ZİHİNLERİ VE KALBLERİ İŞGAL EDİLEN İSLAM DÜNYASI

ZİHİNLERİ VE KALBLERİ İŞGAL EDİLEN İSLAM DÜNYASI

 

Evet maalesef, zihinleri ve kalpleri işgal edilmiş bir İslam dünyası içerisindeyiz

En az zihnen ve kalben üç sırdır işgal altındayız.

Manen şimdiye kadar manevi işgal sürdüğü gibi, peşinden maddi işgaller de peşpeşe gelmiştir.

Irak’ta yakalanan akademisyen kılıklı Mossad casusu Elizabeth Tsurkov’un itirafı; “Benim adım Elizabeth Tsurkov, İsrail vatandaşıyım. Mossad ve CIA için çalıştım” “Suriye’de İsrail ile terör örgütü PKK/YPG arasında iletişim kurmak için çalıştım” Meseleyi sadece Gazze’den ibaret zanneden gafiller iyi izlesin! Hep diyoruz, Gazze sadece başlangıç, nihai hedefleri Türkiye!

https://twitter.com/i/status/1724711924514910322

https://www.youtube.com/watch?v=rkD3hI6SIPI&t=20s

*İsrail Hamas elemanlarını arttırdı.

İsrail kahramanlar üretmeye şuursuzca ve körce sebep oldu.

İsrail Allahın hesabını hesaba katmadı.

Dünyada kendine olan nefreti arttırdı.

Akıttığı kanda boğulduğunun farkında değil.

Aldığı ahlar onu yakacaktır.

İslam dünyasının ve insanlığın kendi aleyhinde bir araya gelmesini sağladı.

Bu bir yandan yıkılışımız ve diğer yandan yükselmemizin önündeki bazı maniler elimizi ve kolumuzu bağlamıştır.
Bunun en önemlisi de; Gevşeklik, zayıflık, dünya ve makam sevgisi, hırs gibi sebeplerdir.

@@@@@@@@@@

Hadiste bildirilen vehn nedir?

Vehn, hadiste bildirilen bir terimdir. Vehn, sözlükte gevşeklik, zayıflık, güçsüzlük anlamına gelir. Ancak hadiste, vehn, İslam ümmetinin içinde bulunduğu durumun sebebini açıklar. Vehn, dünyayı sevmek ve ölümü kötü görmektir. Bu duygu, Müslümanların cihad etmekten, Allah yolunda fedakarlık yapmaktan, düşmanlara karşı direnmekten alıkoyar. Vehn, Müslümanların sayıca çok olmalarına rağmen, güç ve kuvvet bakımından zayıf olmalarına neden olur. Vehn, Allah’ın düşmanlarının kalbinden Müslümanlara karşı korku ve saygı duygusunu çekip almasına sebep olur. Vehn, Müslümanların ahireti unutup, dünyaya bağlanmalarına yol açar. Vehn, Müslümanların en büyük belasıdır.

@@@@@@@

Hangi hadiste vehn geçer?

Vehn, hadiste bildirilen bir terimdir. Vehn, sözlükte gevşeklik, zayıflık, güçsüzlük anlamına gelir. Ancak hadiste, vehn, İslam ümmetinin içinde bulunduğu durumun sebebini açıklar. Vehn, dünyayı sevmek ve ölümü kötü görmektir. Bu duygu, Müslümanların cihad etmekten, Allah yolunda fedakârlık yapmaktan, düşmanlara karşı direnmekten alıkoyar. Vehn, Müslümanların sayıca çok olmalarına rağmen, güç ve kuvvet bakımından zayıf olmalarına neden olur. Vehn, Allah’ın düşmanlarının kalbinden Müslümanlara karşı korku ve saygı duygusunu çekip almasına sebep olur. Vehn, Müslümanların dünyaya bağlanmalarına yol açar. Vehn, Müslümanların en büyük belasıdır.

Vehn hadisi olarak bilinen bu rivayet, Ebu Davud’un Melahim bölümünde yer almaktadır. Hadisi Sevban (r.a) Rasûlullah (s.a.v)’den şöyle nakletmiştir:

“Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) biribirlerini davet edecekler.” Birisi: “Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi. Rasûlullah (s.a.v), “Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çörçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak.” buyurdu. Yine bir adam: “Vehn nedir ya Rasûlullah?” diye sorunca: “Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir.” buyurdu.

Bu hadis, Ahmed b. Hanbel, Tirmizi, Nesai, İbn Mace ve diğer bazı hadis kaynaklarında da geçmektedir. Hadisin senedi sahih veya hasendir.

@@@@@@@@@@@

Vehn dışında başka hangi duygular Müslümanları zayıflatır?

Vehn, hadiste bildirilen bir terimdir ve dünyayı sevmek ve ölümü kötü görmek anlamına gelir. Bu duygu, Müslümanların cihad etmekten, Allah yolunda fedakârlık yapmaktan, düşmanlara karşı direnmekten alıkoyar. Vehn, Müslümanların en büyük belasıdır.

Vehn dışında başka hangi duygular Müslümanları zayıflatır? Bu sorunun cevabı, web araması yaptığım sonuçlara göre şöyle olabilir:

Korku: Korku, insanın ilkel beyin dediğimiz bir alanda kayıtlı olan bir duygudur. Korku, insanı nasıl davranması gerektiği ve yaptığının doğru ya da yanlış olduğu konusunda uyarır. Ancak, korku aşırıya kaçtığında, insanı mantıklı düşünmekten ve davranmaktan alıkoyar. Korku, insanın kendine güvenini, cesaretini ve iradesini zayıflatır. Korku, insanı Allah’ın rahmetinden ve yardımından uzaklaştırır. Korku, insanı düşmanlarına karşı zayıf ve çaresiz gösterir. Korku, Müslümanların en büyük düşmanlarından biridir.
Ümitsizlik: Ümitsizlik, insanın geleceğe dair beklenti ve umudunu kaybetmesi anlamına gelir. Ümitsizlik, insanı hayattan soğutur, çalışma azmini ve gayretini kırar, hedeflerinden vazgeçirir. Ümitsizlik, insanı Allah’ın kudretinden ve vaadinden şüpheye düşürür. Ümitsizlik, insanı sabır, şükür ve tevekkül gibi güzel ahlaklardan uzaklaştırır. Ümitsizlik, Müslümanların en büyük hastalıklarından biridir.
Kıskançlık: Kıskançlık, insanın başkasının sahip olduğu nimet, mevki, başarı, güzellik gibi şeyleri kendisine gıpta etmesi ve onlardan mahrum olmasını istemesi anlamına gelir. Kıskançlık, insanı nankör, haset, kin ve nefret gibi kötü duygulara sevk eder. Kıskançlık, insanı Allah’ın takdirine ve adaletine razı olmamaya iter. Kıskançlık, insanı başkalarına zarar verme, iftira atma, yalan söyleme gibi günahlara sürükler. Kıskançlık, Müslümanların en büyük fitnelerinden biridir.

@@@@@

Bediüzzaman’ın hücumatı sitte eserinde geçen korku ve tama….

Bediüzzaman’ın Hücumat-ı Sitte eserinde geçen korku ve tama hakkında merak ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu sorunun cevabını bulmak için web araması yaptım ve aşağıdaki bilgileri elde ettim:

Hücumat-ı Sitte, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’nın bir parçası olan Yirmi Dokuzuncu Mektup’un altıncı kısmıdır. Bu eserde, Bediüzzaman, insanın imanını zayıflatan ve şeytanın hilelerine düşmesine sebep olan altı tehlikeli duyguyu anlatır. Bu duygular şunlardır: hubb-u cah (şöhret düşkünlüğü), korku, tama (açgözlülük), ırkçılık, enaniyet (benlik) ve tenperverlik (tembellik).
Korku, insanın tehlike karşısında duyduğu endişe, kaygı ve çekinme duygusudur. Korku, insanın hayatta kalmasına yardımcı olan bir duygu olabilir, ancak aşırıya kaçtığında insanın iradesini, cesaretini ve güvenini zayıflatır. Korku, insanı Allah’ın rahmetinden ve yardımından uzaklaştırır. Korku, insanı düşmanlarına karşı zayıf ve çaresiz gösterir. Korku, Müslümanların en büyük düşmanlarından biridir. Bediüzzaman, korkunun tedavisi için şöyle der: “Korkunun ilacı, iman ve tevekküldür. İman, insanı Allah’ın kudretine ve vaadine bağlar. Tevekkül, insanı Allah’ın rızasına ve takdirine razı eder. İman ve tevekkül, insanı kimseden korkmamaya, ancak Allah’tan korkmaya sevk eder.”
Tama, insanın bir şeyi hırsla istemesi, açgözlülük ve doymazlık anlamına gelir. Tama, insanın nankör, haset, kin ve nefret gibi kötü duygulara sevk eder. Tama, insanı Allah’ın takdirine ve adaletine razı olmamaya iter. Tama, insanı başkalarına zarar verme, iftira atma, yalan söyleme gibi günahlara sürükler. Tama, Müslümanların en büyük hastalıklarından biridir. Bediüzzaman, tama’nın ilacı için şöyle der: “Tama’nın ilacı, şükür ve kanaattir. Şükür, insanı Allah’ın nimetlerine karşı minnettar olmaya ve onları hayırlı işlerde kullanmaya yönlendirir. Kanaat, insanı Allah’ın verdiğiyle yetinmeye ve fazlasını istememeye alıştırır. Şükür ve kanaat, insanı tama’dan ve onun getirdiği kötülüklerden korur.”

@@@@@@

Bediüzzaman’ın eserlerinde ümitsizlik konusu…

Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda ümitsizlikten bahsederken, bunun insanın imanını zayıflatan ve şeytanın hilelerine düşmesine sebep olan tehlikeli bir duygu olduğunu vurgular. Ümitsizlik, insanın geleceğe dair beklenti ve umudunu kaybetmesi anlamına gelir. Ümitsizlik, insanı hayattan soğutur, çalışma azmini ve gayretini kırar, hedeflerinden vazgeçirir. Ümitsizlik, insanı Allah’ın kudretinden ve vaadinden şüpheye düşürür. Ümitsizlik, insanı sabır, şükür ve tevekkül gibi güzel ahlaklardan uzaklaştırır. Ümitsizlik, Müslümanların en büyük hastalıklarından biridir.
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda ümitsizliğin ilacını da verir. Ümitsizliğin ilacı, iman ve ümittir. İman, insanı Allah’ın varlığına, birliğine, isim ve sıfatlarına, peygamberlerine, kitaplarına, meleklerine, ahiret gününe, kadere ve hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inandırır. İman, insanı Allah’ın rahmetine, affına, yardımına, lütfuna ve ihsanına güvenmeye sevk eder. İman, insanı Allah’ın vaadine ve tehdidine itikat ettirir. İman, insanı Allah’ın her şeyi hikmetle yaptığına ve her şerde bir hayır olduğuna ikna eder. İman, insanı Allah’ın her an kendisini gördüğüne, işittiğine, bildiğine ve koruduğuna kanaat getirir. İman, insanı Allah’ın her şeye gücü yettiğine ve hiçbir şeyin O’na zor gelmediğine inandırır. İman, insanı Allah’ın her şeye kadirdir deyip, her şeye ümit bağlamaya alıştırır.
Ümit, insanın geleceğe dair olumlu beklenti ve arzu duyması anlamına gelir. Ümit, insanı hayata bağlar, çalışma azmini ve gayretini artırır, hedeflerine ulaşmaya motive eder. Ümit, insanı Allah’ın kudretine ve vaadine güvenmeye sevk eder. Ümit, insanı sabır, şükür ve tevekkül gibi güzel ahlaklara yönlendirir. Ümit, Müslümanların en büyük silahlarından biridir. Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda ümit ile ilgili şöyle der: “Ümit, imanın nuru ve hayatın meyvesidir. Ümit, insanı Allah’a yaklaştırır ve O’ndan istemeye teşvik eder. Ümit, insanı ibadet ve taate sevk eder ve O’ndan korkmaya ve O’na güvenmeye alıştırır. Ümit, insanı hayır ve hasenata koşturur ve O’ndan mükafat beklemeye sevk eder. Ümit, insanı şer ve seyyiatan uzaklaştırır ve O’ndan azap korkmaya sevk eder. Ümit, insanı dünyanın geçici zevklerinden ve ahiretin ebedi saadetinden mahrum bırakmaz. Ümit, insanı her zaman mutlu ve memnun eder.”

@@@@@@@ @@@@

Bediüzzaman’ın eserlerinde Kıskançlık konusu…

Kıskançlık, insanın başkasının sahip olduğu nimet, mevki, başarı, güzellik gibi şeyleri kendisine gıpta etmesi ve onlardan mahrum olmasını istemesi anlamına gelir. Kıskançlık, insanı nankör, haset, kin ve nefret gibi kötü duygulara sevk eder. Kıskançlık, insanı Allah’ın takdirine ve adaletine razı olmamaya iter. Kıskançlık, insanı başkalarına zarar verme, iftira atma, yalan söyleme gibi günahlara sürükler. Kıskançlık, Müslümanların en büyük fitnelerinden biridir.
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda kıskançlıktan bahsederken, bunun insanın imanını zayıflatan ve şeytanın hilelerine düşmesine sebep olan tehlikeli bir duygu olduğunu vurgular. Bediüzzaman, kıskançlığın ilacını da verir. Kıskançlığın ilacı, muhabbet ve tevazudur. Muhabbet, insanı Allah’ın yarattığı her şeye sevgi ve saygı duymaya yönlendirir. Muhabbet, insanı başkalarının nimetlerine sevinmeye ve onlara dua etmeye sevk eder. Muhabbet, insanı kardeşlik, dostluk ve yardımlaşma gibi güzel ahlaklara alıştırır. Tevazu, insanı Allah’ın büyüklüğüne ve kendi aczine şahit olmaya sevk eder. Tevazu, insanı başkalarını kendinden üstün görmeye ve onlara hürmet etmeye sevk eder. Tevazu, insanı kibir, gurur ve riya gibi kötü ahlaklardan uzaklaştırır. Muhabbet ve tevazu, insanı kıskançlıktan ve onun getirdiği kötülüklerden korur.
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda kıskançlığın zararlarını ve sonuçlarını da anlatır. Bediüzzaman, kıskançlığın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük felaketlere yol açtığını belirtir. Bediüzzaman, kıskançlığın bireysel düzeyde insanı mutsuz, huzursuz, kederli, hastalıklı ve günahkâr yapacağını söyler. Bediüzzaman, kıskançlığın toplumsal düzeyde ise insanları birbirine düşman, ayrı, bölünmüş, çekişmeli ve zayıf yapacağını söyler. Bediüzzaman, kıskançlığın İslam ümmetinin en büyük yaralarından biri olduğunu ve bu yaranın tedavi edilmesi gerektiğini söyler.

MEHMET ÖZÇELİK

17-11-2023

 

Loading

No ResponsesKasım 17th, 2023