EVİMİZE AKAN KANALİZASYON

EVİMİZE AKAN KANALİZASYON

Herkesin var da neden bizim de olmasın? Hem yeni bir şey bizde niye bulunmasın? Bizim herkesden neyimiz eksik ki? Hem zaten çocuklarda durmayıp,ya akrabalarına,genelde de komşulara kaçıyorlar,böylece onları da durdurmuş olmaz mıyız? Hem olacak olan yeniliklerden haberdar olmuş,dünyada neler dönüyor bilmiş oluruz…Tüm fetvalar olması yönünde olunca geriye ya susmak veya çar-ı naçar evet demek kalıyordu…

Kendisi hoca idi.Örnek bir aile idi ve en azından öyle olması gerektiğinin şuurunda idiler.Ancak durum mümkün olmasa da alma yönünde ağır basıyordu.

Nitekim aldılarda.Canım kötülerden bize ne! Biz faydalı olana bakarız,günah onların boynuna…

İyi olmuş görünüyordu.Artık çocukları komşuya kaçmıyor,uslu uslu karşısına geçip çizgi film seyrediyorlardı.Zaten çizgi filimen de bir şey olmaz ki…Adı üstünde çizgilerle yapılan,karton üzerine çizilen resimlerden ibaret..zaten İngilizlerde bu çizgi filmine Karon diyorlar.Essahlı bir şey değilki…Savunmalar mantıklı görünüyordu.Susmak en iyi yoldu.Şimdi açık ve net olmayan bir şey için kalkıp hanımla hır-gür mü edelim şimdi,elbette olmazdı!Hem alırken de konuşarak,bazı dostlara danışarak almıştık.Varsa bir günah biraz da onlara taksim ettik mi bize pek de bir şey kalmıyor zaten…

Günler günleri kovalıyordu.Çocuklar sadece çizgi filimlerle kalmıyor,yanınmda masum görünen filimlerde seyrediyorlardı.Gavur filmiydi ama dövüşlüydü.Aslında benimde hoşuma gitmiyor da değildi haa..Hele bir Japon mu,Çin mi filimleri çıkıyorduki,gerçekten neydi bee..ööf,adam bi takla atıyorki,görmeye değer..

Bazen hanımla karşısına geçip,o acıklı filimleride seyrediyordukki,göz yaşlarımızı tutamıyorduk,dünyada ne insanlar varmış ki,haberimiz yok.Haa hep bunları seyrettiğimizi sanmayın haa,onun adı neydi,şeyy,tamam hatırladım,Cuma geceleri çıkıyordu,İnanç dünyası…Haftada bir…

Artık misafirlere gidemediğimiz gibi,misafirlerde gelmez oldular.Çünki başka türlü tatmin olma yolları bulmuştuk.Adeta uyuşmuş,uyuşturulmuştuk.Bundan kurtulunması imkansız gibi idi.

Aile fertlerinin çehrelerinde gün be gün değişiklikler,konuşmalarda farklılıklar sezilmekte idi.Bizlere bir şeyler oluyordu.Ancak bir türlü neden ve nereden kaynaklandığının farkını pek fark edememiştik.

Bu sıkıntı ve bocalama içerisinde iken,bir gün hanım bir rüya görmüştü.Pek tevil ve yorumada ihtiyaç bırakmıyacak cinsden idi.

Rüyada; oturmuş olduğumuz evin eşyaları gayet güzel ve temizdi.Herşey yerli yerinde ve düzenli idi.Ancak bir taraftan sürekli akmakta olan kanalizasyon evin içerisinde bulunan eşyaları kirletiyor,hanımda telaş içerisinde onları kurtarmaya çalışıyordu.Ancak ne derece kurtarabilecekti.Çünki kanalizasyon sürekli akıp,kirletmeye devam ediyordu.

Bu rüyadan anladıkki;bu güzel bir nimet olan Televizyon ve Kanallar,kullananın kirletmesiyle,seyredenler de kirleniyorlardı.Keçi boynuzu gibi,bir parça gıda verirken,çoğunluğu fuzuli şeylerle meşgul ediliyordu.

Alan arkadaşlarımızda aldıklarında,bir alternatif olarak müsbet kanalların olmasından dolayı almışlar ancak zamanla onlarda başka ellere veya başkalaşan ellere geçince çığırdan çıkmış ve çığırdan çıkarmıştı.

Böyle olan arkadaşlardan birinin hanımı feryad ediyordu.Çünki televizyonu almak için elindeki bilezikleri vermişti.Ya o bilezikler ahirette bileklerine ateş olarak dolandırılırsa,ya yılan olarak boynuna dolanırsa ne yapacaktı?Hatta bu sıkıntının sevkiyle o kanal sahibine mktub yazmış,bu sıkıntısını dile getirmişti.Ancak bir türlü tatmin olmuyor,sorumluluktan kurtulamıyordu.

Sonunda başka yollara baş vurmuştu.Gece vakti herkesin yattığı bir sırada Televizyonu yerinden kaldırmış,sandığa sığdıramadığı bu mereti,sonunda elbise dolabına zorda olsa saklamıştı.Sabah uyanan beyi tedirgin bir vaziyette hanımını uyarıp,hanım kalk televizyon yok,yoksa gece vakti birinci kat olan eve girip aldılar mı,diye sormaya başlamıştı.Hanımı sıkıntısını anlatmışda,oda anlayışla karşılayıp biraz rahatlamıştı.Çocuklara ne diyeceklerini de konuşarak bulmuşlardı.

Akşamdan bozulan televizyon tamirciye verilmiş,yapılmakta idi.Fakat arıza yarı televizyon fiyatında olup şimdilik parçayı alamıyacaklarından bekliyecekler,televizyonda tamircide bekleyecekti.Çocuklarda şimdilik inanmış gibilerdi.Ancak buda nereye kadar devam edecekti?

Bu durumda en önemlisi çocuklara o kontrol mekanizmasını aşılamak,kendi kendilerini kontrol etmelerini sağlamak idi.Geçici tedbirler,köklü tedbirler değildi.

Bir öğretmen arkadaş evinde şahit olmuş olduğu bir hadiseyi şöyle anlatmıştı;

Birgün okuldan gelmiş hemen televizyonu açmıştım.8 ve 10 yaşlarındaki iki oğlum hemen gelerek televizyonu kapattı.Biraz kızarak neden yaptığını oysa şu anda haberlere falan baktığımı söyledim.Onlar ise bana beni düşündüren şu sözü söylediler;

Baba,sen zaten gündüz okuldasın,şimdide televizyonla ilgileniyorsun,bizimle ilgilenmiyorsun.Bizimle ilgilenesin diye kapattık.

Bediüzzaman;kadınlar yuvalarına dönmeli demekte.Aslında dışarıyla uğraşan erkeklerinde yuvalarına dönmeleri,yuvalarındakilerle ilgilenmeleri gerektir.Yuvadaki yavrulara,dışarıdakilere gösterdiğimiz ilgi ve alakayı göstermemekteyiz.

İçimize,iç alemimize dönüp muhasebe yapmalıyız.İçimizi dışa açılma uğruna ihmal edip,bir çok değerleri dışladık,dışarıda bıraktık ve dışlandık.

Masumane bir istek olarak;dışa açılmalıyız,dedik,içi ve içimizi unutup ihmal ettik.Bugün sadece bizim değil,tüm dünyanın ortak derdi;kendi iç dünyasından uzaklaşmasıdır.İnsanlar iç dünyalarını,dışarıyı gezdikleri kadar gezmeli,görmeli,anlamalı,anlatmalı,orada da kalmalıdır.

Zengin bir hemşehrimize de,neden televizyon almadıklarını sorduklarında şöyle diyordu;Ben aldığım zaman iki tane almam lazım,biri hanımlara,biri de erkeklere,ona da şimdilik almaya gücüm yetmez diyordu.sebebini ise şöyle izah ediyordu;

Bir gün bir akrabada birkaç ev oturmuştuk.Çocuklar televizyonun önüne geçmiş seyrediyorlardı.Büyüklerde sohbete dalmış bazen gözlerini kaçırıp bakıyorlardı.O arada çıkan bir sahneden dolayı onbeş yaşındaki bir erkek,bağırarak yanında bulunan kendi yaşlarındaki akrabasının kızına sarılmaya başladı.Oda,herkesde utanmıştı.Ancak olan olmuştu.

Durum göz ardı edilemiyecek kadar vahimdi.Bunun bir muhasebesi yapılmalı,aile ferdleri ortak karara vararak,kendilerini buna mahkum etmemeliler,çocuklarınıda aşırı derecede meşgul olup bağlanmaktan korumalıdırlar.

Mahkum olan hakim olamaz.Mahkum değil,irademizle ve irademize hakim olalım…

20-09-2002

Mehmet ÖZÇELİK

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015