EFENDİMİZ’İN YAKMAK İSTEDİĞİ GENÇ-Enes bin Mâlik

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- Hazretleri rivâyet ediyor:

Ashâb-ı kiramdan Alkame adında bir genç vardı. Zeki ve zengindi. Hayrı, hasenâtı ve sadakası çoktu. Korkunç bir hastalığa yakalanıp yatağa düştü. Rasûlullah Efendimiz, rahatsızlığını duyunca, Hazret-i Ali ile birlikte Ammâr, Selmân ve Bilâl-i Habeşî’yi ziyarete gönderdi. Bunlar Alkame’nin yanına varınca can çekişmekte olduğunu gördüler. Derhâl kendisine kelime-i tevhid telkin etmek istediler. Ancak Alkame’nin çenesi kilitlenmiş, dili tutulmuştu.

Hazret-i Ali, Hazret-i Bilâl-i Habeşî’yi Rasûlullâh’ın yanına gönderdi. Hazret-i Bilâl de vaziyeti Fahr-i Âlem Efendimiz’e bildirdi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz;

“–Bu zâtın anası ve babası var mı ve hayattalar mı?” diye sordu.

Onlar dediler ki:

“–Yâ Rasûlâllah! Alkame’nin babası vefat etmiş ama yaşlı bir anası varmış.”

Bunun üzerine Fahr-i Âlem Efendimiz Bilâl’e hitâben;

“–Yâ Bilâl git, Alkame’nin anasına benden selâm söyle. Huzûruma kadar gelmeye gücü yetiyorsa zahmet edip gelsin. Yok, değilse ben gideyim.” buyurur.

Hazret-i Bilâl gidip Peygamber’in selâmını kadına söyledi. Rasûlullâh’ın davetini bildirdi. Kadın;

“–Rasûlullâh’a canım fedâ olsun. Huzûr-i Risâlet’e benim gitmem daha münasip olur.” diyerek eline asâsını alıp yürüdü. Efendimiz’in huzûruna geldi, selâm verdi. Fahr-i Âlem Efendimiz de selâmını aldıktan sonra;

“–Soracağım soruya doğru cevap ver anacığım. Unutma ki yalan söylersen bana vahiyle bildirilir. Oğlun Alkame’nin sağlıklı olduğu günlerde durumu nasıldı? Bana söyle.” buyurdu.

“–Yâ Rasûlâllah! Oğlum, genç olmasına rağmen gündüzleri oruçla, geceleri namazla değerlendirirdi. Hele sadakası o kadar çoktu ki, miktarını ben de bilmiyorum.” dedi.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz;

“–Hayır, benim maksadım o değil. Oğlunun seninle ilişkileri nasıldı, sana iyi davranıyor muydu? İyilikte ve ihsanda bulunuyor muydu? Sen ona karşı nasıl bir duygu besliyordun? Bunları soruyorum.” buyurdu.

Kadın;

“–Evet yâ Rasûlâllah! Oğluma karşı kalbim kırıktı. Evlenmeden önce bana çok iyi davranıyordu. Evlendikten sonra karısını bana tercih etti. Hanımının bütün isteklerini yerine getirdiği, benim arzularıma ise tamamen karşı çıktığı için kendisine küskünüm.” dedi.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz;

“–Anlaşıldı, anası Alkame’ye kırgın olduğu için dili kelime-i şahâdet getiremiyor. Eyvah!..” dedi.

Bilâl’e hitâben;

“–Gidiniz. Çalı-çırpı ve odun getirip bir ateş yakınız. Ben de Alkame’yi o ateşte yakayım.” buyurdu.

Kadın derhâl;

“–Yâ Rasûlâllah! Benim evlâdım, ciğerpârem gözümün önünde yanarken; ben buna nasıl dayanabilirim?” dedi.

Rasûl-i Ekrem;

“–Ey Alkame’nin anası! Rabbimiz’in azabı bu ateşe benzemez. Hem daha şiddetli hem devamlıdır. Eğer evlâdının böyle korkunç bir azaptan kurtulmasını istiyorsan ondan râzı olup, hakkını helâl etmen gerekiyor.

Nefsimi kudret elinde tutan Allâh’a yemin ederim ki, Alkame’ye olan kırgınlığın devam ettiği sürece; onun namazının, niyazının, sadakasının kendine hiçbir faydası yoktur.

Allah korusun, bunların hiçbiri onun kötü âkıbetini değiştiremez.” buyurdu.

Kadıncağız derhâl ellerini kaldırarak;

“–Yâ Rasûlâllah! Cenâb-ı Hak ve O’nun Peygamberi ve burada bulunan herkes şahit olsun ki, oğlum Alkame’den râzı oldum ve hakkımı helâl ettim.” dedi.

Fahr-i Âlem Efendimiz;

“–Yâ Bilâl! Git, bak Alkame kelime-i şahâdeti getirebiliyor mu? Belki de kadın, bizden utandığı için diliyle râzı olduğunu söylüyor ama kalben buğzediyor olabilir.” buyurdu.

Hazret-i Bilâl, emr-i Peygamberî üzere Alkame’nin yanına gitti ve bülbül gibi kelime-i şahâdet getirdiğini gördü. Buna çok sevinen Bilâl, orada bulunan İmâm-ı Ali’ye ve dostlarına hitâben;

“Anası, Alkame’ye kırgın olduğu için kelime-i şahâdeti getiremiyordu. Hâlbuki şimdi Rasûlullah; anasının rızâsını alıp, hakkını helâl ettirdiği için lisanı çözüldü.” buyurdu.

Kısacası; Hazret-i Peygamber sayesinde kurtulan Alkame, o gün vefat etti. Allah ondan râzı olsun.

Fahr-i Âlem Efendimiz; Alkame’nin vefat ettiğini öğrenince, bizzat evine kadar geldi. Gaslinde, teçhiz ve tekfininde hazır bulundu. Namazını da bizzat Efendimiz kıldırdı. (Ne şeref, ne mazhariyet!..) Cenaze defnedildikten sonra, kabrin yan tarafında Rasûlullah ayağa kalkarak;

“Ey muhâcirler ve ey ensar! Biliniz ki, bir kimse hanımını her bakımdan anasına tercih ederse, Allâh’ın rahmetinden mahrum kalsın. O kimse, şunu kesin olarak bilsin ki; anasının rızâsını kazanmadığı sürece, farz-nâfile hiçbir ameli ona asla fayda vermeyecektir.” buyurdu.

https://www.yuzaki.com/2010/11/efendimizin-yakmak-istedigi-genc/

Loading

No ResponsesNisan 2nd, 2024