CISSS….
CISSS…. – Sesli Dinle–
Bir asırdır maddi ve manevi sürünen bu millet,ilk defa ayağa kalkmaya çalışıyor.
Ayağa kalkmaması için de her türlü kirli oyuna gidiliyor.
Bazen sağdan bazen de soldan saldırılıyor.
Her koldan…
Şimdilerde ise cephe değişmiş,hava kirletilmektedir.
On üç yıldır Ak Partinin maddi ve manevi yaptıklarını söylemeyeceğim.Zira bunu kendileri de söylüyor ve millet de görüyor.
Ancak ben bir asırlık olumlu yönde yapılmayanları veya olumsuz yönde yapılanları, kitapların bile bitiremeyeceği yoğunluktaki durumları özetlemeye çalışacağım.
İttihat ve Terakkinin altı asırlık çınarı özellikle maddi olarak yıkmasıyla başlayan süreçte,cumhuriyet döneminde;
Bin yıllık birikimler bitirildi.
Dil ve Din değiştirildi ve bu uğurda her türlü yol taşları döşendi.
Milyonlarca kitaplar atıldı,satıldı,yakıldı,gömüldü.
Harf devrimi ile beraber 17 milyon insan bir gecede cahil bırakıldı.Geçmişini okuyamadı ve anlayamadı.
Ezan değişti,medreseler kapandı,Müslümanların bir araya gelmesi yasaklandı,dini kitapları değil okumak,bulundurmak dahi suç kabul edildi.
Kur’an-ı Kerimi okumak ve bulundurmak bir cürm-ü meşhud kabul edildi.
Hilafet kaldırıldı,İslam dünyası ile bağlantılar koparıldı.
Bin yıldır yapılan köprüler bir bir yıkıldı.
Aslında yapılmayan ne kaldı ki???
1950-de ayağa kalkmaya çalıştı.On yıl ancak sürdü.
1982-de bir atak daha yapmaya çalıştı.Ancak on yıl sürdürülebildi.
2002-de bir atak daha yaptı.Sürekli tehditlerle önü tıkandı.
Ve sonunda şeytan sağdan geldi.
Bir kirli el,diğer bir kirli eli devre dışı bıraktı.
Temizel operasyonuna başladı.
Kirli elle temiz işler uzun sürmedi.Kirli ellerin birer birer kirleri dökülmeye başladı.
Soldan vuramayanlar,askeri darbeye sevkedemeyenler,sağı kullandı.
Paralel yapıyla vurmaya çalıştı.
Birbirini yiyenler,ortak menfaatte bir araya gelerek milletin tercihini hazmedemedi.
Oysa Unutmadık;
Gecenin yarısında hastanede sıra almak için kuyruğa girmeyi,
Bir tüp için kuyruklarda sıkıntı çekmeyi,
Şeker-tuz-yağ gibi zaruri ihtiyaçları bulamamayı,karaborsaya düşüşünü,
Elektrik,yakacak,giyecek gibi bir çok şeye ulaşamamayı,
Bir memurun emekli olursam iki şeyden birini alırım dediği;Ev ve arabayı,şimdiki memurlar göreve başlar başlamaz almalarını,
- madde ile iki kişi dini sohbet için bir araya gelip,dini bir kitap okuması,Risale-i Nurları okumasından dolayı hapsedilmesi,kitaplarının suç unsuru kabul edilmesini,
Yıllardır baş örtüsü sıkıntısını,milyonlarca mağdur insanları,
Buraya sığmayacak olan maddi ve manevi kayıpları,
UNUTMADIK…
-Bunları görmeyenleri Allah kör eder…..
Nankörlük edip ulaştığı maddi ve manevi refahı mukayese edemeyenleri Allah kör eder ve Elinden onu alır.
Münafıkane oynanan oyunları görmeyenleri,eski günleri arzu edenleri,bu millete bir asırdır çektirenlerle beraber olanları Allah kör eder…
Neden mi?
Milletin seçtiklerini her vesile ile devirmeye çalışıp,onun şahsında yıllardır kandırılan vaadlerle tekrar kandırılmaya çalışanları Allah kör eder…
Dünya da kör olan Âhirette de kör olur.
“Bu dünyada kalbi kör olan, ahirette de kör ve daha şaşkındır.”[1]
Bir asırdır darbelerde der-beder edilen bu millet,bu gün havaların kirletilmesiyle,bazı şeyler basit gösterilmekte,-bir ders verelim- münafıkane çıkışlarıyla bir körlük yaşanmaya ve yaşatılmaya çalışılmaktadır.
-Kur’an-ı Kerim-de nankör insan şöyle tavsif edilmektedir,Nankör insan olmamak için;
Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah’ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir. (2/61)
Öyleyse (yalnızca) Beni anın Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (2/152)
İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi. (10/12)
Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzağı vardır. De ki: Allah’ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar. (10/21)
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz. (10/23)
Andolsun biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak kuşkusuz o (artık) umudunu kesmiş bir nankördür. (11/9)
Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette “Kötülükler benden gitti” der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir. (11/10)
Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki insan pek zalimdir pek nankördür. (14/34)
Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun eğer nankörlük ederseniz şüphesiz benim azabım pek şiddetlidir.” (14/7)
Musa dedi ki: “Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz, bilin ki Allah gerçekten zengindir, hamdedilmeye lâyıktır.” (14/8)
O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür! (14/34)
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük etti böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (16/112)
Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman O’nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür. (17/67)
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizlige düşüverirler. (30/36)
İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş. (36/77)
Biz ona yolu gösterdik; (artık o) ya şükredici olur ya da nankör. (76/3)
Öyleyse Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme. (76/24)
Kahrolası insan ne kadar nankördür. (80/17)
İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde “Rabbim bana ikram etti” der. (89/15)
Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise “Rabbim beni önemsemedi” der. (89/16)
Şüphesiz insan, Rabbine karşı pek nankördür. (100/6)
Şüphesiz buna kendisi de şahittir, (100/7)
Ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür. (100/8)
MEHMET ÖZÇELİK
30-05-2015
[1] İsra.72.