“SELANİKLİ DÖNMELER”DEN

“SELANİKLİ DÖNMELER”DEN

Selanikli Dönmeler–   Marc David Baer-lnglllzceden çeviren: Sevinç Kayır

Sayfa-13- “Müslüman ve okuryazar Türk halkının giderek büyüyen bir yüzdesi, ateist Yahudilerin Osmanlı sultanını tahttan indirdiklerini, İslami imparatorluğu yıktıklarını, onun yerine “gizli Yahudi” Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, İslam karşıtı, laik bir cumhuriyet kurduklarını ve hata ülkeyi kontrol ettiklerini düşünür.”

26- “Selanik’in pek çok Müslümanın aslında Yahudi kökenli olduğu kent olarak bilinmesi hiç de şaşırtıcı değildir.”

38-39- “250 seneyi aşkın süredir, Sabetaycılar Müslüman kisvesine bürünmüş bir Yahudi mezhebi olarak varlıklarını sürdürmüş­ lerdir.” Bu geleneksel görüşe göre onlar, Sabetaycı mesihçilikle değişmelerine rağmen “Yahudiliğin eski kültürünü ve dini törenlerini mümkün olduğunca İslam’ın sınırları içerisinde gizlice devam ettirmeye” çalışmışlardır.”

119- “Hem yerel belediyelerin, hem de merkezi yönetimin güç­ lerinin arttığı bir dönemde, Selanik gibi şehirlerde gerçekleşen yeniliklerin tüm imparatorluğu etkilemesi şaşırtıcı değildir. Fazlı Necip Gonca-i Edeb’de yayımlanan bir yazısında padişaha üstü kapalı bir mesaj göndermiştir: “Bırak da adaleti biz uygulayalım, baskılardan özgürleşmemize izin ver ki her zaman mutlu ve bahtiyar olalım.” Selanik, Jön Türkler’in devrimci hareketinin beşiği, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) ve sosyalist örgütlenmelerin merkezi olması sebebiyle, büyük siyasi çalkantı alanıydı. İmparatorluktaki fabrika emekçiliğinin, özellikle tü­ tün sanayisinde, en yoğun olduğu şehirdi ve Selanik’te kurulan, Avram Benaroya adlı bir Bulgar Yahudisinin başkanlığını yaptığı Sosyalist İşçi Federasyonu, İkinci Enternasyonal tarafından, Do­ ğu’daki işçi mücadelesinin öncüsü olarak kabul ediliyordu. Selanik, farmasonlukfaaliyetlerinin merkezlerindendi.36 Yeni düşünce akımlarına açık olan (Hukuk Fakültesi de dahil) en fazla okulun ve ordu karargahının bulunduğu Osmanlı kentlerinden biriydi. İlerici bir bakış açısına sahip meslek erbapları ve devlet memurları, özellikle de Posta ve Telgraf İdaresi’nin çalışanları (Talat Paşa gibi) ve Üçüncü Ordu’nun mensupları (Enver Paşa gibi), devrimcilerin ana kadrosunu oluşturmuşlardır. 1908 Devrimi’nin kalbi Makedonya’dır.”

122-“Bir devrimci mektubunda Jön Türkler’in bir kısmının Bektaşi oldukları belirtmiştir. s ı Bektaşilerin senkretizmleri, Jön Türkler’in ilerici düşünceleriyle uyumludur ve Bektaşiler, 1906’dan sonra lTC’nin kendi localarını kullanmasına izin veren farmasonlarla ilişki içindedirler. 1908 Devrimi’nden sonra, devrimci subaylar saygılarını sunmak üzere Bektaşi tekkelerini ziyaret ederler; Bektaşi yayınlarının basılmasına yeniden izin verilir; Bektaşilere saldıran gazeteler kapatılır ve yeni Bektaşi tekkeleri açılır. İTC, Mevlevilerle de ilişki içindeydi. Mevlevi tekkeleri İTC propagandası yapmış, Mevlevi şeyhleri evlerini İTC toplantıları için açmış ve bazı şeyhler eylemleri nedeniyle, Jön Türklerle birlikte sürgüne gönderilmişlerdir.

Sufilerin devrimci siyasette oynadıkları rol önemliydi, ama farmasonlar siyasi muhalefette, İTC’nin 1895’ten önceki halinden daha önemli rol oynamışlardı. Masonlar 1870 ve 1918 yılları arasında öylesine belirleyici olmuşlardı ki, 1913’te, bir Osmanlı dev- · let adamının suikastçıları “hedeflerinin, çok uzun süredir farmasonların elinde olan gücü yeniden ele geçirmek olduğunu” öne sürmüştü.54 Ne de olsa, Türk ve Yunanlıları bir araya getirecek, aydınlanmış bir padişah olarak tasavvur edilen farmason padi­ şah V. Murad, 1876’da farmasonlarca desteklenen bir darbe sayesinde tahta oturmuştu.

Jön Türklerin çekirdek kadrosu, padişahı tahta oturtan grup tarafından kurulan farmason locasının üyelerinden meydana geliyordu. 1902’ye dek, Osmanlı farmasonları başka isimler altında kendi siyasi örgütlerinde faaliyet göstermiş ve Avrupa’nın her yanında özgürlüğü destekleyen risaleler dağıtmışlardı. Bundan sonra, yakın çevresinde birçok nü- . fuzlu farmason liderinin bulunduğu Ahmet Rıza’nın önderliğindeki İTC’yi desteklemişlerdi. Selanik’teki Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin (yurtdışındaki merkez büro işlevi gören Paris’teki İTC’yle birleştikten sonra, yerel yönetim merkezi haline gelmişti), bir tanesi hariç tüm kurucuları farmasondur ya da farmason olmuştur ve İtalyan Macedonia Risorta Locası’nın ya da Fransız Veritas Locası’nın üyeleriydi.58 İTC Selanik’teki farmason localarında toplanıyordu ve farmasonlar Jön Türklere güvenli toplantı evleri temin etmişlerdi. Farmasonlar kendilerini 1908 Devrimi’nin ardındaki “ana kuvvet” ilan etmiş, iktidardaki lTC’ye destek olmuş ve II. Abdülhamid tahttan indirildikten sonra büyümüşlerdi.”

123-“Şehirde birbirine yabancı olan insanlar, farmason localarında bir araya gelerek, aynı siyasi hedefler için çabalayan kardeşlere dönüşüyorlardı.61 V. Murad’dan sonra tahta geçen il. Abdülhamid bu tehdidin varlığını sezmiş ve farmasonları baskı altına almıştır. II. Abdülhamid’in kurduğu hükümet onları “daimi bir fitne kaynağı” olarak görüyordu.

….Birçok önde gelen Dönme, farmason olmanın yanı sıra mutasavvıftı ve bu da İTC’ye girmelerini kolaylaştırıyordu. Yıldız Sertel, Selanik’teki Dönme camisi Yeni Cami’yi tarif ederken, aynı cümle içinde Bektaşi, Mevlevi tekkelerinden ve farmason localarından bahsetmiştir.

125-“Bazı Dönmeler, şehrin her yerinde var olan Fransız, İtalyan ve · Osmanlı farmason localarındaki gizli İTC toplantılarında, kapalı kapılar ardında tartışılan siyasi görüşlere kendilerini o kadar adamışlardı ki, devrimin öncüleri kabul ediliyorlardı. 84 Meşveret, imparatorluktaki en “modern” gruplardan biri olarak nitelediği Dönmelerin, kentte “hareket için çalışan tek grup olduğunu” beyan ederek, Dönmelerin etkilerinin büyüklüğünü vurgulamış­tı.”

126-“O dönem, günlük Sabah gazetesinde ve Hariciye Nezareti’nin çeviri bürosunda çalışan Ahmet Emin Yalman “Biz gazeteciler, halkı harekete geçirmek için açıkça hareket etmeye karar verdik. İstanbul’da kendimize ait küçük bir devrim yarattık. Padişahın gözünden düşen ünlü yazarların hepsi, bu yeni özgürlüğe kucak açan vatansever şiir ve makaleler yazmaya davet edildi. İlk sokak gösterilerini düzenledik, her tür yazarın bir araya geleceği toplantılar organize ettik ve bir basın cemiyeti kurduk. H.alka yeni dönemin coşkusunu nakletmek için hemen kararlar alındı” diye yazmıştır. Yalman 1914’te İTC’nin çıkardığı Tanin gazetesinin yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başlayacaktı. Yalman’ın mezun olduğu Terakki Mektebi, özgürlük düş­ künü, meşrutiyeti destekleyen bir gençlik yetiştirmekle ve İkinci Meşrutiyet hükümetini ilan edenlerin Terakki Mektebi mezunları olmalarıyla övünüyordu.”

130-“Yalman ve Sertel yazılarında günümüzde Dönmeler hakkında olumlu görüşe sahip yazarların dile getirmekten ka­çındıkları bazı yorumları da ağızlarından kaçırmışlardır. Devrim başladığı sırada ağabeyi Celal Derviş’i kutlayan Sabiha Sertel ona “Demek şimdi sen de bir İttihatçısın” demiştir. Ağabeyi “Ne sanıyorsun?” diye yanıtlamıştır. “Biz Selanik’te devrimci gençler olarak yetiştik. Farmason localarına da girdik.”

Ahmet Emin Yalman “zengin, yabancı farmason localarının” Selanik’teki gizli derneklerin “toplantıları için uygun fırsatlar sunduklarını” belirtmiştir. “Devrimin ilk kıvılcımının” 1890’larda, Terakki Mektebi’nde öğrenciyken ateşlendiğini anlatmıştır. Ahmet Emin, ileriki yıllarda 1TC’ye üye olmuştur.”

134-“İmparatorluğa sadakat sadece gerçek inanç sahipleri için mümkündü. İlaveten dindarlık ateizmin panzehiri görevi görecekti. Ancak ateizmin çoktan kök salıp geri dönüşü olmayan hasarlara yol açtığı görülüyordu. . Müslümanların dini yozlaşmaya başlamıştı. Vahdeti birçok Müslüman’ın ateizm konusunda Avrupalılardan bile ileri gittiklerini öne sürüyordu. Müslümanların ateistliği, Osmanlıların Avrupa’ya elçiler göndermelerinden sonra başlamıştı. Elçiler Hıristiyan kadınlarıyla evlenmişler, çok sayıda çocuk yapmışlar ve onları annelerinin Batı Avrupa usulleriyle yetiştirmişlerdi. Avrupa dilleri öğrenmişler ve İslami inanç ve ahlak kurallarını sadece başka dinlere mensup dadılar ve öğ­retmenlerden öğrenmişlerdi. Görünürde Müslüman olan birçok erkek bu şekilde yetiştirilmişti. Yazara göre “Dinlerini bilmeyen ve İslami eğitim almamış olan bu adamlardan dindar olmalarını beklemek, bir hıyardan yağ çıkarmaya çalışmaya benzemektedir. Böyle hıyar adamların, babalarıyla aynı eğitimi almış çocuklarından ne beklenebilir?” Ateizm konusunda Avrupalılardan daha ilerde olan Müslümanlar, Müslüman isimleri taşıyor olabilirlerdi ama imparatorluğun kaderi konusunda onlara nasıl güvenilebilirdi? Adliye nazırı ve birçok seçkinin yanı sıra, meclis üyelerinin de İstanbul’daki bir farmason locasının açılışına katılmaları, dindar Müslümanlar için bir uyarı işareti işlevi görmeliydi. Vahdet! diğerlerini bu içten gelen tehdit hakkında uyardı.”

138-“Dönmeler farmasonlukta, İTC’de, 1908 Meşrutiyet Devrimi’nde ve devrimden sonraki Osmanlı siyasetinde büyük rol oynadılar.”

138-139-“1917 Bolşevik Devrimi ele alınarak, Yahudi kökenli insanların gerçek ve hayali rolleri üzerine faydalı bir karşılaştırma yapılabilir. Ateist olmasına ve görünürde Yahudi kökeni bulunmamasına rağmen Lenin (önceden Vladimir Ilyich Ulyanov), Yahudi karşıtları tarafından “Yahudi Lenin” olarak adlandırılmış ve Bolşevik Devrimi “Yahudi Bol­ şevik Devrimi” olarak anılmaya başlanmıştı.1 3 7 Karı Marx’ın (kapitalizmi Yahudilikle özdeşleştirmiştir) ve Lenin’in yoldaşı Lev Troçki’nin (önceden Lev Davidovich Bronstein) Yahudi olmaları, bu görüşü desteklemiştir. Gerçekte, Yahudiler Rus devrimci hareketine, ülkenin nüfusundaki payları göz önüne alındığında daha büyük bir oranda katılmış ve devrim sürecinde önemli role sahip olmuşlardı. Parti liderleri, teorisyenler ve gazeteciler olarak iyi temsil edilen Yahudiler, tıpkı Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Dönmeler gibi, “Rus İmparatorluğu’ndaki en devrimci ulusal grup” kabul edilmişlerdi. Lenin’le birlikte 1917’de mühürlü trenle Almanya topraklarından geçerek İsviçre’den dönen kişilerin neredeyse üçte ikisi Yahudi’dir; bir süre İstanbul’da ikamet etmiş ve Jön Türklerle yakın ilişki içinde olan, Yahudi kökenli, devrimci milyoner Alexander Parvus (lsrael Lazarevich Gelfand ya da Helphand), Lenin’in dönüşünü ayarlamıştır. Başlangıç­ ta Lenin\ en yakın Bolşevik liderleri, Grigory Zinoviev, Lev Kamenev ve Yakov Sverdlov Yahudi kökenlidir. Lenin’in kraliyet ailesinin öldürülmesi emrinin yerine getirilmesi görevini üstlenenler, Sverdlov ve içlerinde çarı vurduğunu iddia eden kişi de bulunan diğer iki adam Yahudi soyundan gelmektedir. Devrimin ardından başlayan iç savaş süresince, ordu, parti, meclis ve gizli polislik görevlerini yerine getiren Yahudi kökenli erkek ve kadınların parti içindeki oranları da genel nüfusa oranla daha yüksektir.  Önemli olan, bu önde gelen komünistlerin hiçbirinin Yahudi olmak istememesidir; kendilerini Yahudi kabul etmemiş, Yahudiliklerini (geçmişe ait bir şey olarak) geride bıraktıklarına. . inanmışlardır. Troçki milliyetinin ·”Sosyal Demokratlık” olduğunu ilan etmişti. Doktor Nazım bazı açılardan İTC’nin Troçki’si olarak düşünülebilir. Eğer diğer İTC ideoloğu Bahaettin Şakir de Dönme olsaydı, bu benzetme daha da uygun olurdu.

MEHMET ÖZÇELİK

10-03-2024

Loading

No ResponsesMart 10th, 2024