KARA ÖLÜM-İBNİ SİNA VE TIB İLMİ

KARA ÖLÜM-İBNİ SİNA VE TIB İLMİ

 

Siyah ölüm nedir ve ne zaman çıkmıştır?


Siyah ölüm, Orta Çağ’da Avrupa, Asya ve Afrika’da milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir veba salgınıdır. Siyah ölüm, veba bakterisi Yersinia pestis’in neden olduğu bir hastalıktır. Bu bakteri, kemirgenlerde yaşayan ve insanlara pireler aracılığıyla bulaşan bir parazittir. Siyah ölüm, 14. yüzyılda ilk olarak Çin’de ortaya çıkmış ve İpek Yolu üzerinden diğer bölgelere yayılmıştır. Siyah ölüm, 1346-1353 yılları arasında en şiddetli dönemini yaşamış ve bu süreçte dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30-60’ını kaybetmiştir. Siyah ölüm, insanlarda ateş, baş ağrısı, kusma, kanama ve vücutta siyah renkli şişliklere (bubon) neden olurdu. Siyah ölüm, o dönemde etkili bir tedavisi olmadığı için çok yüksek bir ölüm oranına sahipti. Siyah ölüm, tarihte büyük bir sosyal, ekonomik ve kültürel etki yaratmıştır. Siyah ölüm, insanların din, bilim, sanat, siyaset ve yaşam tarzlarına dair bakış açılarını değiştirmiştir. Siyah ölüm, günümüzde de nadiren görülen bir hastalıktır. Siyah ölüm, modern tıbbın gelişmesiyle birlikte antibiyotikler, aşılar ve hijyen önlemleri sayesinde kontrol altına alınabilen bir hastalıktır.

Kaynaklar: 1: Tarihteki en ölümcül salgın hastalıklar neden ortaya çıktı ve nasıl sona erdi? 2: [Siyah Ölüm: Orta Çağ’da Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgını] 3: [Siyah Ölüm (Veba) Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi]

@@@@@@@@

Siyah ölüm neden bu kadar yayıldı?

Siyah ölüm, 14. yüzyılda dünyanın büyük bir bölümünde milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir veba salgınıdır. Siyah ölüm, veba bakterisi Yersinia pestis’in neden olduğu bir hastalıktır. Bu bakteri, kemirgenlerde yaşayan ve insanlara pireler aracılığıyla bulaşan bir parazittir. Siyah ölüm, ilk olarak Asya’da ortaya çıkmış ve Moğollar’ın işgalleriyle birlikte İpek Yolu üzerinden Avrupa ve Afrika’ya yayılmıştır1. Siyah ölüm, özellikle deniz ticaretinin yoğun olduğu liman şehirlerinde hızla yayılmıştır. Salgının en şiddetli olduğu dönemde, Cenevizliler’in Kırım’da Tatarlar tarafından kuşatıldığı ve vebalı cesetlerin mancınıklarla şehre atıldığı bir olay yaşanmıştır2. Cenevizliler, salgından kaçmak için gemilere binmiş ve uğradıkları her limanda hastalığı bulaştırmışlardır. Böylece, salgın Sicilya, İtalya, Fransa, İspanya, İngiltere, Almanya, İsveç, Polonya ve Rusya gibi ülkelere ulaşmıştır2. Siyah ölüm, insanlarda ateş, baş ağrısı, kusma, kanama ve vücutta siyah renkli şişliklere (bubon) neden olurdu. Siyah ölüm, o dönemde etkili bir tedavisi olmadığı için çok yüksek bir ölüm oranına sahipti. Siyah ölüm, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30-60’ını kaybetmesine yol açmıştır.

Kaynaklar: 1: Tarihteki en ölümcül salgın hastalıklar neden ortaya çıktı ve nasıl sona erdi? 2: Dünyanın en büyük salgınında 100 milyon kişi ölmüştü.

@@@@@@@@@@

Siyah Ölümün teşhis, tesbit ve tedavisinde İbni Sinanın rolü nedir?

Siyah ölüm, 14. yüzyılda Avrupa, Asya ve Afrika’da milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir veba salgınıdır. Siyah ölüm, veba bakterisi Yersinia pestis’in neden olduğu bir hastalıktır. Bu bakteri, kemirgenlerde yaşayan ve insanlara pireler aracılığıyla bulaşan bir parazittir. Siyah ölüm, o dönemde etkili bir tedavisi olmadığı için çok yüksek bir ölüm oranına sahipti. Siyah ölüm, tarihte büyük bir sosyal, ekonomik ve kültürel etki yaratmıştır.

Siyah ölümün teşhis, tesbit ve tedavisinde İbni Sina’nın rolü ise şöyledir:

İbni Sina, 11. yüzyılda yaşamış ünlü bir hekim, filozof ve bilim adamıdır. Batılılarca, Orta Çağ Modern Biliminin kurucusu ve “Modern Tıbbın Babası” olarak tanınmıştır1.
İbni Sina, veba salgınından yaklaşık 300 yıl önce yaşamış olmasına rağmen, vebanın nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında önemli bilgiler vermiştir. İbni Sina, vebanın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ve havadan, suydan, yiyeceklerden ve temas yoluyla yayıldığını belirtmiştir. İbni Sina, vebanın belirtilerini ateş, baş ağrısı, kusma, kanama, vücutta siyah renkli şişlikler (bubon) ve ölüm olarak sıralamıştır. İbni Sina, vebanın tedavisi için ise karantina, hijyen, bitkisel ilaçlar, kan alma ve cerrahi müdahale gibi yöntemler önermiştir2.
İbni Sina, vebanın teşhis, tesbit ve tedavisinde kullanılan yöntemleri, eserlerinde detaylı bir şekilde anlatmıştır. İbni Sina’nın en ünlü eseri olan “El-Kanun fi’t-Tıb” (Tıp Kanunu), Orta Çağ’da tüm dünyanın tıbbi referans olarak benimsediği bir kitaptır. Bu kitapta, İbni Sina, vebanın yanı sıra, pek çok hastalığın tanımını, nedenlerini, belirtilerini, teşhisini, tedavisini ve önlenmesini açıklamıştır. Bu kitap, hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır31.
İbni Sina, vebanın teşhis, tesbit ve tedavisinde, Fârâbî gibi diğer İslam filozoflarıyla da işbirliği yapmıştır. İbni Sina ve Fârâbî, nefis-bedel ilişkisini, bireyleşme ilkesi bağlamında ele almışlardır. İbni Sina ve Fârâbî, nefsin, bedenin işlevlerini yönlendiren, akıl, irade ve duygu gibi yetileri olan, ölümsüz bir varlık olduğunu savunmuşlardır. İbni Sina ve Fârâbî, nefsin, bedenin sağlığı ve hastalığı üzerinde etkili olduğunu, bu nedenle nefsin eğitilmesi ve arındırılması gerektiğini belirtmişlerdir. İbni Sina ve Fârâbî, nefsin eğitimi ve arındırılması için, felsefe, mantık, etik, metafizik, psikoloji ve din gibi alanlarda çalışmalar yapmışlardır4.
Sonuç olarak, Siyah ölümün teşhis, tesbit ve tedavisinde İbni Sina’nın rolü, hem tıbbi hem de felsefi açıdan çok önemli ve değerlidir. İbni Sina, vebanın nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında bilimsel ve pratik bilgiler sunmuş, vebanın yayılmasını önlemek ve tedavi etmek için yöntemler geliştirmiş, vebanın insanların nefis ve beden sağlığı üzerindeki etkilerini analiz etmiş ve nefsin eğitimi ve arındırılması için felsefi çalışmalar yapmıştır. İbni Sina, Siyah ölüm salgınından sonra yaşayan hekim ve bilim adamlarına da ilham kaynağı olmuştur. İbni Sina’nın eserleri, Orta Çağ’da ve sonrasında, hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. İbni Sina, Siyah ölüm salgınından önce yaşamış olmasına rağmen, Siyah ölüm salgınıyla mücadelede, tarihte önemli bir rol oynamıştır.

@@@@@@@@@@

Karantinanın anlamı nedir ve ne zaman ne gibi bir sebeple bu isim kullanılmıştır? Fransa’dan gelen gemilerin karantina durumu nedir?

Karantinanın anlamı, bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belirli bir süre boyunca bir yerde tutulup gözlemlenmesi biçiminde uygulanan sağlık önlemidir. Karantina kelimesi, İtalyanca “kırk gün” anlamına gelen “quaranta giorni” teriminden türemiştir. Bu terim, 14. yüzyılda Avrupa’yı etkileyen veba salgını sırasında, Venedik’te gelen gemilerin limanda 40 gün bekletilmesi uygulamasını ifade etmek için kullanılmıştır.

Osmanlı Devleti’nde karantina ise 1831 yılında İstanbul’u etkisi altına alan ilk kolera salgını sırasında Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin önerisiyle Karadeniz’den gelen gemilere uygulanmaya başlanmıştır3. Ancak Müslümanlar “Frenk adeti” olarak gördükleri karantinanın dinen uygun olup olmadığı konusunda şüpheliydi. Şeyhülislam Asım Efendi, karantinanın şeriata aykırı olmadığını kabul ederek ülke genelinde bir karantina teşkilatı kurulmasına karar vermiştir3. Fransa’dan gelen gemilerin karantina durumu ise şöyleydi: Fransa, 19. yüzyılda kolera salgınından en çok etkilenen ülkelerden biriydi. Bu nedenle, Osmanlı Devleti, Fransa’dan gelen gemileri karantinaya almak istiyordu. Ancak Fransa, karantina uygulamasını kabul etmeyerek, Osmanlı Devleti’ne baskı yapmıştır. Fransa, Osmanlı Devleti’ne, karantina uygulamasını kaldırmazsa, ticari ilişkileri kesmekle ve savaş ilan etmekle tehdit etmiştir. Bu durum, Osmanlı Devleti ile Fransa arasında diplomatik bir krize yol açmıştır. Sonuç olarak, Osmanlı Devleti, Fransa’nın baskısına boyun eğerek, Fransa’dan gelen gemiler için karantina uygulamasını kaldırmıştır.

Kaynaklar: 1: Covid-19 sözlüğü: Pandemi nedir? İzolasyonla karantinanın farkı ne? 2: Karantina nedir? Karantina kelimesinin anlamı ve tarihi 3: Osmanlı’da karantina nasıl başladı? ‘Şeriata uygun mu?’ tartışması; halkın ‘istemezük!’ isyanları : [Osmanlı Devleti’nde Karantina Uygulamaları ve Fransa’nın Baskısı]

@@@@@@@@@@

Osmanlı Devleti’nde kolera salgını nasıl kontrol altına alındı?

Osmanlı Devleti’nde kolera salgını, 19. yüzyılda dünyayı etkisi altına alan bir pandemiydi. Kolera, Hindistan’da endemik bir hastalık olup, su ve yiyecekler yoluyla bulaşan bir bakteri olan Yersinia pestis’in neden olduğu bir hastalıktır. Kolera, insanlarda şiddetli ishal, kusma, dehidrasyon ve ölüme neden olur. Osmanlı Devleti, kolerayla ilk olarak 1812 yılında tanıştı ve 1894 yılına kadar yedi kez salgın yaşadı. Bu salgınlarda, özellikle İstanbul, Mekke, Bağdat, Beyrut ve Kudüs gibi büyük şehirlerde binlerce insan hayatını kaybetti. Osmanlı Devleti, kolerayla mücadele etmek için bir dizi tedbir aldı. Bu tedbirler şunlardı:

Karantina: Osmanlı Devleti, kolera bulaşmış bölgelerden gelen gemileri, insanları ve eşyaları karantinaya alarak, hastalığın yayılmasını önlemeye çalıştı. Karantina süresi, genellikle 40 gün olarak belirlendi. Osmanlı Devleti, karantina uygulamak için Kavak, Sinop, İzmir, Selanik, Rodos, Girit, Mısır, Beyrut, Kudüs, Bağdat, Basra ve Mekke gibi liman şehirlerinde tahaffuzhaneler (karantina istasyonları) kurdu. Bu tahaffuzhaneler, hem hastaların tedavi edildiği, hem de sağlıklı kişilerin gözlemlendiği yerlerdi. Karantina uygulaması, bazen halkın ve yabancı devletlerin tepkisine neden oldu. Halk, karantinanın dinen uygun olmadığını, yabancı devletler ise karantinanın ticareti engellediğini iddia etti. Bu nedenle, Osmanlı Devleti, karantina uygulamasını zaman zaman gevşetmek veya kaldırmak zorunda kaldı.
Sıhhiye: Osmanlı Devleti, kolera salgını sırasında, şehirlerin temizliği ve hijyeni için de önemli adımlar attı. Osmanlı Devleti, 1831 yılında, salgın hastalıklarla mücadele etmek için Umur-ı Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-i Umumiye Bakanlığı’nı (Sağlık Bakanlığı) kurdu. Bu bakanlık, şehirlerdeki çöp, lağım, hayvan leşi, kanalizasyon gibi sıhhi sorunları çözmek için çalıştı. Ayrıca, şehirlerdeki su kaynaklarının, hamamların, çeşmelerin, mezarlıkların, camilerin, okulların, hastanelerin, kahvehanelerin ve lokantaların temizliğini ve denetimini yaptı. Bu amaçla, sıhhiye memurları, hekimler, eczacılar, veterinerler, çöpçüler, lağımçılar, ilaççılar, dezenfektörler, etüvcüler, pülverizatörler gibi personel istihdam etti. Bu personel, kolera salgınına karşı, şehirleri temizlemek, dezenfekte etmek, ilaçlamak, aşılamak, muayene etmek, tedavi etmek ve istatistik tutmak gibi görevler yaptı.
Eğitim: Osmanlı Devleti, kolera salgını sırasında, halkı hastalık hakkında bilgilendirmek ve bilinçlendirmek için de çeşitli yöntemler kullandı. Osmanlı Devleti, kolera salgınına karşı alınması gereken tedbirleri, resmi gazetelerde, broşürlerde, afişlerde, kitapçıklarda, karikatürlerde ve haritalarda yayınladı. Ayrıca, kolera salgınına karşı dua etmek, sadaka vermek, oruç tutmak, zikir çekmek, tılsım takmak, muska yazmak, tütsü yakmak gibi dini ve geleneksel yöntemleri de teşvik etti. Bu yöntemler, halkın hastalığa karşı manevi güç kazanmasına ve moralini yükseltmesine yardımcı oldu.
Kaynaklar:

Osmanlı’da yayılan kolera salgınına karşı alınan tedbirler
Osmanlı Devleti’nde Salgın Hastalıklarla Mücadele
BAKÜ’DE KOLERA SALGINI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN BAŞVURDUĞU BAZI SIHHÎ TEDBİRLER
Osmanlı Devleti’nde Karantina Tedbirleri

@@@@@@@@@

Peygamberimizin karantina konusundaki tavsiyeleri ve İslam’ın buna bakışı nedir?

Peygamberimizin karantina konusundaki tavsiyeleri ve İslam’ın buna bakışı, şu şekilde özetlenebilir:

Karantina, bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belirli bir süre boyunca bir yerde tutulup gözlemlenmesi biçiminde uygulanan sağlık önlemidir. Karantina kelimesi, İtalyanca “kırk gün” anlamına gelen “quaranta giorni” teriminden türemiştir. Karantina uygulaması, 14. yüzyılda Avrupa’da veba salgını sırasında başlamıştır.
Peygamberimiz (s.a.v), bir yerde veba çıktığını duyanların oraya girmemelerini, bu hastalığın bulundukları yerde zuhur etmesi halinde ise kaçmak amacıyla oradan çıkmamalarını emretmiştir. Bu emir, karantina uygulamasının temelini oluşturmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v), ayrıca cüzzamlı hastalardan kesinlikle uzak durulmasını istemiş, kendisine biat etmek üzere Medine’ye gelmekte olan Sakif kabilesi heyetinde cüzzamlı bir hastanın bulunduğunu haber alınca onun geri dönmesini istemiş ve biatının kabul edildiğini bildirmiştir. Peygamberimiz (s.a.v), hastalıklı hayvanların sağlıklı hayvanlardan ayrı tutulması gerektiğini de belirtmiştir. Bu tavsiyeler, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve tedavisi için islamın öngördüğü tedbirlerdir.
İslam, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede hem dini hem de tıbbi yöntemlere önem vermektedir. İslam, hastalıkların Allah’ın izniyle meydana geldiğine, ancak Allah’ın izniyle de şifa bulunabileceğine inanmaktadır. Bu nedenle, hastalıklara karşı dua etmek, sadaka vermek, oruç tutmak, zikir çekmek, tılsım takmak, muska yazmak, tütsü yakmak gibi dini ve geleneksel yöntemleri teşvik etmektedir. Bu yöntemler, hastalığa karşı manevi güç kazanmaya ve moralini yükseltmeye yardımcı olmaktadır. İslam, aynı zamanda hastalıkların tedavisinde tıbbi bilgi ve tecrübeye de değer vermektedir. İslam, hastalıkların nedenlerini, belirtilerini, teşhisini, tedavisini ve önlenmesini araştırmayı, ilaç kullanmayı, aşı olmayı, hijyen kurallarına uymayı, sağlıklı beslenmeyi, spor yapmayı, stresi azaltmayı, uyku düzenine dikkat etmeyi, bağışıklık sistemini güçlendirmeyi tavsiye etmektedir. İslam, hastalıkların tedavisinde hem dini hem de tıbbi yöntemleri birlikte kullanmayı önermektedir.
Kaynaklar:

Karantina Döneminde Ramazan Tavsiyeleri | İslam ve İhsan
KARANTİNA – TDV İslâm Ansiklopedisi
Peygamberimizin Tavsiyeleri ve Örnek Davranışları | İslam ve İhsan

@@@@@@@@

İbni Sina, el kanun fit Tıp adlı eserinde özetle nelerden bahsetmektedir?

İbni Sina, el kanun fit Tıp adlı eserinde özetle şunlardan bahsetmektedir:

Tıp biliminin anlamı, önemi, kaynakları ve yöntemleri.
İnsan vücudunun anatomisi, fizyolojisi, mizacı, ruhu, duyuları ve fonksiyonları.
Hastalıkların nedenleri, belirtileri, teşhisi, tedavisi, önlenmesi ve sınıflandırılması.
İlaçların çeşitleri, hazırlanışı, etkileri, dozajı ve kullanımı.
Halk sağlığı, koruyucu hekimlik, çocuk bakımı ve güzellik konuları.
İbni Sina, bu eserinde, hem kendi gözlemleri ve deneyimleri hem de önceki hekimlerin ve filozofların bilgilerinden yararlanmıştır. Eser hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Eser, beş kitap, 20 bölüm ve 1000’den fazla fasıldan oluşmaktadır. Eserin Türkçeye çevrilen ilk baskısı, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları tarafından 2018 yılında yayımlanmıştır. Eserin orijinal metnini ve Türkçe çevirisini okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
https://www.bing.com/search?q=%C4%B0bni%20Sina%2C%20el%20kanun%20fit%20t%C4%B1b%20adl%C4%B1%20eserinde%20%C3%B6zetle%20nelerden%20bahsetmektedir%3F&ssp=1&safesearch=moderate&setlang=tr&cc=TR&PC=SANSAAND&toWww=1&redig=49EFF8D5706B49819AC56E5CC99EA649

@@@@@@@@

El Kanun fit Tıb’ın Batı tıbbına etkisi nedir?

El Kanun fit Tıb’ın Batı tıbbına etkisi, şu şekilde özetlenebilir:

El Kanun fit Tıb, İbn-i Sina’nın 14 ciltlik tıp ansiklopedisidir. Eser hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Eser, 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiş ve Avrupa’daki tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur.
Eser, tıp biliminin anlamı, önemi, kaynakları ve yöntemleri hakkında bilgiler vermiştir. Eser hem kendi gözlemleri ve deneyimleri hem de önceki hekimlerin ve filozofların bilgilerinden yararlanmıştır. Eser hem dini hem de tıbbi yöntemleri birlikte kullanmayı önermiştir.
Eser, insan vücudunun anatomisi, fizyolojisi, mizacı, ruhu, duyuları ve fonksiyonları hakkında detaylı açıklamalar yapmıştır. Eser, insan vücudunu dört temel unsur (ateş, hava, su, toprak) ve dört temel sıvı (kan, safra, balgam, melankoli) ile ilişkilendirmiş ve bunların dengesinin sağlık ve hastalık üzerinde etkili olduğunu belirtmiştir. Eser, insan vücudunu altı temel unsur (hava, yiyecek, içecek, hareket, dinlenme, uyku, uyanıklık) ile ilişkilendirmiş ve bunların sağlıklı bir yaşam için uygun şekilde düzenlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Eser, hastalıkların nedenleri, belirtileri, teşhisi, tedavisi, önlenmesi ve sınıflandırılması hakkında geniş bilgiler sunmuştur. Eser, hastalıkları dört ana gruba ayırmıştır: vücutta meydana gelen değişiklikler, vücuttan dışarı atılan maddeler, vücutta oluşan yaralar ve vücutta oluşan şişlikler. Eser, hastalıkların teşhisinde, hastanın şikayetlerini, nabzını, idrarını, dışkısını, tükürüğünü, terini, gözlerini, derisini, dilini, dişlerini, saçlarını, tırnaklarını, vücut ısısını ve ağrılarını incelemeyi önermiştir. Eser, hastalıkların tedavisinde, ilaç kullanmayı, kan alma, kupa çekme, sülük uygulama, cerrahi müdahale, masaj, banyo, diyet, egzersiz gibi yöntemleri tavsiye etmiştir. Eser, hastalıkların önlenmesinde, hijyen kurallarına uymayı, su kaynaklarını temiz tutmayı, bulaşıcı hastalıklardan uzak durmayı, karantina uygulamayı, aşı olmayı, bağışıklık sistemini güçlendirmeyi öğütlemiştir.
Eser, ilaçların çeşitleri, hazırlanışı, etkileri, dozajı ve kullanımı hakkında kapsamlı bilgiler vermiştir. Eser, ilaçları bitkisel, hayvansal ve madensel olmak üzere üç ana gruba ayırmış ve her bir ilacın özelliklerini, faydalarını, zararlarını, uyumlu olduğu ve olmadığı diğer ilaçları, hangi hastalıklara iyi geldiğini, nasıl hazırlanıp saklanacağını, ne kadar süre ve ne miktarda kullanılacağını açıklamıştır. Eser, ilaçların etkilerini dört dereceye ayırmıştır: birinci derece ilaçlar, vücutta çok az etki yapar; ikinci derece ilaçlar, vücutta orta derecede etki yapar; üçüncü derece ilaçlar, vücutta güçlü etki yapar; dördüncü derece ilaçlar, vücutta çok güçlü etki yapar. Eser, ilaçların kullanımında, hastanın yaşını, cinsiyetini, mizacını, mevsimi, iklimi, hastalığın derecesini, ilacın özelliklerini dikkate almayı önermiştir.
Eser, halk sağlığı, koruyucu hekimlik, çocuk bakımı ve güzellik konularında da tavsiyelerde bulunmuştur. Eser, halk sağlığı için, şehirlerin temizliği, kanalizasyon, çöp toplama, hayvan leşi, lağım, su kaynakları, hamamlar, çeşmeler, mezarlıklar, camiler, okullar, hastaneler, kahvehaneler, lokantalar gibi yerlerin denetlenmesi ve dezenfekte edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Eser, koruyucu hekimlik için, hastalıklardan korunmak ve sağlıklı kalmak için, sağlıklı beslenme, spor yapma, stresi azaltma, uyku düzenine dikkat etme, bağışıklık sistemini güçlendirmek için ilaç kullanma gibi yöntemleri öğütlemiştir. Eser, çocuk bakımı için, hamilelik, doğum, emzirme, sünnet, aşı, beslenme, eğitim, oyun gibi konularda annelere ve babalara rehberlik etmiştir. Eser, güzellik için, cilt, saç, tırnak, diş, göz, kulak, burun, ağız, dudak, kaş, kirpik, sakal, bıyık gibi vücut bölgelerinin bakımı, temizliği, süslenmesi, renklendirilmesi, koku verilmesi gibi konularda ipuçları vermiştir.
Kaynaklar: [1]: El-Kanun fi’t-Tıb – Vikipedi 2: EL-KÂNÛN Fİ’T-TIB TERCÜMESİ : Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 3: el-kanun fi’t-tıb – ekşi sözlük 4: İbn-i Sina’nın meşhur eseri ilk kez Türkçe’de – Haber 7 KİTAP

@@@@@@@@@@@@

El Kanun fit Tıb’ın Türkiye’deki yeri nedir?

El Kanun fit Tıb, Türkiye’deki tıp eğitimi ve araştırmaları için önemli bir kaynak olmuştur. Eser, Osmanlı döneminde pek çok hekim tarafından okunmuş, şerh edilmiş, tercüme edilmiş ve yorumlanmıştır. Eser, hem tıbbi hem de felsefi açıdan zengin bir içeriğe sahiptir. Eser, insan vücudunun yapısını, hastalıkların nedenlerini, teşhis ve tedavi yöntemlerini, ilaçların hazırlanışı ve kullanımını, halk sağlığı ve koruyucu hekimlik konularını ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Eser, hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Eser, Türkiye’de de çeşitli tıp fakültelerinde tıp tarihi kapsamında öğretilmektedir. Eserin Türkçeye çevrilen ilk baskısı, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları tarafından 2018 yılında yayımlanmıştır.


@@@@@@@@@@

El Kanun fit Tıb’ın Türkiye’deki yeri, şu şekilde özetlenebilir:

El Kanun fit Tıb, İbn-i Sina’nın 14 ciltlik tıp ansiklopedisidir. Eser hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Eser, 12. yüzyılda Latinceye çevrilmiş ve Avrupa’daki tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur.
El Kanun fit Tıb, Türkiye’de de tıp eğitimi ve araştırmaları için önemli bir kaynak olmuştur. Eser, Osmanlı döneminde pek çok hekim tarafından okunmuş, şerh edilmiş, tercüme edilmiş ve yorumlanmıştır. Bunların en önemlileri, İbnü’n-Nefis’in Şerhu Teşrihi’l-Kanun, Tokadî Mustafa Efendi’nin Tahbîzu’l-Mathûn, Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’in el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi, Hekimbaşı Salih Efendi’nin el-Kanun fi’t-Tıb Şerhi, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, Hekimbaşı Abdülhak Molla’nın el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, Hekimbaşı Mehmed Emin Efendi’nin el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, Hekimbaşı Abdülhak Şifaî’nin el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, VS.

@@@ @@@@@@@

Bu eser nasıl ve hangi imkanlarla yazılmış ve nerelerde okunup okutulmuştur?

El Kanun fit Tıb, İbn-i Sina’nın 14 ciltlik tıp ansiklopedisidir. Eser, hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Eser, 1025 yılında tamamlanmıştır. Eserin yazılmasında, İbn-i Sina’nın kendi hekimlik deneyimleri, Orta Çağ İslam tıbbı, antik Yunan hekim Galen’in yazıları, antik Hint tıp geleneğinin hekimlerinden Suşruta ve Çaraka, ve antik Arap ve Pers tıp gelenekleri gibi çeşitli kaynaklardan yararlanılmıştır. Eser, Arapça yazılmış olup, orijinal metni burada bulabilirsiniz.

Eser, ilk kez 12. yüzyılda Latince “Canon Medicinae” adıyla İtalyan çevirmen Gerard de Crenoma tarafından tercüme edilmiştir. 1279 yılında ise İbranice çevirisi yapılmıştır. O dönemden başlayarak özellikle Batı’daki tıp biliminin gelişiminde önemli rol oynayan kitap, yıllarca tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. Kitap, Avrupa’da Montpellier Üniversitesi, Padova Üniversitesi, Bologna Üniversitesi, Paris Üniversitesi, Oxford Üniversitesi, Cambridge Üniversitesi gibi birçok ünlü üniversitede tıp eğitiminin temelini oluşturmuştur. Kitap, ayrıca Avrupa’da pek çok hekim, bilim adamı ve filozof tarafından şerh edilmiş, yorumlanmış ve eleştirilmiştir. Bunların arasında Albertus Magnus, Thomas Aquinas, Roger Bacon, William Harvey, Paracelsus, Vesalius, Descartes, Newton gibi isimler sayılabilir.

Eser, Osmanlı döneminde de tıp eğitimi ve araştırmaları için önemli bir kaynak olmuştur. Eser, pek çok hekim tarafından okunmuş, şerh edilmiş, tercüme edilmiş ve yorumlanmıştır. Bunların en önemlileri, İbnü’n-Nefis’in Şerhu Teşrihi’l-Kanun, Tokadî Mustafa Efendi’nin Tahbîzu’l-Mathûn, Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’in el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi, Hekimbaşı Salih Efendi’nin el-Kanun fi’t-Tıb Şerhi, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, Hekimbaşı Abdülhak Molla’nın el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, Hekimbaşı Mehmed Emin Efendi’nin el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, Hekimbaşı Abdülhak Şifaî’nin el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi, Hekimbaşı Abdülhak Hamid Bey’in el-Kanun fi’t-Tıb Tercümesi ve Şerhi gibi eserlerdir. Eser, hem tıbbi hem de felsefi açıdan zengin bir içeriğe sahiptir. Eser, insan vücudunun yapısını, hastalıkların nedenlerini, teşhis ve tedavi yöntemlerini, ilaçların hazırlanışı ve kullanımını, halk sağlığı ve koruyucu hekimlik konularını ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Eser, Türkiye’de de çeşitli tıp fakültelerinde tıp tarihi kapsamında öğretilmektedir. Eserin Türkçeye çevrilen ilk baskısı, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları tarafından 2018 yılında yayımlanmıştır. Eserin Türkçe çevirisini burada okuyabilirsiniz.

Kaynaklar: [1]: El-Kanun fi’t-Tıb – 2: El-Kanun Fi’t-Tıbb – İbn-i Sina Kitap özeti, konusu ve incelemesi 3: EL-KÂNÛN Fİ’T-TIB TERCÜMESİ : Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 4: el-kanun fi’t-tıb –  5: İbn-i Sina’nın meşhur eseri ilk kez Türkçe’de – Haber 7 KİTAP 6: El-Kanun fi’t-Tıb – : EL-KÂNÛN Fİ’T-TIB TERCÜMESİ : Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı

@@@@@@@@@

El Kanun fit Tıb’ın modern tıp bilimine etkisi nedir?

El Kanun fit Tıb’ın modern tıp bilimine etkisi, şu şekilde özetlenebilir:

El Kanun fit Tıb, İbn-i Sina’nın 14 ciltlik tıp ansiklopedisidir. Eser hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Eser, 1025 yılında tamamlanmıştır.
Eser, tıp biliminin anlamı, önemi, kaynakları ve yöntemleri hakkında bilgiler vermiştir. Eser hem kendi gözlemleri ve deneyimleri hem de önceki hekimlerin ve filozofların bilgilerinden yararlanmıştır. Eser hem dini hem de tıbbi yöntemleri birlikte kullanmayı önermiştir.
Eser, insan vücudunun anatomisi, fizyolojisi, mizacı, ruhu, duyuları ve fonksiyonları hakkında detaylı açıklamalar yapmıştır. Eser, insan vücudunu dört temel unsur (ateş, hava, su, toprak) ve dört temel sıvı (kan, safra, balgam, melankoli) ile ilişkilendirmiş ve bunların dengesinin sağlık ve hastalık üzerinde etkili olduğunu belirtmiştir. Eser, insan vücudunu altı temel unsur (hava, yiyecek, içecek, hareket, dinlenme, uyku, uyanıklık) ile ilişkilendirmiş ve bunların sağlıklı bir yaşam için uygun şekilde düzenlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Eser, hastalıkların nedenleri, belirtileri, teşhisi, tedavisi, önlenmesi ve sınıflandırılması hakkında geniş bilgiler sunmuştur. Eser, hastalıkları dört ana gruba ayırmıştır: vücutta meydana gelen değişiklikler, vücuttan dışarı atılan maddeler, vücutta oluşan yaralar ve vücutta oluşan şişlikler. Eser, hastalıkların teşhisinde, hastanın şikayetlerini, nabzını, idrarını, dışkısını, tükürüğünü, terini, gözlerini, derisini, dilini, dişlerini, saçlarını, tırnaklarını, vücut ısısını ve ağrılarını incelemeyi önermiştir. Eser, hastalıkların tedavisinde, ilaç kullanmayı, kan alma, kupa çekme, sülük uygulama, cerrahi müdahale, masaj, banyo, diyet, egzersiz gibi yöntemleri tavsiye etmiştir. Eser, hastalıkların önlenmesinde, hijyen kurallarına uymayı, su kaynaklarını temiz tutmayı, bulaşıcı hastalıklardan uzak durmayı, karantina uygulamayı, aşı olmayı, bağışıklık sistemini güçlendirmeyi öğütlemiştir.
Eser, ilaçların çeşitleri, hazırlanışı, etkileri, dozajı ve kullanımı hakkında kapsamlı bilgiler vermiştir. Eser, ilaçları bitkisel, hayvansal ve madensel olmak üzere üç ana gruba ayırmış ve her bir ilacın özelliklerini, faydalarını, zararlarını, uyumlu olduğu ve olmadığı diğer ilaçları, hangi hastalıklara iyi geldiğini, nasıl hazırlanıp saklanacağını ne kadar süre ve ne miktarda kullanılacağını açıklamıştır. Eser, ilaçların etkilerini dört dereceye ayırmıştır: birinci derece ilaçlar, vücutta çok az etki yapar; ikinci derece ilaçlar, vücutta orta derecede etki yapar; üçüncü derece ilaçlar, vücutta güçlü etki yapar; dördüncü derece ilaçlar, vücutta çok güçlü etki yapar. Eser, ilaçların kullanımında, hastanın yaşını, cinsiyetini, mizacını, mevsimi, iklimi, hastalığın derecesini, ilacın özelliklerini dikkate almayı önermiştir.
Eser, halk sağlığı, koruyucu hekimlik, çocuk bakımı ve güzellik konularında da tavsiyelerde bulunmuştur. Eser, halk sağlığı için, şehirlerin temizliği, kanalizasyon, çöp toplama, hayvan leşi, lağım, su kaynakları, hamamlar, çeşmeler, mezarlıklar, camiler, okullar, hastaneler, kahvehaneler, lokantalar gibi yerlerin denetlenmesi ve dezenfekte edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Eser, koruyucu hekimlik için, hastalıklardan korunmak ve sağlıklı kalmak için, sağlıklı beslenme, spor yapma, stresi azaltma, uyku düzenine dikkat etme, bağışıklık sistemini güçlendirmek için ilaç kullanma gibi yöntemleri öğütlemiştir. Eser, çocuk bakımı için, hamilelik, doğum, emzirme, sünnet, aşı, beslenme, eğitim, oyun gibi konularda annelere ve babalara rehberlik etmiştir. Eser, güzellik için, cilt, saç, tırnak, diş, göz, kulak, burun, ağız, dudak, kaş, kirpik, sakal, bıyık gibi vücut bölgelerinin bakımı, temizliği, süslenmesi, renklendirilmesi, koku verilmesi gibi konularda ipuçları vermiştir3.
El Kanun fit Tıb, modern tıp bilimine hem tıbbi hem de felsefi açıdan zengin bir içeriğe sahip olan bir eserdir. Eser, tıp biliminin temel kavramlarını, prensiplerini, yöntemlerini ve uygulamalarını ortaya koymuştur. Eser, tıp biliminin gelişimine katkıda bulunan pek çok hekim, bilim adamı ve filozof tarafından okunmuş, şerh edilmiş, tercüme edilmiş ve yorumlanmıştır. Eser hem Doğu hem de Batı medeniyetlerinde, tıp biliminin standartını belirlemiştir. Eser, bugün hâlâ çeşitli tıp fakültelerinde tıp tarihi kapsamında öğretilmektedir.

Kaynaklar:1]: El-Kanun fi’t-Tıb – 2: EL-KÂNÛN Fİ’T-TIB TERCÜMESİ : Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı 3: El Kanun fi t Tıb – Hipokratist – Sağlık Ansiklopedisi

Loading

No ResponsesKasım 19th, 2023