VARLIK YOKLUKTA

VARLIK YOKLUKTA

 

Allah tüm varlıkları yokluktan çıkarıyor.
Yoktan ve yokluktan var ediyor, vücuda çıkarıyor.
Peygamberlerin sadece ikisi varlık sahibi,
Hz. Süleyman ve Zülkarneyn.
Madde âleminin en fakirleri iken, Maneviyat aleminin sultanı olmuşlar.
İnsanların çoğu açlık, fakirlik ile yani vererek değil, alarak imtihan ediliyor.
“El fakru fahri”,”Fakirlik benim iftihar sebebimdir.” Hadisi bir manasıyla bunu ifade ediyor.
Allaha karşı fakrını, aczini, zafiyetini ve hiçliğini hissedip bilmek.
Zaten varlığa giden yol, yokluktan başlayıp, yokluk ile elde ediliyor.
Aynı zamanda varlık, yokluk ile biliniyor.
Yok ol ki, var olasın.
Allaha karşı varlık iddiasında bulunmak, gerçek yokluktur.
Varlığından vaz geçip, O’nda fani olmak, baki olup baki kalmaktır.
Bekaya mazhariyettir.
Şeytan bir anlık kibre kapılıp bende varım dedi, ebediyen yok oldu, yokluktan beter oldu.
“Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.”
“Çünkü sen, çendan nefsin ve sûretin itibâriyle hiç hükmündesin, fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudâtın belâgatlı bir lisân-ı nâtıkı ve şu kitâb-ı âlemin anlayışlı bir mütâlâacısı ve şu tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nâzırı ve şu ibâdet eden masnuâtın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin.”
Sen yok olsan var olursun. Varım desen yok olursun, yoksun.
İnsan enâniyeti cihetiyle varlığı bir buz parçası gibidir.
O enâniyeti O’nun yolunda eritmesiyle var olur.
Damla değil, derya olur.
Varlığa çıkmadan önce Her şey ilmi ilahide ezelden beri var idi.
Varlık elbisesi giydi, göründü.
Fahirlenip gururlandı.
Bende varım dedi, kaybetti.
11 ay boyunca bende varım diyen insan, bir ay oruçla yokluğunu hissedip, yokluğunun varlığına vakıf oldu.
“Nefis Rabbisini tanımak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır. İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir.
Hadisin rivayetlerinde vardır ki:
Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: “Ben neyim, sen nesin?”
Nefis demiş: “Ben benim, Sen sensin.”
Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: “Ene ene, ente ente.” Hangi nevi azâbı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş.
Sonra açlıkla azap vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş: “Men ene? Ve mâ ente?”
Nefis demiş: “Ente Rabbiye’r-Rahîm., Ve ene abdüke’l-âciz.” Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir abdinim.”
Tohum toprak altına girdi yok oldu.
Birçok varlıklara ana oldu.
Bende varım deyip çürüyüp yok olmadan tohum olarak kalsaydı, hayata ve bir çok vücuda vasıta ve sebep olamazdı.
Dermanın varlığı, derdin içinde.
“ Gerçek aşıklara sala denildi
Dertli olan gelsin dermanı buldum
Ah ile vah ile cevlan ederken
Canımın içinde cananı buldum.” Emir Sultan.
“Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş
Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.”
“Eğer sen, fâni vücudunu, o vücudu sana veren Hâlık’ın yolunda feda etsen bal arısı gibi olursun. Hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem feda et. Çünkü şu vücud, sende vedia ve emanettir.
Hem Onun mülküdür hem O vermiştir. Öyle ise, minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fena et, feda et, ta eka bulsun. Çünkü nefy-i nefy ispattır. Yani, yok yok ise, o vardır. Yok, yok olsa, var olur.”

– İnsanı niçin gömerler?

Hürmeten.
Birde;
Çürüyüp bozulmasın, küflenip kurtlanmasın, kokup yapısı bozulmasın diye.
Aslına rücu eder.
Geldiği toprağa geri gider.
Hatta geldiği ve alındığı topraklarına geri dönerler.
Tıpkı elma gibi.
Kışın yemek için toprağa gömülüp, taze kalması sağlanır.

İnsanda dünya cihetiyle fani olup, tohum gibi çürür ta ki ahirette daha güzel bir surette birçok vücutları giymek için.

MEHMET ÖZÇELİK

07-01-2024

Loading

No ResponsesOcak 7th, 2024