BATI VE İSLAM MEDENİYETİ 

BATI VE İSLAM MEDENİYETİ 

Batıda ve Avrupa da görülen medeniyet dışı davranışlar.


Batıda ve Avrupa’da görülen medeniyet dışı davranışlar, farklı kültürler, değerler ve inançlar arasında çatışma, anlaşmazlık ve önyargı kaynağı olabilir. Medeniyet, bir toplumun şehir hayatında geliştirdiği sosyal, siyasal, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik birikim, düzey ve fırsatları ifade eder. Ancak medeniyetin sadece maddi ve teknik yönleriyle ölçülmesi, onun manevi ve ahlaki boyutlarını ihmal etmek anlamına gelir. Batı medeniyeti, Avrupa ve Kuzey Amerika’da ortaya çıkan ve Hristiyanlık, Antik Yunan ve Roma kültürleri, Rönesans, Aydınlanma, Sanayi Devrimi ve Demokrasi gibi etkenlerle şekillenen bir medeniyettir. Batı medeniyeti, diğer medeniyetlere göre bilim, teknoloji, sanat, hukuk, ekonomi ve siyaset alanlarında büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Ancak bu ilerlemenin yanında, Batı medeniyeti de bazı sorunlarla karşı karşıyadır. Örneğin, Batı medeniyeti, ahlaki değerlerin erozyonu, bireyselcilik, tüketimcilik, çevre kirliliği, eşitsizlik, adaletsizlik, yabancılaşma, şiddet, ırkçılık, ayrımcılık, terörizm, savaş, göç, kültürel çeşitlilik, kimlik bunalımı, sekülerizm, laiklik, din ve devlet ilişkisi, insan hakları, demokrasi, insanlık onuru, özgürlük, sorumluluk, mutluluk gibi konularda çeşitli tartışma ve çatışmalar yaşamaktadır. Bu konular, Batı medeniyetinin kendi içinde ve diğer medeniyetlerle ilişkilerinde önemli zorluklar ve fırsatlar doğurmaktadır. Batı medeniyetinin medeniyet dışı davranışlar sergilemesinin nedenleri arasında, Batı’nın kendi medeniyetini evrensel ve üstün görme eğilimi, diğer medeniyetleri tanıma ve anlama çabasından yoksun olması, medeniyetler arası diyalog ve işbirliğine kapalı olması, medeniyetlerin çatışması tezini benimsemesi, küreselleşme sürecinde diğer medeniyetleri asimile etmeye çalışması, medeniyetlerin ortak değerlerini ve çıkarlarını göz ardı etmesi, medeniyetlerin farklılıklarını tehdit olarak algılaması, medeniyetlerin ortak sorunlarına çözüm üretmekte yetersiz kalması sayılabilir. Batı medeniyetinin medeniyet dışı davranışlarını önlemek ve medeniyetler arasında barış, uyum ve işbirliği sağlamak için, Batı’nın kendi medeniyetini eleştirel bir bakışla değerlendirmesi, diğer medeniyetlere saygı duyması, medeniyetler arası diyalog ve işbirliğine açık olması, medeniyetlerin çatışması tezini reddederek medeniyetlerin işbirliği tezini benimsemesi, küreselleşme sürecinde diğer medeniyetlerin kültürel çeşitliliğini koruması, medeniyetlerin ortak değerlerini ve çıkarlarını gözetmesi, medeniyetlerin farklılıklarını zenginlik olarak kabul etmesi, medeniyetlerin ortak sorunlarına çözüm üretmekte etkin rol oynaması gerekmektedir.

@@@@@@@@@

Akifin şiirlerinde batı medeniyeti.

Akif’in şiirlerinde Batı medeniyetine yönelik eleştirilerini görebiliriz. Örneğin:

İstiklal Marşı: Akif’in en meşhur şiiri olan İstiklal Marşı, Batı’nın Osmanlı’ya karşı yürüttüğü işgal ve bölme planlarına karşı bir başkaldırıdır. Akif, Batı’nın medeniyet maskesinin altında yatan vahşetini şu mısra ile ifade etmiştir: “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”.
Bülbül: Akif’in Safahat’ın ilk kitabında yer alan bu şiirinde, Batı’nın Doğu’yu sömürmek için kullandığı misyonerlik faaliyetlerine dikkat çekmiştir. Akif, Batı’nın Doğu’yu kendi kültürüne uydurmak istediğini şu mısralarla anlatmıştır: “Bir de şu var: Hıristiyanlık, Müslümanlığı boğacak / Bütün Doğu’yu Hıristiyan yapacakmış, öyle mi? / Bu da güzel!.. Bu da güzel!.. Bu da güzel!..”.
Süleymaniye Kürsüsünde: Akif’in Safahat’ın ikinci kitabında yer alan bu şiirinde, Batı’nın ilim ve teknikteki ilerlemesinin arkasında yatan sebepleri sorgulamıştır. Akif, Batı’nın ilim ve teknikteki ilerlemesinin, İslam’ın kaynaklarından aldığı ilhamla gerçekleştiğini şu mısralarla belirtmiştir: “Eyvah, eyvah, eyvah!.. Bu ilim, bu fen nereden çıktı? / Bu da mı sizin, bu da mı sizin, bu da mı sizin? /

@@@@@@@##

Bediüzzamanın Batı medeniyetine bakışı nedir?

Bediüzzamanın Batı medeniyetine bakışı, onun eserlerinde ve hayatında görülebilecek bir konudur. Bediüzzaman, Batı medeniyetini hem takdir etmiş hem de tenkit etmiştir. Ona göre, Batı medeniyetinin iki yönü vardır: Bir yönü bilim, teknoloji, sanat, hukuk, ekonomi ve siyaset alanlarında ilerlemiş olan medeni yüzü; diğer yönü ise emperyalist, ahlaksız ve erdemden yoksun olan vahşi yüzü. Bediüzzaman, Batı’nın medeni yüzünü takdir etmiş, ancak Batı’nın vahşi yüzünü de şiddetle reddetmiştir. Bediüzzaman, Batı medeniyetinin menşeini Eski Roma ve Yunan olarak iki deha olarak görmüş, ancak bu iki dehanın birbirleriyle uyum sağlayamadığını, Batı’nın kendi medeniyetini evrensel ve üstün görme eğiliminde olduğunu, diğer medeniyetleri tanıma ve anlama çabasından yoksun olduğunu, medeniyetler arası diyalog ve işbirliğine kapalı olduğunu, medeniyetlerin çatışması tezini benimsediğini, küreselleşme sürecinde diğer medeniyetleri asimile etmeye çalıştığını, medeniyetlerin ortak değerlerini ve çıkarlarını göz ardı ettiğini, medeniyetlerin farklılıklarını tehdit olarak algıladığını, medeniyetlerin ortak sorunlarına çözüm üretmekte yetersiz kaldığını belirtmiştir. Bediüzzaman, Batı medeniyetinin olumsuz yönlerini ve kültürel sapmalarını açıklayarak esaslarını ve usullerini tahlil etmeye, felsefi ve fikri dayanaklarını tenkit etmeye özen gösterir. Bediüzzaman, Batı medeniyetinin medeniyet dışı davranışlarını önlemek ve medeniyetler arasında barış, uyum ve işbirliği sağlamak için, Batı’nın kendi medeniyetini eleştirel bir bakışla değerlendirmesi, diğer medeniyetlere saygı duyması, medeniyetler arası diyalog ve işbirliğine açık olması, medeniyetlerin çatışması tezini reddederek medeniyetlerin işbirliği tezini benimsemesi, küreselleşme sürecinde diğer medeniyetlerin kültürel çeşitliliğini koruması, medeniyetlerin ortak değerlerini ve çıkarlarını gözetmesi, medeniyetlerin farklılıklarını zenginlik olarak kabul etmesi, medeniyetlerin ortak sorunlarına çözüm üretmekte etkin rol oynaması gerektiğini söylemiştir. Bediüzzaman, Batı medeniyetine bakışını, kendi eserlerinde ve hayatında göstermiştir. Örneğin, İstiklal Marşı’nda, Batı’nın medeniyet maskesinin altında yatan vahşetini “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” mısrasıyla ifade etmiştir. Bülbül şiirinde, Batı’nın Doğu’yu sömürmek için kullandığı misyonerlik faaliyetlerine dikkat çekmiştir. Süleymaniye Kürsüsünde şiirinde, Batı’nın ilim ve teknikteki ilerlemesinin, İslam’ın kaynaklarından aldığı ilhamla gerçekleştiğini belirtmiştir. Ayrıca, Batı medeniyetinin mehasinlerini de takdir etmiş, özellikle Japonya’nın Batı’nın ilim ve sanatını alırken, kendi milli ve İslami değerlerini korumasını örnek göstermiştir. Bediüzzaman, Batı medeniyetine bakışını, hem adaletli hem de eleştirel bir şekilde ortaya koymuştur.

@@@@@@@@

Batı medeniyeti İslam medeniyetinden ne kadar etkilenmiştir?

Batı medeniyeti ve İslam medeniyeti arasında tarihsel, kültürel, dini, siyasi ve bilimsel olarak çok sayıda etkileşim ve alışveriş olmuştur. Bu etkileşimlerin boyutu, niteliği, zamanı ve sonuçları konusunda farklı görüşler ve değerlendirmeler mevcuttur. Bu nedenle, bu soruya verilecek bir cevap, hem objektif verilere hem de subjektif yorumlara dayanacaktır.

Genel olarak, Batı medeniyeti İslam medeniyetinden özellikle Orta Çağ’da ve Rönesans’tan sonra bilim, felsefe, edebiyat, sanat, mimari, tıp, matematik, astronomi, coğrafya, kimya, fizik, müzik gibi alanlarda önemli ölçüde etkilenmiştir. İslam medeniyeti, Antik Yunan, Roma, Hint ve Çin medeniyetlerinden aldığı bilgi ve kültürü geliştirerek, kendi özgün eserlerini ortaya koymuş ve bunları hem kendi içinde hem de komşu medeniyetlerle paylaşmıştır. İslam medeniyeti, aynı zamanda, Avrupa’nın karanlık çağlar olarak adlandırılan döneminde, bilimsel ve kültürel bir aydınlanma sağlamış ve Avrupa’nın yeniden doğuşuna zemin hazırlamıştır.

Batı medeniyeti İslam medeniyetinden etkilenirken, aynı zamanda ona karşı da bir takım tutum ve davranışlar geliştirmiştir. Batı medeniyeti, İslam medeniyetinin siyasi ve askeri gücünden, geniş coğrafyasından, zengin kaynaklarından, dinamik ve çeşitli nüfusundan, kültürel ve dini kimliğinden hem hayranlık duymuş hem de korkmuş ve çekinmiştir. Batı medeniyeti, İslam medeniyetini hem örnek almak hem de onunla rekabet etmek istemiştir. Batı medeniyeti, İslam medeniyetini hem tanımak hem de onu değiştirmek veya yok etmek istemiştir. Batı medeniyeti, İslam medeniyetini hem kendine yakın hem de kendinden uzak görmüştür.

Bu çelişkili tutum ve davranışlar, Batı medeniyeti ile İslam medeniyeti arasındaki ilişkilerin zaman zaman iş birliği, diyalog, hoşgörü, saygı, barış ve uyum; zaman zaman da çatışma, düşmanlık, şiddet, savaş ve kutuplaşma şeklinde seyretmesine neden olmuştur. Bu ilişkilerin günümüzde de devam ettiği ve gelecekte de etkileyeceği söylenebilir. Bu nedenle, Batı medeniyeti ile İslam medeniyeti arasındaki etkileşimin ne kadar olduğu sorusundan ziyade, bu etkileşimin nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiği sorularının daha önemli olduğu düşünülebilir.

@@@@@@@@@

Endülüs Emevî devletinin maddi ve manevi gelişimi ve dünyaya etkisi ne olmuştur?

Endülüs Emevî devleti, İslam medeniyetinin en parlak dönemlerinden birini yaşamış ve dünyaya maddi ve manevi açıdan büyük katkılarda bulunmuştur. Endülüs Emevî devletinin maddi ve manevi gelişimi ve dünyaya etkisi şöyle özetlenebilir:

Endülüs Emevî devleti, 756 yılında Abdurrahman tarafından kurulmuş ve yaklaşık 300 yıl boyunca hüküm sürmüştür. 1 Devletin merkezi Kurtuba olmuş ve bu şehir, İslam ve Batı medeniyetlerinin buluşma noktası haline gelmiştir.
Endülüs Emevî devleti, ilim, felsefe, edebiyat, sanat, mimari, tıp, matematik, astronomi, coğrafya, kimya, fizik, müzik gibi alanlarda önemli gelişmeler ve katkılar sağlamıştır. Endülüs’te eğitime büyük önem verilmiş, okuma yazma bilmeyen çok az olmuş, cami, medrese ve küttaplar eğitim kurumları olarak kullanılmıştır. Endülüs’te kurulan kütüphaneler, dünyanın en zengin kütüphaneleri arasında yer almıştır.
Endülüs Emevi devleti, ilim ve kültür alanındaki başarılarını mimari eserlerine de yansıtmıştır. Kurtuba Ulu Cami, Medinetü’z-Zehra Camii, Caferiye (Saragossa) ve el-Hamra Sarayı gibi yapılar, Endülüs Emevî devletinin mimari anlayışını ve zevkini göstermektedir.
Endülüs Emevî devleti, İslam medeniyetinin diğer devletleriyle de etkileşim içinde olmuş, bilgi ve kültür alışverişinde bulunmuştur. Endülüs Emevî devleti, aynı zamanda Batı medeniyetine de büyük etki etmiştir. Avrupa’nın karanlık çağlar olarak adlandırılan döneminde, Endülüs Emevî devleti, Avrupa’ya bilimsel ve kültürel bir aydınlanma sağlamış ve Avrupa’nın yeniden doğuşuna zemin hazırlamıştır. Batılılar, ilk defa Aristoteles ve Platon gibi filozofları Müslüman bilginlerden öğrenmişlerdir.
Endülüs Emevî devleti, farklı dil, din ve ırkların mevcut olduğu yarımadada hoşgörüyü hâkim kılmaya özen göstermiş, bunun yanında şehirler inşa ederek medeniyetin maddi yüzünü insanlığa en güzel şekilde sunmaya çalışmıştır.

@@@@@@@@@

Müslüman bilim öncüleri kimlerdir ve bilime katkıları nelerdir?

Müslüman bilim öncüleri ve bilime katkıları hakkında size biraz bilgi vermek isterim. Müslümanlar, İslam’ın ilk yüzyıllarından itibaren ilim ve medeniyet alanında büyük bir gelişme göstermişlerdir. Hem İslam’ın kendine özgü ilim dallarında hem de evrensel bilim dallarında birçok eser ortaya koymuşlardır. İşte bunlardan bazıları:

Cabir b. Hayyan: Kimya ilminin kurucusu olarak kabul edilen Cabir b. Hayyan, 8. yüzyılda yaşamış bir Müslüman âlimdir. Kimyasal reaksiyonlar, asitler, bazlar, tuzlar, damıtma, kristalleştirme, süblimleşme, renk değişimi, metalürji, eczacılık gibi konularda birçok kitap yazmıştır. Ayrıca simya ile uğraşmış ve altın yapma denemeleri yapmıştır.
Ebû Bekir er-Razi: Tıp ilminin öncülerinden olan Ebû Bekir er-Razi, 9. ve 10. yüzyılda yaşamış bir Müslüman hekimdir. Tıbbın ilk ansiklopedisi sayılan el-Hâvî adlı eseri yazmıştır. Ayrıca çiçek ve suçiçeği hastalıklarını ilk kez tanımlamış, cerrahi müdahalelerde antiseptik yöntemler kullanmış, kimya ve felsefe alanında da çalışmalar yapmıştır.
Harezmi: Matematik, astronomi ve coğrafya ilimlerinde önemli katkıları olan Harezmi, 9. yüzyılda yaşamış bir Müslüman âlimdir. Cebir ilminin kurucusu olarak bilinir. Cebir ve denklem çözümü konusunda el-Kitâbü’l-muhtasar fî hesâbi’l-cebr ve’l-mukâbele adlı eseri yazmıştır. Ayrıca Hint-Arap sayı sisteminin yayılmasında rol oynamış, sıfırın kullanımını geliştirmiş, trigonometri ve geometri alanlarında çalışmalar yapmıştır.
İbn Heysem: Fizik, optik, astronomi ve matematik ilimlerinde çalışmalar yapan İbn Heysem, 10. ve 11. yüzyılda yaşamış bir Müslüman âlimdir. Optik ilminin babası olarak anılır. Işık, görme, yansıma, kırılma, mercek, ayna, gökkuşağı, kamera obskura gibi konularda birçok kitap yazmıştır. Ayrıca bilimsel yöntemin ilk savunucularından biri olarak kabul edilir.
Uluğ Bey: Astronomi, matematik ve coğrafya ilimlerinde çalışmalar yapan Uluğ Bey, 15. yüzyılda yaşamış bir Müslüman hükümdar ve âlimdir. Semerkant’ta büyük bir rasathane kurmuş ve burada yaptığı gözlemlerle bir yıldız kataloğu hazırlamıştır. Ayrıca trigonometrik fonksiyonların değerlerini hesaplamış, dünyanın çapını ve yörünge eğikliğini belirlemiş, takvim sistemini düzeltmiştir5.
Piri Reis: Coğrafya, haritacılık ve denizcilik ilimlerinde çalışmalar yapan Piri Reis, 15. ve 16. yüzyılda yaşamış bir Müslüman denizci ve âlimdir. Dünyanın en eski haritalarından biri olan Piri Reis Haritası’nı çizmiştir. Bu harita, Amerika kıtasının keşfinden kısa bir süre sonra yapılmış olması, Atlas Okyanusu’nu ve kıyı şeridini oldukça doğru bir şekilde göstermesi, Antarktika kıtasının varlığına işaret etmesi gibi özellikleriyle dikkat çekmektedir. Ayrıca Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik eseri yazmıştır.
Bu isimler, Müslüman bilim öncülerinin sadece birkaçıdır. Daha birçok Müslüman âlim, bilim ve medeniyetin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Onların eserleri, hem İslam dünyasında hem de Batı dünyasında ilim ve kültürün yayılmasına vesile olmuştur. Onlara minnettarız ve saygı duyuyoruz.

@@@@@@@@@

Hangi diğer Müslüman bilim adamları var?

Müslüman bilim adamları arasında başka birçok isim vardır. Örneğin:

İbn Haldun

İbn Haldun: 14. yüzyılda yaşamış bir Müslüman tarihçi, sosyolog ve filozoftur. Tarih, toplum ve medeniyet kuramları geliştirmiş, tarihsel olayları sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel faktörlerle açıklamaya çalışmıştır. Mukaddime adlı eseri, sosyolojinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir.

İbn Nefis

İbn Nefis: 13. yüzyılda yaşamış bir Müslüman hekim ve anatomisttir. Kalp ve dolaşım sistemi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Küçük kan dolaşımını ilk kez tanımlamış, akciğerlerin yapısı ve işlevi hakkında bilgiler vermiştir. Şifa’ül-Kulûb adlı eseri, kardiyolojinin ilk kitabı olarak kabul edilir.

İbn Battuta

İbn Battuta: 14. yüzyılda yaşamış bir Müslüman gezgin ve yazardır. Hayatı boyunca üç kıtada 120.000 km’yi aşkın bir mesafe kat etmiş, birçok ülke ve şehri ziyaret etmiştir. Seyahatleri sırasında gördüğü yerler, insanlar, kültürler, dinler, siyasetler hakkında ayrıntılı notlar almıştır. Rihletü İbn Battuta adlı eseri, dünya tarihinin en önemli seyahatnamelerinden biridir.

@@@@@@@@@

İslama büyük hizmet etmiş din adamları kimlerdir ve ne gibi katkıları olmuştur?

İslama büyük hizmet etmiş din adamları ve ne gibi katkıları olmuştur sorunuza cevap vermek için size birkaç örnek verebilirim. Bu örnekler, İslam alimlerinin sayısız ve değerli hizmetlerinin sadece bir kısmını yansıtmaktadır.

İmam-ı Azam Ebu Hanife: 80/699-150/767 yılları arasında yaşamış, Hanefi mezhebinin kurucusu ve fıkıh ilminin öncüsü olan büyük bir İslam âlimidir. Fıkıh usulü, akaid, kelam, tefsir, hadis, siyer, nahiv gibi ilim dallarında eserler vermiştir. İslam hukukunun temel kaynaklarını ve metodolojisini belirlemiş, fıkıh ilminin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Ayrıca İslam ahlakı ve tasavvufu konusunda da örnek bir şahsiyete sahip olmuştur.
İmam-ı Şafii: 150/767-204/820 yılları arasında yaşamış, Şafii mezhebinin kurucusu ve fıkıh ilminin büyük ustalarından biri olan İslam âlimidir. Fıkıh usulü, akaid, kelam, tefsir, hadis, siyer, nahiv, edebiyat gibi ilim dallarında eserler vermiştir. Fıkıh ilminin sistemleştirilmesinde ve usulünün belirlenmesinde önemli rol oynamış, fıkıh mezhepleri arasında birlik ve uyum sağlamaya çalışmıştır. Ayrıca İslam ahlakı ve tasavvufu konusunda da örnek bir şahsiyete sahip olmuştur.
İmam-ı Gazali: 450/1058-505/1111 yılları arasında yaşamış, İslam düşünce tarihinin en büyük isimlerinden biri olan İslam âlimidir. Fıkıh, kelam, tefsir, hadis, mantık, felsefe, ahlak, tasavvuf gibi ilim dallarında eserler vermiştir. İslam düşüncesinin yenilenmesinde ve felsefi akımlarla mücadele edilmesinde büyük katkıları olmuştur. İslam ahlakı ve tasavvufunun en önemli eserlerinden biri olan İhya-u Ulumiddin’i yazmıştır.
İbn-i Sina: 370/980-428/1037 yılları arasında yaşamış, İslam medeniyetinin en büyük bilginlerinden biri olan İslam âlimidir. Tıp, felsefe, mantık, matematik, astronomi, fizik, kimya, metafizik, psikoloji, siyaset, edebiyat gibi ilim dallarında eserler vermiştir. Tıp ilminin babası olarak anılmış, tıp tarihinin en önemli eserlerinden biri olan el-Kanun fi’t-Tıb’ı yazmıştır. Felsefe ilminde de büyük katkıları olmuş, Aristoteles’in eserlerini yorumlamış ve geliştirmiştir.

@@@@@@@@@@@

Başka hangi İslam alimleri var?

İslam alimleri çok sayıda ve çeşitlidir. İslam dünyasında ilim ve medeniyetin gelişmesine katkıda bulunan birçok isim vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

İbn Hacer el-Askalani: 15. yüzyılda yaşamış bir Müslüman hadis âlimidir. Hadis ilminin en büyük eserlerinden biri olan Fethu’l-Bari bi Şerhi Sahihi’l-Buhari’yi yazmıştır. Bu eser, Buhari’nin hadis kitabının en kapsamlı ve en güvenilir şerhidir. Ayrıca hadis usulü, tarih, biyografi, kelam, fıkıh gibi ilim dallarında da çalışmalar yapmıştır.
İbn Hümam: 15. yüzyılda yaşamış bir Müslüman fıkıh âlimidir. Hanefi mezhebinin en büyük fıkıh kitaplarından biri olan Fethu’l-Kadir’i yazmıştır. Bu eser, Kâsânî’nin Bedâiu’s-Sanâi’ adlı kitabının şerhi olup, Hanefi fıkhının bütün konularını detaylı bir şekilde ele almaktadır. Ayrıca usul-i fıkıh, kelam, mantık, tefsir, hadis gibi ilim dallarında da eserler vermiştir.
İbn Kesir: 14. yüzyılda yaşamış bir Müslüman tefsir ve tarih âlimidir. Kur’an’ın en meşhur tefsirlerinden biri olan Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’i yazmıştır. Bu eser, Kur’an ayetlerini hadis, siyer, tabiin, sahabe ve selef sözleriyle açıklamaktadır. Ayrıca İslam tarihinin en önemli kaynaklarından biri olan el-Bidaye ve’n-Nihaye adlı tarih kitabını yazmıştır.

İbn Haldun: 14. yüzyılda yaşamış bir Müslüman tarihçi, sosyolog ve filozoftur. Tarih, toplum ve medeniyet kuramları geliştirmiş, tarihsel olayları sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel faktörlerle açıklamaya çalışmıştır. Mukaddime adlı eseri, sosyolojinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir.

@@@@@@@@@

İbni Teymiyyenin ehli sünnet akidesinden ayrılan yönleri nelerdir?

İbni Teymiyye, Allah Teala’nın zatı, sıfatları ve fiilleri hakkında selef-i salihin görüşlerine uyduğunu iddia ederek, ayet ve hadisleri zahir anlamlarında anlamış ve te’vil etmemiştir. Bu yüzden Allah Teala’ya cisim, şekil, yön, yer, zaman gibi maddi ve mekansal nitelikler atfetmiş, onu insan suretinde tasavvur etmiştir. Bu da onu müşebbihe denilen bidat fırkasına yaklaştırmıştır.
İbni Teymiyye, Ehl-i sünnetin itikadi mezheplerine, özellikle de Eş’ariyye ve Maturidiyye’ye sert eleştiriler yönelterek, onları bidat ve dalalete düşmekle suçlamıştır. Ehl-i sünnet âlimlerinin, Kur’an ve Sünnet’i yanlış anladıklarını, akıl ve kıyas gibi delillere dayanarak nakli tahrif ettiklerini, Ashab-ı kiramın bile bazı konularda yanıldıklarını iddia etmiştir. Böylece Ehl-i sünnetin itikadî icmasını reddetmiş ve kendi görüşlerini hakikat olarak sunmuştur.
İbni Teymiyye, tasavvufu ve tasavvuf büyüklerini inkar etmiş, onlara kâfir, müşrik, zındık gibi iftiralar atmıştır. Özellikle Muhyiddin-i Arabi, Sadreddin-i Konevi, Ömer bin Farid gibi İslam’ın göz bebeklerine dil uzatmış, onların eserlerini yırtıp yakmış, takipçilerini tekfir etmiştir. Tasavvufun asli kaynaklara dayandığını, İslam ahlakı ve maneviyatının temelini oluşturduğunu kabul etmemiş, tasavvufi terim ve kavramları yanlış yorumlamıştır.
Bu bilgiler, İbni Teymiyye’nin ehli sünnet akidesinden ayrılan yönlerinin sadece bir kısmını yansıtmaktadır. İbni Teymiyye’nin çalışmaları hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, size şu kaynakları tavsiye edebilirim:

İbn Teymiyye’nin İtikadî Görüşleri – İhsan Şenocak: Bu makale, İbn Teymiyye’nin itikadi görüşlerini tarihi ve ilmi bir perspektiften analiz eden akademik bir çalışmadır. İbn Teymiyye’nin Allah Teala’nın zatı, sıfatları ve fiilleri, peygamberlik, iman, küfür, bidat, taklit, icma, kader, meşreb, tasavvuf gibi konulardaki görüşlerini ele almaktadır. Bu makaleyi okuyarak İbn Teymiyye’nin itikadi görüşlerinin temelini ve kaynaklarını daha iyi anlayabilirsiniz.
İbni Teymiyye Ehli Sünnet Midir? – Dini Sualler: Bu yazı, İbn Teymiyye’nin ehli sünnet akidesinden sapmış olduğunu ortaya koyan dini bir metindir. İbn Teymiyye’nin Ehl-i sünnet âlimlerine, mezheplere, tasavvufa, Allah Teala’ya ve peygamberlere karşı tutumunu eleştirmektedir. Bu yazıyı okuyarak İbn Teymiyye’nin ehli sünnete karşı yaptığı haksızlıkları ve iftiraları daha iyi görebilirsiniz.
İBN TEYMİYYE, Takıyyüddin – TDV İslâm Ansiklopedisi: Bu madde, İbn Teymiyye’nin hayatı, eserleri, görüşleri ve etkileri hakkında genel bir bilgi veren ansiklopedik bir kaynaktır. İbn Teymiyye’nin ilmi ve fikri kişiliğini, yaşadığı dönemin siyasi ve sosyal şartlarını, karşılaştığı sorunları ve tartışmaları, yazdığı kitapları ve makaleleri, etkilendiği ve etkilediği düşünürleri öğrenmek için bu maddeyi okuyabilirsiniz.

@@@@@@@@@

Şimdiye kadar kimler ibni Teymiyyenin takipçisi olmuş ve onun görüşlerini sürdürmektedir?

İbni Teymiyye’nin takipçileri arasında en önemli isim, onun fıkıh, akaid ve siyaset görüşlerini yaymaya çalışan ve Vehhabilik olarak bilinen akımın kurucusu olan Muhammed bin Abdülvehhâb ‘dır. Muhammed bin Abdülvehhâb, 18. yüzyılda Arabistan’da yaşamış bir Müslüman âlimdir. İbni Teymiyye’nin eserlerini okuyarak onun görüşlerinden etkilenmiş, tevhid, şirk, bidat, taklit, cihad, hilafet gibi konularda onun izinden gitmiştir. Ayrıca Suudi Arabistan’ın kurucusu olan Muhammed bin Suud ile ittifak kurarak siyasi bir güç haline gelmiştir.
İbni Teymiyye’nin takipçileri arasında bir diğer önemli isim, onun selefi akidesini benimseyen ve Selefiliği savunan Muhammed bin Salih el-Useymin ‘dir. Muhammed bin Salih el-Useymin, 20. yüzyılda Suudi Arabistan’da yaşamış bir Müslüman âlimdir. İbni Teymiyye’nin eserlerini okuyarak onun akide görüşlerine bağlı kalmış, Allah’ın zatı, sıfatları, fiilleri, isimleri, kader, iman, küfür, bidat, taklit, icma, mezhep, tasavvuf gibi konularda onun görüşlerini savunmuştur. Ayrıca çağdaş İslam düşüncesine ve siyasetine yönelik eleştiriler getirmiştir .
İbni Teymiyye’nin takipçileri arasında bir başka önemli isim, onun siyasi düşüncesini ve cihad anlayışını benimseyen ve radikal İslamcılığın öncülerinden olan Seyyid Kutub ‘dur. Seyyid Kutub, 20. yüzyılda Mısır’da yaşamış bir Müslüman yazar ve aktivisttir. İbni Teymiyye’nin eserlerini okuyarak onun siyasi görüşlerinden etkilenmiş, İslam devleti, hilafet, cihad, şeriat, tekfir, hakimiyet, nizam, tagut, cahiliye gibi konularda onun görüşlerini geliştirmiş ve yaymıştır. Ayrıca İslam dünyasındaki batılılaşma, laiklik, demokrasi, sosyalizm, kapitalizm gibi akımlara karşı çıkmış, İslam devrimi çağrısı yapmıştır .
Bu bilgiler, İbni Teymiyye’nin takipçilerinin sadece bir kısmını yansıtmaktadır. İbni Teymiyye’nin çalışmaları hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, size şu kaynakları tavsiye edebilirim:

İbn Teymiyye’nin İtikadî Görüşleri – İhsan Şenocak: Bu makale, İbni Teymiyye’nin itikadi görüşlerini tarihi ve ilmi bir perspektiften analiz eden akademik bir çalışmadır. İbni Teymiyye’nin Allah Teala’nın zatı, sıfatları ve fiilleri, peygamberlik, iman, küfür, bidat, taklit, icma, kader, meşreb, tasavvuf gibi konulardaki görüşlerini ele almaktadır. Bu makaleyi okuyarak İbni Teymiyye’nin itikadi görüşlerinin temelini ve kaynaklarını daha iyi anlayabilirsiniz.
İbni Teymiyye Ehli Sünnet Midir? – Dini Sualler: Bu yazı, İbni Teymiyye’nin ehli sünnet akidesinden sapmış olduğunu ortaya koyan dini bir metindir. İbni Teymiyye’nin Ehl-i sünnet âlimlerine, mezheplere, tasavvufa, Allah Teala’ya ve peygamberlere karşı tutumunu eleştirmektedir. Bu yazıyı okuyarak İbni Teymiyye’nin ehli sünnete karşı yaptığı haksızlıkları ve iftiraları daha iyi görebilirsiniz.
İBN TEYMİYYE, Takıyyüddin – TDV İslâm Ansiklopedisi: Bu madde, İbni Teymiyye’nin hayatı, eserleri, görüşleri ve etkileri hakkında genel bir bilgi veren ansiklopedik bir kaynaktır. İbni Teymiyye’nin ilmi ve fikri kişiliğini, yaşadığı dönemin siyasi ve sosyal şartlarını, karşılaştığı sorunları ve tartışmaları, yazdığı kitapları ve makaleleri, etkilendiği ve etkilediği düşünürleri öğrenmek için bu maddeyi okuyabilirsiniz.

@@@@@@@@

Günümüzde İbni Teymiyyenin takipçileri arasında kimler vardır ve görüşleri nelerdir?

İbni Teymiyye’nin takipçileri arasında en tanınmış ve etkili olan grup, Vehhabilik olarak da bilinen Selefilik akımıdır. Selefiler, İbni Teymiyye’nin selef-i salihin görüşlerine uyduğunu iddia ederek, Kur’an ve Sünnet’i zahir anlamlarında anlamaya ve yaşamaya çalışırlar. Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri, iman, küfür, bidat, taklit, icma, kader, mezhep, tasavvuf gibi konularda İbni Teymiyye’nin görüşlerini benimserler. Ayrıca İslam dünyasındaki batılılaşma, laiklik, demokrasi, sosyalizm, kapitalizm gibi akımlara karşı çıkarlar. Selefiler, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Cezayir, Fas, Pakistan, Hindistan, Malezya, Endonezya gibi ülkelerde yaygındır.
İbni Teymiyye’nin takipçileri arasında bir diğer önemli grup, radikal İslamcılık olarak da bilinen cihatçı akımıdır. Cihatçılar, İbni Teymiyye’nin siyasi düşüncesini ve cihad anlayışını benimseyerek, İslam devleti, hilafet, cihad, şeriat, tekfir, hakimiyet, nizam, tagut, cahiliye gibi konularda onun görüşlerini savunurlar. Ayrıca İslam dünyasındaki batılı müdahale, işgal, sömürü, baskı, zulüm gibi sorunlara karşı silahlı mücadele verirler. Cihatçılar, El-Kaide, Taliban, IŞİD, Boko Haram, El-Şebab, Ebu Seyyaf gibi örgütlerde örgütlenirler .
İbni Teymiyye’nin takipçileri arasında bir başka önemli grup, modernist İslamcılık olarak da bilinen reformist akımıdır. Reformistler, İbni Teymiyye’nin yenilikçi ve eleştirel yönünü öne çıkararak, İslam düşüncesinin yenilenmesine ve çağa uyum sağlamasına çalışırlar. Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri, iman, küfür, bidat, taklit, icma, kader, mezhep, tasavvuf gibi konularda İbni Teymiyye’nin görüşlerini yorumlarlar. Ayrıca İslam dünyasındaki geri kalmışlık, cehalet, yozlaşma, bölünme gibi sorunlara karşı ilmi, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik reformlar önerirler. Reformistler, Türkiye, Mısır, Tunus, Fas, Malezya, Endonezya gibi ülkelerde etkilidir .

@@@@@@@@@

Dinde reform olmasını düşünen reformistler örnek olarak hangi konularda değişim iddiasında bulunurlar?

Dinde reform olmasını düşünen reformistler örnek olarak hangi konularda değişim iddiasında bulunurlar sorunuza cevap vermek için size şu bilgileri sunabilirim:

Dinde reform, bir şeye yeniden şekil vermek, yeni bir biçim vermek demektir. Bu ise, İslâm için söz konusu olamaz. İslâm’da reform isteyen bazı çevreler açıkça bu taleplerini belirttikleri halde, bazı İlahiyat Fakülteleri’nde müçtehid geçinen birtakım hocalar tecdid mefhumunun arkasına sığınmakta, fakat aslında reform yapmaya çalışmaktadırlar.
Dinde reform isteyenler, genellikle şu konularda değişim iddiasında bulunurlar:
Kur’an ve Sünnet’in çağa göre yorumlanması, tarihsel ve kültürel bağlamına göre anlaşılması, bazı ayet ve hadislerin neshedilmesi veya yeniden değerlendirilmesi.
İslam hukukunun kaynaklarının, usulünün, mezheplerinin ve uygulamalarının gözden geçirilmesi, kıyas, istihsan, icma, maslahat gibi delillerin reddedilmesi veya sınırlanması, fıkıh usulünün mantık ve felsefeye dayandırılması, fıkıh mezheplerinin birleştirilmesi veya terk edilmesi, fıkıh ilminin modern hukuk sistemleriyle uyumlu hale getirilmesi.
İslam akaidinin, kelamının ve tasavvufunun eleştirilmesi, akıl ve bilime dayalı bir akide anlayışı geliştirilmesi, Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri, peygamberlik, iman, küfür, kader, melek, cin, şeytan, ahiret, mucize, keramet, şefaat gibi konularda farklı görüşler ileri sürülmesi, tasavvufun ve tasavvuf büyüklerinin inkar edilmesi veya reddedilmesi.
İslam ahlakı, siyaseti ve medeniyetinin yeniden tanımlanması, İslam’ın evrensel ve insani değerlerle uyumlu hale getirilmesi, İslam’ın modern dünyaya uyum sağlaması, İslam’ın batılılaşma, laiklik, demokrasi, sosyalizm, kapitalizm, feminizm, insan hakları, özgürlük, eşitlik, adalet, barış, çevre, bilim, teknoloji gibi akımlar ve sorunlar karşısındaki tutumunun belirlenmesi.
Bu bilgiler, dinde reform isteyenlerin değişim iddiasında bulundukları konuların sadece bir kısmını yansıtmaktadır. Dinde reform isteyenlerin görüşleri hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, size şu kaynakları tavsiye edebilirim:

Reform (tarih) – : Bu madde, reform hareketinin tarihçesi, nedenleri, sonuçları ve etkileri hakkında genel bir bilgi veren ansiklopedik bir kaynaktır. Reform hareketinin Hristiyanlıkta nasıl başladığını, hangi ülkelerde ve nasıl yayıldığını, Katolik Kilisesi’ne karşı nasıl bir tepki oluşturduğunu, Protestanlık, Kalvenizm ve Anglikanizm gibi yeni mezheplerin nasıl ortaya çıktığını öğrenmek için bu maddeyi okuyabilirsiniz.
Dinde Reformcu Yaklaşımlar Veya Dinî Modernizmin Yükselişi -I- Abdulkadir Coşkun: Bu makale, dinde reformcu yaklaşımların veya dinî modernizmin yükselişi hakkında akademik bir çalışmadır. Dinde reformcu yaklaşımların ne anlama geldiğini, hangi konularda değişim iddiasında bulunduğunu, hangi kaynaklardan beslendiğini, hangi yöntemleri kullandığını, hangi hedeflere ulaşmak istediğini, hangi sorunlara yol açtığını, hangi eleştirilere maruz kaldığını incelemek için bu makaleyi okuyabilirsiniz.
Dinde reform ne demek? – Dinimiz İslam: Bu yazı, dinde reform ne demek sorusuna dini bir cevap veren bir metindir. Dinde reformun İslâm için söz konusu olamayacağını, İslâm’ın değişmez ve mükemmel bir din olduğunu, reform isteyenlerin bidat ehli olduğunu, reform hareketlerinin İslâm’a zarar verdiğini, İslâm’ın tecdid ve ıslah gibi kavramlarla yenilendiğini, tecdid ve ıslahın reformdan farklı olduğunu anlatmak için bu yazıyı okuyabilirsiniz.

 

@@@@@@@

Loading

No ResponsesKasım 29th, 2023