapının ülkede tesis edilmesinde mühim bir rol oynadığı bilinmektedir.”


“Zındıka komitesi, acımasız ve merhametsizdir. Emellerini gerçekleştirmek için her yola baş vurur. Yolunda engel olarak gördüğü kişi veya kişileri değişik şekillerle imha etmekten çekinmez. Lozan kararlarına karşı çıkan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Beyin alçakça öldürülmesi, İskilipli Atıf Bey ve benzeri değerli hocaların idam edilmesi, Menemen ve Dersim gibi sayısız cinayet ve katliâmlarda bu menhus örgütün rolu olduğu aşikârdır.”


“Bu zamanda zındıka dalâleti, İslamiyete karşı muharebesinde nefs-i emmarenin planıyla Şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağıyla dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişletmeğe çalışarak; çokların nefislerini birden esir edip, kalp ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar. Belki o kalplerden bir kısmını öldürüyorlar.”
Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar!

Dünyanın bin yıllık ömrü olsaydı bin yıllık boyunca tarihin o karanlık günlerini ve onu geri getirme çabalarını yazacaktır.

 

SULTAN ABDÜLHAMİD HAN’IN RÛHÂNİYETİNDEN İSTİMDÂD

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör
milletin bak günâhına.

Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî Padişâhına.

‘Pâdişah hem zâlim, hem deli’ dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz ‘beli’ dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına.

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?
Yuh olsun bunların ham ervâhına!

Bunlar halkı didik didik ettiler,
Katliâma kadar sürüp gittiler.
Saçak öpmeyenler, secde ettiler.
Bir asi zabitin pis külâhına.

Haddi yok, açlıkla derde girenin,
Sehpâ-yı kazâya boyun verenin.
Lânetle anılan cebâbirenin
Bu, rahmet okuttu en küstâhına.

Çok kişiye şimdi vatan mezardır,
Herkesin belâdan nasîbi vardır,
Selâmetle eren pek bahtiyardır,
Harab büldânın şen sabahına.

Milliyet dâvâsı fıska büründü,
Ridâ-yı diyânet yerde süründü,
Türkün ruhu zorla âsi göründü,
Hem Peygamberine, hem Allâh’ına.

Lâkin sen sultânım gavs-ı ekbersin
Âhiretten bile himmet eylersin,
Çok çekti şu millet murada ersin
Şefâat kıl şâhım mededhâhına.

Rıza Tevfik Bölükbaşı

MEHMET ÖZÇELİK

19-04-2023

[1] https://www.facebook.com/reel/1356328835225609?s=yWDuG2&fs=e&mibextid=Nif5oz
https://www.facebook.com/reel/5983815655047134?s=yWDuG2&fs=e&mibextid=Nif5oz
https://www.facebook.com/reel/948480952940976?s=yWDuG2&fs=e&mibextid=Nif5oz
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid0kUgvvvzzA6MVABdTi7tSmpRqSkKV16YK65cZjuLa86edCU8pEEkB2yXteXifn6k8l&id=100022775795591&mibextid=NnVzG8
https://tesbitler.com/2023/04/17/kim-hain/

[2] https://video.haber7.com/video-galeri/236781-50-ton-bugday-bos-araziye-dokuldu-bakanlik-harekete-gecti

https://ekonomi.haber7.com/ekonomi/haber/3318644-kuru-sogan-nasil-30-tl-oldu-iste-fiyat-yukselisinin-arka-plani

[3] https://www.yenisafak.com/gundem/yuz-yilin-yalani-300-milyar-dolar-getirmis-4524377

https://www.yenisafak.com/gundem/altili-masa-kibrisa-rumlar-gibi-bakiyor-4524373

https://www.yenisafak.com/gundem/altili-masa-kibrisa-rumlar-gibi-bakiyor-4524373 

https://www.haber7.com/guncel/haber/3318788-kobani-olaylarinda-2-ulke-ifsa-oldu-turkiye-ile-ilgili-korkunc-plan-ortaya-cikti 

https://www.haber7.com/guncel/haber/3318785-oldurecegim-diyorlar-olduruyorlar-deyip-kilicdaroglu-icin-destek-cagrisi-yapti

[4] https://www.yenisafak.com/dunya/iran-pkkya-goz-yumuyor-4524085

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3318703-saadetliler-bunu-da-gordu-genel-merkezde-tepki-ceken-goruntu

https://www.haber7.com/guncel/haber/3318780-ibbden-cami-motifleri-skandali-zemine-yerlestirildi-insanlar-uzerine-basti

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3318733-kilicdaroglundan-skandal-bayraktar-cikisi-turkiye-icin-buyuk-risk

https://video.haber7.com/video-galeri/236798-haluk-bayraktardan-bayraktari-hedef-alan-kilicdarogluna-sert-tepki

https://www.haber7.com/guncel/haber/3318722-cumhurbaskani-erdogandan-muhalefete-cok-sert-selcuk-bayraktar-tepkisi

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3318660-iyi-partili-kurucu-isim-akseneri-topa-tuttu-secime-boyle-gidiyoruz 

 




KİM HAİN?

KİM HAİN?

 

” II. Abdülhamit, Şerif Hüseyin’i isyan eder ve Hicaz’da karışıklık çıkarır düşüncesiyle İstanbul’da tutmuştu. İttihatçılar, yönetimde etkili olmaya başlayınca Şerif Hüseyin’i Hicaz’a emir olarak gönderdiler. Şerif Hüseyin I. Dünya Savaşı esnasında, II. Abdülhamid’in tahmin ettiği gibi isyan çıkarır. İşin ilginç tarafı, isyan üzerine basın bildirisi yayınlayan İttihatçı hükümet, “Biz, onun isyan çıkaracağını zaten biliyorduk.” türünden bir açıklama yapar.”[1]

Meğer kimmiş Osmanlıyı arkadan vuran!

Benzeri bugün yapılmıyor mu?

Teröristleri besleyen ve onları hapisten çıkarma vaadinde bulunulmuyor mu?

“İktidar olma hırsına kapılan İttihatçılar yabancı güçlerin, Ermenilerin, Yahudilerin ve masonların oyuncağı hâline gelmişler; siyasi ihtirasları uğruna milleti ve orduyu bölmekten bile çekinmemişler, darbeyle ele geçirdikleri iktidarı entrika, kan ve rüşvetle elde tutmaya çalışıyorlardı. Devletin savaşa girmesi hâlinde içteki ve dıştaki düşmanların hemen harekete geçeceği ve yıllardır Türklerle iç içe yaşayan Ermeni ve Arapları kullanacağı muhakkaktı”[2]

“Balkan Harbi’nin başladığı dönemde İttihatçıların hariciye nazırı, Ermeni Gabriel Noradungiyan Efendi idi. İttihatçılar, iktidar yolunda yürürken Ermenileri, Yahudileri ve masonları kullandıklarını zannediyorlar, hâlbuki kendileri kullanılıyorlardı.” Age.16.

  1. Abdülhamid’in ifadesiyle, “Yolunu şaşırmış kuzular” gibiydi İttihatçılar…

““Abdülhamit’e tahttan inme kararını bildirenlerden birisi olan Emanuel Carasso, İtalya’dan para alan bir casustu.”

1909’da iktisat nazırı olan, savaş başlarken istifa eden ve 1917’de tekrar iktisat nazırı olan Cavit, Selanikli bir dönme idi. Lozan’da Ankara hükümetine danışmanlık yaptı.

Talat ve Cemal mason idiler, ayrıca Cemal Paşa aşırı Türkçülüğü ile de tanınıyordu. Arap ayrılıkçı hareketlerine karşı aldığı önlemlerle de bunu açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca, İttihat ve Terakki’nin kurucularından olan Talat Paşa masonlardan para da almaktaydı.

Cavit, Mithat Şükrü ve İsmail Canbolat’ın da mason olduğu biliniyor.

İttihatçılarla masonlar arasındaki bağlantıları Carosso yapıyordu.”

“İttihatçıların, ilk yapılandıkları ve faaliyet gösterdikleri yer Selanik idi. Selanik nüfusunun yarısından çoğunu Yahudiler ve dönmeler oluşturuyordu.

  1. yüzyılın sonlarında Selanik’te dönmelerin sayısı on bin civarındaydı. Bu insanlar kendilerini Müslüman olarak göstererek devletin en üst kademelerini işgal eder hâle gelmişti.

İttihat ve Terakki Partisi halk tarafından masonlarla iş birliği yapan ve laikliğe eğilimi olan bir parti olarak biliniyordu.”[3]

 

O dönemde Masonların hâkim olduğu İttihatçıların her şeyden öte kör olup görmeyerek tek hedefi vardı, o da II. Abdülhamid’i devirmekti.

Bugün de bunun arkasında kimler ve kimler tarafından beslenmektedirler.

Bugün Erdoğan’ı devirmek körlüğüyle önünü ve etrafı görmeyip, her yolu mübah görenler gibi.

14 Mayıs 2023 seçimlerinde her kese vaatlerde bulunulmakla, zamanımızdaki oyunlara ne kadar benziyor değil mi?

O günkü İttihatçılar ile mason ortaklığı, bugün de İttihat ve Terakki zihniyetindekilerle masonlar ittifak yapmaktadır.

Tarih hiç değişmiyor, hep tekerrür ediyor.

Tıpkı aldatanlarla beraber, aldananların da olması gibi.

“I. Dünya Savaşının yaklaştığı dönemde Osmanlı hâkimiyeti altındaki Arap topraklarında İngiliz ajanları cirit atıyordu. Oysaki Osmanlı Devleti’nin Arap Yarımadası’na gönderdiği vali ve hâkimlerin bir kısmı Arapça bilmiyor, hâkimler ve valiler tercümanlar vasıtasıyla halkla irtibat sağlıyorlardı. Hâlbuki Avrupalı devletlerin ajanları Arapçayı bir Arap gibi konuşabiliyordu. Daha da ilginç olanı, I. Dünya Savaşı esnasında Arap birliklerinin başına geçirilebilecek Arapça bilen subayımız bile yeterli değildi. Bu konuda çok eksiktik. Yıllardır birlikte yaşadığımız insanların dilini bile bilmiyorduk. İngiliz casusları ise kendilerini ne yapıp edip çöldeki bedevilere sevdirmeyi başarıyor, onlarla yatıp onlarla kalkıyorlardı.”[4]

Bugün ise inşallah bu yetersizlik ve eksiklik olmasa da ancak düşmanın oyunun eskisinden daha haince olduğu unutulmamalıdır.

-O gün;” I. Dünya Savaşı’nın devam ettiği günlerde Hüseyin Cahit Yalçın, maarif nazırı yapılmak istenir. O ise bu bakanlığı ancak Latin harflerinin kabulü şartıyla üstlenebileceğini bildirir. Talat Paşa ise savaş anında böyle bir dönüşümden yana değildir.

Hüseyin Cahit, Talat Paşaya, “Latin harflerini kabul ettirmek için maarif nazırlığını istiyorum, ancak siz bu düşüncede değilsiniz.” demiştir. Olağanüstü bir zaman diliminde H. Cahit’in böyle davranması ilginçtir. Araplarla Türkler arasında gerginliğin arttığı bir an… Bu kişi İttihatçıların sözcülüğünü yapanlardan biriydi. Lozan görüşmeleri esnasında Fransızlar lehine hareket ettiği için Rıza Nur tarafından kovulan bir kişi H. Cahit Yalçın… Savaşın tam ortasında Arap harflerini bırakıp Latin harflerini kabul edelim, diyor. Arapların küsmesini bir tarafa bırakacak olsak bile, savaş esnasında böyle bir değişikliğin sonuçları nasıl olurdu, harf değişikliğine gitmenin devam etmekte olan savaşa ne katkısı olacaktı?”[5]

-Bugünde birileri devlet mansıp ve makam sevdalarıyla yapılan saldırıları görmemeleri gibi.

-Ve yine bugün bazı şeylere zam yapanlar gibi, Abdülhamid döneminde de ekmeğe zam yapanlara II. Abdülhamid şu uyarıda bulunmuştur;

“Okkası 30 paraya satılan ekmeğin fiyatına 10 paralık bir zam yapmak isteyen fırıncıları huzuruna çağıran Sultan II. Abdülhamit, onlara: “Siz yine ekmeği 30 paraya satmaya devam edin. Sattığınız her ekmek için istediğiniz 10 parayı ben vereceğim. Çünkü memlekette ekmek fiyatına zam yapılırsa bunu bütün zaruri ihtiyaçların pahalılaşması gibi bir hareket kovalar ki halkımız bundan büyük ıstırap çeker.” demiştir. Halkın onunla bir sorunu yoktu. Onunla sorunu olanlar yönetime gelme hırsına kapılmış ve sömürgeci devletlerin maşası hâline gelmiş olan Jön Türkler idi.”[6]

Bilinmelidir ki mesele ne soğandır ne de patates.

Bütün mesele bu milleti bir yüz yıl daha boyunduruk altına almaktır.

Bunlarla beraber Abdülhamid’in devrilmesi için en önemli amillerden biri bugün de birçok noktada benzerlik gösteren hususlarda yapıldığı gibi;

“Onun hakkında olumsuz bir kamuoyu oluşturma için kullanılan casusların etkisi de vardı. II. Abdülhamid’in ilk yıllarında etkili olan Ali Suavi’nin hanımı Mary İngiliz casusudur. Ve daha nice casuslar devlet adamlarının etrafında pervane gibidir. Devletin önemli kadrolarında görev alan Ermenilerin, üst kadronun çocuklarını eğitmekle görevli olan yabancı uyruklu mürebbiyelerin bir kısmı da yabancı devletler adına casusluk yapıyordu. Bunlar gerektiğinde bilgi aktarıyor, gerektiğinde havayı yabancıların isteği doğrultusunda değiştiriyordu. Ekonomi piyasasını altüst etmeleri bile devrin padişahının eleştirilmesi için ortam oluşturuyordu.

Bazıları onun, özgürlükleri kısıtladığını savunuyordu. Hem de Ermenilerin, Bulgarların, Yahudilerin fırsat kolladıkları bir anda alabildiğince özgürlük isteniyordu. Onu suçlayanlar ondan sonra özgürlükleri daha da kıstı. Politikasını beğenmeyenler devleti birkaç yılda perişan etti.”[7]

O gün memlekette entrikaları çeviren devletlerin başında İngiliz, Fransız ve Alman bulunuyordu.

Bugün ise pek değişmemekle beraber ek olarak haçlı orduları yani yedi düvel hücum etmektedir.

Bugün dost görünen devletlerin gerçek yüzlerini ortaya koymak ve samimi olarak yanımızda durduklarını pek de düşünmemek gerekir.

Nitekim Abdülhamid döneminde beraber savaşa girdiğimiz ve dost görünen ve bugün de Pkk’ya hamilik yapan Alman, Fransız, İsrail ve yirmiden fazla Avrupa ülkesinin olduğu unutulmamalıdır.

Nitekim;” Binbaşı Vecihi Bey, anılarında: “Alman askerler, I. Dünya Savaşı esnasında Toros civarından geçen gıda, giyecek ve mühimmat vagonlarına değişik tekniklerle müdahale edip Türk birliklerine giden malzemeleri çalıyorlardı. Bazen üstü açık vagonlara çengel atıyorlar, bazen durmakta olan vagonların altını deliyorlardı. Sabunları çalıp, çuvalların içine taş doldurmak, gaz ve benzin tenekelerini boşaltıp içine su doldurmak onların işiydi.

Şam elden çıkarken, Almanlar arkalarına bile bakmadan Türkleri geride bırakıp kaçmışlardı.” diyor.”[8]

O gün başındaki gailelerle bir derece kendisiyle uğraşıp ihmal edilen Araplar, (ki, bunlar İslam’ın intibahında önemli eksendirler.) bugün ihmal edilmemeli, düşmanın eline koz verilmemelidir.

“Mehmet Akif, Arabistan’da halktan bir kısmının yoksul hâlini görünce: “Ne yapabildik bu masum insanlara? Doktor yok, ilaç yok, ilim yok, irfan yok, medeniyet yok, huzur yok, kanun yok, devlet yok… Sonra da neden İngiliz altını, neden Fransız kültürü, neden Alman ilgisi onları cezbediyor diyoruz.” demiştir. Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Eşref Bey ise: “Bu insanlara ne verdik ki ne istiyoruz?” demiştir.

Akif, yine bir yoksulluk manzarası karşısında: “Bu adamdan, bu hayat içinde sadakat beklemeye hakkımız var mı?” demektedir. Yoksulluk içindeki bu insanların, İttihatçı yöneticilerin İstanbul’daki içkili-kadınlı âlemlerden haberdar olmaması mümkün değil. Arap ayrılıkçılığını körükleyenlerin bunu propaganda aracı olarak kullanmaması mümkün değil. “Siz burada sefalet içinde yaşarken, Türk yöneticileriniz İstanbul’da âlem yapıyor.” dememeleri mümkün değil.”[9]

Ogün Arapları aleyhimize çevirenler, bugün de aynı işlemi fazlasıyla yapmaktadırlar.

“Arap milliyetçiliğini körükleyen cemiyetlerin geneli İngiliz ve Fransızların etkisinde çalıştılar.

Fransız Konsolosluğu’nun Beyrut’taki cemiyetleri maddi olarak desteklediği biliniyordu.

Suriye’deki ayrılıkçı Arapların çıkardığı gazetelerin Fransızlar tarafından maddi olarak desteklendiği de bilinenler arasındadır. Neden destekliyordu?

Sömürmeyi düşündüğü bölgeyi Osmanlıdan yavaş yavaş koparmak için! Bunun için de kendisine yakın gördüğü Hristiyanları kullanıyordu. Örneğin, El Nahdatü’l-Lübnaniye Cemiyeti, Fransızları bölge halkına sevdirmeye çalışıyordu. Arapların kültürel bağımsızlığı temasını işleyenlerden ilki Ahmet Faris Şidyak isimli bir Maruni’dir. Türkiye-Suriye Islahat Komitesi’ni destekleyenlerden birisi olan Abbe Kateb, Katolik papaz idi.

Cemiyetlerin ileri gelen isimlerinden olan bu tür kişiler Müslüman Araplara, onları Osmanlıdan soğutacak propagandalar yapıyorlardı. Fransa ve İngiltere gibi devletleri Osmanlıdan daha güçlü gösteriyorlar ve bu devletlerin Araplara daha iyi sahip çıkacağı propagandasını yapıyorlardı.

Arap milliyetçiliği hareketinin başlatıcıları Hristiyan Araplar idi.

Bunun yanında 1860-1914 yılları arasındaki Arap milliyetçiliği çalışmalarının öncülüğünü yapanların geneli Hristiyan Araplardı.”[10]

Bugünkü Avrupa’nın bizimle yaptığı savaşların başında enerji savaşları gelmektedir.

Dün olduğu gibi.

“19. yüzyılın sonlarında Avrupalı büyük devletler, Osmanlı sınırları içerisindeki yeraltı kaynakları ile yakından ilgilenmeye başladılar.

Bazı petrol şirketleri en iyi ajanları Osmanlı ülkesine gönderme konusunda seferber olmuşlardı.

İngilizler başta da Deterding (Royal Doyç- Shell Grup’un başı) olmak üzere, Arap bölgelerinin casuslar vasıtasıyla Türklerden koparılacağına inanıyordu.

Ünlü petrol patronu Henry Deterding, Orta Doğu petrollerinin elde edilebilmesi için Türklerin bölgeden atılması gerektiği tezini savunuyordu.”[11]

Bugün Türkiye’de muhalefet ve azınlıkları destekleyen Abd başkanı Biden gibi, o günde;

“Avrupalılar, böl-parçala-yut yöntemini izliyordu. Bunun için de Araplarla Türklerin birbirinden koparılması için politikalar üretildi. Orta Doğu’ya değişik görünümler altında casuslar gönderildi. Öğretmen, doktor, gezgin, araştırmacı, arkeolog… İngilizler, amaçlarına ulaşabilmek için, Osmanlı coğrafyasındaki ayrılıkçı hareketleri körüklemeyi devlet politikası hâline getirmiş, Arap milliyetçiliğini yeşertmek ve Türklerle Arapların yollarını ayırmak için Hristiyan Arapları kullanmaya öncelik vermişti.”[12]

O gün Osmanlı ülkesinde cirit atan ajanlar gibi bugün de azımsanmayacak derecede, başta doğu ve güneydoğu olmak üzere Türkiye’yi parçalamak amacıyla cirit atmaktadırlar.

“Arminius Vambery (1832-1913) uzun süre Türkiye’de yaşamış ve Türk aydınları ile doğrudan doğruya temaslar kurabilmiştir. O, bir İngiliz ajanıydı.

İngiltere’ye yazdığı mektupta, Osmanlı Devleti’nin dağılmasının çabuklaştırılmasını istiyordu. Bunun için de elinden geleni yapıyordu.

… Casuslar sadece haber alma işiyle görevli değildi. Hedef kitleleri, mensubu oldukları devletlerin çıkarlarına göre de yönlendirirlerdi.

… Casusların bir kısmının ölümü esrarengiz bir şekilde oldu ve fail-i meçhul olarak kaldı. Öyle olması gerekiyordu, görevleri bitmişti ve çok şey biliyorlardı. Ne olur ne olmazdı?”[13]

En büyük işgal, zihinlerin işgalidir. Zihnen işgal edilmeyen devletler kolay kolay işgal edilemezler. Bunu çok iyi bilen batı İslam ülkelerinde açtıkları okullarla bunu sürdürmüşlerdir.

“Batılı devletler sömürmeyi hedefledikleri bölgelere okullar kuruyorlardı. Bu okullar, sömürgeciler için birer üs vazifesi görüyordu. (Merzifon’daki Amerikan Koleji, Pontusçu Rumların bir üssü olarak kullanılıyordu. Bu durum belgelerle sabitlenmiştir.) Bu okullar sayesinde, halkın kültürünü etkileyip, hedef bölgelerdeki ileri gelenlerin çocuklarını kendi istekleri doğrultusunda yetiştirirlerdi. (Halide Edip Adıvar, Üsküdar Amerikan Kız Koleji mezunudur.) Milletin düşman işgalinden kurtulmak istediği dönemde o, Sivas Kongresi’ne bir mektup göndererek kurtulup için Amerikan mandasının gerekli olduğunu dile getirmiştir.) Batılılar, kendi devletlerini bu okullar sayesinde büyük, demokratik, insan haklarına saygılı, hoşgörülü olarak tanıtırlardı.”[14]

 

-Yüz yıl önce entrikalar ile dağılmaya sebep olan olaylar, iman ediyorum ki İttihada yani farz-ı ayn olan İttihadı İslam’a sebep olacaktır.

 

“Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.

Bize bu dünyada da ahirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.” Allah buyurdu ki: Azabıma dilediğimi uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır, ayrıca rahmetimi Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.”[15]

 

MEHMET ÖZÇELİK

17-04-2023

[1] Hain Kim? Remzi ÇAVUŞ.Sh.8.

[2] Age.9.

[3] Age. 20-21.

[4] Age. 10.

[5] Age.43-44.

[6] Age.30.

[7] Age.31.

[8] Age.59.

[9] Age.63-64.

[10] Age.68.

[11] Age.75.

[12] Age.76.

[13] Age.80-81,83.

[14] Age.89.

[15] A’râf Suresi – 155-156 .




TARİHİ KAVŞAK

TARİHİ KAVŞAK

Dünyada kendi memleketinin gelişmesini istemeyen, yapılanlardan dolayı da üzüntü duyan başka bir ülke yoktur.

Kendi siyasetini memleketin gelişmemesine, toplumun stresine bağlayan ikinci bir bozuk zihniyet dünyada nadirattandır.Mileli Sadıka diye ifade edilen başta bir kısım Ermeni gibi azınlıklar, bugün depreşen kan uyuşmazlığı içerisinde olanlar memleketin yararına değil, bölünmesine ve zararına hizmet etmektedirler.Mileli Kazibe ile yani yalancı ve yabancı milletler adıyla iş görmektedirler.

-Yüz yıldır gündelik işlerle uğraştırılıyoruz, treni kaçırıyoruz.
Millet istikrar ve güven istiyor.

Çürüyüp tekrar geldiği yer olan toprağa dönüşecek şu bedene gösterdiğimiz ilgi, alaka, önem ve değeri eğer başta ruh, kalp ve aklımıza versek ve de onların gelişimine bu derece öncelik verseydik, çok farklı olur, ruh bedeni alıp yüceler yükselir, maddi manevi gelişimi sağlamış olurduk.

Ruhu ihmal ettik, bedene ihtimam ettik.Birini çürüttük, diğerini soldurduk.Ölümlüyü diriltmeye, olumsuzu öldürmeye çalıştık.

Hayat ve geleceğimiz soğan ve patatesten, domatesten etten daha üstün ve önemlidir.

Özellikle mümin iradeli ve basiretli olmalıdır.

-Ölüm denenmez. Her şey idrak, düşünce, danışıp konuşma ve sonunda doğru karar vermekle olur.

Yoksa, ya hu şunu bir deneyeyim, bir de bu ve şu olsun bir bakayım, hele nasıl olacak.

Mümin bir delikten iki kere ısırılmaz.

Daha önce yılanın deliğine parmağımı sokmuş ve zehirlenmiştim, hele bir daha bakayım, nasıl olacak?

Bu ancak ahmakların işidir.

Dikkat! Hayat kavşaklarla doludur. Mutlaka her kavşakta bir yavşak vardır.

Dikkat! Tarihi kavşaktayız.

***********  

Bir zat buyuruyor ki:
Acibtü limen talebed-dünya, vel mevtü yatlibühü,
Acibtü limen benel kasre, vel kabrü menzilühü,
Acibtü limen zenebe ver-Rabbü şâhidühü,
Vel-mevtü bâbün, küllün nâsi dâhilühü.
Mânâsı: Hayret ederim o insana ki, dünyaya, şöhrete, paraya ve mevkiye taliptir, ölüm de ona taliptir.

Hayret ederim o insana ki, Saraylar, köşkler yapar, hâlbuki asıl evi kabirdir.

Hayret ederim o insana ki, Günah işler, fakat Allahü teâlâ onu görmektedir.

Hayret ederim o insana ki, Ölüm öyle bir kapıdır ki, herkes oradan girecektir.

-“O yüz; her hattı tevhid kaleminden bir satır

O yüz ki göz değince Allah’ı hatırlatır” N.F.K.

MEHMET ÖZÇELİK

17-04-2023

 




SOSYALİST KÜRT DEVLETİ

SOSYALİST KÜRT DEVLETİ

 

Yüz yılı aşkın bir süredir başta ABD’nin uygulaması ve İngiltere’nin fikri olan Kürt devleti, 1980’den sonra ve aktif olarak 1993 yılından itibaren; Ermeni piyonu ve içimizdeki solcuların 1970’lerde Kominizim devletini kuramamaları ile şekil değiştirmiş ve sosyalizmi, kominizim Kürt halkını koruma bahanesiyle uydu bir devlet kurmaya elli yıldır çaba göstermektedirler.[1]

Ve arkasından ortak oldukları Beşar Esat ve İran’la Anadolu’dan Müslüman Türkleri sürmektir.

 

-Türkiye’de kan uyuşmazlığı olanlar tekrar depreşerek, devreye girmiştir.[2]

 

– Fatımiler Şii idi.

İfrîkıye’de ortaya çıkan Fâtımî Devleti’nin esası İsmâilîlik hareketine dayanır.

Yine Şeyh iken Şahlığa soyunan Şah İsmail tüm Anadolu’yu Şii yapmayı hedeflemişti.

Yavuz gibi sert bir kayaya çarptı.[3]

Bugün bu düşünce batının ve İran’ın desteğiyle Türkiye ve çevresinde uygulanmaya çalışılmaktadır.[4]

Ancak İran- Suriye- Irak- Yemeni içine alan Şii yayılmacılığı düşünülmelidir.

 

-İnançlı ve basiretli bir insanın seçimlerde en önemli tercihi; kime vereceğinden ziyade, kime vermeyeceğidir.

Bugün kirli ve kirletilen havada, verilecek kişiyi öne çıkarmaktansa, verilmeyecek kişi ve partilerin temsil ettikleri, etrafına topladıkları ve de en önemlisi geçmişi her yönüyle kendisini göstermiş olması öne çıkarılmalıdır.

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.

 

-KISSADAN HİSSE:

 

BEKRİ İMAM OLDU DERSİN GERİSİNİ ONLAR ANLAR

Padişah 4.Murat zamanında nüktedanlığı, hazırcevaplığı, esprileri ve aynı zamanda ayyaşlığıyla ünlü Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede bir caminin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı Hoca zannederek namazı kıldırmasını söylerler. ‘Yok ben hoca değilim’ dese de dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak eder.Bekri Mustafa gülerek cevaplar: “Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa imam oldu dersin. Onlar durumu anlar…” dedim.Aynen bunun gibi, ahirete gidenlere mesajımdır;Eğer sizlere dünyada neler oluyor, memleketi idare etmeye kimler talip, diye sorarlarsa, siz onlardan bir kaçını söylerseniz, onlar dünyanın ahvalinin ne olduğunu çok iyi anlarlar.Dindar insanları dindar olmayanların idareye, namuslu insanları lgbt.li veya taraftarı olanların yönetmeye, terörden beslenenlerin ve ihanet içerisinde olanların memleketi yönetmeye talip olduklarını söylerseniz, çivisi kopan dünyanın nereye gideceğini onlar çok iyi anlarlar.

Düşünebiliyor musunuz; Lgbt-li Aile Bakanı olmuş!

Terörist sevici; İç İşleri veya Savunma Bakanı olmuş!

Artık gerisini siz kıyas edip düşünün…

 

MEHMET ÖZÇELİK

15-04-2023

[1] https://tesbitler.com/2019/04/26/kurt-sosyalizmi/

https://tesbitler.com/2021/06/04/248-kurtler-ve-turkler/

https://tesbitler.com/2016/01/08/dogu-ve-kurtler/

https://tesbitler.com/2015/01/01/kurtler-solun-kiskacinda/

https://tesbitler.com/2023/04/15/ifsat-ekipleri-devrede/

https://tesbitler.com/2023/03/06/eger-beni-secerseniz-oyunuza-talibim-cumhurbaskanligina-adayim/

[2] https://tesbitler.com/2023/02/09/kan-uyusmazligi-depremde-de-depresti/

[3] https://tesbitler.com/2023/04/07/ikinci-sah-ismail-olayi/

https://tesbitler.com/2020/02/28/ikinci-sah-ismail-vakasi/

[4] https://tesbitler.com/index.php?s=iran

https://www.yenisafak.com/gundem/irandan-saadet-partisine-skandal-talep-suriyeden-cekilmenizi-bekliyoruz-4522866




6 ŞUBAT DEPREMİNDEKİ YOLCULUĞUM

6 ŞUBAT DEPREMİNDEKİ YOLCULUĞUM

 

6 Nisan 4.17 de başlayan deprem sonrası Kayseri’den Adıyaman’a 7.30 da otobüsle yola çıktım.

Kayseri-Göksun yolu karlı idi.

Kahraman Maraş’tan Adıyaman’a dört defa oto stopla gittim.

Yollar yarılmış.

Öğle sonu daha dehşetli olan depreme, tır içinde Pazarcık’ta yakalandım.

Tır beşik gibi sallanıyordu.

Bir piyasa arabasına bindim. İki kişiyi 18 km mesafedeki köye bırakacak, 14 km. öteye de diğerini götürecekti.

Ondan sonra beni Gölbaşı ’ya ulaştıracaktı.

Çaresizlikten kabul ettim.

Birini bırakıp öbürünü götürecekken; yolda bulunan köylüler, aman ha gitmeyin, çıkamaz, yolda kalırsınız, deyince; tekrar ana yola dönmek üzere köylülerden üç kişiyi de yanımıza alarak döndük.

Arabada yanımda bulunan amca; iki katlı evinin yıkıldığını, çocuklarından 9 kişinin enkazın altında kaldığını söyledi.

Hayretle bir şey yapıp yapmadığını sorduğumda; tonlarca ağırlığındaki betonların kımıldatılmasının mümkün olmadığını dile getirip, tam bir çaresizlik içinde bir şok yaşıyordu.

Yolda indim, Malatya’ya giden bir uzman askerin arabasıyla Gölbaşı’na kadar geldim.

Onun da babasının Malatya’da bulunan evi yıkılmıştı.

Gölbaşı ’da Suriye’den gelen Adıyamanlı iki Uzman askerin taksisiyle Adıyaman’a vardık.

Yollar yarılmış, arabalar yan yatmış, evler zaten tam bir enkaz halindeydi.

Akşama yakın Adıyaman’a vardım ve eniştenin sanayideki dükkanında kalmaya başladım ve üç aile kaldık.

Kaldığım 9 gün içinde herkes arabasında, biz sanayide, bir kısmı arabada zor bir ortamda kaldık.

Elektriklerin olmaması, soğuk ve yağmur, petrol ofislerinde yakıtın bulunmaması, yolların sıkışıklığı, sağlam görülen evlerin bile bir gün sonra çökmesi, komşumuz İmam Yaşar’ı çıkmadan aradığımda; benim ve annemin evinin yıkıldığını, kendisinin ise evinin sağlam olduğunu söylemişti.

Ancak gittiğimde onun evi de hasarlıydı.

Arabaların geçişinde bile evi yıkılma tehlikesi içerisindeydi.

Şimdi ise yıkım kararı verilmişti.

Soğuk ve yağmur ve de araçların yetersizliği kurtarmayı geciktiriyordu.

Belki de bir kısmı soğuktan vefat etti.

Annemi enkazdan ancak 8. Günü Gürcistan’dan gelen bir ekibin ustaca çalışması sonucu çıkardık.

Bu arada Adıyaman’da cenazesi olanlar onları bekleyip çıkardıktan sonra, cenazesi olmayanlar da anında memleketi boşalttılar.

Çünkü durum çok vahim, kalacak gibi değildi.

  1. günü kız kardeşim ve yeğenim Bursa’ya gidince beni de Kayseri’ye bıraktılar.

 

YOLDAKİ MESAJLARIM VE YAZDIĞIM YAZILAR[1]

 

*Dev dağlar petrolü yani, Merkez İmam Hatip karşısı 3 zümrüt apartmanı yıkıldı.

Dua edin.

Adıyaman merkezi.

 

* Merkez İmam Hatip okulunun karşısında 3 zümrüt apartmanına

ACİL YARDIM. ADIYAMAN. MERKEZ

 

* Adıyaman merkez Bahçelievler mahallesi. Dev dağlar petrolü yani

3 zümrüt binası YARDIM BEKLIYOR.

 

* 17 Ağustostan daha ağır, yıkım her noktada. Adıyaman da yetersizlik var. Koordine eksikliği ve yetkisizlik var. Geç kalınıyor.

* 17 Ağustostan daha ağır, yıkım her noktada. Adıyaman da yetersizlik var. Koordine eksikliği ve yetkisizlik var. Geç kalınıyor.

(Geç kalındığını Sayın Cumhurbaşkanı da Adıyaman’da helallik dileyerek dile getirdi.)

Kargo uçaklarıyla çevreden. Krider, kamyon, demir kesici, beton delici makinelere ihtiyaç var.

Münferit kalınıyor, emir bekleniyor, kendi başına herkes kendi imkanlarıyla yapıyor.

En yenisinden en eskisine tüm evler sağlıksız, yıkılmış veya çatlamış.

Adeta yeni bir Adıyaman kurulması gerekiyor.

Annem gibi tüm vefat edenlere rahmet ve geridekilere sabırlar diliyorum.

Milletimiz var olsun, başı sağ olsun.

 

* Diyanet deprem bölgelerine acilen MORAL EKİPLER GÖREVLENDİRMELİ.

Gerekirse tüm vaizleri bu 10 vilayete sevk etmeli.

(Bir kişi bu mesajıma, Diyanetin 2000 kişi görevlendirdiğini yazmıştı., Diyanet İşleri Başkanı ise 5 bin kişi görevlendirdiklerini söyledi)

 

* Depremden geriye unutulmaz hatıralar kaldı.

Lafız gitti, mana kaldı.

Ceset gitti, ruh kaldı.

Geriye dağlar büyüklüğünde sabır ve şükür kaldı.

İmtihan devam ediyor, geriye tavır ve davranış kaldı.

Kavga bitti, dayanışma ve barış kaldı.

Tahrik değil, birbirine teselli ve moral kaldı.

 

* Yara Derin,
Allah Kerim…

* Musibet ve Deprem büyük.
Allah daha Büyük.
Allah-u Ekber

* Merhum annemi bugün defnettik.

Tüm dostlar var olsun, sağ olsun.

Tüm vefat edenlere rahmet olsun.

Milletimiz var olsun, başımız sağ olsun.

Hepsinin ruhuna Fatihalar olsun.

MEHMET ÖZÇELİK

6-13 ŞUBAT-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/02/15/depremle-imtihanimiz-devam-ediyor/




İFSAT EKİPLERİ DEVREDE

İFSAT EKİPLERİ DEVREDE

 

Batısı ABD’lisi, İngiliz’i İsraillilerin, Fransız’ı Almanı kısaca tüm haçlı ordusu hiç bu kadar heveslenmemişlerdi, Türkiye için…

Büyük Ortadoğu çerçevesinde başlattıkları din ve mezhep kavgasını, bugün Türkiye’de Cumhurbaşkanı çerçevesinde, siyasetin en üst kademesinde temsil edilen alevi kimlikli bir kişiyle bu heveslerini doruk noktasına çıkarmışlardır.
İran, Irak, Suriye. Yemende sürdürülen alevi Sünni ateşini, 1970’lerden bu yana, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas’ta yaktıkları fitne ateşini Türkiye geneline, siyasetin en üst seviyesinde sürdürme hevesine girmişlerdir.
Neden olmasın, düşünce ve atılımlarıyla.
Şiilik ve Aleviliğin bir kolu olan Nusayriler Suriye’de yüzde sekiz olan hafız Esat’la başlayan yangın bugün görünen bu bitik hale gelmiştir.
Türkiye’de neden olmasın, Yüzdeliği fazla  ve de fazladan birde sağ partileri de dahil etmişken?!
Hele birde tek adam, Erdoğan nefretini ayyuka çıkarıp, kuyruk acısı olanlar mevcut iken.
Tam da kirli oyunlarla ortalıklara kamyon kamyon dökülen soğanların fiyatları yükselmiş ve yükseltilmiş iken.
Türkiye’de yapılmaya çalışılan ateş çok büyük.
Şimdiye kadarki ateşlerin toplamı kadar.
Takılan ve kör noktaya odaklanan at gözlükleriyle beraber, aklın önüne geçen mide odaklı oyunlarla.
Adeta yüz yılın rövanşı tekrarlanmaya, farklı mecralara çekilmeye çalışılmaktadır.
Allah bu milletin yardımcısı olsun.
Kaderinde hükmü, Mekr-i İlahi’de unutulmasın.
Darbelerle, 15 Temmuzda başarılı olunamayan, millet iradesinin 1950’lerde hakim olup bunun; Özal ve Erdoğan’la devam eden iradenin, eğer hile ve entrikalarla çalınmazsa devam edeceği bir hakikattir.
Söz ve karar milletin olacak, kader hükmedecektir.
Yunanın büyük hayali olan Megali İdea, Ermeni’nin büyük ve birleşik Ermenistan rüyası, İsrail’in vadedilen topraklar inancı olan Arzı Mev’ud, Avrupalının bin yıllık haçlı sevdası, ABD ve İngiliz’in iki yüz yıllık düşüncesi olan Kürt devleti kurma hayalini, Türkiye’de bulunan sol ve sosyalistlerle sürdürme projesi hiç bitmedi, hep canlı tutuldu, şimdi ise kin ve nefretle yoğrularak ortaya döküldü.
Basiretli olunması, hevesle hareket edilmemesi, dünya ve ahiretin berbat edilmemesi gerekir.
Hele birde yirmi yıllık maddi manevi birikimin silinmemesi uğruna…
Tüm şaibeli, kirli ortaklıklar farklı hesaplarla bir araya geldi.
Dahilde ve hariçte.
Herkes gözünü buraya dikmiş.
Avdan bir parça koparabilir miyim diye.
-(Yahudiler) tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur.
-Onlar bir düzen kurdular, Allah da bir düzen kurdu. Allah düzen kuranların en iyisidir. İnanmayanlar İsa’ya tuzak kurdular; ama Allah onların tuzaklarını boşa çıkardı. Çünkü Allah, tuzak kuranların tümünün üstündedir.
-Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.
-Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır.[1]
Bu millet baltayı ayağına vurmayacak ve oyuna gelmeyecektir.
Hele hele başına hiç vurmayacaktır.
Yüz yıldır başına maddi manevi darbeyi ve darbeleri yedikten sonra.
Karar milletin, hüküm Allah’ındır.

Türkiye dönüm noktasında.

Tam da yüz yıllık kavşakta.

 

**************  

İyi ki cehennem var. Yoksa bu kadar pisliği, kir ve lekeyi başka şey temizlemez.

Suyun bile temizleyemediği ne abdest suyunun ve ne de teyemmüm toprağının arındıramadığı zulüm, ihanet ve haksızlıkları ancak ateş temizler.
Onun içindir ki, zalim ölünce, ateşin bol olsun, denir.
Elbette cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.
Yüz yıldır maddi manevi bu millete cehennemi yaşatanlar, bir yüz yıl daha bunu sürdürmek istiyorlar.
Dost görünümlü sadik-i ahmak yani ahmak dostlar ile…

-Islah ediciler, ifsat edici olarak çıktılar. 

Kendilerine: “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın” dendiği zaman, “Bizler sadece ıslah edicileriz” derler.”[2]

MEHMET ÖZÇELİK

15-04-2023

[1] Al-i İmran.54.

[2] Bakara.11. 




KALP VE AKIL HAZIMSIZLIĞI

KALP VE AKIL HAZIMSIZLIĞI

 

Bütün hastalıklar yenilen yiyeceklerin mide tarafından hazmedilmeyişinden kaynaklanmaktadır.

Bu kalp ve akıl içinde geçerlidir.
İlim eğer hazmedilmemişse o sahibi için yüktür.
Kuranı kerimde ilmiyle amel etmeyen Yahudi alimleri, kitap yüklü merkebe benzetilmiştir.
Eğer öğrenilen bilgiler satıhta kalıp kalbe inmezse , marifet olup hakikate dönüşmesi sahibini düştüğü girdaptan kurtaramaz.
Aynen şunun gibi, eskiden okumayıp cahil kalan dağa çıkıp, hayatını ortaya koyarak en fazla eşkıya olurdu.
Şimdi okumuş ancak hazmetmemiş bir üniversite öğrencisi oturduğu yerden bankaları boşaltıyor, insanları dolandırabiliyor.
Diplomalı cahil.
Hazmedilen bilgi marifete dönüşür.
Marifete dönüşmeyen bilgi, ham bilgidir.
Akılda oluşan bilgi, kalpte makes bulup hazmedilirse hakikate dönüşür.

-Bu memlekette yapılanları görmemekle kalmayıp hazmedemeyenler, bu toprakların mahsulü ve ürünü değillerdir.

-Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa, fesadı daha şedid olur. Dahili olursa zararı daha azim olur. Bediüzzaman.

************ 

Gün be gün geçtikçe, geçen 50 yılda terörün neden ve niçin bitmediği çok açık ve net olarak anlaşılıyor. [1]

Sahiplerinin veya sahiplerinin sahiplendiklerinin ortaya çıkmasıyla bu kirli ilişki ve ortaklık çok net görünüyor.
Çünkü mızrak çuvala sığmıyor.
Yalanlar yatsıya kalmıyor.
Bukalemunun renkleri artık renksizleşti.
Surat astarlaştı.
Taraf ve taraftarlar, belli oldu ve kendini belli etti.

Bugünkü bilipte hazmedilmemis bilgiyi şu söz özetliyor.

“Cehalet eskiden de vardı ancak hiç bugünkü kadar özgüvenli olmamıştı.”

“Ve bedbaht odur ki medar-ı şakavet ve hasaret ve elem olan israf ve hırs ile sa’y-i helâli bırakarak, her kapıya başvurup tembelkârane ve zalimane ve müştekiyane hayatını geçirir, belki öldürür.

Nasıl ki mide bir rızık ister, öyle de kalp ve ruh ve akıl ve göz ve kulak ve ağız gibi insanın latîfeleri ve duyguları dahi Rezzak-ı Rahîm’den rızıklarını isterler ve müteşekkirane alırlar. Her birisine ayrı ayrı ve onlara lâyık ve onları memnun ve mütelezziz eden rızıkları, hazine-i rahmetten ihsan edilir. Belki Rezzak-ı Rahîm, onlara daha geniş rızık vermek için göz ve kulak, kalp ve hayal ve akıl gibi o latîfelerin her birisini, hazine-i rahmetinin birer anahtarı hükmünde yaratmış.

Mesela göz, kâinat yüzündeki hüsün ve cemal gibi kıymettar cevher hazinelerinin bir anahtarı olduğu misillü ötekiler dahi her biri birer âlemin anahtarı olur, iman ile istifade eder. Yine sadedimize dönüyoruz. Şualar”

Kıssadan Hisse:
-Rıza Çöllü Hoca bir röportajında Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi ile olan bir hatırasını anlatır:

“Size bir hatıramı anlatayım efendim.

1954’de genç, yeni vazife aldığımız zamanlarda Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi’yi ziyarete gelmiştik İstanbul’a. O zaman Demokrat Parti kahir bir ekseriyetle iktidara gelmiş, Halk Partisi 33 Mebusa düşmüştü.

Başbakan Adnan Menderes’in baş müsteşarı ve daha sonra onun başını yiyen adam olan Ahmet Salih Korur İstanbul Müftülüğünü teftişe gelecek dediler.

Herkesin eli ayağı dolaştı, ne yapacaklarını şaşırdılar.

Fikri Aksoy :

“Ne korkuyorsunuz yahu, dünyaya bâki misiniz, geleceği varsa göreceği de var” dedi. Cesaretli bir arkadaştı.

Müsteşar Korur geldi, Ömer Nasuhi Hocanın odasına çıktı.. O zaman müsteşar bakanlığa bağlı değil, direk başbakanlığa bağlı idi. Biz de hocaefendinin etrafındayız.

Ömer Nasuhi Hocanın odasında namaz kılınan perdeli bir bölüm vardı.

Perde Paravan..

Müsteşar Salih Korur’un gözüne o ilişti.

“Bu ne?” dedi.

Ömer Nasuhi Hoca, “Efendim öğle, ikindiyi burada kılmak durumunda kalıyorum” dedi.

Müsteşar “Burası cami değil, burda namaz kılamazsın” diye bağırdı, hatta hakaret etti.

Hoca, “Efendim vazifeyi aksatmayalım diye oluyor” diye aşağıdan aldı.

Bu sefer müsteşar perdeyi daha da yükseltti. Bağırdı, bağırdı.

Baktı ki Müftü efendi, bu adama idare-i kelam etmeye gerek yok, geçinmek mümkün değil.

Birden hocaefendi celâdete geldi. “Bana bak cahil, ahmak herif, sen beni anlamaktan bile aciz bir zavallısın” dedi.

Böyle denilince astığı astık, kestiği kestik adam neye uğradığını şaşırdı. “Burada kahramanlık yaparsın, yarın Ankara’dan kolundan tutup atılınca yalvarırsın” dedi.

Hocaefendi “Ben hayatımda bugüne kadar hiç bir makama talip olmadım, hep matlup oldum. Sen kendini ne zannediyorsun, ben kendimle iftihar etmem ama bütün ilim camiası beni bilir. Sen bunu anlamaktan bile acizsin” dedi.

Müsteşar “seni vazifeden atarım” dedi.

Hocaefendi, “bir kaide-i külliyye vardır, başkasının rızkı ile oynayanın Allah rızkını keser, sen de belânı bulursun” dedi.

Müsteşar “Senden daha iyisini bulurum ben” deyince

Hocaefendi tekrar: “Tabii bu millet, benden ve siz gibi zalimlerden daha iyisine lâyıktır” diye cevap verdi.

Bütün müftülük personeli de bu konuşmalara şahit oluyor.

Adam perişan oldu kaçtı, gitti.

O gittikten sonra Hocaefendi: “Getirin bir kâğıt, böyle zalimlerin emrinde vazife yapmak zillettir, istifa edeceğim” dedi.

Fikri Aksoy, “Hocam bizim davamızda gâvura kızıp oruç bozmak var mıdır? Sen burdan hiç bir yere gidemezsin” dedi ve rica üzerine istifa etmesi engellendi. A l ı n t ı .

 

MEHMET ÖZÇELİK

13-04-2023

 

[1] https://www.haber7.com/guncel/haber/3317280-baskan-erdogandan-chpli-turker-erturke-sert-tepki

https://www.haber7.com/guncel/haber/3317276-mustafa-destici-erkan-basa-neden-tito-artigi-dedigini-acikladi

https://www.yenisafak.com/gundem/irandan-saadet-partisine-skandal-talep-suriyeden-cekilmenizi-bekliyoruz-4522866




YA CEHALET ASRI YA SAADET ASRI

YA CEHALET ASRI YA SAADET ASRI

Yılların biriken tecrübesiyle her koldan saldıran ve saldırgan şeytan, şimdi her zamankinden daha aktif durumda.

Oda tüm aveneleriyle beraber.
Ölümüne.
Öldüresiye.
Öldürtesiye.

İçimize yerleştirdiği Guguk kuşları ile…[1]

Bir asırdır Guguk kuşlarının istilası altındayız.

Şu anda bir araya gelen guguk kuşları bize ait yumurtaları kırmaya ve dışarıya atmaya çalışıyor.

Dünde biz asilleriz, demişlerdi.

Benim oyumla çobanın oyu nasıl bir olur, teranesini öttürmüşlerdi.

“Ve (halbuki)üstünlük, ancak Allah’a, Elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler. Derler ki: «Eğer Medine’ye döner gider isek elbette azîz olanlar, zelil olanları oradan çıkaracaklardır.» Halbuki izzet Allah’a mahsustur ve Peygamberi ile Müminlere mahsustur.”[2]

Bir güç ve kuvvet elde edersek, seçimi kazanırsak, hükûmeti ele geçirirsek, güç ve kudret sahibi olursak o zaman sizden hesap sorar, sizleri yurtlarınızdan çıkarırız.
Guguk kuşları gibi.
Çakallar ormana hâkim olduğunda yapacakları şeyler malumdur.

İşte Suriye…
Çakalın hakimiyeti, aslanın gaflet ve boşluk anıdır. İhmali ve ilgisizliğidir.

Kükreyene kadar.

İşte 15 Temmuz…

-Guguk Kuşunun Hikayesi:

Guguk kuşlarının bazı türleri kuluçka asalağıdır. Bu kuşlar yumurtalarını yapmak için yuva yapmak ve sonrasında kuluçkaya yatmak yerine başka bir yola baş vururlar. Dişi guguk kuşları yumurtalarını yapmak için başka kuşların yuvalarını takip ederler. Kuluçkaya yatmış bir kuş görünce yuvanın yakınında saatlerce beklerler. Kuluçkaya yatan kuş avlanmak için yuvadan ayrılır ayrılmaz dişi guguk kuşları yuvaya gelir ve yuvadaki yumurtalardan birini yuvanın dışına atar. Çok hızlı bir şekilde kendi yumurtasını yapar ve hızlıca oradan uzaklaşır. Yumurtası diğer kuşun yumurtasına benzer. Kuş yuvaya döndüğünde yumurtalarının eksiksiz olduğunu görür. Fakat yumurtalardan biri ona ait değildir ve o bunu hayatı boyunca bilmeyecektir.

Kuluçka dönemi bitince yumurtadan civcivler çıkar. Fakat bir civciv cüsse olarak diğerlerinden farklıdır. Büyüktür, saldırgandır ve diğer civcivler için tehlikelidir. Dişi kuş, yavrularını doyurmak için gün boyu çalışır. Fakat bir yavrusunu bir türlü doyuramaz. Doymak bilmeyen bir kursağı vardır. Dişi kuş onu kendi yavrusu zannederek büyütür. Hatta bazen kendi yavruları açlıktan ölür. Kimi zaman da yavru guguk kuşu dişi kuşun olmadığı bir esnada diğer yavruları yuvadan atar ve tüm yeme kendisi sahip olur. Dişi kuş ne kadar çalışsa da doymak bilmeyen bu yavruyu doyuramaz. Bu nedenle sürekli çalışır. Tüm mesaisini bu kuşa verir. Yavrusu değildir ama yavrusu olmadığını bilmez. Ona yavrusu muamelesi yapar ve onun büyümesini sağlayıncaya kadar onu besler.

Yavru guguk kuşu erişkinliğe ulaşınca yuvadan uçup gider. Sonra o da günün birinde başka bir kuşun yuvasına kendi yumurtasını bırakacak ve diğer kuşlar onun yumurtalarını kendi yumurtaları gibi ısıtacak ve onun yavrularını kendi yavruları gibi büyütecektir.” Alıntı

MEHMET ÖZÇELİK

12-04-2023

 

[1] https://www.yeniakit.com.tr/haber/fetonun-afrika-imami-icel-yazicioglunun-olumunde-212012.html 

https://www.internethaber.com/fetonun-afrika-imami-necdet-icel-yazicioglunun-olumunde-1715237h.htm

https://www.google.com/search?q=necdet+icel.in+muhsin+yazicio%C4%9Flu+itirafi&oq=necdet+icel.in+muhsin+yazicio%C4%9Flu+itirafi&aqs=chrome..69i57j33i160l2.22656j0j4&client=ms-android-samsung-trvo1&sourceid=chrome-mobile&ie=UTF-8 

https://www.instagram.com/reel/CnfSOu4IhU-/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D

https://www.instagram.com/reel/CpfAU-MsRz0/?igshid=MDJmNzVkMjY=

https://www.yenisafak.com/gundem/hablemitogluna-miti-kim-teklif-etti-3897540

https://www.haber7.com/dunya/haber/3298235-gardasa-3-bin-500-ajan-yerlestirmis-tarihte-ornegi-yok

[2] Münafikun. 8.




KIBLE-YÖRÜNGE- ŞAKÜL

KIBLE-YÖRÜNGE- ŞAKÜL

Allah’ın peygamberi için ilk belirlediği şey, kıbledir.
Kıblesi olmayanın veya yanlış olanın varacağı menzilde yanlış olur.
Tıpkı bir binanın yapımında şakul kullanmayan ustanın yaptığı ve yapacağı binanın eğri büğrü ve yanlış olması gibi.

“Senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü, Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kitap verilenler, onun Rabb’lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. “[1]

Kıblesi Kâbe olanların bu kıblesini şaşırmasıyla; kıblesi saparak soğan, patates yani mutfak oldu.

Mutfak ise tuvalete hizmet etmektedir.

Tuvalet ise mideden geçmektedir.

Hedefi ve gayesi midesi olanın, değerinin ne olacağını varın siz takdir edin.

Düşüncesinde, toplumu kasıtlı olarak karıştırmasında tonlarca soğanı sokaklara dökenlere ortak olanlar aynı soğan kafalılığında birleşmiş olur.

“Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?”[2]

Mevcut nimetleri görmeyip, şükründe bulunmadık, elimizden alınmasına sebep olduk ve olmaktayız.

Toplumun kıblesi ve yörüngesi değiştirilmeye çalışılıyor.

Toplumun seçim ve iktidar uğruna fabrika ayarlarıyla oynanıyor.

Toplumun hassas olduğu, aslında hassas kılındığı ve kıble ettirilen midesine dokunuluyor.

Geçmişi görmeyen ve bilmeyen bir insan, günü ve geleceği anlayamaz.

Güne odaklandırıldık.

Günü kurtarmaya yönlendirildik.

Rektifiye edilmeye ihtiyacımız var.

Önümüzde sonsuz bir hayat var.

Orayı kazanmak da kaybetmekte burada gerçekleşecektir.

Madde uğruna, geçici menfaatler uğruna ebedi hayat kazanılmamalı, kaybedilmemelidir.

Kıssadan Hisse:

“Yaşlı bir adam ihtiyar devesiyle her zamanki gibi yollardaydı. Yorulunca bir ağacın altına yanaştı, devesi bir yana kendi bir yana uzandılar.

Yaşlı adam düşüncelere daldı. Ömrünce yaşadıkları gözünün önünden geçti… Devesiyle birlikte ne kadar zorluklara katlanmışlardı. Zaman nasıl da gelip geçmiş, devesi de kendisi de ihtiyarlamıştı.

Adam devesine bakarak konuşmaya başladı:

“Ey benim sadık yoldaşım! Bak ikimiz de yaşlandık… Seninle bunca yıldır birlikteyiz, benim çok kahrımı çektin; acı tatlı anlarımız oldu. Sana eziyet ettim, zaman oldu aç bıraktım, zaman oldu ağır yükler yükledim, hatta gün geldi seni hırpaladım… Ama üzgünüm. Gel seninle helâlleşelim. Ne olur bana haklarını helâl et!”

Hikâye bu ya; adamı dinleyen deve dile geldi ve cevap verdi:

“Ey efendi! Haklısın. Birlikte uzun yıllar yaşadık. Pek çok zorluğu birlikte aştık. Beni aç da bıraktın, bana olmadık eziyetler de ettin. Bana ağır yükler de yükledin. Hatta dövdün, hırpaladın. Bunların hepsi doğru. Hepsi geldi geçti. Bunlardan ötürü hakkımı sana helâl ediyorum. Çünkü ben insanlara hizmet etmek için yaratıldım… Ancak!.. Bir konu var ki, çok içerlerim; ondan dolayı sana hakkımı helâl etmem.”

Hayretle dinleyen adam “Nedir o?” diye sordu.

Deve de şu cevabı verdi:

“Bütün yükü taşıdığım, tüm eziyetlere katlandığım halde beni bir eşeğin arkasına bağladın, onu bana kılavuz yaptın. İşte sana bunun için hakkımı helâl etmiyorum.”[3]

-Mîzâna vur görüşdüğün ihvânı el-hazer

Rehber tasavvur eylediğin rehzen olmasın. Şair Nevres.

Rehber sandığın kişi/ler rehzen (yol kesici) olmasın.

MEHMET ÖZÇELİK

12-04-2023

 

 

[1] Bakara.144.

[2] Tekasür.8.

[3] https://www.zaferdergisi.com/makale/10665-helallik.html#:~:text=Deve%20de%20%C5%9Fu%20cevab%C4%B1%20verdi,bunun%20i%C3%A7in%20hakk%C4%B1m%C4%B1%20hel%C3%A2l%20etmiyorum.%E2%80%9D




FERASET VE DİRAYET

FERASET VE DİRAYET

Zamanımızdaki haçlı zihniyetinin en büyük hedefi; ayrılıkçıları oluşturmak, azınlıkları iktidara getirip, hâkim kılmak.

Dini azınlıklar üzerine yapılan ve uygulamaya konulan projeler söz konusudur.

1400 sene önceki Cemel ve Sıffin vakasını gerçekleştirmek.

Neden olmasın?

Haşhaşi Hasan Sabbah oyunları gerçekleşmedi mi?

Bunu Saddam’ı devirerek başlattılar.

Suriye’de başarıya ulaşıldı.

Ancak hedef yeni Ortadoğu projesi çerçevesinde yaygınlaştırmak.

Müslümanı Müslümana kırdırmak.

Tek kurşun sıkmadan.

Müslümanlar içten vuruluyor.

Basiretli, ferasetli ve en az o kadar da dirayetli olmak gerek.

Lozan sözleşmesinin yenilenme çabası uygulanmaktadır.[1]

************  

Basiret, kalp gözünün açık olmasıdır.

Feraset-dirayet-idarecilik birbirini takip eder.

Feraset; akıl ve iradenin anlayış hali.

Dirayet; iradenin kullanım ve yönetim hali.

Bu millet ferasetli ancak ne kadar dirayetli?

Feraset, imandan gelir.

Dirayet; ilimden, fenden, tecrübe, karakter ve şuurdan…

**************   

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle bir hâdise anlatır:

“…Vaktiyle iki kadın ve beraberlerinde çocukları vardı. Yolda giderlerken bir kurt gelip kadınlardan büyük olanın çocuğunu alıp götürdü. Bunun üzerine bu kadın, arkadaşı (olan küçük) kadına:

«–Kurt, senin çocuğunu götürdü.» dedi.

Diğer kadın:

«–Hayır, senin çocuğunu götürdü!» dedi.

Nihâyet bu iki kadın, aralarında hükmetmesi için Dâvûd -aleyhisselâm-’a mürâcaat ettiler. Dâvûd -aleyhisselâm-, çocuğun büyük kadına âit olduğuna hükmetti. Onlar muhâkemeden çıkıp, Dâvûd -aleyhisselâm-’ın oğlu Süleyman -aleyhisselâm-’a gittiler. Dâvûd -aleyhisselâm-’ın hükmünü söylediler. Süleyman -aleyhisselâm- da:

«–Bana bir bıçak getirin! Çocuğu (bu) iki kadın arasında paylaştırayım!» dedi.

Bunun üzerine, çocuğun gerçek anası olan küçük kadın derhâl ileri atıldı:

«–Aman öyle yapma! Allâh sana rahmet eylesin! Çocuk bu kadınındır!» dedi.

Bunun üzerine Süleyman -aleyhisselâm-, çocuğun küçük kadına âit olduğuna hükmetti.” (Buhârî, Enbiyâ, 40)

***********

Hazret-i Enes -radıyallâhu anh-, kendi rivâyetine göre; bir gün Hazret-i Osman’a giderken yolda bir kadın görür. Kadının güzelliği aklına takılır. Bu düşünce ile Hazret-i Osman’ın yanına girer. Onu gören Hazret-i Osman:

“–Ey Enes! Gözlerinde zinâ izleri olduğu hâlde buraya giriyorsun.” der.

Bu söz karşısında şaşıran Enes -radıyallâhu anh-, hayret içinde:

“–Allâh’ın Rasûlü’nden sonra da mı vahiy geliyor?” diye sorunca, Hazret-i Osman -radıyallâhu anh-:

“–Hayır, bu bir basîret ve doğru bir firâsettir.” buyurur.

***********

Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri, başından geçen bir hâli şöyle anlatmıştır:

Bir gün gözümün önünde bir nur peydâ olmuş ve bütün ufku kaplamıştı. Bu nedir diye bakarken, nurdan bir ses geldi:

“–Ey Abdülkâdir, ben senin Rabbinim. Bugüne kadar yaptığın amel-i sâlihlerden öyle memnûnum ki, bundan böyle sana haramları helâl eyledim.” dedi.

Ancak hitap biter-bitmez, ben bu sesin sâhibinin şeytan -aleyhillâne- olduğunu anladım ve:

“–Çekil git ey mel’un! Gösterdiğin nur, benim için ebedî bir zulmettir.” dedim.

Bunun üzerine şeytan:

“–Rabbinin sana ihsân ettiği hikmet ve firâsetle yine elimden kurtuldun! Hâlbuki ben yüzlerce kimseyi bu usûl ile yoldan çıkarmıştım.” diyerek uzaklaştı.

Ellerimi ulu dergâha açtım; bunun, Rabbimin fazlı olduğu idrâki içinde Cenâb-ı Hakk’a şükürler eyledim.

Bu sözleri dinleyen cemaatten biri sordu:

“–Ey Abdülkâdir, onun şeytan olduğunu nereden anladın?”

Abdülkâdir Geylânî -kuddise sirruh- cevap verdi:

“–Sana, haramları helâl kıldım, demesinden!..”

İşte bu, hayat boyunca herkesin muhtaç olduğu bir firâsettir.[2]

MEHMET ÖZÇELİK

9-4-2023

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=lozan

https://www.youtube.com/results?search_query=k%C4%B1l%C4%B1%C3%A7daro%C4%9Flu+ve+abd+istihbarat%C4%B1

[2] https://www.islamveihsan.com/fetanet-ve-feraset-ile-ilgili-ornekler.html




İKİNCİ ŞAH İSMAİL OLAYI

İKİNCİ ŞAH İSMAİL OLAYI

Suriye’de evvela askeriyeye alevi yani Hafız Esat’ın 1962’de tavassutu ve ele geçirmesiyle Nusayri olanlar askeriyeye yerleştirildi ve ele geçirildi.

Aynı durum Irak’ta Kesnizani[1] tarikatıyla, Türkiye’de ise FETÖ[2] eliyle gerçekleştirilmeye çalışıldı.

Hepsi de İran eli, İngiliz aklı ve ABD desteğiyle oluşturuldu.

Bu durum bitmiş değil, büyük Ortadoğu projesi çerçevesinde devam etmektedir.

Hepsinde de hedef tektir; azınlıkları çoğunluklara hâkim kılmak.

İdareyi azınlıkların eline vermek.

Ve buna da bahane hazırdı, laiklik.

************ 

Tarih hep tekerrür etmiştir, farklı piyonlarla.

Oyunlar hep aynı oyundur.

Acem oyunu, haçlı oyunu, münafık yapılar.

Önce makam, para, kadın, onlarla olmazsa tetikçiler devreye girer, oda olmazsa zehirlemelerle denenir.

Şimdi ise buna medya gücü ve yalan haberler eklenmiştir.

Aynı tetikçiler, zehir tüccarları, haçlı orduları medyayı acem oyunlarıyla sürdürmektedirler.

Seçim süreçlerinde bu durum daha fazla gündeme getirilerek, toplum başka şeylerle meşgul edilmektedir.

Böylece cambaza bak baktırmasıyla toplum soyulmaktadır.

**************  

Bizdeki aydın geçinenlerin problemi dinle değil, İslam’ladır.
Cemil Meriç’in deyimiyle, bizdeki aydınlar din düşmanı değil, İslamiyet düşmanıdır.
Tabıya, ne aydınıysa.
Nasıl ve ne kadar aydınsa.
Karanlıktaki aydın.[3]

Kazanamayacağını anlayan CHP,[4] gider ayak yanında diğer ufak partileri de alarak toplu gitmeyi tercih etti.

                                                        *************

Kıssa;

Mısır fethine çıkan Yavuz Sultan Selim Han Sina Çölünü nasıl geçeceğini düşünürken, rüyasında Muhyiddin Arabi Hz. görür.
Yavuz Sultan Selim’e şu tavsiyelerde bulunur:
Koyun derilerinden su tulumları yap ve develere yükle. Askerlerin ağız, burunlarını ve kulaklarını iyice kapat, çünkü çölün kumu çok incedir.
Bu tavsiyeleri tutan Yavuz Sultan Selim, Sina çölünü geçerken, ilahi bir hediye olarak çöle 200-300 yılda bir yağan yağmur kendisine yetiştirilmişti.
Yavuz Sultan Selim askerleri ile çölü geçerken, bir ara attan inip yaya yürüdüğü ve bu sırada çok heyecanlı ve değişik bir haleti ruhiyede olduğu görülür. Fakat kimse bir şey sormaya cesaret edemez. O anda bütün askerler attan inip yaya yürürler. Daha sonra bunun sebebi büyük hükümdara sorulduğu zaman şöyle cevap verir:
“Allah’ın Resulü Peygamberimiz (s.a.v.) önümüzde yaya yürüyüp bize yol gösterirken bizim atla gitmemiz edebe uygun mudur?”

 

[1] https://tesbitler.com/2016/11/28/kesnizani-tarikati/

[2] https://tesbitler.com/index.php?s=fet%C3%B6

[3] https://tesbitler.com/2015/01/02/karanliktaki-aydinlar/
https://tesbitler.com/2022/03/29/karanligin-cocuklari/

[4] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3315726-peygamberimizin-hayatini-kaldirmaya-calisan-peygamber-torunu




ALLAH KİMLERİ SEVER

[1] https://www.youtube.com/watch?v=Xtz4V9W8JI0

https://www.youtube.com/watch?v=zuxqyhHfQ80

[1] Al-i İmran.76, Tevbe.4,7.

[1] Al-i İmran.134,148, Maide.13,93.

[1] https://youtu.be/cYOFiE-l1DY

https://youtu.be/3-OFevLnkzM

[1] Al-i İmran.146.

[1] https://youtu.be/cYOFiE-l1DY

[1] Al-i İmran.159.

[1] https://youtu.be/rkNrTDmBtSk

https://youtu.be/180rKTKhSUs

https://youtu.be/bjEPjkeYn2E

https://youtu.be/gSpD42E-_Pw

https://youtu.be/7qi3d9YEtwE

https://youtu.be/v55AXTEUAag

https://tesbitler.com/index.php?s=adalet

[1] Maide.42, Hucurat.9. Mümtahine.8.

[1] https://tesbitler.com/2020/04/16/vucudun-kalkani-temizlik/

https://tesbitler.com/2020/03/19/temizlik-mi-kirlilik-mi/

[1] Tevbe.108.

[1] Saf.4. https://tesbitler.com/2022/09/05/cihat-ruhu/

[1] Al-i İmran.140, Şura.40.

[1] Nisa.36, Lokman.18, Hadid.23.

[1] Nisa.107.

[1] Nisa.148.

[1] Maide.64, Kasas.77.

[1] Maide.87, A’raf.55.

[1] En’am.141, A’raf.31.

[1] Enfal.58.

[1] Nahl.23.

[1] Hac.38.

[1] Kasas.76.

[1] Rum.45.




DEĞİŞTİRİLEN DEĞİŞİK KOTLAR

DEĞİŞTİRİLEN DEĞİŞİK KOTLAR

Bu memlekette, bu milletin ana kotlarıyla barışık olmayan, daha da ötesi düşman olan bir zümre var.

Bu zümre beklenmektedir ve desteklenmektedir.
Ve maalesef yine bu millete karşı kullanılmaktadır.
Muzır olan bu ayrık otları sulanır gübrelenmektedir.

*Hala anlaşılmadı mı ya hu!

Mesele bir seccade meselesi değil.
Bir hıncın, hınçlıları temsilin bir ifadesi.
Arifin fikri ne ise, zikri de odur.
Geçmiştekiler az mı geldi anlamak için, yoksa anlayışımız mi azaldı anlamak için?
Anlamak için daha ne yapılması lazım?
Göze soka soka gösterildiği halde…
Dıştakiler içtekilerden güç alıyor.
Dışarıda yani batıda Kuranı yakıp Müslümanlara saldıranlar, gerçekten içimizdeki bir kısım densiz ve beyinsizlerden güç ve destek buluyor.
“Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”[1]

– Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?

2020’deki ABD başkanlık seçimlerinde Donald Trump’a rakip olan Joe Biden, bir konuşmasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek için muhalefete destek verilmesi gerektiğini söylemişti.

Biden, “Bence ona (Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Eğer onları desteklersek, onları daha cesur davranmaya itersek, Erdoğan’ı yenebilirler. Darbeyle değil, seçimle” demişti.

-Bundan daha açık ve net bir ifade olur mu?

Sahiplerine atfedilir.
“Dünyada en büyük ahmak odur ki, dinsiz serserilerden terakkiyi ve saadet-i hayatiyeyi beklesin. Böyle ahmaklardan mühim bir mevkiyi işgal eden birisi demiş ki: “Biz Allah Allah diye diye geri kaldık. Avrupa top tüfek diye diye ileri gitti.”

**************

-Dünya maddi manevi bir değişim içerisinde.

Biz bundan hariç kalamayız.

Dünyanın değişimi bizim üzerimizden oynanmaktadır.

Doğumu yaşıyoruz.

Doğum kâinat çapında bir olay.

Hiç de kolay olmuyor.

Ölüm de öyle.

O da kolay olmuyor.

Hele hele zulüm ile abat olunan bir ölüm ise.

Akıbeti berbattır.

Zulümle elde edilenleri geriye bırakmak hiç de kolay değil.

Biz doğuyoruz, batı ölüyor.

Biz doğuyoruz, onlar batıyor.

-“Fe-inne me’a-l’usri yusrâ(n). İnne me’a-l’usri yusrâ(n)

Her zorlukla beraber bir kolaylık ve her kolaylıkla beraber bir zorluk vardır.”

– “Ve tilkel eyyamu nudaviluha beynen nas.”

“Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.”[2]

MEHMET ÖZÇELİK

04/04/2023

[1] A’raf. 155.

[2] Al-i İmran.140.




NE KADARDA AZ…

NE KADARDA AZ…

Arapçada kalil az, kıllet manasınadır.

İsmi mevsul yani birleştirici olan Ma kelimesiyle beraber kullanıldığında hayret ve taaccübü ifade ile; ne kadar da az… manasını vermektedir.

Kur’an-ı Kerim’de şu şekillerde kullanılmaktadır.

Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, “Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin” diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz. Bakara Suresi – 83

Yahudiler “Kalplerimiz perdelidir!” dediler. Aksine, inkârları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir; o yüzden çok az inanırlar. Bakara Suresi – 88

Mûsâ’dan sonra İsrâiloğulları’nın ileri gelenlerini görmedin mi? Peygamberlerinden birine “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” dediklerinde o, “Üzerinize savaş farz kılındığında savaşmayacağınızdan korkarım” cevabını verdi. “Yurtlarımızdan ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımız halde Allah yolunda savaşmayıp da ne yapacağız?” dediler. Üzerlerine savaş farz kılınınca da, içlerinden azı müstesna, yüz çeviriverdiler. Allah zalimleri iyi bilmektedir. Bakara Suresi –246

Tâlût askerleriyle birlikte ayrılıp sefere çıkınca, “Allah muhakkak sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir, -eliyle bir avuç alan müstesna- ondan tatmayan da bendendir” dedi. İçlerinden pek azı dışındakiler ondan içtiler. Kendisi ve onunla beraber inananlar nehri geçince “Bugün Câlût’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok” dediler. Allah’a kavuşacaklarını umanlar ise, “Nice az birlik vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir” dediler. Bakara Suresi –249

Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden saptırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “işittik ve karşı geldik; dinle, dinlemez olası, râinâ” diyorlar. Eğer onlar “Dinledik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat inkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.Nisa.46

Kendilerine güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu yayıyorlar. Hâlbuki onu Resûlullah’a ve aralarından yetki sahibi kimselere götürselerdi, içlerinden haberin mana ve maksadını çıkarabilenler şüphesiz onu anlarlardı. Size Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz. Nisa.83

Münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar. Hâlbuki Allah onların oyunlarını kendi başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler. Nisa.142

Sözlerinden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflanmıştır” demeleri sebebiyle… Dahası inkârları sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur. Pek azı müstesna artık iman etmezler. Nisa.155

Ahidlerini bozdukları için onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilenlerden (Tevrat) önemli bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı hariç olmak üzere onlardan daima bir hainlik görürsün. Sen yine de onları affet, hoş gör. Çünkü Allah iyilik edenleri sever. Mâide Suresi – 13

Rabbinizden size indirilene uyun; O’nu bırakıp da başka önderlerin ardından gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! A’râf Suresi – 3 

Doğrusu sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz! A’râf Suresi -10

“İnananları tehdit edip Allah yolundan alıkoyarak ve onu eğri göstermek maksadıyla her yolun başında oturmayın. Düşünün ki, siz az sayıdaydınız, sonra O sizi çoğalttı. Bozguncuların sonunun nasıl olduğunu da düşünün!” A’râf Suresi.86

Yapıp ettikleri karşısında artık az gülsünler, çok ağlasınlar! Tevbe Suresi – 82

Yûsuf şöyle dedi: “Her zaman yaptığınız gibi yedi sene ekin ekeceksiniz. Sonra yemek için ayıracağınızdan ibaret olan az bir miktar hariç, hasat ettiğiniz ürünü başağında iken bırakın (böyle saklayın). Yûsuf Suresi – 47

Sonra bunun ardından yedi kıtlık yılı gelecek ve o yıllar, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç, biriktirdiklerinizi yiyip bitirecektir. Yûsuf Suresi – 48

O gün Allah sizi çağıracak ve siz, (dünyada) çok az kaldığınız zannı içinde O’na hamdederek çağrısına uyacaksınız.” İsrâ Suresi – 52 

Ve ekledi: “Şu benden üstün kıldığına bak! Yemin ederim ki eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, az bir kısmı dışında, onun neslini peşime takacağım!” İsrâ Suresi – 62 

Hatta seni yerinde sağlam tutmasaydık neredeyse -biraz da olsa- onlara kayacaktın! İsrâ Suresi – 74

Yine onlar, seni yurdundan çıkarmak için neredeyse sana dünyayı dar etmişlerdi. Ama senden sonra kendileri de fazla kalamayacaklar! İsrâ Suresi – 76

Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: “Ruh rabbimin emrindendir ve size pek az bilgi verilmiştir.” İsrâ Suresi –85

Sizi kulaklar, gözler ve akıllarla donatan O’dur. Ne de az şükrediyorsunuz! Mü’minûn Suresi – 78

Allah, “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.

“Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor” derler.

Allah buyurur: “Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!” Mü’minûn Suresi – 112-114 .

Peki darda kalan kendisine yalvardığı zaman imdadına yetişen, sıkıntısını gideren ve sizi yeryüzünün yöneticileri yapan kim? Allah’tan başka bir ilah mı? Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz! Neml Suresi – 62 . 

 Oysa biz, bolluk içinde azmış nice şehir halkını helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oraların pek azında oturulabildi; hepsi bize kalmıştır. Kasas Suresi – 58

Onlara kısa bir süre hayatın nimetlerini tattırır, sonra da onları çok ağır bir azaba katlanmaya mecbur bırakırız. Kmân Suresi -24 .

Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. Ne kadar da az şükrediyorsunuz! Secde Suresi -9 .

Onlara şunu söyle: “Ölümden veya öldürülmekten kaçsanız bile bu kaçış size bir fayda vermeyecektir. Kaçıp kurtulmanız halinde de bundan çok az ­faydalanabileceksiniz.” Ahzâb Suresi – 16

 İçinizden engelleyicileri ve size karşı nekeslik (cimrilik) içinde arkadaşlarına, “Bize katılın” diyenleri Allah çok iyi bilmektedir. Zaten bunların pek azı savaşa gelir. Tehlike yaklaştığında ölümden dolayı kendinden geçip gözü kaymış kimse gibi sana baktıklarını görürsün, tehlike geçince de hayra karşı nekeslik içinde size sivri dillerini uzatırlar. Bunlar gerçekte iman etmemişlerdir, Allah da onların yaptıklarını geçersiz saymıştır. Bunu yapmak Allah için çok kolaydır.

Düşman birliklerinin hâlâ çekip gitmediklerini zannederler. Düşman bir daha geldiğinde ise size ait haberleri uzaktan almak üzere çöllerde dağınık yaşayan bedevîlerin arasında bulunmayı arzularlar. Zaten aranızda da bulunsalardı savaşa çok az katılırlardı.Ahzâb Suresi – 18-20.

İnsanın başına bir sıkıntı geldi mi rabbine yönelip O’na yalvarır; sonra rabbi ona katından bir nimet verince, daha önce yalvardığını unutarak yolundan saptırmak için Allah’a eşler koşmaya kalkar. De ki ona: “İnkârcı tutumunla biraz eğlenedur bakalım! Gerçek şu ki sen ateşi boylayacaklardan birisin! Zümer Suresi – 8

Görenle görmeyen bir olmaz, iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapan ile kötülük yapan da bir değildir. Ne kadar kıt düşünüyorsunuz! Mü’min Suresi – 58

Biz azabı biraz hafifleteceğiz, kuşkusuz siz de hemen eski halinize döneceksiniz. Duhân Suresi – 15

Ele geçirmek üzere ganimetlere doğru hareket ettiğinizde, savaştan geri duranlar, “Bırakın bizi, size katılalım” diyecekler. Onlar, Allah’ın hükmünü değiştirmek istiyorlar. De ki: “Asla bizim peşimize takılamayacaksınız, Allah sizin için daha önce böyle buyurdu.” Bunun üzerine de “Hayır, bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Oysa onlar (işin hakikatini) kavramakta güçlük çekiyorlar. Fetih Suresi – 15 .

Onlar gecenin az bir kısmında uyurlardı. Zâriyât Suresi – 17

Gördün mü o yüz çevireni;

Azıcık verip sonra keseni!

Gaybın bilgisine sahip de onunla mı görüyor? Necm Suresi – 33-35 . 

De ki: “Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!” Mülk Suresi – 23-

O bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!

O bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! Hâkka Suresi – 41-42

Geceleyin -birazı dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu vakti biraz öne veya biraz ileri de alabilirsin. Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku. Müzzemmil Suresi – 2-4

Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz süre tanı. Müzzemmil Suresi – 11

Siz de (dünyada) yiyin için, biraz daha faydalanın! Şüphe yok ki suça batmış durumdasınız!

Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! Mürselât Suresi – 46-47 .

MEHMET ÖZÇELİK

05-04-2023




ASIRLIK PLAN VE OYUN

ASIRLIK PLAN VE OYUN

Türkiye üzerine oynanan oyun, asırlık bir oyundur.

Yüz yıl önce Türkiye’yi şekillendirenler, yüz yılın bitiminde sözleşmeyi imzalamak üzere, direnişleri de kırma çabası içerisinde, iç ortaklarıyla bunu sürdürmektedir.

“Barzani 2015’te ABD’yi ziyaret etti. O dönem Biden, Obama’nın yardımcısıydı. Biden’ın o görüşmedeki sözü, ‘Merak etme ikimizin de ömrü Kürt devletini görmeye yetecek’ şeklindeydi.”[1]

“PKK’nın umudu Kılıçdaroğlu ve seçim! Teröristler vali olarak atanacak.”[2]

-“Yedili Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı bir program sonrasında ayakkabı ile seccade üzerinde poz vermesi büyük tepki toplamıştı. Söz konusu görüntü ve tepkiler üzerine CHP’den açıklama geldi. Açıklamada, ”Bu tür durumlara yönelik hassasiyeti herkes tarafından bilinen Sayın Genel Başkanımız ve İl Başkanımızın, ortaya çıkan bu talihsiz durum nedeniyle çok üzgün olduğunu belirtmek isteriz” ifadelerine yer verildi.”[3]

Ancak bu düşünce hiçbir zaman için değişmedi, değişmezde, yüz yıldır hep aynı kaldı.

Mesele zihniyette.

Bu adamların hassasiyetleri ancak bu kadardır.

– Bu seçimin en önemli ayağı ve muhalefetin oy devşirme vaatleri, hukuksuzluk üzerinedir.

O da FETÖ ve PKK’dan içeri girenlerin, hukukçuların, kayyum atanan belediye başkanlarının tekrar göreve atanma vaatleridir.[4]
– Şimdiye kadar iki ortakla yönetilememiş ve her seferinde bir çok sıkıntılara sebep olmuş koalisyon karla hükümetler devrilmişken, içinde PKK’nın da olduğu yedili koalisyona hiç mi hiç devlet yönetilemez.Belli ki mesele devleti yönetmek değil, sayın Erdoğan’ı devirip, kaos ve kargaşa oluşturmak.“En uzun koalisyon 3.5 yıl sürdü.
Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar 20 koalisyon kuruldu. Tek başına çoğunluğu sağlayamayan partilerin uzlaşma çabalarının ilki 1961’de CHP-AP arasındaydı ve 7 ay sürdü. Son koalisyon 3.5 yıl süren DSP-MHP-ANAP ortaklığıydı.”[5]

-Bizim problem ve sıkıntımız hariçte değil, dahildedir.

Zaten bitmiş ve tükenmiş olan batı bunu çok iyi bilmektedir.

Kendilerini madden ve manen ayakta tutamayan İncil tahrif edilmiş, medeni olmayan[6] ve de iki binlik inancın yıkılışı bir üfürük iledir.[7]

MEHMET ÖZÇELİK

1-4-2023

 

[1] https://m.yeniakit.com.tr/foto-galeri/eski-tuggeneral-aman-dikkat-diyerek-uyardi-o-gorusmede-soz-verildi-turkiyeyi-isgal-icin-hareketlendiler-49885/2

[2] https://www.haber7.com/guncel/haber/3313573-pkknin-umudu-kilicdaroglu-ve-secim-teroristler-vali-olarak-atanacaklisteler-hazir 

[3] https://www.yenisafak.com/gundem/kilicdaroglunun-fotografina-chpden-aciklama-geldi-seccade-fark-edilememistir-4519799

[4] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/kilicdaroglunun-danismani-recep-cengizden-fetoculeri-sevince-bogan-khk-aciklamasi-4519610

[5] https://www.google.com/amp/s/www.yenisafak.com/amphtml/gundem/en-uzun-koalisyon-35-yil-surdu-2165371

[6]https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid02eC1oxUhQm5Kx4ZBD1XBntcPqfyqXtoWpjtDEJJQvHx1UvQX12g43yst4jdPuFJEPl&id=100001837561240&mibextid=Nif5oz

[7] https://tesbitler.com/2016/09/27/dehsete-kapildim/

https://tesbitler.com/2018/09/05/vatikan-ve-papalik/
https://tesbitler.com/2015/01/03/hristiyanligin-dogum-sancilari/
https://tesbitler.com/index.php?s=hristiyan

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/emin_pazarci/2012/03/19/basbakani-da-oldurmeye-calisan-organizasyon

https://www.tevhidhaber.com/barnabas-incili-ve-viktorianin-ihtihari-48262h.htm