İSRAİL DÜNYADAN TECRİD EDİLECEK

İSRAİL DÜNYADAN TECRİD EDİLECEK

Hadiste, “Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, ‘Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür.’ diyecek. Sadece arkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır.[1]


Allah-u a’lem bunun dünyada gelişen durumlar ve İsrail’e gösterilen tepkiler sebebiyle bir manası, İsrail’in dünyadan Tecrîd edilmesi yani soyutlanmasıdır.
Mecazi olarak ĞARKAD ağacı olan ABD hariç.
Dünya tepki gösterirken, ABD himaye edip, para, silah ve istihbarat yardımında bulunmaktadır.

 

Ancak İslam dünyasından kaynaklanan büyük bir problem de vardır.

Oda şu tesbitte görülmektedir.
“Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.” diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti: “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.”[2]

-Bunlardan birisi de İran’ın durumu ve Şia’nın mahiyetindeki tutumudur.[3]

-En masum ifadesiyle islam dünyasının zulmün kucağında eğitim görmesidir.[4]

-Filistin’de hem insanlar ölüyor hem de insanlık İslam dünyasının bu dağınıklığından dolayı.

Bunun başında da Hadiste zikredilen Vehn hali yani dünya sevgidir.[5]

-Sevban’dan (r.a) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (asm) şöyle buyurmuştur:

“Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) biribirlerini davet edecekler.”

Birisi: “Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.

Rasûlullah (asm), “Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çörçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak.” buyurdu.

Yine bir adam: “Vehn nedir ya Rasûlullah?” diye sorunca:

“Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir.” buyurdu.[6]

 

MEHMET ÖZÇELİK

17-05-2024

 

 

[1] ”Ennihaye, cilt 1, shf. 87, 103, 104, 117; İbni Mace, cild: 2, shf: 1363; Müslim, cild: 4, s. 2239.

https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%9Earkad

[2] Tercüman Gazetesi, Ergun Göze, 1986.
https://www.google.com/amp/s/sorularlaislamiyet.com/peygamber-efendimizin-yahudileri-oldurunuz-seklinde-bir-hadisi-var-midir%3famp

[3] https://www.facebook.com/reel/2225409057837292

[4] https://tesbitler.com/2024/02/13/bitlis-tiflis/

[5] https://tesbitler.com/2023/11/17/zihinleri-ve-kalbleri-isgal-edilen-islam-dunyasi/

[6] bk. Ebu Davud, Melahim, 5.

https://sorularlaislamiyet.com/vehn-dunyayi-fazlaca-sevmek-ve-olumu-kotu-gormek-anlamindaki-hadis-sahih-midir

 




NOKTADAN NOKTAYA-NOKTADAKİ NÜKTE

NOKTADAN NOKTAYA-NOKTADAKİ NÜKTE

Harf, kelime, cümle ve kitap hep ilk konulan nokta ile gelişerek başlıyor ve sonu nokta ile noktalanıyor.[1]

Kâinat da başlangıçta nokta ile başladı, büyüyerek gelişti ve İsrafil’in noktayı koymasıyla yine aslına rücu edecek ve nokta haline dönüşecektir.
Başta tohum, çekirdek ve yumurta tohumundan ibaretti.
Gelişip büyüdü, karada, havada ve denizde vaziyet aldı.
İnsanda bir nokta olarak ana rahmine düştü, gelişti ve insan olmaya aday seçildi.
Gelişimini dünyada da devam ettirdi.
Ve sonuçta ölümüyle bir nokta olan Acb-uz Zeneb’de toplandı.
Nokta ile ve bir sperm ve meni ile, atılmış bir damla su halinde iken yine aslına dönüş yaptı.

****************   

Her şey bir ‘Ol’ emriyle başladı.
Nokta ile başlayan O emirle varlıklar oluşumunu devam ettirirken, ‘Öl’ emriyle de tekrar asıllarına dönüş yapacaklardır.
İlk yaratılan Kalem oldu.[2]
Sonra Kelam.
Kaleme yaz dedi.
Kalem hala yazımını devam ettirmektedir.
Son noktayı koyana kadar.
Okyanuslar damlalardan oluşmaktadır.
Hava zerrelerden müteşekkil.
Varlıklar atomlardan meydana gelmekte.
İnsan ise hücrelerden.
Hepsi de bir noktadan.
Noktada büyük bir nükte var.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=2QK64XCI4IU

[2] https://www.youtube.com/watch?v=lWI1DU6zqTs

https://www.youtube.com/watch?v=i3iyheNPf8Y




DARBELERİN ALT YAPISI-ÇETELER

DARBELERİN ALT YAPISI

ÇETELER


Son zamanlarda ve özellikle içişleri bakanı Sayın Ali Yerlikaya’nın Bakanlığında, sürekli çetelere yönelik faaliyetlerin arttığını görmekteyiz.[1]
Oda gayet ciddi oranda.
Önemli konularda.
Ciddi noktalarda.
Büyük çapta.
Bu durum bir yandan adeta çeteler tarafından kuşatılmamız yönüyle korkuturken, diğer yandan da vücutta yer etmiş, sancı oluşturan birinin çıkmasıyla sevinmekte ve rahatlamaktayız.
Belli ki dağ kadrosunu besleyen içteki çetelerin varlığıymış.
Belli ki sihirbaza bak, aldatmacasıyla bu millet soyulmuş, gerçek hırsızlar tarafından…
Tıpkı 1980 darbesinden bir gün önce memlekette terör eser ve estirilirken, bir gün sonra memleket süt limana dönmüştü.
Hatta o sırada Adıyaman merkeze bağlı Pirin köyünde cuma namazını kıldırmış, yürüyerek merkeze varmıştım.
12 Eylül 1980 Cuma günü, sabah saat 03:00 civarında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından başlatılan askerî müdahale sonucunda her tarafta tam bir sessizlik ve yollarda kimseler yoktu.
Eve vardıktan sonra haberim oldu.
Bir gün içerisinde ne oldu da toplum sessizliğe büründü?
Adı bile bilinmeyen Kenan Evren 9 yıl devleti idare etti.
Kendisi, darbenin olgunlaşmasını bekledik, dedi.
Darbeci başı ABD ise, bizim çocuklar başardı, dedi.
Hala o darbe ve darbelerin izleri ve yaraları devam etmektedir.[2]
Bugünde çetelerin bazı ifşaatları üzerine darbe söylentileri gündeme gelmekte ve getirilmektedir.
Şimdiye kadar ve bundan sonraki zamanda en çok korktuğum da zaten bu idi.
Çünkü devletin bağırsakları tam temizlenmemişti.
Daha büyük korkum ise, bazen dile getirdiğim üzere, bir değişim ve rehavetten sonra bunun bir elli yıl daha sürdürülmesidir.
2001 yılındaki Kriz ile 20 civarında bankanın içi boşaltılmış, ilk defa bu boyutta ekonomi dibe vurmuştu.
Belli ki krizden ve terörden beslenen belli bir azınlık, krizi destekliyor ve terörü besliyordu.
Bu durum memleketimizde de ve dünyada da hala devam etmektedir.
Savaşın olmasını elbette silah tüccarları ister.
Doların yükselmesini de en çok doların sahibi olan ABD ister.
Ayakta kalmak için.

Allah yardımcımız olsun.

MEHMET ÖZÇELİK

16-05-2024

[1] https://www.yenisafak.com/gundem/bir-yil-icerisinde-420-organize-suc-cetesi-cokertildi-4598991 

https://www.haber7.com/guncel/haber/3387296-son-dakika-haberi-buyuk-temizlik-iste-cokertilen-suc-orgutu-sayisi

https://www.ekonomim.com/gundem/infaz-yasasi-cikti-cezaevleri-bosaldi-haberi-712508

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3291016-sultan-ii-abdulhamid-bu-gunleri-100-yil-oncesinden-gormus-darbeciler-projesine-engel-olmasaydi

[2] https://www.yeniakit.com.tr/haber/tuyleri-diken-diken-eden-goruntuler-erdogandan-vesayetci-buyukanita-ve-generallere-okkali-firca-1660201.html

 




Peygamberimizin zamanında kadınların dini hayattaki rolü ve görevleri nelerdir?

Peygamberimizin zamanında kadınların dini hayattaki rolü ve görevleri nelerdir?


Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in zamanında kadınların dini hayattaki rolleri ve görevleri, İslam’ın ilkeleri doğrultusunda şekillenmiştir. Kadınlar, erkeklerle eşit olarak ibadet etme, ilim öğrenme ve topluma katkıda bulunma haklarına sahiptiler. İşte bazı örnekler:

– **İbadet**: Kadınlar namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek gibi ibadetlerde bulunmuşlardır.
– **Eğitim ve Öğretim**: Kadınlar, Kur’an ve hadis öğreniminde aktif rol almış, hatta bazı kadın sahabiler hadis rivayet etmiş ve ilim öğretmişlerdir.
– **Toplumsal Katılım**: Savaşlarda yaralılara bakmak, su dağıtmak gibi yardım görevlerinde bulunmuşlar ve toplumsal hayata aktif olarak katılmışlardır.

Peygamberimizin eşi Hz. Hatice, ticaret yaparak ekonomik bağımsızlığını korumuş ve İslam’ın ilk destekçilerinden biri olmuştur. Hz. Aişe ise hadis ilminde derin bilgiye sahip olup, pek çok sahabiye öğretmenlik yapmıştır. Bu örnekler, kadınların dini ve toplumsal hayatta önemli roller üstlendiğini göstermektedir. İslam, kadınların eğitimine ve toplum içinde aktif roller almasına büyük önem vermiştir.

@@@@@@@

Başka hangi kadın sahabeler önemli rol oynamıştır?

İslam tarihinde birçok kadın sahabi, dini ve toplumsal hayatta önemli roller oynamıştır. İşte bazı örnekler:

– **Hz. Hatice**: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ilk eşi ve İslam’ın ilk kadın mümini.
– **Hz. Aişe**: Peygamberimizin eşi ve hadis ilminde derin bilgiye sahip, pek çok sahabiye öğretmenlik yapmıştır.
– **Hz. Fatıma**: Peygamberimizin kızı ve dindarlığıyla tanınmış, toplumsal olaylarda aktif rol almıştır.
– **Hz. Sümeyye**: İslam’ın ilk şehit kadını olarak bilinir ve imanı uğruna hayatını kaybetmiştir.
– **Hz. Asma binti Ebu Bekir**: Cesareti ve Hz. Peygamber’e olan desteğiyle tanınmıştır.
– **Hz. Ümmü Ammare**: Uhud Savaşı’nda savaşan ve yaralıları tedavi eden bir sahabiye.

Bu kadın sahabiler, İslam’ın yayılmasında ve toplumun şekillenmesinde önemli katkılarda bulunmuşlardır. Onların hayatları, günümüzde de birçok Müslüman kadın için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir¹.

@@@@@@@

Kadınların İslam tarihindeki rollerini daha ayrıntılı anlatır mısınız?

Kadınların İslam tarihindeki rolleri, dini, sosyal ve eğitim alanlarında oldukça etkili ve çeşitlidir. İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren kadınlar, toplumun her alanında aktif roller üstlenmişlerdir. İşte bu rollerin bazı ayrıntıları:

– **Dini Alanda Roller**: Kadınlar, İslam’ın ilk dönemlerinde dini bilgilerin öğrenilmesi ve aktarılmasında önemli roller oynamışlardır. Hadis rivayet etme, fıkıh ilmi öğretme ve dini meselelerde fetva verme gibi konularda etkin olmuşlardır.

– **Sosyal Alanda Katkılar**: Savaşlarda hemşirelik yapma, yaralılara bakma, su dağıtma gibi yardım faaliyetlerinde bulunarak toplumsal hayata katkıda bulunmuşlardır. Ayrıca, ticaret yapma ve ekonomik faaliyetlerde bulunma gibi sosyal roller de üstlenmişlerdir.

– **Eğitim ve Öğretim**: Kadınlar, eğitim ve öğretim alanında da aktif olmuşlardır. İslam tarihindeki ilk hemşirenin, ilk sahra hastanesinin veya dünyanın ilk üniversitesinin kurucusunun Müslüman bir kadın olduğu gibi, eğitim kurumlarının kurulmasında ve yönetilmesinde de önemli roller üstlenmişlerdir.

– **Bilim ve Akademi**: Matematik, tıp, astronomi gibi alanlarda bilgi sahibi olmuş ve bu bilim dallarında çalışmalar yapmışlardır. Ancak, bu katkılar tarihi kaynaklarda erkekler kadar sık zikredilmemiştir.

– **Siyasi ve Yönetim Roller**: Tarihte bazı kadınlar, siyasi karar alma süreçlerine katılmış ve yönetimde söz sahibi olmuşlardır. Özellikle İslam medeniyetinin altın çağında, kadınlar siyasi danışmanlık yapmış ve bazı durumlarda devlet işlerinde etkili olmuşlardır.

Bu roller, kadınların İslam tarihinde sadece ev içinde değil, toplumun her alanında aktif ve etkili olduğunu göstermektedir. İslam’ın ilk dönemlerinde kadınların toplumsal hayatta ve ilmi çalışmalarda aldıkları roller, zamanla değişim gösterse de, onların İslam medeniyetinin gelişimindeki önemi unutulmamalıdır.

@@@@@@@@

İslam medeniyetinin altın çağındaki kadınlar kimlerdir?

İslam medeniyetinin altın çağında, birçok kadın âlim ve bilim insanı önemli roller üstlenmiş ve ilme katkıda bulunmuştur. İşte bu dönemde öne çıkan bazı kadın figürler:

– **Şifa bint Abdillah**: Okuma yazma bilen ve kadınlara eğitim veren, ayrıca rükye okuyarak belli hastalıkları tedavi etme yetisine sahip bir sahabiye.
– **Hafsa bint Ömer**: Okuma yazma bilen ve Kur’an’ın toplanmasında önemli bir rol oynayan Hz. Ömer’in kızı.
– **Ümmü’d-Derdâ**: Hadis ilminde uzmanlaşmış ve dönemin dev isimlerinden bile üstün tutularak hadisler konusunda hakem tutulan bir sahabiye.
– **Rufeyde bint Sa‘d**: Tıp hizmetlerinde uzmanlaşmış ve savaşlarda hemşirelik görevi üstlenmiş bir sahabiye.
– **Hz. Aişe**: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in eşi ve hadis ilminde derin bilgiye sahip, pek çok sahabiye öğretmenlik yapmıştır. Kendisinden yaklaşık 2200 hadis-i şerif nakledilmiştir.

Bu kadınlar, İslam medeniyetinin gelişiminde ve ilmin yayılmasında önemli katkılarda bulunmuşlardır. Onların çalışmaları, hem dini hem de akademik alanda derin izler bırakmıştır.

@@@@@@@

Bu kadınlar hangi alanlarda çalışmıştır?

İslam medeniyetinin altın çağında, kadın âlimler ve bilim insanları birçok farklı alanda çalışmış ve önemli katkılarda bulunmuşlardır. İşte bu alanlardan bazıları:

– **Kıraat ve Fıkıh**: Kadın âlimler, Kur’an kıraati ve İslami hukuk alanında yetkinliklerini ortaya koymuşlardır.
– **Edebiyat ve Matematik**: Edebiyat ve matematik gibi disiplinlerde de kadınlar tarafından önemli eserler verilmiştir.
– **Tıp**: Tıp alanında, kadınlar hemşirelikten tedavi yöntemlerine kadar çeşitli katkılarda bulunmuşlardır.
– **Astronomi**: Astronomi alanında da kadın âlimlerin çalışmaları bulunmaktadır.

Bu alanlarda yapılan çalışmalar, İslam medeniyetinin ilim ve bilimdeki gelişimine büyük katkı sağlamış ve modern bilim dünyasının temellerinin atılmasına öncülük etmiştir². Kadın âlimler, eğitim ve öğretim noktasında da aktif olmuş ve bilgi birikimlerini sonraki nesillere aktarmışlardır.

@@@@@@@

Bu kadınlar hangi eserleri yazmıştır?

İslam medeniyetinin altın çağında, kadın âlimlerin yazdığı eserler hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte, genel olarak kadınların ilme katkıları ve eğitimdeki rolleri hakkında bilgi sahibiyiz. Kadın âlimler, kıraatten fıkha, edebiyattan matematiğe kadar birçok alanda yetkinliklerini ortaya koymuşlar ve eğitim öğretim noktasında önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Örneğin, Şifa bint Abdillah, okuma yazma bilmesinin yanı sıra kadınlara da eğitim vermiş ve rükye okuyarak belli hastalıkları tedavi etme yetisine sahipti. Hz. Aişe, yaklaşık 2200 hadis-i şerif naklederek hadis ilminde derin bir bilgi birikimine sahip olduğunu göstermiştir.

Kadın vakıfları da İslam tarihi boyunca sosyal, iktisadi ve eğitim-bilim alanlarına çok önemli katkılarda bulunmuş ve bu vakıfların kurulmasında kadınların rolü büyük önem arz etmiştir⁴. Ancak, bu dönemde kadın âlimler tarafından yazılan spesifik eserlerin isimleri ve içerikleri hakkında detaylı bilgilere ulaşmak zordur ve genellikle tarihi belgelerde ve kroniklerde bu bilgilere rastlanmaktadır.


@@@@@@@

 




VAHŞİ BATI BUGÜNDE VAHŞİ

VAHŞİ BATI BUGÜNDE VAHŞİ


Batı dün de vahşi idi bugün de. Aynı vahşetini medeniyetin imkânlarını kullanarak sürdürmekte ve devam ettirmektedir.

Dışı kalaylı görünen Batı, içi aynı eskisi gibi vayvaylı bir halde devam etmektedir.

Batı ikiyüzlüdür. Batıyı iki yönüyle değerlendirmek gerekir. Biri çürümüş olsa da Hristiyanlık dininden istifade eden Batı, yarım yamalak da olsa onunla ayakta duran Batı, Diğeri ise vahşet içerisinde haçlı zihniyetini devam ettiren bir batı.

Her şeyi menfaat üzerine oluşturup, menfaati esas alıp, menfaat merkezli olan bir Batı.

-Neden yarım yamalak dinleri dedim zira 200 yüzyıla yakın vahşet kilisenin emriyle başlamıştır.

Bu konuda özetle CHATGPT. nin verdiği cevap;
“Haçlı Seferleri, Orta Çağ’da Hristiyan Latin Kilisesi tarafından başlatılan ve desteklenen dini savaşlardı. Bu seferler, 1095 ile 1291 yılları arasında Kudüs ve çevresini Müslüman yönetiminden geri almayı amaçlayan Kutsal Topraklara yapılan askeri seferler olarak bilinir. Haçlı Seferleri, Avrupa ve Orta Doğu tarihinde önemli bir yer tutar ve birçok katliam ve şiddet eylemiyle anılır.

Özellikle, Birinci Haçlı Seferi sırasında 1099 yılında Kudüs’ün ele geçirilmesiyle sonuçlanan olaylar, yaklaşık 70 bin Müslüman ve Yahudi’nin öldürülmesiyle sonuçlanmıştır. Bu dönemde, Haçlıların yalnızca Müslümanlara değil, aynı zamanda Yahudilere ve hatta bazen kendi Hristiyan halklarına karşı da şiddet uyguladıkları bilinmektedir.

Haçlı Seferleri’nin etkileri sadece savaş alanlarında değil, aynı zamanda kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda da hissedilmiştir. Örneğin, uluslararası ticaretin artması, askeri düzenlerin gelişimi ve Batı ile Doğu arasında dini farklılıklardan kaynaklanan kutuplaşma gibi sonuçlar bu seferlerin uzun vadeli etkileri arasındadır.

                                                              *************

Dün Almanların Yahudileri fırınlarda yakıp yaptıkları zulümler unutulmadığı gibi,[1] bugün de İsraillilerin Gazze’lilere yaptıkları zulümler hiçbir zaman için unutulmayacak, tarih boyunca silinmez bir leke olarak kalacaktır.

-MOSSAD’ın dünyadaki üst düzey yöneticilerin ipini tuttuklarının dışında savunucuları ve savunanları kalmayacak bir sona gidiyor.

İsrail sonunu hazırlıyor.
İşte İsrail’in gizli işkence merkezi.[2]
Mazlumlar ve mazlum savunucuları er geç elbette zalim ve zulüm taraftarlarına galip gelecektir.

-İsrail’in Gazze’deki bu vahşet ve işgali, onun dünya genelindeki gizli ve açık hakimiyetini sarstı ve yıktı.

Dünya beşten büyük olduğu gibi, İsrail’den ibaret olmadığını da gösterdi.
Devletlerin ve yöneticilerin gerçek yüzünü göstermiş oldu.

-Dün zulmüyle öne çıkan Batı, şimdi de yetiştirdiği ve desteklediği zalimlerle öne çıkmaktadır.[3]

-Bir yandan İsrail’in bombaladığı silahları kendisi veren ve 15 bini çocuk 35 bin kişinin ölümüne, 80 bin kişinin yaralanmasına ve bir o kadarda enkaz altında kalmasına sebep olan utanmaz, barbar, katil, eli kanlı ABD, şimdide büyük saldırıya karşıyız, diyor.[4]

Sanki şimdiye kadarkiler çok küçüktü de! 

*************

Muhtemelen 15 Temmuz işgal hareketi eğer başarılı olsaydı, bugün Gazze’deki olaylar olmayacaktı.

Çünkü daha korkunç bir şekilde Türkiye Gazze ve Suriye olacaktı.

MEHMET ÖZÇELİK

13-05-2024

 

 

[1] https://tesbitler.com/2023/11/18/holokost-yahudi-soykirimi/

[2] https://www.cnnturk.com/dunya/iste-israilin-gizli-iskence-merkezi-2113583

[3] https://tesbitler.com/index.php?s=Bat%C4%B1 

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/3423539-filistin-nekbeden-bu-yana-134-bini-askin-kisi-olduruldu

https://www.yenisafak.com/dunya/blinkendan-israil-savunma-bakanina-refah-uyarisi-buyuk-bir-saldiriya-karsiyiz-4620755

https://www.youtube.com/watch?v=l-XRdje0FI8




KARANLIK GÜNLER

KARANLIK GÜNLER

Her gün ölmektense, bir gün ölmek.

Hamas her gün ölmenin ve insanlığın ölmesinin önüne geçerek, bir kere ölmeyi seçti.
İNSANLIĞIN ölmesini geciktirmek, duygularını harekete geçirip, sesini yükselterek.
Gazze ile beraber insanlık büyük bir sınavdan geçmektedir.
Ya olacak ya ölecek.
Ağır bedeller ödeniyor.
İnsanlığın sabrıyla beraber, tabiri caizse Allah’ın da sabrını zorlayıp taşırarak.
[1]
İsrail, ABD ve ortakları belalarını arıyorlar.
Belli ki bulacaklar.

-insanları öldüren PKK, ormanları da yakıyor.[2] 

– PKK’yı MOSSAD kurdu.

*************   

Türkiye’den kritik ajanlık karşıtı kanun çalışması çok geç kalmış bir çalışmadır.

ABD’lilere sorarlar, sizler hainleri ne yaparsınız, diye.
Onlarda cevaben, bizden olursa asarız, başkalarından olursa besleriz.
Yüz yıldır başkaları tarafından sürülen bu topraklar işte hep bu ihanet neticesinde olmuştur.[3]
Başta ABD ve İsrail ve de İngiliz olmak üzere CIA ve MOSSAD yıllarca cirit atmıştır.[4]
En ilginç olanı da bunu içimizden devşirdikleri veya bizden gösterdikleriyle yapmıştır.
Misyonerlik faaliyetlerini ve ajanlıklarını beraber yürütmek üzere araştırmacı, yardım kuruluşu, emekli olup hayatını burada sürdüren gönüllüler perdesi altında sürdürmüştür.[5]
Rahmetli Ahmet amcam Adıyaman’ın ilk fotoğrafçılarındandır.
Kendisi anlatmıştı.
1950 yılları içerisinde askerden geldikten sonra fotoğrafçı dükkanına sürekli olarak resim basması için kendisine yaşlı ve karı koca iki Almanın çektiği fotoğrafları getirdiklerini ancak yine bir gün yanlışlıkla bir filim getirdiklerini söyledi.
Filme baktığında ise evlerinde bulunan tarihi eserlerin çekilmiş filmleri olduğunu ve kendisinin de hemen bunu valiye bildirerek eserlere el konulduğunu anlatmıştı.
Bu belki de binlercesinden bir tanesidir.
Nitekim bazen Kültür Bakanlığının müracaatlarda bulunup istediklerini de bilmekteyiz.
Tıpkı son günlerde yakalanan gazeteci sıfatıyla ve bir çok MOSSAD ajanının varlığı devede kulak bile değildir.
Bunlar gazetecilerin içerisinde beslemeler olarak bulunduğu gibi, siyaset, iş dünyası gibi önemli mevkilerde de bulunmaktadırlar.
İhanet asla affedilmemeli ve cezası idamda dahil ağırlaştırılmalıdır.

****************  

MÜSLÜMANLAR KAYBEDERSE NEDEN KAYBEDER BİLİYOR MUSUNUZ?

“Ünlü bir giyim firmasında çalıştığım yıllarda firmanın satılmayan kıyafetleri çöpe attığını fark ettim. Hemen patrona gidip bu ürünleri çöpe atmak yerine neden ihtiyaç sahiplerine dağıtmıyoruz? diye sordum.

Bana şöyle dedi: -Bizim ürünlerimizi sadece zengin insanlar satın alabiliyor. Eğer bu kıyafetleri fakirlerin üzerinde görürlerse rahatsız olurlar. Ayrıca marka değerimiz düşer ve zarar ederiz.

O gün anlamıştım ki yoksulluk fakirleri doyuramadığımız için değil, zenginleri doyuramadığımız için bitmiyor.”-Charles Bukowski.

“Eğer siz iman eder ve şükrederseniz Allah size niçin azap etsin? Allah şükrünüze karşılık veren ve her yaptığınızı bilendir.”[6]

***************

– Şeb-i Yelda’yı müneccimle muvakkit ne bilir /

Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat”

(En uzun geceyi astrolog ve vakit uzmanı ne bilir.

Gecelerin kaç saat olduğunu dert sahibine sor).

MEHMET ÖZÇELİK

11-05-2024

[1] https://tesbitler.com/2023/03/15/tanriyi-kizdiracak-ne-yaptiniz-ki/
https://tesbitler.com/2015/01/02/armegedon/
https://tesbitler.com/2015/01/02/abd-ve-abdnin-hristiyanlik-propagandasi-ve-armagedon/

[2] https://www.haber7.com/guncel/haber/3422721-bodrumda-ormani-yakan-sanigin-cezasi-belli-oldu

[3] https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0hanet

[4] https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0stihbarat+

[5] https://tesbitler.com/index.php?s=Misyoner+

[6] Nisa, 147.




İKİ BÜYÜK HAKİKAT:HAYAT VE ÖLÜM

İKİ BÜYÜK HAKİKAT:HAYAT VE ÖLÜM[1]

 

-Ezelden başlayıp ebede giden yaratma.

-Kainatın iki büyük hakikati; doğum ve ölüm.

-Bütün varlıklar aleminde bu durum cereyan etmektedir.

-Deniz-kara-hava-

-Kelime-i Tayyibe’den halk edilen ruhaniler.

-Üstad Hazretleri “… madde-i nurdan, hatta zulmetten, hatta esîr maddesinden, hatta manalardan, hatta havadan, hatta kelimelerden zihayat, zişuuru kesretle halkeder…” (Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, Birinci Maksat) buyurmakta ve bunlara örnek olarak “ışığı, karanlığı, esir maddesini, manaları, havayı ve kelimeleri” vermiş oluyor. Topraktan insan, sudan balık yaratan Allah, elbette bu seyyal maddelerden de hayat ve şuur sahibi varlıklar yaratabilir.

Elhasıl: Denilebilir ki, hayat olmazsa, vücut vücut değildir, ademden farkı olmaz. Hayat ruhun ziyasıdır. Şuur hayatın nurudur. Mademki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler. Ve madem şu âlemde bilmüşahede bir intizam-ı kâmil-i ekmel vardır. Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem, bir insicam-ı ahkem görünüyor. Madem şu biçare, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz bu kadar had ve hesaba gelmez zevilhayat ile, zevil’ervah ile ve zevil’idrak ile dolmuştur. Elbette sadık bir hads ile ve kat’î bir yakin ile hükmolunur ki, şu kusûr-u semâviye ve şu buruc-u sâmiyenin dahi kendilerine münasip zîhayat, zîşuur sekeneleri vardır. Balık suda yaşadığı gibi, güneşin ateşinde dahi o nuranî sekeneler bulunur. Nar, nuru yakmaz. Belki ateş ışığa medet verir.

*Madem kudret-i ezeliye, bilmüşahede, en âdi maddelerden, en kesif unsurlardan hadsiz zîhayat ve zîruhu halk eder; ve gayet ehemmiyetle, madde-i kesifeyi, hayat vasıtasıyla madde-i lâtifeye çevirir; ve nur-u hayatı herşeyde kesretle serpiyor; ve şuur ziyasıyla ekser şeyleri yaldızlıyor. Elbette, o Kadîr-i Hakîm, bu kusursuz kudretiyle, bu noksansız hikmetiyle, nur gibi, esir gibi, ruha yakın ve münasip olan sair seyyâlât-ı lâtife maddeleri ihmal edip hayatsız bırakmaz, câmid bırakmaz, şuursuz bırakmaz. Belki, madde-i nurdan, hattâ zulmetten, hattâ esir maddesinden, hattâ mânâlardan, hattâ havadan, hattâ kelimelerden zîhayat, zîşuuru kesretle halk eder ki, hayvânâtın pek çok muhtelif ecnasları gibi pek çok muhtelif ruhanî mahlûkları, o seyyâlât-ı lâtife maddelerinden halk eder. Onların bir kısmı melâike, bir kısmı da ruhanî ve cin ecnaslarıdır.

Melâikelerin ve ruhanîlerin kesretle vücutlarını kabul etmek ne derece hakikat ve bedihî ve makul olduğunu ve Kur’ân’ın beyan ettiği gibi onları kabul etmeyen ne derece hilâf-ı hakikat ve hilâf-ı hikmet bir hurafe, bir dalâlet, bir hezeyan, bir divanelik olduğunu, şu temsile bak, gör:..

*Yıldızlarda doğar ve ölür.

Orta ve küçük kütleli yıldızları bekleyen son bir beyaz cüce olmaktır. Örneğin Güneş milyarlarca yıl sonra bir beyaz cüceye dönüşecek.”

Evrendeki tüm yıldızların sayısı, dünyadaki bütün kumsallardaki kum taneciklerinin sayısından fazla.” 

Fizikçi Heinz Ragels’in 1985 yılında dediği gibi: “Yıldız doğumu örtülü ve gizli bir olaydır.” Peki bir yıldız nasıl doğar?

  • Yıldız doğumu, evrende büyük bir alana yayılmış olan devasa gaz ve toz bulutlarında başlar. Bu bulutlar büyük oranda hidrojenden oluşur ve moleküler bulut olarak da adlandırılır.
  • Zaman içerisinde bu devasa bulutu rahatsız eden bir olay gerçekleşir. Bu, yakınındaki bir süpernovanın gönderdiği bir şok dalgası ya da yanından geçen bir kuyruklu yıldızın çekimsel alanı olabilir. Bu olay, bulutu etkiler ve bulut dönüp sıkışmaya başlar.
  • Bulutun içerisindeki atomlar dönmeye başladıkça birbirlerine yaklaşır ve bu yaklaşma beraberinde sürtünme ısısını ortaya çıkarır. Sıcaklık ve yoğunluk artar. Ortaya çıkan basınçla beraber atomlar kütlenin merkezine yani çekirdeğe ulaşmak isterler.
  • Artık yoğunluk hat safhadadır. Gaz giderek daha küçük bir hacme sıkıştığından basınç ve sıcaklık da giderek artar. Cisim çökmeye devam ettikçe basınç kuvveti bu çökmeye karşı koymaya çalışır ve diğer kuvvetlerin aksine çekirdeğin dışına doğru bir kuvvet uygular.
  • En sonunda çekim kuvvetine karşı basınç kuvveti bir denge yakalar ve cisim çökmeye devam etmez. İşte bu dengeye hidrostatik denge deriz.
  • Fark ettiyseniz ‘cisim’ dedim çünkü meydana gelen şey henüz bir yıldız olarak adlandırılamaz. Cismin bir yıldız olabilmesi için çekirdeğindeki hidrojeni helyuma dönüştürmesi gerekir. Yani, çekirdeğindeki sıcaklık hidrojenin, nükleer füzyonunu başlatabilecek kadar yüksek olmalıdır.
  • Cisim, çekirdeğinde hidrojeni ağır hidrojen dediğimiz döteryumla birleştirir ve döteryum füzyona devam ettiğinde helyum meydana gelir. Bu olayla beraber artık bir yıldız doğmuş olur.
  • Çekirdekte meydana gelen yeni element yaratma sürecine yıldız nükleosentezi denir. Hidrojenin helyuma olan füzyonu bir yıldız için kilit noktadır çünkü yıldızın doğumu nükleer füzyonla beraber başlar. Bu füzyonla beraber cisim artık bir anakol yıldızı olmuştur.

*Yıldızlar aslında insanoğluna benzer: doğarlar, yaşarlar ve ölürler. İnsanoğlu yaşadığı süre boyunca nefes alır, yıldızlarda yaşamlarını sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar ve tıpkı bizim nefes almamız gibi onlar da yaşamları boyunca (yaşamlarının %90’ında) hidrojeni helyuma çevirirler. İşte,bunu yapan yıldızların anakolda olduğu söylenir ve cüce yıldız olarak adlandırılır, tıpkı bizim yıldızımız güneş gibi. Peki anakolda olan bir yıldız tüm yaşamını anakolda mı geçirir? Cevap, hayır. Bu yıldızlar hidrojen yakıtlarını bitirdiklerinde dev yıldızlar grubuna girecek şekilde genişlerler ve ilk önce kızıl dev sonraysa ak cüce olurlar.

Peki, bir yıldızın anakolda bulunacağı süreyi belirleyen öge nedir? Bunu belirleyen iki etmen vardır; yıldızın başlangıçtaki kütlesi ve parlaklığı. Fakat en önemlisi yıldızın kütlesidir. Çünkü sahip olduğu kütle, yıldızın ilerleyen yaşamında nasıl bir evrim geçireceğini, hatta öldüğü zaman neye dönüşeceğini belirleyen en mühim unsurdur. Örnek verecek olursak; büyük yıldızlar yakıtlarını çok hızlı yakarlar ve bu yüzden de ömürleri kısa olur. Yani, bir yıldızın kütlesi ne kadar fazlaysa ömrü o kadar kısadır.

*Kütlenin fazla olduğu durumlardaysa, cisim bu kütleyi taşıyamıyor. Kütlenin fazlalığı sıcaklığı artırıyor, bunun sonucunda basınç da artıyor ve yıldız oluşumunda bahsettiğimiz gibi, bu basınç kütle çekimine karşı koymaya başlıyor. Kütle ne kadar fazla olursa, basınç da o kadar fazla oluyor ve dışarıya doğru artan kuvvetle birlikte yıldız dağılma durumuyla karşı karşıya kalıyor.

*Büyük Patlamada Yıldız Oluşumu

Büyük Patlama meydana geldiği zaman,uzay olarak adlandırabileceğimiz bir alan oluştu ve bu oluşum sırasında ortaya çıkan hidrojen, helyum ve lityum belirli alanlarda toplanarak ilk yıldızları oluşturdu. Bu bilgiyle beraber aklınıza şöyle bir soru gelmesi oldukça muhtemel: elimizdeki astronomi bilgilerine bakarak, Güneş ve Güneş’ten daha küçük yıldızların oluşabilmesi için sadece hidrojen ve helyum yeterli değil, daha ağır elementlerin de muhakkak olması gerekiyor, öyleyse ilk yıldızlar nasıl sadece hidrojen ve helyumdan meydana gelebiliyor?

Öncelikle, yıldız oluşum kuramlarımız gerçekten de ağır elementler olmadan bir yıldızın var olamayacağını söylüyor. Bunun sebebi ‘soğutucu’ elementler olmadan, yıldızların oluşması için çökmesi gereken gaz bulutları çökerken fazla ısınıyor ve bu sefer de bu ısı bulutun çökmesini engelleyip genişlemesine sebep oluyor.

MEHMET ÖZÇELİK

09-05-2024

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=pEqB1ocWOvE&t=641s




ARI SU İÇER BAL AKITIR.YILAN SU İÇER ZEHİR AKITIR

ARI SU İÇER BAL AKITIR.YILAN SU İÇER ZEHİR AKITIR

40 yıllık kani olur mu yani.

Anlat anlat anlamaz, kaynat kaynat kaynamaz.

Bizim oğlan bina (Arapça gramer kitabı) okur, döner döner yine okur.

Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır.

Katranı kaynatsan olur mu şeker, elbette nalan herif aslına çeker.[1]

-“TBMM Genel Kurulu’nda CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan’ın hadsiz sözleri tartışmaya sebep oldu.

Umut Akdoğan, gündem dışı sözlü alarak Deniz Gezmiş’i savundu.

CHP’li vekil önce, “Deniz Gezmiş ve arkadaşları anayasayı ortadan kaldırdıkları için değil anayasa tam uygulansın dedikleri için idam edildiler.” dedi. Ardından ise haddini aşarak Efendimiz Hazreti Muhammed’in (sav) yaşadığı dönemi ima edip hakaretler savurdu.

Akdoğan, “Ey zalimler ister kaymakam olun ister vali, ister hakim olun ister savcı, ister vekil olun ister bakan, boşa çiğniyorsunuz yalan dünyayı. 1400 senedir yapıyorsunuz bunu. Nesimi’nin derisini yüzerken yaptınız bunu. Hallac-ı Mansur’u asarken yaptınız bunu. Kubilay’ın başını keserken yaptınız bunu.” ifadelerini kullandı.

AK Partili milletvekilleri CHP’li Akdoğan’a sert tepki göstererek, “1400 senedir” sözleriyle ne demek istediğini açıklamasını istedi.

AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta, “1400 senedir demek bu ülkenin Müslümanlarına çok ciddi iftira ve hakaret etmek demektir.” şeklinde konuştu. AK Partili Usta, Akdoğan’ın özür dilemesini istedi.”[2]

Bu ilk değil, bir de bunu seçenler bunu bilerek ve kendilerini temsil ederek seçtiler.

-” İzmir’de bir nikah töreninde nikah memurunun masada ailenin bir din görevlisine dua okutmasına müdahalesi büyük tepki çekti.

Karşıyaka’da ailelerin evlatlarını evlendirdiği en mutlu gününde nikah masasında bir din görevlisine dua ile başlama istediği nikah memurunun düşmanca tavrıyla kesildi.

MİKROFONU ELİNDEN ALDI.

Görüntülerde nikah başlamadan önce aile din görevlisinden bir dua istiyor ve hocanın mikrofunu eline alıp besmeleye başlamasının ardından nikah memuru kadın anında müdahale ederek mikrofonu alıyor. 

Nikah memurunun “Burada resmî nikah kıyılıyor, dua edemezsiniz. Burası resmi daire, duanızı evinide edin” sözlerinin ardından din görevlisi kişi mikrofunsuz bir şekilde dua etmeye devam ediyor.”[3]

Aslında bu bir memurla sınırlı bir durum değildir.

Balık baştan kokar, sözü boşuna denilmemiştir.

Nitekim bu da doğru çıkmıştır.[4]

Ankebut Suresi- Bismillahirrahmanirrahim.
2.Ayet: İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılı vereceklerini mi sandılar?
3.Ayet: Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
4.Ayet: Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ne yanlış) hüküm veriyorlar!
5.Ayet: Kim Allah´a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah´ın tayin ettiği o vakit elbet gelecektir. O, her şeyi işiten ve bilendir.
6.Ayet: Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnîdir. (O´nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
7.Ayet: İman edip iyi işler yapanların (geçmiş) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.”

 

MEHMET ÖZÇELİK

8-5-2024

[1] https://tesbitler.com/2024/04/27/bu-kan-o-kan/

https://tesbitler.com/2024/03/25/insanlar-madenler-gibidir/

https://tesbitler.com/2024/03/03/tarihi-hatalar-tekerrur-ediyor/

https://tesbitler.com/2024/02/21/kim-kimi-temsil-ediyor/

[2] https://www.yeniakit.com.tr/haber/chpli-vekilin-efendimizin-sav-yasadigi-doneme-ait-hadsiz-sozleri-tbmmyi-karistirdi-1851207.html

https://www.yeniakit.com.tr/foto-galeri/anmak-icin-siraya-girdiler-ama-bakin-sizin-3-fidan-neler-yapmis-83028

https://tesbitler.com/2024/04/06/adiyaman-ders-verdi-simdi-ders-alma-zamani/

[3] https://video.haber7.com/video-galeri/276157-izmirde-nikah-memurundan-cirkin-hareket-burada-resmi-nikah-kiyiliyor-dua-edemezsiniz

[4] https://www.haber7.com/guncel/haber/3422367-karsiyaka-belediye-baskani-unsaldan-nikahta-duanin-engellenmesine-skandal-yanit

https://www.haber7.com/guncel/haber/3422481-ibb-personeli-icki-servisinde-eyup-sultana-karsi-kadeh-kaldirdilar

https://www.yenisafak.com/gundem/bu-nasil-bir-kin-4619891




ÇATIRDAYAN İSRAİL HAKİMİYETİ

ÇATIRDAYAN İSRAİL HAKİMİYETİ

“One Minute. Sayın Peres, benden yaşlısınız…”
İsrail’in yıkımı bununla başladı ve bugüne gelindi.
Türkiye bu çıkışıyla rotasını değiştirdi.

Bu söz başta ABD ve İsrail’e ağır geldi.

Şimdiye kadarkilerden daha büyük bir darbeye, gerçekte işgale teşebbüs etti.

Ancak milletin şu davete icabetine tosladı.

“Cumhurbaşkanımızın Türk Mil­leti’ne yaptığı konuşma şöyleydi; “Bu hareket, Silahlı kuvvetlerimi­zin içerisindeki bir azınlığın kal­kışma hareketidir. Malum yapı olan paralel yapıya ait bir kalkış­ma hareketidir. Ülkemizin birliği beraberliği ve bütünlüğüne karşı yapılan bu harekete inanıyorum ki, milletçe vereceğimiz güzel bir cevapla bunlar gerekli olan ceza­yı alacaktır. Şu anda bu milletin imkanları ile ortaya konmuş olan tankı, topu, helikopteri kullanarak milletin üzerine gelmenin bedelini çok ağır ödeyeceklerdir. Bu konu­da gerek Cumhurbaşkanı olarak gerek Başbakanımız, hükümeti­miz olarak bizler atılması gereken adımlar ne ise bu adımları ataca­ğız. Bunun bedelini bizler farklı bir şekilde yorumlayamayız. Meydanı da onlara bırakamayız. Şu anda yapmış oldukları işgali de çok kısa zamanda ortadan kaldıracağız. Ka­rarlı bir şekilde de bu işin üzerine gideceğimizi tüm halkıma bildir­mek istiyorum.

Bu konudaki kararlılığımızı kimse de test etmesin. Buradan milleti­me çağrı yapıyorum. Milletimizi illerimizin meydanlarına, havali­manlarına davet ediyorum. Mil­letçe meydanlarda toplanalım ve bunların, o azınlık grubun tank­larıyla toplarıyla gelsinler, halkın gücünün üzerinde bir güç ben ta­nımadım bugüne kadar.

Bunlar emir komuta zincirini as­kıya almış ve çiğnemişlerdir. Bu­nun içerisinde olanlar şu anda al­tın üste yönelik attığı bir adımdır. Ben bu ülkenin Cumhur başıyım ve Başkomutanım aynı zamanda. Başkomutan olarak benim habe­rimin olmadığı bu adımda yargı zaten bunlara cevabını verecektir. Gereği neyse zaten bunu yapaca­ğız. Bu bulanık havayı meydana getirenler bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerdir.

Milletime çağrı yapıyorum. Mey­danlara gelin ve bunlara gereken cevabı hep birlikte verelim. Kesin­likle bu darbecilerin başarılı olaca­ğına inanmıyorum. Tarih boyunca darbeciler başarılı olamamışlardır. Er ya da geç yok olmuşlardır. Bu da böyle bilinsin.” şeklinde konuştu.[1]

– “General Joseph otel Özel operasyonlar dairesinden Amerikalı general, Türk hükümeti darbeye karışmakla suçlamıştı. General bu ithamları reddetti ancak darbeyi yapan liderlerin birçoğuyla yakın ilişkide olduğunu kayıtla teyit etti. “

– “Gülenci paralel yapı destekten yoksun değildi, siber teknolojiyle ele geçirilen kanıtlar CIA’nın bu gizli ayaklanmanın planlanmasına gizlice dahil olduğunu ortaya çıkardı. “

– “Amaç, İran şahlığının getirilmesine Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilip idâm edilmesi, Libya da muammer Kaddafi yönetiminin yok edilmesi ve son olarak Suriye başkanı Beşar Esad’ın görevden alınması amaçlı açık politikaya kadar bölgede sıklıkla uygulanan Amerikan politikası olan rejim değişikliğiydi.”[2]

*****************   

ABD ve Avrupa ülkeleri Yahudi zenginlerin ve de MOSSAD’ın kıskacında.[3]

Boyunduruğundan çıkması halinde her şeylerinin biteceği, kirli çamaşırlarının ortaya döküleceği korkusu yaşanmaktadır.[4]

Bir kısmı parayla satın alınırken, diğer bir kısmı da ona karşı borçluluk duygusu yaşamaktadır.
Nitekim Erdoğan’dan Almanya’ya: Biz Holokost cenderesinden geçmedik, İsrail’e borçlu olsak bu kadar rahat konuşamazdık.
Toplantıda Schulz İsrail’in kendini savunma hakkını vurgularken Erdoğan ise Gazze’deki sivil ölümlerine karşı uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini öne çıkardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Filistin’de sivilleri öldürmesine karşı yeterince ses çıkarılmamasını eleştirirken “İsrail Filistin savaşını bir borçluluk psikolojisi içinde değerlendirmemek gerekir” dedi ve ekledi:
“Bakın ben rahat konuşuyorum.
“Bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamazdık. Borçlu olanlar rahat konuşamıyor.”

***************   

                                                   ZİHİNLERDEKİ PUTLAR

Her şey zihinde başlıyor, kalp ve vicdanda oluşumu gerçekleşiyor.
Ma’kes buluyor.
Dış alemimizin oluşumu, tamamen iç alemimizin dışa yansımasıdır.
İçte ne varsa, dışa o yansır.
Onun için Kuran akla hitap eder, akıl sahiplerini düşünmeye davet eder.
Türkiye’ye de şimdi ‘Bizim Oğlanlarla’ şekil ve biçim verilmeye çalışılmaktadır.
Bu sefer daha sessiz bir 15 Temmuz çıkarması.
Geriye kalan C ve D planları ile.
Daha sinsice.
Ve sessizce.
Uzun sürede de olsa fayda sağlayan Tek Adam Erdoğan Düşmanlığı.
Merhum Abdulhamit de de bu işe yaramıştı.
Birde yanına konulacak ekonomik sıkıntı aparatını da ekleyerek ve sonucu bekleyerek..
Çünkü 60 yıllık saltanat yıkılmamalıydı.
Dünkü darbelerde kullanılan ‘Bizim Çocukların’ yerini bugün ‘Bizim Oğlanlar’ almıştır.

*****************

Habil Kabille başlayan kavga, saflar ve taraftarlar saflarını belli ederek devam ettirmektedir.
Kavga bitmedi.
15 Temmuz’da da.
Belli ki sonrasında da bitmeyip devam edecek.
İşte korkumda bu ya. En az bir elli yıl sürecek bundan sonraki kavga.
Çünkü virüs vücutta.
Çıkmadı ve tam atılmadı.
Birde üremede…
Bu darbeye ortak olan herkese sonsuza dek bu utanç yeter.
Cehenneme denk bir utanç.

“Biz, insanlar arasında, Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye, Kitap’ı hakikat olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma.”[5]

MEHMET ÖZÇELİK

03-05-2024

 

[1] https://polisdergisi.pa.edu.tr/baskomutandan-demokrasi-cagrisi-1041-haber

[2] Generallerin gecesi. Kandur.

[3] https://tesbitler.com/index.php?s=abd

[4] https://tesbitler.com/2024/02/17/jeffrey-epstein-kimdir-ve-ne-gibi-santajlarda-bulunmustur/

[5] Nisa.105.

https://tesbitler.com/index.php?s=hain




DÜNYA YAHUDİ KISKACINDA

DÜNYA YAHUDİ KISKACINDA

ABD’deki üniversitelerde meydana gelen İsrail’in zulmünü protesto edici protestolar birilerinin ötesinde birçoklarını tedirgin etti.[1]

ABD ve Avrupa ülkeleri Yahudi zenginlerin ve de MOSSAD’ın kıskacında.

Boyunduruğundan çıkması halinde her şeylerinin biteceği, kirli çamaşırlarını ortaya döküleceği korkusu yaşanmaktadır.[2]
Bir kısmı parayla satın alınırken, diğer bir kısmı da ona karşı borçluluk duygusu yaşamaktadır.
Nitekim Erdoğan’dan Almanya’ya: Biz Holokost cenderesinden geçmedik, İsrail’e borçlu olsak bu kadar rahat konuşamazdık.
Toplantıda Scholz İsrail’in kendini savunma hakkını vurgularken Erdoğan ise Gazze’deki sivil ölümlerine karşı uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini öne çıkardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Filistin’de sivilleri öldürmesine karşı yeterince ses çıkarılmamasını eleştirirken “İsrail Filistin savaşını bir borçluluk psikolojisi içinde değerlendirmemek gerekir” dedi ve ekledi:
“Bakın ben rahat konuşuyorum.
“Bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamazdık. Borçlu olanlar rahat konuşamıyor.”

***************  

Amerikalı yazar William Blum tarafından yazılan **”Haydut Devlet”** kitabı, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası politikalarını ve eylemlerini eleştirel bir bakış açısıyla inceler. İşte kitabın özeti:
– **Ana Temalar**:
– Kitap, ABD’nin yürüttüğü dış politikaların ve askeri müdahalelerin, özgürlük ve demokrasi adına yapıldığını iddia ederken, aslında suikastler, işkenceler, toplu kıyımlar ve hükümet darbeleri gibi eylemleri içerdiğini ortaya koyar.
– Blum, ABD’nin diğer ülkeleri “haydut devlet” olarak tanımlarken, aynı ölçütleri ABD’ye de uygulayarak, ABD’nin de bir haydut devlet olabileceği argümanını sunar.
– **Yazarın Amacı**:
– Yazar, ABD’nin küresel müdahaleciliğinin ve politikalarının kötülüklerini belgelemeyi ve resmi yalanlara ile propagandaya karşı bir panzehir sunmayı amaçlar.
– **Eleştiriler ve Yorumlar**:
– Kitap, ABD’de tartışma yaratmış ve ABD’nin küresel müdahaleciliğinin eleştirisi olarak kabul edilmiştir. Michael Parenti gibi yazarlar kitabı, ABD’nin politikalarına karşı olağanüstü bir eleştiri olarak değerlendirmişlerdir⁵.
William Blum’un **”Haydut Devlet”** kitabı, Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politikalarına ve uluslararası ilişkilere dair kritik bir perspektif sunar ve okuyuculara, genellikle medyada sunulan resmi anlatıların ötesine geçmeyi teşvik eder.”

******************  

Elbette Türkiye’de bundan hariç düşünülemez.

Medyasından siyasetine kadar birçok alanda aynı kontrol devam etmektedir.

Kıskaçta olanların, toplumu da kıskaca alması elbette kaçınılmazdır.

-Türkiye’deki siyasetin kalitesini en iyi şu şekilde anlayabiliriz;

Bakın ister şahıs bazında olsun ister siyaset, dernek gibi topluluklar olsun; hiçbiri projesini, seviye ve başarısını ortaya koyarak siyaset yapmıyor, yapamıyor ve de yapamamaktadır.

Tek proje ve kendilerinin seçilmesini istemeleri Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düşmanlık ve saldırısı üzerinedir.

Tam bir seviyesiz ve kalitesiz siyaset.

Utanç verisi.

Çünkü kişinin kendisini isbatı başkasının sırtına binerek yükselmesi değil, varsa kendi seviye ve başarılarını ortaya koymasıdır.

Belli ki bir başarı ve proje durumu bulunmamaktadır!

Önce beni bir getir, o zaman düşünürüz hesabı.

Bakınız, muhalefette olup da kazananların kaçta kaçı kendi bileğinin gücü ve alnının teriyle o makama gelmiştir?

-Dağdaki eşkıyada başsız ve kontrolsüz düşünülemez.

Dağ ile süren ortaklık da bu zincirin halkalarını oluşturmaktadır.[3]

Çünkü yapı değişmiyor. 

Zaman değişse de. 

Dünya dönüşse de. [4]

MEHMET ÖZÇELİK

01-05-2024

 

 

 

[1] https://tesbitler.com/2024/04/27/israilin-bitisi-zulmunde-bitisidir/

[2] https://tesbitler.com/2024/02/17/jeffrey-epstein-kimdir-ve-ne-gibi-santajlarda-bulunmustur/

[3] https://www.haber7.com/guncel/haber/3419427-ermeni-vahsetinde-yeni-delil-haritalar-ortaya-cikti500-bin-turk-olduruldu

https://www.haber7.com/guncel/haber/3419737-pkk-elebasi-istedi-ilk-ses-onlardan-geldi

[4] https://www.haber7.com/foto-galeri/85337-birinci-dunya-savasinda-kac-kisi-hayatini-kaybetti-iste-yayinlanan-rakamlar

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3419970-mansur-yavas-gozunu-abb-logosundaki-camiye-dikti

 




ARANAN ALLAH VE RIZASI

ARANAN ALLAH VE RIZASI 

Önce Allah, sonra da rızası.
Hz. Ademin cennette bulup, çocuklarının dünyada kaybettiği Allah.
İnsanların Ruhlar aleminde kabul edip, nisyanıyla isyan ettiği Allah.
Ruhun kabul edip, nefsin uzak kaldığı Allah.
En üstün makam marifetullah ve rıza makamıdır.
“Onların, Rabb’leri yanındaki ödülleri; onlar için içinden nehirlerin aktığı cennetler vardır. Orada süresiz kalacaklar. Allah onlardan, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bu, Rabb’ine huşu duyan kimseler içindir.”[1]
Allah’ın kullarından, kullarından Allah’tan razı ve memnun olmaları.
Ne büyük bir lütuf.
“(Ve o gün, Allah, cennetlik olan mü’min kimseye hitaben şöyle buyurur:) “Ey mutmain olan nefis! Sen O’ndan (Allah’ın verdiği bütün mükâfatlardan) razı, O da senden razı olarak Rabbine (O’nun manevi huzuruna) dön. (Razı olduğum sâlih) kullarımın arasına katıl ve gir cennetime.”[2]
İnsanlık bir yandan tarih boyunca Allah’ı aramış, Allah’ı bulanda onun rızasını aramıştır.
Rızasının nerede olduğunu ve olabileceğini hassasiyetle düşünmüştür.

***************** 

Bişr-i Hafi hazretlerinin tevbesi şöyle oldu:
Genç yaşta içkiye müptela olmuştu. Bir gün, yolda sarhoş bir halde giderken, üstünde Besmele yazılı bir kağıt buldu. İçi sızlayıp yerden aldı. Öptü, çamurlarını silip, temizledikten sonra, güzel kokular sürüp, evinde duvara astı.

Gece âlim bir zat bir rüya gördü. Rüyada, ”Git, Bişr’e söyle! (O bizim ismimizi temizledi Biz de onun kalbini temizleriz. O bizim ismimizi büyük tutup yükseğe astı, Biz de onun ismini büyük yapıp, yüksek kullarımın arasına katarız. O bizim ismimize güzel kokular sürdü, Biz de onun şahsını hidayetini kıyamete kadar müslümanlar için güzel kokular saçan yıldız yaptık) denildi. Bu rüya, üç defa tekrar etti.

Rüya gören zat, sabah olunca, Bişr-i Hafi’yi arayıp meyhanede buldu. Bişr, gelen zâta dedi ki:
– Benimle sizin ne işiniz olabilir? Benden ne istiyorsunuz?
– Senin için önemli bir haberim var.
– Kimden bahsedeceksin?
– Allahü teâlâdan …

Bunu duyan Bişr, ağlamaya başladı ve sordu:
– Hâlim malum. Bana şiddetli azap mı yapacak?

O zat, rüyayı anlattı. Bişr arkadaşlarına dönüp şöyle söyledi:
– Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz.
O zatın yanında hemen tevbe etti.

Bu anda ayağında ayakkabı bulunmadığı için, başka zaman da hiç ayakkabı giymedi. Sebebini soranlara, ”Söz verdiğim zaman yalınayaktım, şimdi giymeye haya ederim” derdi. Ayakkabı giymediği için kendisine ”Hafi” [yalınayak] denilmiştir.

MEHMET ÖZÇELİK

28-04-2024

[1] Beyyine. 8.

[2] Fecr. 27-30.




HEDEF VE ODAK VARLIK İNSAN

HEDEF VE ODAK VARLIK İNSAN

Bir insan oğlu insan olana kadar başarılı olarak birçok aşama ve yollardan geçip onay almış ve vücuda çıkıp insan olmuşsa bu başlı başına bir seviyedir.

Geriye kalan ancak belirleyici olan o insanlığı koruyup koruyamayacağının test edilerek sınava tabi tutulmasıdır.

Bir dönem insanı, birini diğerinden ayırmadan, yücelten değil yükselten, onurlandıran değil, kibirlendiren adeta ilahlaştıran hale getirdik.

Adına da kişisel gelişim kitapları dediğimiz hayali büyültmelerle başladık.
Tevazunun üzerini örttük, kibrin üzerini açtık.
Tevazu müşteri bulmazken, büyüklük taslamak revaç buldu.
Toprak gibi bereketli olmayı bırakıp, taş ve kaya gibi kırıcı ve ezici olduk.
Bunun adına da gelişim dedik.
Üreten değil, tüketen toplum olduk.
Çocuğa tam serbestlik ve hayvani özgürlük vererek, taşıyamayacağı yükü yükleyerek ruh yapısını bozduk.
Yerli ürünleri, öğünleri ve öğütleri bırakıp, denenmemiş ve deneme tahtası olarak kullandığımız Defolu, GDO’lu ithal ürünleri kullandık.
Bizler biz olmaktan çıktık, melez bir toplum olduk.
Tohumu, tarlası, gübresi, suyu, havası ve de ekeni farklı olan bir ucube mahsule döndük.
Nuru gitmiş topluma dönüştürüldük.
Batının batık ve nursuz toplumu haline getirildik.
Geçmişten gelen birikmiş nurlar ve nurlularla idare ediyoruz.
Baskı değil, otorite ve disiplin kaldırıldı.
Anne baba çocuğuna söz geçiremiyor. Öğretmen öğrencisine sert bir şey söyleyemiyor. Adeta amir makamındakiler, memur makamındakilerden çekiniyor.
Hocalar yıpratıldı, mânevî ağırlıkları gitti.
Dede ve nene bunak gösterildi, yılların tecrübesinin üstü örtüldü.
Her şey bir kaç dijital ortama bırakıldı, toplum istenildiği gibi yönlendirildi.
İnsanlar robotlaştırıldı.
Tek dünya, tek devlet ve tek insan haline getirilmeye çalışıldı.
Dünya tek merkezden idare edilmeye başlandı.
Tek bir merkezden kontrol edilip yönlendirilmeye çalışıldı.
Dışı kalaylı, içi vayvaylı yani boş bir toplum oluşturulmaya başlandı.
Hiçbir şey öğrenmeye gerek yok çünkü Google var.
Hiçbir şey düşünmeye gerek yok çünkü yapay zeka herkes yerine düşünmekte.
Tek bir akıl ve düşünce, tek bir yaşama biçimi geliştirilmesine çalışılmakta.
Tornadan çıkmış tek bir insan tipi.

İnsanlığı yönlendirme kontrol aracı, yapay zekâ oldu.

Küreselleşmenin kontrol ve yönlendirme aleti.

Saldım çayıra Mevla’m kayıra.
Hazırlanan meymenetsiz ortamlarla, bereketsiz ve verimsiz insanlar yetiştirilmeye çalışılıyor.

– Dün Google’da aradıklarınızın sizi ele verdiği, daha doğrusu siz ele geçirildiğiniz için daha aramadan ne arayacağını bilip, sizi sonuca götüren makinayla hem hal oldunuz.

Artık ruh yapınız onların deposundadır.
Şimdi bunu
daha geliştirip, CHATGPT ile kelimeleri cümlelere hatta makalelere kadar geliştirmiştir.
Bizim geliştirdiğimiz arama motorları, bizim gelişmemize sahip durumdadır.

-Hâkim görüntülü mahkûm bir toplum oluşturulmaya çalışılmaktadır.

İşte, Cep telefonu alabilmek için sabaha kadar kuyrukta bekleyen bizimkiler.[1]

-Toplum mühendisliğinin yerini artık yapay zekâ mühendisliği alıyor.

Bazı ülkelerde üniversitelerde uygulanmaya başlıyor.[2]

-Beyne Yerleştirilen Yapay Zekâ Destekli Çip, Felçli Bir Adamın Kolunu Tekrar Hareket Ettirmesini Sağladı.[3]

-Yapay zekalı ve ChatGptli doktorlar geliyor.[4]

Önemli olan insanın hâkim, teknolojinin ise onun hizmetinde mahkum durumunda olmasıdır.

Kontrol edilen insan değil, kontrol eden insan olmalıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

28-04-2024

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=1HqL9tgU8qw

[2] https://abcgazetesi.com/gelecegin-meslegi-yapay-zeka-muhendisligi-632393

[3] https://www.webtekno.com/yapay-zeka-beyin-implanti-felcli-adamin-hisleri-geri-getirdi-h136408.html

https://tr.euronews.com/next/2023/09/11/abd-20-senedir-felcli-olan-hasta-yapay-zeka-destekli-noroteknoloji-sayesinde-konustu

https://www.chip.com.tr/haber/tum-bilgilerinizi-vucudunuzdaki-cip-implantlarinda-tasimak_158900.html

[4] https://sputniknews.com.tr/20230908/cigir-acan-calisma-50-ila-70-yil-icinde-dondurdugumuz-insanlari-hayata-dondurebiliriz-1075297684.html

 




İSRAİLİN BİTİŞİ ZULMÜNDE BİTİŞİDİR

İSRAİLİN BİTİŞİ ZULMÜNDE BİTİŞİDİR

İsrail zulmün simgesidir.

ABD’yi[1] kontrol edip dizginleyen İsrail[2], aynı zamanda ABD’nin de Avrupa’yı[3] kontrol etmesiyle istediğini yaptırmaktadır.

Diğer yandan Arap dünyasını ve baştakileri kontrol etmesi ve yaptırdığı darbelerle kontrolü maalesef elinde bulundurmaktadır.

Geçmişteki Yahudi zulmü[4] bugünde İsrail’de kendisini açıkça soykırıma varan şekilde göstermektedir.

************  

Özellikle ABD’de bulunan ve Avrupa’ya yayılma meyli gösteren Gazze’deki işgalin durması için üniversite öğrencilerinin protestosu ve yürüyüşü gayet kıymetli ve anlamlıdır.

Hatta inşallah Hristiyanlığın takallüs edip büzülme ve kasılmasına, İslam’ın zuhuruna da kapı açacaktır.
Bununla beraber Gazze’deki zulmün durması başta Netenyahu’nun gitmesine bağlı.
ABD ve Batı ülkeleri bazen kızıyor gibi görünseler de her yönüyle onu desteklemektedirler.
Geriye ise en önemli çözüm İsrail’in içindeki halk ayaklanmasıdır.
Halkta da bu durum görülmektedir ve inşallah sonu da belirleyecektir.

***************   

Gazze’ye destek amacıyla başta ABD üniversitelerin başlayıp Avrupa’ya yayılan protestolar, bu ülkelerin bir 17-25 Aralık 2013 Gezi benzeri ayaklanmasıdır.

Orada bulunan anlayışlı Yahudilerin dahi İsrail’e bir şamarıdır.
Yahudiler bu yük, kambur ve günahtan kurtulmaları için İsrail’i sırtlarından atmaları gerek.
İslam’a hamile olan ABD ve Batı dünyasının doğum sancılarıdır.
Bu doğum gerçekleşene kadar bu sancıların devam edeceği görülmektedir.
Dünya bir değişim ve dönüşüm yaşamaktadır.
Güzel günler yakındır.

-Maalesef İsrail’in şimdiye kadarki saldırılarını görmeyenler, Hamas’ın kendisine karşı yapılacak saldırıya karşı erken davranışta bulunmasını kör olup görmeyerek terör olarak nitelemektedirler.[5] 

-Filistin’in aslında birinci problemi, Filistin’in başına geçen başbakan Yaser Arafat, Mahmut Abbas gibi şaibeli kişiler olmuştur.[6] 

***************

Dünyanın ve özellikle İslam dünyasının çektiği bunca sancı bir doğumun habercisidir.

Dünyanın uyanıp ayağa kalkması, evvela içteki birikim ve çatlamanın dışa atmasıdır.
Dünya büyük bir hakikate gebedir.
Allah dünyanın kapanışını asla ve asla kendi aleyhine bir kapanışla sonlandırmaz.
Çünkü akıbet müstakilerindir, demiştir.
Meleklere de, siz benim bildiğimi bilmezsiniz, demişti.
Resul’de, Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkça kıyametin kopmayacağından ve Yahudilerin imhasından haber vermişti.[7]
Elbette buda İstanbul’un fethi müjdesi gibi tahakkuk etmeden kıyamet kopmayacak ve kıyamet Yahudilerin başına kopacaktır.

***************

Kerametiyle bilinen Müştak Baba[8] genelde ve özelde şöyle bir tesbitte bulunur;

-2.Mahmut’a yakınlığıyla bilinen, Müştak Baba Timsah şiirinde Türkiye’nin 2023’ten itibaren çeşitli zorluklarla karşılaşacağını ve ağır baskılar altına gireceğini de kayda geçirdiği de ortaya çıktı.

Müştak Baba’nın 2024 ve sonrası için yaptığı tahminlerden biri 3. Dünya Savaşının Karadeniz’de başlayacağı yönünde.
Ayrıca, Osmanlı döneminde yazdığı şiirlerdeki mesajlar yorumlanarak bulunan tahminlerde İstanbul’un yeniden başkent olacağı da tahminler arasında…[9]

MEHMET ÖZÇELİK

27-04-2024

 

 

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=ABD

[2] https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0srail+

[3] https://tesbitler.com/index.php?s=avrupa

[4] https://tesbitler.com/index.php?s=yahudi

[5] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/ekrem-imamoglu-abd-televizyonunda-siyonistlere-selam-cakti-hamas-hepimizi-uzen-teror-saldirisi-duzenledi-4617728

[6] https://www.yenisafak.com/video-galeri/dunya/mahmud-abbasin-aciklamalari-tepki-cekti-4617735

[7] https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%9Farkad

[8] Tesbitler – islam bilgi arşivi » Blog Archive » MÜŞTAK BABA

[9] https://www.yasemin.com/foto-galeri/68161-mustak-babanin-2024-yili-icin-soyledikleri-gundem-oldu/p6
Ganiş bilgi için bakınız.
https://tesbitler.com/2023/06/18/mustak-baba/
https://tesbitler.com/index.php?s=Ebced

https://www.yasemin.com/foto-galeri/68161-mustak-babanin-2024-yili-icin-soyledikleri-gundem-oldu 

 




DEĞİŞEN NEY

DEĞİŞEN NEY

50 yıldır hatta yüz yıldır değişen ney?

Ney, ne kadar değişti?

Cemil Meriç’in ifadesiyle:” “Bizim aydınımız din düşmanı değil, İslam düşmanıdır.”

50 sene önce söylenmiş bu söz ile, bugün CHP’li Belediyelerin Arapça tabelalara karşı açmış oldukları savaş hatta yüz yıl önceki Arapça harflerin yerine Latin alfabesinin konulması ve arkasından ezanın Türkçeye çevrilmesi arasında ne fark var?

Bu sakın ola ki; bu uygulamalar Arapça harflerine olan düşmanlıktan değil de İslam’a olan düşmanlıktan olmuş olmasın?

– “CHP’li belediyelerin ‘Arapça’ düşmanlığı sürüyor: Yalova’da da tabelaları sökmeye başladılar

Kilis ve Uşak’ın ardından CHP’ye geçen Yalova Belediyesi’nde de ilk icraat olarak kentteki Arapça tabelalar sökülmeye başlandı. Denetimler sürerken İngilizce tabelalara dokunulmaması ise dikkat çekti.”[1]

Evet gerçekten, bu yapılanlar Arapça düşmanlığı değil, İslam düşmanlığıdır. 

Acaba bu zihniyettekiler aynı uygulamayı İngilizce tabelalarda da uyguluyorlar mı?[2] 

-Dağdaki eşkıya başının adı ve soyadı Belediye Meclis toplantısında acaba bilinçsizce mi söylenmiştir sizce?[3]

-PKK bayrağı Türk bayrağına mı tercih ediliyor?

Türk bayrağına bu tepki nedendir sizce?[4]

-Muhalif olup sürekli muhalefet eden, diğer yandan İslam düşmanlığı yapan ele başlıların muhtemelen deniz Baykal gibi tehdit unsuru olacak ve oluşturacak kasetleri mi var?

Onunla bir yandan susturulurken, diğer yandan istenildiği gibi konuşturulmakta mıdır?

Sanatçı geçinen bir kısım insanın geçmişten gelen kirli ilişkileri neyin işaretidir?

Yoksa geçmişten gelen bir hesap ve kin midir?

-Ad ve Semud kavmini şımarıklıktan, Lut kavmini de ahlaksızlık ve fuhuştan yıkan uygulamalar maalesef günümüzde de artarak devam etmektedir.[5]

Bela ve musibetlere açıkça davetiye çıkarılmaktadır. 

– Devletleri ve milletleri fakirlik ve ekonomik sıkıntı yıkmaz, ahlaksızlık ve fuhşun artıp yaygınlaşması yıkar ve çökertir. 

Böylece insanların ne gibi bir günaha sebep oldukları da görünmektedir.

****************   

Biraz daha bekleyeyim, daha pis kokular devam eder, öyle yazarım diye düşünmüştüm. 

Ancak bu işin sonunun gelmeyeceği ve fazla kokularla burnunuzu çatlatmayıp, aklınızı harekete getirip düşündürmek amacıyla bu örneklerle yetindim. 

– Tezatlar dünyasındayız.

Celladına âşık olan bir millet olduk.
İşte örnekleri,
-Kıyafetin uygun değil diye CHP tarafından Ankara’ya sokulmayan merhum Aşık Veysel’in torunu Gül Eda Hür, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü oldu.
-Eski adıyla Dersim, yeni adıyla Tunceli’yi bombalanırken devletin başında kim vardı? Yıllardır aynı partiyi destekleyen Tuncelili ve Alevi kesimin bu aşkı, katiline âşık olan maşukun hali gibi oldu.
Son belediye seçimlerinde de o kadar denenmiş ve görülmüş ve de maddi manevi kıtlığı yaşanmış olmasına rağmen hala medet umulması tam bir basiret körlüğüdür.
Oysa denenmiş denenmezken, bir Mümin bir delikten iki kere ısırılmazken, hala ısırılan o deliğe el sokuluyorsa o Müminliğin sorgulanması ve o zarara rıza ile girildiği düşünülmelidir.
Nitekim hemen bu durum kendisini gösterdi.[6]

0000000000000000   

Not: Celladına aşık sözünün hikayesi nedir?


“Celladına aşık” ifadesi, genellikle bir kişinin kendisine zarar veren veya potansiyel olarak zarar verebilecek birine karşı duyduğu aşkı veya bağlılığı ifade eder. Bu, genellikle sağlıksız veya tek taraflı bir ilişkiyi simgeler ve kişinin kendi zararına olan bir sevgiye sahip olduğunu gösterir.
“**Celladına aşık**” sözü, **Stockholm Sendromu** olarak bilinen bir psikolojik olguyu tanımlamak için kullanılır. Bu sendrom, rehin alınan kişilerin, rehin alan kişilere karşı duygusal bir bağ kurmaları ve onlarla sempati duymaları durumudur.
**Stockholm Sendromu** ismini, 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir bank soygunundan alır. Bu olayda, dört banka görevlisi altı gün boyunca silahlı soyguncular tarafından rehin alınmış ve bu süre zarfında rehineler soygunculara karşı duygusal bir bağ kurmuştur. Olay sona erdiğinde rehineler, soygunculara karşı ifade vermeyi reddetmiş ve hatta onların savunma masraflarını karşılamak için para toplamışlardır.
Bu olaydan sonra psikiyatrist **Nils Bejerot**, rehinelerin yaşadığı bu durumu “Stockholm Sendromu” olarak tanımlamıştır.
**Stockholm Sendromu’nun bazı belirtileri şunlardır:**
* Rehin alan kişiye karşı duygusal bağ kurma
* Rehin alan kişiyi haklı görme
* Dış dünyadan kopma
* Aile ve arkadaşlara karşı düşmanlık hissetme
**Stockholm Sendromu’nun nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, şu faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir:**
* Korku ve stres
* Yardımsız ve çaresiz hissetme
* Rehin alan kişi tarafından gösterilen şefkat ve ilgi
* Rehin alan kişiye karşı empati kurma
**Stockholm Sendromu**, travmatik bir deneyim yaşayan herkeste görülebilir. Ancak, polis memurları, askerler ve diğer riskli mesleklerde çalışan kişilerde daha sık görülme eğilimindedir.
**Celladına aşık** sözü, Stockholm Sendromu’nu metaforik bir şekilde ifade etmek için kullanılır. Bu benzetme, rehinelerin yaşadığı duygusal bağı ve çelişkileri vurgulamak için kullanılır.

MEHMET ÖZÇELİK

21-04-2024

[1] https://www.yenisafak.com/gundem/chpli-belediyelerin-arapca-dusmanligi-suruyor-yalovada-da-tabelalari-sokmeye-basladilar-4615749

https://www.kilis.bel.tr/index.php/2024/04/14/12197/

https://www.instagram.com/reel/C504Icftn-D/

https://www.yenisafak.com/video-galeri/ozel/ibbnin-destekledigi-istanbul-film-festivalinde-lgbt-propagandasi-yapan-cok-sayida-film-gosterime-girecek-4615565 

https://www.haber7.com/guncel/haber/3416109-dem-partili-belediyenin-ilk-toplantisinda-istiklal-marsi-krizi

[2] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3416843-dem-partiden-skandal-tunceli-belediyesi-adimi-hesap-ismi-dersimle-degistirildi

[3] https://video.haber7.com/video-galeri/274550-chp-grup-sozcusunden-soke-eden-gaf-cemil-tugaya-cemil-bayik-dedi

[4] https://www.haber7.com/guncel/haber/3416733-dem-partiden-skandal-turk-bayragi-karari

[5] https://www.haber7.com/guncel/haber/3417211-istanbul-film-festivalinde-lgbt-propagandasi-kamu-kurumlari-neden-sponsor

[6] https://tesbitler.com/2024/04/06/adiyaman-ders-verdi-simdi-ders-alma-zamani/




SINANMADIKÇA CENNETE GİRECEĞİNİZİ Mİ ZANNEDİYORSUNUZ.

SINANMADIKÇA CENNETE GİRECEĞİNİZİ Mİ ZANNEDİYORSUNUZ.[1]


اَحَسِبَ النَّاسُ اَنْ يُتْرَكُٓوا اَنْ يَقُولُٓوا اٰمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ ﴿٢﴾
وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذٖينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبٖينَ
2.﴿ İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, “İman ettik” demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?
﴾3﴿ Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.”[2]

Tıpkı, “innema emvalukum ve evladukum fitneh.”[3]

“Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir. Allah’ın sevgi ve taatini mal ve evlat sevgisine tercih edenleri Allah katında büyük bir mükâfat beklemektedir.”Ayeti gibi.
33 kadar ayette bu fitne ifadesi geçmektedir.
Enfal Suresi, 39. Ve bakara. 193 ayetlerinde: Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.”
-İman bir bedel istiyor.
-Okula gitmenin bir bedeli var.
Fedakârlık istiyor.
“Eyahsebul insanu en yutrake suda.”

” İnsan, başıboş bırakılacağını ve yaptıklarından hesâba çekilmeyeceğini mi sanıyor?”[4]
“Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.”[5]

@@@@@@@

Müminlerin Allah’ın yardımıyla zafere ulaşacağına dair çeşitli ayetler bulunmaktadır. Bunlardan birkaçı şunlardır:

**1. Âl-i İmrân Suresi, 160. ayet: **

**”Andolsun ki Allah, Bedir savaşında size yardım etmişti. O zaman siz zayıftınız. O halde Allah’tan korkun ve O’na şükredin.”**

**2. Enfal Suresi, 62. ayet: **

> **”Eğer Allah size yardım ederse, sizi yenebilecek yoktur. O size yardım etmezse, O’ndan başka size yardımcı da yoktur. Müminler Allah’a tevekkül etsinler.”**

**3. Tevbe Suresi, 38. ayet: **

> **”Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlamlaştırır.”**

**4. Muhammed Suresi, 7. ayet: **

> **”Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne yardım ederseniz ve O’nunla beraber cihad ederseniz, Allah sizi, içinde ebedî kalacağınız cennetlere sokar. Hem de sizin için nehirler akıtır. Allah’ın rızası en büyük başarıdır.”**

Bu ayetlerin ışığında, müminlerin Allah’ın yardımıyla her türlü zorluğun üstesinden gelebileceği ve asla mağlup olmayacağı söylenebilir.

@@@@@@@

Evet, ayette müminlerin mağlup olmayacağına dair bir ifade var. Fakat bu ifadenin tam olarak ne anlama geldiği hakkında farklı yorumlar mevcut.

**1. Dünyevi Zafer: **

Bazı alimler, bu ayetin müminlerin asla savaşta yenilmeyecekleri anlamına geldiğini savunuyor. Bu yoruma göre, Allah her zaman müminlere yardım edecek ve onları zaferle mükafatlandıracaktır.

**2. Manevi Zafer: **

Diğer alimler ise ayetin müminlerin asla imanlarını kaybetmeyecekleri anlamına geldiğini savunuyor. Bu yoruma göre, müminler zorluklar ve imtihanlar karşısında bile inançlarından taviz vermezler ve daima Allah’a güvenirler.

**3. Her İki Anlam da: **

Bazı alimler ise ayetin her iki anlamı da kapsadığını savunuyor. Bu yoruma göre, müminler hem dünyevi hem de manevi açıdan zafer kazanmaya muktedirdirler.

Ayetin doğru yorumu için, ayetin nüzul sebebini ve diğer ayetlerle olan bağlantısını göz önünde bulundurmak önemlidir.

**Ayette geçen “mağlup” kelimesinin anlamı da önemlidir.** Bu kelime, sadece savaşta yenilmek anlamına gelmez, aynı zamanda “yıkılmak”, “pes etmek”, “umutsuzluğa kapılmak” gibi anlamlara da gelebilir.

**Dolayısıyla, ayetin anlamı şu şekilde yorumlanabilir:**

* Müminler asla imanlarından taviz vermezler ve daima Allah’a güvenirler.
* Müminler zorluklar ve imtihanlar karşısında pes etmezler ve mücadeleyi sürdürürler.
* Müminler Allah’ın yardımıyla hem dünyevi hem de manevi açıdan zafer kazanmaya muktedirdirler.

**Unutmamak gerekir ki,** müminlerin zaferi, Allah’ın rızasını kazanmaya ve onun emirlerine uymaya bağlıdır. Müminler, Allah’a tevekkül edip, onun yardımını dileyerek her türlü zorluğun üstesinden gelebilirler.

*@@@@@@

Ashab-ı Uhdud.

## Ashab-ı Uhdud

Ashab-ı Uhdud, Kur’an-ı Kerim’in Buruc Suresi’nde 4-10. ayetlerde anlatılan bir olaydır. Bu ayetlerde, Allah’a inandıkları için müşrikler tarafından hendeğe atılıp ateşe verilen bir grup insandan bahsedilir.

**Olayın Özeti:**

* Bir kral, tebaasını Allah’a değil kendisine tapmaya zorlar.
* Bir grup insan kralın emrine karşı çıkarak Allah’a iman ettiklerini ilan eder.
* Kral, bu insanları cezalandırmak için büyük bir hendek kazdırır ve içine ateş yakar.
* Müminler hendeğe atılır, ancak Allah’ın izniyle ateş onlara zarar vermez.
* Kral ve adamları bu mucize karşısında şaşırıp kalırlar.
* Kral, yaptığından pişman olur ve müminlerden özür diler.
* Müminler kralı affeder ve ona da Allah’a iman etmesi için tebliğde bulunurlar.

**Ashab-ı Uhdud’un Kim Olduğu:**

Ashab-ı Uhdud’un kim olduğu ve ne zaman yaşadığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Tarihçiler ve tefsir alimleri bu konuda farklı görüşler öne sürmüşlerdir. En yaygın görüşe göre Ashab-ı Uhdud, Yemen’de Himyer Krallığı döneminde yaşamış bir grup Hristiyandır.

**Ashab-ı Uhdud’dan Çıkarılacak Dersler: **

* Allah’a iman edenler her türlü zorluğa karşı göğüs gerebilmelidirler.
* Allah’ın izniyle hiçbir güç müminlere zarar veremez.
* Zalimlerin sonu hüsrandır.
* Allah’ın rahmeti ve merhameti her şeyin üstündedir.

                                                                                                          MEHMET ÖZÇELİK 

17-04-2024

[1] https://www.youtube.com/watch?v=oEE9VqPQW2E&ab_channel=Mehmet%C3%B6z%C3%A7elik

[2] Ankebut-2-3.

[3] Teğâbun Suresi 15. Ayet.

[4] Kıyamet.36.

[5] Bakara. 214.