ABUZER HOCA

ABUZER HOCA

Şakacı bir insan,kendisine hoca denilmesi ise bir camide ve Diyanete mensub bir görevli olduğundan değildir,cenaze yıkamasından dolayı kendisine bu ad verilmiştir.

Hayatını devam ettirebilmesi için,bazılarının hayatının devam etmeyip son bulması gerekmektedir.Ölümler bile hayat kurtarmaktadır.Dünyada tam bir denge unsuru süre gelmektedir.

Abuzer Hoca yanında taşıdığı forslu saatiyle bazen iç cebinden çıkararak fors atmaktaydı.Böyle pahalı bir saati alacak pek de durumu müsaid değildi.Zaten olmuş olsaydı herkesin korktuğu bir işi yapmazdı!Nereden aldığı konusunda ise şunları anlatmaktaydı;Köyün ağası ölmeden önce kendisini Abuzer Hocanın yıkamasını,parayla birlikte bu saatin de kendisine verilmesini vasiyet etmiş.Abuzer Hoca bazen böyle hediyelerle de sevindiriliyordu.

Bu sebebledir ki;Abuzer Hoca da kendisine böyle yağlı bir cenaze bulan olursa,onu mükâfatlandırıyordu.Genellikle hediyesi de bir buçuk kişilik kebab yediriyordu.Eğer normal bir kişinin cenazesi olursa,bu durumda da bir kişilik kebab yediriyordu.Bu şekilde de bir çok kişiye kebab yedirmişti.

Bunlar içerisinde en fazla yiyen Celâl Bey’di.Kayın babası öldüğünde de hocayı çağırmış,o zaman da kebabını yemişti.Hatta sevib itimad ettiğinden dolayı kendisine evinin telefonunu bile vermiş,gece gündüz demeden,24 saat kendisini arayabileceğini de tenbih edip söylemişti.

Yine günlerden bir gün;Celâl bey çalıştığı otelde gece görev yaptığından dolayı gece vakti ve yalnız,canı ise sıkılmakta,âdeta kendisine işin olmadığı bu ortamda bir iş aramaktaydı.

Aklına ilk gelende o gün görmeyipde özlemini çektiği Abuzer hoca oldu.Zaten onu hatırlayıp düşünmekle de biraz olsun rahatlamıştı.

Gece vakti,saat iki.Abuzer hocanın evinin telefonu hüzünlü hüzünlü çalmaya başladı.Telefona çıkan Hocanın hanımı idi.Uyku sersemliğiyle biraz da şaşkın olan hocanın hanımı;Kimi ve ne için aradığını sorduğunda,telefonun öbür ucundaki üzüntülü şahıs Hastahaneden aradığını,iki tane cenazelerinin olup hemen yıkayarak köye götüreceklerini söylemişti.

Kadın bu vakitte de olur mu dediyse de, karşıdaki adamın hiç de anlayacağı yok gibiydi. Neredeyse telefonu kapatacaktı.Dur kardeşim dur,hocaya bir söyliyeyim, demişti ki zaten hocada sese uyanmış ve ne olduğunu soruyordu.Hanımı iki tane cenazenin olduğunu, hemen yıkayıp köye götüreceklerini söyleyen bir cenaze sahibinin olduğunu söylemişti.

Durumu anlatan hanımına hoca;beklesinler,sabah gelir yıkarım,demişti.Telefondaki şahıs ise sabırsızdı,bekleyecek durumu yoktu.Aslında pek minneti de yoktu,başka hoca mı yoktu sanki,onu çağırırdı.Ve hocanın hanımına bu ihtarıda yapmıştı;Bacım iki cenazemiz var,eğer hoca gelmeyecekse,biz başkasına telefon edeceğiz…

Kadın telaşlı telaşlı;hoca hoca,kalk kalk,bak başkasını tutacaklarmış,gelmiyorsa bize söylesinler diyorlar…

Hoca işin bu kadar da ciddi olacağını hiç mi hiç tahmin etmemişti. Belli ki bunlar sabahı beklemeyeceklerdi. İki tane de cenaze,uyku feda edilmez mi?

Bu düşüncelerle cevabı geciktirmeden veren hoca,hemen geleceğini tekrar tekrar söylemişti.

Belli ki hoca eğitimliydi.Bir an evvel hazırlanmış ve gecenin o vaktinde hastanenin yolunu tutmuştu.İşin garip tarafı Hastane şehrin üst tarafında,evi ise şehrin tam alt tarafında idi.Buna rağmen bir saate yakın bir zaman içerisinde hastaneye varmış ve oradaki görevlilere cenaze yıkamak için geldiğini haber vermişti.

Ancak etrafta kimseleri görmeyince içerisine bir korku düşmüştü;Acaba gecikmiş miydi? Başka birisine mi yıkatmışlardı? düşünceleri içerisinde bocalarken,orada bulunan görevliler hocayı daha önceden de tanımakta idiler.Bir şeylerin olduğunu sezmişlerdi.Bu amaçla biraz da onlar hocayı konuşturmak amacıyla;Hele hoca gel,çay yapmıştık içelim,dediler.

Hocanın hiç de çay içecek hali yoktu.Durumu anlamak için dahi olsa,istemeyerekten kabul etti.

Hayrola hoca,ne cenazesi,anlat hele şunu!

Hoca baştan sona serüvenini anlatmıştı.Yine de inanamamış;Gerçekten siz beni çağırmadınız mı?diye bir daha teyit ettirmişti.

Belli ki uygunsuz birisi kendisiyle dalga geçmiş,kendisini oynatmıştı…Ama bu şahıs kimdi?

Hoca biraz düşünceli,biraz kızgın olduğu halde çaresizce evinin yolunu tuttu.Bu meçhul şahıs zihninde şerit halinde geçenler içerisindeki isim ve simalardan hangisi olabilirdi?Yine de hoca insaflı birisi idi ki kesin olarak şu diyemiyordu!Ancak birisinin üzerindeki şüpheleri yoğunlaşıyordu fakat ondan da ummuyordu.Yine de???

Artık sabah namazı vakti olmuş,kendisi gibi hanımı da bu meçhul şahsa kızgın oldukları halde namazı kılıp zorla uyuyabilmişlerdi.

Öğle sonu arkadaşlarıyla çay içmekte olan hoca gözleri kızarmış,kızgın bir vaziyette oturmakta idi.

Yanlarına yaklaşan Celâl bey özellikle hocanın sinirli halini görüp,habersizce sebebini sormuştu.Arkadaşları ise konuşmayan hocanın sinir sebebini;Gece birisinin evini arayarak, hastanede iki cenazenin olduğunu söyleyip,dalga geçmiş olduklarından dolayı olduğunu anlatmışlardı.

Celâl bey ise;Allah Allah! Cenaze yok muymuş? alaycı ifadesini söylemesiyle yerinden fırlayan hoca şüphelerinin üzerinde yoğunlaştığı kişiyi bulmuştu.

-Ulan,o sensin!Bir daha benimle konuşma!Ver bakalım benim o telefon numaramı,bir daha beni arama,artık bundan sonra kebab-mebab yok sana…

-Hocaya ısmarlanan kahveler,iltifatlar,özürler,arkadaşların araya girerek sevdiğinden dolayı bunları yapmış olduğu telkinleri hocayı bir türlü teskin etmiyordu.Artık yedirilen kebablar bu hareket ile son bulmuştu.

Ancak son bulmayan bir şey vardı;bu durum da hocanın içerisinde bir ur gibi kalmış ve şu tehdid de bulunmuştu;

-Bana bak Celâl!Eğer sen ölürsen,söz olsun,senin cenazeni ben yıkayacağım,para da almayacağım ama yapacağımı da biliyorum.Seni iyice evire çevire,acı çektirerekten yıkayacağım.

Durum mu ne oldu?Hoca yoksa dediğini yaptı mı?Acaba nasıl ve neler yaptı, kim bilir?

Ancak hoca yıkayamadan kendisi yıkanmıştı…

Ava giden avlanmıştı…

-Abdülkadir Geylani Hazretlerinin hükümleri şu idi: “Hayat bir gündür; o da bugündür…”

Bediüzzaman da öyle diyordu:”Hayatı bulunduğun gün bil.”

“Kimler geldi kimler geçti bu felekten,

Kalbur ile un elerken,deve geçti bu elekten…”

“Gel nazar kıl mezarımın taşına.

Âkil isen aklını al başına.

Bir dem ben de sefa sürdüm cihanda.

Âkibet bak taş diktiler başıma…”

19-08-2002

MEHMET ÖZÇELİK

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015