İRAN-HUMEYNİ-ABD-İSRAİL

İRAN-HUMEYNİ-ABD-İSRAİL

1979 yılında Humeyni neden, hangi amaçla, kim tarafından ve nereden İran’ın başına getirildi?

1979 yılında Humeyni, İran’da İslam Devrimi’ni başlatmak ve şahlık sistemini yıkmak amacıyla sürgünden döndü. Humeyni, 1964 yılında Şah Rıza Pehlevi’nin kapitülasyon kararına karşı çıktığı için tutuklanmış ve Türkiye’ye sürülmüştü. Daha sonra Irak’a geçen Humeyni, burada da Şah’ın baskısıyla sınır dışı edildi ve Fransa’ya yerleşti. Fransa’dan tüm dünyaya seslenen Humeyni, Şah rejimine karşı halkı kışkırttı ve devrimci hareketin lideri oldu. 1979 yılında Şah’ın ülkeyi terk etmesinden sonra Humeyni, Fransız Hava Yolları uçağıyla Tahran’a döndü ve milyonlarca kişi tarafından karşılandı. Humeyni, İslam Cumhuriyeti’ni kurdu ve ülkenin yüce lideri oldu. Humeyni’nin dönüşü, İran’ın ve bölgenin siyasi, sosyal ve dini yapısını değiştirdi.

@@@@@@@@@@

İslam Devrimi’nden sonra İran nasıl bir ülke haline geldi?

İslam Devrimi’nden sonra İran, büyük bir siyasi, sosyal ve dini değişim yaşadı. Devrimin lideri Ayetullah Humeyni, İslam Cumhuriyeti’ni kurdu ve ülkenin yüce lideri oldu. Humeyni, İslam hukukunu ve Şii mezhebini esas alan bir yönetim sistemi oluşturdu ve ülkeyi Batı dünyasından uzaklaştırdı. Devrimin ardından İran, uluslararası yaptırımların hedefi oldu ve bu yaptırımlar, ülkenin ekonomisini olumsuz etkiledi. İran, aynı zamanda bölgesel bir güç olarak Ortadoğu’daki pek çok çatışmaya müdahil oldu ve ABD, İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle karşı karşıya geldi. İran’ın nüfusu da devrimden sonra iki katına çıktı ve ülke genç ve eğitimli bir nesil yetiştirdi. Ancak bu nesil, devrimin getirdiği yasaklar, sansürler ve baskılar nedeniyle memnuniyetsizlik duydu ve daha özgürlükçü ve demokratik bir rejim talep etti. İran, devrimden 40 yıl sonra hala iç ve dış sorunlarla boğuşan, kutuplaşmış ve istikrarsız bir ülke haline geldi.

@@@@@@@@@@@

Humeyni’nin ölümünden sonra ülkede neler oldu?

Humeyni, 3 Haziran 1989’da kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ölümü, İran’da ve bölgede büyük bir yas ve şok yarattı. Milyonlarca kişi cenaze törenine katıldı ve Humeyni’nin naaşı Tahran’daki bir türbeye defnedildi.

Humeyni’nin ölümünden sonra yerine geçen yüce lider Ali Hamaney, devrimin ilkelerini ve Humeyni’nin mirasını korumaya çalıştı. Ancak ülke içinde ve dışında pek çok sorunla karşılaştı. İran, 1980-1988 yılları arasında Irak ile yaptığı savaşın yıkıcı etkilerini atlatmaya çalışırken, aynı zamanda ABD, İsrail, Suudi Arabistan gibi ülkelerle diplomatik ve askeri gerilimler yaşadı. İran, nükleer programı, bölgesel nüfuzu, insan hakları ihlalleri ve terörizm suçlamaları nedeniyle uluslararası yaptırımların ve izolasyonun hedefi oldu.

İran’da Humeyni’nin ölümünden sonra siyasi ve toplumsal alanda da çeşitli değişimler yaşandı. Ülke, ılımlı, muhafazakâr ve reformist olarak adlandırılan farklı siyasi eğilimler arasında bölündü. Bazı siyasi liderler ve gruplar, Humeyni’nin devrim vizyonuna sadık kalmak isterken, bazıları ise daha özgürlükçü, demokratik ve ılımlı bir yönetim istedi. İran halkı da devrimin getirdiği yasaklar, sansürler, baskılar, yolsuzluklar ve ekonomik sorunlardan dolayı memnuniyetsizlik duydu ve zaman zaman protesto gösterileri düzenledi. Bu gösteriler, rejim tarafından sert bir şekilde bastırıldı ve yüzlerce kişi öldü, binlerce kişi tutuklandı.

İran, Humeyni’nin ölümünden 34 yıl sonra hala iç ve dış sorunlarla boğuşan, kutuplaşmış ve istikrarsız bir ülke haline geldi. Humeyni’nin devrimi, İran’ın ve bölgenin siyasi, sosyal ve dini yapısını değiştirdi, ancak aynı zamanda pek çok sorunun da kaynağı oldu. Humeyni’nin mirası, İran’da ve dünyada tartışılmaya devam ediyor.

@@@@@@@@@@

İran neden Azerbaycan ve Ermenistan savaşında, Ermenistan’ı destekledi?

İran’ın Azerbaycan ve Ermenistan savaşında Ermenistan’ı neden desteklediği sorusu, karmaşık ve çok boyutlu bir sorudur. İran’ın bu konudaki tutumu, tarihi, siyasi, dini, etnik ve jeopolitik faktörlere bağlı olarak değişebilir. Ancak genel olarak, İran’ın Ermenistan’ı desteklemesinin arkasında şu sebepler olabilir:

İran, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü resmen tanımasına rağmen, Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin haklarını da savunmaktadır. İran, bölgede barışçıl bir çözüm bulunmasını ve uluslararası hukuka saygı gösterilmesini istemektedir.
İran, Azerbaycan ile olan sınırını güvence altına almak için Ermenistan ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. İran, Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail ile olan yakın iş birliğinden rahatsızlık duymaktadır. İran, Türkiye’nin Azerbaycan’a askeri ve siyasi destek vermesini, bölgedeki nüfuzunu artırmak için bir hamle olarak görmektedir. İran, İsrail’in de Azerbaycan’a silah satmasını, İran’a karşı bir tehdit olarak algılamaktadır.
İran, Azerbaycan’ın kendi içindeki Azeri azınlığı üzerindeki etkisinden endişe duymaktadır. İran, Azerbaycan’ın milliyetçi ve laik politikalarının, İran’daki Azerilerin ayrılıkçı eğilimlerini körükleyebileceğini düşünmektedir. İran, Azerbaycan’ın İslam Cumhuriyeti’ne karşı bir model oluşturmasını engellemeye çalışmaktadır.
Bu sebeplerden dolayı, İran, Azerbaycan ve Ermenistan savaşında tarafsız kalmayı tercih etmiş, ancak fiilen Ermenistan’ı desteklemiştir. İran, Ermenistan’a insani yardım göndermiş, Ermenistan’a ait uçaklara hava sahasını açmış, Azerbaycan’ın sınır ihlallerine karşı Ermenistan’ı savunmuş ve Azerbaycan’ın savaşta kazandığı toprakları tanımamıştır.

@@@@@@@@@@@

 

İran Türkiye’ye karşı nasıl bir politika izliyor?

Genel olarak, İran’ın Türkiye’ye karşı izlediği politikanın şu özellikleri olduğu söylenebilir:

İran, Türkiye’nin bölgedeki rolünü ve etkisini sınırlamaya çalışmaktadır. İran, Türkiye’nin Suriye, Irak, Libya, Afganistan, Kafkasya ve Balkanlar gibi bölgelerdeki siyasi ve askeri varlığından rahatsızlık duymaktadır. İran, Türkiye’nin bu bölgelerdeki müttefikleriyle rekabet etmekte ve çatışma riski oluşturmaktadır.
İran, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini bozmaya çalışmaktadır. İran, Türkiye’nin İsrail ile olan ekonomik, kültürel ve istihbarat iş birliğini, İslam dünyasına ihanet olarak görmektedir. İran, Türkiye’nin İsrail ile olan anlaşmazlıklarını, Filistin davasını savunmak için bir fırsat olarak değerlendirmektedir. İran, Türkiye’nin İsrail ile olan çatışmalarını, kendi lehine kullanmaya çalışmaktadır.
İran, Türkiye’nin nükleer programına karşı çıkmaktadır. İran, Türkiye’nin nükleer enerji üretimi ve nükleer silah geliştirme kapasitesine sahip olmasını, bölgesel bir tehdit olarak algılamaktadır. İran, Türkiye’nin nükleer programını, uluslararası toplumun baskısı altında durdurmaya veya sınırlamaya çalışmaktadır. İran, Türkiye’nin nükleer programını, kendi nükleer programının meşruiyetini zayıflatmak için bir bahane olarak kullanmaktadır.
Bu özelliklerden dolayı, İran’ın Türkiye’ye karşı izlediği politika, genellikle gergin, rekabetçi ve çatışmacı bir nitelik taşımaktadır. İran ve Türkiye arasında, ortak çıkarların olduğu bazı alanlarda iş birliği de söz konusu olabilmektedir. Örneğin, İran ve Türkiye, enerji, ticaret, ulaşım, turizm, kültür ve terörle mücadele gibi alanlarda iş birliği yapmaktadır. Ancak bu iş birliği, iki ülke arasındaki temel sorunları çözmeye yetmemektedir.

@@@@@@@@@

İki ülke arasındaki tarihi ilişkiler nasıl?

İki ülke arasındaki tarihi ilişkilerin nasıl olduğu sorusunun cevabı, çok uzun ve karmaşık bir tarihe dayanmaktadır. Türkler ve İranlılar, İslam öncesi dönemden beri hem iş birliği hem de rekabet içinde olmuş, birbirlerinin kültür, dil, din ve siyasetine etki etmişlerdir. İki ülke arasındaki ilişkiler, zaman zaman savaş, barış, ittifak, düşmanlık, dostluk gibi farklı boyutlar kazanmıştır.

İran, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’na destek vermiş, Ankara Antlaşması ile Türkiye’nin bağımsızlığını tanımıştır. İki ülke arasında 1926’da Dostluk Antlaşması imzalanmış, 1932’de Sadabat Paktı’na katılmıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye-İran ilişkileri, Soğuk Savaş’ın etkisiyle değişmiştir. Türkiye, Batı Blok’una dahil olurken, İran ise hem Batı hem de Doğu Bloku ile ilişkilerini sürdürmeye çalışmıştır. İki ülke arasında 1955’te Bağdat Paktı’na katılmış, 1964’te İran-Türkiye Bölgesel İş birliği Teşkilatı’nı (RCD) kurmuştur. Ancak 1979’da İran’da İslam Devrimi’nin gerçekleşmesi, iki ülke arasındaki ilişkileri zayıflatmıştır. İran, Türkiye’yi Batı yanlısı, laik ve baskıcı bir rejim olarak görmüş, Türkiye ise İran’ı radikal, istikrarsız ve tehdit edici bir ülke olarak algılamıştır.

1980’lerden itibaren Türkiye-İran ilişkileri, bölgesel ve küresel gelişmelere bağlı olarak dalgalanmalar yaşamıştır. İki ülke arasında, terörizm, güvenlik, enerji, ticaret, ulaşım, turizm, kültür gibi alanlarda iş birliği ve diyalog girişimleri olmuştur. Ancak aynı zamanda, Irak, Suriye, Afganistan, Kafkasya, Balkanlar gibi bölgelerdeki çıkar çatışmaları, siyasi ve ideolojik farklılıklar, etnik ve dini hassasiyetler, iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirmiştir.

Sonuç olarak, Türkiye-İran ilişkileri, tarihsel, kültürel, coğrafi, siyasi ve ekonomik faktörlere bağlı olarak değişken bir seyir izlemiştir. İki ülke arasında hem iş birliği potansiyeli hem de rekabet unsuru bulunmaktadır. İki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği, bölgesel ve küresel konjonktüre, karşılıklı çıkarlara ve saygıya bağlı olacaktır.

@@@@@@@@@@

 

İran’ın ABD ve İsrail ile gizli bir anlaşması mı var?

İran’ın ABD ve İsrail ile gizli bir anlaşması olduğuna dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak bu konuda çeşitli iddia ve spekülasyonlar vardır. Örneğin, bazı kaynaklar, İran’ın nükleer programını sınırlamak için 2015 yılında imzalanan anlaşmanın, ABD ve İsrail’in gizli desteğiyle gerçekleştiğini ileri sürmektedir. Bazı kaynaklar ise, İran’ın ABD ve İsrail ile bölgesel meselelerde iş birliği yaptığını veya görüştüğünü iddia etmektedir.

Ancak bu iddiaların doğruluğu konusunda net bir bilgi yoktur. İran, ABD ve İsrail ile gizli bir anlaşması olduğunu reddetmektedir. ABD ve İsrail de İran’ı nükleer silah geliştirmekle suçlamakta ve bölgesel istikrarı tehdit etmekle eleştirmektedir. İran, ABD ve İsrail arasındaki ilişkiler, genellikle düşmanca, gergin ve çatışmacı bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle, İran’ın ABD ve İsrail ile gizli bir anlaşması olduğuna dair kesin bir kanıt bulunmadığı sürece, bu iddiaların spekülatif olduğunu söylemek mümkündür.

@@@@@@@@@

 

ABD için İncirlik Üssü ne kadar önemlidir ve hangi amaçla kullanmaktadır?

İncirlik Üssü, ABD için hem stratejik hem de operasyonel açıdan çok önemli bir üstür. Üssün kuruluşu 1950’li yıllara dayanmaktadır ve Türkiye ile ABD arasında yapılan anlaşmalarla yasal bir statüye sahiptir. Üssün coğrafi konumu, ABD’nin Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar ve Afrika gibi bölgelerdeki askeri faaliyetlerini kolaylaştırmaktadır. Üssün yakınlığı sayesinde, ABD savaş uçakları daha kısa sürede ve daha az yakıt harcayarak hedeflerine ulaşabilmektedir. Ayrıca, üs NATO standartlarında ve NATO operasyonlarında kullanılan bir üs olması nedeniyle, ABD’nin müttefikleriyle iş birliği yapmasına da imkân sağlamaktadır.

İncirlik Üssü, ABD’nin tarihsel olarak birçok askeri operasyonda kullandığı bir üstür. 1990’larda ABD, Irak’ın kuzeyinde uçuşa yasak bölge uygulamasını denetlemek için İncirlik Üssü’nü kullanmıştır. Daha sonra Afganistan ve Irak savaşları için lojistik merkez olarak işlev görmüştür. 1991’deki Irak Savaşı sırasında aktif olarak kullanılan üste, Saddam Hüseyin’in Scud füzelerine karşı Patriotlar konuşlandırılmıştır. 2015 yılında ise, Türkiye’nin İncirlik Üssü’nü ABD’ye açmasıyla, ABD IŞİD’e karşı hava operasyonlarının alanını genişletmiştir.

İncirlik Üssü, ABD için sadece askeri bir üs değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik bir araçtır. ABD, İncirlik Üssü’nü Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek, bölgesel istikrarı sağlamak ve çıkarlarını korumak için kullanmaktadır. Ancak zaman zaman, İncirlik Üssü, Türkiye ile ABD arasında gerilime de neden olmaktadır. Örneğin, Türkiye’nin Suriye politikası, ABD’nin PYD/YPG’ye desteği, ABD’nin 1915 olaylarını Ermeni Soykırımı olarak tanıması, Fethullah Gülen’in iadesi gibi konularda iki ülke arasında yaşanan anlaşmazlıklar, İncirlik Üssü’nün kapatılması veya sınırlanması gibi tehditlere yol açmaktadır.

@@@@@@@@#

İncirlik Üssü’nün kapatılması ne gibi sonuçlar doğurabilir?

İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkileri derinden etkileyebilecek bir karar olacaktır. İncirlik Üssü, ABD’nin bölgedeki askeri operasyonlarını yürütmek için kullandığı stratejik bir üstür. Ayrıca, NATO’nun güneydoğu kanadında önemli bir rol oynamaktadır. İncirlik Üssü’nün kapatılması, ABD’nin bölgedeki askeri varlığını zayıflatacak, NATO’nun güvenliğini tehlikeye atacak ve Türkiye’nin müttefikleriyle iş birliğini bozacak bir adım olacaktır.

İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye’nin de uluslararası alanda yalnızlaşmasına ve izole edilmesine yol açabilecektir. Türkiye, ABD ve NATO ile olan ilişkilerini koparmış olacak, Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle daha fazla yakınlaşacak, bölgesel istikrarı bozacak ve terörle mücadelede zorluklar yaşayacaktır. İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve askerî açıdan da zarar görmesine neden olacaktır.

İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkileri tamir edilemez şekilde bozabilecek bir karar olacaktır. Bu nedenle, iki ülke arasında diyalog ve müzakere yoluyla sorunların çözülmesi daha uygun olacaktır. İncirlik Üssü’nün kapatılması hem Türkiye hem de ABD için olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

@@@@@@@@@

 

 

İncirlik Üssü neden kapatılmak isteniyor?

İncirlik Üssü, Türkiye’nin Adana ilinde bulunan ve ABD’nin bölgedeki askeri operasyonlarını yürütmek için kullandığı stratejik bir üstür. Ayrıca, NATO’nun güneydoğu kanadında önemli bir rol oynamaktadır. İncirlik Üssü, 1951 yılında Türkiye ile ABD arasında yapılan anlaşmalarla yasal bir statüye sahiptir.

İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkileri derinden etkileyebilecek bir karar olacaktır. İncirlik Üssü’nün kapatılmasını isteyenler, genellikle şu sebepleri öne sürmektedir:

ABD’nin Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı davrandığını, Türkiye’yi yaptırımlarla tehdit ettiğini, PKK/PYD/YPG gibi terör örgütlerine destek verdiğini, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’i iade etmediğini, 1915 olaylarını Ermeni Soykırımı olarak tanıdığını iddia etmektedirler.
ABD’nin İncirlik Üssü’nü Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullandığını, Türkiye’nin hava sahasını ihlal ettiğini, Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye attığını, Türkiye’nin egemenlik haklarını çiğnediğini ileri sürmektedirler.
ABD’nin İncirlik Üssü’nde nükleer silahlar bulundurduğunu, bu silahların Türkiye’ye karşı kullanılabileceğini, Türkiye’nin nükleer silahsızlanma anlaşmalarına uymasını engellediğini, Türkiye’nin nükleer enerji üretimini sınırladığını savunmaktadırlar.
Bu sebeplerden dolayı, İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye’nin ABD’ye karşı bir tepki göstermesi, ABD’ye bağımlılıktan kurtulması, ABD’nin bölgedeki etkisini azaltması, Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izlemesi için bir araç olarak görülmektedir.

@@@@@@@@@

İncirlik Üssü’nün Türkiye’ye ekonomik katkısı nedir?

İncirlik Üssü’nün Türkiye’ye ekonomik katkısı, hem doğrudan hem de dolaylı olarak hesaplanabilir. Doğrudan katkı, üste görev yapan ABD ve NATO askerlerinin ve ailelerinin Türkiye’deki harcamaları, üste çalışan Türk vatandaşlarının maaşları, üste yapılan yatırım ve bakım harcamaları, üsten Türkiye’ye yapılan vergi ve kira ödemeleri gibi kalemleri içermektedir. Dolaylı katkı ise, üsten kaynaklanan güvenlik, istikrar, iş birliği, itibar, diplomasi gibi unsurların Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve uluslararası ticaretine olan etkisini kapsamaktadır.

İncirlik Üssü’nün Türkiye’ye ekonomik katkısıyla ilgili kesin ve güncel bir veri bulunmamaktadır. Ancak bazı kaynaklara göre, üste görev yapan ABD ve NATO askerlerinin ve ailelerinin Türkiye’deki harcamaları yıllık yaklaşık 100 milyon dolar civarındadır2 Ayrıca, üste çalışan yaklaşık 700 Türk vatandaşının maaşları da yıllık ortalama 10 milyon dolar olarak tahmin edilmektedir. Üste yapılan yatırım ve bakım harcamaları ise yıllık ortalama 20 milyon dolar olarak belirtilmektedir. Üsten Türkiye’ye yapılan vergi ve kira ödemeleri ise yıllık ortalama 30 milyon dolar olarak ifade edilmektedir.

Buna göre, İncirlik Üssü’nün Türkiye’ye doğrudan ekonomik katkısı yıllık yaklaşık 160 milyon dolar olabilir. Ancak bu rakam, üsten kaynaklanan dolaylı ekonomik katkıyı içermemektedir. Dolaylı ekonomik katkı ise, üsten kaynaklanan güvenlik, istikrar, iş birliği, itibar, diplomasi gibi unsurların Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve uluslararası ticaretine olan etkisini kapsamaktadır. Bu etki, nicel olarak ölçmek zor olmakla birlikte, nitel olarak önemli olduğu söylenebilir.

@@@@@@@@@@@

İncirlik Üssü’nün kapatılması Türkiye’ye ne kazandırır?

İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye’ye hem avantaj hem de dezavantaj sağlayabilecek bir karar olacaktır. İncirlik Üssü’nün kapatılmasının Türkiye’ye kazandırabileceği bazı olumlu sonuçlar şunlardır:

Türkiye, ABD ve NATO’nun bölgedeki politikalarına bağımlı olmaktan kurtulacak, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda bağımsız bir dış politika izleyebilecektir. Türkiye, ABD’nin PKK/PYD/YPG gibi terör örgütlerine desteğine, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesine, 1915 olaylarının Ermeni Soykırımı olarak tanınmasına karşı daha güçlü bir tavır alabilecektir.
Türkiye, ABD’nin bölgedeki askeri varlığını ve etkisini azaltacak, bölgesel güvenlik ve istikrarın sağlanmasında daha aktif bir rol oynayabilecektir. Türkiye, ABD’nin İran, Suriye, Irak, Libya, Afganistan gibi ülkelerdeki müdahalelerine karşı çıkabilecek, bölgesel sorunların çözümünde diyalog ve iş birliğini öne çıkarabilecektir.
Türkiye, ABD’nin İncirlik Üssü’nde bulundurduğu nükleer silahların tehlikesinden kurtulacak, nükleer silahsızlanma anlaşmalarına uymasını sağlayacak, nükleer enerji üretimini artırabilecektir. Türkiye, ABD’nin nükleer silahlarını Türkiye’ye karşı kullanma ihtimalini ortadan kaldıracak, nükleer güvenliğini sağlayacak, nükleer enerji kaynaklarını çeşitlendirecektir.
İncirlik Üssü’nün kapatılmasının Türkiye’ye kazandırabileceği olumlu sonuçlar bunlarla sınırlı değildir. Ancak, İncirlik Üssü’nün kapatılmasının Türkiye’ye kaybettirebileceği bazı olumsuz sonuçlar da vardır. İncirlik Üssü’nün kapatılmasının Türkiye’ye kaybettirebileceği bazı olumsuz sonuçlar şunlardır:

Türkiye, ABD ve NATO ile olan ilişkilerini bozacak, müttefiklerinden uzaklaşacak, uluslararası alanda yalnızlaşacak ve izole edilecektir. Türkiye, ABD ve NATO’nun siyasi ve ekonomik yaptırımlarına maruz kalabilecek, güvenlik ve savunma iş birliğini zayıflatabilecek, NATO üyeliğini riske alabilecektir.
Türkiye, ABD’nin bölgedeki askeri varlığını ve etkisini azalttığı için, Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle daha fazla rekabet ve çatışma içine girebilecektir. Türkiye, ABD’nin bölgedeki müttefikleriyle de ilişkilerini bozabilecek, bölgesel güvenlik ve istikrarı tehdit edebilecektir. Türkiye, ABD’nin bölgesel sorunların çözümünde oynadığı arabulucu rolünden mahrum kalabilecek, bölgesel sorunlara çözüm bulmakta zorlanabilecektir.
Türkiye, ABD’nin İncirlik Üssü’nden çekeceği nükleer silahların başka bir ülkeye konuşlandırılmasına engel olamayacak, nükleer silahsızlanma anlaşmalarının ihlal edilmesine seyirci kalabilecektir. Türkiye, ABD’nin nükleer silahlarını başka bir ülkeye taşımasıyla, nükleer güvenliğini kaybedebilecek, nükleer enerji kaynaklarını yeterince kullanamayabilecektir.
İncirlik Üssü’nün kapatılmasının Türkiye’ye kaybettirebileceği olumsuz sonuçlar bunlarla sınırlı değildir. Bu nedenle, İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye için çok ciddi bir karar olacaktır. Türkiye, bu kararı almadan önce hem avantajlarını hem de dezavantajlarını iyi değerlendirmelidir. İncirlik Üssü’nün kapatılması, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına uygun olup olmadığı, bölgesel ve küresel konjonktüre göre değişebilir.

@@@@@@@@@@

 

Türkiye-ABD ilişkileri son dönemde nasıl gelişti?

Türkiye-ABD ilişkileri, son dönemde hem ikili hem de bölgesel ve küresel konularda yaşanan anlaşmazlıklar, gerilimler ve krizler nedeniyle oldukça zorlu bir süreçten geçmektedir. Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerin tarihi, Soğuk Savaş döneminde başlayan stratejik ortaklık ve müttefiklik temeline dayanmaktadır. Ancak bu ilişkiler, zaman zaman karşılıklı çıkar ve değer farklılıkları, güvenlik ve egemenlik kaygıları, siyasi ve ideolojik farklılıklar, etnik ve dini hassasiyetler gibi nedenlerle sarsılmış, gerginleşmiş ve çatışmıştır.

Son dönemde Türkiye-ABD ilişkilerini etkileyen en önemli konular arasında şunlar sayılabilir:

Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması ve bunları test etmesi, ABD’nin tepkisine ve yaptırım tehdidine neden olmuştur. ABD, Türkiye’nin S-400’leri kullanmasının NATO ittifakının güvenliğini tehlikeye attığını, F-35 savaş uçaklarının gizliliğini bozduğunu ve CAATSA yasasını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Türkiye ise S-400’leri almasının egemenlik hakkı olduğunu, NATO ittifakına zarar vermeyeceğini ve CAATSA yasasının haksız ve hukuksuz olduğunu savunmuştur.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG’ye askeri ve siyasi destek vermesi, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını artırmıştır. Türkiye, PYD/YPG’yi PKK’nın Suriye kolu olarak görmekte ve terör örgütü olarak tanımlamaktadır. Türkiye, ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği silahların PKK’ya aktarıldığını ve Türkiye’ye karşı kullanıldığını iddia etmektedir. Türkiye, ABD’nin PYD/YPG’ye desteğini kesmesini ve terörle mücadelede Türkiye ile iş birliği yapmasını istemektedir.
ABD’nin 1915 olaylarını Ermeni Soykırımı olarak tanıması, Türkiye’nin tarihi ve siyasi hassasiyetlerini zedelemiştir. Türkiye, 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilmesini reddetmekte ve tarihi gerçekleri çarpıttığını ileri sürmektedir. Türkiye, 1915 olaylarının tarihçiler tarafından araştırılmasını ve ortak bir tarih komisyonu kurulmasını teklif etmektedir. Türkiye, ABD’nin 1915 olaylarını soykırım olarak tanımasının Türkiye-Ermenistan ilişkilerini ve bölgesel barışı olumsuz etkileyeceğini belirtmektedir.
Bu konuların yanı sıra, Türkiye-ABD ilişkilerini etkileyen diğer konular arasında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesi, ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri, Türkiye’nin Rusya, Çin ve İran ile ilişkileri gibi konular sayılabilir.

Türkiye-ABD ilişkileri, son dönemde yaşanan bu sorun ve krizlere rağmen, iki ülke arasındaki diyalog ve işbirliği kanallarının açık tutulması, ortak çıkar ve değerlerin hatırlanması, karşılıklı saygı ve anlayışın gösterilmesi ile düzeltilmeye çalışılmaktadır. Türkiye ve ABD hem ikili hem de bölgesel ve küresel konularda önemli birer aktör olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, Türkiye-ABD ilişkilerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi hem iki ülke hem de bölge ve dünya için faydalı olacaktır.

@@@@@@@@@@

 

Ukrayna’dan savaş sebebiyle ne kadar Yahudi vatandaşı İsrail’e göç etti?

İsrail’e Yahudi göçü, dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan Yahudilerin, İsrail’in sözde “Geri Dönüş” yasası uyarınca ülkeye göç etme hakkını kullanmaları anlamına geliyor. İsrail, bu yasayla birlikte, 1948’de zorunlu göçe tabi tutulan Filistinlilerin ülkelerine dönmelerine engel oluyor. Ayrıca, Yahudi Ajansı gibi kuruluşlar, Yahudileri İsrail’e yerleşmeye teşvik ediyor.

İsrail’e Yahudi göçü, son yıllarda artış gösterdi. Yahudi Ajansı’nın açıklamasına göre, 2022 yılında İsrail’e 95 ülkeden 70 bin Yahudi göç etti. Bu rakam, son 23 yılın en yükseği olarak belirtildi.

Bu yükselişi, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle bu ülkeleri terk eden Yahudilerin İsrail’e göç etmelerinin tetiklediği ifade ediliyor. Genellikle Yahudi Ajansı’nın teşvik ve öncülük ettiği tahliyeler kapsamında, son bir yılda Rusya’dan 26 bin, Ukrayna’dan da 14 bin Yahudi İsrail’e göç etti.

İsrail Merkezi İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, 1948 yılından bu yana İsrail’e 3 milyon 200 bin Yahudi göç etti. Bunların yüzde 43’ü, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) yıkıldığı 1990’dan sonra ülkeye geldi. 1948-2016 yılları arasında ise 726 bin Yahudi, İsrail’i dönmemek üzere terk etti.

Loading

No ResponsesAralık 4th, 2023