DİJİTAL SAVAŞ

DİJİTAL SAVAŞ[1]

Dijital savaşlar. Cephe Savaşının yerini İnternet, dijital, uydu, WATSAPP konum, adres, cep telefonu çipleri, tüm dijital sistemler ve medya geniş bir savaş cephesi açmış oldu.

  1. Dünya savaşı dijital dünya savaşına yerini bıraktı.
    Yapay zekâ ve bir düğmeyle dünyanın ışığını söndürüp, ekonomik yapıyı çökertecek, ahlaki duvarları yıkacak bir yola girildi.[2]

    -Yerli ve milli yazılım

Instagram Haniye’nin taziyesine yayınlayanları engelledi ve devlet ona kısıtlama getirdi.
Facebook da aynı benzerlerini yaparak engelleme ve kısıtlamaya gidiyor.
İletişim araçları aynı zamanda istihbarat ve son Hedefte savaş alanlarıdır.
Dijital savaşlar.
ABD önceki seçiminde Trump’ın kazanmasına Rusya’nın dijital etkisinden bahsedildi.
Yapay zekada ve dijital mecralarda bir an evvel alternatiflerin üretilmesi gerekir.
Başta milli eğitim.
Ancak yöneticiler ve öğretmenler bu konuda ne kadar yeterli ve ne kadar hazır.

Maalesef bu konuda genelde olmasa bile yeterlilik olmadığı gibi, yönetici bazında engellemeye varan kısıtlamaların, korku ve çekincelerin olduğu görülmektedir.

Öğretmenlerin kendilerini açmaları, ancak idarenin kendisini aşmasıyla mümkün olacaktır. 

Problem olacağı korkusu dijital hizmetleri yavaşlatmaktadır.

*Hazırlıklı olmak gerek.

Elbette Batı sansüre uygulayacak, yönlendirme de yapacak, devletlerin altını oymak için her türlü provakatif eylemlere tevessül edecektir.

**************  

Evvelden darbeler ordu eliyle yapılırdı, şimdi ise dijital faşizmle yapılmaktadır. Dijital medya, Instagram, Facebook, Twitter, gemini gibi yapay zekalarla yapılmaktadır.
Kesinlikle bunlar tarafsız değiller.
Bugünlerde Instagram’ın yaptığı sansürleme bunun en bariz örneğidir.
Bir yandan zulme taraf olurken, diğer taraftan zalime yapılan tenkitleri ve yazıları sansürlemektedir.
Yapay zeka gemini ise sürekli kaçamak ifadelerle cevap vermemektedir.
Zalimin ve katilin yanında durmaktadır.
Hayata yansıyan batının çirkin ve kirli yüzü, böylece dijitalde de kendisini göstermektedir.
Katillik, mafyalık, dolandırıcılık, yalan haber, sahtecilik varlığını dijitalde de sürmektedir.
Bir yönüyle de Çöplük gibi.
Seçici olmalıdır. Aldanmamalı, dolduruşa gelmemeli. Her şeye inanıp kanmamalıdır.
Bahçeye atılan gübre in içerisinde güllerden yeşermekte, gübreyle meşgul olunmamalıdır.
Kontrollü kullanmalı.
Dijitaller bizi değil, biz onları kullanmalıyız.
Mahkum değil, hâkim olmalıyız.
Büyük bir nimet, azaba dönüştürmedikçe.
Boş bırakılmayacak bir alan, yerlisini yaparak.
İçişleri bakanının da tesbitiyle, normal hırsızlıkta düşüş yaşanırken, dijitalde arttı.
Her şey dijitale taşındı.
Hayatın ışığını yakmakta, söndürmekte bir düğme ve dokunuşla gerçekleşti.
Geçen günlerde Microsoft’un bir hatası dünyadaki sistemleri ve işlemleri durdurdu.
Uçaklar kalkmaz oldu, devlet işleri bir düğmeyle susturuldu. Ele geçirildi.
İşte sana darbe.

MEHMET ÖZÇELİK

06-08-2024

[1] https://www.youtube.com/watch?v=v_oMmg97RHk&t=13s

[2] https://www.haber7.com/foto-galeri/86992-ismail-haniye-suikastinda-sir-perdesi-yeri-nasil-tespit-edildi-yahudi-milyarder-konum-verdi-iddiasi




GEMLENEN ARAP LİDERLER

GEMLENEN ARAP LİDERLER

Arap dünyasını yöneten krallar ve yöneticiler maalesef batının köleleri tarafından dizginlenip kontrol edilmekte, gemlenip susturulmaktadır.
Bunlar ya göbekten bağlı veya koltuklarıyla bağlantılı olarak yönetilmektedirler.
İslam’ın İntibahı, Arapların intibahıyla orantılıdır.
Uyutulan ve uyanmayan Araplar, İslam’ın uyanışını da engellemekte ve geciktirmektedir.
Rahatına düşkün olan bu liderler bu rahatlıklarını terk etmedikçe kölelik zilletine, gemlenmeye devam edilecektir.
Böylece orta doğudaki zulümlere de ortak olmuş olacaklardır.
İsrail’in rahatlığı Arapların bu rahatlığından ileri gelmektedir.
ABD’nin önemli bir zenginliği ve geliri Arapları sömürmeden kaynaklıdır.
Sattığı ve kullanılmayan silahlar, işgal ile yıllarca el koyduğu petroller, üstleriyle kıskaç altına alıp paralarını işlettikleri ülkeler ile ayakta durmaktadır.

-İsrail Başbakanı Netanyahu, “Arap liderlerine sesleniyorum, eğer çıkarlarınızı korumak istiyorsanız sessiz kalın”[1]

*****************    

İçimizdeki İsrailliler.

İçimizde bulunan Yahudi olmayan Yahudiler.

-Eski İngiliz büyükelçisi Craig Murray terör örgütü DEAŞ’ın neden İsrail’e saldırmadığını anlattı.

Bölgede çevrilen oyunlara değinen Murray “ABD ve İsrail’in mezhepsel gerginlikleri körüklediği korkunç bir iç savaş oldu Suriye’de. El Nusra ve DEAŞ’ın İsrail’e saldırmamasının bir nedeni var. Çünkü onları İsrail ve CIA destekliyor” dedi.[2]
-“Şu medenîlerden çoğunun eğer içini dışına çevirirsen, görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır; sîreti olur sûret.
Gelir hayali karşına, postlarıyla tüyleri. İşte şununla görünür meydandaki âsârı. Zemindeki mevâzin, mîzanıdır şeriat.” Sözler. #lemeat. Bediüzzaman.
-” Bizim muradımız, medeniyetin mehasini ve beşere menfaati bulunan iyiliklerdir. Yoksa, medeniyetin günahları, seyyiatları değil ki, ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin zannedip taklit edip, malımızı harap ettiler. Medeniyetin günahları, iyiliklerine galebe edip, seyyiatı hasenatına racih gelmekle, beşer iki Harb-i Umumi ile iki dehşetli tokat yeyip, o günahkâr medeniyeti zîr ü zeber edip öyle bir kustu ki, yeryüzünü kanla bulaştırdı. İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle, medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umumîyi de temin edecek.
ise, şe’ni tenazudur. Kitleler mabeynindeki rabıtası, âhari yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni böyle müthiş tesadümdür. Cazibedar hizmeti, hevâ ve hevesi teşcî ve arzularını tatmin ve metalibini teshildir. O heva ise, şe’ni insaniyeti derece-i melekiyeden, dereke-i kelbiyete indirmektir. İnsanın mesh-i mânevîsine sebep olmaktır. Bu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayale gelir.”Sünuhat. Bediüzzaman.

*******************   

Vahşet alkış aldı.

Dünya dehşetli yaşadı.
Batıdan hala umut bekleyenler, daha batının zulme alkış tutmasından, zulmün ve zalimin arkasında olduğunu açık ve net gördükten sonra neyi beklemekte ve görmek istemektedir?
Belli olan ABD, İsrail, İngiltere, Almanya gibi Haçlı güruhu hiç değişmedi, zulmünü bir de alkışla belgeledi.
İsrail’i 500 sene öncesinde ispanyadan sürülerken Osmanlı tarafından sahiplenmeyi hak etmiyormuş.
İsrail, ABD, İngiltere kötü akıbetini belirliyor.[3]

-Sayın Erdoğan şu ifadesiyle İsrail’e nota verirken, ABD’ye de uyarıda bulundu.

“Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız.”

– Her savaşta mutlaka çocukların, kadınların, yaşlıların ağır zayiat verdiği bir gerçektir.

Firavun binlerce erkek çocuğu gördüğü rüya üzerine öldürtmüş, cahiliyede de binlerce kız çocuğu diri diri gömülmüştür.
Ancak İsrail’in yaptığı bütün bunların ötesinde on binlerce çocuğu, on binlerce kadın ve sivil vahşice öldürmüştür.
Eğer dünyada cinleri temsil eden şeytan ve insanları temsil eden Yahudiler olmasaydı dünya bu kadar vahşet ve dehşetli yaşamazdı.
Kıyamet savaşını Yahudiler i çıkaracak

*****************  

“Cumhurbaşkanı Erdoğan: Batı, Gazze’deki soykırımın suç ortağıdır!

Son dakika haberleri: Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti İnsan Hakları Programı’nda konuştu. Erdoğan konuşmasında Haniye’nin şehit edilmesinin ardından milli yas ilan edilmesine karşı çıkanlara sert tepki gösterdi.
…. Uluslararası sistemde ciddi bir güç boşluğu var. Sadece güç boşluğu değil, bir ahlak ve vicdan kaybıyla da karşı karşıyayız.
…. Soykırım başlayalı tam 10 ay oldu. Bu sürede 16 binden fazla çocuk öldü. 40 bin masum insan şehit oldu.
…. Merhum Haniye’nin Katar’daki cenaze merasimine geniş bir heyetle iştirak etmenin yanı sıra ülkemizdeki bir günlük milli yas ilan ederek Filistin halkıyla dayanışmamızı gösterdik.
Bir günlük yas ilan ettik. Bazı cibilliyeti bozuk olanlar bu hassasiyeti hazmedemediler. Sizden mi izin alıp bunun kararını vereceğiz? Biz milletimizden gerekli izni aldık ve adımlarımızı buna göre atıyoruz. “[4]

-“3 yıl önce İran İstihbarat Bakanı olan Ali Yunusi tarafından açıklandı veya itiraf edildi. Ali Yunusi ‘İsrail, İran’a o kadar derinden sızdı ki, tüm yetkililer hayatlarını kaybedebilirler korkusuyla yaşamalı.

… İranlı eski istihbaratçı Ali Rezai, koruma ve istihbarattan sorumlu birimler arasında çok ciddi görev-yetki karmaşası ve iç çekişme yaşandığını ve son olayda bu zafiyetin zirve noktasına ulaştığını söyledi. Kendi içinde ayrılan İran istihbarat kurumlarına ciddi anlamda sızmaların olduğunu kaydeden Rezai “Devlet içerisinde şu an Haniye suikastı özelinde ‘Kimler hangi harici servislerle iş birliği içerisinde ve ihanet hangi mevki ve makamlara kadar uzanıyor’ sorusunun cevabı aranıyor. Son suikast nokta istihbarat desteği olmadan kesinlikle yapılamaz” kanaati hâkim.”[5]

******************

Terör ve güvenlik uzmanı Ali Fuat Gökçe katıldığı canlı yayın programında şu çarpıcı değerlendirmeleri yaptı:

Geçmişte olan bazı olaylar; askeri hadiseler ve savaşlar gelecekte yaşanacakların habercidir. Geçmişte bizim bölgemizde yaşananlar ve şu anda halen ortaya çıkan durumlar bize gelecekte başımıza gelecekleri gösteriyor.
1915 yılında İngiliz komutan Yunanistan’ın Dedeağaç şehrinden İzmir Körfezi’ne kadar bütün savaş gemilerini oraya yığarak Çanakkale Boğazı’nı abluka altına aldı. 100 yıl sonra aynı yere Dedeağaç’a ABD’de geldi. Yer aynı olay aynı yapılan aynı…
DEDEAĞAÇ YIĞINAKLARI TÜRKİYE İÇİN
Bizim coğrafyamız değişmiyor. Karşımızda yine emperyalist güçler var ve biz Haçlı seferi olduğunu daha önce de söylemiştik. O dönem İngilizler varken şimdi onları devamı olan artığı olan Amerika var.
Herkes ABD’nin Dedeağaç’a Rusya için geldiğini söyledi ama biz Türkiye için geldiğini üstüne basa basa söyledik. Çünkü oradan tarih boyunca Rusya’ya yönelik askeri bir hareket olmamıştır. Coğrafyayı iyi okumak gerekir; tarih boyunca Karpat Dağları’nı aşarak Rusya’ya herhangi bir sefer yapılmamıştır. ABD Dedeağaç’a Türkiye için gelmiştir.[6]

MEHMET ÖZÇELİK

05-08-2024

 

 

 

 

[1] https://tesbitler.com/2022/03/02/uyanis/

[2] https://video.haber7.com/video-galeri/286608-ingiliz-diplomat-craig-murray-tek-tek-acikladi-deas-neden-israile-saldirmadi

[3] https://www.yenisafak.com/dunya/israilde-bati-nil-virusunun-yayilisi-durdurulamiyor-46-kisi-olu-4635660

[4] https://m.haber7.com/guncel/haber/3448363-cumhurbaskani-erdogan-bati-gazzedeki-soykirimin-suc-ortagidir

[5] https://www.yenisafak.com/yazarlar/bulent-orakoglu/mossad-irana-o-kadar-derinden-sizdi-ki-tum-yetkililer-her-an-bir-suikasta-ugrayabilir-4636784

[6] https://m.haber7.com/guncel/haber/3447146-suikast-sonrasi-olay-yorum-tarihte-gorulmedi-abd-rusya-icin-degil-turkiye-icin-geldi




İSRAİLİN HEDEFİ MESCİD-İ AKSA AMAÇ SÜLEYMAN MABEDİ

İSRAİLİN HEDEFİ MESCİD-İ AKSA AMAÇ SÜLEYMAN MABEDİ

İsrail 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra işgal ettiği Doğu Kudüs’te, özellikle Mescid-i Aksa çevresinde yoğun bir şekilde kazı çalışmalarına başladı. Bu dönemden itibaren İsrail, bölgedeki arkeolojik çalışmaları kendi ideolojik ve siyasi amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanmaya çalıştı.
Neden bu kadar önemli?
* Statüko ihlali: İsrail’in bu çalışmaları, Mescid-i Aksa’nın statükosunu ihlal ettiği ve bölgedeki gerginliği artırdığı gerekçesiyle uluslararası tepkilere neden olmaktadır.
* Siyasi amaçlar: İsrail, bu kazılarla bölgedeki tarihi hakimiyetini güçlendirmeyi ve Yahudi-Hristiyan bağlamında burayı kendi toprakları olarak göstermeyi amaçlamaktadır.
* Kültürel mirasın tahribi: Bazı uzmanlar, bu kazıların tarihi ve kültürel mirasın tahribatına yol açabileceği konusunda endişelerini dile getirmektedir.

İşte o endişelerin başında gelen:
1. Kudüsün altını boşaltıp yıkılmasını sağlayarak Süleyman Mabedini mi ortaya çıkarmaya çalışmaktadır?
2. Çevre ülkelerle yaptığı savaşta yanlışlıkla veya belirsiz bir taraftan atılan bir bombayla veya bir İslam ülkesinin üzerine suçu atmak suretiyle yıkmak mı istiyor?
3. Veya İranı tahrik edip kendisine atılan bombalardan birisininde bilinçli veya bilinçsiz Mescidi Aksa’ya isabet etmesi mi düşünülüyor?
4. Veya İranın Mescidi Aksayı vurmasıyla orta doğuda bir Sünni Şii çatışması mı oluşturulmak isteniyor?
5. İsrail Gazze savaşı bahanesiyle Mescid-i Aksa’nın tahrip edilip, geniş çaplı Müslim gayri Müslim savaşı mı çıkarmak istiyor?
6. Yahudi hakimiyetini dünya çapında kurmak ve sürdürmek için yıllardır hesap edilen, Yahudiler için önem arzeden Süleyman Mabedinin ortaya çıkması için Mescid-i Aksa’yı yıkma planlarımı yapılıyor?
7. Hedef Mescid-i Aksa ve amaç Süleyman Mabedi’mi?

@@@@@@@@@

SÜLEYMAN MABEDİNİN YAHUDİLERCE ÖNEMİ

Yahudiler için Süleyman Mabedi, dini ve tarihsel açıdan büyük bir öneme sahiptir. İşte bu önemin bazı nedenleri:
* Kutsal bir yapı: Süleyman Mabedi, Tanrı’ya adanmış ilk kalıcı mabed olarak kabul edilir. Yahudi inancına göre, Tanrı’nın huzurunun yeryüzündeki bir tezahürü olarak görülür.
* Birlik sembolü: Mabed, İsrail halkının birlik ve beraberliğinin sembolüdür. Bütün İsrailoğulları’nın ortak ibadet yeri olarak kabul edilir.
* Ahit Sandığı’nın evi: Mabedin en kutsal bölümü olan Kutsallar Kutsalı’nda Ahit Sandığı bulunurdu. Ahit Sandığı, Yahudilerin en kutsal emanetlerinden biri olarak kabul edilir.
* Tarihi ve kültürel miras: Süleyman Mabedi, Yahudi halkının tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Binanın inşa edilmesi, İsrail krallığının en güçlü dönemlerinden biri olarak kabul edilir.
* Mesih inancıyla bağlantısı: Yahudi inancında Mesih’in geleceği ve İkinci Tapınağın inşa edileceği inancı vardır. Süleyman Mabedi, bu inançla yakından bağlantılıdır.
* Ulusal kimlik: Mabed, Yahudi halkının ulusal kimliğinin önemli bir parçasıdır. Binanın yıkılması, Yahudi halkı için büyük bir trajedi olarak kabul edilir ve yeniden inşası en büyük umutlardan biridir.
Neden bu kadar önemli?
* Dini bir görev: Yahudilikte mabedin yeniden inşası, dini bir görev olarak görülür.
* Ulusal bir hedef: İsrail devleti için Süleyman Mabedi, ulusal bir hedeftir.
* Siyasi bir araç: Bazı siyasi gruplar, Mabedi siyasi amaçlar için kullanmaya çalışmaktadır.
Bugün neden önemli?
* Siyasi gerilimler: Mabedin bulunduğu Tapınak Dağı, Müslümanlar için de kutsal bir yerdir. Bu durum, bölgede siyasi gerilimlere neden olmaktadır.
* Arkeolojik çalışmalar: İsrail, bölgede sürekli olarak arkeolojik çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar, hem dini hem de siyasi açıdan büyük tartışmalara yol açmaktadır.
* III. Mabet hareketi: Bazı Yahudi grupları, Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek için çaba göstermektedir.
Özetle, Süleyman Mabedi, Yahudilik için dini, tarihi ve kültürel açıdan büyük öneme sahip bir yapıdır. Hem Yahudi halkının hem de bölgedeki diğer dinlerin mensupları için önemli bir semboldür.

@@@@@@@@@

Süleyman Mabedi’nin yeri nerededir?

Süleyman Mabedi, günümüzde Kudüs’ün Eski Şehri olarak bilinen bölgede, Tapınak Dağı üzerinde inşa edildiği düşünülmektedir.
* Neden Tapınak Dağı? Tevrat’a göre, İbrahim Peygamber oğlunu kurban etmek üzere getirildiği yer olarak bilinen Moria Dağı ile burası aynı yer olarak kabul edilir. Ayrıca, Hz. Süleyman’ın mabedi inşa ettirdiği yer olarak da burası gösterilir.
* Günümüzdeki durum: Ne yazık ki, Süleyman Mabedi günümüzde orijinal haliyle bulunmamaktadır. MÖ 587’de Babilliler tarafından yıkılmış ve daha sonra yeniden inşa edilmiş, ancak MÖ 70’te Romalılar tarafından tekrar yıkılmıştır. Bugün, Tapınak Dağı üzerinde İslam’ın en önemli üçüncü mabedi olan Mescid-i Aksa ve altın kubbeli Kubbetü’s-Sahra bulunmaktadır.
Neden bu kadar önemli bir yer?
* Üç din için kutsal: Bu bölge, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam dinleri için kutsal sayılmaktadır. Bu nedenle, bölgedeki her türlü değişiklik büyük tartışmalara yol açmaktadır.
* Siyasi gerilimler: Tapınak Dağı üzerindeki hakimiyet, İsrail-Filistin çatışmasının en önemli nedenlerinden biridir. Yahudiler burayı yeniden inşa etmek isterken, Müslümanlar ise mevcut durumun korunmasını istemektedir.
* Arkeolojik çalışmalar: İsrail, bölgede sürekli olarak arkeolojik çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar, hem dini hem de siyasi açıdan büyük tartışmalara yol açmaktadır.
Özetle, Süleyman Mabedi’nin yer aldığı düşünülen Tapınak Dağı, günümüzde üç din için kutsal bir yer olarak kabul edilmektedir. Bu durum, bölgedeki siyasi gerilimlerin temel nedenlerinden biridir.

MEHMET ÖZÇELİK
06.08.2024




DEST-Gâh- TEZGâH

                                                 DEST-Gâh- TEZGâH

Dest gâh kelimesinin geldiği manalar ve kullanıldığı yerler nerelerdir?

Dest gâh kelimesi, köken olarak Farsçadır ve “tezgâh, dokuma makinesi, müzik aleti” gibi anlamlara gelir. Zaman içinde Türkçeye geçerek farklı alanlarda kullanılmıştır.
Müzik:
* Türk Klasik Müziği: Belli bir makam ve usul üzerine kurulu bestelerin icra edildiği müzik aletlerinin genel adıdır.
* Diğer Müziğe Genel Bir İsim: Bazı durumlarda, özellikle geleneksel müziklerde, müzik yapma eylemi veya ortamı için genel bir terim olarak kullanılır.
Dokuma:
* Dokuma Tezgâhı: Kumaş üretmek için kullanılan bir alettir.
* Dokuma İşlemi: Kumaşın üretim süreci için kullanılır.
Diğer:
* Metaforik Anlam: Bazı durumlarda, bir işin veya yapının temelini ifade etmek için mecazi olarak kullanılır. Örneğin, “bir düşüncenin destgahı” gibi.
Özetle, dest gâh kelimesi müzik, dokuma ve daha genel anlamda bir işin temelini ifade etmek için kullanılan çok yönlü bir kelimedir.
Ek Bilgi:
* Destgahın Farklı Kültürlerdeki Kullanımı: Dest gâh kelimesi, sadece Türk kültüründe değil, Farsça kökenli olduğu için birçok Orta Asya ve Ortadoğu kültüründe de benzer anlamlarda kullanılır.
* Destgahın Türkçedeki Eş Anlamlıları: Tezgâh, dokuma makinesi, müzik aleti gibi kelimeler destgahın eş anlamlıları arasında sayılabilir.
Umarım bu açıklama destgah kelimesi hakkında size yeterli bilgiyi vermiştir. Başka sorularınız olursa çekinmeden sorabilirsiniz.

@@@@@@@

Bediüzzaman Said Nursi Risale-i Nur’da Destgah kelimesini hangi mana ve makamlarda kullanmıştır?

Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur’da “Destgah” Kelimesi
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur külliyatında “destgah” kelimesini genellikle ilim, irfan, marifet ve hakikat alemlerine atfen kullanmıştır. Bu kelime, onun eserlerinde şu anlamlara gelebilir:
* İlim ve irfanın öğrenildiği bir ortam: Kur’an dersleri, sohbet meclisleri gibi ilim ve irfanın tahsil edildiği yerler, Nursi’ye göre birer destgahtır.
* İnsan nefsinin terbiye edildiği bir yer: İnsan, bu destgahlarda nefsini terbiye ederek, kemale doğru yükselir.
* Hakikatlerin tecelli ettiği bir mekân: Kainat, Nursi’ye göre en büyük destgahtır. Burada Allah’ın isimleri ve sıfatları tecelli eder.
Destgahın Makamları:
Nursi, destgahı bir müzik aletinin farklı makamlarına benzeterek, ilim ve irfan yolunda farklı mertebelerin olduğunu ifade eder. Bu makamlar, kişinin ilim ve irfan seviyesine göre değişir. Her bir makam, insanı daha yüksek bir mertebeye ulaştırmak için bir basamak görevi görür.
Özetle, Bediüzzaman Said Nursi için “destgah” kelimesi, sadece fiziksel bir mekanı değil, aynı zamanda ilim, irfan ve hakikat alemlerini de ifade eder. Bu kelime, onun eserlerinde, insanın kendini yetiştirmesi, Allah’ı tanıması ve hakikate ulaşması için önemli bir kavramdır.
Not: Risale-i Nur külliyatının derinliği ve genişliği göz önüne alındığında, “destgah” kelimesinin geçtiği tüm yerleri ve bu bağlamda kullanılan diğer kavramları daha detaylı bir şekilde incelemek için ilgili eserlere başvurmanız önerilir.
Bu konuda daha fazla bilgi almak ister misiniz?
* Belirli bir risaledeki kullanımı: Hangi risalede bu kelimeyi daha detaylı incelemek istersiniz?
* Destgahın diğer anlamları: İslam tasavvufunda destgahın farklı anlamları var mıdır?
* Destgahın önemi: Nursi’nin düşünce sisteminde destgahın ne kadar önemli bir yeri vardır?

 

***************  

Bediüzzaman Dest gâh kelimesini Risale-i Nurlarda şu yer ve anlamlarda kullanmaktadır:

-Azamet-i kudretin destgâhı.

-Evet, meselâ haftalık bizim saatimizin sâniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan çarklarına benzeyen, Allah’ın, dünya denilen büyük saatindeki yevm, sene, ömr-ü beşer, deverân-ı dünya, birbirine mukaddeme olarak, birbirinden haber veriyor; döner, işlerler. Geceden sonra sabahı, kıştan sonra baharı işledikleri gibi; mevtten sonra subh-u Kıyâmet, o destgâhtan, o saat-i uzmâdan çıkacağını remzen haber veriyorlar.

-Kitab-ı âlemin evrakıdır eb’âd-ı nâmahdud,
Sütûr-u hâdisat-ı dehrdir âsâr-ı nâmadûd.
Yazılmış destgâh-ı levh-i mahfuz-u hakikatte
Mücessem lâfz-ı mânidardır, âlemde her mevcud.

-Ve şu meydan-ı tecrübe ve şu destgâh-ı imtihandan sonra, onların Rabb-i Kerîmi, onları, imânlarına mükâfat olarak saadet-i ebediyeye ve İslâmiyetlerine ücret olarak Dârü’s-Selâma dâvet ederek, öyle bir ikram etti ve eder ki, hiç göz görmemiş ve kulak işitmemiş ve kalb-i beşere hutûr etmemiş derecede parlak bir tarzda rahmetine mazhar etti; ve onlara ebediyet ve bekà verdi.

Destgâh-ı mânevîyi tahkîmen

-Demek muhakkak oldu ki, âyâtın delâil-i i’câzının miftahı ve esrar-ı belâgatın keşşafı, yalnız belâgat-ı Arabiyenin madenindendir. Yoksa, felsefe-i Yunaniyenin destgâhından değildir.

-Ya dikkat-i nazar veya tevaggul veya mübaşeret veya san’atın telâkkuhuyla hayalde tevellüd eden temayülâtın hususiyatından teşekkül eden suretlerden terekküp eden istiare-i temsiliyenin parçaları telâhuk ettiklerinden tenevvür ve teşerrüb ve teşekkül eden üslûp, kelâmın kalıbı olduğu gibi, cemalin mâdeni ve hulel-i fâhirenin destgâhıdır.

-Cehl-i mürekkebi intaç eden, nazar-ı sathîyi tevlid eden ülfetten tecrid-i nazar etsen ve akla karşı sedd-i turuk eden evhamın âşiyânı olan mümâresât-ı ilzamiyattan nefsini tahliye etsen, hurdebinî bir hayvanın sureti altında olan makine-i dakika-i bedia-i İlâhiyenin şuursuz, mecrâ ve mahrekleri tahdit olunmayan ve imkânâtında evleviyet olmayan esbab-ı basita-i camide-i tabiiyeden husulpezir ve o destgâhın masnuu olduğunu, kendi nefsini kandırıp mutmain ve ikna edemezsin. 

-Evet, izzet ve azamet ister ki, esbâb perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında; tevhid ve celâl ister ki, esbâb ellerini çeksinler tesir-i hakikiden.

-Evet, Hàlık-ı Mevt ve Hayat, şu destgâh-ı dünyada, hikmetiyle, hayatı öyle bir kanun-u emriye-i mu’ciznümâ ile idare ediyor ki, o kanunu tatbik ve icrâ etmek, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan bir Zâta mahsustur.[1]

MEHMET ÖZÇELİK

04-08-2024

 

[1] http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Destgah

 




GELDİN DE MEMNUN KALMADIN MI?

GELDİN DE MEMNUN KALMADIN MI?
Ey usta, ey bilge! Beni niye bu hale getirdin?
Niye bir tablet, cep telefonu, elektronik bir alet ve bir sanat eseri yaptın?
Ne güzel yerin altında, dağın kuytu bir yerinde, denizin dibinde, uzayın derinliklerinde vasıfsız, değersiz bir madde, bir eşya idim!
Ben herşeyden, Herşey ve herkeste benden habersiz idi!
Şimdi herkes beni konuşuyor.
Değerimin üzerinde değer biçiyor.
Bozulduğumda beni tamir ediyor.
İşe yaramaz hale geldiğimde bile, bazen 2. el fiyatı diyorlar, kilo hesabı alıyorlar. Bazen antika değeri kazanıyor.
Eskiye göre güzel olan bütün bu kazanımlarla birlikte yüküm çok arttı. Bir sorumluluk, bakış ve değerlendirme ve onu kaybetme korkusu oluştu.
Önceden kaybedecek bir şeyim yoktu.
Çünkü bir şeyim ve değerim yoktu.
Şimdi ise değerim arttı ve o nisbette de kaybım, kayıp korkum ve riskim arttı.
Belki kaba davranıp, size hesap sorar gibi, beni niye yaptın, diyorum.
Elbette sen de ustalığını, sanatkarlığını, maharetini göstereceksin.
O senin vasıf ve sıfatının bir gereğidir.
Elbette senin kudret elinle biçimlendim, bir değer alıp değerlendim. Değerim bilindi.
Beş para etmezken, baha biçilmez oldum.
Doğrusu, oldum kötü mü oldu?
Ama korkuyorum.
Artık önceden kendimi bilmez ve önümü görmezken, şimdilerde gelecek korkusu, irtibatta olduklarımın korkusu, benimle irtibatı olduklarımın gelecek ve sahip olacaklarının telaşı beni de telaşlandırıyor.
Hele bir de çevremdekilerde gördüğüm telaş ve korku da beni tedirgin ediyor.
Ey bilge kişi. Aslında seni tenkit etmek değilde, anlamaya mı çalışmalıyım?
Seni bildikçe bu telaş ve korkum gider mi?
Seni bilip tanıdıkça kendimi daha iyi mi bilir ve tanıyabilirim?
En azından bir denesem mi?
İçimdeki o his ve duyguyu harekete geçirsem mi?
Öyle ya!
Ne kaybım olur ki?
Zira ben senle ve seninle var oldum, varlığı buldum, varlığa kavuştum. Kıymetim arttı. Kıymet buldum.
Meğer kıymetim yokmuş.
Seninle kıymet bulmuşum.
Kıymetlilerle beraber olmuşum.
Kıymetini bilememişim.
Ne olduğumu ve ne bulduğumu, nelerle karşılaşıp ve neleri bulacağımın bilincine ulaşamamışım.
O halde sabretmeliyim.
Beni yapan ustamın ne amaçla yaptığı doğrultusunda varlığımı sürdürmeliyim.
Var olmalıyım, varlıkta kalmalıyım.
Varlığımın tadını çıkarmalıyım.
Anlamını bilip, anlamlandırmalıyım.
Öyle ya, geldimde memnun kalmadım mı?
Memnun olanların memnuniyetinden memnun kalmadım mı?
Çok şükür.
Aaaa, anlıyor gibiyim. Bir gelişme oluyor mu ne?
Hamdolsun.
Farkı fark ediyor, farkına varıyor ve en önemlisi fark ediliyorum.
Güncellemeler ve gelişmeler beni geliştiriyor gibi.
Nokta idim, birden kendimi deniz görünce bu ağır yükü taşıyamadım.
İsyanım birazda ondan.
Anladıkça ve anlamlandırdıkça yüküm hafifliyor.
Bir de okyanusa dönüşeceğim söyleniyor.
Çok heyecanlanıyorum.
Acaba o nasıl bir şey?
Onun ise, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insan kalbine doğmayan şeyler olduğu müjdeleniyor.
Çevre ve herşey çok güzel görünüyor.
Çok da büyükmüş.
Yumurtadan çıkanın yer yüzünde yürüyüp, göklerde uçması, damla olanın denizlerde yüzmesi, kabukta olanın kabuğunu kırıp boy atması az bir şey değil.
Fakat yine de beni korkutan bir tedirginlik içimi kaplıyor.
Ya sahip olduğum ve kazandığım bunca değerleri kaybedersem!
Ne kaybederim?
Belki çok şey ama en kötü ihtimalle eski maden ve madde halime dönmüş olurum.
Ama ya kazanırsam?
Düşünmesi bile heyecan veriyor.
O halde kaybetmeye değil, kazanmaya odaklanmalıyım.
Sahibimin isteği doğrultusunda çalışıp gayret gösterirsem, kaybetmeyeceğimi umuyorum.
Zira ben kaybetmek ve kaybolmak için değil, var olmak ve varlığımı sürdürmek için yapılmışım.
Sahibime ve ustama güvenmeliyim.
İman etmeliyim.
O da benden bunu istiyor ve bekliyor.
Android sistemimi güncel tutmalıyım.
Güncel kalmalıyım.
Terakki edip tedenni de bulunmamalıyım.
Ah o beni yapan bilge ustamı çok iyi anlayıp tanımak, tanıdıkça sevmek, sevdikçede bir an evvel buluşup görüşmek istiyorum.
Çünkü gerçek güven ve huzuru ancak o zaman bulacağıma inanıyorum.
Artık kendimi tam bir güvende hissetmeye başladım.
Geldiğime sevindim.
Varlığıma bağlandım.
Sizde öyle olun.
Hoşça kalın.
Mehmet Özçelik
04-08-2024




HZ.İSA’NIN NÜZULÜ-2-

HZ.İSA’NIN NÜZULÜ-2-

Hz. İsa’nın kıyametin on büyük alametinden biri olarak ahir zamanda geleceği ayet, hadis ve İslam alimlerinin beyanlarınca da sabittir.

Bu meseleyi daha önce genişçe ele almıştım.[1]

“Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?”[2]
فَقَدْ جَٓاءَ اَشْرَاطُهَا

âyetinin bir nüktesi, bu zamanda akide-i avam-ı mü’minîni vikaye ve şübehattan muhafaza için yazılmış. Âhir zamanda vukua gelecek hâdisata dair hadîslerin bir kısmı, müteşabihat-ı Kur’aniye gibi derin manaları var. Muhkemat gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir yerinde tevil ederler.

وَمَا يَعْلَمُ تَاْوٖيلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُ وَ الرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ    sırrıyla, vukuundan sonra tevilleri anlaşılır ve murad ne olduğu bilinir ki ilimde râsih olanlar  اٰمَنَّا بِهٖ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا “[3]

@@@@@@

Şehitlerin ölmeyi diri olduklarını kabul eden bir insan, neden onlardan daha üstün mertebede ve hayatın 5 farklı mertebesinde bulunan Hz. İsa’nın hayatta olduğunu kabul etmiyor?[4]

******


KONUYU KURAN-I KERİM-İ VE HADİSLERLE BERABER ELE ALARAK BİR BÜTÜNLÜK İÇERİSİNDE DEĞERLENDİRMEK GEREKİR.[5]


@@@@@@@@

“ALTINCI İŞARET”

“Hazret-i Mehdînin cemiyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akârânesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyyeyi ihyâ edecek, yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdî cemiyetinin mucizekâr mânevî kılıcıyla öldürülecek ve dağıtılacak.”

“Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesât-ı beşeriyeyi zîrüzeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı altında ve “Müslüman İsevîleri” ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak.”

“Şu mühim sır pek uzundur. Başka yerlerde bir nebze bahsettiğimizden, burada bu kısa işaretle iktifâ ediyoruz.”29.Mektup.Bediüzzaman.

@@@@@@

İhtilaf gibi görünen ve yoruma dayalı delil getirilen ayette ise;

“Allah buyurmuştu ki: “Ey Îsâ! Ben seni vefat ettireceğim, seni katıma yükselteceğim, seni o inkârcılardan arındıracağım ve sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte, ayrılığa düşüp durduğunuz hususlarda aranızda hükmü o zaman ben vereceğim.”[6]

-Burada geçen ve üzerinde ihtilaf edilen ‘Müteveffike’ nin birkaç manası vardır;
Ölmek, almak, tamamlamak, vefa manalarına gelmektedir.
Mesela; başkasından alacaklı olan kimse, alacağını tamamen alırsa buna Arap dilinde “teveffa deynehü (borcunu aldı)” derler.[7]
-“
Evet, her vakit semâvâttan melâikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz’ eden (Hazret-i Cibril’in Dıhye suretine girmesi gibi)[8] ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl, Hazret-i İsâ aleyhisselâmı, İsâ dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi için, değil semâ-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsâ, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden ceset giydirip dünyaya göndermek, o Hakîmin hikmetinden uzak değil. Belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için vaad etmiş ve vaad ettiği için elbette gönderecek.

Hazret-i İsâ aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u imanla onu tanır. Yoksa, bedâhet derecesinde herkes onu tanımayacaktır.”[9]

MEHMET ÖZÇELİK

01-08-2024

 

 

[1] https://tesbitler.com/2015/01/02/hz-isanin-nuzulu/

[2] Muhammed. 18.

[3] Şualar.5.Şua.Bediüzzaman. “Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar.” Al-i İmran.7.

[4] http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=2&pageNo=90#content.tr.2.25

[5]  https://www.youtube.com/playlist?list=PLC4WlB02NHVUc9Uzac0y9APoqymDrByyC

 

[6] Al.i İmran. 55. Bak. Maide. 117.

[7] Bak. https://sorularlaislamiyet.com/al-i-imran-55-ayet-hz-isanin-dunyaya-inmesine-mi-bakar
https://erfan.ir/turkish/83430.html

http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=2&pageNo=90#content.tr.2.89

[8] bk. Buharî, Menâkıb, 25; Müslim, Fezâlü’s-Sahâbe, 100; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:276.

[9] http://www.erisale.com/?locale=tr&bookId=2&pageNo=90#content.tr.2.91




HEDEFDEKİ ÜLKE İRAN

HEDEFDEKİ ÜLKE İRAN

Şimdiye kadar İran’ın gerek Şam’da gerekse de kendi içerisinde iç karışıklıklarının, üst düzey komutanların, Süleymani’nin hatta Cumhurbaşkanı Reisi’nin öldürülmesinde İsrail parmağı ve ABD kolu bulunmaktadır.
Birde ateşi alevlendirecek kendi evinde, yeni Cumhurbaşkanının yemin töreninde davet edilen Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahranda öldürülmesi akla şu tesbiti getiriyor:
1993 yılında Tv’de Genel kurmay başkanı Doğan Güreş şu müşahedesini dile getirmişti,
NATO’ya gittiğimde büyük masanın üzerinde dünya haritası bulunuyordu.
Dünya sekize bölünmüştü.
ABD’ye Suriye, Irak ve İran verilmişti.
Suriye ve Irak’ın durumu ortada.
Hedef ülke İran.
Hedefte İran var.[1]

@@@@@@@@ 

 

ABD İran’ı vurur mu?

İşine yaradığı belki de ortaklık kurup anlaşmalar yaptığı halde?
ABD tuttuğu eli kopardığığı gibi, beslediği piyonu da çok kolay harcar.
Bunu Afganistan da gösterdi.
İran dağılırsa ilk zararı görecek Türkiye’dir.
Adeta büyük barajın patlaması gibi bir etki yapacaktır.
İran’ın dağılması Suriye gibi olmayacaktır.
25 milyona yakın Türk var.
İran’ın destek alacağı ülkeler var.
Kullandığı vesayet güçleri var.
Bu kıyamet gibi büyük bir deprem etkisi yapacaktır.
Rusya ve Çini bile içine çekeceği büyük bir çekim alanı oluşturacaktır.
İsrail bunu biliyor.
Abisini ve dayılarını da arkasına alarak nabız yoklaması yapıyor.

 

*************

MÜMKÜN (MÜ)

11 Eylül saldırılarını bizzat abd. İsrail ortaklığı yola gerçekleşti.[2]
Amaç başta Usame Bin Ladin bahane edilerek Afganistan’da ve arkasından Ortadoğu projesi kapsamında İslam ülkelerine saldırmak, yıkıp işgal ve kaosu oluşturmaktı.
Devamında ise, başta hedef Türkiye olmak üzere Suriye, Irak ve Gazze’yi aynen bugün Suriye’nin geldiği duruma düşürmek.
Aynı şekilde İsrail Galan tepelerinde kendi halkına Hizbullah’ın saldırdığını bahane ederek savaşı tüm Ortadoğu’yu yaymak.

Oysa herkesçe ilk dillendirilen İsrailin Yahudi olmayan kendi vatandaşları olan Yezidileri öldürmek olmuştur.
Nitekim İran’la girdiği dalaşmada da bunu denemişti.
ABD’de Irakta kimyasal silah var bahanesiyle saldırmış, 1,5 milyona yakın insanın ölmesine sebep olmuştu.
PKK’yı bize karşı teçhiz edip saldırması da bu amaca matuftur.
Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek.
Haçlı ortaklığının İslam dünyasına toplu saldırısını gerçekleştirmek.
“(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin Yahudiler ile Allah’a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınınında Hristiyanlar olduğunu görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.”[3]

 

                                                                             *************

ABD. İsrail. Batı ve Haçlı zihniyeti yalan üzerine bina edilmiştir.
“Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına “Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz.” dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
Andolsun, eğer (kardeşleri Medine’den) çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardım edecek olsalar bile andolsun mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.”[4]

-Kıyamet savaşını Yahudiler mi çıkaracak?
Hz. Ademi cennetten Şeytan çıkardı.
Çocuklarını da dünyadan Yahudiler çıkaracak!

-Şimdiye kadar gerek devletlerin içinde ve gerekse de dünya genelinde yürütülen vesayet savaşları artık yerini devletler savaşına götürmektedir.

Bunun adı ise 3.dünya savaşıdır.

@@@@@@##

Firavun taktiği.
Doğmadan öldür. Doğunca öldür. Büyümeden öldür.
Ta ki Musalar doğmasın.
Meydan firavunlara kalsın.
Zalim zulmüne devam etsin.
Yer yüzüne zalim hakim olsun.

@@@@@##

Vahşet alkış aldı.
Dünya dehşeti yaşadı.
Batıdan hala umut bekleyenler, daha batının zulme alkış tutmasından, zulmün ve zalimin arkasında olduğunu açık ve net gördükten sonra neyi beklemekte ve görmek istemektedir?
Belli olan ABD, İsrail, İngiltere, Almanya gibi Haçlı güruhu hiç değişmedi, zulmünü birde alkışla belgeledi.
İsrail’i 500 sene öncesinde İspanyadan sürülerken Osmanlı tarafından sahiplenmeyi hak etmiyormuş.
İsrail, ABD, İngiltere kötü akıbetini belirliyor.

@@@######

Her savaşta mutlaka çocukların, kadınların, yaşlıların ağır zayiat verdiği bir gerçektir.
Firavun binlerce erkek çocuğu gördüğü rüya üzerine öldürtmüş, cahiliyede de binlerce kız çocuğu diri diri gömülmüştür.
Ancak İsrail’in yaptığı bütün bunların ötesinde on binlerce çocuğu, on binlerce kadın ve sivili vahşice öldürmüştür.
-Eğer dünyada cinleri temsil eden şeytan ve insanları temsil eden Yahudiler olmasaydı dünya bu kadar vahşet ve dehşetli yaşamazdı.
-Evet gerçekten Kıyamet savaşını Yahudiler mi çıkaracak?
Hz. Ademi cennetten Şeytan çıkardı.
Çocuklarını da dünyadan Yahudiler çıkaracak!

@@@@@@@##

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! …
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

@@@@@@@

SULH ESASTIR


Esas olan barıştır.
Ayette, “(Size düşmanlık yapanları, birlik ve dirliğinizi bozmaya çalışanları, saldırıya ve isyana kalkışanları) Onları bulduğunuz yerde öldürün ve sizi (yurdunuzdan, huzur ve hürriyet ortamınızdan) çıkardıkları gibi siz de onları (etkili ve yetkili konumdan ve işgal ettikleri makam ve topraklardan) çıkarın! (Çünkü;) Fitne, katl’den eşeddir! (Yani zalimlere ve hainlere fitne ve fesatlık imkânı ve iktidarı vermek, hayırlı bir hizmet ve hareketi bölmek ve engellemek “Katl”den-öldürmek için savaşmaktan daha şiddetli-tehlikeli sonuçlar doğuracaktır!..) Ancak, hatta ki onlar, size karşı savaş açmadıkça, siz Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. (Ama) Sizinle savaşırlarsa, siz de onlarla savaşın. Kâfirlerin cezası işte böyledir.
Eğer onlar savaştan vazgeçerlerse, siz de bırakın. Unutmayın ki, Allah çok affeden ve çok acıyandır.”[5]
İran için bir onur meselesidir.
Bir namus durumudur.
Kendi evinde uğradığı onca saldırı ve öldürmeleri birde evindeki önemli bir misafirin, önemli bir günde öldürülmüş olması hazmı zor, kabulü kabul edilmez bir illet ve zillet durumudur.
İstanbul’un fethi Hadisi ve tahakkuk ne kadar hakikatse, ĞARKAD ağacı Hadisi ve vukuu da o kadar hakikattir
ĞARKAD ağacının arkasına sığınan İsrail mukadder akıbetinin yol haritasını çiziyor.
Ömer ibn-i Hamza (ra) bildirmiştir: “Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki:

“Sizler Yahûdîlerle muhakkak savaşacaksınız! Harp o kadar şiddetli olacaktır ki, hattâ taş: ‘Ey Müslüman! Şu arkamdaki bir Yahûdî’dir! Gel de onu öldür!’ diyecektir.”(Müslim, Fiten, 80)

Abdullah bin Ömer (ra) bildirdi: “Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu:

“Yahûdîler sizinle savaşacaktır! Fakat netîcede siz onlara musallat kılınacaksınız! Öldürme o kadar şiddetli olacak ki, bir kaya parçası: ‘Ey Müslüman! Şu arkamda duran kişi bir Yahûdî’dir. Onu öldür!’ diye haber verecektir.”

-Ebû Hüreyre (ra) bildirmiştir: “Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu:

“Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”

Evet, Ahir zaman Peygamberi (asv) buyuruyor:

“Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, ‘Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür.’ diyecek. Sadece arkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır.”

-İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.” diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti:

“Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.”

Hadiste adı geçen arkad ağacı, Kâmus’ta “Sincan dikeni” veya “Yahudi ağacı” olarak belirtilir. Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde ise Karaçalı, Karadiken, Kunar, Çalıtohumu, Çalıdikeni, Çeşmizen ve Hz. İsa (as) dikeni gibi çeşitli isimler altında tanınır. Boyu iki-üç metre olan bu ağacın Lâtince ismi “PALIURUS SPINA CHRISTI”dir.

Tehlikeli dikenlere sahip olan bu ağaç, Filistin havalisinde Yahudiler tarafından hâlen çok yaygın bir şekilde dikilmektedir…

-Abd hadiste haber verilen Ğarkad ağacının manevi ve mecazi himaye edici ağacını temsil etmektedir.[6]

***************  

İsrail ve MOSSAD’ın su-i kast ve öldürme yöntemleri nelerdir?


MOSSAD, İsrail’in istihbarat ajansı olarak bilinir ve tarih boyunca birçok hedefli öldürme operasyonu gerçekleştirmiştir. İşte bazı önemli noktalar:

1. **”Kalk ve Önce Sen Öldür” Kitabı**: İsrailli araştırmacı gazeteci Ronen Bergman’ın “Kalk ve Önce Sen Öldür” adlı kitabı, MOSSAD’ın gün yüzüne çıkmamış hedefli öldürme programlarını ayrıntılarıyla anlatır. İran’ın nükleer programından Suriye’deki hedeflere kadar birçok eylemi içerir¹.
2. **Sabra ve Şatilla Katliamları**: 1982’de Beyrut’taki Filistin mülteci kamplarında İsrail yanlısı Hıristiyan milisler tarafından gerçekleştirilen bu katliamda yüzlerce sivil hayatını kaybetti. Mossad’ın bu olayla ilgili gizli belgeleri ortaya çıkarıldı¹.
3. **İran’a Karşı Operasyonlar**: Mossad, İran’ın nükleer programındaki bilim insanlarına yönelik suikast girişimlerini engellemiş ve İran istihbaratının İsrailli turistlere yönelik suikast planlarını deşifre etmiştir.

@@@@@@@@

İsrail ve MOSSAD’ın su-i kast ve zehirlendirmek yoluyla öldürdüğü önemli kişiler.

İsrail ve Mossad, tarih boyunca birçok hedefli öldürme operasyonu gerçekleştirmiştir. İşte bazı önemli örnekler:

1. **Salih el-Aruri**: Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Aruri, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta insansız hava aracıyla düzenlenen bir suikastle öldürüldü¹.
2. **Fahrizade**: İranlı nükleer fizikçi Fahrizade, yapay zeka yardımıyla uzaktan kontrol edilen bir makinalı tüfekten açılan ateşle öldürüldü³.

İsrail, uluslararası hukuka aykırı “sınır ötesi suikast” yöntemine on yıllardır başvuruyor. Bu suikastlerin çoğunu üstlenmese de, İsrail’in bu tür operasyonları gerçekleştirdiği biliniyor.

@@@@@@@

Mossad’ın diğer suikastları nelerdir?

Mossad, tarih boyunca birçok hedefli öldürme operasyonu gerçekleştirmiştir. İşte bazı önemli örnekler:

1. **Ghassan Kanafani**: Filistinli yazar ve PFLP’nin önde gelen üyelerinden biri olan Kanafani, PFLP adına Lod Havalimanı katliamını üstlenmişti. Arabasına yerleştirilen bir bomba ile öldürüldü.
2. **Bassam Abu Sharif**: Dawson’s Field uçak kaçırma olayları sırasında Ghassan Kanafani ile basın toplantısı düzenleyen PFLP Bilgi Ofisi’nin sözcüsü. Bir kitap içine gizlenmiş bir bomba, elinde patladı ve dört parmağını kaybetti, bir kulağı sağır, bir gözü kör oldu.
3. **Abdel Wael Zwaiter**: Libya büyükelçiliği çalışanı, Yaser Arafat’ın kuzeni, PLO temsilcisi ve Mossad tarafından Münih Olimpiyat Oyunları katliamının arkasındaki terörist olarak görülen Zwaiter, Piazza Avellino yakınındaki apartmanına çıkarken iki Mossad tetikçisi tarafından 12 kez vurularak öldürüldü.

Bu olaylar, Mossad’ın faaliyetlerine dair genel bir bakış sunmaktadır.

@@@@@@@@

İsrail’in bu tür operasyonları nelerdir?

İsrail, tarih boyunca birçok hedefli öldürme operasyonu gerçekleştirmiştir. Bu operasyonlar genellikle Mossad tarafından yürütülür ve çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilir. İşte bazı örnekler:

1. **Sui Kast (Suikast)**: İsrailli ajanlar, hedef kişiyi doğrudan öldürmek için gizli operasyonlar düzenler. Bu, silahla vurarak, bomba kullanarak veya diğer yöntemlerle gerçekleştirilebilir.
2. **Zehirleme**: Mossad, hedef kişinin yiyeceğine veya içeceğine zehir ekleyerek öldürme yöntemini kullanmıştır. Bu, sessiz ve iz bırakmayan bir yol olabilir.
3. **Araba Bombaları**: İsrailli ajanlar, hedef kişinin aracına bomba yerleştirerek suikast düzenler. Bu yöntem, hedefin seyahat ettiği sırada kullanılır.
4. **İntihar Bombacıları**: Mossad, hedef kişinin yakınına intihar bombacısı yerleştirerek suikast yapabilir. Bu, hedefin güvendiği bir kişi tarafından gerçekleştirilir.

Bu operasyonlar, İsrail’in güvenlik politikalarının bir parçası olarak gerçekleştirilir ve uluslararası hukuka aykırıdır.

@@@@@@@

MEHMET ÖZÇELİK

31-07-2024

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0ran

[2] https://tesbitler.com/2023/09/12/11-eylul-ikiz-kuleler-saldirisi/

[3] Mâide. 82.

[4] Haşir. 11.12.
https://tesbitler.com/index.php?s=Yahudi+
https://tesbitler.com/page/2/?s=Yahudi+
https://tesbitler.com/page/3/?s=Yahudi+
https://tesbitler.com/page/4/?s=Yahudi+
https://tesbitler.com/index.php?s=Abd
https://tesbitler.com/index.php?s=Bat%C4%B1

[5] Bakara. 191.192.

[6] https://tesbitler.com/2017/10/13/garkad-agaci-abd/
https://tesbitler.com/2023/10/08/garkad-savasi/




HOŞ BİR SÂDÂ İMİŞ

HOŞ BİR SÂDÂ İMİŞ[1]

86 yıl boyunca müze olarak hizmet veren Ayasofya,[2] Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi ismiyle kılınan cuma namazı ile 24 Temmuz 2020 tarihinde resmen ibadete açıldı.

Baki kalan şu kubbede hoş bir sâdâ bıraktı.

*Belağa’l-ûlâ bi-kemâlihi

Keşefe’d-ducâ bi-cemâlihi

Hasunet cemî’i hısâlihi

Sallû aleyhi ve âlihi

 

Türkçesi:

Kemali ile yüksek derecelere ulaştı

Cemali le karanlıkları açtı

Bütün huyları güzeldi

Ona ve a’line salat edin

 

@@@@@@@

 

Ya Resûlallah cemâlin “keşefe’d-dücâ” değil mi

Habîbâ senin kemâlin “belağa’l-‘ulâ” değil mi

İki bergüzîde adın senin ey Habîbi’r-Rahmân

Biri Ahmed ü Muhammed biri Mustafâ değil mi

 

Eşiğinin taşına baş koyan Âdem ü melâik

Ayağın türâbı ey şâh tâc-ı enbiyâ değil mi

Gir anın yoluna Sâdî seri kıl fedâ safâ bul

Sen anın safâsını gör ne aceb safâ değil mi

 

@@@@@@@@

 

“N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim

Kadem-i nakşını ol Hazret-i Şâh-ı Rusûl’ün

Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir

Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün”

-Sultan I. Ahmed Han

-Günümüz  Türkçesi:

“Ne olur o Peygamberler Şahı’nın ayak izini (Kadem-i Şerîf)

Tacım gibi başımda taşıyabilsem her zaman.

Peygamberlik bahçesinin gülüdür o ayağın sahibi.

Öyleyse ey Ahmet, durma sen de yüzünü sür ayağına o gülün.”

 

@@@@@@@@

 

Haz ve hız.

Câhiliye de haz, bizde hız.

Asrı saadette Şair Aşa ve haz.

Müslüman olmayı ister, arkadaşı Muhammed’in zinayı yasakladığını söyler. Önemli değil der.

İçkiyi yasakladığını söyleyince;

O zaman o başka, o halde ben bir yıl iyice içeyim, sonra gider tövbe eder, inanırım der.

Bir yıl dolmadan ölür.

Üç H ile hayatımız devam eder;

  • Haz
  • Hız
  • Huzur

İlk ikisini esas alanlar kaybetti, huzuru bulamadı.

Huzur O’nda, O’nun ve O’nun emredip sevdiklerinin Huzurunda.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2024

[1] https://www.youtube.com/watch?v=l14n4SDb8Kw&t=35s

[2] https://tesbitler.com/index.php?s=Ayasofya




ZULMÜN ŞAKŞAKÇILARI

ZULMÜN ŞAKŞAKÇILARI

Zulmü asla alkışlayamam, alkışçıları ise; tarihin affetmeyeceği, bozacı ve şıracıların, şerefsizlik sirki, tarihe kara bir leke olan insanlığın dibe vurduğu, utanç verici ABD. İsrail zulüm ortaklığı bizzat dünyanın gözü önünde tescillenmiş oldu.

Sicili kirli devletler, kirliliklerini bir kere daha tescil ettirdiler.[1]
Elleriniz ve dilleriniz kurusun.
Soyunuz batsın.

-3. Dünya Savaşını kaşıyan ABD, yayan İsrail ve Yahudi lobisi ve silah tüccarlarıdır.

“Nuh dedi ki: “Rabbim! Yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!”
“Bırakacak olursan, onlar senin kullarını yoldan çıkarırlar ve ancak kendileri gibi ahlâksız, günahkâr ve azılı kâfir nesiller yetiştirirler.”
“Rabbim! Beni, anne-babamı, mü’min olarak evime girenleri, bütün mü’min erkeklerle mü’min kadınları bağışla! Zâlimlerin ise ancak helâkini artır! Köklerini kurut!”[2]

-” Üstâdımızın Hutuvât-ı Sitte’yi neşri münâsebetiyle taltif için Ankara’ya çağrıldığında, Ankara’da İslâm ordusunun Yunan’a galebesinden neşe alan ehl-i îmânın kuvvetli efkân içine gâyet müthiş bir zındıka fikri girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessasâne çalıştığını gördüğü hengâmda…
….. Sonra Paris’e git ve en büyük localarına gir. Göreceksin ki, akrepler insan libâsı giymişler ve ifritler adam sûretini almışlar, ilâ âhir…”[3]

-Başta ABD, İngiltere ve İsrail olmak üzere Batı siyaseti yalan ve menfaat üzerine bina edilmiştir.

– “Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 16 bin 172’si çocuk, 10 bin 798’si kadın olmak üzere 39 bin 145 Filistinlinin hayatını kaybettiği, 90 bin 257 kişinin yaralandığı belirtilmiş ve aynı vahşet artarak devam etmektedir.[4]

-Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! …
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

-Zulüm devam etmez, bu bir hakikattir.

Zulmün leşkerleri birer birer devriliyor ve de devrilecek.[5]

İlahi tecelli eseri olarak, görünmez ordular tarafından silinecekler.[6]

Ebrehe ve orduları gibi.

Nerede o zulmeden zalimler?

Topağın altında, hesaptalar.

MEHMET ÖZÇELİK

27-07-2024

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=Sicil
https://ekonomi.haber7.com/foto-galeri/86864-hangi-ulkeler-israili-destekliyor-iste-listedeki-10-ulke

[2] Nuh. 28-28.

[3] http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mesnevi-i-nuriye/fihrist/221

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/dezenformasyonla-mucadele-merkezi-katil-netanyahunun-yalanlarini-tek-tek-ifsa-etti-4635034

[5] https://video.haber7.com/video-galeri/285342-erdogani-devirecegim-diyen-biri-daha-siyasetten-silindi-biden

[6] https://www.yenisafak.com/foto-galeri/hayat/beyin-yiyen-amip-nedir-belirtileri-nelerdir-insana-zarar-verir-mi-4635083




HASTA ASRIN HASTA VE HASTALIKLI İNSANLARI

HASTA ASRIN HASTA VE HASTALIKLI İNSANLARI

Türkiye’nin problemi son üç yüz yıllık problem olup, son yüz yılda kangrenleşip, kanser haline dönüşmüştür.
Her yerde yapılan iyileştirilme faaliyetleri, yüz yıllık birikmiş, gittikçe de büyüyen problemlerdir.
Bir harf devrimiyle 1300 yıllık birikim büyük bir deprem etkisi yapmış, sadece insanlar değil, inanç, kültür, örf, adet, kitap gibi eserler enkazın altında kalmıştır.

– İnkılaplarla başlayan süreçte geçmişe ait tüm değerler kaldırılmış ve engellenmiş. Bu da toplumda bataklığın ürettiği ve üreteceği ortamları oluşturmuştur.

Bu bataklığın ürettikleri aparatlar sadece Kemalizm de değil, sol, sağ, gibi birçok alanlarda gizlide olsa kendisine yer bulmuştur.

Kendi ecdadının kitabını okuyamayan, kabir taşındaki kimliğini bilmeyen, dilinden anlamayan, inancına yabancı, örf ve adetine uzak bir toplum türedi.
Dahada kötüsü tüm bunlara düşman kesildi.
Sorgulamakla kalmadı, yasaklamalarla toplumunda uzaklaşmasına sebep oldu.
Ezan kulağını tırmaladı. Tesettür gözüne battı. Kuranı Kerime yabancıdan daha çok yabancılaştı, yabanileşti.
Düşmanlaştı.
Elin gavuruna ihtiyaç bırakmadı, gavurlaştı.

******************  

FRENK İLLETİ

-“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır. “[1]

-“Ey mülhid! Senin gibi ahmaklar lâzım ki, Macar kâfirleri veyahut dinsiz olmuş ve frenkleşmiş birkaç Türkleri muvakkaten, dünyaca dahi faydasız uhuvvetini kazanmak için, üç yüz elli milyon hakikî, nuranî menfaattar bir cemaatin bâki uhuvvetlerini terk etsin. 

…Senden soruyorum: Birinci kısım olan ehl-i iman ve ehl-i takvânın en büyük menfaati, frenkmeşrebâne bir medeniyette midir? Yoksa hakaik-i imaniyenin nurlarıyla saadet-i ebediyeyi düşünüp, müştak ve âşık oldukları tarik-i hakta sülûk etmek ve hakikî teselli bulmakta mıdır?”[2]

-“Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı olan frenkler, dindeki lâkaytlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ diyebilirim ki, hasmınız kadar İslâma zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmali a’mâle tebdil etmeniz gerektir. Görülmüyor mu ki, İttihatçılar o kadar harika azim ve sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ İslâmın şu intibâhına da bir sebep oldukları halde, bir derece dinde lâübâlilik tavrını gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslâmlar dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmeti verdiler.

….İslâmiyetten tecerrüt eden, bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri avâm-ı Müslimîne tercih etmek maslahat-ı İslâma münâfi olduğundan, âlem-i İslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat edecek.”[3]

***************

Evvelden bir Gladiston vardı, şimdi ise onun türemiş türevleri üredi. 

Güneşe havlayanlar gibi, peygambere, kitaba, namaza, hutbeye, ezana, dine saldıranlar üredi, türedi. 

Yüz yıl önce Kuranı kaldırmaya ve toplumu ondan uzaklaştırmaya çalışan bir İngiliz kölelik Bakanı Gladistona bedel, içimizden nice Gladistonlar üreyip türedi.
Bir ur gibi.
Tam bir zül ve zillet.
Tefessüh etmiş, kokmuş ve kokuşmuş insanlar ortaya çıktı.
Bu kendisini hem itikatta hem de yaşantıda gösterdi.
Teşhircilik arttı, ar kalktı.
Arsız insanlar ortaya saçıldı.
Hırçın ve pervasız.
Ahiretini bilmediği gibi, dünyasını da bilmedi ve bilemedi.
Kendini yaftalar ve yaftalamalarla savundu.
Etikette kaldı.
Kalitesini değil, etiketini yükseltmeye çalıştı.

-Bu millet bir asırdır münafık bir yapının içine çekildi, itildi, dinden uzaklaştırıldı.

“Gülen, talimatlarında şunları söyledi: “Dünyada satın alınmayacak adam yoktur. Sadece fiyatları farklıdır. Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın. Bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden, sistemin ana damarlarında ilerleyin. Türkiye’deki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım, erken sayılır. Her şey bir oyundur. Kungfu, tekvando, judo gibi bir oyun… Her zaman insanın hasmını yenmesi öyle yumruk vurup yere sermesi gibi bir şey değildir, Bazen hasımdan kaçmak, bile çok önemli bir manevradır.”[4]

******************   

“Bediüzzaman tesettür taraftarıdır. Kadınların yarı çıplak, açık dolaşmalarına, İslâmiyete karşı muharebede şeytan kumandasına verilen fırkalar olarak tasvir etmekte, kadınların bugünkü içtimaî hayatta açık bacak ve yarım çıplak giyinmelerini günah saymakta, Bediüzzaman halihazır bu açık, yarım çıplak giyinişleri evlenmelere mâni olup fuhşa teşvik edici mahiyetinde görmektedir. Ve yine Bediüzzaman’a göre, kadını güzelleştiren şey ve kadının hakikî ve daimî güzelliği içtimaî hayatta yer alan süslenmek, vücutlarını teşhir etmek olmayıp, terbiye-i İslâmiye dairesinde âdâb-ı Kur’âniye ziynetidir. Bediüzzaman dinî tedrisat taraftarıdır. Risale-i Nur adı verdiği dinî tedrisat sayesinde mahkûmların on beş haftada ıslah olacaklarını-ki, Denizli ve Afyon hapishaneleri, adliyenin, gardiyan ve müdürlerin şehadetiyle sabittir-söylemektedir. Bediüzzaman, câzibedar bir fitneye esir olan gençlerin din hakikatleriyle ve Nurun imanî dersleriyle kurtulacaklarına kanidir.”[5]

-“Eğer istersen hayâlinle Nurşin kaıyesindeki Seydânın meclisine git, bak. Orada fukarâ kıyâfetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melâikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris’e git ve en büyük localanna gir. Göreceksin ki, akrepler insan libâsı giymişler ve ifritler adam sûretini almışlar, ilâ âhir…”[6]

“Eskiden büyük şehirlerde açık saçık, çıplaklık derecesinde, hususan yarım çıplak Hıristiyan kızları, şeytan kumandasında ahlâk-ı İslâmiyeye zarar veriyorlar.”[7]


MEHMET ÖZÇELİK
26.07.2024

[1] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/lemalar/on-yedinci-lem-a/124

http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Frenk

[2] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dokuzuncu-mektub/408

[3] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mesnevi-i-nuriye/meclis-i-mebusana-hitaben-yazilan-bir-hutbe/86

[4] https://www.sozcu.com.tr/satin-alinmayacak-adam-yoktur-fiyatlari-farklidir-wp1365745#:~:text=G%C3%BClen%2C%20talimatlar%C4%B1nda%20%C5%9Funlar%C4%B1,%C3%B6nemli%20bir%20manevrad%C4%B1r.%E2%80%9D

[5] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/birinci-agir-ceza-mahkemesine/364

[6] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mesnevi-i-nuriye/fihrist/221

[7] http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/ustadin-ziyaretcilere-dair-bir-mektubu/411




HAYA İMANDANDIR

HAYA İMANDANDIR
İman yeterli olmayınca ibadet uygulamaya geçmedi veya zayıf olduğundan yeterli gücü vermedi,veremedi.
İbadetin olmayışı ahlakı çökertti.
Ebû Hureyre -radıyallahu anh-‘dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in şöyle söylediğini işittim:
«Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?» Sahabeler: “O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: «Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder.» hadisi tahakkuk etmedi.
İman, ibadet, ahlak sac ayakları etkisiz kaldı.
Ayakta kalmayınca, sahibini de ayakta tutamadı.
Toplum çöktü.
Haya utanıp gitti.
Haya imandandır.
Temizlik imandandır.

@@@@###

Hadisi şeriflerde haya konusu

## Hadislerde Haya Konusu

Hadislerde haya, İslam ahlakının temel taşlarından biri olarak vurgulanır ve birçok farklı yönüyle ele alınır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), haya duygusunun önemini ve müminlerin hayatındaki rolünü çeşitli hadislerle açıklamıştır.

**Haya İmanın Bir Parçasıdır:**

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), hayânın imanın bir parçası olduğunu ve müminlerde mutlaka bulunması gereken bir özellik olduğunu şu hadisiyle bildirmiştir:

> **”Haya imandandır.”** (Sahih-i Buhari)

Bu hadise göre haya duygusu, imanın bir göstergesidir ve imanın tamlığı için hayâ sahibi olmak gerekir. Haya duygusu olmayan bir kimsenin imanı eksik veya zayıf olarak kabul edilir.

**Haya, Kötülüklerden Alıkoyar:**

Haya duygusu, insanı kötülüklerden ve günahlardan alıkoyan bir fren görevi görür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu durumu şu hadisiyle açıklamıştır:

> **”Hayâ, insanı cehennemden alıkoyan bir kalkandır.”** (Tirmizi)

Hayâ sahibi bir insan, utanç duygusu nedeniyle haram ve günah olan şeylerden uzak durur ve Allah’ın rızasına aykırı davranmaktan çekinir.

**Haya, Ahlakın Temelidir:**

Haya duygusu, birçok güzel ahlaki özelliğin temelini oluşturur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu durumu şu hadisiyle dile getirmiştir:

> **”Haya, her hayrın anahtarıdır.”** (Beyhaki)

Hayâ sahibi bir insan, dürüst, cömert, yardımsever, saygılı ve merhametli gibi birçok güzel ahlaki özelliğe sahip olma eğilimindedir.

**Haya, Güzel Söz ve Davranışa Teşvik Eder:**

Haya duygusu, insanı güzel söz ve davranışlara teşvik eder. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu durumu şu hadisiyle vurgulamıştır:

> **”Müminlerin en hayırlısı, en çok hayâ sahibi olandır.”** (Tirmizi)

Hayâ sahibi bir insan, konuşmalarında ve davranışlarında özenli ve dikkatli davranır, başkalarına karşı saygılı ve nazik olur.

**Haya, Her Müslüman’a Gereken Bir Erdemdir:**

Haya duygusu, kadın ve erkek, yaşlı ve genç her Müslüman’a gereken bir erdemdir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu durumu şu hadisiyle açıklamıştır:

> **”Haya, müminin süsüdür.”** (İmam Ahmed)

Hayâ sahibi bir insan, her zaman ve her yerde bu erdemi korur ve Allah’ın rızasına uygun şekilde davranmaya çalışır.

**Hadislerde hayayla ilgili daha birçok örnek ve öğüt yer almaktadır.** Bu hadisler, hayânın önemini ve müminlerin hayatındaki rolünü açıkça göstermektedir. Haya duygusunu geliştirmek ve korumak, her Müslüman için önemli bir görevdir.

Bakınız. HAYA ÜZERİNE https://youtu.be/x_vuM74vXOs

HAYA İMANDANDIR

“Allah, içinizden iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapan kimselere vaad etti ki, kendilerinden öncekilere verdiği gibi onlara da yeryüzünde hâkimiyet verecek, onlar için hoşnutluğuna vesile kıldığı dinlerinin yerleşip yayılmasını sağlayacak, şu andaki korkularını güvenliğe çevirecektir; çünkü onlar bana hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk etmektedirler. Bütün bunlardan sonra kim inkâra saparsa yoldan çıkmış kimseler işte bunlardır.”Nur.55.

-” İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” Rad. 11.

-“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” Taha. 124.

MEHMET ÖZÇELİK
21.07.2024




HÜZÜNLE BİTEN HASRET

HÜZÜNLE BİTEN HASRET

Bir topluluk düşünün ki Cazibe Merkezi gayet çekici olup, çekiyor. Tantanasıyla ve birçok şeye olan hakimiyetiyle, parasıyla, maddesiyle, zahiri görünen manasıyla ve de diğer taraftan herkesin gitmesi gereken kanallar tıkanmış, kapatılmış, engeller konulmuş, tehditlere kadar varan durumlar oluşmuş.

Yüz yıldır suya hasret bırakılmışlığın verdiği susuzlukla, akan bir su görüp yeterli tahlil etmeyen ve etme imkanı bulmayan veya bulamayan insanların hayati olan su ihtiyacını gidermek durumu ile karşı karşıya kalma halleri içerisinde olan bir toplum .

Tam böyle bir durumdayken bir bakıyorsunuz ki yan tarafta açılan bir tali yol, bir su kanalı sizi davet ediyor. Ve o tali yollara girişler başlıyor.

O da büyük bir iştiyak ve hevesle.

işte gidiş o gidiş, ne oluyorsa ondan sonra oluyor.

Acaba o yol niçin açıldı ve o yolu açanlar yoksa o yolu tıkayanlar mıydı.?

Milyonlar böyle heder edildi.

İçilen suyun etkisi, sarhoşluğu maalesef uyanmaya ve uyandırılmaya   yeterli gelmedi.

Gidenler ve gidecekler de düşünüldüğünde bir kaç nesil mahvedildi.

Cazibe merkezi olan o topluluk karşılaştığı makam, mevki, şöhret, para, evlilik ve imkanlar baş döndürdü.

Katılanların başı o imkanlar ile dönerken adeta aklını kaybeder oldu. Katılamayanlar ise hasretle baka kaldılar.

İlkin sevinci hasrete dönerken, ikinci kısmın hasreti sevince döndü.

Acaba neden böyle oldu?

Sonradan hasret duyacaklar hangi zaaf ve kusurları onları bu yola sevkedip, bu hale getirdi?

Sonradan sevineceklerin hangi güzel hal, samimiyet ve aldıkları dualar onları bu duruma düşmekten muhafaza eyledi.

Ancak İmtihan bitmedi. Son nefese kadar devam edecektir.

Allah akibetimizi hayreylesin.

KARUN kıssası bizim için iyi bir derstir.

“Kārûn, “Bu serveti sahip olduğum bilgi sayesinde elde ettim” diye karşılık verdi. Bilmiyor muydu ki Allah ondan önceki kuşaklardan, ondan daha güçlü ve daha çok servet biriktirmiş kimseleri helâk etmişti. Ama suçluluğu kesinleşmiş olanlara artık günahları sorulmaz!

Kārûn gösterişli bir şekilde kavminin karşısına çıkardı. Dünya hayatını arzulayanlar, “Keşke Kārûn’a verilenin bir benzeri bize de verilseydi! Doğrusu o çok şanslı!” derlerdi.

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle derlerdi: “Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlar için Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”

Sonunda biz onu ve evini barkını yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı ona yardım edecek adamları olmadığı gibi, kendi kendini kurtarabilecek durumda da değildi.

Daha dün Karun’un yerinde olmayı isteyenler bu defa, “Yazıklar olsun bize! Demek ki Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol, dilediğine de ölçülü veriyormuş. Allah bize lutufta bulunmuş olmasaydı, bizi de mutlaka yerin dibine geçirmişti. Vah ki vah! Demek inkârcılar iflâh olmazmış!” der oldular.” Kasas. 78-82.

https://tesbitler.com/2016/08/04/karun-ve-feto/

https://tesbitler.com/2023/04/26/sapitan-ve-saptiran-onderler/

MEHMET ÖZÇELİK – 16-07-2024




SEÇİM OLSUUUUUNNN-MU?

SEÇİM OLSUUUUUNNN-MU?

 

Yenilen pehlivan, güreşe doymazmış. Bu atasözünün mânâsı, başarısızlığa uğrayan veya bir işte yenilen kişilerin denemekten vazgeçmemeleri ve tekrar tekrar deneyerek başarıya ulaşmaya çalışmaları gerektiğini anlatır.

Belli ki Özgür Özel ustasından ders almamış gibi.
Kılıçdaroğlu toplam en az 10 seçim kaybetti.
Kendisi de Kılıçdaroğlunun yardımcısı idi.
Seçim olsun hırçınlıkları hep bu millete kaybettirdi.
Milleti ve devleti geriletti, yıllara mal oldu.
Siyasiler siyasi heveslerini tatmin için toplumu gereksiz şeylerle meşgul ettiler.
Toparlanmasına müsaade etmediler.
Sürekli kaos ortamı oluşturdular.
Kendi etbalarını millet gösterip, millet istiyor diyerek toplum yıpratıldı, yoruldu.
Yazık hemde çok yazık.
Birilerinin beceriksizliğinin faturaları millete ödettirildi.
Bu millet en az 60 yıldır bu kargaşa ile yaşıyor.
Bilinmelidir ki, denenmiş denenmez.
Millet deneme tahtası haline getirildi.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” Ziya Paşa…
Milletin aklıyla alay edilmektedir.
İçi boş bir istemezuuuk düşmanlığı üzerinden bir siyaset yürütülmez.
Projelerin neler?
Önce beni seçin, gelince göreceksiniz, aldatmacası.
Sanki görmedik ve de görmüyormuşuz…
Proje üretemeyenler, milleti denek olarak kullanmaktadırlar.

CHP’li belediyelerin heykel ve konser aşkı hiç bitmedi.[1]

************

Bu hırs ve istikameti koruyamama siyasetin ve siyasetçilerden hiç eksik olmadı.

– “Yeniden Refah’tan ayrılan Genel Başkan Yardımcısı Zafer Emanetoğlu Yeni Şafak’a konuştu: İtiraz ettiğimiz meseleleri Erbakan’dan duyar olduk.

İstifa ettiğini kamuoyuyla paylaştığı açıklamasında; “yönetici kadroların tavır, tutum ve Yeniden Refah Partisi’nin siyasi çizgisi ile uyuşmayan beyanları”na dikkat çeken eski Genel Başkan Yardımcısı Emanetoğlu, “İsrail ile ticaretin devam etmesini” savunan tartışmalı isim Doğan Aydal’ı Fatih Erbakan’ın nasıl desteklediğini ve taltif ettiğini anlattı.
…. Ortaya çıkan sorunların kaynağı olan yönetici kadroların bırakın uyarılmasını sürekli tercih, taltif ve takdir edilmesi, bu şahıslardan duyduğumuz ve itiraz ettiğimiz açıklamaların bazılarını Sn. Fatih Erbakan Bey’den de duymaya başlamamız, 14 Mayıs ve 31 Mart seçimlerinde ortaya konulan tutarsızlıklar ve nihayetinde Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı seçimlerinde İBB Başkanı Sn. İmamoğlu’na verilen destek ve encümen listesine Şanlıurfa BB Başkanının dahil olması.
Bütün bunları ana sebepler olarak sıralayabiliriz.
Yeniden Refah Partisi’nin kurulduğu zamanı ve bugünü ele aldığınızda, Yeniden Refah’ı nereye oturtuyorsunuz?
Dava şuurunu bir kenara bırakmış, siyasi çıkara göre hareket eden, kararlarını buna göre alan, kadrosunu buna göre kuran sıradan bir siyasi parti haline geldi maalesef.
Biraz yetki alınca dengesini kaybeden bazı insanların hırslarını tatmin ettikleri bir parti oldu.”[2]
Sadece mücahitler müteahhit olmakla kalmadı.
Tutarsızlaştı, istikameti kaybetti, dünyevileşti.

-Dava şuuru kayboldu. 

Dava kuru bir iddiadan ibaret kaldı. 

****************

“FETÖ’cü Halit Esendir’den Fetullah Gülen itirafı: Darbe girişiminin gece 3’te olacağından bilgisi vardı.[3]

-3 bin FETÖ’cüye müebbet

15 Temmuz kalkışmasının ardından geçen 8 yılda, FETÖ’cü hainler açılan yüzlerce davada hesap verdi. 1634 sanık ağırlaştırılmış müebbet, 1366 sanık ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

-“Kalkışmada savaş uçakları dahil 35 uçak, 3 gemi, 37 helikopter, 74 tank olmak üzere 246 zırhlı araç ve 4 bine yakın silah kullanıldı. Kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokağa çıkıp direnen sivillere karşı halkın vergileriyle alınan devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4’ü asker, 63’ü polis, 185’i sivil olmak üzere 252 vatandaş şehit edildi. 23’ü asker, 154’ü polis ve 2 bin 558’i sivil olmak üzere toplam 2 bin 735 kahraman vatandaşımız ise gazi oldu”[4]

-“FETÖ, ABD’nin CIA, İsrail’in MOSSAD ve diğer ülkelerin istihbarat teşkilatlarına ajan borsası oluşturmuş, kendi istekleriyle CIA tarafından ‘walk in’ diye tabir edilen sistemle ‘gönüllü ajanlık’ görevini ifa etmiştir.”
Reha Muhtar:
– Askeri yönetim döneminde Türkiye’deymişsiniz… Aranıyorsunuz… Ama yakalanmıyorsunuz… Epey güçlüsünüz galiba?
Fetullah Gülen:
– İsteselerdi yakalarlardı… Çok ciddi, yürekten aramadılar… Hatta kışlalara gidiyor, arkadaşları ziyaret ediyordum… Bazı komutanlar kışlalarda benim resimlerimi bile yapıştırmışlardı.[5]

**************   

*Çanakkale de en çok şehit veren 3 Osmanlı şehri.

  1. Şam. 6000 şehit (Suriye)
    2. Humus. 4000 şehit (Suriye)
    3. Bursa. 3400 şehit

ÇETELERİN İŞGALİ

Gün olmuyorki çete, terör gibi bünyeyi tamamen saran çetelere karşı operasyonlar olmasın.
Belli ki dağdaki eşkiya dan daha korkunç içteki eşkiya bünyeyi bir virüs gibi kemirmektedir.
İçişleri bakanı Sayın Ali Yerlikaya’nın bu başarısı ve iç işlerine ağırlık vermesi gerçekten takdire şayan bir uygulamadır.
Meğer vücut tamamen irin pislikleriyle dolmuş.
Vücut irinlerden temizlendikten toplumda bir rahatlama oluyor.
Dağdaki eşkıya içteki eşkıyadan besleniyor.
Aslında önemli olan bu operasyonlarla vücut sineklerden arındırılıyor.
Peki o sinekleri üreten veya üremesine sebep olan bataklıklar konusunda yeterli ne yapılıyor?
Elbette bir şey yapılmıyor denilemez. Ancak hukuktaki boşluklar ve yamalardaki yırtık ve delikler yeni sineklerin üremesine zemin hazırlıyor.

Dışarıya çanak tutulmadan, içte destek olmadan terör zemin bulamaz ve palazlanamaz.[6] 

İçimizde karıştırılan Suriyeliler meselesi büyük kirli oyunun bir parçasıdır.

Hep dedim, Türkiye’nin birinci problemi, hukuk problemidir.[7]

“Kimi Kuyu Kazar,

Her Susayan İçsin Diye.

Kimisi de Kuyu Kazar,

Gelen Geçen Düşsün Diye. (Șemsi Tebrizi hz)

MEHMET ÖZÇELİK

10-07-2024

[1] https://www.instagram.com/reel/C9ATFA6Nc7g/?igsh=b3ByNHo4OGNxa2xp

https://www.google.com/search?q=chp-lilerin+heykel+a%C5%9Fk%C4%B1&oq=chp-lilerin+heykel+a%C5%9Fk%C4%B1&gs_lcrp=EgZjaHJvbWUyBggAEEUYOTIKCAEQABiABBiiBDIKCAIQABiABBiiBNIBCDczOTlqMGo0qAIAsAIA&sourceid=chrome&ie=UTF-8

[2] https://www.yenisafak.com/ozel/yeniden-refahtan-ayrilan-genel-baskan-yardimcisi-zafer-emanetoglu-yeni-safaka-konustu-itiraz-ettigimiz-meseleleri-erbakandan-duyar-olduk-4630945

https://www.haber7.com/yazarlar/zekeriya-say/3441162-kacacak-iftirasinin-tadi-kacti

[3] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/fetocu-halit-esendirden-fetullah-gulen-itirafi-darbe-girisiminin-gece-3te-olacagindan-bilgisi-vardi-4629020

https://video.haber7.com/video-galeri/282218-fetocu-halit-esendirden-darbe-itirafi-gulen-darbeyi-gece-0300da-bekliyordu

https://www.haber7.com/dunya/haber/3435725-70-yil-sonra-gelen-itiraf-sok-edici-gercekleri-tek-tek-anlatti 

https://tesbitler.com/2024/07/10/15-temmuz-2016-darbe-girisiminde-hedef-ve-hedeflenen-ne-idi/

https://tesbitler.com/index.php?s=15+temmuz

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/3-bin-fetocuye-muebbet-4631878

[5] https://m.sabah.com.tr/yazarlar/donat/2024/07/10/kanla-yazilan-destan

[6] https://www.yenisafak.com/gundem/ozdag-hedef-gosterdi-masalari-yakti-4632094

https://www.yenisafak.com/gundem/ingiliz-ajani-umit-ozdagin-kirli-oyunu-desifre-oldu-isaretledigi-tum-dukkanlar-atese-verildi-4632444 

[7] https://tesbitler.com/index.php?s=Hukuk 

 




KARTON BARDAK

                                                              KARTON BARDAK

 

Hz. Ali, Neden, Niçin, Niye ve Nasıl gibi sorular olmasaydı ilim olmazdı, der.

İngiliz Yazar Simon Sinek de
Altın Çember modeli olarak bilinen ve Neden, Nasıl ve Neyi sorularına odaklanan bir iletişim ve liderlik stratejisi geliştirerek ün kazanmıştır. Bu modele göre, başarılı liderler ve kuruluşlar, önce “nedenlerini” (varoluş amaçlarını), sonra “nasıl” (hedeflerine nasıl ulaşacaklarını) ve en son “neleri” (ürün veya hizmetlerini) açıklamalıdırlar.
1. Neden, Niçin. Why
2. Nasıl, How
3. Ne, What

Bir bakanın kahve kartonu.
Şahsa değil, makama hürmet ve iltifat.

*‘Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti. Elinde kâğıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı. Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu. Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı.

Derin bir nefes aldı ve “Biliyor musunuz ne düşünüyorum?” diye sordu, “Bu konferansta geçen yıl da hem de aynı kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu. Buraya gelirken bana ‘business class’ bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu. Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı. Ertesi sabah lobide, benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi. Özel bir kapıdan içeri almışlardı. Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi. Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.”

Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti. “Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum.” bir an durdu ve sonra” Dün buraya, kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Oteldeki odama, kendim çıktım.

Bu sabah otelden buraya, yine taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile. Sonra da bulabildiğim yerde oturdum. Canım kahve istedi ve görevliye sordum; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi. Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kâğıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.” Seyirci gülmeye başlamıştı. “Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı. Makamıma sunulmuştu. Benim asıl bardağım işte bu.”

Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şunları söyledi; “Size verebileceğim en iyi ders bu işte. Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar rütbeniz, rolünüz, makamınız içindir. Size ait değildir. Ve bir gün makamınızı görevinizi bitirdiğinizde porselen bardağınızı halefinize verirler. Çünkü aslında hep layık olduğunuz kâğıt bardaktır. “ (alıntıdır)

Yunus Emre:
“Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan”
*****
Sana ibret gerek ise, gel göresin bu sinleri
Ger taş isen eriyesin, bakıp görecek bunları

Şunlar ki çoktur malları, gör nice oldu halleri
Son ucu bir gömlek imiş, anında yoktur yenleri

Kani mülke benim diyen, köşk ü saray beğenmeyen
Şimdi bir evde yatarlar, taşlar olmuş üstünleri

Bunlar bir vakit beyler idi, kapıcılar korlar idi
Gel imdi gör, bilmeyesin, bey hangisidir ya kulları

Ne kapı vardır giresi, ne yemek varır yiyesi
Ne ışık vardır göresi, dün olmuştur gündüzleri

@@@@@@@

Ey Mevtâ!
Cengiz Numanoğlu

Düne kadar aboneydin harama;
Hep derdin ki: ” Sözüm geçer parama.”
Şimdi musallada, boşa arama;
Banka vezneleri yok tabutların,
Söyle, biraz avans versin putların! .

Tapular bıraktın, valiz dolusu,
Vârisler şimdiden, kurdular pusu.
Niye getirmedin? Hayret doğrusu;
Gerçi, bagajları yok tabutların,
Bir taksi tutardı, sana putların…

Yaşarken, sen de bir saplantı vardı;
Minâreler, sanki sana batardı.
Hele sabahları, tepen atardı;
Gördün ya.. Konforu yok tabutların,
Söyle de, bir döşek sersin putların!

Hani.. “Kur’ân” diyen, sence yobazdı,
Hani.. O yobaza, her zulüm azdı.
Az önce mezarcı, yerini kazdı;
Tahliye kapısı, yok tabutların,
Söyle de bir avukat, tutsun putların.

Ne kadar büyüktü dindara kinin.
Hacıya, hocaya uzardı dilin.
Konuşsana mevtâ! Bitti mi pilin?
Oksijen tüpleri yok tabutların,
Söyle de bir nefes versin putların.

”Uyandım” diyorsun, lâkin boşuna;
Gördün.. Bakmıyorlar hiç göz yaşına
”Ey mevtâ! . Kaldın mı, yalnız başına ”
İmdat düğmeleri, yok tabutların,
Üzülme.. Kurtarır (!) seni putların.

@@@@@@@

 

İSTASYONLAR VE DURAKLAR

 

Yokluktan varlığa, ezelden ebede uzanan istasyonlar.

Sonsuzluktan istasyonlara uğrayarak, müşteri indirip yeni müşteriler alarak gidiyoruz.
İstasyonlarda durarak birikimler elde ediyoruz.
İstasyonlar gelişim ve atlama, yükselme yerleridir.
Oralarda sınanıyor, sınavlardan geçiyoruz.
Ruhlar alemi en büyük istasyon.
İlk durak, ilk kalkış yeri.
Biletler oradan alınıyor, orada kesiliyor.
Kompartımanlar orada belirleniyor.
İniş ve biniş yerleri de.
Ana karnı bir istasyon, dünya bir istasyon, çocukluk, gençlik, ihtiyarlık devreleri de ayrı birer istasyon.

-Musibetler ve saldırılar bizim kenetlenmemize, silkinmemize, netleşmemize ve kendimize gelmemize sebep oluyor.
Ancak bir zaaf noktamız var ki, çabuk unutuyor ve kendimizi dağıtıyoruz.
Bizler göçebe millet olduğumuzdan, zorlu dönemin zorlu insanlarıyız.
Zoru başarıyor, kolayda kaybediyoruz.
Denizi geçiyor, gölde boğuluyoruz.

 

– “Madem benî-Âdem kâinatın semeresidir. Nasıl ki bir harmanda başaklar dövülür, tasfiye neticesinde semereler istibka ve iddihar edilir. Binaenaleyh haşir meydanı da bir harmandır. Kâinatın başak ve semeresi olan benî-Âdem’i intizar etmektedir.” (Mesnevi-i Nuriye.Bediüzzaman.Sh.100)

 

DİNLE: https://www.youtube.com/watch?v=aXo9KjQHi6A

 

MEHMET ÖZÇELİK

09-07-2024

 

 

 

 

 




FELSEFE VE TUTARSIZLIKLARI

FELSEFE VE TUTARSIZLIKLARI

 

İdrak bir merdivendir. Sahibini yücelere taşır.
İdraksizlik ise derktir. Sahibini derekelere ve aşağılara iter ve atar.
@@@@@@
Felsefenin problemi maddeyi aşamayıp, maddede boğulmasıdır.
Yaratıcıyım maddenin içinde aramasıdır.
@@@@@@
Felsefede maddeye ezeliyet verenler, zamanın sabit olmayıp sanal olduğudur.
Şimdiki zaman aynı zamanda geçmiş ve gelecek zamanda bir müddet sonra şimdiki ve gelecek zaman olacaktır.
Oysa sonsuz olan Allah için tüm zamanlar aynıdır ve aynı andadır.
Manzarı ala gibi.
Onsuzda ne çıkarılan ve ne eklenirse eksilen ve artan bir şey olmaz.
@@@@@@@
Eşya, varlıklar zamanla mahiyetlerini kazanıyorlar.
Eşya eşyalarla, zaman ve mekanla, duyguları ve kullanımı yola hüviyet kazanır.
@@@@@@@
Nur olan güneşin doğuşuyla açığa çıkan eşya aynı zamanda mahiyet ve hüviyetini de açığa çıkarmış olur.
Necis pis kokarken, gül hoş kokar.
Çünkü bu durum onların tinet ve karakterinde ya mevcuttur veya oluşmuştur.
Suç güneşin değildir.
Parlak cisim yansıtmayı gerçekleştirirken, balçık bunu engeller, mani olup yansıtmaz.
Hava geçişi sağlarken, taş engeller.
Bir kısım güneş karşısında yumuşarken, diğeri sertleşir.
Renkler bu durumda renklerini ve kendilerini açık ederler.
İnsanlarda karakter bakımından böyledir.
Cimri ile cömert, sevimli ile sevimsiz, ilkeli ile ilkesiz, VS.
Tüm farklılıklar, zıt ve zıtlıklar, taraftarlık ve muhalefet ler ortaya çıkar, gerçek rengini göstermiş olur.
Tıpkı, “Fısk sebebiyle, fasıklar hakkında nur nara, ziya zulmete inkılap eder.” Evet, şemsin ziyasıyla, pis maddeler taaffün eder, kokar, berbat olur.”
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/isaratul-icaz/bakara-suresinin-yirmi-alti-ve-yirmi-yedinci-ayetlerinin/215
“seyyiâtı isteyen, nefs-i insaniyedir-ya istidad ile, ya ihtiyâr ile. Nasıl ki beyaz, güzel güneşin ziyâsından bâzı maddeler, siyahlık ve taaffün alır; o siyahlık onun istidadına âittir. Fakat, o seyyiâtı çok mesâlihi tazammun eden bir kanun-u İlâhî ile icad eden, yine Hak’tır. Demek, sebebiyet ve suâl, nefistendir ki, mesuliyeti o çeker. Hakka âit olan halk ve icad ise, daha başka güzel netice ve meyveleri olduğu için, güzeldir, hayırdır.”
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/yirmi-altinci-soz/428
@@@@@@@@
Varlıkların tüm özellikleri onların çip mesabesinde olan spermlerinde mevcuttur.
Ve o sperm yoluyla nesiller boyu devam etmektedir.
Hz. Âdemden son evlada kadar zincirleme olarak, nikah yoluyla sağlıklı sürdüdülmektedir.
Zina ve gayrı meşru durumlar zincirin o halkalarını koparmakta, nesillerin sağlıklı devamına engel olmaktadır.

Bak. https://tesbitler.com/index.php?s=Felsefe+ 

*”İ’lem Eyyühel-Aziz! Halk-ı eşya hakkında ‘mûcibe-i külliye’ sâdık olmadığı takdirde ‘sâlibe-i külliye’ sâdık olur. Yani ya bütün eşyanın hâlıkı Allah’tır veya Allah hiçbir şeyin hâlıkı değildir. Çünkü eşyanın arasında muntazam tesanüd ile halk ve yaratmak, tecezziyi kabul etmez bir külldür, bâziyet yoktur. Ya mûcibe-i külliye olacaktır veya sâlibe-i külliye olacaktır. Başka ihtimal yok. Her şeyde illetin ademini tevehhüm eden vehmin vâhi hükmünde bir kıymet yok. Binaenaleyh edna bir şeyde Hâlıkıyet eseri göründüğü zaman, bütün eşyada tahakkuk eder.”

“Ve keza Hâlık ya birdir veya gayr-ı mütenahîdir, evsat yoktur. Zira Sâni’ vâhid-i hakikî olmazsa, kesîr-i hakikî olacaktır. Kesîr-i hakikî ise gayr-ı mütenâhîdir.”

“Maahaza nuru neşredenin nursuz, icad edenin vücudsuz, îcab ettirenin vücubsuz olması muhaldir.”

“Ve keza ilim sıfatını ihsan edenin ilimsiz, şuuru ihsan edenin şuursuz, ihtiyarı verenin ihtiyarsız, iradeyi verenin iradesiz, kâmil şeylerin sânii gayr-ı kâmil olduğunu telakki etmek muhaldir.”

“Ve keza aynı tersim, basarı tasvir ve nazarı tenvir edenin basarsız olduğunu düşünmek, ancâk basar ve basiretten mahrum olan adamın işidir. Maahâza masnûdaki kemalât, tamamen Sâni’deki kemalden akan bir feyizdir. Fakat kuşlardan yalnız sineği gören, tanıyan bir mikrop, kartalı gördüğü zaman ‘Bu kuş değildir.’ der. Çünkü sinekteki şeyler onda yoktur.”

*Yunus’un “Küçük İnsanlar Dengini, Büyük İnsanlar Kendini Arar” Sözü Üzerine Düşünceler

Yunus Emre’nin bu meşhur sözü, insan ruhunun iki temel eğilimini, bencilliği ve kendini keşfetme arzusunu vurgular. Küçük insanlar, yani bencil ve benmerkezci kişiler, kendi çıkarlarını ve arzularını tatmin edecek “dengini” ararlar. Bu arayış, maddi kazanç, statü veya güç gibi dışsal unsurlara odaklanır ve geçici bir tatmin sağlayabilir.
Ancak büyük insanlar, yani kendini keşfetmeye çalışan kişiler, bencilliğin ötesine geçerek ruhsal tatmin ve anlam arayışına girerler. Bu arayış, içsel bir yolculuk ve benlik keşfi gerektirir ve kişisel gelişim ve manevi olgunluğa yol açar.
Yunus’un sözleri, bencilliğin ve kendini keşfetmenin karşıtlığını vurgular. Küçük insanlar, dış dünyaya ve maddi tatminlere odaklanırken, büyük insanlar iç dünyalarına ve manevi arayışa yönelirler. Bu iki eğilim, insan ruhunun iki farklı yönünü temsil eder ve her iki eğilim de insan deneyiminin bir parçasıdır.
Kendini keşfetme yolculuğu kolay değildir ve zorluklarla doludur. Bu yolculuk, kişinin kendi zayıflıklarıyla yüzleşmesini, hatalarından ders almasını ve sürekli olarak kendini geliştirmesini gerektirir. Ancak bu zorluklara rağmen, kendini keşfetme yolculuğu büyük bir ödül getirir: Kişisel tatmin, anlam ve manevi olgunluk.
Yunus’un sözleri, bize bencilliğin tuzağından kaçınmamızı ve kendimizi keşfetmenin zorlu ama ödüllendirici yolculuğuna çıkmamızı hatırlatır. Bu yolculuk, bizi daha iyi insanlar ve daha anlamlı bir yaşam sürmemize yardımcı olabilir.
Yunus’un sözlerinin günümüzdeki önemi:
Yunus’un sözleri, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Hızlı ve maddiyatçı bir toplumda yaşıyoruz ve bencillik ve dışsal tatminlere odaklanma eğilimindeyiz. Yunus’un sözleri, bize bencilliğin tuzağından kaçınmamızı ve kendimizi keşfetmenin daha derin ve anlamlı bir yaşam sürmemize yardımcı olabileceğini hatırlatır.
Kendini keşfetme yolculuğu, kişisel bir arayış olmasının yanı sıra, daha adil ve merhametli bir dünya inşa etmemize de katkıda bulunabilir. Kendimizi ne kadar iyi tanırsak, başkalarını da o kadar iyi anlayabilir ve empati kurabiliriz. Bu anlayış ve empati, daha şefkatli ve dayanışmacı bir toplum inşa etmemize yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, Yunus’un “Küçük İnsanlar Dengini, Büyük İnsanlar Kendini Arar” sözü, bize bencilliğin tuzağından kaçınmamızı ve kendimizi keşfetmenin zorlu ama ödüllendirici yolculuğuna çıkmamızı hatırlatan güçlü bir mesajdır. Bu yolculuk, bizi daha iyi insanlar ve daha anlamlı bir yaşam sürmemize yardımcı olabilir.

Bak: https://www.youtube.com/watch?v=SWGtsxir03k

08-07-2024

MEHMET ÖZÇELİK

www.tesbitler.com