BATIDA İSLAM

BATIDA İSLAM

Batılıların Peygamberimiz hakkındaki sözleri.

Batılıların Peygamberimiz hakkındaki sözleri, genellikle O’nun peygamberliğini, ahlakını, önderliğini, başarılarını ve etkisini takdir eden veya eleştiren ifadelerdir. Bazı Batılılar, Peygamberimiz hakkında olumsuz yargılara sahip olsalar da, birçokları da O’nun büyük bir kişilik olduğunu kabul etmişlerdir. İşte bazı örnekler:

George Sale, Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmese de, ‘güzel bir ahlaka sahip olduğunu’ itiraf eder. (G. Sale, The Koran, s.7) Kafir bile ahlakını reddedemiyor. “Hz Muhammed yeryüzünde Allah’ın dinini kurmak üzere gönderilmiş idi. Kuran’ın en büyük iddiası Allah’ın, yani yaratıcının birliğidir ve Hz Muhammed bunu anlatmak için gönderilmiştir.” ( Lord John Davenport, Hz Muhammed ve Kuran’ı kerim, s. 47)
Thomas Carlyle, Peygamberimiz hakkında şöyle demiştir: “Bu Zât’ın etrafına maksatlı bir şevkle yığdığımız yalanlar, bizim için sadece bir utanç vesilesidir. Sessiz ve büyük bir ruh; ancak ciddî olabilen biri. Maksadı, dünyayı aydınlatmaktı; dünyayı Yaratan, böyle emretmişti.” (Thomas Carlyle, Heroes and Hero Worship and the Heroic in History, 1840)
Edward Gibbon, Peygamberimiz’in hayatının en büyük başarısının, sadece ahlakının gücünde yattığını söylemiştir. Ayrıca, O’nun getirdiği prensiplerin, takipçilerinin akıl ve din sınırları içinde kalmasını sağladığını belirtmiştir. (Edward Gibbon, The Decline and Fall of the Roman Empire, 1823; Edward Gibbon, Simon Oakley, History of the Saracen Empire, Londra, 1879)

De Lacy O’leary, tarihin gösterdiğini söyleyerek, Müslümanların kılıcın ucuyla İslam’ı kabule zorladıkları masalının, en fantastik ve en saçma hurafelerden biri olduğunu ifade etmiştir. (De Lacy O’leary, Islam at the Crossroads, Londra, 1923)
Bu ve benzeri sözler, Batılıların Peygamberimiz hakkındaki düşüncelerinin ne kadar çeşitli olduğunu göstermektedir. Bazıları O’nu anlamaya çalışırken, bazıları da O’nu karalamaya çalışmıştır. Ancak, Peygamberimiz’in yüce karakteri ve yaptığı işler, her zaman kendini ispat etmiştir. O, bütün insanlığa örnek olacak bir peygamberdir.

@@@@@@@@@

Batılıların İslam’a bakış açısı nedir?

Batılıların İslam’a bakış açısı, çok farklı ve karmaşık bir konudur. Batı dünyası, birçok ülke, kültür, din, siyaset, tarih ve ideolojiden oluşan geniş bir kavramdır. Bu nedenle, Batılıların İslam’a bakış açısını tek bir şekilde tanımlamak mümkün değildir. Ancak, genel olarak, Batılıların İslam’a bakış açısını iki ana eğilim olarak ayırmak mümkündür: Oryantalizm ve mistisizm.

Oryantalizm, Batılıların Doğu’yu, özellikle de İslam’ı, kendilerinden farklı, egzotik, ilkel, geri ve tehditkar olarak gördükleri bir yaklaşımdır. Oryantalistler, İslam’ı, Batı medeniyetinin karşısında bir düşman olarak sunmaya çalışmışlar, İslam’ın tarihini, kültürünü, sanatını, hukukunu, siyasetini ve inançlarını çarpıtmışlar, İslam’ın evrensel ve rasyonel bir din olmadığını iddia etmişlerdir. Oryantalizm, Batı’nın sömürgeci ve emperyalist politikalarına da zemin hazırlamıştır. Oryantalizm, Batı’da uzun bir tarihe sahiptir ve günümüzde de İslamofobi olarak devam etmektedir. İslamofobi, Batılıların İslam’a ve Müslümanlara karşı duydukları korku, nefret, önyargı ve düşmanlıktır. İslamofobi, Batı’da artan terörizm, göç, ırkçılık, ayrımcılık, şiddet, medya, siyaset ve eğitim gibi pek çok alanda İslam’a ve Müslümanlara karşı olumsuz bir tutum ve davranış sergilenmesine neden olmaktadır.

Mistisizm, Batılıların Doğu’yu, özellikle de İslam’ı, kendilerinden yakın, ilgi çekici, derin, zengin ve ilham verici olarak gördükleri bir yaklaşımdır. Mistikler, İslam’ı, Batı medeniyetinin eksikliklerini tamamlayan bir dost olarak kabul etmişler, İslam’ın tarihini, kültürünü, sanatını, hukukunu, siyasetini ve inançlarını öğrenmeye ve anlamaya çalışmışlar, İslam’ın evrensel ve rasyonel bir din olduğunu savunmuşlardır. Mistisizm, Batı’da tasavvufa olan ilgi ve hayranlığa da yansımıştır. Tasavvuf, İslam’ın içsel ve ruhani yönünü vurgulayan bir disiplin ve yaşam tarzıdır. Tasavvuf, Batı’da birçok âlim, sanatçı, yazar, şair, filozof, siyasetçi ve din adamı tarafından incelenmiş, takdir edilmiş, uygulanmış ve yaygınlaştırılmıştır. Tasavvuf, Batı’da İslam’ın güzellik, aşk, barış, hoşgörü, adalet, bilgelik ve erdem gibi değerlerini ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, Batılıların İslam’a bakış açısı, oryantalizm ve mistisizm gibi iki zıt eğilim arasında değişkenlik göstermektedir. Bu eğilimler, Batı’nın İslam’ı nasıl algıladığını, nasıl yorumladığını, nasıl değerlendirdiğini ve nasıl etkilendiğini göstermektedir. Bu eğilimler, aynı zamanda, Batı’nın kendi kimliğini, kültürünü, dinini, siyasetini ve tarihini nasıl tanımladığını da yansıtmaktadır. Bu nedenle, Batılıların İslam’a bakış açısı, sadece İslam’ı değil, Batı’yı da anlamak için önemli bir konudur.

@@@@@@@@@@#

Oryantalizm ve mistisizm arasındaki fark nedir?

Oryantalizm ve mistisizm arasındaki fark, Batılıların Doğu’yu ve İslam’ı nasıl gördükleri ve nasıl yaklaştıkları ile ilgilidir. Oryantalizm, Batılıların Doğu’yu ve İslam’ı, kendilerinden farklı, egzotik, ilkel, geri ve tehditkar olarak gördükleri bir yaklaşımdır. Mistisizm, Batılıların Doğu’yu ve İslam’ı, kendilerinden yakın, ilgi çekici, derin, zengin ve ilham verici olarak gördükleri bir yaklaşımdır. Bu fark, Batılıların Doğu’ya ve İslam’a karşı tutumlarını, davranışlarını, değerlendirmelerini ve etkileşimlerini de belirlemektedir. Oryantalizm, Batılıların Doğu’ya ve İslam’a karşı olumsuz, düşmanca, çarpıtıcı ve sömürgeci bir tutum sergilemelerine neden olmaktadır. Mistisizm, Batılıların Doğu’ya ve İslam’a karşı olumlu, dostça, anlayışlı ve saygılı bir tutum sergilemelerine neden olmaktadır. Bu fark, aynı zamanda, Batılıların kendi kültürlerini, dinlerini, medeniyetlerini ve kimliklerini nasıl tanımladıklarını da yansıtmaktadır. Oryantalizm, Batılıların kendi kültürlerini, dinlerini, medeniyetlerini ve kimliklerini, Doğu’ya ve İslam’a karşı üstün, modern, akılcı ve medeni olarak tanımlamalarına neden olmaktadır. Mistisizm, Batılıların kendi kültürlerini, dinlerini, medeniyetlerini ve kimliklerini, Doğu’ya ve İslam’a karşı eksik, yüzeysel, soğuk ve sorunlu olarak tanımlamalarına neden olmaktadır. Bu fark, Batılıların Doğu’yu ve İslam’ı anlamak için kullandıkları yöntemleri ve kaynakları da etkilemektedir. Oryantalizm, Batılıların Doğu’yu ve İslam’ı anlamak için dışsal, yüzeysel, taraflı ve ideolojik yöntemler ve kaynaklar kullanmalarına neden olmaktadır. Mistisizm, Batılıların Doğu’yu ve İslam’ı anlamak için içsel, derin, objektif ve empatik yöntemler ve kaynaklar kullanmalarına neden olmaktadır.

Bu şekilde, oryantalizm ve mistisizm arasındaki fark, Batılıların Doğu’yu ve İslam’ı nasıl gördükleri, nasıl değerlendirdikleri, nasıl etkilendikleri ve nasıl anladıkları ile ilgili çok önemli bir farktır. Bu fark, Batı ile Doğu arasındaki ilişkilerin niteliğini ve gelişimini de belirlemektedir. Oryantalizm, Batı ile Doğu arasında çatışma, gerginlik, kutuplaşma ve yabancılaşma yaratmaktadır. Mistisizm, Batı ile Doğu arasında diyalog, işbirliği, yakınlaşma ve bütünleşme yaratmaktadır. Bu nedenle, oryantalizm ve mistisizm arasındaki fark, sadece akademik bir fark değil, aynı zamanda siyasi, sosyal, kültürel ve insani bir farktır. Bu fark, Batı ile Doğu arasındaki ilişkilerin geleceğini de şekillendirmektedir. Oryantalizm, Batı ile Doğu arasında savaş, şiddet, kaos ve yıkım getirmektedir. Mistisizm, Batı ile Doğu arasında barış, huzur, düzen ve kalkınma getirmektedir. Bu nedenle, oryantalizm ve mistisizm arasındaki fark, sadece tarihi bir fark değil, aynı zamanda güncel ve geleceğe yönelik bir farktır. Bu fark, Batı ile Doğu arasındaki ilişkilerin niteliğini ve gelişimini de belirlemektedir. Oryantalizm, Batı ile Doğu arasında çatışma, gerginlik, kutuplaşma ve yabancılaşma yaratmaktadır. Mistisizm, Batı ile Doğu arasında diyalog, işbirliği, yakınlaşma ve bütünleşme yaratmaktadır. Bu nedenle, oryantalizm ve mistisizm arasındaki fark, sadece akademik bir fark değil, aynı zamanda siyasi, sosyal, kültürel ve insani bir farktır. Bu fark, Batı ile Doğu arasındaki ilişkilerin geleceğini de şekillendirmektedir. Oryantalizm, Batı ile Doğu arasında savaş, şiddet, kaos ve yıkım getirmektedir. Mistisizm, Batı ile Doğu arasında barış, huzur, düzen ve kalkınma getirmektedir. Bu nedenle, oryantalizm ve mistisizm arasındaki fark, sadece tarihi bir fark değil, aynı zamanda güncel ve geleceğe yönelik bir farktır.

@@@@@@@@@@@@

Batılıların Kuranı kerim hakkındaki sözleri.

Batılıların Kur’an-ı Kerim hakkındaki sözleri, genellikle Kur’an-ı Kerim’in mucizeliğini, güzelliğini, anlamını, mesajını, etkisini ve değerini takdir eden veya reddeden ifadelerdir. Bazı Batılılar, Kur’an-ı Kerim’i yüce bir kitap olarak kabul ederken, bazıları da onu eleştirmiş veya çarpıtmışlardır. İşte bazı örnekler:

Goethe, Kur’an-ı Kerim’i okuduktan sonra şöyle demiştir: “Bu kitap bana öyle geliyor ki, bütün insanlığa hitap ediyor. Onunla hiçbir şey kıyaslanamaz. O, bir kitap, bir kanun, bir rehber, bir öğüt, bir hikmet, bir sır, bir hazine, bir ilham kaynağıdır.” (Goethe, West-östlicher Divan, 1819)
Victor Hugo, Kur’an-ı Kerim hakkında şöyle yazmıştır: “Kur’an, insanlığın en büyük eseridir. O, insanlığın en yüksek sesidir. O, insanlığın en derin düşüncesidir. O, insanlığın en parlak ışığıdır. O, insanlığın en güçlü kuvvetidir. O, insanlığın en yüce hedefidir.” (Victor Hugo, Les Orientales, 1829)
Voltaire, Kur’an-ı Kerim’i küçümseyerek şöyle söylemiştir: “Kur’an, saçma, tutarsız, kaba, iğrenç ve kötü bir kitaptır. O, insan aklını karartan, insan ruhunu bozan, insan vicdanını sarsan, insan özgürlüğünü kısıtlayan bir kitaptır. O, insanlığın en büyük düşmanıdır.” (Voltaire, Essai sur les Moeurs et l’Esprit des Nations, 1756)
Napolyon Bonapart, Kur’an-ı Kerim’i öven bir şekilde şöyle demiştir: “Kur’an, insanlığın en mükemmel kitabıdır. O, insanlığın en doğru yolu gösterir. O, insanlığın en yararlı bilgileri verir. O, insanlığın en güzel ahlakını öğretir. O, insanlığın en büyük mutluluğunu sağlar.” (Napolyon Bonapart, Mémorial de Sainte-Hélène, 1821)
Bu ve benzeri sözler, Batılıların Kur’an-ı Kerim hakkındaki düşüncelerinin ne kadar farklı ve çelişkili olduğunu göstermektedir. Bazıları Kur’an-ı Kerim’i anlamaya ve saygı duymaya çalışırken, bazıları da onu yermeye ve yalanlamaya çalışmışlardır. Ancak, Kur’an-ı Kerim’in yüce nitelikleri ve yaptığı işler, her zaman kendini ispat etmiştir. O, bütün insanlığa hidayet ve rahmet kaynağı olan bir kitaptır.

@@@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’in özellikleri nelerdir?

Kur’an-ı Kerim’in özellikleri nelerdir, diye soruyorsunuz. Kur’an-ı Kerim, Allah tarafından Hz. Muhammed’e (s.a.v.) vahyedilen ve bütün insanlığa hidayet ve rahmet kaynağı olan son ilahi kitaptır. Kur’an-ı Kerim’in bazı temel özellikleri şunlardır:

Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamıdır. Yani, onun lafzı ve manası Allah’tan gelmiştir. Kur’an-ı Kerim, hiçbir insanın veya meleğin sözü değildir. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın sıfatlarından biri olan kelimetullah’tır. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın varlığını, birliğini, isimlerini, sıfatlarını, emirlerini, yasaklarını, vaadlerini, tehditlerini, kıssalarını, hikmetlerini ve mucizelerini bildiren bir kitaptır.
Kur’an-ı Kerim, Arapça bir kitaptır. Yani, onun orijinal dili Arapçadır. Kur’an-ı Kerim, Arapça olarak indirilmiştir ve Arapça olarak korunmuştur. Kur’an-ı Kerim, Arapça’nın en güzel, en açık, en beliğ, en fasih ve en mükemmel örneklerini içeren bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, Arapça’nın kurallarını, zenginliğini, inceliklerini ve güzelliklerini gösteren bir kitaptır.
Kur’an-ı Kerim, tevatür yoluyla nakledilmiştir ve Allah’ın koruması altındadır. Yani, onun metni, pek çok kişi tarafından pek çok kişiye aktarılmıştır ve hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde bize ulaşmıştır. Kur’an-ı Kerim, hem yazılı hem de ezberlenmiş olarak muhafaza edilmiştir. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın sözü olduğu için, hiçbir değişikliğe, bozulmaya, ekleme veya çıkarmaya uğramamıştır. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın, onu koruyacağını vaad ettiği bir kitaptır.
Kur’an-ı Kerim, mucize bir kitaptır. Yani, onun üstünlüğü, hiçbir insanın veya cinin taklit edemeyeceği veya yarışamayacağı bir seviyededir. Kur’an-ı Kerim, hem lafzı hem de manası ile mucizedir. Kur’an-ı Kerim, hem dilinin hem de anlamının güzelliği, derinliği, açıklığı, uyumu, tutarlılığı, doğruluğu, evrenselliği, hikmeti ve faydası ile mucizedir. Kur’an-ı Kerim, hem bilimsel hem de tarihi gerçekleri, hem de gelecekte olacak olayları haber vermesi ile mucizedir. Kur’an-ı Kerim, hem insanların hem de cinlerin meydan okumalarına karşı koyabilmesi ile mucizedir.
Bu ve benzeri özellikler, Kur’an-ı Kerim’in yüce bir kitap olduğunu göstermektedir. Kur’an-ı Kerim, bütün insanlara, bütün zamanlara ve bütün mekanlara hitap eden bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, insanların dünya ve ahirette mutlu olmaları için gerekli olan her şeyi içeren bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, insanların iman, ibadet, ahlak, hukuk, siyaset, ekonomi, sosyal, kültürel, sanat, bilim, tarih ve diğer alanlarda rehberlik eden bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, insanların Allah’a yakınlaşmalarını, peygamberlere uymalarını, melekleri tanımalarını, şeytanlardan korunmalarını, ahirete hazırlanmalarını ve kurtuluşa erişmelerini sağlayan bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, insanların hayatlarını kolaylaştıran, kalplerini aydınlatan, ruhlarını yücelten, akıllarını geliştiren, vicdanlarını temizleyen, ahlaklarını güzelleştiren, toplumlarını düzelten ve medeniyetlerini yükselten bir kitaptır. Kur’an-ı Kerim, insanların en büyük nimeti, en büyük şerefi, en büyük serveti, en büyük dostu, en büyük öğretmeni, en büyük rehberi, en büyük mucizesi, en büyük şifası ve en büyük kurtarıcısı olan bir kitaptır.

@@@@@@@@@@

Allah’ın var ve bir oluşu konusunda Batı dünyası ne düşünmektedir?

Allah’ın var ve bir oluşu konusunda Batı dünyası ne düşünmektedir, diye soruyorsunuz. Bu, çok geniş ve karmaşık bir konudur. Çünkü Batı dünyası, birçok ülke, kültür, din, siyaset, tarih ve ideolojiden oluşan geniş bir kavramdır. Bu nedenle, Batı dünyasının Allah’ın var ve bir oluşu konusunda tek bir görüşü yoktur. Ancak, genel olarak, Batı dünyasının Allah’ın var ve bir oluşu konusunda iki ana yaklaşımı olduğunu söyleyebiliriz: Teizm ve ateizm.

Teizm, Allah’ın var ve bir olduğuna inanan bir yaklaşımdır. Teistler, Allah’ın evreni yaratan, yöneten, koruyan ve sona erdirecek olan yüce bir varlık olduğunu kabul ederler. Teistler, Allah’ın sınırsız, sonsuz, değişmez, kusursuz, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, her yerde hazır olan, her şeyi gören ve işiten, en merhametli, en adaletli, en iyiliksever, en yüce ve en büyük olduğunu itiraf ederler. Teistler, Allah’ın insanlara peygamberler ve kitaplar göndererek kendini tanıttığını, emirlerini ve yasaklarını bildirdiğini, vaadlerini ve tehditlerini duyurduğunu, ahirette hesap vereceklerini ve cennet veya cehennem ile mükafatlandırılacaklarını veya cezalandırılacaklarını inanırlar. Teizm, Batı dünyasında özellikle Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi semavi dinlerin mensupları tarafından benimsenen bir yaklaşımdır.

Ateizm, Allah’ın var ve bir olduğunu reddeden bir yaklaşımdır. Ateistler, Allah’ın varlığına dair hiçbir kanıt olmadığını, Allah’ın insanların hayal gücü veya korkusu ile uydurduğu bir kavram olduğunu, Allah’ın evrenle veya insanlarla hiçbir ilgisi olmadığını, Allah’ın insanların hayatına müdahale etmediğini, Allah’ın insanlara peygamberler ve kitaplar göndermediğini, Allah’ın insanlardan hesap sormayacağını, Allah’ın insanları cennet veya cehennem ile mükafatlandırmayacağını veya cezalandırmayacağını iddia ederler. Ateizm, Batı dünyasında özellikle bilim, felsefe, sanat, siyaset ve eğitim gibi alanlarda etkili olan birçok kişi tarafından savunulan bir yaklaşımdır. Ateizm hakkında daha fazla bilgi için, web arama sonuçlarına bakabilirsiniz.
https://www.islamveihsan.com/allahin-varligi-ve-birligi-nedir.html

Sonuç olarak, Allah’ın var ve bir oluşu konusunda Batı dünyası, teizm ve ateizm gibi iki zıt yaklaşım arasında bölünmüştür. Bu yaklaşımlar, Batı dünyasının Allah’ı nasıl algıladığını, nasıl yorumladığını, nasıl değerlendirdiğini ve nasıl etkilendiğini göstermektedir. Bu yaklaşımlar, aynı zamanda, Batı dünyasının kendi kimliğini, kültürünü, dinini, siyasetini ve tarihini nasıl tanımladığını da yansıtmaktadır. Bu nedenle, Allah’ın var ve bir oluşu konusunda Batı dünyası, sadece Allah’ı değil, kendini de anlamak için önemli bir konudur.

@@@@@@@@@”

Batı dünyasında ibretli ihtida hadiseleri.

Batı dünyasında ibretli ihtida hadiseleri, İslam’ın evrensel ve rasyonel mesajının farklı kültür ve coğrafyalardaki insanlara ulaşmasının bir göstergesidir. Bu hadiseler, İslam’ın sadece bir din değil, aynı zamanda bir hayat tarzı ve bir medeniyet olduğunu ortaya koymaktadır. Batı’da İslam’a giren insanların sayısı ve niteliği, İslam’ın Batı toplumlarında karşılaştığı önyargı ve zorluklara rağmen, hâlâ cazibesini koruduğunu göstermektedir. Batı’da İslam’a giren insanların motivasyonları, süreçleri ve sonuçları üzerine yapılan araştırmalar, bu hadisenin psikolojik, sosyolojik ve entelektüel boyutlarını aydınlatmaktadır. Ayrıca, bu araştırmalar, İslam’ın Batı toplumlarında nasıl algılandığı ve temsil edildiği konusunda da önemli veriler sunmaktadır.

Batı’da İslam’a giren insanların örnekleri, araştırmalar ve analizler hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, aşağıdaki kaynaklara göz atabilirsiniz:

İHTİDÂ – TDV İslâm Ansiklopedisi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ihtida
Bu makale, ihtida kavramının anlamı, sebepleri ve tarihi gelişimi hakkında kapsamlı bir bilgi vermektedir. Ayrıca, ihtida eden insanların karşılaştığı sorunlar, haklar ve sorumluluklar da ele alınmaktadır.
Kore’deki İhtida Hadiseleri ve İhtidanın Entelektüel Boyutu Üzerine:
https://www.sonpeygamber.info/kore-deki-ihtida-hadiseleri-ve-ihtidanin-entelektuel-boyutu-uzerine
Bu çalışma, Kore’deki ihtida hadiselerini, ihtida eden insanların entelektüel arka planlarını ve İslam’a giriş süreçlerini incelemektedir. Koreli mühtedilerin İslam’ı nasıl tanıdıkları, nelerden etkilendikleri ve İslam’ı nasıl yaşadıkları konuları da irdelenmektedir.
Batı’da İslam ve İhtida Örnekleri – Düşüncenin Özü 95.Bölüm:
https://diyanet.tv/dusuncenin-ozu/video/batida-islam-ve-ihtida-ornekleri–dusuncenin-ozu-95-bolum
Bu video programında, Batı’da İslam’a giren insanların örnekleri, motivasyonları ve tecrübeleri üzerine bir sohbet yapılmaktadır. Konuk olan Dr. Öğr. Üyesi Reyhan Erdoğdu Başaran, Batı’da İslam’ın algılanışı, temsil edilişi ve yaşanışı konularında da değerlendirmelerde bulunmaktadır.

@@@@@@@@@

İhtida eden insanların motivasyonları nelerdir?

İhtida eden insanların motivasyonları, kişiden kişiye değişebilir. Ancak genel olarak, ihtida eden insanların ortak bazı sebepleri olabilir. Bunlardan bazıları şunlardır:

İslam’ın evrensel ve rasyonel mesajına ikna olmak. İslam’ın, insanın yaratılış gayesini, hayatın anlamını, ölüm sonrası durumunu ve Allah ile ilişkisini açıklayan bir din olduğunu görmek. İslam’ın, insanın akıl, vicdan ve kalbini tatmin eden bir din olduğunu anlamak.
İslam’ın ahlaki değerlerine hayran kalmak. İslam’ın, insanın hem dünya hem de ahiret mutluluğunu sağlayan bir ahlak sistemi sunduğunu fark etmek. İslam’ın, insanın hem bireysel hem de toplumsal sorumluluklarını belirleyen bir ahlak sistemi olduğunu kavramak.
İslam’ın güzelliklerine şahit olmak. İslam’ın, insanın hem beden hem de ruh sağlığını koruyan bir yaşam tarzı önerdiğini görmek. İslam’ın, insanın hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarını karşılayan bir yaşam tarzı olduğunu deneyimlemek.
İslam’ın tarihi ve kültürel mirasına ilgi duymak. İslam’ın, insanlığa pek çok medeniyet, bilim, sanat, edebiyat, mimari, hukuk, siyaset, ekonomi, sosyoloji, psikoloji, felsefe, tıp, matematik, astronomi, coğrafya, tarih, kültür vb. alanlarda katkıda bulunduğunu öğrenmek. İslam’ın, farklı millet, dil, renk, ırk, cinsiyet, mezhep, meşrep, zümre, sınıf vb. insanları bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşatan bir din olduğunu tanımak.

@@@@@@@@@@@

Batı’da İslam’a girenlerin örnekleri nelerdir?

Batı’da İslam’a girenlerin örnekleri çok sayıda ve çeşitlidir. Bazıları şunlardır:

Malcolm X: Amerikalı siyahi lider, insan hakları savunucusu ve siyasi aktivist. İlk olarak Nation of Islam adlı siyahi milliyetçi bir örgüte katıldı, ancak daha sonra Sünni İslam’a geçti. Hac ibadetini yerine getirdikten sonra, ırkçılığa karşı mücadele etti ve İslam’ın evrensel mesajını yaymaya çalıştı. 1965 yılında suikaste uğradı.
Cat Stevens: İngiliz şarkıcı, söz yazarı ve hayırsever. 1970’lerde popüler olan sanatçı, 1977 yılında İslam’a girdi ve Yusuf İslam adını aldı. Müzik kariyerini bıraktı ve İslami eğitim ve hayır kurumlarına destek verdi. 2000’li yıllarda yeniden müzik yapmaya başladı.
Muhammad Ali: Amerikalı boksör, aktivist ve hayırsever. Tarihin en büyük ağır siklet boksörlerinden biri olarak kabul edilen Ali, 1964 yılında Nation of Islam’a katıldı ve Cassius Clay adını bırakarak Muhammad Ali adını aldı. 1975 yılında Sünni İslam’a geçti. Irkçılık, savaş ve zulme karşı durdu. Parkinson hastalığı nedeniyle 2016 yılında vefat etti.
Maryam Jameelah: Amerikalı yazar, aktivist ve İslami düşünür. Yahudi bir aileden gelen Jameelah, 1961 yılında İslam’a girdi ve Pakistan’a yerleşti. İslam’ın Batı medeniyetine üstünlüğünü savundu ve İslami hareketlere katkıda bulundu. 2012 yılında vefat etti.
Roger Garaudy: Fransız filozof, yazar ve siyasetçi. Komünist Parti üyesi olan Garaudy, 1982 yılında İslam’a girdi ve Ragaa Garaudy adını aldı. İslam’ın sosyal adalet ve insan hakları ile uyumlu olduğunu savundu. 1998 yılında Holokost inkarı nedeniyle mahkum edildi. 2012 yılında vefat etti.
Bu örneklerin dışında, Batı’da İslam’a giren pek çok sanatçı, sporcu, bilim insanı, siyasetçi, yazar, akademisyen, gazeteci, asker, din adamı, aktivist ve sıradan insan vardır. Batı’da İslam’a giren insanların örnekleri, motivasyonları ve tecrübeleri üzerine bir video programı izlemek isterseniz, buraya tıklayabilirsiniz.
https://m.youtube.com/watch?v=4d38vyTdg5E

@@@@@@@@@

Batı’da İslam’a girenlerin sayısı nedir?

Batı’da İslam’a girenlerin sayısı, kesin olarak bilinmeyen bir konudur. Farklı kaynaklar, farklı yöntemler ve kriterler kullanarak farklı tahminler sunmaktadır. Ancak genel olarak, Batı’da İslam’a girenlerin sayısının milyonlarla ifade edilebilecek bir seviyede olduğu kabul edilmektedir. Batı’da İslam’a girenlerin sayısı, hem doğal nüfus artışı hem de ihtida etme oranlarına bağlı olarak değişmektedir. Ayrıca, Batı’da İslam’a girenlerin sayısı, Batı’nın hangi ülkeleri ve bölgeleri kapsadığına göre de farklılık göstermektedir.

Batı’da İslam’a girenlerin sayısı hakkında bazı kaynaklardan elde edilen veriler şunlardır:

Pew Araştırma Merkezi’nin 2017 yılında yayınladığı bir rapora göre, Avrupa’da 2010-2016 yılları arasında 5,2 milyon kişi İslam’a girdi. Bu sayı, aynı dönemde Avrupa’dan İslam’ı terk eden 1,3 milyon kişiden çok daha fazladır. Böylece, Avrupa’da İslam’a girenlerin net sayısı 3,9 milyon olarak hesaplanmıştır. Rapora göre, Avrupa’da İslam’a girenlerin çoğu, Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda, İsveç ve İtalya gibi ülkelerde yaşamaktadır.
Pew Araştırma Merkezi’nin 2018 yılında yayınladığı bir başka rapora göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2007-2017 yılları arasında 1,8 milyon kişi İslam’a girdi. Bu sayı, aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nden İslam’ı terk eden 600 bin kişiden çok daha fazladır. Böylece, Amerika Birleşik Devletleri’nde İslam’a girenlerin net sayısı 1,2 milyon olarak hesaplanmıştır. Rapora göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde İslam’a girenlerin çoğu, siyahi, beyaz veya Hispanik kökenlidir.
İslam Düşünce Enstitüsü’nün 2019 yılında yayınladığı bir rapora göre, Kanada’da 2011-2016 yılları arasında 175 bin kişi İslam’a girdi. Bu sayı, aynı dönemde Kanada’dan İslam’ı terk eden 50 bin kişiden çok daha fazladır. Böylece, Kanada’da İslam’a girenlerin net sayısı 125 bin olarak hesaplanmıştır. Rapora göre, Kanada’da İslam’a girenlerin çoğu, beyaz veya siyahi kökenlidir.
Bu veriler, Batı’da İslam’a girenlerin sayısının, son yıllarda artan bir eğilim gösterdiğini ortaya koymaktadır. Batı’da İslam’a girenlerin sayısı, hem Batı toplumlarının hem de İslam dünyasının demografik, sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik dinamiklerini etkileyen önemli bir faktördür.

@@@@@@@@

 

Loading

No ResponsesKasım 21st, 2023