Haritalar Değişiyor, Hedef Aynı: İran Üzerindeki 32 Yıllık Kıyamet Senaryosu”
Haritalar Değişiyor, Hedef Aynı: İran Üzerindeki 32 Yıllık Kıyamet Senaryosu”
Bir Haritanın Hatırası Değil, Senaryosudur:
1993 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in bir NATO toplantısında gördüğü ve kamuoyuna defalarca aktardığı o meşhur harita, aslında bir “gelecek tasarımı”nın ilk ifşasıydı. Haritada dünya sekiz parçaya ayrılmış, Ortadoğu’daki üç ülke—Irak, Suriye ve İran—ABD’nin kontrolüne bırakılmıştı. O gün “bu bir hayal” diyenler, bugün haritayı yeniden açılmış halde, kanla çizilmiş olarak izliyor. Irak, 2003’te “kimyasal silah” yalanıyla işgal edildi. Suriye, iç savaş ve vekalet savaşlarının laboratuvarına döndü. Şimdi sıra İran’da…
Bunu bir çok defa yazdım ve anlattım.
İran: Küresel Satrançta Son Kale
İran sadece bir ülke değil; Direniş ekseni olarak bilinen hattın kalbi, Şii dünyasının merkezi ve İsrail karşıtı söylemin son büyük temsilcisidir. Dolayısıyla küresel senaryoda İran’ın etkisizleştirilmesi, yalnızca coğrafi bir işgal değil, ideolojik bir işgaldir.
Tarihte olduğu gibi bugün de hedef bellidir:
“Arz-ı Mev’ûd” yani Vadedilmiş Topraklar Projesi.
Nil’den Fırat’a kadar uzanan bu proje, yalnızca İsrail’in değil, Batı destekli bir medeniyet inşasının kodlarını taşır.
Mistisizm Kılığındaki Terör: “Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak”
İsrail’in bazı radikal çevrelerince açıkça dillendirilen “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” fikri, artık sadece teolojik bir metafor değil; fiili bir savaş planına dönüşmüş durumda. Bu planın taşeronları ve figüranları değişebilir ama sahnenin arkasındaki akıl aynıdır.
Gazze’ye atılan her bomba, İran’a yöneltilen her tehdit, Suriye’de denenen her oyun bu büyük tiyatronun birer perdesidir. Kutsal metinlerin yorumları üzerine bina edilen bu savaş politikası, gerçekte hiçbir dini temsil etmemektedir; çünkü hiçbir kutsal din, masumların kanı üzerine imparatorluk kurulmasını emretmez.
İran Üzerindeki Oyunların Derin Arka Planı
- İdeolojik Ayrıştırma: İran, mezhebi kimliği üzerinden yalnızlaştırılmakta ve Arap dünyasından kopartılmak istenmektedir.
- Ekonomik Yıpratma: Ambargolarla içeriden çökertilme stratejisi izlenmekte, halkın yorgunluğu isyana dönüştürülmek istenmektedir.
- Sosyal Fitne: Etnik ve mezhebi fay hatları tetiklenerek, tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi iç savaş senaryoları denenmektedir.
- Askerî Tehditler: İsrail’in doğrudan hava saldırıları, ABD’nin bölgedeki üsleri ve Batı’nın provoke ettiği vekalet savaşları, sürekli bir gerilim ortamı oluşturmaktadır.
Türkiye ve İslam Dünyası Nerede Durmalı?
Bu senaryolar sadece İran’ı değil, tüm İslam coğrafyasını hedef almaktadır. Dün Irak’ı susturdular, bugün İran’ı hedef aldılar, yarın Türkiye’yi yalnız bırakmak isteyeceklerdir. Bu sebeple her Müslüman ülke, mezhep ve ideoloji farkını bir kenara bırakarak şu soruyu sormalıdır:
“Sıradaki kim?”
İran’ın yalnız bırakılması, İsrail’in “Tanrı Krallığı” projesine bir basamak daha kazandıracaktır. O hâlde İslam dünyası, gerçek tehditi görmeli ve Batı’nın planladığı parçalanmayı reddetmelidir.
Tarihten Bir İbret: Savaş Haritaları Hep Masadaydı
1916’da Sykes-Picot haritası çizildi; Osmanlı parçalandı.
1948’de İsrail kuruldu; Filistin işgal edildi.
2003’te Irak işgal edildi; coğrafya değiştirildi.
2011’de Arap Baharı başladı; halklar birbirine düşürüldü.
2024’te Gazze yandı; dünya seyretti.
2025’te sıra nerede?
Tarihten ders almak yerine, tarihi tekerrür ettiriyoruz. Oysa haritalar masa başında değil, imanla, basiretle ve birlikle bozulur.
Sonuç ve Hikmet: Kıyameti Kim Tetikliyor?
Asıl savaş, toprak için değil; inançlar, kimlikler, medeniyetler ve algılar içindir. İsrail’in “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” gibi ürpertici söylemleri, aslında kendi kıyametlerini hazırlamaktadır. Çünkü tarih, kibirle hareket eden her Firavun’un, Karun’un ve Nemrud’un akıbetini önümüze koymuştur.
Bugün İran’ın yalnız bırakılması, yarın tüm ümmetin yalnızlaşmasına kapı aralar. Çünkü düşmanın hedefinde sadece ülkeler değil, ümmetin kalbi, hafızası ve iradesi vardır.
Özet:
Bu makale, 1990’lı yıllarda çizilen bir savaş haritasının bugün nasıl uygulanmakta olduğunu, İran’ın bu küresel senaryoda neden hedef alındığını, İsrail’in teolojik söylemler üzerinden yürüttüğü kıyamet stratejisini ve İslam dünyasının bu tehdit karşısında nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini tarihi ve stratejik açıdan ele alır.
Sonuç olarak: İran sadece bir ülke değil, bir eşiği temsil etmektedir. O eşik aşılırsa, sıranın kime geleceği bellidir: Parçalanmış ve sessiz bir ümmet…
*********
https://tesbitler.com/2025/06/14/kiyameti-zorlayan-golge-dunyayi-atese-surukleyen-zihniyet/
https://tesbitler.com/2024/07/31/hedefdeki-ulke-iran/
https://tesbitler.com/2024/01/29/fillerin-savasi/
https://tesbitler.com/2023/10/10/komplo-teorileri/
*******
Netanyahu’nun yıllar önceki konuşması ortaya çıktı! Dünyayı savaşa böyle ikna etmiş
Nükleer silah bahanesiyle İran’a saldıran İsrail’in Başbakanı Binyamin Netanyanu’nun, 2002 yılında Irak’ın işgalinden önce de benzer açıklamalarda bulunduğu ve işgale zemin hazırladığı ortaya çıktı.
https://m.haber7.com/dunya/haber/3539169-netanyahunun-yillar-onceki-konusmasi-ortaya-cikti-dunyayi-savasa-boyle-ikna-etmis
Aslında pek de zor değilmiş.
Dünyayı yakmak ve yıkmak için bir manyak yetiyor.
Peşinden gelecek manyaklar da bulunuyor.